İyi Haberi İlan Ederken Hukuki Haklarımızdan Yararlanmak
1 Resul Pavlus inancından dolayı Festus’un önünde yargılanırken, savunmasının sonunda şöyle dedi: “Davamı Kaysere arzediyorum.” (Res. İşl. 25:11) Resul Pavlus neden böyle dedi? O, bir Roma vatandaşıydı ve bu vatandaşlığın kendisine sağladığı hukuki haklardan yararlanmak istiyordu.
2 Bu gün bizim içinde durum aynıdır. Biz de inancımızın gereği olan iyi haberi ilan ettiğimizden dolayı, bazen Pavlus gibi yargılanıyoruz. Böyle durumlarda, vatandaşı olduğumuz ülkemizin bize tanıdığı haklardan yararlanmalıyız. Hukuki bakımdan hangi haklara sahibiz?
3 Ülkemizde “ilk tahkikat” gizlidir. Dolayısıyla sanık, o süre boyunca avukat dahil hiç kimse ile görüştürülmeyebilir. Ancak tutuklama halinde veya mahkeme önünde herkes, avukat tutma hakkına sahiptir. Hangi şartlar altında olursa olsun, bu hakkımızda ısrar etmeliyiz. Özellikle avukatımızla irtibata geçme olanağı bulmadan, beklenmedik bir şekilde gelişen bir olay olur da mahkeme önüne çıkarılırsak, avukat tutmak için mehil (süre) istediğimizi ısrarla söylemeliyiz. Bu isteğimizin tutanağa geçirildiğinden emin olmalıyız; hatta bunu hakimden özel olarak rica etmeliyiz.
4 Gene avukatımız olmadığı durumlarda, bize vakit kazandıracak başka haklarımız da vardır. Bunlardan biri de, eğer varsa tanık çağırma talebidir. Tanıkların veya şikâyetçilerin dinlenmesini talep edebiliriz. Başka bir hak da, “tevsii tahkikat” talebinde bulunma hakkıdır. Bu, tahkikatın genişletilmesi demektir ki, bizim olayımızda bu, bilirkişi tayinini gerektirir. Hakimin karar vermeden önce, bu talepte bulunup bulunmadığını sanığa sorması usuldendir. Avukatımızın olmadığı durumlarda bunu istediğimizi kesinlikle belirtebiliriz. Ayrıca son savunmamızı yapmak için mühlet isteme hakkına da sahibiz.
5 Hukuki haklarımızdan yararlanırken, terim kargaşası sebebiyle yanlış anlaşılmak da istemeyiz. Ülkemizde herkes düşünce ve kanaatlarını yazı, söz ve resimle yayma hakkına sahiptir. (T. C. Anayasası 20. madde) Bu propaganda hürriyetinin var olduğunu gösterir, ancak propaganda (özellikle dini propaganda veya Hıristiyanlık propagandası) denildiğinde, genellikle T. C. K. nun 163. maddesine uyan propaganda akla gelmektedir ve bu anlamda da kullanılmaktadır. O yüzden mahkeme veya diğer merciler önünde sorgulama sırasında “propaganda yaptın mı?” sorusuna rahat bir vicdanla hayır diye cevap verebiliriz. Çünkü iyi haberi ilan işimizin T. C. K. nun 163. maddesine uyan propaganda niteliğinde olmadığı zaten birçok mahkeme, hatta Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararıyla kesinlik kazanmıştır.
6 Son olarak, hukuki haklarımızı kullanmamıza gerek bırakmayacak bir yol üzerinde durmak istiyoruz. Biz, ne bizim, ne de karşı olanların, ne de kamu görevlilerinin vaktini boş yere harcamasını isteriz. İyi haberi hiç kimseye zorla bildirmek istemediğimize göre, tarlada problem çıkarmak isteyen kişilere, daha önceki davalarımızla ilgili beraat kararlarının fotokopilerini göstererek yaptığımız işte veya yayınlarımızda suç unsuru bulunmadığını açıklayabiliriz. Meseleyi büyütmenin, hem onu hem bizi, hem de kamu görevlilerini gereksiz yere meşgul etmekten başka bir sonuç doğurmayacağını kısaca anlatıp oradan ayrılabiliriz.—II. Tim. 2:23-25.