Kutsal Hizmette “Herkese Her Şey” Oluyor musunuz?–I
1 İsa Mesih yaşadığı dönemdeki kalabalıklara baktığında onları çobanı olmayan koyunlara benzetti. Çünkü bu insanlar ruhi rehberlikten yoksun, ne yapacaklarını şaşırmış, gelecekten ümitsiz bir durumdaydılar. İsa onların fiziksel ihtiyaçlarıyla ilgilenmiş olsa da, öncelikle ruhi ihtiyaçlarıyla ilgilendi; onlara ruhi ihtiyaçları karşılamanın yaşamsal önemini gösterdi.—Mat. 9:35, 36; 5:3.
2 Vaaz etme faaliyeti boyunca İsa’nın karşısına farklı farklı insanlar çıktı. Örneğin Nikodimos adlı bir Sanhedrin üyesi, Samiriyeli bir kadın, çocuğu hastalanan bir devlet görevlisi, bir yüzbaşı, biricik oğlunu kaybetmiş dul bir kadın vb. (Yuhn. 3:1, 2; 4:7-9, 46-47; Luka 7:11-13) Tüm bu insanlar İsa’ya yaklaşıp onunla rahatlıkla konuştu. Çünkü İsa onlarla konuşurken standart bir yaklaşım uygulamadı. Onların özel ihtiyaçlarını, farklı koşullarını dikkate aldı. Yaşlarını, cinsiyetlerini, mesleklerini, inançlarını göz önünde bulundurdu. Ancak her ne olursa olsun, bıraktığı ilk izlenim sıcak, dost canlısı, sevecen bir kişi olduğuydu. Bunun sonucu olarak da insanlar “kalabalıklar” halinde onun peşinden gittiler. (Mat. 14:13, 19:2, Mar. 10:1) İsa insanlara yaklaşım tarzı konusunda takipçilerine gerçekten mükemmel bir örnek bırakmıştı.—I. Pet. 2:21.
3 Resul Pavlus da İsa’nın bu örneğini yakından izledi. (I. Kor. 11:1) İyi haberi vaaz etme çabasından söz ederken Korintos cemaatine şunları yazdı: “Herkesten azatken, daha çok adam kazanayım diye, kendimi herkese kul ettim. . . . . Zayıfları kazanayım diye zayıflara zayıf oldum; her suretle bazılarını kurtarayım diye herkese her şey oldum.” (I. Kor. 9:19-22) Kendisi vaaz etme faaliyeti sırasında bunun güzel örneklerini verdi. Kral Agrippa’nın karşısında, Ariopagos’ta putperest bir topluluğa hitap ederken, Yahudilerle ve başka milletlerden insanlarla konuşurken ve başka fırsatlarda, insanların koşullarını dikkate alarak “herkese her şey” olduğunu gösterdi.
4 Bizler bu örnekleri sahamızda nasıl uygulayabiliriz? İnsanlarda bıraktığımız izlenim ya da yaklaşımımız, onlara çekici mi yoksa itici mi geliyor? Acaba kendi durumumuzu bu yönden gözden geçirip ilerleme kaydederek onlara daha yararlı olabilir miyiz? Onların hakikat mesajını dinlemelerini ya da kabul etmelerini kolaylaştırmak üzere neler yapabiliriz?—Sül. Mes. 14:15b, II. Kor. 8:21.
5 Tabii bugün bizim sahamızda yaşayan insanlar İsa’nın ya da Pavlus’un hizmet ettiği yer ve devirdekinden çok farklıdır. İnançları, hayat görüşleri, güldükleri ya da üzüldükleri şeyler farklı olabilir. Belirli bir giyim kuşam ya da konuşma tarzı bir yöredeki insanlara itici, başka bir yörede yaşayan insanlara sevimli gelebilir. Dünyada, hatta aynı ülkenin içindeki birçok bölgede bile insanlar bu yönlerden farklılık gösteriyorlar. Giyim kuşamları farklı. Birbirleriyle farklı şekilde selamlaşıyorlar, özel jestler ve farklı sözcükler kullanıyorlar. Biz yukarıdaki gerçekleri dikkate alarak İsa ya da Pavlus’un örneğini ilke olarak uygulayabilir, yani insanların farklı koşullarına göre, çekici ve sıcak bir şekilde onlara yaklaşabiliriz.
6 Dış Görünüm: Öncelikle, bir insanda uyandıracağımız ilk izlenimi, giyim kuşamımız, takılarımız ya da saç şeklimiz gibi etkenlerle oluşturduğumuzu unutmayalım. Bu nedenle hizmet ettiğimiz sahada tepki uyandırabilecek, hakkımızda yanlış izlenim yaratabilecek bir dış görünüme sahip olmamaya dikkat etmeliyiz. (I. Tim. 2:9) Örneğin bazı sahalarda kadınların göze çarpan bir bir makyaj yapması ya da çok takı kullanması ayıp karşılanır ve kişi hakkında olumsuz bir izlenim uyandırır. Ya da erkeklerde bazı saç şekilleri züppelik işareti olarak görülür. İnsanlar böyle kişilere önyargıyla bakar ve sözlerine önem vermez.
7 Dolayısıyla, vaaz etme sahamız neresi olursa olsun Mukaddes Kitabın mütevazı giyim kuşam konusundaki ilkelerini her zaman uygulamamız gerekirse de, vaaz ettiğimiz sahayı dikkate alarak, vaaz faaliyetine katıldığımızda “herkese her şey” olduğumuzu kendi dış görünüşümüzde düzeltmeler yaparak gösterebiliz.
8 Selamlama ve Konuşma Tarzımız: İnsanlarda bıraktığımız ilk izlenimden sonra, yine aynı derecede önem taşıyan bir etken konuşma tarzımızdır. Bu da mesajımızın onlarda sevimli ya da itici bir etki uyandırması açısından büyük önem taşır.
9 Biriyle konuşmaya başlamadan önce genellikle selam veririz. Bu amaçla “iyi günler”, “hayırlı işler”, “kolay gelsin” gibi sözler kullanılır. Bu konuda da seçici ve ayırt edici davranmamız önemlidir. Bahçesinde çalışan bir yaşlıya yaklaşırken, bir dükkân sahibini selamlarken ya da bir gençle selamlaşırken duruma göre farklı sözler kullanmak uygun olacaktır. Örneğin parkta torununu gezdiren bir yaşlıya selam verirken “hanımefendi” ya da “beyefendi” gibi resmi bir hitap yerine “teyze” ya da “amca” gibi daha sıcak bir selam ifadesi kullanmak sahamızın birçok kısmında, özellikle kırsal kesimlerde daha uygun olabilir. Ya da bir memurla görev başında konuşurken ona saygımızı ifade etmek üzere “memur bey” gibi daha resmi bir ifadeyle hitap etmemiz iyi olur. Eğer biri bize “selamünaleyküm” diye karşılık verirse “aleykümselam” diye karşılık vermemiz, ya da duruma göre bizim “selamünaleyküm” diye selamlamamız uygun olur mu? Evet, çünkü bu ifadelerin dinsel bir yönü yoktur. Sadece “esenlik senin üstüne olsun” gibi bir anlam taşıyan eski ifadelerdir. Şu unutulmamalı ki, hangi durumda olursa olsun, yapmacıklıktan uzak, güleryüzlü ve samimi bir yaklaşım muhtemelen olumlu karşılık görecektir.—Sül. Mes. 16:24.
10 Bu konuda her durum için belirli kurallar belirlemek yerine genel olarak “herkese her şey olma” ilkesini aklımızda bulundurursak başarılı olacağız. Sıcak ve samimi bir sohbetin ilk adımının, uygun bir selamla söze başlamak olduğunu unutmayalım. Selam sözlerimizi seçerken bile kendi yaşımızı, durumumuzu, sahamızın koşullarını, konuştuğumuz kişinin yaşını, mesleğini ya da başka özel koşullarını dikkate alarak ayırt edici davranırsak olumlu bir izlenim bırakma olasılığımız artacak. Böylece bunun ardından hakikat mesajını kişiye aktarırken bizi dinlemesi için daha uygun bir zemin oluşturmuş olacağız.
11 Bu makalede ele aldığımız noktalar, kutsal hizmette “herkese her şey” olmanın, bıraktığımız ilk izlenime dikkat etme yönü üzerinde durdu. Gelecekteki bir makalede de bunu giriş ve sunuşlarımız açısından değerlendireceğiz. Kutsal hizmetimiz, gelişigüzel, düşünmeden yapılamayacak kadar değerli ve önemli bir iştir. Hayatların söz konusu olduğu bir hizmettir. Unutmayalım ki bir doğal felakette kurtarma çalışmasında yer alanlar kendi koşullarını kurtarılacak kişininkine olabildiğince uydurur ve mutlaka bazı özverilerde bulunurlar. Aynı nedenle biz de hizmetimize bu gözle bakmalı, düşünceli ve ayırt edici olmalıyız. Böylece, Yehova’nın bilinçli ve titiz çabalarımızı bereketleyeceğinden emin olabiliriz.—Sül. Mes. 21:5a; Mal. 3:10.