Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g94 Ağustos s. 11-13
  • Sevdiğim Şeyden Nefret Etmeyi Öğrendim

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Sevdiğim Şeyden Nefret Etmeyi Öğrendim
  • Uyanış!—1994
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Sokak Dövüşçüsü
  • Acımasız Bir Spor
  • Bokstan Nefret Etmeyi Nasıl Öğrendim
  • En Büyük İmtiyaz
  • Şiddeti Seviyordum
    Uyanış!—2012
  • Kutsal Kitap Hayatları Değiştirir
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2010
  • Hakikatten Önce ve Sonra—Karanlık Geçmiş, Aydınlık Gelecek
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2003
  • Öfkeli ve Kavgacı Biriydim
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2016
Daha Fazla
Uyanış!—1994
g94 Ağustos s. 11-13

Sevdiğim Şeyden Nefret Etmeyi Öğrendim

Dövüşmek hayatımdı. Rakibime bütün gücümle yumruk atmaktan ve onu ayaklarımın önüne düşerken görmekten zevk alırdım. Boks ringinin ortasında durmak ve spikerin beni maçın galibi olarak ilan ettiğini duymak bana heyecan verirdi. Boksu çok sevdim! Şimdi ise, şiddeti düşünmek bile beni rahatsız ediyor. Şimdi suç olarak nitelediğim boks sporundan nefret etmeyi öğrendim.

YIL 1944’tü; ben yedi yaşındaydım ve doğduğum şehir olan Lares’de (Porto Riko) oturuyordum. O sırada annemi kaybetmenin korkunç şokunu yaşadım. 32 yaşında kanserden öldü. Kısa bir süre sonra, okuldan eve döndüğüm zaman başka bir kadını babamın kucağında otururken gördüğümde, acım dayanılmaz hale geldi. O daha sonra üvey annem oldu.

Üvey annem, onun hakkındaki olumsuz düşüncelerimi hissettiği için, bana sert davranırdı. Bu nedenle evden kaçtım. Kömür ve portakal yüklü bir kamyonun içine saklanıp uykuya daldım. Uyandığım zaman kendimi adanın öbür tarafında, San Juan kentinde bulduğumda ne kadar şaşırmıştım!

Sokak Dövüşçüsü

Sekiz ay boyunca San Juan sokaklarında yaşadım. Başka çocuklar beni sürekli olarak rahatsız ederlerdi. Hayatta kalabilmek için dövüşmem gerektiği sonucuna vardım. Sekiz ay sonra polis beni bulup eve gönderdi. Üvey anne fikrine hiçbir zaman alışamadığım için vaktimin büyük kısmını sokaklarda geçirirdim. Hemen hemen her gün bir kavgaya karışırdım. On yaşına geldiğimde bir kez daha evden kaçtım.

Birkaç hafta sonra polis beni tekrar buldu. Bu sefer adımı ve nereden geldiğimi söylemek istemedim. Ailemi saptayamadıkları için, beni Guaynabo kentinde hükümet tarafından işletilen bir öksüzler yurduna gönderdiler. İlk kez orada bir boks eldiveni giydim. Yehova ismini de hayatımda ilk defa orada, bir tabelada gördüm. Bu konuda soru sorduğumda bana Yehova’nın Yahudilerin Tanrısı olduğu söylendi. O ismi hiçbir zaman unutmadım.

15 yaşına geldiğimde öksüzler yurdunu bir daha geri dönmemek üzere terk ettim. Geçinmek için gazete satmaya başladım. Fakat her sokak bir başkasının bölgesiydi. Kendi bölgemi kurmak için tek bir yol vardı: Dövüşmek! Ben de dövüştüm.

İki yıl sonra ABD ordusuna katıldım ve Arkansas’ta (ABD) temel eğitim aldım. Çok geçmeden bir boks takımına üye oldum. Sonra Özel Hizmetler birliğine transfer edildim. Görevim spor salonundaydı ve çavuşum bir boks antrenörüydü.

Acımasız Bir Spor

Yumruklarımla rakiplerime zarar vermek üzere eğitim aldım. Ringde dostlukları unutmam öğretildi. Gongun çalınmasıyla bir dost, yere serilmesi ve tercihen nakavt edilmesi gereken bir düşman haline gelirdi.

Orduda kalmak istedim, fakat çavuşum bana şöyle söyledi: “Bir an önce ordudan çıkışını al. Profesyonel boksör ol; birkaç yıl sonra seni televizyonda New York City’deki Madison Square Garden’da dövüşürken göreyim.” Bu inanılması zor bir şeydi! Ben—fakir ve evsiz bir çocuk—ünlü bir boksör mü olacaktım?

İki yıl sonra ordudan ayrılıp tekrar Porto Riko’ya yerleştim. 1956 yılında bir gün, bir amatör boks turnuvası olan Golden Gloves ile ilgili bir ilan gördüm. Turnuvaya girdim ve Porto Riko’nun Golden Gloves yarı orta siklet şampiyonu oldum. Sonra Golden Gloves milli turnuvasına katılmak üzere uçakla New York City’e gönderildim. Dövüşerek yarı finale kadar geldim, fakat şampiyonluğu kazanamadım. Buna rağmen, kısa bir süre içinde menajer ve antrenörlerden teklifler geldi. Böylece, New York City’de kalmayı ve profesyonel olmak üzere eğitim almayı öngören bir teklifi kabul ettim.

1958’de profesyonel bir boksör oldum. Çavuşum haklıydı. 1961’de, orduyu terk ettikten beş yıl sonra, Madison Square Garden’de boks yaparken ulusal televizyona çıktım. Maçlarımdan birçoğu bu ünlü spor arenasında geçti.

Yumruklarım birkaç boksörün kariyerine son verdi. Sert vuruşlarım yüzünden Meksikalı bir boksör görme duyusunu tamamen kaybetti. Vicdanımda ağır bir yük olan başka bir maç ise, Dominikan Cumhuriyeti’nin orta sıklet şampiyonuyla yaptığım maçtı. Maçtan önce kendisinden yarım kilo ağır olmamı büyük bir mesele haline getirdi. Onun bu tutumu beni öfkelendiridi. Bir rakip bana karşı bu kadar küçük bir ağırlık avantajına sahip olduğunda hiçbir zaman itiraz etmemiştim. Ona, “Pekâlâ, hazır ol, çünkü bu akşam seni öldüreceğim!” dedim. Ringe çıktığım zaman bir gazetenin ifadesiyle “şeytani bir görünüş”üm vardı. İki dakikadan daha az bir sürede adam baygın vaziyette yere serildi. İç kulağı o kadar büyük zarar görmüştü ki, bir daha asla dövüşmedi.

Bokstan Nefret Etmeyi Nasıl Öğrendim

Ünüm, aktörlerin ve müzisyenlerin dikkatini çekti ve onlarla arkadaş olmamı sağladı. Hatta, bir keresinde eski ağır siklet şampiyonu olan Joe Louis maçlarımdan birini destekledi. Çok yolculuk yapardım, güzel arabalarım ve başka maddi şeylerim vardı. Bununla birlikte, boksörlerin çoğunda olduğu gibi benim de başarım kısa süreliydi. 1963’te birkaç maçta ağır yaralandım ve artık dövüşemedim.

O sıralarda bir gazete makalesinde ünlü bir boksörün Yehova’nın bir Şahidi olduğunu okudum. Nedense o makaleyi okuduktan sonra bende Yehova’nın Şahitliği dininin ancak zenginlere göre olduğu izlenimi kaldı.

Birbirini takip eden yıllar boyunca birtakım sağlık sorunlarım oldu. Zaman zaman ciddi depresyonlara da girdim. Bir depresyon nöbeti sırasında kalbime bir silah dayayıp kendime ateş ettim. Kurşun bir kaburgadan sektiği için hayatta kaldım. Hayattaydım, fakat çok mutsuz ve çok hastaydım. Artık ne para, ne şöhret, ne de boks vardı!

Sonra, bir gün karım Doris bana Yehova’nın Şahitleriyle Mukaddes Kitabı tetkik ettiğini ve İbadet Salonundaki ibadetlere katılmak istediğini söyledi. Ben şöyle dedim: “Bilmiyorum, Doris. Biz fakir insanlarız, ve Yehova’nın Şahitleri zengin ve önemli insanlardır.” Bana, bunun doğru olmadığını ve kendisiyle tetkik yapan Şahidin bizim semtimizde oturduğunu söyledi. Böylece, onun ibadetlere katılma kararını kabul ettim. Bir keresinde, onu İbadet Salonunun önünde beklerken, bir Şahit beni içeri davet etti. Üstümde kirli iş giysilerim olduğu halde ısrar etti. Görünüşüme rağmen hoş karşılandım. Samimi hava beni derinden etkiledi.

Çok geçmeden Yehova’nın Şahitleriyle Mukaddes Kitabı tetkik etmeye başladım. Bana daha önce söylenilenin aksine Yehova’nın, sadece Yahudilerin Tanrısı olmadığını, tek hakiki Tanrı, Her Şeye Kadir olan, her şeyin Yaratıcısı olduğunu öğrendim. Yehova’nın şiddetten nefret ettiğini de öğrendim. Mukaddes Kitap Mezmur 11:5’te şöyle diyor: “Rab salihi dener, fakat kötüden ve zorbalığı sevenden canı tiksinir.” Bunun için, boksla ilgisi olan her şeyden uzaklaştım. Ne kadar şiddet dolu bir spor olduğunu kendimden biliyordum. Tanrı’nın bu konuda ne düşündüğünü öğrendikten sonra, zihnimde boksun kötü, suç niteliğinde bir spor olduğuna dair şüphe kalmadı. Evet, sevdiğim spordan nefret etmeyi öğrendim.

En Büyük İmtiyaz

1970’te hayatımı Yehova’ya vakf etmeye karar verdim. Doris ve ben, o yılın Ekim ayında vaftiz olduk. O zamandan beri başkalarına vaaz etme imtiyazına sahibim. Dolgun vakitli bir vaiz olarak, yakaşık 40 kişinin Yehova’nın tapıcısı olmasına yardım edebildim.

Ne yazık ki, şiddet dolu yıllarımdan kalma yaralardan dolayı hâlâ ıstırap çekiyorum. Başımdan aldığım yüzlerce yumruk darbesi beynimde kalıcı hasar meydana getirdi. Kısa süreli belleğimde ve dengemi etkileyen iç kulağımda sorunlar var. Başımı fazla hızlı hareket ettirirsem başım dönebiliyor. Ayrıca, depresyonla ilgili sorunlarım yüzünden sürekli ilaç kullanmak zorundayım. Buna rağmen, İsa’nın diğer takipçileri bana anlayış gösterip dayanmama yardım ediyorlar. Yehova’ya, ismini ve amaçlarını başkalarına bildirme işine sürekli olarak katılmakta bana güç verdiği için çok minnettarım.

İmtiyazların en büyüğüne sahibim—yani Kadirimutlak Tanrı Yehova’yla kişisel bir ilişkim var. Boksörken, her maçta Yehova’yı üzerdim. Şimdi ise yüreğini sevindirebilirim. “Oğlum, hikmetli ol, ve yüreğimi sevindir, ta ki, beni ayıplıyana cevap vereyim,” dediğinde sanki benimle kişisel olarak konuştuğunu hissediyorum.—Süleymanın Meselleri 27:11.

Yakında Yehova, şiddetin her türüne ve onun yaygınlaşmasını sağlayanlar da içinde olmak üzere Şeytan’ın işlerine bir son verecek. Bana iyi olanı sevmeyi öğretmekle kalmayıp, kötü olandan nefret etmeyi de öğrettiği için Yehova’ya ne kadar müteşekkirim! Bu, suç niteliğindeki boks sporundan nefret etmeyi de kapsar.—Obdulio Nuñez tarafından anlatıldı.

[Sayfa 13’teki resim]

Obdulio Nuñez

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş