Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g93 Şubat s. 11-15
  • Uzay Araştırmaları Gelecekte Neler Olabilir?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Uzay Araştırmaları Gelecekte Neler Olabilir?
  • Uyanış!—1993
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Hava Nasıl Olacak?
  • Uzay İstasyonu—Zorlu Bir Hedef
  • Gezegenleri İnsanla Doldurmak
  • Karşılaşılacak Sorunlar
  • İnsanoğlu Gezegenlere Sonunda Ulaşabilecek Mi?
  • Halledilmesi Gereken Dava
  • Uzay Araştırmaları—İnsanoğlu Ne Kadar İlerledi?
    Uyanış!—1993
  • Mars Yanı Başımızda
    Uyanış!—2009
  • Uzayda Hayat Aranıyor
    Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
  • Mekik—Uzaya Yeni Bir Yaklaşım
    Uyanış!—1983 (Bilimsel Seri 5-8)
Daha Fazla
Uyanış!—1993
g93 Şubat s. 11-15

Uzay Araştırmaları Gelecekte Neler Olabilir?

KOMÜNİST Sovyet imparatorluğunun çökmesiyle birlikte, uzay yarışındaki rekabetin de çoğu kayboldu. Bazı bilim adamlarının başlangıçtaki şevkleri—yani aslında yenecek birileri—kalmadı. Rus ve Amerikan uzaybilimciler artık yarışmak yerine, bilgi ve deneyimlerini ortaya koyarak işbirliği yapmaktan söz ediyorlar. Fakat hâlâ erişilecek hedefler ve cevaplandırılacak sorular var. Birçok kimsenin sorduğu bir soru şudur: Uzay araştırmaları için yapılan bu kadar çok masraf ve harcanan bu denli çabanın insanlığa yararları nelerdir?

Bir NASA yayını, son otuz yıllık zaman boyunca, “300’den fazla [insansız] uzay aracının, güneş sistemi araştırmaları, daha iyi hava tahminleri, küresel komünikasyon ve dünyadaki kaynakların araştırılması gibi programlar için fırlatıldığını” söylüyor. Acaba sonuçlar, bu programlar için harcanan korkunç para miktarını haklı çıkardı mı? NASA kendilerinin, “zaman, para ve teknik yetenekler konusunda milletçe yapılan yatırımların karşılığını çoktan ödediklerini” ileri sürüyor. NASA, harcamaların haklılığını göstermek amacıyla şunları da söylüyor: “Uzay programının, ateşe dayanıklı lifler ve boyalar, daha küçük ve uzun ömürlü radyo ve TV’ler, daha sert plastikler, kuvvetli yapıştırıcılar, hastanede yatan hastalar için elektronik takip sistemleri, geliştirilmiş bilgisayar teknolojisi ve başka birçok konularda araştırma yapması yaklaşık 130.000 Amerikalıya iş olanağı sağladı.”

Uzay programının başka bir yan yararı ise, dünyanın yüzeyinin ve hatta yeraltının bile daha ayrıntılı bir haritasını çıkarmak oldu. İkinci mekik uçuşu, “nispeten ilkel bir optik kaydedici kullanarak” bir deney yapmayı da içeriyordu. Bu, “yer yansıtmalı bir radar aracılığıyla basit bir jeolojik araştırma olacaktı.” (Prescription for Disaster, J.J. Trento tarafından) Fakat beklenmedik bir sonuçla karşılaşıldı. “Mekik geri döndüğünde ve görüntüler ....işleme tabi tutulduğunda, Sahra çölünün kumlarına gömülmüş antik bir şehrin caddeleri ve sokakları ortaya çıktı. Kayıp bir uygarlık bulunmuştu.” Bundan başka hepimizi etkileyen başka bir yarar daha vardı.

Hava Nasıl Olacak?

Haritalar ve görsel yardımcılarla verilen günlük hava tahmin raporları, artık TV’si olan birçok kişinin doğal saydığı bir şeydir. Fakat her gün yapacağımız planları ne kadar değiştirebilir, değil mi? Dünyanın yörüngesindeki hava tahmin uyduları sayesinde, fırtına çıkacağını, yağmur veya kar yağacağını genellikle saatler öncesinden bilebilirsiniz.

Meteoroloji uyduları 30 yıldan beri yeryüzündeki hava koşullarıyla ilgili bilgiler göndermektedir. Bir NASA yayını şunları söylüyor: “Bu uydular sadece çevremiz hakkında daha iyi bir anlayışa sahip olmamızı mümkün kılmaz, aynı zamanda çevreden gelebilecek tehlikelerden de bizleri korur.” Bu yayın ayrıca 1969 yılında Mississippi Körfezi Sahilini etkileyen bir kasırganın 1,4 milyar dolarlık maddi hasara yol açtığına da dikkat çekti. “Fakat hava tahmin uyduları sayesinde sadece 256 kişi hayatını kaybetti. Eğer bölgeyi boşaltmak üzere yapılan erken uyarıları dinleselerdi, bu kişilerin çoğu kurtarılabilirdi.” Tabii ki, bu yararlar, öldürücü muson rüzgârları ve fırtınalardan düzenli olarak etkilenen dünyanın başka bölgeleri için de geçerlidir.

Uzaybilimciler, dünyada oturanlar için sadece uzay araştırmasının yan ürünü sayılabilecek yararlarla ilgilenmiyorlar. Onların daha ileri hedefleri vardır. Öyleyse, uzay araştırmaları açısından gelecekte neler olabilir?

Uzay İstasyonu—Zorlu Bir Hedef

Birçok uzaybilimci gerçek anlamda ve çalışan bir uzay istasyonunu hayati bir ihtiyaç olarak görür. NASA’nın hesaplarına göre, halen inşa edilmekte olan Freedom adlı uzay istasyonu için, 2000 yılına kadar 30 milyar dolara gerek olacak. Bir NASA yetkilisine göre, bu istasyon birkaç yıldır planlanmakta olduğundan, 9 milyar dolar zaten harcandı. Fakat acaba uzmanlar istasyonlarını yörüngeye nasıl oturtacaklar? Freedom istasyonunu uzaydaki yerine parça parça oturtmak için Amerikan uzay mekiğinin en az 17 kez insanlı uçuş yapması gerektiği hesaplanıyor. Bu ise çok masraflı ve vakit alan bir iş olur. Öyleyse çözüm ne olabilir?

Bazı kişiler, Ruslar ve Amerikalıların güçlerinin birleştirilerek, Freedom istasyonunu taşımak için Rusların ‛Energia’ roketlerinin kullanılmasını önerdiler. New York Times yazarı Serge Schmemann tarafından “20 katlı uçan bir gökdelen” olarak tanımlanan Energia roketleri, Amerikalıların uzay istasyonu projesini hızlandırmak için kullanılabilirdi. Rusların Amerikan dolarına ihtiyaçları vardı ve işte, biraz akıllı kapitalistler olarak davranma fırsatları vardı. U.S.News & World Report şunları yazmıştı: “İnsansız altı Energia aracı, uzay istasyonunun tümünü ucuz şekilde ve insan hayatını tehlikeye sokmadan kurabilirdi.”

Tabii, uzay araştırmalarında bulunan ülkeler yalnızca Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu değildir. Diğer araştırmacılar arasında olan ve Fransızların Arianespace şirketiyle birlikte çalışan Avrupa Uzay Ajansı, ticari amaçlı uydular için feda edilebilir roketler üretiyor. Japonya da yıldızlara doğru uzanıyor ve Asiaweek dergisinin kısa süre önce belirttiğine göre, “Japonya, bu yüzyılın sonuna kadar, uzayda insan varlığı bulunduracak ilk Asya ülkesi olmayı planlıyor.” İlk resmi Japon astronotu olan Mamoru Mohri 1992 yılı içinde Florida’daki Cape Canaveral üssünden yedi günlük bir görev için gitti. Aynı rapor şunları da söylüyor: “Bu görev, [ABD’nin] Freedom uzay istasyonu projesine Japonya’nın yapmayı düşündüğü katkılar açısından önemli bir başlangıçtır.” Bu projede ayrıca, Avrupalı ve Kanadalı uzaybilimcilerin işbirliği de olacaktır.

Gezegenleri İnsanla Doldurmak

Bu konudaki başka bir arzu da birçok kişinin hayali olan bir şeydir—yani, başka gezegenleri insanla doldurmak ve kullanmak. Breakout Into Space—Mission for a Generation (Uzaya Çıkış—Bir Kuşak İçin Görev) adlı kitabında George Henry Elias şunları yazdı: “Gezegenlerarası bir uygarlığın kurulması, türümüzün devamı için gereklidir .... Biz insanlar şimdi bir gezegenin tamamını işgal ediyoruz ve artık bizim için daha büyük bir ortama geçme zamanı geldi. Boş bir güneş sistemi bizi bekliyor.” Yazarın aklına ilk gelen yer Mars’tı.

Ay’a insanı ilk götüren Apollo 11’in kumanda modülüne ve 1966 yılında Gemini 10’a pilotluk yapmış astronot Michael Collins, insanların Mars’a kesinlikle gitmesi gerektiğine inanan bir kişidir. Yazdığı Mission to Mars adlı kitapta şunu söyledi: “Mars, dostça, erişilebilir ve hatta yaşanabilir bir gezegen olarak görünüyor.”

Uzun süreden beri Pasedena’daki Jet Propulsion laboratuvarının müdürlüğünü yapmakta olan Bruce Murray, bir Amerika−Rusya ortak projesiyle Mars’a gitme fikrini bütünüyle desteklemektedir. Gezegen Derneği’nin de kurucularından olan Murray kısa süre önce, “Mars’a .... Hep Birlikte” sloganını ortaya attı. Kendisi şöyle diyor: “Mars geleceğin gezegenidir. Gelecek kuşakların macerasever üyeleri için iyi bir oyun alanı olacaktır.”

Amerika’nın İzlanda eski büyükelçisi olan Marshall Brement şunları yazdı: “Her iki ülke birbirlerine bu konuda [uzayla ilgili] çok şeyler öğretebilirler. Sovyetlerin insanlı uzay programları benzersizdir; Sovyet kozmonotları yörüngede kalma açısından tüm zaman rekorlarını ellerinde tutuyorlar .... Ay’da bir istasyon kurmak, Venüs’ün çevresini dolaşmak ve Mars’a inmekle ilgili her iki ülke tarafından yapılacak taahhütlerin çok büyük bilimsel önemi olabilir.”

Bünyesinde kurucu olarak Cornell Üniversitesi astronomu Carl Sagan’ı da bulunduran Gezegen Derneği, yayımladığı “Mars Deklarasyonu”nda şunları belirtti: “Mars, komşu dünyadır; araştırmacı insanların güvenlikle inebilecekleri en yakın gezegendir .... Mars bir bilimsel bilgi deposudur—kendi başına zaten önemlidir, fakat aynı zamanda hayatın kaynağı ve dünyada çevrenin nasıl korunabileceği konularına ışık tutması açısından da önemlidir.” Bilim adamları, hayatın nasıl başladığı konusunun gizemini çok merak ediyorlar. Mukaddes Kitaptaki basit cevap onları tatmin etmemektedir: “Ya Rabbimiz ve Allahımız, izzeti ve hürmeti ve kudreti almağa lâyıksın, çünkü bütün şeyleri sen yarattın, ve senin iradenle mevcut idiler, ve yaratıldılar.”—Vahiy 4:11; Romalılar 3:3, 4.

Karşılaşılacak Sorunlar

Fakat Murray ve başka bilim adamları, böyle uzun mesafeli gezegenlerarası uçuşlarda bazı sorunların olduğunu kabul ediyorlar. Örneğin, astronot ve kozmonotların Mars’a varmaları bir yıllık bir uçuş demekti. O zaman gidiş geliş, Mars’ta vakit geçiremeden, en az iki yıl sürecekti. Ağırlıksız olmanın etkileri tam olarak anlaşılmış değildir. Bir NASA yayını şunu belirtiyor: “Kemiklerden bazı minerallerin süzülmesi, egzersiz yapılmadığı zaman kasların zayıflaması ve sadece uzay uçuşlarında görülen bir tür taşıt tutması niteliğinde olan uzaya uyum sorunu, bu etkiler arasındadır.”

Şimdiye kadar hiçbir insan bu kadar uzun süre kendini ağırlıksız hissetmemiştir. Fakat Rus kozmonotları bu noktaya yaklaşıyorlar. 33 yaşındaki Sergei Krikalev, Rusların MIR adlı uzay istasyonlarında 10 ay kaldıktan sonra 25 Mart 1992 tarihinde yeryüzüne döndü. Geri dönen kapsülden çıkarıldığında biraz sersemlemiş durumdaydı, fakat bir insanın uzun süre ağırlıksız olmasına karşın sağ kalabileceğini göstermişti. Ayrıca, Rusların ortaya çıkardıkları gibi, ağırlıksız olmak, astronot ve kozmonotların karşılaştıkları tek sorun değildi.

Bir grup insanı bir süre için kapalı bir ortama koyarsanız, sonunda psikolojik ve kişilik sorunları olduğunu göreceksiniz. Time−Life kitaplarına ait Voyage Through the Universe dizisinden Outbound adlı bir kitap şunları söylüyor: “Uçuş yapılan her hafta sinirlilik düzeyi yükselme eğilimine girer. [Sovyetlerin] Salyut uçuşlarında, yer kontrolörleri, kozmonotların, kendilerine aptalca görünen sorulara karşı giderek artan şekilde hırçınlaştıklarını fark ettiler .... Greçko ve Romanenko’nun 1977’deki uzatmalı uçuşlarında, yer kontrolörleri, kozmonotların zihinsel sağlıklarını izlemek amacıyla bir ‛psikolojik destek grubu’ kurdular.” Greçko şunu dedi: “Özellikle her bir taraf kendisinin en iyi olduğunu göstermeye çalıştığı zaman, bir ekibin içindeki rekabet en zararlı şeylerden biridir.” Şunu da ekledi: “Uzayda psikolojik rahatlama yolu da yok. Orada her şey daha tehlikeli.”

Bu nedenle, gezegenler arasında yapılacak herhangi bir yolculuk, ilgili bütün bilimsel, mekanik ve psikolojik etkenlerin göz önüne alındığı hassas bir denge kurma olayıdır. İnsanların birbirleriyle geçinmeleri bu dünyada bile zordur; kapalı bir uzay aracının içinde ise, bu çok daha zor olurdu.—Koloseliler 3:12-14 ile karşılaştırın.

İnsanoğlu Gezegenlere Sonunda Ulaşabilecek Mi?

Ünlü Amerikan dizisi Uzay Yolu, milyonlarca insanın uzay yolculuklarıyla ilgili iştahını kabarttı. Başka gezegenlere insanlı uzay araştırmaları yapmakla ilgili gelecekte ne gibi ümitler var? Göz önüne alınması gereken iki görüş açısı bulunmaktadır—insanın ve Tanrı’nınki. Mukaddes Kitap Yehova için, ‛göğün ve yerin Yaratıcısıdır. Gökler Yehova’nın gökleridir, fakat yeri adem oğullarına verdi’ demektedir.—Mezmur 115:15, 16; Tekvin 1:1.

Birçok bilim adamının, insanın Mars’a gidip oraya yerleşebileceğine iyimser baktığını zaten gördük. İnsandaki merak ve bilmeye duyulan özlem, hiç kuşkusuz erkek ve kadınları keşif sınırlarını genişletmeye zorlamaya devam edecektir. NASA bilgi bültenine göre, Hubble Uzay Teleskopu’nun amaçlarından biri, “başka dünyaları, başka galaksileri ve evrenin kendisinin ta başlangıcını araştırmaktır.” NASA şunları da söylüyor: “21. yüzyıldaki uzay faaliyetlerinin genel görünümü heyecan verici ve zorludur. Zihnimizde yörüngeye oturmuş sanayiler, Ay üsleri ve Mars’a insanlı yolculuklar gibi önemli başarıları canlandırabiliriz. Madem ki uzayın sınırları aşıldı, artık geriye dönüş yoktur.”

Mukaddes Kitabın görüşü açısından ne denilebilir? Tanrı’nın ilk insana ‛çoğalın ve yeri doldurun’ dediği doğrudur. (Tekvin 1:28) Aynı zamanda insana, biyosferi, stratosferi ve bunların ötesindeki şeyleri de içine alan çevresi hakkında doymak bilmez şekilde daha çok bilgi alma arzusu ve gerekli zekâ da verildi. İnsanın çevresi, bizim minik güneş sistemimizi ve uzaktaki yıldızları da kapsıyor. Bu yüzden, yaklaşık üç bin yıl önce Kral Davud ilhamla şunları yazdı: “Göklerini, ellerinin işlerini, koyduğun ay ve yıldızları görünce dedim: İnsan nedir ki, sen onu anasın? Âdemoğlu nedir ki, sen onu arıyasın?”—Mezmur 8:3, 4.

Hubble teleskopu bir süre önce dev M87 galaksisinin bir resmini gönderdi. Bu galaksi, iki trilyon yıldızı kapsayan bir ışık lekesi olarak görünüyordu. Bu rakamı zihninizde canlandırabiliyor musunuz? M87’nin uzaklığı ne kadardır? 52 milyon ışık yılı—ki bu, yere “galaksiler arası uzaklık ölçeğinde nispeten yakındır!” Şunu kabul edelim ki, insan ve dünya evrenin tahayyül edilemez enginliği karşısında sonsuz derecede küçüktür. Yehova’nın bu sonsuz uzayda ne yapmakta olduğu veya yapacağı, şu anda bizim algılama yeteneğimizin çok ötesindedir. İnsanın uzayla ilgili hırsı ne olursa olsun, gezegenimizde, öncelikle Tanrı’nın müdahalesiyle halledilmesi gereken bir dava ortaya atıldı.—Vahiy 16:14-16.

Halledilmesi Gereken Dava

Söz konusu dava, Tanrı’nın veya Şeytan’ın yönetimi ile ilgili seçimdir. Bugün Yehova’nın Şahitleri’nin Tanrı’nın yakında yeryüzünü kötülük, bozukluk, cinayetler, şiddet ve savaşlardan temizlemek üzere harekete geçmesinin gerektiğini dünya çapında bildirmelerinin nedeni budur.—Markos 13:10; II. Korintoslular 4:4.

Uzayda, yerden yüzlerce kilometre yukarıdan dünyamıza bakan astronotlar, bu mücevherimsi gezegenin güzelliğine hayran olmuşlardır. Oradan bakıldığında dünyayı bölen ve ayıran siyasi sınırlar gözükmüyor. Sadece, tüm insan ailesi için şahane bir küresel ev olarak görünüyor. Buna karşın bizler burada, açgözlülük, kıskançlık, yalan, sömürü, adaletsizlik, terör, korku, suç ve şiddet dolu bir dünya görüyoruz. İnsanların akıllarını başlarına toplamaları için ne gerekli?

Mukaddes Kitap, dünyanın Yaratıcısı ve Sahibi Yehova Tanrı’nın, çok yakında bu gezegenin itaatsiz ve yönetilemez kiracılarına karşı harekete geçeceğini gösteriyor. Sadece gerçekten yumuşak huylu olanlar yeryüzünü miras almak üzere bırakılacaklar. Ancak o zaman, Tanrı’nın itaatkâr insanlık ailesi için başka ne gibi amaçları olduğunu görebileceğiz.—Mezmur 37:11, 29; Vahiy 11:18; 16:14-16.

[Sayfa 14’teki çerçeve]

Uydunun Kurtarılışı

Endeavor adlı uzay mekiğinden üç astronot geçen yılın Mayıs ayında bir uzay yürüyüşü sırasında, yolunu kaybetmiş 4 tonluk bir komünikasyon uydusuna elle müdahale ettiklerinde NASA büyük bir başarı kazanmış oldu. Ek bir roket takılması için astronotlar uyduyu yedeğe çektiler. Sonra dünyadan yaklaşık 36.000 kilometre yukarıdaki çalışma konumuna getirilmeden önce, uydu daha yüksek bir yörüngeye gönderildi.

[Sayfa 15’teki resimler]

1. Tasarlanmış “Freedom” adlı uzay istasyonunun bir ressam tarafından çizilmiş görünümü;

2. Gezegenlerarası yolcular için ağırlıksız olmak bir sorundur;

3. Dünyanın aydan görünüşü;

4. Venüs;

5. Mars

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş