Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g99 Şubat s. 30-31
  • Kilise ve Soykırım

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Kilise ve Soykırım
  • Uyanış!—1999
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Aleyhtarlık ve Düşmanlık
  • XII. Pius’un Sessizliği
  • Suçu Başkasına Atmak
  • Kiliseler Günah Çıkarıyor
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1998
  • Kilise Papa’nın Va’zettiği Şeyleri Uygulayacak mı?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1981 (Dinsel Seri 1-12)
  • Neden Af Diliyorlar?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1998
  • Sadece Bir Tek ‘Hakiki Din’ mi Var?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2003
Uyanış!—1999
g99 Şubat s. 30-31

Kilise ve Soykırım

DAHA 1987’de, Katolik Kilisesinin soykırımdaki sorumluluğunu kabul ettiğine ilişkin bir belge yayımlama planlarından söz ediliyordu. Bu nedenle, Vatikan’ın Yahudilerle Dinsel İlişkiler Komisyonu Mart 1998’de, Hatırlıyoruz: Şoah Üzerine Düşünceler başlıklı belgeyi yayımladığında insanlar büyük bir bekleyiş içindeydi.a

Belge bazı kişilerce takdir edilirken, birçoklarında da içeriğinden ötürü hoşnutsuzluk yarattı. Neden? İtirazlara yol açan neydi?

Aleyhtarlık ve Düşmanlık

Vatikan belgesinde Yahudilik aleyhtarlığıyla, Yahudi düşmanlığı arasında bir ayırım yapılıyor ve kilise, ilkiyle ilgili suçlamayı kabul edip ikincisini reddediyor. Birçok kişi, bu ayırımı ve yol açtığı sonucu tatmin edici bulmuyor. Alman haham Ignatz Bubis şunları söyledi: “Bana göre bu, ‘bizim değil; başkasının hatası’ demenin bir yoludur.”

İtalyan Katolik tarihçi Giorgio Vecchio Yahudilik aleyhtarlığıyla Yahudi düşmanlığı arasındaki ayırımı kabul etmekle birlikte şuna işaret ediyor: “Katoliklikteki Yahudilik aleyhtarlığının, Yahudi düşmanlığına nasıl katkıda bulunmuş olabileceğini anlamak da ayrı bir sorundur.” 22-23 Kasım 1895 tarihli Vatikan gazetesi L’Osservatore Romano’da çıkan bir mektupta belirtilenler ilginçtir: “Aslında her samimi Katolik bir Yahudi düşmanıdır; dolayısıyla öğreti ve meslek gereğince papazlar da öyledir.”

Bununla birlikte, Vatikan belgesinde en çok eleştirilen kısım, II. Dünya Savaşı arifesinde atanan papa XII. Pius’un politikasının savunulmasıdır. XII. Pius, 1917’den 1929’a dek Almanya’da papalık elçisi olarak hizmet etmişti.

XII. Pius’un Sessizliği

İtalyan hukukçu Francesco Broglio’ya göre, belge, “Papa XII. Pius’un büyük ölçüde tartışmalara yol açan ‘sessizliği,’ Almanlara yakınlığı yönündeki iddialar, papalığı öncesinde ve sırasında Nazi rejimi lehindeki diplomatik girişimleri hakkında yeni ya da net açıklamalar sunmuyor.”

Hatırlıyoruz belgesinin anlamıyla ilgili görüşler ne olursa olsun, yorumcuların çoğu, Katolik Kilisesinin Nazi toplama kamplarındaki soykırım karşısında neden sessiz kaldığı sorusunun “cevaplandırılmamış” olduğu fikrinde birleşiyor. Amerikalı tarihçi George Mosse’a göre, XII. Pius sessiz kalmayı seçmekle “kiliseyi kurtardı ama onun ahlaksal mesajını feda etti. Bir papa gibi değil, bir devlet başkanı gibi davrandı.” Konu hakkında bilgisi olan Vatikan gözlemcileri, XII. Pius’un Yahudi soykırımındaki rolünü değerlendirmedeki zorluk yüzünden belgenin geciktiğini düşünüyorlar.

Belgenin, Papa XII. Pius’u savunması birçoklarını sinirlendirdi. Arrigo Levi, “‘Papa’nın sessizliği’ konusundaki suskunluk, bu belgeyi bir düş kırıklığına dönüştürüyor,” diye yazdı. 1986 Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel şunu söyledi: “Bana öyle geliyor ki, biz Yahudilerin XII. Pius’a minnettar olmamız gerektiğini ileri sürmek, en hafif deyimle sapkınlıktır.”

Suçu Başkasına Atmak

Belge, Katolik ilahiyatçılar tarafından yapılan geleneksel ayırımı benimsiyor; buna göre, kilise kutsal bir kurumdur ve Tanrı tarafından günahtan korunur; bununla birlikte işlenen herhangi bir kötülüğün suçlusu kilisenin günahkâr üyeleridir. Vatikan komisyonu şunları yazıyor: “Hıristiyanlar, Mesih’in takipçilerinden beklenebilecek bir ruhsal direniş ve somut eylem ortaya koymadılar. . . . . [Bu kişiler] olanları protesto etmek üzere seslerini yükseltecek kadar güçlü değildiler. . . . . Kilisenin evlatlarının bu yanlışları ve ihmalleri yüzünden derin üzüntü duyuyoruz.”

Bununla birlikte, suçu kurum olarak kabul etmek yerine onu tek tek kilisenin üyelerine atfetmek, çoğunluk tarafından son zamanlardaki açık af dileme girişimleriyle karşılaştırıldığında büyük bir geri adım olarak yorumlandı. Örneğin, Fransa’daki Roma Katolik Kilisesi resmi bir “Tövbe Bildirisi” yayımladı; bu bildiride, savaş zamanı, Vichy hükümeti döneminde Yahudilere yapılan zulüm karşısında Katolik Kilisesinin takındığı ‘kayıtsız’ tutum yüzünden Tanrı’dan ve Yahudi halkından af dileniyordu. Başpiskopos Olivier de Berranger tarafından okunan bir bildiride, kilise kendi çıkarlarıyla Mukaddes Kitabın “Tanrı’nın benzeyişinde yaratılan her insana saygı duyma talebinin gölgelenmesine” izin verdiğini kabul ediyordu.

Fransız bildirisinde kısmen şunlar belirtiliyordu: “Kilise, Yahudilere yapılan zulüm ve özellikle de Vichy [hükümeti] yetkililerinin Yahudiler aleyhine çıkardığı çok sayıdaki kanun konusunda, kayıtsızlığın öfkeden çok daha ağır bastığını kabul etmelidir. Sessizlik kural; kurbanlar lehine açıkça konuşmak ise istisnaydı. . . . . Bugün, bu sessizliğin bir hata olduğunu itiraf ediyoruz. Ayrıca, Fransız kilisesinin insanların vicdanlarını eğitmekle ilgili misyonunu yerine getirmekte de başarısız kaldığını kabul ediyoruz.”

Korkunç Yahudi soykırımı veya Şoah trajedisinin üzerinden 50 yılı aşkın bir süre geçtiği halde, Katolik Kilisesi, tarihinin en hafif deyimle belirsizlik ve sessizlikle damgalanan bu sayfasının gerçekliğini kabul etmeyi henüz başaramadı. Oysa böyle bir adımı hiçbir zaman atmak zorunda kalmayanlar var. Naziler tarafından acımasızca zulmedilen dinsel bir azınlık olan Yehova’nın Şahitleri uzlaşmadılar.

Son zamanlarda giderek daha da açıkça ortaya çıktığı gibi, Yehova’nın Şahitleri kilise üyelerinin tersine Nazi vahşetini açıkça kınadı. Bunu sadece bireyler olarak tek tek yapmakla kalmadılar. Resmi sözcüleri ve yayınları da yaptı. İngiltere’deki Staffordshire Üniversitesinin rektör yardımcısı tarihçi Christine King şunları açıkladı: “Yehova’nın Şahitleri en baştan beri cesaretle konuştu. Tek bir ses olarak muazzam bir cesaretle konuştular ve bu, hepimiz için bir mesajdır.”

[Dipnot]

a Şoah, II. Dünya Savaşında Nazilerin Yahudilere, Çingenelere, Polonyalılara, Slavlara ve başkalarına karşı giriştiği toplu kıyımlara ya da soykırımına verilen İbranice isimdir.

[Sayfa 30’daki resim]

Papa XII. Pius soykırımda sessiz kaldı

[Tanıtım notu]

U.S. Army Photo

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş