Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 2/00 s. 4-6
  • Kan Naklinin Tartışmalı Uzun Tarihi

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Kan Naklinin Tartışmalı Uzun Tarihi
  • Uyanış!—2000
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Fark Edilen İlk Tehlikeler
  • Kan Nakli ve Savaş
  • Kanla Bulaşan Hastalıklar
  • Başka Bir Skandal: HIV Bulaşmış Kanlar
  • Hayatı Kan ile Kurtarmak—Nasıl?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1991
  • Kan Nakli: Ne Kadar Güvenilir?
    Kan Hayatınızı Nasıl Kurtarabilir?
  • Kan
    Kutsal Yazılardan Kanıtlar Gösterin
  • Hayatı Gerçekten Kurtaran Kan
    Kan Hayatınızı Nasıl Kurtarabilir?
Daha Fazla
Uyanış!—2000
g 2/00 s. 4-6

Kan Naklinin Tartışmalı Uzun Tarihi

“Bugün, alyuvarlar yeni bir ilaç olsaydı, çok zor ruhsat alırdı.”—Dr. Jeffrey McCullough.

FRANSA kralı XIV. Louis’nin tanınmış doktoru Jean-Baptiste Denis’ye, 1667 kışında, Antoine Mauroy adında saldırgan bir deli getirildi. Denis’nin, Mauroy’daki psikolojik taşkınlığı tedavi edecek mükemmel bir “ilacı” vardı: Buzağı kanı nakli. O, bu yolla hastasını sakinleştireceğini düşünmüştü. Ancak, Mauroy açısından her şey yolunda gitmedi. İkinci kan naklinden sonra durumu daha düzelmiş olsa da, bu Fransız kısa sürede tekrar deliliğin pençesine düştü ve çok geçmeden öldü.

Sonradan Mauroy’nın aslında arsenik zehirlenmesinden öldüğü saptandığı halde, Denis’nin hayvan kanıyla ilgili deneyleri Fransa’da ateşli tartışmalara yol açtı. Sonunda, 1670’te bu uygulama yasaklandı. Zamanla, İngiliz Parlamentosu ve hatta papa da bunu yasakladı. Sonraki 150 yıl boyunca kan nakli unutuldu.

Fark Edilen İlk Tehlikeler

19. yüzyılda kan nakline bir dönüş oldu. James Blundell adındaki bir İngiliz doğum uzmanı, kan naklinin yeniden rağbet görmesine önderlik etti. Blundell, ileri teknikleri ve gelişmiş aletleriyle, ayrıca yalnız insan kanının kullanılması gerektiği yönünde ısrar etmesi sonucunda, kan naklinin tekrar halkın ilgi odağı haline gelmesine yol açtı.

Ancak 1873’te, Polonyalı doktor F. Gesellius’un ortaya çıkardığı şu korkutucu gerçek, kan naklinin yeniden canlanmasını yavaşlattı: O döneme kadar yapılmış kan nakillerinin yarısından fazlası ölümle sonuçlanmıştı. Bu durumun öğrenilmesi üzerine, tanınmış doktorlar bu uygulamayı kınamaya başladılar. Kan nakli popülerliğini bir kez daha kaybetti.

Ardından 1878’de, Fransız doktor Georges Hayem kanın yerine kullanılabileceğini iddia ettiği tuzlu bir eriyik geliştirdi. Kandan farklı olarak, bu tuzlu eriyiğin yan etkileri yoktu; pıhtılaşmıyordu ve taşınması kolaydı. Anlaşılacağı gibi, Hayem’in tuzlu eriyiği geniş çapta kullanılmaya başlandı. Bununla birlikte, garip bir şekilde bir sonraki tıbbi görüş kanın kullanımını tekrar destekledi. Neden?

Avusturyalı patolog Karl Landsteiner, 1900’de kan gruplarını keşfetti ve bir kan grubunun diğeriyle her zaman uyuşmadığını buldu. Geçmişte, bu kadar çok kan naklinin trajediyle sonuçlanmış olmasına şaşmamak gerekti! Artık bu durum değişebilirdi; sadece, vericinin kan grubuyla alıcınınkinin uyuştuğundan emin olmak yeterliydi. Bu bilgi sayesinde, tam da Birinci Dünya Savaşı patlak vermeden önce doktorlar kan nakline güvenlerini tazelediler.

Kan Nakli ve Savaş

Birinci Dünya Savaşı boyunca, yaralı askerlere bol bol kan nakli yapıldı. Tabii, kan hızla pıhtılaştığından, önceleri kanı savaş alanına taşımak neredeyse olanaksızdı. Ancak, 20. yüzyılın başlarında, New York’taki Mount Sinai Hastanesi’nden Dr. Richard Lewisohn, kanın pıhtılaşmasını önleyen sodyum sitrat adındaki maddeyle başarılı deneyler yaptı. Bazı doktorlar bu heyecan verici buluşu bir mucize olarak görüyorlardı. Kendi döneminin seçkin doktorlarından olan Bertram M. Bernheim şöyle yazdı: “Sanki güneşin hiç batmadan sürekli yerinde durması gibiydi.”

İkinci Dünya Savaşı’nda kan talebinde bir artış görüldü. “Şimdi Kan Ver”, “Kanın Onu Kurtarabilir” ve “O Kan Verdi. Sen Verecek misin?” gibi sloganların yazılı olduğu posterlerle halk bombardıman edildi. Kan için yapılan çağrı büyük karşılık gördü. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’de yaklaşık 13.000.000 ünite kan bağışlandı. Londra’da 260.000 litreden fazla kan toplandığı ve dağıtıldığı tahmin ediliyor. Tabii ki, sonradan anlaşıldığı gibi, kan nakli sağlıkla ilgili bir takım riskleri de beraberinde getirdi.

Kanla Bulaşan Hastalıklar

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, tıp alanındaki büyük atılımlar önceleri hayal bile edilemeyen bazı ameliyatları mümkün kıldı. Doktorlar kan naklini ameliyattaki standart bir işlem olarak görmeye başladılar ve bunun için gerekli kanı sağlamak üzere dünya çapında milyarlarca dolarlık bir endüstri ortaya çıktı.

Ancak fazla geçmeden, kan nakliyle bağlantılı hastalıkların yol açtığı sorunlar ortaya çıktı. Örneğin, Kore Savaşı’nda, plazma nakli yapılmış olanların yaklaşık yüzde 22’si –İkinci Dünya Savaşı’ndaki oranın neredeyse üç katı– hepatite yakalandı. ABD Salgın Hastalıklar Denetim Merkezi’nin tahminine göre, 1970’ lerde kan nakliyle bağlantılı hepatitten yılda 3.500 kişi ölmüştü. Bazıları bu sayının söylenenden on kat fazla olduğunu tahmin ediyor.

Daha iyi tarama testlerinin geliştirilmesi ve kan bağışlayanların daha dikkatle seçilmesi sayesinde, hepatit-B virüsünü alan kişiler azaldı. Ancak daha sonra, bu virüsün bazen öldürücü, yeni bir türü olan hepatit-C, büyük can kaybına yol açtı. Dört milyon Amerikalının bu virüse yakalandığı ve onlardan yüz binlercesinin bunu kan nakli yoluyla aldığı tahmin ediliyor. Testlerin dikkatle yapılmasının, hepatit-C’nin yaygınlığını azalttığı doğrudur. Bazıları hâlâ, yeni tehlikelerin baş göstereceğinden ve bunlar anlaşıldığında artık çok geç kalınmış olacağından korkuyorlar.

Başka Bir Skandal: HIV Bulaşmış Kanlar

1980’lerde, AIDS’e yol açan HIV virüsünün kana bulaşabildiği bulundu. Önceleri, kan bankası görevlileri stoklarındaki kanların hastalıklı olabileceğini düşünmek istemiyorlardı. Başlangıçta, onların birçoğu HIV tehdidini kuşkuyla karşıladı. Dr. Bruce Evatt’a göre durum şöyleydi: “Sanki biri çölden gelip ‘Uzaylı bir yaratık gördüm’ diyordu. İşittiler, fakat inanmadılar.”

Bununla beraber birçok ülkede HIV bulaşmış kanları açığa çıkaran skandalların patladığı görüldü. Fransa’da, 1982 ve 1985 yılları arasında yapılan kan nakilleri sonucunda 6.000 ila 8.000 kişiye HIV bulaştığı tahmin ediliyor. Tüm Afrika’daki HIV enfeksiyonlarının yüzde 10’undan ve Pakistan’daki AIDS vakalarının yüzde 40’ından kan nakli sorumlu tutuluyor. Bugün, daha iyi tarama testleri sayesinde, gelişmiş ülkelerde HIV’in kan nakli yoluyla bulaşması az görülmektedir. Bununla beraber, gelişmekte olan ülkelerde bu tür tarama testleri bulunmadığından, kan nakli yoluyla bulaşma sorunu devam ediyor.

Anlaşılacağı gibi, son yıllarda kansız ameliyat ve tedaviye duyulan ilgi arttı. Ancak, bu güvenilir bir alternatif midir?

[Sayfa 6’daki çerçeve]

Kan Nakli İçin Tıbbi Bir Ölçüt Yok

Her yıl, sadece ABD’de 3.000.000 hastaya 11.000.000 üniteden fazla alyuvar nakli yapılıyor. Böyle büyük bir rakam karşısında, doktorlar arasında kan nakli konusunda kesin bir ölçüt olduğu zannedilecektir. Ancak The New England Journal of Medicine, “kan nakline karar verirken yönlendirme sağlayacak” verilerin şaşılacak kadar az olduğuna işaret ediyor. Gerçekten de, sadece [kan ve kan ürünlerinden] tam olarak neyin ve ne kadar nakledileceği değil, kan naklinin gerekip gerekmediği konusunda bile uygulamada çok farklılıklar vardır. Acta Anaesthesiologica Belgica adlı tıp dergisinin bildirdiğine göre, “Kan nakli hastaya değil, doktora bağlıdır.” Yukarıda söylenenler göz önüne alındığında, The New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanmış bir araştırmanın “kan nakillerinin tahminen yüzde 66’sının uygunsuz şekilde yapıldığını” saptamış olması pek de şaşırtıcı değildir.

[Sayfa 5’teki resimler]

İkinci Dünya Savaşı’nda kan talebinde bir artış görüldü

[Tanıtım Notları]

Imperial War Museum, Londra

U.S. National Archives

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş