İyi Haberi Takdim Ederken—Bütün İnsanlara
1 İsa Mesih, bizzat gökteki Krallıkla ilgili iyi haberi geniş çapta ilan etti. Galile diyarını baştan başa dolaşıp: “Tövbe edin, çünkü göklerin Krallığı yakındır” diye ilan ediyordu. (Mat. 4:17) Bu haber, tam vaktinde verilen ve dinleyenlerin yüreklerini ısıtıp, onları ümitlendiren bir iyi haberdi. Bu tür iyi haber, tüm insanlarla paylaşılmalıydı ve acil oluşu nedeniyle de bu iş yapanlar büyük bir sorumluluk taşıyorlardı.
2 Bu sorumluluğu acaba kimler kabul etti? Bu sorumluluğu, MS birinci yüzyılda, içinde sadık resuller olmak üzere, İsa’nın tüm şakirtleri kabul ettiler. Yüzyıllar geçtikten sonra, biz de bu haber hakkında bilgi aldık ve böylece onu insanlarla paylaşmak sorumluluğu altındayız. (I. Kor. 9:16) Tüm uygun fırsatları değerlendirerek son gelmeden önce İsa’nın gökteki ‘krallığın bu iyi haberi, bütün milletlere bir şahadet maksadıyla bütün meskûn yerde’ vaaz edilecek emrine biz de yürekten itaat ettiğimizi gösterebiliriz.
3 Yolda yürürken, insanların davranışlarını izleyerek onlarla bir sohbete başlayıp, konuyu gökteki Krallığa getirebiliriz. Belki biri bir kediyi veya başka bir hayvanı sevip okşamakla veya onlara bir şeyler yedirmekle uğraşıyor. Bununla hayvanları sevdiğini anlayabiliriz. Bu çabasını övdükten sonra, sohbeti cennetteki duruma getirip, hayvanlar arasında bile kesin bir barış ve insanla hayvan arasında da yine barış olacağını, vahşi sayılan hayvanların bile uysallaşabileceklerini belirtebiliriz. Hatta çocukların da plastik oyuncaklar yerine, hayvanların yavrularıyla oynamaktan ne kadar büyük bir sevinç duyacaklarını da söyleyebiliriz. (Hoş. 2:18; İş. 11:6-9) Yahut kaldırımdaki tozu, toprağı ve çöpleri toplayan ve bir çöp kutusuna koyan birini gördüğümüzde, temizliği takdir ettiğine değinebilir ve bu yönden de bir sohbet başlatabiliriz. Çiçeklerle veya bahçe ile uğraşanlar da, herhalde cennet hakkındaki ümidi duydukları zaman büyük sevinç duyacaklar. (İş. 35:1, 2; Mez. 96:12, 13) Evet, sevgimizin, bizi tüm fırsatları değerlendirmeğe sevk etmesi gerekmez mi?
4 Bir hastayı ziyaret ettiğimizde ona herhangi maddi bir şey götürmek de sevginin bir ifadesidir; ama böyle şeyler geçicidir; oysa ruhi yönden onu güçlendirecek, cesaret ve ümit verecek bir şeyi yani iyi haberi ona vermek, hastanın, ebediyen kaybolmayacak nimetlerin varlığını görmesine yol açabilir. (İş. 33:24; Vah. 21:3, 4) Yaz ayları boyunca uzun süreden beri görmediğimiz tanıdık veya arkadaşlarla karşılaşabiliriz; onlara ebedi hayat verebilen diri sudan sunmayı ihmal etmeyelim.—Sül. Mes. 3:27, 28.
5 Yazlığa giderken, yolda ve orada da hakikati öğrenmek isteyen insanlar bulabiliriz. Deniz kenarında olsun veya dağın tepesinde olsun, durum değişmez. Fakat önemli olan, konuyu, parlak bir gelecek vaat eden iyi habere getirmektir. Yanımızda bazı yayınlar bulundurursak, okumak isteyenlere onlardan verebiliriz. Özellikle uzak yerlere gittiğimiz zaman yanımıza yetecek kadar ruhi gıda almalıyız, aksi takdirde yetmeyebilir! (Amos 8:11) İnsanlığın parlak geleceği hakkında daha çok bilgi almak isteyenlere tekrar ziyaretler veya uzakta oturanlara mektup yazabilmek için adres almayı da unutmayalım. Bu işlerde sadakatle çalışmakla başkalarına karşı sevgimizi ve Yehova’yı memnun etme arzumuzu belirtmiş olacağız.—Luka 16:10.
6 Parkta oturanları, otobüs veya dolmuş bekleyenleri gülümseyerek selamlar, hatırlarını sorarsak, taktla bir şahadet verebiliriz. Çarşıda rastladıklarımıza, kalabalık olmayan dükkânlarda müşteri beklerken canları sıkılan satıcılara insanlığın parlak geleceği hakkında şahadet verebiliriz. Hizmetimizde çoğu kez gençlerle karşılaşırız. Bu durumda Mukaddes Yazılara dayanan bir düşünceyi onlarla paylaşabilme fırsatını kaçırma, çünkü onların hayatı da değerlidir.—Mat. 19:14.
7 Tanrı’nın Sözü açıkça, ‘her tür insanın kurtulmasının’ Yehova’nın iradesi olduğunu gösterir. (I. Tim. 2:4) Tanrı, “(kimsenin helak olmasını) istemiyerek ancak bütün insanlar”ın tövbeye dönmelerini istiyor. (II. Pet. 3:9) Titizlikle çalışıp, karşılaştığımız kişilerle konuşabilmek için samimi bir çaba harcarsak, Yehova’nın sevdiği gibi onları sevdiğimizi göstermiş oluruz. Bu tür davranış, muhakkak hem bizlerin, hem de bizi dinleyenlerin nimetlendirilmesiyle sonuçlanacaktır.—I. Tim. 4:16.