Gençler Soruyor . . .
Neden Beni Kimse Sevmiyor?
“KENDİNDEN aşırı derecede emin değilsen, sen de bir zamanlar kişilerin seni sıkıcı bulup bulmadığından kaygı duymuşsundur” diyor Beth Levine adlı yazar. Evet, sevilme isteği, gayet normal ve sağlıklı bir duygudur ve eğer çevremizdekiler bizden çekiniyormuş gibi davranırlarsa, kaygılanmaya başlarız. ‘Acaba neyim eksik’ diye merak ederiz.
Çevremizdekiler tarafından sevilip sevilmeme endişesi, bazı gençleri çaresizliğe itmiştir. Örneğin Ahmet, gençlerin kendisinden kasten uzak durduğunu hissediyordu. Bu reddedilişin kendi üzerinde ne etkisi oldu? “Kendimi yalnız, değersiz, hatta ürkek hissediyordum” diye yakınıyor. Ahmet şöyle devam ediyor: “Hayatımda bu durum, karşılaştığım en ıstırap verici durumlardandır.” Öyle ise, çevremizdekilerin bizden uzak durduklarını sandığımız zaman ne yapmalıyız?
‘KİMSE BENİ SEVMİYOR’—YOKSA SEVİYORLAR MI?
İlk olarak, sevilmediğine dair hislerinin gerçeğe mi, yoksa hayale mi dayandığını anlamaya çalış. Okulunda veya mahallende en popüler kişi olmadığın gerçeği, insanların, seni sevmediği anlamına mı gelir? Tabii ki hayır! Hepsi sever, yoksa hiç kimse beni sevmez düşüncesi yanlış ve gerçekdışıdır. Gerçekte, hiç kimse tarafından sevilmeyen kişiye nadiren rastlanır. Arada dikkat çekmiyorsan, bu, insanların seninle ilgilenmediği anlamına gelmez.
Durumuna objektif ve gerçekçi bir açıdan bak. Senin, “kardeşten daha yakın” olan tek dostun mu var? (Süleymanın Meselleri 18:24) O zaman hiç değilse bir kişi seni seviyor demektir! Aynı zamanda ailendeki ilişkilere de bir göz at. Ana-babanla kardeşlerin seninle beraber olmaktan hoşlanıyorlar değil mi? Öyleyse bu, senin bazı çekici niteliklerin olduğuna dair bir işaret değil midir? Hâlâ şüphelerin varsa, birinden—belki güvendiğin bir arkadaştan veya ailenin bir üyesinden çevrendekilerin senin hakkında neler düşündüklerini öğrenmek için yardım iste. Genellikle durum sandığın kadar ümitsiz değildir.
Fakat arasıra biri nazik bir şekilde sana, bazılarının senden gerçekten kaçtıklarını söyleyebilir. Bu, tabii seni üzecektir. Oysa birinin gerçeği söyleyecek kadar sana ilgi duyduğuna sevinmelisin. (Süleymanın Meselleri 27:6; Galatyalılar 4:16) Ümitsizliğe kapılmaktansa, davranışının hangi yönünün bu probleme neden olduğunu anlamaya çalış.
ÇOK MU KONUŞUYORSUN?
Örneğin, fazla konuşman, probleminin kaynağı olabilir mi? Çevremizdekiler, genellikle geveze olanlardan hoşlanmazlar. İnsanlara yeterince konuşma fırsatı verilmezse, onlar, kendilerini dolandırılmış gibi hissederler. Özellikle konuşkan kişi hep kendini sohbet konusu yaparsa durum böyle olur. Gül adlı bir genç kızın hatırladığı gibi: “Okulda bir kız durmadan kendisi hakkında konuşuyordu. Kendini beğenmişliğinden dolayı diğer çocuklar onu sevmezdi. Yanında olduklarında kibar davranırlar, fakat mümkün olduğu kadar ondan uzak durmaya çalışırlardı.” Mukaddes Kitap, çok yerinde olarak şunu yazar: “Akılsız adam sözü çoğaltır.”—Vaiz 10:14.
Yazar Dale Carnegie şöyle dedi: “İki yıl insanların seninle ilgilenmelerini sağlamaya çalışmaktansa, iki ay başkalarına ilgi duyarsan, daha çok arkadaş edinirsin.” Veya Süleymanın Meselleri kitabının dediği gibi: “Sulayan, kendisi de sulanır.” (Süleymanın Meselleri 11:25) Böylece çevrendekilere ilgi göster ve onların söylediklerini dinle, yani “işitmekte çabuk” ol. (Yakub 1:19) Kral Süleyman’ın öğüdü şu: “Söz çokluğunda hata eksik olmaz, fakat dudaklarını tutan akıllı davranır.”—Süleymanın Meselleri 10:19.
İlgilendiğin şeyler hakkında sana konuşma fırsatı verirlerse, hoşlanmaz mısın? Böylece istediklerini söylemek üzere onlara da fırsat ver. Bunu yaptığın zaman seni sevecekler.
RAHATSIZ EDİCİ DAVRANIŞLAR
Belki de problem, başkalarına karşı olan davranışlarından kaynaklanıyor? Ukala veya bilmişlik taslayan bir çocuğu örnek al; bu kişi, akıllı bir hareket, iğneleyici bir nükte yahut küçük düşürücü bir komiklikle daima çevresindekileri sinirlendirmeye çalışır. Tartışmayı seven herkese kendi fikirlerini kabul ettirmeye çalışan veya ‘fazla adil’ biri olarak kişisel standartlarına yetişmeyenlere hemen hükmeden kişiler de vardır. (Vaiz 7:16) Ayrıca gürültü çıkarıp taşkınlıklar yaparak kişileri mahcup edenler hakkında ne denilebilir? Herhalde bu gibilerin yanında olmak istemezdin, değil mi? Oysa, başkalarının bazen sana karşı böyle duygular beslemeleri mümkün mü?
Rahatsız edici veya haddini aşan davranışlar güldürebilir, fakat arkadaş edinmek konusunda pek etkili olmaz. Gerçekte, kimin yanında rahat ediyorsun—kibar ve saygılı bir kişinin mi, yoksa sözleriyle insanları küçük düşürmeyi sanat haline getirmeye çalışan birini mi? Sonuncu türden bazı gençleri hatırlayan Ayşe şöyle dedi: “Dıştan hareketlerine gülerdik, fakat içimizden duygudaşlık eksikliğine gücenirdik.”
Bu nedenle Mukaddes Kitabın öğüdü “her şeyi söylenmeden ve çekişmeden yap”maktır. (Filipililer 2:14) Gereksiz ağız dalaşları, hakaretler ve kendini adil göstererek hükmetmeler, kişileri bizden soğutur. Bunun yerine ‘duygudaşlık’ gösterip, ‘sözünü tuzla terbiye edersen’, çevrendekiler seni daha çok sevecekler.—I. Petrus 3:8; Koloseliler 4:6.
“BOŞ EKRAN” GİBİ OLMA
Devamlı konuşan biri nasıl rahatsız edici olabilirse, söyleyecek sözü az olan ya da hiç olmayan biri de sıkıcı olabilir. Psikoloji doçent Mark R. Leary şöyle diyor: “Bütün yaptığım, soru sormak veya ‘evet, evet’ demek oluyorsa, hiç kimse benim hakkımda bir şey öğrenemez ve hoş bir arkadaş olamam. Sohbete hâkim olmak istemezsin, fakat herhalde boş bir ekran gibi olmak da istemezsin.”
Söylemenin vakti var.” (Vaiz 3:7) Böylece kendine şunu sor: ‘Bir sohbet anında içime kapanarak çevremdekilerin sıkıntı veya rahatsızlık hissetmelerine neden oluyor muyum?’ Durum böyle ise, sohbet etme sanatını geliştirmeye çalış! Söylediklerinin çok derin olması şart değil, fakat sözlerin, çevrendekilerle ilgilendiğini gösterecek kadar içerikli olmalı. Eğer ilginç şeyler söylemekte güçlük çekiyorsan, soru sormaya çalış. “Yerinde söylenen söz; oyulmuş gümüşün içinde altın elmalar gibidir.”—Süleymanın Meselleri 25:11.
ÇEVREMİZDEKİLERE KARŞI SEVİMLİ OLMAK
Belki şimdi kişiliğinle ilgili değiştirmen gereken birkaç kusuru fark edebilirsin. Daha önce söylendiği gibi, bir aile üyesi veya yakın bir dost, istenilmeyen nitelikleri ayırt etmene yardımcı olabilir. Açık ve kesin sorular sor; onların dürüst cevaplarını dinleyecek kadar cesur ol. Bir kusuru kabul etmek gerçek kişilik gücü ister ve onu düzeltmek için bundan daha fazlası gereklidir.
Makalenin başında adı geçen Ahmet, kendisini iyice inceledi ve probleminin odak noktasının bencillik olduğunu fark etti. Çevresindekilere olan ilgisi o kadar azdı ki, dış görünüş ve temizliğini bile ihmal ediyordu! Fakat Ahmet durumu düzeltmek için gerekeni yaptı. Şimdi sevilen biridir ve yaşlı veya genç olsun, birçok kişinin arkadaşıdır.
Ne pahasına olursa olsun, kendini sevdirmeye çalışman hiç de yararlı değildir. Dr. Theodore I. Rubin bunu şöyle açıkladı: “Maalesef, hiç kimse her zaman herkes tarafından sevilmez. Ve tüm yakınlık gösterirler, numara ve özel çabalar daha çok sevgiyi meydana getirmez. Bazı kişiler bizi seviyor, bazıları ise sevmiyor. Her neyse, insanların büyük çoğunluğu sevgi için girişilen yapmacık hareketlerden hoşlanmaz. Sahte davranan kendisini de sevmez.” Gerçekten de İsa Mesih şöyle uyardı: “Bütün insanlar sizin için iyi söyledikleri vakit, vay size!” (Luka 6:26) Doğru prensipleri uygulamaya karar verdiğinde, bu kaçınılmaz şekilde bazılarının senden hoşlanmamalarına neden olacaktır.—Luka 6:22.
Böylece hoş, sevimli ve cana yakın biri olmak için makul ölçüde çaba harca. Fakat hiçbir zaman sadece başkaları tarafından tasvip edilmek amacıyla doğru olanı bildiğin halde asla taviz verme. Mukaddes Kitabın sözünü ettiği küçük Samuel, doğru davranmakta sıkı bir duruş almıştı. Sonuç ne oldu? “Büyüyor, Rabbe ve insanlara da mukbul oluyordu.” (I. Samuel 2:26) Biraz çaba ve kararlılıkla sen de böyle olabilirsin.
[Sayfa 18’deki resim]
İnsanlar, çok konuşanlardan çekiniyorlar
[Sayfa 19’daki resim]
İnsanlar, sohbete hiç katılmayanlar tarafından ender olarak cezbedilmektedirler