Ev İşleri—Tutumların Çatışmasına Sebebiyet Verir
“EV İŞLERİNDEN nefret ediyorum!!!” “Üstelik, bu işleri pek başaramıyorum da.” “Vaktimi bir daha asla vermek istemeyeceğim nankör ve tatsız bir görev.” Geçenlerde milletlerarası bir ankette sorulan sorulara, elli bin ev kadınından ikisi bu sözlerle karşılık verdiler. Ankete katılanların yüzde 10’u onlarla hemfikir idiler.
Öte yandan, birçokları, evini temiz tutma alışkanlığına devam etmek üzere, her sabah şafak sökerken kalkan Fatma’nın tarifine uyarlar. Fatma’nın evinde her şey parlar. Evinin görünüşüne tüm dostları imrenirler. Bazen Fatma, evinin dışındaki şeylere daha fazla ilgi göstermesi gerektiğini düşünür, ama içini çekerek: “Başta bir ev kadınıyım ve evim temiz olmalıdır” der. Bu işte tam olmaya gayret eder.
Bu tutum ev işlerinden “nefret” edenlerinkinden oldukça farklıdır! Acaba sizin evinizde bu iki tutumdan biri hüküm sürüyor mu? Her ikisi de doğru mudur?
Ev işine karşı senin tutumun veya eşinin tutumu, muhakkak rahatını ve mutluluğunu doğrudan etkileyebilecektir. Bazılarının bir “lânet” başkalarının ise, “kadın erdemlerinin en yükseği” olarak saydıkları bu işle ilgili gerçekçi görüş nedir?
Hafta sonunda yaptığı iş seyahatinden yeni dönen bir koca, gözlerine bir türlü inanamıyordu. Mutfak felaket bölgesini andırıyordu. Fırında alevlerin kararttığı teneke kaplar ve tencereler vardı; bulaşık kabı kirli tabaklarla doluydu ve yer kir ve yağla kaplıydı.
Salonun her yerinde ise, gazeteler, şişeler ve oyuncaklar cirit atıyordu. İki küçük çocuğu da büyük bir kirli çamaşır yığını üzerinde güreşiyorlardı. Bütün bu karışıklığın ortasında ayaklarını bir masanın üzerine koymuş olan karısı, rahat bir koltukta oturmuş bir şeyler okuyordu. Kadın şöyle dedi: “Gün boyunca, neler yaptığımı sana göstermenin en iyi yolunun, bunları yapmamak olduğunu düşündüm.”
Evet, ev işleri önemlidir! Aranızda kim temiz, sakin ve düzenli bir eve girmekten hoşlanmaz? Öte yandan, pislik ve kirlilik insanı sinirlendirebilir. Kişinin yılgınlık duymasına yol açabilir.
Aslına bakılırsa, hayatını “mütevazi bir ev temizleyicisi olarak geçirmektense, kocana bir arkadaş olmak ve dünyada olup bitenlere ayak uydurmak daha önemli değil midir? Çünkü bir beyne sahip olan birinin, tüm vaktini ev işlerini yapmakla geçirmesini beklemek doğru olmaz.” Birçoklarının düşüncesi böyledir. Siz de böyle düşünebilirsiniz.
Bununla beraber, ev işlerinin tüm vaktini alacak tatsız bir görev olmasını önlemek, ustalık ve inisiyatif gerektirir. Bu, düşünce tembelliğinin göze çarptığı bir çağda kolay iş değildir. Otoriteye sahip biri şöyle dedi: “Ailesinin, iyi bakımlı, zevkli bir evde bulunup lezzetli yemekler yiyerek rahat içinde olmasını sağlamanın önemini hisseden bir kadın, görevlerine gayretle başlayıp onları çabuk ve etkili şekilde yerine getirmeye eğilimlidir. Bunun yanısıra, kocasına ve çocuklarına arkadaş olmak için daha çok vakit bulur.”
Bazı ev kadınları, fazla dikkatli olmalarını gerektirmeyen belirli ev görevlerini yaparken başka şeyler üzerinde düşünebilirler. Örneğin, kimi yenilecek yemekleri tasarlar, günün programını düzenler veya ruhi şeyler üzerinde durup düşünür.
Bazı kadınlar ev işlerini neden önemli ve onurlu bir hizmet sayarlar? Yirmi bir yıllık tecrübesi olan bir ev kadını şu cevabı verdi: “Bunun kişisel yönü vardır.” Devamen şöyle açıkladı: “Bir başkasına yarar sağlamak için kişisel iyi bir şey yapıyorum. Birçok şeyin kişisel yönü olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Yaptığınız işlerin iyi sonucunu hemen görmüyorsunuz; oysa, ev işleri bir başkasını kişisel yönde çok etkiler ve bundan hemen tatmin duyarsınız.” Birçok ev kadını bu görüşle hemfikirdirler. Onlar ev işlerini, aileleri için bir “sevgi emeği” olarak düşünüyorlar.
Ayrıca bir işin iyi yapıldığını görmekten tatmin duyulur. Bir anne, açık sözlü olarak şöyle dedi: “Ev işlerini yapmanın tüm kişiliğini sardığı, kendisini tatmin ettiği ve kendisine meydan okumadığı fikrinde olan hiç kimseyi tanımıyorum. Ama, işte onlar, ölüm ve vergiler gibi bu gereğin karşısındadırlar.” Kadın şunu da itiraf etti: “Ama biliyor musun, bakırların ve masaların parladığı, evin temiz koktuğu ve ocaktaki ateşin, cilası yapılmış tabandan yansıdığı zaman, tatlı bir başarı duygusuna gerçekten sahip oluyorsun.”
“Başarı duygusuyla” birlikte evin bulunduğu durumdan dolayı, her zaman, özür dilemenin gerekli olmadığından ileri gelen temiz bir vicdan ve bir öz saygısı da vardır. Bütün bunlar, ev işlerinin “nankör, tatsız bir görev” olarak telakki edilmemesi gerektiğini gösteren güzel nedenlerdir.
Ama evinin pırıl pırıl olmasını isteyen Fatma gibi kişiler hakkında ne denilebilir?
Döşemenin Üstünde Yemek Yemen Gerektiğini Kim Söyledi?
“Yıllar boyunca baskı yoluyla çamaşırımız daha beyaz, saçlarımız daha temiz, döşememiz daha lekesiz, arabamız daha parlak olmadıkça (reklamcıların bölgesi olan Madison Avenue’nün dikte ettiği) uygun standartlara uymadığımız tekrar söylenmiştir” diyerek iki Amerikalı profesör bazı reklamlar hakkında şikâyet ettiler. Bu uzmanlar, “mevki sembolü olarak temizlik”in doğal çevremizi kirleten temizleyici mamüller için muazzam bir talebe yol açtığını ve birçok kadının “ailelerini, evlerini ve kendilerini temiz tutmak üzere fanatik bir gayret sarf” ettiklerini ileri sürmektedirler.
Üstelik, bazı kadınlar, ev işlerini yapmayı en yüksek kadın erdemlerinden biri olarak telakki etmek üzere yetiştirildiler. Bunlar, ne kadar vakit alırsa alsın, evi pırıl pırıl tutma tutkusundadırlar.
How to Run Your House (Evini Nasıl İdare Edersin?) başlıklı kitapta şunlar söyleniyor: “Aileni ve kendini rahatsız etmek için, evini herkesin bir koltuğa oturmaktan veya bir masaya dokunmaktan ya da odada ayakkabılarıyla yürümekten korkacağı kadar temiz ve lekesiz tutmaktan daha iyi bir yol yoktur.” Tabii, bu sözler, bir ev kadının evini temiz tutmak üzere gayret etmesini mazur göstermek için neden olarak anlaşılmamalıdır; ama siz, bunu neden yaptığınızı, yani ailenizin rahat etmesini sağlamak istediğinizi unutmayın. Böylece, aşırı titiz olmakla onların huzurunu bozmayın.
Yeryüzünde yaşamış olan ve milyonlarca kişi tarafından bir otorite olarak kabul edilen, en nüfuzlu adam, ev işleri konusundaki dengeli görüşü belirtmişti. İki kızkardeşin misafiriyken İsa Mesih, şu kuvvetli şikâyetle karşılaştı: “Ya Rab, kızkardeşimin hizmette beni yalnız bırakması sence bir şey değil midir? İmdi ona söyle bana yardım etsin.” (Luka 10:40b) Meryem İsa’nın ayaklarının dibinde oturup ‘sözlerini dinlemeye devam etti; kardeşi Marta ise, yemeği hazırlayarak ev işlerine bakmak zorunda kaldı. Marta herhalde en önemli görevinin bu olduğunu zannetti. Oysa İsa onunla hemfikir olmayarak şöyle dedi: “Fakat RAB cevap verip ona dedi: fakat bir şeye ihtiyaç vardır; ve Meryem kendisinden alınmıyacak olan iyi payı seçmiştir.”—Luka 10:38-42.
İsa’nın öğrettiği ruhi meseller, “bir çok şeyi” olan bir yemekten çok daha önemliydiler. İsa, ‘birkaç şey, hatta sadece bir tanesi’, belki kasten tek bir yemek türünün yeterli olduğunu gösterdi. Başka sözlerle ‘gerekli’ olanı yap, şöyle ki daha yüce şeylerle ilgilenmek üzere vaktin olsun. Bugün ev kadınlarının bunu hatırlamaları ne kadar önemlidir! Ama böyle bir denge nasıl kazanılır?
Dengeli Bir Tutum Geliştirmek
İlk olarak önem sırasını tespit edin. Hangisi başta gelmeli: Eviniz mi, yoksa yaşayanlar mı? Uyguladığınız standartlar başkalarını rahatsız edecek kadar yüksek midir? Bir ev kadını şu sonuca vardı: “Ailene basit, besleyici yemekler; temiz yataklar, temiz elbiseler, hem huzurlu, hem de temiz olan bir ev sağla. Tüm diğer şeyler isteğe bağlıdır.”
Hiçbir zaman bütün ev işlerini bitiremeyeceksiniz. Daima başka yapacak işleriniz de vardır. Bu nedenle onlara ne kadar vakit ayırabileceğinizi kararlaştırın. Ondan sonra, çalışma hızınızın müsaade ettiği kadarını gayretle yapın. Raporlara göre, bazı kadınlar evlerini toparlamak için günde ortalama bir saatten az bir zaman harcıyorlar. Başkaları, ailelerinin yaşama alışkanlıklarına, kendi yeteneklerine, güçlerine ve şartlarına göre daha fazla vakit sarf edebilirler.
Kendi sınırlarınızın farkında olun. Tecrübeli bir ev kadını şöyle dedi: “Para için doğru olan görüş, vakit ve gücümüz içinde geçerlidir: Fazlasını sarf edemeyiz. Bunu yapmaya gayret edersek, pahasını er geç ödeyeceğiz. Yapabileceğimiz ancak sınırlı bir miktardır.” Bununla beraber, başka ev kadınları, insan yapısında mevcut diğer gerçek bir zayıflık olan tembelliğe karşı mücadele ederler. Bu nitelik, birinin ev işleri hakkındaki tutumuna yansır. Tembel kişinin bahaneleri iyice bilinir. Mukaddes Kitap, tembel olanın çalışmasını engelleyecek pek çok sorunun onun önünde bir ‘dikenli çit’ gibi durduğunu söyler. Veyahut o kişi ancak daha fazla çaba harcamayacak kadar ‘yorgundur!’ (Sül. Mes. 15:19; 26:15) Eğer kendisinde böyle eğilimler görüyorsanız, bunun hakkında bir şeyler yapın. ‘Tembellik’ evini birçok yönden mahvedebilir.—Vaiz 10:18.
Bazıları “şimdiki hareket tarzımın dengeli olup olmadığını nasıl bileyim” diye düşünebilirler. Bu konuda yardım görmek üzere Mukaddes Kitaptaki Süleymanın Mesellerinin 31. babında tanımlanan örnek ev kadınına bir göz atalım.
Örnek Bir Kadının Hayret Verici Tanımı
Eski zamanlarda, bir kralın annesi, ideal ev kadınını canlı şekilde anlattı. Tanrısal ilham altında yapılan bu tasvir, kralın düşünüşünü bile düzeltti. Gerçi bu tasvirde “yetenekli kadın” “evinin işlerini gözetir” ve bazılarının “kadının işleri” olarak telakki ettikleri işlerden birçoğunu, örneğin yemek pişirmek, elbise dikmek gibi işleri yapar. Ama onun ilgilendiği ve başardığı şeyler eviyle sınırlı değildir.—10, 15, 21, 22, 27 ayetleri.
Örneğin, kendisi alışverişini dikkatle yapar, yiyeceklerini ‘uzaktan’ getirir. Evinde imal ettiklerini tüccarlara satar. Bir mülk bile edinir ve bir bağ diker. Bunlar basit işler değildir! Gerçekten onun yerine getirdiği tasvir edilen belirli onbir görevden yedi tanesini evinin dışında yapmıştır. Evet, o “süpürgeye ve kovaya bağlanmış” bir kadın değildir!—13, 14, 16, 18, 24 ayetler.
O, hayatını tamamıyle ev işlerini yapmakla geçirmemiştir. “Hakire avucunu açar; ve fakirlere ellerini uzatır.” Başkalarına, hatta evinin dışındakilere yardım etmekle ilgilenmiştir.—20. ayet.
Böyle bir kadına az rastlanır, ama bulunduğu zaman onun pahası biçilmez; o, yakutlardan çok daha değerlidir. Evet, öteden beri mücevher ve genel süsleme amacı için çok değerli sayılan yakut veya bu gibi “mücevher” niteliğindeki taşlar bu kadına kıyasla hiç gibidir! ‘Tembellik yemeğini’ yemeyen, ayrıca ailesine ve evinin dışında maddeten ya da ruhen muhtaç durumda olanlara yarar sağlayan işlerle ilgilenen, çalışkan, dengeli bir ev kadını, bugün aynı ölçüde değerlidir.—10, 27. ayetler.
Bir ev kadını, evinin dışında dolgun vakit isteyen bir işe başlamak zorunda kalırsa, ne olacak?
Çalışan Kadınlar—Değişen Bir Tablo
“Mali yönden çalışmam gerekir, oysa evde çocuğumla beraber kalmak isterdim. Sekiz saat çalıştıktan sonra, eş, anne ve ev kadını olmaya çalışmak çok zor.” Bir ev kadının bu sözlerinde sayısı giderek artan kadınların güç durumu yankılanır.
Bununla beraber, kocasının çalışma günü gibi, kadın da evinin dışında birkaç saat çalışıyorsa, diğer aile fertlerinin yardım edip anlayış göstermeleri gerçekten çok gereklidir. Dolgun vakitli bir işi olan genç bir ev kadını övünerek şöyle dedi: “Bir yetişkinin başka bir yetişkinin bıraktıklarını toparlayıp temizlememesi ve ev işlerinin paylaşılması gerektiğine inanan bir kocam olduğundan çok mutluyum.” Çocuklar da yardım edebilirler ve etmelidirler. Özellikle dolgun vakitli çalışan yalnız anne veya babaları varsa durum böyledir.
Diğer aile fertleri, fazla isteyenler olmazlarsa ve mevcut işi paylaşırlarsa, bu iş âdeta zevkli olabilir. Bir ev kadını şöyle yazdı: “Her gün kocam duş yaptıktan sonra banyoyu fırçayla temizler. Yemek yedikten sonra fırını ve rafları temizler, ben artakalanları yerine koyarken, o bulaşığı yıkar. . . . . Üç gece önce ben yemeği hazırlarken kocam ütü yapıyordu. Bu görevleri yaparken geçirdiğimiz gün hakkında konuşabildik . . . . yemeği sık sık beraber hazırlarız; birer kadeh şarap içip konuşmakla bunun tadını çıkarırız. Ev işlerini tek başına yapmam gerekseydi, bunu bir çile sayacağımdan eminim.”
Böyle bir koca, bu gibi yardımlarla sadece karısına olan sevgisini göstermekle kalmaz, aynı zamanda Mukaddes Kitabın ‘daha zayıf kap’ olarak bahsettiği karısına karşı düşünceli davranmış olur.—I. Pet. 3:7.
Dengeli Bir Görüş Sevinç Verir
Tecrübeli bir ev kadını, “gerekli olanın denge” olduğu sonucuna vardı. “Tutumun çok titizse, rahatsız edici olur. Çok gevşekse, iki tarafı da sinirlendirir. Sen, işini yapamadığından kendini suçlu hissedip sinirlenirsin, ailen de kirliliğe bir gün daha tahammül göstermesi gerektiğinden dolayı sinirlenir.”
Uygun denge, “yapabileceğin kadar” temiz bir ev meydana getirip, böylece ev içinde rahat bir hava hüküm sürdürmektir. Buna göre ev işlerini gereken yerde tutun; onlar başta bulunmasınlar, sonuncu da olmasınlar. Denge bir anahtar gibidir ve Mukaddes Kitap bunun prensibini güzel bir şekilde anlatır: “Makullüğün herkesçe bilinsin.”—Fil. 4:5, YD.