Dünyaya Bakış
“Sessiz Katliam”
İngiliz gazetesi Guardian Weekly’nin yazdığına göre, önde gelen kalkındırma ve yardım derneklerinden biri olan Oxfam’a göre dünya yoksullarının çektiği acı ve ıstıraplar “sessiz katliam” olarak adlandırılabilecek derecede şiddetlidir. Dünya yoksullarına yardım amacıyla beş yıllık bir kampanya başlattığı bir raporda, Oxfam dünya nüfusunun beşte birinin en yoksul 50 ülkede yaşadığını saptamıştır. Bu ülkeler, dünya gelirinden aldıkları payın yüzde 2 gibi küçük bir rakama düştüğünü görmüşlerdir. Aynı ülkelerde zenginlerle fakirler arasındaki uçurum da giderek büyümektedir. Örneğin, Meksika’da ciddi bir mali kriz yaşandığı ve yoksulluk yaygın olduğu halde, milyarderlerin sayısındaki en hızlı artış da burada kaydediliyor. Bir Oxfam sözcüsü şunları söylüyor: “Dünya liderleri ve BM’in . . . . ipin ucunu kaçırdıkları hissediliyor. Yeni milenyumda (bin yılda) yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var.”
Sigaradan Daha Zararlı
Fakir halkın sigarası olarak da bilinen bidi hakkında, Hindistan’daki bir parlamento komisyonu şu sonuca vardı. Tahminlere göre, dört milyondan fazla erkek, kadın ve çocuk tütün tozlarını tendu yapraklarına sararak ve bu küçük ruloyu da iplerle bağlayarak hergün 300 milyondan fazla bidi üretmektedir. The Times of India’ya göre, geçenlerde yayımlanan bir rapor bidinin kansere neden olma riskinin sigaraya oranla iki buçuk kat fazla olduğunu, silikoz ve tüberküloza neden olabildiğini, standart bir Hint sigarasının yüzde 36’lık katran ve yüzde 1,9’luk nikotin oranlarına karşılık onun, yüzde 47 katran ve yüzde 3,7 nikotin içerdiğini göstermiştir. Risk altında olanlar sadece bidi içenler değildir. Bidileri hazırlayan milyonlarca insanın genellikle sağlığa uygun olmayan koşullarda uzun saatler boyunca çalıştıkları ve iyi havalandırılmayan barakalarda tütün tozu soludukları görülmüştür. Özellikle çocuk işçiler zarar görmektedir.
Okuryazarlığın Anneler Üzerindeki Etkisi
Kamu sağlığı uzmanları uzun süredir, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocukların, anneleri okuryazarsa, yaşama şanslarının daha yüksek olduğuna inanıyorlardı; fakat şimdiye dek okumayı kesin bir etken olarak diğerlerinden ayırmayı başaramamışlardı. New Scientist dergisine göre, Nikaragua’da yapılan bir araştırma, “kadınların eğitilmesinin çocuklarının sağlığı üzerinde doğrudan etkisi olduğunu gösteren ilk araştırmadır.” Bu araştırma, Nikaragua’nın 1979 ila 1985 yılları arasındaki büyük okuma yazma programına yetişkin olarak katılan okuryazar olmayan kadınlar incelenmiştir. 1970’li yılların sonlarında, okuryazar olmayan annelerin çocuklarının ölüm oranı her 1.000 canlı doğum için yaklaşık 110’du. 1985’e gelindiğinde ise, program vasıtasıyla okumayı öğrenen annelerin çocuklarının ölüm oranı binde 84’e düşmüştü. Bu annelerin çocukları aynı zamanda iyi de beslenmişlerdi. Uzmanlar, okuryazar annelerin çocuklarının çok daha iyi durumda olmalarının nedenini hâlâ kesinlikle bilmiyorlar.
Paramparça Olan Güven
Kanada’nın kuzeybatı topraklarındaki Hudson Körfezinde küçük bir kasaba olan Chesterfield Inlet öğrenci çocukların yaygın olarak kötüye kullanıldığı suçlamalarıyla sarsılmıştı. Maclean’s dergisine göre, hükümet tarafından geçenlerde açıklanan bağımsız bir raporda, 1950’li ve 1960’lı yıllarda 17 yıllık bir dönem boyunca Sir Joseph Bernier Federal Gündüz Okuluyla yanındaki Katolik Kilisesince işletilen bir yurtta yerli eskimo çocukların cinsel ve fiziksel yönden kötüye kullanıldığı kaydedilmiştir. Polis 236 kötüye kullanılma iddiası ile ilgili 21 aylık bir soruşturmayı tamamlamış, fakat suçlamalarda bulunmamaya karar vermiştir. Bunun nedeni, bazı olayların zaman aşımına uğramış olması; bazı olaylarda suçlu olduğu iddi edilenlerin yaşlı, hatta ölmüş olmaları; bazı olaylarda ise eski öğrencilerin suçlu kimseleri kesin olarak teşhis edememeleriydi. Maclean’s şöyle yazıyor: “Zamanın geçmiş olması, haklarında suç iddiasında bulunulan kimselerin cezalandırılmalarını açıkça güçleştirmekle birlikte, kurbanların acılarını silememiştir.”
Aile Yaşamı Bozuluyor
Günlerimizde aile yaşamı ne durumdadır? Birleşmiş Milletler Kamu Bilgilendirme Dairesine göre, dünya çapında babaların çocuklarıyla yalnız olarak geçirdikleri vakit günde ortalama bir saatten daha azdır. Hong Kong’da bu ortalama sadece altı dakikadır. Tek ana-babalı aileler artıyor. Örneğin, Birleşik Krallık’ta 1990 yılındaki tüm doğumların yarısı evli olmayan kadınlarca yapılmıştır. Aile içindeki şiddet de gittikçe artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’da yaşayan çocukların yüzde 4’ünün her yıl ev içinde ciddi şiddet olaylarıyla karşılaştığı tahmin edilmektedir. Yaşlıların da sorunları var. BM raporu şunları belirtiyor: “Avrupa Birliği’nin (AB) ‘gelişmiş’ olarak adlandırılan ülkelerinde bile yaşlı nüfusun beşte biri, genellikle ailelerinin ve yakın akrabaların desteği olmadan gecekondu mahallelerinde yalnız ve yoksulluk içinde yaşıyor.”
Uluslararası Çöpçatanlığın Tehlikeleri
Doğu Avrupa’dan Batı Avrupa’ya seyahat etme özgürlüğünün artması ile birlikte ortaya kötü bir yan ürün çıkmıştır: uluslararası çöpçatanlık. Tahminlere göre 1991’den bu yana 15.000 kadın Doğu Avrupa’dan Batı Avrupa’ya postayla sipariş gelin olarak gitmiştir. Birçok kadın yoksulluk içinde yaşadığı ve daha iyi bir yaşamın rüyasını gördüğünden çöpçatanlık ajanslarının ilanlarına cevap vermektedir. Bir kadın uzak bir yabancı ülkede yalnız olup zalim bir kocanın merhametine kaldığında ise, bu rüya oldukça sık olarak kâbusa dönüşmektedir. Polonyalı bir gelin Almanya’daki kocası tarafından o kadar feci bir şekilde dövülmüştü ki, ormana kaçtı ve dondurucu soğuklarda ormanda kaldı. Soğuk ısırmasının sonucu olarak sol ayağının ve sağ bacağının kesilmesi gerekti. Guardian Weekly adlı İngiliz gazetesi şöyle yazıyor: “Çöpçatanlık ajanslarının birçoğu aynı zamanda fuhuş şebekeleri olarak da iş yapmaktadır. Kadınları kandırarak yurt dışına gönderiyor ve sonra da onları genelevlerde çalışmaya zorluyorlar. Karşı koyanlar ise alışagelmiş bir uygulama olarak öldürülüyorlar.”
Araç Tutması
Sizi de araç tutar mı? Öyleyse, yalnız değilsiniz. International Herald Tribune gazetesi her 10 insandan 9’unun araç tutmasından değişen şiddetlerde etkilendiğini haber veriyor. Köpekler, özellikle de yavru köpekler aynı şekilde etkilenebiliyor. Şiddetli dalgaların olduğu denizlerde gemilerle taşındıklarında, balıkları bile deniz tutabilir! Bunun çaresi nedir? Birçok kişi hemen her eczanede bulunabilen ilaçlara başvurur. Yardımcı olabilecek başka öneriler de şunlardır: Hareket halindeki bir araçta okumayın. Hareketin en az olduğu yerde oturmaya çalışın; örneğin, arabanın ön koltuğunda ya da uçağın kanat hizasında. Bakışlarınız ufuk gibi, uzaktaki nesnelere odaklansın. Bunu yapmak istemiyorsanız, gözlerinizi kapatın.
Fransa’da Hava Kirliliği Artıyor
Mücadele amacıyla toplu olarak yürütülen tüm çabalara rağmen, hava kirliliği artıyor ve Paris’te ve Fransa’nın diğer şehirlerinde yaşayan milyonlarca insan için ciddi bir sağlık tehdidi oluşturuyor. Geçmişte başlıca suçlu ağır sanayi iken, günümüzde şehirlerdeki hava kirliliğinin yüzde 80’inin sorumlusu otomobillerdir. Fransa’daki motorlu araçların sayısı 1970’ten bu yana 12 milyondan 24 milyona ulaşarak iki katına çıktı; sadece Paris bölgesindeki araçların sayısı 3,2 milyondur. Paris’te yayımlanan Le Monde gazetesi, geçenlerde yapılan bir hükümet araştırmasında Paris bölgesinde zehirli gazların yoğunluğundaki her artışa karşılık, ölüm oranlarında ve solunum yolları rahatsızlıkları nedeniyle hastaneye kaldırılanların sayısında da bir artış görüldüğünü söylüyor. Şu ana kadar henüz çok az somut önlem alınmıştır. Anlaşılan, politikacılar etkili olabilecek şiddetteki önlemlerin kendilerine oy veren araba sürücülerini kızdıracağından korkuyorlar.
Çocuklarda Görülen Konuşma Bozuklukları
Almanya’da Mainz Üniversitesi’nin İletişim Bozuklukları Kliniğinde çalışan araştırmacılar, okul öncesi çağdaki her dört çocuktan birinde konuşma bozukluğu olduğunu saptadılar. Kliniğin yöneticisi olan Profesör Manfred Heinemann “rakamlara inanamadım” diyor. Tıp personeli üçle dört yaşındaki çocuklar üzerinde deneyler yaptı ve çocukların yüzde 18 ila 34’ünde konuşma bozukluğu olduğunu fark etti. 1982 yılındaki rakam sadece yüzde dört idi. Bu artışın nedeni nedir? Alman gazetesi Der Steigerwald-Bote şöyle yazıyor: “Aileler çok fazla TV seyredip çok az konuşuyorlar.” Birçok ailede videoların, TV ve bilgisayar oyunlarının ana-babanın rolünü üstlendiği anlaşılıyor. Araştırmacılar bunun yanında, çok güç konuşabilen bazı çocukların bilgisayar oyunlarında “şimşek kadar hızlı” olduklarını fark ettiler.