Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g98 Mart s. 4-8
  • 20. Yüzyılda Salgın Hastalıklar

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • 20. Yüzyılda Salgın Hastalıklar
  • Uyanış!—1998
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Eski Hastalıklar Daha Öldürücü Oluyor
  • Hastalık Ve Yoksulluk
  • Yeni Keşfedilen Hastalıklar
  • Mikrobun Lehindeki Etkenler
  • Mikropların Öcü
    Uyanış!—1996
  • Bulaşıcı Hastalıklar—Önlenebilir Bir Felaket
    Uyanış!—2001
  • Hastalıklar—Bir Gün Sona Erecek mi?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1984 (Dinsel Seri 37-47)
  • Dayanıklı Mikroplar Nasıl Yeniden Ortaya Çıkıyorlar?
    Uyanış!—2003
Daha Fazla
Uyanış!—1998
g98 Mart s. 4-8

20. Yüzyılda Salgın Hastalıklar

ON DÖRDÜNCÜ yüzyılda Avrupa’yı kasıp kavuran Kara Ölüm birçoklarının kehanetinin aksine dünyanın sonuyla sonuçlanmadı. Günümüzdeki salgınlar ve hastalıklar, Mukaddes Kitabın “son günler” olarak adlandırdığı dönemde yaşadığımızı mı gösteriyor?—II. Timoteos 3:1.

‘Kesinlikle değil,’ diye düşünebilirsiniz. Tıbbi ve bilimsel ilerlemeler, şimdi hastalıkları insanlık tarihinin herhangi bir dönemindekinden daha iyi anlamamıza ve onlarla mücadele etmemize katkıda bulunmuşlardır. Tıp bilimiyle uğraşanlar hastalıklara ve onlara neden olan mikroplara karşı güçlü silahlar olan geniş bir antibiyotik ve aşı yelpazesi geliştirmişlerdir. Hem hastanede sağlanan bakımda hem de suyun arıtılması, sağlık koruması ve yiyeceklerin hazırlanması konularında kaydedilen gelişmeler enfeksiyon hastalıklarına karşı sürdürülen savaşta yardımcı olmuşlardır.

Birkaç onyıl önce, birçokları bu savaşın neredeyse bittiğini düşünüyordu. Çiçek hastalığı yok edilmişti ve başka birçok hastalığın yok edilmesi hedeflenmişti. Sayısız illetin üstesinden gelinmesinde ilaçlar etkili oluyordu. Sağlık uzmanları geleceğe iyimserlikle bakıyorlardı. Enfeksiyon hastalıkları yenilecekti; zaferler peşpeşe gerçekleşecekti. Tıp bilimi galip gelecekti.

Fakat böyle olmadı. Bugün enfeksiyon hastalıkları sırf 1996 yılında 50 milyondan fazla insanın ölümüne yol açarak dünyadaki başlıca ölüm nedeni olmaya devam etti. Gelecekle ilgili giderek artan kaygı geçmişteki iyimserliğin yerini almıştır. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) bir yayını olan The World Health Report 1996 şu uyarıda bulunuyor: “Geçen onyıllarda insan sağlığını daha iyi duruma getirme yönünde kaydedilen gelişmelerin çoğu şimdi tehlikededir. Enfeksiyon hastalıkları konusunda küresel bir krizin eşiğinde bulunmaktayız. Hiçbir ülke güvenli değildir.”

Eski Hastalıklar Daha Öldürücü Oluyor

Kaygının nedenlerinden biri, bir zamanlar yenildikleri sanılan iyi bilinen hastalıkların daha öldürücü ve iyileştirilmesi daha zor biçimlerle dönüş yapmasıdır. Bir zamanlar, gelişmiş ülkelerde hemen hemen tamamen kontrol altında olan bir hastalık olarak görülen tüberküloz bunun bir örneğidir. Fakat tüberküloz yok olmadı; şu anda her yıl yaklaşık üç milyon insanı öldürüyor. Denetim yöntemleri geliştirilmezse, 1990’lı yıllarda yaklaşık 90 milyon insanın bu hastalığa yakalanması beklenebilir. İlaçlara karşı dirençli olan tüberküloz birçok ülkede yayılıyor.

Sıtma, yeniden ortaya çıkan hastalıklara başka bir örnektir. Kırk yıl önce doktorlar sıtmayı hızla yok edeceklerini ümit ediyorlardı. Bugün bu hastalık her yıl yaklaşık iki milyon insanı öldürüyor. Sıtma 90’dan fazla ülkede endemik, yani her zaman mevcut bir hastalık olup dünya nüfusunun yüzde 40’ını tehdit etmektedir. Sıtma parazitlerini taşıyan sivrisinekler haşere ilaçlarına karşı direnç kazanmışlardır ve parazitler de ilaçlara karşı o kadar dirençli oldular ki, doktorlar bazı sıtma türlerinin yakında iyileştirilemeyeceğinden korkuyorlar.

Hastalık Ve Yoksulluk

Onlarla mücadele etmek için etkili silahlar bulunmasına rağmen amansızca ölüm saçmaya devam eden başka hastalıklar da var. Örneğin, beyin-omurilik menenjitini ele alalım. Menenjiti önleyen aşılar ve iyileştiren ilaçlar var. 1996’nın başlarında Sahra çölünün güneyindeki Afrika ülkelerinde bir salgın yaşandı. Büyük olasılıkla bu konuda fazla bir şey duymamışsınızdır; oysa, bu salgın 15.000’den fazla insanın ölümüne neden oldu ve ölenlerin çoğu yoksul, çoğu da çocuktu.

Zatürree de dahil olmak üzere, alt solunum yolları enfeksiyonları her yıl çoğu çocuk dört milyon insanı öldürüyor. Kızamık her yıl bir milyon, boğmaca da her yıl 355.000 çocuğu öldürüyor. Bu ölümlerin çoğu ucuz aşılarla önlenebilirdi.

Her gün yaklaşık 8.000 çocuk ishalin yol açtığı su kaybından ölüyor. Bu ölümlerin hemen hemen hepsi uygun sağlık koruması sağlanarak veya temiz içme suyu ya da ağızdan rehidratasyon solüsyonu kullanılarak önlenebilirdi.

Bu ölümlerin çoğu yoksulluğun yaygın olduğu, gelişmekte olan ülkelerde meydana geliyor. Yaklaşık 800 milyon insan—dünya nüfusunun önemli bir kısmı—sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. The World Health Report 1995 şöyle dedi: “Dünyanın en büyük katili ve bozuk sağlığın ve ıstırabın en büyük nedeni Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırmasının hemen hemen en sonunda sıralanıyor. Kod numarası, Z59,5’tir—aşırı yoksulluk.”

Yeni Keşfedilen Hastalıklar

Yakın geçmişte belirlenen, yeni hastalıklar da var. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) geçenlerde şu açıklamayı yaptı: “Son 20 yıl boyunca yüz milyonlarca insanın sağlığını tehdit eden en az 30 yeni hastalık çıktı. Bu hastalıklardan birçoğunun tedavisi, sağaltımı veya aşısı yoktur ve onları önleme veya denetleme olanağı sınırlıdır.”

Örneğin, HIV ve AIDS’i ele alalım. Yaklaşık 15 yıl önce bile bilinmeyen bu hastalıklar şimdi her kıtada insanları etkiliyor. Şu anda yaklaşık 20 milyon yetişkin HIV taşıyıcısıdır ve 4,5 milyondan fazla kişide AIDS başgösterdi. Human Development Report 1996 adlı yayına göre, AIDS şimdi Avrupa ve Kuzey Amerika’da 45 yaşın altındaki yetişkinlerin başlıca ölüm nedenidir. Dünya çapında her gün 6.000 kadar insana bulaşıyor—her 15 saniyede bir kişi. Tahminler AIDS vakalarının sayısının hızla çoğalmaya devam edeceğini gösteriyor. ABD’nin bir resmi dairesine göre, AIDS’ten en çok etkilenen Afrika ve Asya milletlerinde ortalama ömür süresinin 2010 yılına kadar 25’e düşmesi bekleniyor.

AIDS benzeri olmayan bir hastalık mıdır, yoksa benzer veya daha da kötü yıkım getiren başka hastalıklar salgın hale gelebilir mi? WHO şöyle yanıtlıyor: “Kuşkusuz, henüz bilinmeyen fakat yarının AIDS’i olma potansiyeline sahip olan hastalıklar pusuda bekliyor.”

Mikrobun Lehindeki Etkenler

Sağlık uzmanları neden gelecekte olabilecek salgınlar yüzünden endişe duyuyor? Bunun bir nedeni, kentlerin büyümesidir. Yüz yıl önce dünya nüfusunun sadece yüzde 15’i kentlerde yaşıyordu. Oysa, yapılan tahminlere göre 2010 yılına kadar dünyadaki insanların yarısından fazlası kentsel bölgelerde ve özellikle daha az gelişmiş ülkelerin megakentlerinde yaşayacak.

Enfeksiyon yapıcı organizmalar nüfusun yoğun olduğu bölgelerde verimli bir ortam buluyor. Bir kentte iyi evler, yeterli atıksu ve su şebekeleri ve iyi sağlık hizmetleri varsa salgın hastalık riski azalır. Fakat en hızlı büyüyen kentler, yoksul ülkelerdekilerdir. Bazı kentlerde her 750 veya daha fazla kişiye sadece bir tuvalet düşüyor. Birçok kentsel bölge iyi evlerden, güvenli içme suyundan, tıbbi tesis ve olanaklardan da yoksundur. Yüz binlerce insanın berbat koşullarda, yığınlar halinde yaşadığı yerlerde hastalık bulaşma riski çok artar.

Bu, geleceğin salgınlarının sadece aşırı kalabalık, yoksullukla boğuşan megakentlerin sorunu olacağı anlamına mı geliyor? Archives of Internal Medicine adlı dergi şu yanıtı veriyor: “Aşırı yoksulluk, ekonomik çaresizlik ve bunların getirdiği sonuçları barındıran bölgelerin, enfeksiyonların gelişmesi ve insan ailesinin geri kalan kısmının teknolojisini yenmek açısından en elverişli ortamlar olduğunu gerçekten anlamalıyız”

Hastalığı bir bölgede tutmak kolay değildir. Sayısız insan yolculuk etmektedir. Her gün yaklaşık bir milyon insan uluslararası sınırlardan geçiyor. Her hafta bir milyon kişi yoksul ve zengin ülkeler arasında gidip geliyor. İnsanlar yolculuk ettikçe, ölüm saçan mikroplar onları takip ediyor. The Journal of the American Medical Association şunları söylüyor: “Hastalığın herhangi bir yerde patlak vermesi şimdi çoğu ülke için, özellikle de uluslararası yolculuklar açısından önemli merkezler konumunda olan ülkeler için bir tehdit olarak algılanmalı.”

Böylece, 20. yüzyıldaki tıbbi ilerlemelere rağmen, salgın hastalıklar çok sayıda insan öldürmeye devam ediyor ve birçokları en kötü şeylerin henüz önümüzde olmasından korkuyor. Fakat Mukaddes Kitap gelecekle ilgili ne diyor?

[Sayfa 4’teki pasaj]

Enfeksiyon hastalıkları sırf 1996 yılında 50 milyondan fazla insanın ölümüne yol açarak dünyadaki başlıca ölüm nedeni olmaya devam etti

[Sayfa 6’daki çerçeve]

Antibiyotiklere Karşı Direnç

Antibiyotiklere karşı direnç kazandıkları için birçok enfeksiyon hastalığının iyileştirilmesi gittikçe zorlaşıyor. Bu şöyle oluyor: Bakteriler bir kişiyi enfekte ettiklerinde, genetik özelliklerini soylarına geçirerek sürekli çoğalırlar. Her yeni bakterinin oluşumunda mutasyon—yeni bakteriye yeni bir özellik kazandıracak hafif bir kopya hatası—olasılığı var. Bir bakterinin bir antibiyotiğe karşı direnç kazanacak şekilde mutasyon geçirme olasılığı son derece küçüktür. Fakat bakteriler milyarlara varan sayıda türerler; bazen bir saat içinde üç kuşak meydana getirirler. Böylece, düşük olasılık gerçeğe dönüşüyor—arada bir, antibiyotikle öldürülmesi zor bir bakteri meydana geliyor.

Dolayısıyla, enfekte olan kişi bir antibiyotik kullandığında, dirençli olmayan bakteriler yok olur ve kişi herhalde kendini daha iyi hisseder. Ancak, dirençli bakteriler hayatta kalır. Fakat artık diğer mikroplarla besin ve alan için rekabete girmelerine gerek yoktur. Sınırsız çoğalabilirler. Tek bir bakteri bir günde 16 milyondan fazla bakteri olana kadar çoğalabildiğinden, kişinin tekrar hastalanması uzun sürmez. Oysa, kişi şimdi bakteriyi öldürmesi gereken ilaca karşı dirençli olan bir bakteri türüyle enfekte olmuştur. Bu bakteriler başka insanları da enfekte edebilir ve zamanla mutasyon geçirip başka antibiyotiklere karşı da direnç kazanabilir.

Archives of Internal Medicine dergisindeki bir başyazı şöyle diyor: “Şu anda sahip olduğumuz tedavi edici silahlara karşı bakteri, virüs, mantar ve parazit direncinin hızla gelişmesi, insanın mikroplar dünyasıyla savaşını kaybedip kaybetmeyeceğini değil, ne zaman kaybedeceğini merak etmemize neden oluyor.”—İtalikler tarafımızdan.

[Sayfa 7’deki çerçeve]

1976’dan Sonraki Bazı Yeni Enfeksiyon Hastalıkları

Vakaların İlk Olarak

Belirlendiği Görüldüğü Veya İlk

Yıl Hastalığın Adı Olarak Belirlendiği Yer

1976 Lejyoner hastalığı ABD

1976 Kriptosporidiyoz ABD

1976 Kanamalı Ebola ateşi Zaire

1977 Hantaan virüsü Kore

1980 Hepatit D (Delta) İtalya

1980 İnsana özgü T hücreli lenfotropik virüs 1 Japonya

1981 AIDS ABD

1982 E. Koli 0157:H7 ABD

1986 Deli dana hastalığı* İngiltere

1988 Salmonella enteriti PT4 İngiltere

1989 Hepatit C ABD

1991 Kanamalı Venezuela ateşi Venezuela

1992 Kolera 0139 Hindistan

1994 Kanamalı Brezilya ateşi Brezilya

1994 İnsanlara ve atlara özgü morbillivirüs Avustralya

*Sadece hayvanlarda görüldü.

[Tanıtım notu]

Kaynak: WHO

[Sayfa 8’deki çerçeve]

Eski Hastalıklar Geri Dönüyor

Tüberküloz: Bu onyılda yaklaşık 30 milyon insanın tüberkülozdan ölmesi bekleniyor. Bu hastalık geçmişte yeterince tedavi edilmediği için, ilaçlara dirençli tüberküloz şimdi küresel bir tehdittir. Bazı türler, eskiden bakterileri kesinlikle öldüren ilaçlara karşı bağışıklık kazandılar.

Sıtma: Bu hastalık her yıl yaklaşık 500 milyon insanı etkileyip 2 milyon kişiyi öldürüyor. İlaçların bulunamaması veya yanlış kullanılması hastalığın kontrol altına alınmasını engellemiştir. Sonuç olarak, sıtma parazitleri bir zamanlar kendilerini öldüren ilaçlara karşı direnç kazandılar. Haşere ilaçlarına dirençli sivrisinekler, sorunu daha da karmaşık bir hale getiriyor.

Kolera: Kolera çoğunlukla salgınların daha yaygın ve daha sık olduğu Afrika’da her yıl 120.000 kişiyi öldürüyor. Onlarca yıl Güney Amerika’da bilinmeyen kolera 1991’de Peru’yu vurdu ve o zamandan itibaren kıtada yayıldı.

Dang: Sivrisineklerin bulaştırdıkları bu hastalık her yıl tahminen 20 milyon kişiyi etkiliyor. 1995 yılında Latin Amerika ve Karayipler’de son 15 yılın en kötü salgını oradaki en az 14 ülkeyi etkisi altına aldı. Kentlerin büyümesi, dang taşıyan sivrisineklerin yayılması ve enfekte olan çok sayıda kişinin yolculuk etmesi nedeniyle dang salgınları çoğalıyor.

Difteri: 50 yıl önce başlayan toplu aşı kampanyaları yüzünden bu hastalık sanayileşmiş ülkelerde son derece seyrekleşmişti. Oysa, 1990’dan itibaren difteri salgınları Doğu Avrupa ve eski Sovyetler Birliğinin 15 ülkesini kasıp kavurdu. Hastalığa yakalanan her 4 kişiden neredeyse biri öldü. 1995 yılının ilk yarısında yaklaşık 25.000 vaka bildirildi.

Hıyarcıklı veba: 1995 yılı boyunca Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) en az 1.400 veba vakası bildirildi. Amerika Birleşik Devletlerinde ve başka yerlerde bu hastalık onlarca yıldan beri vebanın görülmediği bölgelere yayılmıştır.

[Tanıtım notu]

Kaynak: WHO

[Sayfa 5’teki resim]

Sağlık alanındaki ilerlemelere rağmen, tıp bilimi enfeksiyon hastalıklarının yayılmasını önleyemedi

[Tanıtım notu]

WHO fotoğrafı J. Abcede tarafından

[Sayfa 7’deki resim]

İnsanların berbat koşullarda, yığınlar halinde yaşadığı yerlerde hastalıklar kolayca yayılır

[Sayfa 8’deki resim]

Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan yaklaşık 800 milyon kişi sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş