Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g96 Haziran s. 12-14
  • Takım Sporları—Benim İçin Yararlı mı?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Takım Sporları—Benim İçin Yararlı mı?
  • Uyanış!—1996
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Sporun Yararları
  • Şöhret, Zenginlik ve Popülerlik
  • Bırakanlar
  • Bir Spor Takımına Katılsam mı?
    Uyanış!—1996
  • Sporun Günümüzdeki Sorunları
    Uyanış!—1992
  • Sporu Uygun Yerinde Tutmak
    Uyanış!—1992
  • Tanrı’ya Bağlılık mı Beden Eğitimi mi?
    Hayatımız ve Hizmetimiz—İbadet Kitapçığı 2019
Daha Fazla
Uyanış!—1996
g96 Haziran s. 12-14

Gençler Soruyor . . .

Takım Sporları—Benim İçin Yararlı mı?

“Sporu seviyorum. Spor yaparken kendimi çok iyi hissediyorum. Ve arkadaşlarımla olmaktan hoşlanıyorum.”—14 yaşındaki Sandy.

“EĞLENCE!” “Heyecan!” “Kazanmak!” Bunlar takım sporlarına katılmalarının nedenleriyle ilgili bir ankete ABD’li ve Kanadalı gençlerin verdikleri yanıtlardan bazılarıdır. Pek çok gencin onların coşkusunu paylaştığı ortadadır.

Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerini ele alalım. Lawrence Galton’un Your Child in Sports adlı kitabına göre, “her yıl altı ve daha yukarı yaştaki 20 milyon Amerikalı çocuk düzenli olarak bir takımda oynuyor veya oynamak için çaba gösteriyor.” Ayrıca, birkaç yıl öncesine kadar neredeyse tüm takımlar erkeklerden oluşurken, şimdi rekor sayıda kız beyzbolda top fırlatıyor, basket oynuyor, hatta futbol sahalarında bile birbiriyle rekabete giriyor.

Belki atletik bir yapın var ve bir takıma girmenin eğlenceli olabileceğini düşünüyorsun. Belki de ana-babandan, öğretmenlerin ya da antrenörlerinden bu yönde fazla teşvik, hatta baskı görüyorsun. Durum her neyse, takım sporlarıyla uğraşmak epey vakit ve enerji ister. O halde, bunun getirdiklerinin ve götürdüklerinin bilincinde olmak akla uygundur. Önce bazı yararlarına bakalım.

Sporun Yararları

Mukaddes Kitap şöyle der: “Bedence idman az faidelidir.” (I. Timoteos 4:8) Gençler fiziksel etkinliklerden mutlaka yarar görürler. Amerika Birleşik Devletlerinde kaygı verici sayıda genç, aşırı kilo, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterolden şikâyetçidir. Düzenli egzersiz böyle sorunları kontrol altına almakta çok yararlı olabilir. American Health dergisindeki bir makaleye göre, düzenli olarak egzersiz yapan gençler, “hareketsiz gençlerden daha büyük solunum ve dolaşım kapasitesine ulaşıyorlar. Sık sık egzersiz yapanlar sporda da daha başarılı olup kiloyu daha iyi kontrol edebiliyorlar.” Araştırmacılar, egzersizin stresi hafifletebileceğini, bitkinliği azaltabileceğini ve hatta uykunu düzene sokabileceğini söylüyor.

İlginç olarak, Your Child in Sports adlı kitap şu gözlemde bulunuyor: “Yetişkinlerin sağlık sorunlarından birçoğunun gençlik çağından kaynaklandığı anlaşılmıştır.” Dolayısıyla, birçok doktor, düzenli egzersizin yararlarının yetişkinlikte de hissedilebileceğini düşünüyor. Yazar Mary C. Hickey şunları bildiriyor: “Araştırmaların gösterdiği gibi, spor yapan çocukların yetişkinliğe eriştikten sonra fiziksel açıdan daha etkin olmaları olasıdır.”

Birçok kişi, takım sporlarının başka önemli yararlar da getirdiğine inanıyor. Bir baba oğlunun futbol oynamasıyla ilgili şöyle diyor: ‘Onu sokaklardan uzak tutuyor. Disiplini öğretiyor.’ Başkaları, bir takımda oynamanın gence yaşam boyu yararlı olabilecek bir yeteneği, başkalarıyla işbirliği yapmayı öğrettiğine inanıyor. Ayrıca, takım sporları gençlere kurallara uymayı, özdenetimi, önderlik etmeyi ve başarıyı da başarısızlığı da nazik bir tavırla karşılamayı öğretiyor. Dr. George Sheehan şöyle diyor: “Spor gençler için muazzam bir laboratuvardır. Öğrencilere öğretmenlerinden sık sık duydukları şu şeyler konusunda doğrudan deneyim kazandırıyor: cesaret, beceri, kendini adama.”—Current Health, Eylül 1985.

Kazanan bir takımda olmak en azından özsaygıyı artırabilir. Genç Eddie şöyle diyor: “Gol attığım veya sayı yaptığım zaman, övünç duyuyorum.”

Şöhret, Zenginlik ve Popülerlik

Oysa, başka gençler için takım sporlarının esas cazibesi, arkadaşlarının onayını ve kabulünü kazanmaktır. On üç yaşındaki Gordon şöyle diyor: “İyi bir şey yaptığın zamanlar herkesten alkış toplarsın.”

Susan ve Daniel Cohen’in Teenage Stress adlı kitabı şöyle diyor: “Göründüğü kadarıyla, özellikle genç erkekler için şöhrete giden kesin bir yol varsa, o da spordur . . . . Bir futbol veya basketbol takımının yıldızının kabul görmemekten yakındığını pek göremezsiniz.” Bir anket sporcuların ne kadar çok itibar gördüklerini gösteriyor. Öğrencilere, bir spor yıldızı mı, çok başarılı bir öğrenci mi yoksa en popüler insan olarak mı anımsanmayı yeğledikleri soruldu. Erkekler arasında “spor yıldızı” olmak bir numaralı seçenekti.

Medyanın profesyonel sporculara taparcasına gösterdiği ilgiye bakılırsa, bir futbol veya basketbol oyuncusunun bir bilim adamından daha fazla saygı görmesi o kadar şaşırtıcı değildir. Gösterilen ilginin çoğu onların astronomik boyutlardaki gelirleri ve savurgan yaşam biçimleri üzerinde odaklanır. O halde, özellikle kent merkezlerindekiler olmak üzere, birçok gencin okuldaki spor etkinliklerini refah yolunda atılan ilk adım, yoksulluktan kurtulmanın bir yolu olarak görmesine şaşmamak gerek!

Ne yazık ki, gerçekler bu beklentileri karşılamaz. Current Health dergisinde çıkan “Kaç Sporcu Gerçekten Profesyonel Olabiliyor?” başlıklı bir makale birkaç düşündürücü istatistik verdi. Şunları bildirdi: “[Amerika Birleşik Devletlerinde] 1 milyondan fazla erkek çocuk lisede futbol oynuyor; neredeyse 500.000 genç de basketbol oynuyor; ve yaklaşık 400.000 genç beyzbola katılıyor. Liseden üniversiteye doğru, katılanların sayısında çarpıcı bir düşüş var. Üniversitede toplam olarak, yalnızca 11.000 kadar sporcu futbol, basketbol ve beyzbol oynuyor.” Oradan sonra ise, istatistikler daha da iç karartıcı oluyor. “[Üniversiteli sporcuların] yalnızca yaklaşık yüzde 8’i profesyonel takımlara alınıyor ve sadece yaklaşık yüzde 2’si profesyonel bir sözleşme imzalıyor.” Sonra, makale şu hatırlatmada bulunuyor: “Sözleşme imzalamak bile bir sporcunun takımda yer alacağı anlamına gelmez.”

O halde, özet olarak “her 12.000 liseli sporcudan yalnızca biri profesyonel olacak.” Bu, piyangoda büyük ikramiyeyi kazanma olasılığından pek farklı olmayabilir! Fakat şöyle düşünebilirsin: Bir sporcu bütün çabalarına karşılık en azından ücretsiz üniversite eğitimi kazanmaz mı? Bu da pek olası değil. Richard E. Lapchick ve Robert Malekoff’un On the Mark adlı kitabına göre, “milyonlarca liseli sporcunun arasında . . . . yalnızca 50’de 1’i üniversitede oynamak için burs kazanacak.” Başka olumsuz bir istatistik de şöyle: “Futbol ve basketbol gibi büyük paralar kazandıran spor dallarında burs kazanan en iyi sporculardan yüzde 30’undan azı dört yıl sonra üniversiteden mezun olacak.”

Oyuncuların büyük çoğunluğu için, zengin ve ünlü bir sporcu olma düşü sadece hayal, boş bir ümittir.

Bırakanlar

Daha sağlıklı olmak, kişiliğin gelişmesi ve daha fazla popülerlik gibi beklentileri göz önünde bulundurursan, bir takıma girmek yine de sana makul görünebilir. Fakat aceleyle gidip elemelere katılmadan, Ladies’ Home Journal’de söylenenleri bir düşün: “Daha önceki her kuşaktan daha çok sayıda genç spor takımlarına giriyor. Kötü haber ise şu: Bu spor programlarını bırakmaları da rekor sayıda oluyor.” Bu konuda uzman olan Dr. Vern Seefeldt’in şu sözleri aktarıldı: “Herhangi bir spor dalında oynayan çocukların yüzde yetmiş beşi on beş yaşına kadar bu sporu bırakmış oluyor.”

Buz hokeyi sporunun olağanüstü ölçüde popüler olduğu Kanada’yı örnek alalım. Bir amatör hokey liginde bulunan 600.000’den fazla oyuncunun yüzde 53’ü 12 yaşından küçüktü. On beş yaşından büyük olanlar ise yalnızca yüzde 11’i oluşturuyor. Neden? O yaşa kadar gençlerin çoğu sporu bırakmış oluyor. Neden bu kadar çok kişi vazgeçiyor?

Araştırmacıların dediklerine göre, bırakanlar genellikle ayrılmalarıyla ilgili şaşırtıcı derecede basit bir neden veriyorlar: Maçlar artık zevk vermiyor. Gerçekten, bir takımda oynamak yorucu ve çok vakit alan bir çalışma olabilir. Seventeen dergisi okuyucularına, bir takımda oynamaya kalkışmanın bile “bir ya da iki hafta kadar, haftanın beş günü günde üç saat” çalışmayı gerektirebileceğini söylüyor. Bu çileye katlanıp takıma alınmayı başarsan da, seni saatler süren çalışmalar ve antrenmanlar beklemektedir. Maç hazırlığı için günde üç saatten fazla zaman harcayan bir kız basketbol takımı oyuncusu bunun tipik bir örneğidir. O vakit daha önemli bir etkinlik için harcanabilirdi.

Tabii birçok gencin böyle zorlu bir rutine itirazı yoktur. Spordaki yeteneklerini mükemmelleştirmenin verdiği zevki ve mücadeleyi seviyorlar. Fakat çok sayıda gencin takımdan ayrılmasında başka nedenler de var. Bir takıma girip girmemeye karar verebilmek için o nedenlerin bilincinde olmalısın. Süleymanın Meselleri 13:16’nın dediği gibi, “her basiretli adam bilgiyle işler.” Bunun için ilerdeki bir makalede bu konu ele alınmaya devam edilecek.

[Sayfa 14’teki pasaj]

‘Spor bursu kazanan en iyi üniversiteli oyuncuların çoğu mezun olamıyor’

[Sayfa 13’teki resim]

Sporcuların popülerliği birçok genci spor takımlarına çekiyor

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş