İşinizi Daha Zevkli Bir Hale Getirebilir Misiniz?
BİR İŞÇİ, “bazen stres dayanılmaz oluyor. Arada bir içki içmesem, yapamayacağım”, dedi. Başka birisi ise: “Kötü çalışma şartları ve eski malzeme, insanı devamlı sinirlendiriyor” dedi. Başkaları da şöyle diyorlar:
“Bazı pis düşünceli, pis ağızlı ve devamlı şikâyetçi olanlarla çalışmaktan bıktım.”
“Ben bir ev kadınıyım. Çok sıkıcı, hiç tatmin etmeyen bir hayat yaşıyorum.”
“Ana sorun, ırk ayrımıdır. Yükselme fırsatımız az ve zor durumlarda işten atılan biz oluyoruz.”
İşlerinden memnun olmayan bu kimselerin şikâyetlerinden bazıları size herhalde yabancı gelmiyor, değil mi? Bir şahsın işinden tatmin duymasını engelleyen bu sebepleri değiştirebilmek için yapabileceği şeyler, genellikle sinir bozacak kadar kısıtlıdır. Ancak her zaman değiştirebilecek bir şey vardır, o da şahsi tutumdur.
TUTUMUN ÖNEMİ
İşleri, değerli, değersiz, asil, basit, prestijli, prestijsiz diye ayırmak hikmetli bir davranış değildir. Ahlaksal açıdan bir itiraza açık olmayan her iş, eşit derecede şerefli ve asildir. Ancak, gerçekten, çoğu kimse, işe bu açıdan bakmamaktadır. Acaba neden?
Bir işe genellikle parasına göre değer verilir. Ama milyonlar kazanan bir sahne sanatçısının işi, kamu sağlığına doğrudan faydası olan bir çöpçünün işinden acaba çok mu önemlidir? Yaptığı iş karşılığında “hiç para” alamayan, sevgiyle çocuklarına bakan bir annenin işi, aynı çocuğa okulda para karşılığı bakan öğretmenin yaptığı işten daha mı az önemlidir? A.B.D.’de yapılan Amerika’da iş adlı araştırmada, “hiçbir kimsenin, işinden yüz kat kazanmakla, kimseden yüz kat daha değerli” sayılmayacağı sonucuna varıldı.
Bir işin sağlayabileceği tatmini, belirli bir tür işin sağlar gibi görünen prestijine göre hesaplamak hikmetsizliktir. Önemli olan, bir işte başarılan şeylerdir. Örneğin: Sahip olduğu prestije rağmen artık yeni projeler yapamayan bir mimarın işinden tatmin duyması için, çalıştığı binaları başarılı bir şekilde tertemiz tutan temizlik işçilerinden daha az nedeni vardır. Bir iş, sadece maaş ve prestij açısından neler sağladığına bakılarak değil, başkaları için neler başardığına bakılarak değerlendirilmelidir. Bunu fark etmeyi öğrenmek, Mukaddes Kitabın “vermek almaktan daha mutludur” prensibiyle uyumlu olarak işimizden duyduğumuz memnuniyeti artıracaktır.—Resullerin İşleri 20:35.
İŞTEN DUYULAN ZEVK NASIL ARTIRILABİLİR?
İşin Kalitesinin artırmak için gayret edin. İyi çalışma alışkanlıklarının arasında, başarı için hedefler koyup onlara ulaşmak amacıyla gayret etmek de vardır. Ancak şu uyarı da gözönünde tutulmalıdır: Hedefler pratik ve ulaşılır olmalıdır. Aksi takdirde, onlara ulaşamamak cesaret kırıcı olacak ve daha büyük bir memnuniyetsizliğe neden olacaktır. Elinizde olanın en iyisini yapmaya kararlı olun, ama kusursuz olmasını beklemeyin.
Gençler, kalitesi yüksek işler için iyi bir temeli ancak iyi bir eğitimle sağlayabilirler. Bu, ille de üniversiteye gitmek anlamına gelmez. Bu daha ziyade onların okuma, inceleme ve öğrenme sanatlarında ustalaşmaları, yaşamlarının sonraki devrelerinde yeni beceriler geliştirmeleri ve daha önce öğrendiklerini ilerletmeleri demektir. İşimiz ne kadar iyi olursa, bize ve başkalarına o oranda faydalı olacağını unutmayınız. Bu nedenle kendi iş sahanızdaki yeni gelişmeleri izleyin ve mümkün olduğu oranda da uygulayın.
Dikkatli ve titiz olun. İyi yapılan ve zamanında bitirilen bir iş, tatmin duygusunu artırır ve gösteriş olmayan gururun bir kaynağıdır. Bu, başkaları için de bir berekettir. Öte yandan, ihmal edilerek yarım bırakılan bir iş, kendimize karşı duyduğumuz saygıyı yitirmemize, başkalarının sinirlerinin yıpranmasına, hatta daha kötü şeylere neden olabilir. Örnek olarak, bir otomobil tamircisinin, bir doktorun veya hemşirenin işlerini ihmal ederek neden olabileceği zararı lütfen düşünün!
Değişmez alışkanlıklara saplanmayın. Zamanla herkes, belirli bir işi yapmak için belirli bir kalıp geliştirir. Bunun, sıkıcı bir tekrarlanmaya dönüşmesini önlemek için, bazı kimseler, zaman zaman bu kalıplaşmada değişiklikler yapmayı yararlı buldular. Belki belirli işlerin sırası değişebilir. Örneğin pazartesi gününün ille de çamaşır yıkama günü olmasını gerektiren bir kanun yoktur, değil mi? Fabrikalardaki bazı sıkıcı işler de hep aynı sırada yapılmayabilir.
Tabii, herkes bu kalıplaşmalarda büyük değişiklikler yapmaz. Ancak birçok memur, sadece masalarının yerini değiştirmenin bile kendileri için yeni bir başlangıç gibi geldiğini ve işlerine tazelik kattığını gördüler. Evlerindeki mobilyaların yerlerini sık sık değiştirmekle tanınmış olan bazı ev kadınları da acaba aynı şeyi mi gördüler?
Fiziksel sağlığınızı koruyun. İşinizden zevk almak istiyorsanız, sağlığınızı korumanız şarttır. Geceleri uykunuzu alın. Hafta sonlarını, pazartesi işe başlarken başarı oranınızın düşmesine neden olmayacak şekilde geçirin. Devamlı yorgunluk duygusu, işyerinde sık sık saatinize bakıp sizi hafta sonunu iple çekenlerden biri yapabilir. Hatta o zaman kendinizi hapsedilmiş bir mahkûm gibi hissedebilirsiniz.
Neşeli bir ortam yaratılmasına katkıda bulunun. Çalıştığınız yeri, tuvaletleri ve boyaları mümkün olduğu kadar temiz ve düzenli tutun. Genel görünümü, saksıda bir çiçek veya zevkli bir resimle göze hoş duruma getirmenize belki izin verilebilir. Çevreyi güzelleştirmek için yaptığınız çabalar, yönetimin arzulanan diğer düzeltmeleri yapması için bir örnek ve teşvik olabilir.
Cana yakın ve arkadaş canlısı olun. İş arkadaşlarınızın bazı sakıncalı faaliyetlerine şüphesiz katılmak istemeyeceksiniz, ancak buna rağmen Mukaddes Kitaptaki şu öğüde uygun hareket edebilirsiniz: “Mümkünse, bütün insanlarla elinizden geldiği kadar, barışta olun.” (Romalılar 12:18) Fikir ayrılıklarının veya kişilik farklılıklarından doğan çekişmelerin işinizin akışını bozmasına izin vermeyin. Kimse ile çatışmamaya gayret edin. Her şeyden önemlisi, başkalarının memnuniyetsizliğinin size bulaşmasına izin vermeyin. İyimser olun. Biri rahatını bozuyor diye siz de neden öyle yapasınız?
Zihnen uyanık olun. Sıkıcı diye adlandırılan işler, genellikle az veya hiç zihinsel gayret gerektirmeyen işlerdir. İşiniz bu türden ise, zihninizi faal tutabilmek için gerçek bir uğraş içinde olmalısınız. Daha önce öğrenmiş olduğunuz şeyleri düşünmeye çalışın. Tabii bu, dikkat gerektiren işlerde hayal kurarak zarara neden olmanız için bir teşvik değildir. Ancak zihninizi tam olarak meşgul etmeyen bir işte, zihninizi uyanık tutacak bir şey yapın.
Azimli çalışın. İşinizde doğabilecek sorunların sizde memnuniyetsizlik yaratmasına izin vermeyin. Bu sorunları ya çözün, ya da onlarla yaşamayı öğrenin. Mukaddes Kitaptaki şu prensibi uygulayın: “Kötülüğe yenilme, fakat kötülüğü iyilikle yen.”—Romalılar 12:21.
Dengeli olun. Çalışmak iyi bir şeydir. Ancak iyi bir şeyle bile aşırı uğraşmak, otomatikman onu daha iyi yapmaz. İşleri kendileri için herşey demek (arkadaş ve ailelerinden bile daha önemli) olan kimselere “işkolik” diyebilirsiniz. Çok ağır iş programları, onları mutlu edebilse de, o kişilerle beraber çalışmak veya yaşamak zorunda kalanları nadiren mutlu edebilir.
Bir “işkolik” sadece sevdiği için bu kadar işine bağlı olduğunu düşünerek kendini aldatmamalıdır. Asıl neden, pekâlâ bir güvensizlik duygusu veya bir ihtiras, hatta tamahkâr bir tutum olabilir. “Yeli kavramağa” çalışmak kadar boş olabilir, çünkü ciddi sorunlara hatta erken ölümlere yol açabilir. Bu gibiler Mukaddes Kitabın şu öğüdünü görmezlikten gelirler: “Rahatla bir avuç dolusu, ekmekle ve yeli kavramağa çalışarak iki avuç dolusundan iyidir.” Diğer faaliyetlerimizle işimiz dengede tutulursa, ancak o zaman işten tam zevk alınabilir.—Vaiz 4:6; Efesoslular 4:28.
Yukarıda sözü geçen tavsiyelerden bazılarını yapmak, işinizi daha zevkli bir hale getirebilir. Ancak bunun dışında, nasıl bir iş yapmanın hayatınızı uzatabileceğini biliyor muydunuz?
[Sayfa 5’teki resim]
Bir işten tatmin duymak için bunlarda başarılı olmak önemlidir.
[Sayfa 6’daki resim]
Titizlikle çalışmak mutluluk getiriyor.
[Sayfa 7’deki resim]
Neşeli bir ortam işi daha zevkli hale getirebilir.