Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g95 Ocak s. 3-9
  • Saraybosna—1914’ten 1994’e

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Saraybosna—1914’ten 1994’e
  • Uyanış!—1995
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Yugoslavya ve I. Dünya Savaşı
  • Yugoslavya ve II. Dünya Savaşı
  • Dünyayı Değiştiren Kurşunlar
  • 1914’ü Açıklama Girişimleri
  • Gaflarla Başlayan Dünya Savaşı
    Uyanış!—2009
  • 1914 Dünyayı Sarsan Yıl
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1992
  • Tanrı’nın Gökteki Krallığı Düşmanlarının Arasında Hüküm Sürmeye Başlıyor
    Hayata Sevk Eden Hakikat
  • 1914—Sadece Geçmişe Ait Bir Tarih mi? Yoksa Sizi De Etkiliyor mu?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1985 (Dinsel Seri 48-60)
Daha Fazla
Uyanış!—1995
g95 Ocak s. 3-9

Saraybosna—1914’ten 1994’e

28 Haziran 1914’te Saraybosna’da atılan o uğursuz kurşunların üstünden 80 yıl geçti. Kurşunlar, Arşidük Franz Ferdinand ile eşi Düşes Sophie’yi öldürdü; ve sonra Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasındaki düşmanlık I. Dünya Savaşına doğru tırmandı. Cepheye gönderilen 65 milyon genç erkeğin yaklaşık 9 milyonu bir daha geri dönmedi. Siviller de içinde olmak üzere 21 milyon insan öldürüldü. Bazı kimseler, bu savaşın patlak verdiği Ağustos 1914 tarihinin, “dünyanın çıldırdığı” zaman olduğunu hâlâ söylerler.

ŞİMDİ Saraybosna’nın her tarafı bir kez daha silah sesleriyle çınlıyor. Yalnız Saraybosna’da değil, eski Yugoslavya federasyonununa altı cumhuriyetinin bazılarında da aynı durum görülüyor. Jugoslavien—Ett land i upplösning (Yugoslavya—Dağılmakta Olan Bir Ülke) isimli kitapta şu cümleler yer alıyor: “Bu, komşunun komşuya karşı sürdürdüğü bir içsavaş. Onların birbirlerine uzun süre diş bilemeleri ve karşılıklı duydukları kuşku büyüyüp nefrete dönüştü. Bu nefret savaşa ve savaş da daha çok öldürmeye ve yıkıma yol açtı. Durum gitgide büyüyen bir nefret, kuşku ve cinayet kısırdöngüsü, hatta spiralidir.”

1991 yılının Haziran ayında Yugoslavya’da iç savaş patlak verdiğinde, birçok kişinin 1914 Haziranında atılan kurşunları hatırlaması şaşırtıcı değildi. Acaba bu yeni çatışma aynı yıkıcı sonuçlara yol açacak mıydı? Avrupa’nın barışı tehlikeye girmiş olacak mıydı? Acaba “etnik arındırma” (başka ırktan, milletten veya kültürden olan bir grubun planlı olarak öldürülmesi ve topraklarından kovulması) programı dünyanın diğer kısımlarına da yayılacak mıydı? Bu savaşa son vermek için uluslararası çapta baskılar yapıldı. Fakat acaba eski Yugoslavya’da meydana gelen bu sıkıntının ardındaki asıl gerçek ne? Saraybosna’daki son olayların 1914’teki suikastla bir ilişkisi var mı?

Yugoslavya ve I. Dünya Savaşı

Bu çatışmalar yeni değildir. Bu yüzyılın başında Balkan Yarımadasından “Avrupa’nın Huzursuz Köşesi” olarak söz ediliyordu. Jugoslavien—Ett land i upplösning şöyle diyor: “Mesele, çok uzun zamandır iç gerilimi artan bir birliğin dağılmasıdır. Aslında, I. Dünya Savaşı sonunda Sırp Krallığı, Hırvatistan ve Slovenya [Yugoslavya’nın eski adı] ortaya çıktığında anlaşmazlıklar zaten vardı.” Bazı tarihsel bilgiler, günümüzdeki çatışmaların I. Dünya Savaşına kadar giden uzantısını anlamamıza yardım edecek.

Tarih bize, 1914’te Franz Ferdinand’a suikast düzenlendiğinde Güney Slav ülkelerini oluşturan Slovenya, Hırvatistan ve Bosna-Hersek’in Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun illeri olduğunu gösterir. Öte yandan, Sırbistan, Rusya’dan gördüğü çok güçlü destekle, 1878’den beri bağımsız bir ülkeydi. Fakat birçok Sırplı, Avusturya-Macaristan’ın egemenliği altındaki illerde yaşıyordu; bu yüzden Sırbistan, Avusturya-Macaristan’ın Balkan Yarımadasında işgal ettiği bütün topraklardan çekilmesini istiyordu. Gerçi Hırvatistanla Sırbistan arasında çatışmalar vardı ama, her ikisi de şu ortak arzuda birleşmişti: kendilerini tiksindikleri yabancı efendilerden kurtarmak. Milliyetçiler, tüm Güney Slavları tek krallık altında birleştirmeyi düşlüyorlardı. Böyle bağımsız bir devletin kuruluşunda Sırplar en büyük itici gücü oluşturuyorlardı.

O sırada hüküm sürmekte olan imparator Franz Josef 84 yaşındaydı. Kısa zaman sonra Arşidük Franz Ferdinand yeni imparator olacaktı. Sırp milliyetçileri, Franz Ferdinand’ı, Güney Slav Krallığını kurma düşlerinin önünde bir engel olarak gördüler.

Sırbistan’da bazı genç öğrenciler özgür bir Güney Slav devleti düşüncesinin büyüsüne öylesine kapılmışlardı ki, bu amaç uğruna ölmeye hazırdılar. Arşidük’e düzenlenecek suikast için birkaç genç seçildi. Onlar silahlandırılıp Kara El adlı gizli bir Sırp milliyetçi örgütü tarafından eğitildiler. Suikastı bu gençlerden ikisi denedi ve biri başardı. Onun adı Gavrilo Princip idi. 19 yaşındaydı.

Yapılan suikast, eylemcilerin planladığı amaca hizmet etti. I. Dünya Savaşı sona erdiğinde, Avusturya-Macaristan monarşisi dağılmıştı ve Sırbistan, Slavları tek krallık altında birleştirme işinin liderliğini yapabilmişti. 1918 yılında bu krallık, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı olarak adlandırıldı. 1929’da ismi Yugoslavya olarak değiştirildi. Bununla birlikte, farklı grupların, ortak düşmanları Avusturya-Macaristan’a karşı birleşmelerine artık gerek kalmayınca, kendi aralarında derin farklılıklar olduğu belli olmaya başladı. Orada 20 değişik topluluk, dört resmi ve birkaç da küçük dil, iki değişik alfabe (Latin ve Kiril) ve üç büyük din—Katoliklik, Müslümanlık ve Sırbistan Ortodoks Kilisesi—var. Din önemli bir bölücü etken olma özelliğini sürdürüyor. Diğer bir deyişle, bu yeni Devlette bir sürü bölücü etken uzun zamandan beri vardı.

Yugoslavya ve II. Dünya Savaşı

II. Dünya Savaşı sırasında Almanya, Yugoslavya’yı istila etti ve The Yugoslav Auschwitz and the Vatican adlı kitaba göre, “çoğu Sırp-Ortodoks olmak üzere, 200.000’den fazla insan” Nazilerle işbirliği yapan Katolik Hırvatlar tarafından “sistematik şekilde öldürüldü.” Buna rağmen, bir Hırvat olan Josip Tito, Komünist partizanlarla birlikte, Amerikalılarla ve İngilizlerle de işbirliği yaparak Almanları geriye püskürtebildi. Savaş bittiğinde kendisi ülkenin rakipsiz lideri olarak sivrildi ve yönetimini demir yumruk ile sürdürdü. O bağımsız kişilikli bir adamdı. Stalin bile onu, Yugoslavya’yı Komünist blokun diğer ülkeleriyle aynı çizgiye getirmesi için zorlayamadı.

Eski Yugoslavya’dan birçok kişinin şöyle söylediği duyulmuştur: ‘Eğer Tito olmasaydı, birlik çok önceden dağılırdı. Birliği ayakta tutacak irade gücüne ve gerekli otoriteye yalnız o sahipti.’ Bu söz doğru çıktı. 1980’de Tito’nun ölümünden sonra çatışmalar yeniden alevlenip 1991’de içsavaş çıkana dek şiddetlendi.

Dünyayı Değiştiren Kurşunlar

Yazar Frederic Morton, Thunder at Twilight—Vienna 1913/1914 adlı kitabında Franz Ferdinand’ın öldürülmesiyle ilgili şunları yazıyor: “Onun boynunu delen kurşun, insanlığın o ana kadar bilmediği en büyük kıyımı başlattı. II. Dünya Savaşına yol açan dinamikleri harekete geçirdi . . . . Bugünkü dünya sahnesine şekil veren çizgilerin birçoğu, ilk olarak Arşidük’ün kafasını hedef alan o tabancanın patlamasından önceki bir buçuk yıl içinde Tuna boyunda çekildi.”—İtalikler tarafımızdan.

Son zamanlarda eski Yugoslavya’da yaşanan olaylar, 1914’e kadar izlenebilen “bugünkü dünya sahnesine şekil veren çizgiler”in tek örneği değildir. Tarihçi Edmond Taylor birçok tarihçinin de katıldığı şu düşünceyi dile getiriyor: “I. Dünya Savaşının patlaması yirminci yüzyıl ‘Sıkıntılar Zamanı’nı başlattı . . . . Son yarım yüzyılın her sarsıntısı, dolaylı ya da dolaysız 1914’teki olaylardan kaynaklanır.”

Saraybosna’daki bu kurşunların neden böylesine dehşet verici sonuçlara yol açtığını açıklamak için çok çaba harcanıyor. Bir “okul çocuğunun” attığı iki kurşun nasıl oldu da bütün dünyayı ateşe verdi ve günümüze dek süren şiddet, karışıklık ve düş kırıklıklarıyla dolu devri başlattı?

1914’ü Açıklama Girişimleri

Thunder at Twilight—Vienna 1913/1914 adlı kitabında yazar, bu savaşın nedenlerini, 1914’te milletleri etkileyen, “yeni güç” dediği şeye dikkati çekerek açıklamaya çalışıyor. Bu “güç,” aslında hepsi birlikte işleyen birçok etkenden oluşuyordu diyor. Sağduyu sahibi birkaç ses yükseldi, ama onlar da artan savaş çığlıklarının arasında boğulup gitti. Bir ülkedeki seferberlik diğer ülkelerdekini hızlandırdı. Otorite, yönetici sınıftan generallere devredildi. Birçok kimse bu savaşı, “büyük bir ulusal macera” yaşayıp, gündelik yaşamın sıkıcılığından kurtulmak üzere hoş bir fırsat olarak gördü. Daha sonra bir diplomat şunları yazdı: “Tıpkı insanların yazın bunaltıcı sıcaklarından kurtulmak için bir sağanak fırtınasını özlemle bekledikleri gibi, 1914 nesli de savaşın getirebileceği ferahlığa inandı.” Alman yazar Hermann Hesse, “kapitalist toplumun tekdüze yaşamının” sarsılmasının çoğu kişi için iyi olacağını söyledi. Savaş “bir temizlik, bir kurtuluş, büyük bir umuttur” sözleri, Nobel ödülü kazanmış Alman yazarı Thomas Mann’a atfedilir. Savaş fikri Winston Churchill’i bile “sarhoş” etmişti; o şunları yazdı: “Savaş hazırlıklarının benim üstümde biçimsiz bir büyüsü var. İçimdeki bu korkunç ve hoppa ruh halinden dolayı, Tanrı’ya beni bağışlaması için yakarıyorum.”

İşte bu “yeni güç” nedeniyle, askerler cepheye giderken Avrupa’nın her tarafında canlı sahneler oynandı. Miğferlere yeşil dallar takıldı, topların etrafına gül çelenkleri asıldı, bandolar çalındı, ev kadınları pencerelerden mendiller salladı ve sevinç içindeki çocuklar askerlerin yanı sıra koşuştu. İnsanlar sanki savaşın gelişini kutlayıp alkış tutuyorlardı. Dünya savaşı bir festival görünümü alıp gelmişti.

Bu, Morton’un “yeni güç” dediği ve Birinci Dünya Savaşının nedenlerini anlamamıza yardımcı olacağını ileri sürdüğü, daha önce sözü edilen şeylerin bir özetidir. Fakat acaba bu “güç” nereden geldi? Tarihçi Barbara Tuchman, endüstri toplumunun insanlığa yeni güçler ve yeni baskılar getirdiğini yazdı. Gerçekten de, “toplum . . . . yeni gerilimler ve yeni enerji birikimleriyle patlama noktasına gelmişti.” O zamanların Viyanalı genç aydınlarından biri olan Stefan Zweig şunları yazdı: “Bunu, kırk yıllık bir barışta birikmiş olan ve şimdi şiddetle serbest kalmak isteyen iç dinamizmin feci sonucu olan bir enerji birikiminden başka bir şeyle açıklayamam.” “Bunu başka bir şeyle açıklayamam” sözleri, onun, bu durumu ne derece açıklanması zor bulduğunu gösterir. Thunder at Twilight adlı kitabının önsözünde Morton şunları yazıyor: “Bunlar neden tam o zaman ve tam o yerde oldu? Ve nasıl oldu? . . . . Bu labirentin bir çıkışı var mı?”

Evet, 1914’ü açıklamaya uğraşan birçok kimse, onun kökünde yatan nedenlerin anlaşılmasının aslında hiç de kolay olmadığını düşünüyor. Neden savaş ona doğrudan yol açanların arasında kalmadı? Neden bir dünya savaşına tırmandı? Neden bu derece geniş çaplı ve yıkıcı oldu? 1914’ün sonbaharında insanlığı pençesine alan bu garip güç aslında neydi? Onuncu sayfadaki makalemizde bu sorulara Mukaddes Kitabın verdiği yanıtlar ele alınacak.

[Dipnotlar]

a Yugoslavya “Güney Slavların Ülkesi” anlamına gelir. Bu ülke, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Makedonya, Sırbistan ve Slovenya cumhuriyetlerinden oluşur.

[Sayfa 6’daki pasaj]

“Tıpkı insanların yazın bunaltıcı sıcaklarından kurtulmak için bir yağmur fırtınasını özlemle beklediği gibi, 1914 nesli de savaşın getirebileceği ferahlığa inandı.”—Avusturyalı diplomat Ernest U. Cormons

[Sayfa 8, 9’daki çerçeve/resimler]

1914

Mukaddes Kitap 1914’ten Beri Meydana Gelen Feci Olayları Önceden Bildirdi

“Başka bir at, bir al at çıktı; ve onun üzerine binmiş olana, dünyadan selâmeti (barışı) kaldırmağa, ve birbirini boğazlatmak için ruhsat verildi; ve kendisine büyük bir kılıç verildi. Ve üçüncü mührü açtığı zaman, üçüncü canlı mahlûkun: Gel, dediğini işittim. Ve gördüm, ve işte, yağız bir at, ve onun üzerine binmiş olanın elinde bir terazi vardı. Ve dört canlı mahlûkun ortasında sanki bir sesin: Bir ölçek buğday bir dinara, ve üç ölçek arpa bir dinara; ve zeytinyağı ve şaraba zarar etme, dediğini işittim. Ve dördüncü mührü açtığı zaman: Gel, diyen dördüncü canlı mahlûkun sesini işittim. Ve gördüm, ve işte, bir kula at, ve onun üzerine binmiş olanın ismi Ölümdü; ve ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Ve onlara kılıçla ve kıtlıkla ve ölümle, ve dünyanın vahşi hayvanları ile öldürmek için dünyanın dörtte biri üzerine hâkimiyet verildi.”—Vahiy 6:4-8 (Luka 21:10-24; II. Timoteos 3:1-5’e de bakın.)

“1914-18 yılları arasındaki Büyük Savaş, o dönemi bizimkinden ayıran, harap haldeki bir toprak şeridi gibi durmaktadır. Bu savaş, onu izleyen yıllar üzerinde etkisi olacak çok sayıda insanın hayatına son vererek, inançları yok ederek, fikirleri değiştirerek ve hayal kırıklığının getirdiği iyileşmez yaralar bırakarak, iki çağ arasında fiziksel olduğu kadar psikolojik bir uçurum da yarattı.”—Barbara W. Tuchman, The Proud Tower’ın önsözü.

“[1914]’ü izleyen dört yıl, Graham Wallas’ın yazdığı gibi, ‘insan ırkının şimdiye dek gösterdiği en yoğun ve kahramanca çabaların dört yılıydı.’ Bu çabalar sona erdiğinde, 1914’e kadar olası görülen hayaller ve coşkular, sonsuz bir düş kırıklığı denizinde yavaş yavaş batmaya başladı. Ödediği pahaya karşılık, insanlığın elde ettiği en önemli kazanç kendi sınırlarının acı bir şekilde bilincine varması oldu.”—Aynı Yapıtın Sonsözü.

[Tanıtım Notları]

Betmann Arşivi

The Trustees of the Imperial War Museum, Londra

National Archives of Canada, P.A. 40136

[Sayfa 7’deki harita]

(Ayrıntılı bilgi için yayına bakın)

Ağustos 1914’te Avrupa

1. Büyük Britanya ve İrlanda 2. Fransa 3. İspanya 4. Alman İmparatorluğu 5. İsviçre 6. İtalya 7. Rusya 8. Avusturya-Macaristan 9. Romanya 10. Bulgaristan 11. Sırbistan 12. Karadağ 13. Arnavutluk 14. Yunanistan

[Sayfa 5’teki resim]

Gavrilo Princip

[Sayfa 6’daki resim]

Alman askerleri cepheye çiçeklerle gönderildiler

[Tanıtım notu]

Bettmann Arşivi

[Sayfa 3’teki resim tanıtım notu]

Culver Pictures

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş