Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g97 Aralık s. 3-4
  • Sert Sözler, Ezilen Benlikler

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Sert Sözler, Ezilen Benlikler
  • Uyanış!—1997
  • Benzer Malzeme
  • Çocuğunuzu Bebeklikten Başlayarak Eğitin
    Aile Mutluluğunun Sırrı
  • Çocukları Bebeklikten İtibaren Yetiştirmek
    Mutlu Bir Aile Hayatı
  • Bir Sürü Sorun Karşısında Tek Başına
    Uyanış!—2002
  • Ana Babalar, Çocuklarınızı Sevgiyle Eğitin
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2007
Daha Fazla
Uyanış!—1997
g97 Aralık s. 3-4

Sert Sözler, Ezilen Benlikler

“Beyinsiz miskin!”a Japonya’da bir kadın çocukluğunda sık sık suratına tokat gibi çarpılan bu lafları asla aklından çıkaramadı. Bu sözleri kimden duydu? Okuldaki çocuklardan mı? Kardeşlerinden mi? Hayır, kendi öz ana-babasından. Ona böyle bir isim takılmasının kendisini derin şekilde yaraladığını ve bu yüzden sık sık bunalıma düştüğünü söylüyor.

Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan bir adam çocukken babasının eve her gelişinde duyduğu korkuyu ve tedirginliği hatırlıyor. “Arabasının tekerleklerinin garaj yolunda çıkardığı ses hâlâ kulaklarımda, aklıma geldikçe bugün bile kanım donar” diyor. “Kızkardeşim hemen bir yerlere gizlenirdi. Babam tam bir mükemmeliyetçiydi ve sürekli olarak evde yapmamız gereken ufak tefek işleri yeterince iyi yapmadığımızı iddia ederek bize gözdağı verirdi.”

Bu adamın kızkardeşi şunları ekliyor: “Annemin veya babamın beni bir kez bile kucakladıklarını, öptüklerini, ‘Seni seviyorum’ ya da ‘Seninle gurur duyuyorum’ gibi bir laf ettiklerini hatırlamıyorum. Bir çocuğun ‘Seni seviyorum’ sözünü yaşamında bir kez bile duymamış olmasının, ‘Senden nefret ediyorum!’ sözünü her gün duymasından hiçbir farkı yoktur.”

BELKİ bazı kimseler bu çocukların küçükken yaşadıkları sıkıntıların çok önemli olmadığını söyleyebilir. Aslında çocukların sert ve kırıcı sözlerle kötü muameleye maruz kalmaları sık rastlanan bir durumdur. Bunlar sansasyon yaratan gazete başlıklarının ve ilgiyle izlenen magazin programlarının ele aldığı konular değildir. Çocuklara verilen bu zararlar gözle görülmez. Böyle olmakla birlikte eğer ana-baba bu kötü davranışları alışkanlık haline getirirse sonuçlar çok yıkıcı olabilir, hatta etkileri ömür boyu sürebilir.

1951’de beş yaşlarındaki bir grup çocuk üzerinde yapılan ve ana-babaların davranışlarının etkisini konu alan bir araştırmanın devamı olarak 1990 yılında sürdürülen bir çalışmayı gözden geçirelim. Yetiştirilme tarzlarının yaşamdaki uzun vadeli etkilerini anlamak isteyen araştırmacılar şimdi orta yaşlarda olan bu kişilerin birçoğunun izini bulabildiler. Yeni araştırmanın sonuçlarına göre, yaşamlarında büyük zorluklarla karşılaşan, duygusal açıdan dengesiz, evliliklerinde, arkadaşlıklarında ve hatta işlerinde zor dönemler geçiren kişiler, mutlaka fakir, zengin veya belirgin sorunları olan ana-babaların çocukları değildir. Araştırmada böyle kişiler ana-babalarından mesafeli ve soğuk davranışlar gören, çok az ya da hiç sevgi görmeyen çocuklardı.

Bu bulgu, 2.000 yıl önce yazılmış şu gerçeğin yalnızca soluk bir yansımasıdır: “Ey babalar, cesaretten düşmesinler diye, çocuklarınızı incitmeyin (çileden çıkarmayın).” (Koloseliler 3:21) Ana-babaların çocuklarını sözle ve duygusal açıdan incitmeleri onları çileden çıkarır ve sonuçta çocuklar cesaret kırıklığına kapılırlar.

Growing Up Sad adlı kitaba göre yakın zamana kadar doktorlar çocuk depresyonu diye bir şeyin olmadığını düşünüyorlardı. Fakat geçen zaman ve yaşananlar bunun tersini kanıtladı. Yazarların öne sürdüğü gibi, bugün çocuk depresyonunun varlığı ve buna oldukça sık rastlandığı kabul ediliyor. Ana-baba tarafından reddedilme ve kötü davranışlar görme bu depresyonun nedenleri arasında bulunuyor. Yazarlar şöyle açıklıyor: “Bazı vakalarda ana-babalar çocuklarını bir aşağılama ve eleştiri yağmuruna tutuyor.” Başka durumlarda ise ana-baba çocuk ilişkilerinde sadece bir boşluk vardır: ana-babalar çocuklarına sevgilerini hiç göstermiyor . . . . Bu durum böyle ana-babaların çocukları için özellikle acı sonuçlar doğuruyor, çünkü bir bitki için güneşle su neyse, bir çocuk ve bir yetişkin için de sevgi odur.

Ana-babalar sevgilerini net ve kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gösterebilirlerse, bu sayede çocuklar çok önemli bir şeyi, kendilerinin sevilmeye layık ve değerli olduklarını öğrenmiş olurlar. Birçok kimse bunu küstahlık, kendini başkalarından daha çok sevme olarak algılar. Fakat bu bağlamda kastedilen bu değildir. Bir yazar kitabında konuyla ilgili şunları yazıyor: “Bir çocuğun kendisi hakkındaki görüşü, ileride hangi arkadaşları seçeceğini, başkalarıyla nasıl geçineceğini, ne tip biriyle evleneceğini ve ne derece verimli biri olacağını etkileyecektir.” Mukaddes Kitap ikinci büyük emir olarak “Komşunu kendin gibi seveceksin” diyerek birisinin kendisi hakkında bencil olmayan tarzda dengeli bir görüş taşımasının ne derece önemli olduğunu belirtiyor.—Matta 22:38, 39.

Normal bir ana veya babanın, çocuklarının özsaygısı gibi önemli ve kırılgan bir değeri yıkmak isteyeceğini düşünmek zordur. O halde böyle olaylara neden bu kadar sık rastlıyoruz? Ve bu nasıl önlenebilir?

[Dipnot]

a Japoncası, noroma baka!

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş