Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g98 Nisan s. 19-24
  • “Müşteri Her Zaman Haklıdır”

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • “Müşteri Her Zaman Haklıdır”
  • Uyanış!—1998
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Yoksul Bir Geçmiş
  • Hüzünlü Geçen Bir Çocukluk
  • Evlilik Hayatımı Değiştiriyor
  • Zenginliğe Rağmen Ciddi Sorunlar
  • Dualarıma Cevap
  • Gerçek Mutluluğun Farkına Varıyorum
  • Ölümüne Dek Sadık Kaldı
  • Ruhi Hedefleri Koruyoruz
  • Dinlediğim İçin Minnettarım
  • Yoksul Bir Başlangıç, Zengin Bir Son
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (İnceleme)—2018
  • Sekiz Çocuğumu Yehova’nın Yolunda Yetiştirmek Zor, Ama Sevinç Vericiydi
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2006
  • Sonunda Ailemiz Birleşti!
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2006
  • ‘Tanrı’nın Sözü Etkilidir’
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2002
Daha Fazla
Uyanış!—1998
g98 Nisan s. 19-24

“Müşteri Her Zaman Haklıdır”

WEI TUNG CHIN TARAFINDAN ANLATILMIŞTIR

Kocam bana “kapıları çalıp duran şu dindar insanlara” kulak asmamamı söylerdi. Bu yüzden Yehova’nın Şahitleri kapımıza geldiğinde, ilgilenmediğimizi söylerdim. Fakat o bana, “müşteri her zaman haklıdır,” da demişti; bu nedenle bir Şahit Red Dragon adlı restoranımıza gelip benimle dini hakkında konuştuğunda, onu dinlemem gerektiğini düşündüm.

EŞİM, Tong Y., Cleveland’da (Ohio) St. Clair bulvarındaki Red Dragon (Kızıl Ejder) adlı Çin lokantasının sahibiydi. Evlendikten sonra, orada bana “Müşteri her zaman haklıdır,” parolasını öğretmişti.

T.Y., New York Üniversitesine gitmek üzere Amerika’ya gelmişti. 1927’de mezun olduktan sonra, New York’un Times Square bölgesindeki bir restoranda işe başladı. Yemek pişirme olanaklarının sınırlı olduğu market tezgâhlarında ayaküstü bir şeyler yiyen insanları gözledi. Bunun üzerine aklına, onlara sıcak chow mein, yani doğranmış sebze, et ve erişteyle yapılan bir Çin yemeği satma fikri geldi.

Çok geçmeden, Greenwich Village’da açtığı küçük lokanta çok iyi iş yapmaya başladı. 1932’de işyerini Cleveland’a (Ohio) taşıdı ve 200 kişilik Red Dragon’u açtı. Eylül 1932’de bir Cleveland gazetesi şu haberi yazdı: “Tong Y. Chin, Amerika’nın doğu kesiminin her yerinde milyonların damak zevkine hitap eden bir hizmet sunduktan sonra, Büyük Göller bölgesini ele geçirerek Cleveland’ı, beş yıl içinde geliştirip yılda bir milyon dolarlık bir iş haline getirdiği ‘taze chow mein’ endüstrisinin Orta Batıdaki ilk ileri karakolu yaptı.”

T.Y. ile tanışmamızı anlatmadan önce, yaşamıma büyük ölçüde yön veren, Çin’de geçen büyüme dönemimden söz edeyim.

Yoksul Bir Geçmiş

İlk hatırladıklarım, annemin yiyecek bulmak için Kıta Çin’indeki küçük köyümüzden çıkışını izleyişimdir. Ana-babam öylesine yoksuldu ki, çocuklarından bazılarını evlatlık vermek zorunda kalmışlardı. Bir gün, ben yalnızca iki ya da üç yaşındayken, babam gözlerinde o bildik ifadeyle eve döndü. ‘Bana kötü bir haber verecek,’ diye düşündüm.

Kısa süre sonra, annem elimden tuttu, çeltik tarlalarının arasından geçen dar ve çamurlu bir yol boyunca, her iki yandaki suya düşmemeye dikkat ederek yürüdük. Bir evde durduk, annem orada güleryüzlü bir kızla konuştu; sonra asık yüzlü, sert görünüşlü bir genç kızın olduğu bir başka eve geldik. Bu kızları daha önce gördüğümü hatırlamıyorum. Onlar benim ablalarımmış. Benimle vedalaşırlarken, birbirimizi bir daha asla göremeyeceğimizi sezmiştim.

Yürürken, annem durmadan konuşarak bana kendisi, babam, erkek ve kız kardeşlerim hakkında bir şeyler anlattı. Annemin şefkat ve hüzün dolu bakışları hâlâ gözlerimin önünde. Gideceğimiz yere vardığımızda, bir terslik var gibiydi. Evin kasvetli ve hüzün veren bir görünüşü vardı. Burası benim yeni evimdi. Uyumak istemiyordum, fakat annem ve üvey ana-babam beni uyuttular. Çok geçmeden daldım, uyandığımda annem gitmişti. Onu bir daha hiç görmedim.

Hüzünlü Geçen Bir Çocukluk

Şimdi evde yeterli yiyecek olmakla birlikte çok az sevgi vardı, için için ağlıyordum. Her sabah ağlayarak uyanıyordum. Annemi ve onunla kalan ağabeyimi özlüyordum. Sık sık intiharı düşündüm. Yeterince büyüdüğümde okula gitmeyi çok istedim, fakat üvey ana-babam iş yapmam için beni evde tuttular.

Ben 9 yaşındayken, uzağa, Şanghay’a taşındık. “Artık alışveriş yapıp yemek pişirecek kadar büyüdün” dediler. Böylece günlük işlerime bu görevler de eklendi. Üvey ana-babam her gün üç öğünlük yiyecek almama yetecek kadar para veriyordu. Pazaryerine giderken dilencilerin yanından geçerdim, onların haline üzülürdüm, çünkü açtılar. Böylece onlara bir iki madeni para verip kalan parayla gerekli yiyecekleri almayı becerirdim.

Okula gidip bir şeyler öğrenmeyi ne kadar istemiştim! Üvey ana-babam, “Altı ay sonra seni okula yazdıracağız,” diye söz verdiler. Söyledikleri süre geçti, “altı ay sonra” dediler. Zamanla, okula hiç gönderilmeyeceğimi anladım. Umutlarım paramparça olmuştu. Evdeki herkesten nefret etmeye başladım. Sık sık kendimi banyoya kilitleyip dua ederdim. Birçok tanrıya inanıyorsak da, her nasılsa, esas olan, diğer hepsinden daha güçlü bir Tanrı’nın var olduğunu biliyordum. Bu yüzden O’na dua eder, şöyle derdim: “Neden bu kadar çok acı ve üzüntü var?” Bu yıllarca benim duam oldu.

Evlilik Hayatımı Değiştiriyor

O günlerde Çin’de çöpçatanlık yaygındı. T.Y.’nin üniversitedeki arkadaşlarından Çin’e dönen biri ona şunları yazmıştı: “30 yaşını geçtin ve hâlâ evlenmedin.” Sonra benden söz edip şunları ekledi: “18 yaşında; güzel bir yüzü var, kişiliği de ondan aşağı kalmaz. . . . . Tong Y. Chin, senin yerinde olsam ciddi ciddi düşünürdüm.” Arkadaşı mektuba bir de fotoğraf eklemişti.

T.Y. beni evlat edinen aileye şunları yazdı: “Saygıdeğer kızınızın fotoğrafını gördüm. Eğer görüştükten ve birlikte vakit geçirdikten sonra yüreklerimizde sevgi kıvılcımları oluşursa, onunla evlenmek isterim.” T.Y. Şanghay’a geldi ve buluştuk. Benim için fazla büyük olduğunu düşünmeme rağmen, en azından evden ayrılmama yarayacağı için evlenmeye karar verdim. Böylece 1935’te evlendik ve hemen Amerika’ya gitmek üzere gemiye bindik. Cleveland’a gelişim böyle oldu.

Zenginliğe Rağmen Ciddi Sorunlar

Başlangıçta, kocamla aramızda iletişim sorunumuz vardı. O Çin lehçelerinden birini, Kanton dilini konuşuyordu, bense bir diğerini, Şanghay lehçesini konuşuyordum. Sanki iki farklı dil konuşuyorduk. Ayrıca İngiliz dilini ve yeni âdetleri de öğrenmek zorundaydım. Yeni işim neydi dersiniz? Her zaman müşterilerini memnun etmeye çalışan, çekici, nazik bir restoran sahibesi olacaktım. Evet, “Müşteri her zaman haklıdır” sözünü aklımda tutmalıydım.

Kocamla birlikte günde 16 ya da daha fazla saat durmadan çalışıyordum, çoğu kez de hamileydim. İlk kızımız Gloria 1936’da doğdu. Ondan sonra, dokuz yıl içinde üç oğlan ve üç kız daha olmak üzere altı çocuk doğurdum, bir tanesi bir yaşında öldü.

Bu arada, T.Y. birçok restoran ve gece kulübü işletmeye başladı. Eğlence dünyasındaki kariyerlerine buralarda başlayan Keye Luke, Jack Soo ve Kaye Ballard gibi bazı kişiler daha sonra birer şöhret oldular. Ayrıca, ürettiğimiz Çin yemekleri geniş bir pazar edinerek meşhur oldu.

T.Y., 1930’ların ortalarına gelindiğinde artık chow mein kralı olarak biliniyordu. O aynı zamanda Çinli Tüccarlar Birliğinin başkanıydı ve Çin üzerine konferanslar veriyordu. Ben çok sayıda hayır işiyle, sosyal faaliyetle, kent ve cemiyet işleriyle ilgileniyordum. Toplumsal olaylarda görünmek ve gösteri yürüyüşlerine katılmak yaşamımın bir parçası olmuştu. Resimlerimiz ve isimlerimiz Cleveland gazetelerinde sıkça görülüyordu, adeta tüm yaptıklarımız ve söylediklerimiz—iş girişimlerimizden ve gezilerimizden tutun, benim ayakkabı numarama kadar her şey—haber oluyordu!

Japon hava kuvvetleri 1941’de Pearl Harbor’u bombalayınca Amerika Birleşik Devletleri Japonya’ya karşı savaşa girdi. Doğulu olduğumuzdan önyargıyla karşılaştık. Savaştan önce bile, güzel bir semtteki büyük evimiz inşa edilirken ölüm tehdidi içeren mektuplar aldık. Ancak ev tamamlandı ve çocuklarımızı orada büyüttük.

Böylece, güzel, geniş bir evim, saygın bir kocam ve ailem, hatta güzel giysilerim ve mücevherlerim vardı. Yine de mutluluk benden hep kaçıyordu. Neden böyleydi? Bir kere, aile hayatımız yok denecek kadar azdı. Her sabah çocukları okula yollamak için kalkmayı başardığım halde genellikle onların yatma saatinde biz hâlâ işte oluyorduk. Evde onların günlük ihtiyaçlarıyla bir bakıcı ilgileniyordu.

Budacı inanca sahiptik, ancak dinimizin tanrıları bana hiçbir teselli sağlamıyordu. T.Y., büyük oğlumla birlikte evin içinde dolaşıp putların önünde mumlar yakar, tanrıların yemesi için yiyecekler koyardı. Fakat tanrılar hiçbir zaman yiyecekleri yemezlerdi, böylece daha sonra onları yeme zevki çocukların olurdu.

Sonunda bitkin düşüp hiçbir çıkış yolu da bulamadığımdan, ailemin bensiz daha iyi durumda olacağı sonucuna vardım. Tam bir ruhsal çöküntü içindeydim ve yaşamıma son vermeye çalıştım. Şükür ki, hastaneye yetiştirildim ve iyileştim.

Dualarıma Cevap

Bir süre sonra, 1950’de, güzel beyaz saçları olan bir hanım eşiyle birlikte restoranımıza girdi. Onları karşılayıp rahat ettirmeye çalışırken bana Tanrı’dan söz etti. İlgilenmedim. Yehova’nın Şahitleri evimize gelip benimle konuşmaya çalışmışlardı, fakat her zaman onları konuşmalarına fırsat vermeden kovmuştum. Ancak restoranda durum farklıydı—“Müşteri her zaman haklıdır!”

Helen Winters adlı hanım Mukaddes Kitaba inanıp inanmadığımı sordu. “Hangi Mukaddes Kitap?” diye yanıt verdim, “O kadar çok var ki!” Her gelişinde kendi kendime, ‘İşte şu baş belası gene geldi!’ diye düşünürdüm. Fakat o nazik ve sebatkârdı. Acının ve kederin artık olmayacağı bir cennet yeryüzüyle ilgili söyledikleri kulağa gerçekten hoş geliyordu.—II. Petrus 3:13; Vahiy 21:3, 4.

Ziyaretlerinden birinde, İbadet Salonundaki ibadetler için bir davetiye bıraktı ve davetiyenin arka yüzündeki, Tanrı’nın Gökteki Krallığının getireceği nimetleri anlatan kısa mesaja dikkat çekti. Sonradan ona bakıp ‘Keşke gerçek olabilseydi!’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Mukaddes Kitabı benimle evde incelemeyi önerdi; sonunda razı oldum.

Her hafta, hepimiz, o zamanlar yaşları 5 ile 14 arasında olan altı çocuğum ve Helen, tetkik için masamızın etrafına toplanırdık. Bazen çocuklar ilgilerini kaybetmiş görünürlerdi, bu yüzden çoğu kez Helen’e acırdım. Salondaki ibadetlere 1951’de katılmaya başladık. Öğrenmekte olduğum şeyin dualarımın cevabı olduğunu çok geçmeden fark ettim. Böylece İngilizce okumayı iyice öğrenmeye ihtiyacım olduğuna karar verdim, bu benim için büyük bir zorluktu.

Gerçek Mutluluğun Farkına Varıyorum

Kısa sürede bilgi açısından hızla gelişmeye başladım ve yaşamımı Yehova Tanrı’ya vakfettim. Sonra, 13 Ekim 1951’de Washington, D.C.’deki bir büyük kongrede en büyük iki çocuğum olan Gloria ve Tom ile birlikte vaftiz edildim. Hayatım ilk kez bir anlam kazanmıştı. Bu, en mutlu yıllarımın başlangıcıydı.

Tüm yaşamım boyunca başka insanlara hizmet etmiştim, şimdiyse her şeyden önce Yaratıcımıza hizmet etme kararındaydım! Gökteki Krallık mesajını dinleyen herkesle paylaşmaya başladım. Aynı zamanda, ibadetlerde hazır bulunmanın ve Tanrı’nın Sözündeki harikulade şeyler hakkında başkalarıyla konuşmanın önemini çocuklarımın zihnine iyice yerleştirmeye çalıştım.

Cemaat Kitap Tetkikleri için evimizi açmaya 1953’te başladık. Yaklaşık 45 yıl geçti ve tetkik hâlâ bizde yapılıyor. Bu, tüm o yıllar boyunca ailemize muazzam bir ruhi yardım sağladı.

Ruhi yönden etkin durumda kalıp bu arada restoran işimizi sürdürmek gerçekten zorlu bir uğraş gerektiriyordu. Yine de, birçok kişinin Mukaddes Kitabı incelemesine yardım edebildim. Bunlardan bazıları Mukaddes Kitap hakikatini kabul etti ve öncü ya da o zamanki adıyla dolgun vakitli hizmetçi oldu. 1950’li yıllar boyunca dört küçük çocuğumuz yaşamlarını Yehova’ya vakfedip vaftiz edildiler. T.Y. Mukaddes Kitapla ilgilenmiyordu, yine de bizi arabayla ibadetlere getirip götürüyordu. Ona vaaz etmemeye, yalnızca eve dönerken ibadette hoşumuza giden bir iki noktayı aramızda konuşmaya karar verdik.

O sırada, T.Y. sık sık Amerika Birleşik Devletlerinin dört bir yanındaki şehirlere iş gezileri yapıyordu. Teşkilatın Brooklyn’deki (New York) bürosuna telefon edip durumumuzu açıkladım. Teşkilatın o zamanki mali sekreteri olan Grant Suiter bizi New York’ta bulunduğumuz sırada tesisleri gezmeye davet etti. T.Y. özellikle mutfağın temizliğinden çok etkilendi; mutfak o sırada 500 kişiyi doyurmak üzere düzenlenmişti.

Ziyaretimiz sırasında Russell Kurzen’le tanıştık; o daha sonra T.Y.’ye bir Mukaddes Kitap postaladı ve T.Y. kitabı bitirene kadar her gece okudu. Sonra, Yehova’nın Şahitlerinin 1958’de New York’ta yapılan uluslararası kongresinde kocam vaftiz edildi! O sırada Teşkilatın merkezindeki Beytel ailesinin bir mensubu olan en büyük oğlumuzun programın küçük bir kısmında yer alması bizim için sürpriz oldu.

Ölümüne Dek Sadık Kaldı

T.Y. ve ben sık sık birlikte evden eve hizmetine katıldık. Kocamın gözleri zayıflamaya başlayınca düzenli olarak sokakta şahitlik hizmetine katıldık. The Cleveland Press “Red Dragon’da Din Değişikliği” başlığını atarak, yoldan geçen birine dergiler sunarken çekilmiş resmimizi koydu. Yazıda nasıl Şahit olduğumuzun öyküsü anlatılıyordu. Sırası gelmişken Red Dragon isminin Chin’s Restaurant şeklinde değiştirildiğini de belirteyim.

Kocam ve ben yıllarca dünyanın her yerinden pek çok iman kardeşimizi restoranımızda ağırladık. Teşkilatın yasal kurumunun başkanı olarak hizmet eden Birader Fred Franz’ın öğüdünü aklımızdan hiç çıkarmadık. Bizi ziyaret ettiğinde ısrarla şu teşvikte bulunmuştu: “Sadık olun, Yehova’nın Teşkilatına sıkıca yapışın.”

T.Y. 1970’lerin başlarında birkaç kez felç geçirdi ve 20 Ağustos 1975’te öldü. Yerel bir gazete geniş bir ölüm haberi yayımladı ve hizmette dergi sunarken çekilmiş bir fotoğrafını koydu. Birlikte geçirdiğimiz son yıllar en güzelleriydi. Chin’s Restaurant 60 yılı aşan bir faaliyet döneminden sonra, Nisan 1995’te kapandı. Bazıları için bu bir çağın sonu gibiydi.

Ruhi Hedefleri Koruyoruz

Bir zamanlar arzumuz üç oğlumuzun aile işimizi devralmasıydı. Ancak, bu arzumuz değişti; onların İsa’nın izinden gitmesini ve dolgun vakitle hizmet etmelerini istiyorduk. Çocuklarımızın her birine Hong Kong’ta öncülük yaparak kendi öğrendikleri şeyleri diğer Çinlilerin de öğrenmesine yardım etmek isteyip istemediklerini sorduk. Bu amaçla kendilerine parasal destekte bulunmayı önerdik. Hiçbiri akıcı şekilde Çince konuşmayı öğrenemediyse de, Winifred, Victoria ve Richard Hong Kong’a taşınmayı seçtiler.

Kızımız Winifred 34 yılı aşkın bir süredir orada öncülük yapıyor! Victoria, Marcus Gum ile evlendi ve sonunda Amerika Birleşik Devletlerine döndü. Üç çocuk büyüttüler—Stephanie ve Seraiah, Cleveland’da dolgun vakitli hizmette bulunuyorlar; Symeon ise, karısı Morfydd ile birlikte Wallkill’deki (New York) Çiftlikte hizmet ediyor. Victoria ve Marcus yakında oturuyor ve bana yardımcı oluyorlar. Marcus, Cleveland’daki Coventry Cemaatinde riyaset eden nazır olarak hizmet ediyor.

En büyük kızımız Gloria 1955’te çocuk felci geçirmesinden bu yana tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu. Kocası Ben’le birlikte, Escondido’da (California) oturuyor ve vaaz etme işinde düzenli olarak çalışmayı sürdürüyor. Tom 22 yıldan fazla bir süredir dolgun vakitle hizmet ediyor. O ve karısı Ester şu sıra Patterson’daki (New York) Eğitim Merkezinde çalışıyorlar. Richard ve karısı Amy, T.Y.’nin ölümünden önce, bakımına yardımcı olmak üzere Hong Kong’tan döndüler. Şimdi Patterson’da hizmet ediyorlar. En küçüğümüz Walden, 30 yılı aşkın bir süredir dolgun vakitle hizmet ediyor. O ve karısı Mary Lou 22 yıldır Amerika Birleşik Devletlerindeki cemaatlerde çevre ve bölge işinde hizmet ediyor.

Çocuklarımızın bize hiç sorun çıkarmadığını sanmayın. Bir tanesi ergenlik çağındayken evden kaçtı ve kendisinden üç ay haber alamadık. Bir diğeri, bir süre ruhi şeylerden çok sporla ilgilendi; yarışmalara katılabilmek için haftalık aile tetkiklerimizi kaçırırdı. Spordaki başarısı nedeniyle bursla ilgili teklifler bile aldı. Bu üniversite burslarından birini kabul etmek yerine dolgun vakitli hizmete başlamaya karar verdiğinde sanki omuzlarımdan bir ton yükün kalktığını hissettim!

Dinlediğim İçin Minnettarım

Çocuklarım sözcüğün tam anlamıyla dünyanın her tarafına dağılmış durumdaysa da, Yehova’ya sadakatle hizmet ettiklerini bilmek yüreğime kuvvet veriyor. Şimdi 81 yaşındayım ve artrit ve başka rahatsızlıklar nedeniyle tempom oldukça yavaşladı; fakat Yehova için duyduğum şevk azalmadı. Çocuklarımdan hiçbiri benimle uğraşmak için dolgun vakitli hizmeti bırakmak zorunda kalmasın diye kendime iyi bakmaya çalışıyorum.

İleriye, Tanrı’nın amacının tam olarak gerçekleşeceği zamana hevesle bakıyorum; o zaman, ölmüş olan sevdiklerimi, kocamı, öz ana-babamı ve bizimle Mukaddes Kitabı tetkik eden Helen Winters’ı yeniden görebileceğim. (Yuhanna 5:28, 29; Resullerin İşleri 24:15) Bundan 46 yıl önce o beyaz saçlı, sevimli hanımı dinlediğim için çok mutluyum! O müşteri gerçekten haklıydı!

[Sayfa 21’deki resim]

Evlendiğimizde

[Sayfa 23’teki resim]

Ailemiz, 1961 yılında. Soldan sağa: Victoria, Wei, Richard, Walden, Tom, T.Y., Winifred ve önde Gloria

[Sayfa 24’teki resim]

Wei Chin’in bugünkü hali

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş