Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 4/85 s. 14-17
  • Okula Gitmeye Mecbur Muyum?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Okula Gitmeye Mecbur Muyum?
  • Uyanış!—1985 (Bilimsel Seri 13-16)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • OKUL KORKUSU
  • ATAERKİL EĞİTİM ŞEKLİ
  • GEÇMİŞTEN ÖĞRENMEK
  • Okulu Bıraksam mı?
    Gençler Soruyor . . . Sorular ve Pratik Cevaplar
  • Okula Ruhen Hazırlan
    Krallık Hizmetimiz—1987
  • Okuldan En İyi Şekilde Yararlanın
    Krallık Hizmetimiz—1997
  • Okulu bıraksam mı?
    Uyanış!—2010
Daha Fazla
Uyanış!—1985 (Bilimsel Seri 13-16)
g 4/85 s. 14-17

Gençler Soruyor . . .

Okula Gitmeye Mecbur Muyum?

JACK 25 yılı aşkın bir süreden beri okul kaçakları ile ilgili bir görevde çalışmaktaydı. Dolayısıyla okul kaçağı olan bir genç, Jack’ın henüz duymadığı bir bahane bulmakta güçlük çekebilir. Jack: “Çocuklardan, ‘bugün hasta olacağımı sanıyorum’dan, ‘Alaska’daki dedem öldü’ye kadar pek çok bahane duydum” diyor. Jack’ın ‘en hoşuna giden’ bahane acaba hangisiydi? Bu üç erkek çocuktan gelmişti: “Sis fazla olduğundan okulu bulamadık” demişlerdi.

Kolayca kabul edilemeyen bu özürlerinden, ‘yaratıcılık’ veya sırf yüzsüzlük bakımından daha üstün olanını bulmak zordur. Buna rağmen bu durum, okula karşı duyulan adeta evrensel nefreti yansıtmaktadır. Okul hakkında ne düşündükleri sorulduğu zaman, gençler, çok defa ya ilgisizlik göstererek (“fena değil”) ya da açıkça düşmanlık ifade ederek (“okul berbat bir yer! Ondan nefret ediyorum.”) diye cevap vermektedirler. Bununla beraber okul hakkında sen ne düşünüyorsun? Arasıra olsa da, “okula gitmeye mecbur muyum?” diyen gençlere katılıyor musun?

Öyle ise, herhalde duygularına hâkim olup yine okula gidiyorsun. Bununla beraber sayıları gitgide artan gençler, meydan okurcasına okula gitmemeye karar verdiler. Sırf Amerika Birleşik Devletlerinde hergün iki buçuk milyon ilk ve orta okul öğrencisi okula gitmiyor. Geçenlerde The New York Times gazetesinde çıkan bir makaleye göre, New York şehrindeki lise öğrencilerinin büyük çoğunluğu (üçte biri): “Okula gitmemeğe öylesine alışmışlardır ki, onlara gerekli öğretimi vermek hemen hemen imkânsızdır.”

Bununla birlikte, okula gittiği halde, ondan hoşlanmadığını daha incelikle belirtenler de vardır.

OKUL KORKUSU

Yeşim’in ilkokuldaki notları iyi idi, fakat ortaokula başladığı zaman derslerini ancak zorlukla hazırlıyabiliyordu. Annesinin şikayeti şöyle idi: “Sanki durumu umurunda değil. Devamlı oyalanıyor, çok uyuyor ve sonra da—eğer yaparsa—ödevlerini son dakikada çılgın bir telaşla yapıyor.”

Okula gitmek üzere yataktan kalkar kalkmaz Metin’in midesi bulanıyordu. Metin, “okula yaklaştığım zaman, beni ter basıyor ve heyecanlanıyorum . . . . Eve dönmekten başka çarem kalmıyor” diye dert yanıyordu. Bu iki genç, okulun verdiği baskı ve gerginliğe karşı tepki gösterdi. Almanların bu durumu ifade eden özel bir kelimesi bile var: Bu “Schulangst” veya okul korkusudur. Bunun sebebi acaba nedir? Yeşim gibi bazıları için lise öğrenimi şaşkınlık uyandıran bir şeydir. İlk ve orta okuldan sonra, birçok öğretmenin bulunduğu büyük ve kişiye daha az ilgi gösterilen liseye geçişi böyle gençler kaldıramıyor. Savunma stratejisi olarak, öğrenme zevkini kaybedip zihinlerinden okulu çıkarıyorlar. Artık beyinlerini zorlamadan, ancak gerekeni yaparak okula devam ediyorlar.

Metin’in durumunda olan başka öğrenciler ise, okulda karşılaştıkları şiddet, yaşıtlarının acımasız davranışı ve iyi not alma baskısından dolayı, okula karşı vazgeçilmez bir korku duyuyorlar. Doktorlar buna okul fobisi demektedir. Böyle çocuklar (ana-babalarının dürtmesiyle) okula giderler, fakat bu korkuyu yenene kadar, devamlı tedirgin olurlar ve hatta fiziksel rahatsızlıklar duyarlar. Güney Kaliforniya Üniversitesinden Dr. Jonathan Kellerman’ın tahminine göre, Amerika Birleşik Devletlerinde “60 çocuktan biri” “okul fobisi” çekiyor. Acaba okul fobisi ne kadar ciddi bir rahatsızlıktır? Örneğin, Robert henüz on yaşındayken, bir itfaiyeci onu okulun çatısından aşağı atlamaktan vazgeçirmeye mecbur kaldı. Acaba Robert neden bu tehlikeli tırmanışı yaptı? New York Post gazetesine göre “okuldan nefret et”tiğinden.

Başka bir rapora göre, 1978’de 16 yaşından küçük olan her üç Alman gencinden biri okul korkusu belirtileri gösterdi. O yıl Alman gençliği arasında görülen 14.000 intihar teşebbüsünün çoğunun bu korkuya dayandığı düşünülmektedir. Başka bir kaynağa göre de, 1978’de yaşları “5 ila 19 arasındaki 800 Japon öğrenci . . . . okulla ilgili problemler yüzünden . . . . intihar etti.”

Oysa eğitim görmek, tarih boyunca her zaman korkulacak bir yük olmamıştır. Aslında Mukaddes Kitabın zamanında yaşayan gençler öğrenmeye çok heveslidirler. Acaba bu fark nereden kaynaklanıyor?

ATAERKİL EĞİTİM ŞEKLİ

İlk erkek olan Âdem, direkt olarak Tanrı tarafından şahane bir şekilde eğitildi. (Tekvin 1:28-30) Tanrı bu kamil programa yalnız ahlaksal rehberlik sağlamakla kalmadı, herhalde Aden bahçesine bakma ve onu işleme emir hakkında da bilgi verdi. Âdem aynı zamanda, hayvanlara birer ad verme işiyle de görevlendirildi ve bu muazzam görev için kuvvetli bir gözlem gücü ve dil bilgisine gerek vardı.—Tekvin 2:15-19.

Âdem, böyle bilgileri herhalde çocuklarına da vermekteydi. Böylece yüzyıllar boyu ataerkil aile düzeninde reisler gençlere aynı şekilde öğretim verdiler. Örneğin, İsrail milletinin Mısır’daki kölelik yıllarında ana-babalar çocuklarını eğitiyorlardı. Orada büyüyen genç kuşaklar, Mısırlıların Musa’ya kendilerinin “her hikmetinden öğret”en Mısır’ın iyi okullarına katılamıyorlardı. (Resullerin İşleri 7:22) Oysa İsrail milleti okuma yazma biliyordu!—Tesniye 6:9.

Daha sonra Tanrı, ana-babalara şöyle bir emir verdi: “Evinde oturduğun, ve yolda yürüdüğün, ve yattığın, ve kalktığın zaman” sözlerimi çocuklarına öğreteceksin. (Tesniye 6:7) Eski İsrail’de gençler bu şekilde mükemmel eğitim gördüler. Her yıl, kutlanan üç bayram için Yeruşalim’e yapılan heyecanlı yolculuklar gençlere sadece görsel bir coğrafya dersi değil, aynı zamanda bütün diyardan gelen insanlarla buluşma fırsatı da veriyordu! (Tesniye 16:16) Erkek çocuklar çıraklık yapıp meslek öğreniyorlardı. Kadınlar sadece ev işlerinde değil, alış verişte de yetenek kazanıyorlardı. (Süleymanın Meselleri 31:10-31) İsrailli gençler için okul fobisi diye bir şey yoktu!

Acaba hangi etken eski İsrail’deki eğitimi başarılı kılıyordu? Aslında ana-babanın eğitimde oynadığı rol bunu çocuklar için zevkli kılmıştı, fakat daha önemlisi, İsrail’deki eğitimin kesin bir amaca hizmet ettiği belliydi: “Gençlerin Yehova Tanrı’yı tanıyıp sevmelerine yardım etmek. (Tesniye 6:4-7) Dolayısıyla öğrendikleri her şey tapınmalarıyla bağlantılıydı. Örneğin kral Süleyman, herhalde yeryüzündeki suyun dolaşımı, hayvanların özellikleri, böceklerin davranışları ve bedenin dolaşım sistemi gibi şeyleri inceledi ve ilham altında bilimsel açıdan doğru gözlemler yaptı! (Vaiz 1:7, 12-14; 12:6; Süleymanın Meselleri 6:6-8; 30:24-28) Böyle olmakla birlikte Süleyman bilimsel anlayışını, Tanrı tanımaz bilmi değil, Tanrıya tapınmayı ilerletmek için kullandı! Yaptığı araştırmalar onu sonuç olarak “Allahtan kork, ve onun emirlerini tut” demeye sevk etti. (Vaiz 12:13) Bu nedenle o zamanın eğitimi hem gerçek bir amaca hizmet etti, hem de kişiye kuvvetli bir istek kazandırdı.

GEÇMİŞTEN ÖĞRENMEK

Ataerkil düzenden beri hayat çok değişti. Hiç şüphe yok ki Tanrı’dan korkan ana-babalar, çocuklarına hâlâ ahlaksal rehberlik vermeye çalışıyorlar. Oysa ana-babaların çoğu, çocuklarına resmi bir eğitim vermek için, hem gerekli vakte, hem de bilgiye ve yeteneğe sahip olmadıklarını kabul ediyorlar. Günümüzün dünyasında hayatta kalabilmek üzere çocuklarına gereken teknik hünerleri öğretmek isteyen pek çok ana-baba bunu çok zor başaracaktır. Böylece çocuklara dinsel olmayan eğitimi verme sorumluluğunun büyük bölümünü okullar üstlenmiştir.

Gerçi okullar çocuklarını seven ana-babaların sıcaklığını sağlayamazlar. Aynı zamanda şimdi dünya çapındaki okul sistemi problemlerle doludur: Şiddet, uyuşturucular, yaşıtların saldırganlığı, eğitim standardının düşmesi ve ahlaksal gibi problemler sayılabilir. Böylece okula gitmeyi mecbur kılan bir fikre sinirlenebilirsin. Fakat hangi şeyin, Mukaddes Kitabın yazıldığı zamanda yaşayan gençler için eğitimi zevkli kıldığını hatırla: Bu, onların, Tanrı’ya tapınma istekleriydi. Okumayı—iyi okumayı—öğreniyorlardı, şöyle ki Tanrı’nın Sözünü okuyup anlayabilsinler, Yaratıcı’ya duyulan takdiri artırmak üzere de doğayı inceliyorlardı. Ailelerine bakmak üzere Tanrı’nın verdiği sorumluluğu yerine getirebilmek için de bir meslek öğreniyorlardı. Bundan bir ders alabilir misin? Benzer bir tutum geliştirirsen, okul hakkındaki düşüncelerin tamamen değişmez mi?

Herhalde okula gitmekten başka çare yoktur, fakat bunu karamsar ve acımasız bir hüküm olarak görmen gerekmez! Doğru bir zihni tutum geliştirirsen, okul, sana kesin yararlar sağlayacaktır.

[Sayfa 15’teki resim]

Bazı öğrenciler ilgisiz davranmakla okulu beğenmediklerini gösteriyorlar.

[Sayfa 16’daki resim]

Eski İsrail’de çocukların öğrenme arzuları Tanrı sevgisi tarafından kamçılanmıştır.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş