Küresel Bir Köy Ama Yine de Bölünmüş Durumda
AĞZI olmadığından yiyip içemeyen insanlar hakkındaki öyküleri hiç duydunuz mu? Koku alma yoluyla yaşamlarını sürdürdükleri, çoğunlukla da elma kokladıkları söylenirdi. Kötü bir koku onları öldürebilirdi.
Ayrıca Batı Afrikada yaşayan ve alışverişlerini altınla yapan bir ulus hakkında da masallar vardı. Zamanın bir Portekiz gemisinin kaptanı şunları anlatmıştı: “Mali Krallığının iki yüz fersah ötesinde köpek başlı ve köpek dişli, köpek gibi kuyruklu insanların yaşadığı bir ülke vardır: Bunlar diğer insanları görmek istemediklerinden kimseyle görüşmeyen siyah derili bir halktır.” Bu tür masallar seyahat ve keşif çağından önceki yıllarda kabul edilen garip fikirlere örneklerdir.
Toplumlar Birbirine Yaklaşıyor
Böyle masallar yüzyıllar boyu ciddiye alındı. Fakat kâşifler gezegen üzerinde keşifler yaparken ne elma koklayan ağızsız insanlara ne de köpek başlı insanlara rastladılar. Bugün sınırlarımızın ötesinde oturanlar hakkında gizli kalmış hemen hemen hiçbir şey yoktur. Dünya küresel bir köye dönüşmüştür. Televizyon yabancı ülkeleri ve yabancı insanları oturma odamıza kadar getiriyor. Uçak yolculukları bu ülkeleri birkaç saatte ziyaret etmeyi olanaklı kılıyor ve her yıl milyonlarca insan bunu yapıyor. Kimileri ise ekonomik ya da siyasal nedenlerle göç ediyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun bir raporunda şunlar bildiriliyor: “Dünyanın her tarafında kendi toprağını bırakıp daha iyi bir yaşam arayışıyla göç eden insanların sayısı tarihte görülmemiş ölçüdedir ve daha da artacağı kesindir.” 100 milyon dolayında insan doğduğu ülkeden başka bir ülkede yaşamaktadır.
Ulusların birbirlerine olan ekonomik bağımlılıkları giderek artıyor. Dev bir merkezi sinir sistemine benzeyen küresel bir iletişim ağı da yeryüzünün tüm uluslarını birbirine bağlıyor. Fikir, bilgi ve teknoloji alış-verişi yapıldıkça kültürler birbirleri içinde eriyip kaynaşıyorlar. Bütün dünyada insanlar daha önceleri hiç olmamış derecede birbirlerine benzer şekilde giyiniyor. Dünyanın büyük şehirlerinin hepsinin—polis, lüks oteller, yoğun trafik, mağazalar, bankalar, kirlilik gibi—ortak yanları var. Böylece, dünya toplumları birbirine yaklaştıkça, kimilerinin adlandırdığı gibi, ortak bir dünya kültürünün ortaya çıkışına tanık oluyoruz.
İnsanların Bölünmüş Durumda Kalmasının Nedeni
Fakat toplumlar ve kültürler birbirleriyle kaynaşırken, herkesin birbirine kardeş gözüyle bakmadığı açıkça görülüyor. 2000 yıldan fazla bir zaman önce Yunanlı bir oyun yazarı “herkes yabancıyı suçlamaya hazır” diye yazmıştı. Üzücüdür ki, aynı durum bugün de geçerlidir. Bunun kanıtları gazetelerdeki bağnazlık, yabancı düşmanlığı, “etnik arındırma,” ırk kavgaları, dinsel kargaşa, sivillere yönelik katliamlar, ölüm tarlaları, tecavüz kampları, işkence veya soykırımı haberlerinden kolayca görülüyor.
Elbette, çoğumuz etnik çatışmaların seyrini değiştirmek üzere hemen hemen hiçbir şey yapamayız. Hatta bu çatışmalar belki bizi doğrudan etkilemeyebilir de. Birçoklarımız içinse komşu, iş veya okul arkadaşı olarak ilişkide bulunduğumuz yabancılarla olan iletişim eksikliğinden kaynaklanan sorunlar vardır.
Değişik etnik gruptan insanların çoğu kez birbirlerine güven duymayı ve değer vermeyi zor bulması tuhaf değil mi? Her şey bir yana, biz muazzam bir farklılığın ve sonsuz bir çeşitliliğin olduğu bir gezegende yaşıyoruz. Çoğumuz bol çeşitli gıdanın, müziğin, renklerin, çok sayıda bitki, kuş ve hayvan türünün varlığını takdir ediyoruz. Fakat çeşitliliğe karşı duyduğumuz bu takdiri bizim gibi düşünüp bizim gibi davranmayan insanlara her nasılsa yansıtamıyoruz.
Çokları, insanlar arasındaki çeşitliliğin olumlu yönlerine bakacağı yerde, dikkatlerini farklılıklar üzerinde toplamaya ve bunları çekişme konusu yapmaya eğilimlidir. Bu neden böyledir? Farklı kültürden insanlarla iletişim kurmaya çalışmanın yararı nedir? İletişimi engelleyen duvarları yıkıp bunların yerine nasıl köprüler kurabiliriz? Takip eden makalelerde bu sorular yanıtlanmaya çalışılacaktır.