Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 2/13 s. 6-9
  • Göçmenler Umduklarını Bulabiliyorlar mı?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Göçmenler Umduklarını Bulabiliyorlar mı?
  • Uyanış!—2013
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Daha İyi Bir Yaşam Arayışı
  • Yolculuğun Ve Yeni Bir Yaşamın Zorlukları
  • Paradan Daha Önemli: Aile Birliği
  • “Cevaplardan Çok Sorularım Vardı”
    Kutsal Kitap Hayatları Değiştirir
  • Hatalar Bulmaya Çalışırken Hakikati Buldum
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2008
  • Hiç Kimse İki Efendiye Hizmet Edemez
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2014
  • Onlara “Seni Seviyorum” De
    Yehova’nın Şahitlerinin Tecrübeleri
Daha Fazla
Uyanış!—2013
g 2/13 s. 6-9

KAPAK KONUSU

Göçmenler Umduklarını Bulabiliyorlar mı?

Daha İyi Bir Yaşam Arayışı

GEORGE kendini çok çaresiz hissediyordu. Evine yiyecek götüremiyordu. Aynı zamanda komşuları hastalıklarla boğuşuyordu, hatta bazıları açlıktan ölmek üzereydi. Bununla birlikte yaşadığı yerin birkaç yüz kilometre güneyinde koşulların çok daha iyi olduğu bir ülke vardı. ‘Yurtdışına gidip bir iş bulurum ve daha sonra ailemi de yanıma alırım’ diye düşündü.

Nijerya’da yaşayan Patricia da başka bir ülkede yeni bir hayata başlamanın hayalini kuruyordu. İşsizdi ve yaşadığı yerdeki imkânlar kısıtlıydı. Erkek arkadaşıyla birlikte Cezayir üzerinden İspanya’ya gitmeye karar verdiler. Fakat Sahra Çölü’nde yolculuk yapmanın ne kadar zor olduğundan habersizlerdi. Patricia şöyle dedi: “Hamileydim ve çocuğuma daha iyi bir yaşam vermeye kararlıydım.”

Rachel da Avrupa’ya gitmek ve orada yeni bir başlangıç yapmak istiyordu. Filipinler’deki işini kaybetmişti ve akrabaları hizmetçi olarak başka bir ülkede kolaylıkla iş bulabileceğini söylüyordu. Borç parayla uçak bileti aldı, ardından eşi ve kızıyla vedalaşarak onlara, “Kısa zaman sonra buluşacağız” diye söz verdi.

Tıpkı George, Patricia ve Rachel gibi son yıllarda 200 milyondan fazla insanın başka bir ülkeye taşındığı tahmin ediliyor. Bazıları savaşlardan, doğal afetlerden ya da zulümden kaçsa da çoğu ekonomik nedenlerden dolayı yaşadığı yeri terk ediyor. Peki göçmenler gittikleri yerlerde ne gibi problemlerle karşılaşıyor? Acaba düşündükleri gibi daha iyi bir yaşama sahip olabiliyorlar mı? Anne babalar daha iyi gelir sağlamak için evden ayrıldığında çocuklar bundan nasıl etkileniyor? Sonraki makalelerde bu soruların cevaplarını bulacağız.

ESKİ BİR GÖÇMEN

Ekonomist J. K. Galbraith, “Göç etmek yoksulluktan kaçmanın en eski yöntemidir” diye yazdı. Eski İsrail ulusunun atası Yakup da yaşadığı yerden başka bir yere göç etmişti. Yaklaşık 70 kişilik geniş ailesiyle birlikte, Kenan diyarındaki kıtlık yüzünden Mısır’a taşındılar ve çok uzun bir süre orada yaşadılar (Başlangıç 42:1-5; 45:9-11; 46:26, 27). Yakup Mısır’da öldü ve soyu, Kenan diyarına tekrar dönene kadar yaklaşık 200 yıl orada yaşadı.

Yolculuğun Ve Yeni Bir Yaşamın Zorlukları

Başka bir ülkeye gitmeyi düşünen kişilerin çoğunlukla ilk karşılaştığı zorluk yolculuktur. İlk makalede adı geçen George, çok az bir yiyecekle yüzlerce kilometre yolculuk yaptı. Yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: “Yolculuk kâbus gibiydi.” Bununla birlikte birçok göçmen gitmek istedikleri yere hiç ulaşamıyor bile.

Patricia İspanya’ya gitmek istiyordu. Sahra Çölü’nü üstü açık bir kamyonda yolculuk ederek geçti. Şunları anlatıyor: “Nijerya’dan Cezayir’e gitmek bir haftamızı aldı. Kamyonun içinde 25 kişi, tıkış tıkıştık. Yolda bir sürü ceset gördük. Ayrıca çölde ölmeyi beklercesine amaçsızca dolaşan insanlarla karşılaştık. Belli ki bazı kamyon şoförleri hiç acımadan bu kişileri yolda bırakmışlardı.”

George ve Patricia’nın aksine, Rachel uçakla Avrupa’ya gitti ve orada hizmetçi olarak çalıştı. Fakat iki yaşındaki kızını bu kadar çok özleyeceği hiç aklına gelmemişti. Rachel, “Ne zaman çocuğuyla ilgilenen bir anne görsem içim kan ağlardı” diyor.

George gittiği ülkeye alışmakta zorlandı. Ailesine, ancak oraya gittikten aylar sonra para gönderebildi. “Yalnızlık ve çaresizlik duyguları yüzünden gecelerce ağladım” diyor.

Patricia, Cezayir’de geçirdiği birkaç ayın ardından Fas sınırına ulaştı. Şöyle söylüyor: “Kızımı orada doğurdum. Göçmen kadınları kaçırarak onları fuhşa zorlayan tacirlerden saklanmam gerekti. Sonunda ihtiyacım olan parayı buldum ve riskli bir deniz yolculuğunu göze alarak İspanya’ya doğru yola çıktım. Teknenin durumu çok kötüydü ve kapasitesinden fazla yolcu taşıyordu. Tekneye dolan suyu ayakkabılarımızla boşaltmak zorunda kaldık. Tekne İspanya’da karaya oturduğunda kıyıya yürüyecek halim kalmamıştı.”

Elbette başka bir ülkede yaşamayı düşünen kişiler yolculuğun olası risklerinden daha fazlasını hesaba katmalıdır. Gidilen ülkenin dilini ve kültürünü öğrenmek sorun olabilir, ayrıca vatandaşlık hakkı ya da oturma izni almak da masraflı ve yasal açıdan zor olabilir. Oturma izni alamayanlar çoğunlukla iyi bir iş ya da ev bulmakta zorlanıyor, ayrıca eğitim veya sağlık hizmetleriyle ilgili sıkıntılar yaşıyor. Bu kişilerin ehliyet alması ya da banka hesabı açtırması da kolay olmuyor. Sonuç olarak yasal statüsü olmayan bu insanlar ne yazık ki ucuz işçiler olarak görülüp sömürülebiliyor.

Düşünülmesi gereken başka bir etken de paradır. Paraya gerçekten güvenebilir miyiz? Kutsal Kitapta şu sağlam öğüt yer alır: “Servet edinmek için didinip durma. Bunu aklından çıkar. Var olmayan şeye hiç göz diktin mi? Çünkü er geç kartal gibi kanatlanıp havaya uçar” (Özdeyişler 23:4, 5). Şunu unutmayın: İnsanın en çok ihtiyaç duyduğu şeyleri, yani sevgiyi, duygusal açıdan güvende olabileceği bir ortamı ve aile birliğini para asla satın alamaz. Anne babaların birbirlerine ya da çocuklarına duydukları sevgiden çok paraya önem vermesi gerçekten üzücüdür (2. Timoteos 3:1-3).

Bunun yanı sıra insan, Yaratıcısını tanıma ve O’na ibadet etme ihtiyacıyla yaratılmıştır (Matta 5:3). Bu nedenle sorumluluk sahibi anne babalar, Tanrı’nın kendilerine verdiği görevi yerine getirmek, yani çocuklarına Tanrı, amacı ve ilkeleri hakkında bilgi vermek üzere ellerinden geleni yaparlar (Efesoslular 6:4).

“KEŞKE FARKLI BİR KARAR VERSELERDİ”

Önceden Filipinler’de yaşayan Airen şunları anlattı: “Annem Avrupa’ya gitmek için evden ayrıldığında dokuz yaşındaydım ve iki küçük kız kardeşim vardı. Daha iyi yiyeceklere ve eğitime, ayrıca daha güzel bir eve sahip olacağımıza dair bize söz vermişti. Evden ayrıldığı günü hâlâ hatırlıyorum. Bana sarılıp kız kardeşlerim Rhea ve Shullamite’ye iyi bakmamı söylemişti. Uzun süre ağlamıştım.”

“Dört yıl sonra babam da annemin yanına gitmek için evden ayrıldı. Babam bizimleyken nereye gitse peşinden giderdim. Kardeşlerime ve bana ‘Hoşça kalın’ dediğinde, ona sarıldık ve otobüse binene kadar onu bırakmadık. Bir kez daha uzun bir süre, çaresizce hıçkıra hıçkıra ağladım.”

Bu üç kardeşin en küçüğü olan Shullamite ise şunları hatırlıyor: “Airen dokuz yaşındayken, annem gibi olmuştu. Bir sorunum olduğunda ona giderdim. Kıyafetlerimi yıkamak, yatağımı toplamak gibi işleri ondan öğrendim. Anne babamız bize telefon açtığında duygularımı onlara anlatmaya çalışırdım fakat kendimi açıkça ifade edemezdim. Onların da beni her zaman anladığını düşünmüyorum.”

“İnsanlar anne babamı özleyip özlemediğimi sorduğunda özlediğimi söylerdim, fakat doğruyu söylemek gerekirse annemi tam olarak hatırlamıyordum bile. Evden ayrıldığında dört yaşındaydım ve onsuz yaşamaya alışmıştım.”

Airen şöyle söylüyor: “16 yaşındayken kız kardeşlerim ve ben sonunda anne babamızın yanına gitmek üzere yola çıktık. O kadar heyecanlıydım ki! Fakat yanlarına vardığımızda artık eskisi kadar yakın olmadığımızı fark ettim.”

Rhea şunları ekliyor: “Sorunlarımı hep içime attım. Çekingen biriydim ve insanlara sevgi göstermekte zorlanıyordum. Filipinler’de, üç çocuğu olan dayım ve yengemle birlikte yaşıyorduk. Her ne kadar bize bakan kişiler akrabalarımız olsa da, hiçbir zaman gerçek anne babamızın yerini tutamazlardı.”

Airen sözlerini şöyle tamamlıyor: “Ailemizin fakir olması bizi üzmüyordu, ayrıca hiç aç kalmamıştık. Fakat, anne babamız evden ayrıldığında kardeşlerim ve ben çok acı çektik. Yaklaşık beş yıldır ailece tekrar bir aradayız, ancak birbirimizden ayrı kaldığımız yıllar üzerimizde derin izler bıraktı. Anne babamız elbette bizi seviyor, fakat keşke farklı bir karar verselerdi.”

Paradan Daha Önemli: Aile Birliği

Göçmenlerin hikâyeleri birbirinden farklı olsa da, önceki makalelerde adı geçen George, Rachel ve Patricia’nın örneklerinde gördüğümüz gibi hepsinin öyküsünün ortak bir yönü var. Anne baba ya da eşlerden biri evden ayrıldığında tüm aile acı çeker ve tekrar bir araya gelmeleri yıllar sürebilir. Örneğin, George ve ailesi dört yıldan uzun bir süre ayrı kaldılar.

Rachel kızından ayrı geçirdiği yaklaşık beş yılın ardından onu yanına almak için sonunda Filipinler’e döndü. Kucağında bebeğiyle birlikte İspanya’ya varan Patricia da şöyle diyor: “Ondan başka kimsem yok. Bu nedenle kızıma çok iyi bakmaya çalışıyorum.”

Birçok göçmen yalnızlık duygularına, ekonomik sorunlara ve uzun süre ailelerinden ayrı yaşamalarına rağmen gittikleri ülkelerde kalmaya çalışıyor. Başka bir ülkeye göç etmek çok fazla zaman, enerji ve paraya mal olabiliyor. Bu nedenle göçmenler başarısız olduklarında çok azı bunu kabul ediyor ve çevreden gelebilecek tepkiler yüzünden tekrar eve dönmeye cesaret edemiyor.

Bu konuda cesur davranan göçmenlerden biri de bir zamanlar Filipinler’de yaşayan Allan’dı. O, İspanya’da iyi bir iş buldu fakat 18 ay sonra evine geri döndü. Şöyle söylüyor: “Eşimi ve kızımı o kadar özlemiştim ki! Bir daha çalışmak için yurt dışına gittiğimde mutlaka ailemi de yanıma almaya karar verdim ve bunu yaptım. Gerçekten de aile paradan çok daha önemliymiş.”

Patricia’nın da fark ettiği gibi paradan önemli başka bir şey daha var. O, İspanya’ya giderken yanına bir İncil almıştı. Şunları söylüyor: “Bu kitabın bana uğurlu geleceğini düşünüyordum. Bir gün Yehova’nın Şahidi bir kadınla tanıştım. Önceleri Şahitlerle konuşmak pek ilgimi çekmiyordu. Bu fırsatla inançlarının yanlış olduğunu ortaya çıkarmak amacıyla ona bir sürü soru sordum. Fakat tam tersine inançlarını savunabildi ve sorularıma Kutsal Kitaptan cevaplar verdi.”

Patricia kalıcı mutluluğun ve geleceğe dair bir ümide sahip olmanın yaşanan yere ya da paraya değil, Tanrı ve O’nun insanlıkla ilgili amacı hakkında edinilen bilgiye bağlı olduğunu anlamıştı (Yuhanna 17:3). Öğrendiği şeylerden biri de gerçek Tanrı’nın isminin Yehova olduğuydu (Mezmur 83:18). Ayrıca Tanrı’nın yakında, İsa Mesih yönetimindeki Krallığı aracılığıyla yoksulluğu ortadan kaldıracağını da Kutsal Kitaptan öğrendi (Daniel 7:13, 14). Mezmur 72:12, 14’te İsa’ya atfen şöyle okuyoruz: “Yardım için feryat eden yoksulu, yardımcısı olmayan mazlumu sıkıntıdan çıkarır. Canlarını baskıdan, zorbalıktan o kurtarır.”

Siz de Kutsal Kitabı incelemek üzere vakit ayırmaya ne dersiniz? Tanrı’nın hikmetini yansıtan bu kitap, önceliklerinizi doğru şekilde belirlemenize, doğru kararlar vermenize ve şimdi karşılaştığınız zorluklara sevinçle ve ümitle tahammül etmenize yardım edebilir (Özdeyişler 2:6-9, 20, 21).

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş