Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g95 Ocak s. 12-15
  • Artık Kaya veya Ada Değilim

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Artık Kaya veya Ada Değilim
  • Uyanış!—1995
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Yehova’nın Şahitleri Ziyaret Ediyor
  • Şahit Dönüyor
  • Sevmek ve Sevilmek İçin Yaratıldık
  • Kutsal Kitap Hayatları Değiştirir
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2011
  • Kadınlara ve Kendime Saygı Duymayı Öğrendim
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2016
  • Kutsal Kitap Hayatları Değiştirir
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2009
  • İlk Sevgimi Unutmamam Bana Dayanma Gücü Verdi
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2015
Daha Fazla
Uyanış!—1995
g95 Ocak s. 12-15

Artık Kaya veya Ada Değilim

ALTMIŞLARIN bir şarkısının sözleri şöyleydi: ‘Ben bir kayayım/Ben bir adayım/Ve kaya acı duymaz/Ve bir ada asla ağlamaz.’ Bu en beğendiğim şarkılardan biriydi; çünkü benim yaşam tarzımı anlatıyordu. Başkalarının hissettiğini söylediği sevgi, merhamet ve acıma gibi duyguları hissettiğimi hiç hatırlamıyorum. Böyle duygularım varmış gibi göründüm ve başkalarının da aynını yaptığına inandım. Yetişkinliğimde ağladığımı hiç hatırlamıyorum. Şimdi ise,—cemaatte hizmet eden 50 yaşında bir ihtiyar olarak—tek başıma evde oturuyor ve okumakta olduğum bir kitap yüzünden hüngür hüngür ağlıyorum. Nasıl oldu da bu “kaya,” bu “ada” böyle bir duruma geldi?

1936 yılında Boston’un bir banliyösünde sekiz çocuğun dördüncüsü olarak dünyaya geldim. Babam ve annem alkolikti. Bizim evimizde duygular konuşulmazdı, birbirimize sarılmaz veya hatırlayabildiğim bir tarzda sevgi ifadesinde bulunmazdık. Ben altı aylıkken birisi beni küvete koydu, tıpasını takıp suyu açtı ve gitti. Temizlikçi kadın beni bulup hayatımı kurtardı. Çocukken hissettiklerim yalnızca korku, dehşet, kızgınlık ve fiziksel acı idi.

Bu duyguları, öfke nöbetlerine kapılıp öfkesini hemen her seferinde yumruk ve tekmelerle benim minik vücudumdan çıkaran babamdan öğrendim. Yarım asır geçtikten sonra bile o anlardaki yüz ifadesi hâlâ gözlerimin önünden gitmiyor. Hayatımın büyük bir kısmı boyunca bu dayakları kötü bir çocuk olduğum için yediğime inandım, oysa şimdi bana yöneltilerek dışa vurulan bu öfke nöbetlerinin iyi veya kötü olmamla ilgisi olmadığını biliyorum.

Beş, altı yaşlarındayken aile doktorumuz tarafından cinsel yönden kötüye kullanıldım. Okula başladığımda beyaz Anglo-Sakson Protestanlardan oluşan 250.000 nüfuslu bir kentte yaşıyorduk ve okul arkadaşlarım küçük bir Musevi çocuğu olan beni hırpalayıp kovalıyorlardı. 10, 12 kişilik bu çeteler beni yakaladıklarında, elbiselerimi çıkarır, döver ve giysilerimi ağaçların tepesine atarlardı. Bense giysilerimi geri almak için çırılçıplak ağaca tırmanmak zorunda kalırdım.

18. doğum günüme bir ay kala, evden uzaklaşmak için orduya katıldım. O zamana kadar ağzıma alkol koymamıştım, ancak hemen başladım ve başlamamla bağımlısı olmam bir oldu. Yirmi yıl orduda kaldım, bir bira parası dilenebildiğim, ödünç alabildiğim veya çalabildiğim her zaman sarhoş oldum. 24 yaşında evlendim ve bir oğlum oldu, fakat karımla oğlum, onları bir yük ve gereksiz masraf olarak gören bir alkol bağımlısının—ki o bendim—hâkimiyeti ve kontrolü altındaki bir evde yaşıyorlardı.

1974’te ordudan ayrıldım ve kısa bir süre için bir işte çalışmayı denedim, ancak çok geçmeden işi bıraktım. Vücudum artık alkolü kaldıramadığı için içmeyi bırakmıştım. Bir ya da iki bira içtikten sonra cildimde döküntüler başlıyordu. Artık uyuşturucu bağımlısıydım—genellikle marihuana, fakat başka bir türünü bulursam onu da kullanırdım. Bu yüzden bir işte çalışamaz durumdaydım; bu nedenle karım Donna çalışırken, ben evde kalıp ev işlerini yapıyordum.

Yehova’nın Şahitleri Ziyaret Ediyor

Bir sabah karım işe gidiyordu. Saat 7.30’du ve yine kafam bulutluydu. Bu durum onu çok kızdırdı. Ön kapıdan çıkarken üzerime bir kağıt fırlatıp “Dilerim, onlar başına musallat olur da ölene kadar kurtulamazsın!” diye bağırdı. Attığı şey onun hep pencerede tuttuğu, üzerinde büyük harflerle “YEHOVA’NIN ŞAHiTLERi KAPIYI ÇALMASIN” yazılı kağıttı. Bense onu çöpe attım. Ertesi sabah iki kadın kapımı çaldı. Onlar Yehova’nın Şahidiydi.

O sıralarda Budizm dinini benimsemiştim. Musevi ve Katolik ana-babamın ikiyüzlülüğü yüzünden Mukaddes Kitabı uzun süre önce reddetmiştim. Bir zamanlar Tanrı’yı aramış, sonra Tanrı’nın olmadığına karar verip vazgeçmiştim. Evrime inanıyordum ve yıldırımların bol olduğu muson mevsiminde açık arazide durup yukarıya bakarak, Tanrı’ya aklıma gelen her küfrü sayıp dökerken, “eğer varsan, beni öldür” diyerek Tanrı’nın olmadığını ispat ettiğimi sanmıştım. Eğer ben Tanrı olsaydım, bunu yapardım. Madem ki yapmadı, o halde Tanrı yoktu. İnsanların dünyayı harap etmeyi durdurmaktaki acizliği yüzünden dünyanın yok olmaya mahkûm olduğunu düşünüyor ve tüm bu olayları kafam bulutlu durumdayken TV’den izleyebileceğimi umuyordum.

Hal böyleyken ertesi gün bu iki kadın geldi. Kafam iyiydi ve kendime eğlence arıyordum. Yaklaşık 20 dakika süren anlamsız bir sohbet kadınların 25 sentlik küçük bir mavi kitabı sunmasıyla noktalandı. 20 dakikalık bir eğlence 25 sente değer diye düşündüğümden kitabı aldım ve ilgisizce masaya fırlattım.

Ertesi sabah esrar içmeyi biraz geciktirmek amacıyla okuyacak birşeyler arıyordum. Küçük mavi kitabı görüp beni bir saat kadar oyalayabileceği umuduyla elime aldım. Dört saat sonra kitabı bitirdim ve başlığında söylenenin doğruluğuna ikna oldum: Hayata Sevk Eden Hakikat. Ancak evde uyuşturucularım vardı ve biliyordum ki, kitabı bırakır bırakmaz onlar beni düşünemez hale getirecekti ve okuduğum hiçbir şeye aldırmayacaktım. Kitabın son sayfasında sadece bir dolara bir Mukaddes Kitap teklif ediliyordu, böylece bir doları zarfa koydum ve Tanrı’ya—ki hayatımda hiç dua etmemiştim—“Tanrı, benden bu kadar, gerisini sen yapmalısın,” dedim. Zarfı postaladım, kafayı dumanladım; az önce beni o kadar etkileyen şeylerin hiçbirini artık önemsemiyordum.

Mukaddes Kitap postayla geldi, fakat ben onu bir kenara koydum. Çok geçmeden iki Şahit gelip benimle Mukaddes Kitabı tetkik etmeyi teklif etti, ben de kabul ettim. Tetkikler zevkliydi, ancak daha çok felsefe konusundaki bilgilerimle onları etkilemeye çalıştığım için ilerleme yoktu. Ayrıca, onlar gider gitmez uyuşturucu alırdım ve bu o gün gösterdiğim herhangi bir ilerlemeyi yine sıfırlardı.

Nihayet bir yıl geçtikten sonra Jim adlı Şahit gelip benden Hezekiel 33:9’u okumamı istedi. Kitabımı açtım ve okudum: “Yolundan dönsün diye kötü adamı ondan sakındırırsan, ve yolundan dönmezse, o adam kendi fesadında ölür, fakat sen kendi canını azat etmiş olursun.” Sonra da bundan ne anladığımı sordu. Ben, “bu demektir ki, sen bir daha gelmeyeceksin, ben de öleceğim,” dedim. “Doğru” dedi ve gitti.

Şahit Dönüyor

Çok şükür ki, uzun zaman önce yok ettiğimi sandığım bir vicdana hâlâ sahip olduğumu gördüm. Mukaddes Kitaptan gördüğüm geleceğe biraz özlem duyduğum için uyuşturucuları bırakmayı denemeye karar verdim. Haftalarca tek başıma başarısız denemeler yaptım. Bir akşam karım, Şahit Jim’i kastederek “o arkadaş”ı aramamı önerdi. Ben, onun bir daha gelmeyeceğini söylediğini ve telefon numarasını da bilmediğimi söyledim. Kendimi tamamıyla umutsuz hissettim.

Tam ertesi gün, kapağında Jim’in telefon numarası yazılı olan bir Watchtower dergisini ön kapımıza sıkıştırılmış bulduk. Jim’in eşi onu “öylesine” bırakmıştı. Onu aradım, alkol ve uyuşturucu sorunumu itiraf ederek yardımını rica ettim. Bana eğer uyuşturucuyu bırakırsam her gün tetkike geleceğini söyledi.

Bu, gecemi gündüzüme katarak yaptığım yoğun bir tetkik dönemini başlattı. Jim sadece her gün benimle tetkik etmekle kalmayıp aynı zamanda Mukaddes Kitabı incelemekte kullanılan kitapları ve Watchtower makalelerini de sağladı. Gece sadece dört saat uyurdum (alkol bağımlılarının ortak bir sorunu); geri kalan zamanımı Mukaddes Kitabı araştırmaya adamıştım. Uyuşturucuyu bırakmamla birlikte, bir önceki yıl öğrendiklerimin tümü ve o sıra her gün 18 ila 20 saat tetkik yaparken öğrendiklerim hemen yüreğimde yer etti.

Üstelik, Şahitlerin tüm ibadetlerine katılmaya başladım. Sadece bir kaç hafta içinde hayatımın ilk gerçek duasını yapma noktasına kadar ilerledim; bu dua aynı zamanda benim vakfolma duamdı. Kapı kapı gitmeye ve tanıdığım herkese vaaz etmeye başladım. Yedi tetkik başlatıldı ve bunlardan beşi, karım ile oğlum da dahil olmak üzere, vaftize kadar ilerledi. “O arkadaşa” telefon ettikten sadece üç ay sonra, 23 Mayıs 1976’da bir çevre ibadetinde vaftiz edildim. Öncülüğe (dolgun vakitli vaaz etme işine) başladım ve 13 yıl bu işe devam ettim.

Böylece makalenin başladığı noktaya geliyorum—50 yaşında, evde tek başıma oturmuş, bir kitap yüzünden ağlıyordum. 80’li yıllarda kendine yardımla ilgili kitaplar yaygındı, onlardan birini okumaktaydım. Açıkçası, kitabın kendine yardım etme bölümünün bana yararı olmadı. Sunduğu dünyevi düşünüş tarzını benimseyecek değildim. Ancak bu kitap, hayatımda ilk defa, çocukluktan kalan yaraların ve sevgi açlığı içindeki duygusal ihtiyaçlarımın beni duygusal açıdan sakat bıraktığını görmemi sağladı. Gözlerimden hem sevinç hem de keder gözyaşları akıyordu; artık duygulanma konusundaki yetersizliğimin nedenini anlamanın sevincini ve 50 yıl boyunca, duyguları olduğu halde karşılık veremeyen bir insan olmanın yol açtığı büyük ezikliği yaşamanın üzüntüsünü duyuyordum. Hayatım boyunca geçirdiğim pek çok depresyon nöbetinin nedeni de böylece açıklanmış oldu.

Mukaddes Kitapta Yehova ve—bana bile duyduğu—sevgisi hakkında okuyunca daha önce hiç hissetmediğim duygular beni yavaş yavaş sarmaya başladı. Bu, karımla oğluma, Tanrı’nın cemaatlerindeki kardeşlerime ve Yehova’nın bu yeryüzünde olacağını vaat ettiği adil yeni dünyada ebediyen yaşama fırsatları olması için Tanrı’nın Gökteki Krallığının iyi haberini vaaz ettiğim insanlara duyduğum sevgiydi.

Sevmek ve Sevilmek İçin Yaratıldık

Biz sevmek ve sevilmek için yaratıldık. Bir çocuk doğduğunda, bu sevgiye ve kabul edilmeye ihtiyacı vardır. Eğer çocuk ana-babasından sevgi ve kabul görmezse, sevgiye layık olmayan değersiz biri olduğunu hisseder. Ben çok küçükken kucağa alınmaya, tutulmaya, okşanmaya hasret kalırdım. Eve misafir gelenler oyun parkımdan içeri baktıklarında, beni kucaklarına alacaklarını umduğumu bile hatırlarım. Bunu hiçbir zaman yapmadılar; kimse beni kaldırmadığı için ağlamaya başlardım.

Çocukluktan kalan bu yara izleri, kocalık ve aile reisliği görevlerini yerine getirmemi ve semavi Baba Yehova’nın beni sevebileceğine inanmamı engellemişti. Yehova ile ilgili öğrendiğim hakikatler beni yavaş yavaş değiştirdi ve O’nun hakkında edindiğim anlayışı beynimden yüreğime indirdi; şimdi Yehova’nın beni ön koşulsuz bir sevgiyle sevdiğini biliyorum. Aynı zamanda bu sevgiyi hiçbir şekilde hak edemeyeceğimizi biliyorum. Bu, sevgi Tanrısı olan Yehova Tanrı’nın hak edilmemiş bir inayetidir.

En önemlisi, Yehova’nın bereketleri sayesinde karımla güzel bir hayatımızın oluşudur. Arizona dağlarında, Gökteki Krallığı vaaz edenlere ihtiyaç duyulan bir bölgede, bir tabloyu andıran küçük bir şehirde küçük bir cemaatle birlikte hizmet ediyoruz. Cemaatin riyaset eden nazırı olarak hizmet ediyor, bir cemaat kitap tetkikini yönetiyor ve Konuşma Yeteneğini Geliştirme programını idare etmekten de büyük sevinç duyuyorum. Emekli maaşıma katkıda bulunacak küçük bir iş yapıyorum; pencere camı yıkıyorum; böylece maddi açıdan ihtiyacımız olan her şeye sahip oluyoruz, vaaz etme işimiz ve sevgi dolu semavi Babamıza sunduğumuz diğer hizmetlerimiz için de yeterince vakit kalıyor.

Karımın “Yehova’nın Şahitleri Kapıyı Çalmasın” yazılı o kağıdı bana doğru fırlattığı günden bu yana, benim için yaptıklarından ötürü semavi Babama karşı minnettarlıkla doluyum. Tek ümidi herkesin kendisiyle birlikte öleceğini görmek olan ve hiçbir işte tutunamayan uyuşturucu bağımlısı biriyken şimdi Yehova’nın görünür teşkilatının bir üyesi ve dünyanın tek ümidi olarak Tanrı’nın Gökteki Krallığını mümkün olduğu kadar çok kişiye bildirmeyi borç bilen biri oldum. Yehova aynı zamanda hayatımı hep arzuladığım şeyleri, sevgi, güven ve kabul edilme duygusunu bana veren kişilerle doldurdu.

Ve artık acı duymayan bir “kaya” veya asla ağlamayan bir “ada” gibi olmaya çalışmıyorum.—Larry Rubin tarafından anlatılmıştır.

[Sayfa 15’teki resim]

Larry Rubin ve karısı Donna

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş