Televizyon—Haberler ve Sinsi Propagandalar
ORDUNUN resmi geçidi görkemli bir şekilde cereyan ediyordu. Başkanın bulunduğu yerin üzerinden savaş uçakları ve önünden motorlu araçlara bindirilmiş askerler geçiyordu. Birdenbire şeref tribünün önünde askeri bir araç durdu. Bir sürü eli silahlı adam tribüne el bombaları attılar ve orasını otomatik silahlarla taradılar. Birkaç saniye içinde Mısır, başkanı Enver Sedat’ı kaybetti. Birkaç saat sonra, bütün dünya, sanki oradaymış gibi bu olayı izleyebildi. Televizyon teknisyenleri bir kere daha olağanüstü bir işi başardılar.
NAKLEN YAYINLAR
Başkan Reagan ve Papa II. Jean Paul’e karşı yapılan suikast girişimleri, hatta İspanyol Cortes veya millet meclisinde başarısız kalan hükümet darbesi gibi beklenmedik olaylar, kısa bir süre sonra televizyon ekranlarında gösterildi. Daha da iyisi, çoğu kez, televizyon haber yayınları dünyanın bir tarafındaki olayları öbür taraftaki seyircilere naklen sunuyor.
Birinin bizzat gözleriyle uzay mekiğinin Kaliforniya’daki bir çölün kuru göl yatağına tam istenilen inişi yaptığını görmesi, radyodaki bir sesin ‘mekik indi’ diye ilan etmesini duymasından muhakkak çok daha etkileyicidir. Benzer şekilde eğer insanlar, bir selin Hindistan’da yaptığı zararları veya bir depremin İtalya’da meydan getirdiği hasarı ve insanların çektiği acıları gözleriyle görürlerse, duygudaşlık gösterip, yardıma koşmaya sevk edebilirler. Bütün bu şeyler televizyonun olumlu yönleridir.
SİNSİ BİR TEHLİKE
Oysa televizyonun olumsuz bir tarafı da vardır. Paris’te yayımlanan İnternational Herald Tribune gazetesinde, Japon televizyonuyla ilgili bir raporda, sosyal psikolog profesör İshikawa’nın sözleri aktarılarak en büyük ticari televizyon istasyonlarının haberleri “olduklarından daha iyimser” verdiklerini ve “gerçeği söylemedikleri”ni açıkladı. Rapor, aynı zamanda bir Japon televizyon rehberi yayımlayıcı olan Tadashi Okuyama’nın, televizyonun “milletteki en nüfuzlu araç” olduğunu söylediğini yazdı.
Japonya ile ilgili bu durum, daha küçük veya büyük ölçüde, birçok başka ülke içinde geçerlidir. Televizyon hemen hemen her ülkede “nüfuzlu bir araç” oldu; fakat bu nüfuz, her zaman iyi sonuç vermedi. TV istasyonları bir hükümetin kontrolundan tamamıyla bağımsız iseler de, özel çıkarları olan gruplar veya reklam yapan zengin şirketler, din, sanayi ve politika alanlarında verilen haberleri etkileyebilirler. Ayrıca tek yönlü haberler, sinsi bir sansür türüdür.
Tabii, bu tehlike radyo ve televizyon yayınlarının bir Devlet tekeli olduğu ülkelerde daha da büyüktür. Hükümetler, bu “en nüfuzlu arac”ı propaganda için çok çekici bulabilirler. Bu, totaliter ülkelerde olduğu gibi açıkça veya daha sinsi bir şekilde yapılabilir. Bencil çıkarlar, bir olayın sadece bir tarafını göstererek gerçekleri bozabilir.
Bu nedenle bir TV haber yayını izlediğiniz zaman, televizyonun size YARAR sağlayabileceğini veya ZARAR verebileceğini unutmamak iyidir. Televizyon düşünüşünüzü şekillendirmekten başka, sağlığınızı da etkileyebilir. Nasıl?