Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • lp böl. 5 s. 48-64
  • Tanrı Neden Istırap ve Üzüntü Çekilmesine İzin Veriyor?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Tanrı Neden Istırap ve Üzüntü Çekilmesine İzin Veriyor?
  • Hayatın Bir Amacı Var
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • ÂDEM’İN MÜKEMMEL DURUMU
  • “İYİLİK VE KÖTÜLÜĞÜ BİLME AĞACI”
  • TANRI’NIN EGEMENLİĞİNE MEYDAN OKUNUYOR
  • TANRI’YA KARŞI İSYAN
  • HAVVA ALDANDI
  • ÂDEM’İN İMAN NOKSANLIĞI
  • TÜM İNSANLIK ZARAR GÖRDÜ
  • TANRI’NIN MEYDAN OKUMAYA TEPKİSİ
  • Tanrı’nın Yarattığı İlk Erkek ve Kadın
    Kutsal Kitaptan Değerli Dersler
  • Son Düşman Ölüm Sona Erdirilecek
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2014
  • Neden Yaşlanıyor ve Ölüyoruz?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2019
  • İlk İnsan Çiftinden Öğrenebileceklerimiz
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2000
Daha Fazla
Hayatın Bir Amacı Var
lp böl. 5 s. 48-64

Bölüm 5

Tanrı Neden Istırap ve Üzüntü Çekilmesine İzin Veriyor?

1, 2. İnsan nasıl meydana geldi? Bu nasıl bir başlangıçtı?

GEREK bilimsel kanıtlar, gerekse Mukaddes Kitap, tüm insanların tek bir çiftten türediğini doğrulamaktadır. Tufandan sonra da, Nuh’un, üç oğlunun zürriyetinden üç ana soy hattı oluştu.—Tekvin 3:20; 9:18, 19.

2 Resul Pavlus şöyle dedi: “[Tanrı] bütün yeryüzünde otursunlar diye insanların her milletini bir kandan (adamdan) yarattı.” (Resullerin İşleri 17:26) Bu adam ve karısı Havva, Tanrı’nın diğer tüm işleri gibi kâmil yaratılmışlardı.—Tesniye 32:4; Tekvin 2:18, 21-23.

3. Âdem, yaratıldığı zaman, meleklere oranla nasıl bir durumdaydı?

3 Âdem bir Tanrı oğluydu. Meleklerden daha aşağı yaratılmış olmakla birlikte Tanrı’nın ailesinin tam olgunlukta bir üyesiydi. (Luka 3:38) Melekler, hem güç, hem de yetenekleri açısından insanlardan daha üstün durumdaki ruh olan yaratıklardır. (II. Petrus 2:11) Fakat Mukaddes Kitabın hiçbir yerinde meleklerin ahlaksal açıdan insanlardan daha üstün olduğu söylenmez. Bir kadından doğup insan olarak dünyaya gelen İsa Mesih’in ahlaksal bütünlüğü, gökte olsun, yerde olsun, Tanrı’nın evrensel ailesinin herhangi bir üyesininkine eşitti.—Mezmur 8:4, 5; İbraniler 2:6-9; 7:26.

4, 5. Hastalık, sıkıntı ve ıstırap, tüm insanlığın başına nasıl geldi?

4 Öyleyse, acaba nakamillik ve beraberinde getirdiği sıkıntılar, hastalık ve mücadeleler, nasıl insanlığın ortak geleceği haline geldi? Mukaddes Kitap, Âdem ve Havva’dan bu yana tüm insanların kendi hatalarının bir sonucu olmadığı halde kusurlu doğduklarını şöyle açıklamaktadır: “Nasıl günah bir adam vasıtası ile, ve ölüm günah vasıtası ile dünyaya girdiyse, böylece ölüm de bütün insanlara geçti; çünkü hepsi günah işlediler.”—Romalılar 5:12.

5 Kalıtım kanunlarına göre, çocuklar, ana-babalarından sadece bazı yetenekleri ve ayırt edici özellikleri değil, kusurları da miras alır. Fakat acaba başlangıçta kâmil yaratılan Âdem, nasıl oldu da özürlü, nakâmil ve günahkâr bir kişi oldu? O zamandan beri sıkıntı ve ıstırap çekilmesine neden izin verildi

ÂDEM’İN MÜKEMMEL DURUMU

6. Âdem hangi anlamda ‛Tanrı’nın sureti ve benzeyişinde’ yaratıldı?

6 Âdem, Tanrı’nın suretinde ve benzeyişinde yaratıldı. (Tekvin 1:26) Bu, onun ahlaksal niteliklere ve ruhi düşünüşe sahip bir yapıda olduğu anlamına gelir. O, Tanrı’yı bilip O’nun hakkında bilgi edinerek Tanrı ile bir baba-oğul ilişkisine sahip olabilirdi. Onda mantık gücü ve doğru ile yanlışı ayırt edebilmesine yarayan vicdan yetisi vardı. Âdem, yeryüzünde Tanrı’yı temsil edebilecek yetenekteydi ve Tanrı’nın izzetini, başka sözlerle, kendisinde bulunan mükemmel nitelikleri ilerde doğacak olanlara aktarabilirdi.

7. (a) Tanrı, yeryüzünde yeni olan Âdem’in ihtiyaçlarını nasıl karşıladı? (b) Âdem buna nasıl karşılık vermeliydi?

7 Tanrı, büyük olasılıkla her gün Âdem ile temas kuruyordu. Tekvin 3:8’e göre, Âdem ile Havva “günün serinliğinde bahçede gezmekte olan RAB (Yehova) Allahın sesini işittiler.” Burada günün belli bir zamanına değinilmiş olması, Tanrı’nın insanla hep bu zamanda konuşmayı âdet edindiği izlenimini yaratmaktadır. Evet, Yüce Olan, yeryüzüne yeni ayak basan Âdem’e bazı şeyleri öğretmek için zaman ayırmıştır. (Tekvin 1:28-30) Yeryüzünde yaşamaya başlayan bu ilk adamın, Tanrı’nın yardım ve öğretimine ihtiyacı vardı. Kendisinden daha aşağı olan yaratıklara gereği gibi hâkim olmayı ancak bu sayede öğrenebilecekti. Âdem, ruhen gelişmek ve sevgi beslemekte tam yetenek sahibiydi. Bilgisi arttıkça, Yaratıcısına karşı takdiri ve sevgisi büyüyüp kuvvetlenebilirdi. (I. Yuhanna 4:7, 8) Tanrı ile gitgide yakınlaşan bir ilişki kurabilirdi.

8. Âdem, bitki ve hayvanlar hakkında neden çok şey öğrenmeliydi?

8 Mukaddes Kitap, Tanrı’nın, oğluna ne kadar zaman eğitim verdiğini belirtmiyor. Fakat Âdem’in her şeyden önce bitki ve hayvan hayatı hakkında bilgi edinmesi gerekliydi. Çünkü Âdem, uzman bir çiftçi olacaktı. Ayrıca çocuklarına bahçıvanlık sanatı ve hayvan bakımı konusunda öğretmenlik yapacaktı. (Tekvin 2:15, 19) Bunların hepsini öğrenmesi için şüphesiz biraz zamana gerek vardı.

9. Tekvin 2:19, 20’ye göre, Tanrı, Âdem’e hangi görevi verdi ve Âdem bu görevi nasıl gereği gibi yerine getirebildi?

9 Âdem, Tanrı’nın kendisi için yapmış olduğu Aden bahçesinde otururdu. Âdem için bir ev olan bu yer, ihtimal kendisinin içinde gezinebileceği büyük bir alandı. Böylece Âdem, Tanrı’nın sağladığı kolaylıklarla hayvanları kendi çevrelerinde inceleyebiliyordu. Onları, ayırt edici özelliklerine ve huylarına göre isimlendirebiliyordu. Aceleye gerek yoktu.—Tekvin 2:8, 19, 20.

10. Âdem, aldığı eğitim sayesinde neler yapabilecekti, fakat neye dikkat etmesi gerekiyordu?

10 Âdem, bilgi kapasitesi içinde ortaya çıkan sorunları çözebilmekle birlikte, nasıl ‛yere hakim olacağı’ konusunda Yaratıcı ve Yönetici olarak Tanrı’ya bakmalıydı. Aden bahçesinin dışında kalan işlenmemiş saha, daha milyarlarca insana “ev” olabilecek hale getirilmeliydi. Tıpkı bir inşaatçının, mimarın çizdiği planları izlemesi gerektiği gibi, insan da, yeryüzünü insan soyu için güzel, rahat ve zevkli bir şekle dönüştürebilmek üzere Tanrı’nın hikmet dolu buyruğuna uymalıydı.—Luka 16:10.

11. Âdem, başlangıçta sorumluluğunu nasıl yerine getirdi ve onu bekleyen ne gibi görevler vardı?

11 Tanrı’nın kendisine verdiği nimetlere karşılık acaba Âdem nasıl bir yol izledi? Başlangıçta iyi hareket etti; Tanrı’dan öğrendiklerini aynen karısına da öğretiyordu. (Tekvin 2:16, 17 ile Tekvin 3:2, 3’ü karşılaştırın.) Yehova, Âdem ile Havva’nın Yaratıcısı olduğu için, aynı zamanda onların Tanrısıydı. Âdem ile Havva, Tanrı ile doğru ilişkilerini sürdürebilmek için Egemen Hükümdarları olarak O’na güvenmeli ve itaat etmeliydiler. Ailelerini tüm yeryüzünü kapsayacak kadar genişleteceklerinden dolayı, düzen ve uyumun sağlanması için Tanrı’nın hükümdarlığına tabi olmaları şarttı. Onlar, çocuklarını da Tanrı’ya izzet verecek tarzda öğretip eğitebilirlerdi.

“İYİLİK VE KÖTÜLÜĞÜ BİLME AĞACI”

12. Tekvin 2:17’ye göre, Âdem ile Havva nasıl bir geleceğe sahipti?

12 Tanrı, Âdem’e, “iyilik ve kötülüğü bilme ağacı” hariç, bahçenin her ağacından yemekte serbest olduğunu bildirdi. (Tekvin 2:17) Âdem ile Havva çiftine ve zürriyetlerine, itaat etmeleri şartıyla ebediyen yaşama fırsatı verildi. Âdem’in Tanrı’ya itaatsizlik edecek kadar saygısız davranması, gökte ve yerde Tanrı’nın tüm ailesi üzerine utanç getirecekti.

13, 14. (a) Âdem’in Tanrı’ya itaat etmesi neden en doğru ve tam yerinde bir davranış olacaktı? (b) Âdem, sahip olduğu şeylere rağmen, ne yapmakta başarısız oldu ve nasıl bir tutum geliştirdi?

13 Tanrı, Âdem’e zevk duyacağı her şeyi verdi. Yeryüzünün mükemmel yiyecek ürünleri yetiştirmesini Âdem sağlamadı. Güzel arkadaşı Havva’yı kendisi yaratmadı. Yaşamdan zevk almasını sağlayan duyulara sahip bedenini de kendisi yapmadı. Fakat Âdem, kendisine şefkatle verilen, sevdiği ve zevk aldığı mükemmel hayatı, itaatkâr bir tutumla sürdürmedi.

14 Sonuç olarak Âdem, kendi çıkarlarını, semavi Babasınınkilerden üstün tutan bir tutum geliştirdi. O anki arzularına, Tanrı’nın ailesinden ve sahip olacağı zürriyetten daha çok önem verdi. Kamillikten düşmüş olan insanlar bile, ailesine ihanet ederek kendi çocuklarını esaret ve ölüme terk eden birini insan yerine koymuyorlar. İşte, Âdem bunu yapmıştır.—Romalılar 7:14.

15, 16. (a) “İyilik ve kötülüğü bilme ağacı”, gerçek bir ağaç mıydı? (b) Bu ağaçla ilgili başka ne gibi sorular doğuyor?

15 Acaba Âdem’in günahı neydi? “İyilik ve kötülüğü bilme ağacı” ile ilgiliydi. Bu ağaç ile ilgili pek çok tahminler yürütülmüştür. Acaba bu ağaç, gerçek bir ağaç mıydı? ‛Bilinmesi’ gerekli olan şey, yani başka bir Mukaddes Kitap tercümesine göre “bilgi” ve ayrıca “iyilik ve kötülük” ne anlama geliyordu? Tanrı’nın bahçeye böyle bir ağaç koymasının nedeni ne olabilirdi?

16 Mukaddes Kitap, söz konusu ağacın gerçek olduğunu gösterir, çünkü onun bahçedeki meyva ağaçlarından biri olduğundan söz eder. (Tekvin 2:9) Acaba ağacın temsil ettiği “bilgi” nedir? Katoliklerin Jerusalem Bible isimli Mukaddes Kitap tercümesi, Tekvin 2:17 ile ilgili dipnotta şu akla uygun açıklamayı yapıyor:

17. Katolik Jerusalem Bible’daki bir dipnota göre, ağacın sembolize ettiği “bilgi” neydi?

17 “Bu bilgi, Tanrı’nın kendisine sakladığı, fakat insanın günah işlemekle ele geçirdiği bir imtiyazdır. [Tekvin 3:5, 22] Bu nedenle insanın her şeyi bilmesi anlamına gelmez; kâmillikten düşmüş olan insan zaten her şeyi bilmeye muktedir değildir. Bu, ahlaksal ayırt etme yeteneği de değildir; çünkü insan, kâmillikten düşmeden önce buna zaten sahipti ve Tanrı aklı başında birine bunu yasaklamazdı. Bu bilgi, neyin iyi veya kötü olduğuna dair kendi kendine karar verip buna göre hareket etme gücü, yaratık mevkiini inkâr eden insanın ahlaken tam bağımsız olma hakkıdır. İlk günah, Tanrı’nın egemenliğine yöneltilen bir saldırı, gururdan kaynaklanan bir eylemdi.

18. (a) Ağaç neyin sembolüydü? (b) Kâmil bir insanın ‛bilgi ağacından’ yiyerek günah işlemesi, daha önce neye karar verdiğini gösterecekti?

18 Şu halde ağaç, aslında insanın makul davranış sahasının sınırını sembolize eden bir sınır çizgisiydi. Tanrı’nın, Âdem’i bu sınırdan haberdar etmesi, doğru makul ve hatta şarttı. Kâmil bir insan, ancak kendi iradesinin onayı ve kendi rızası ile o ağaçtan yiyebilirdi. Böyle bir hareket tarzı, kişinin Tanrı’nın hükümdarlığı altından çıkmayı ve kendi bildiği yola giderek kendi vereceği kararlara göre “iyi” ya da “kötü” olanı yapmayı önceden kararlaştırdığını gösterecekti.

TANRI’NIN EGEMENLİĞİNE MEYDAN OKUNUYOR

19. Âdem’in kasten işlediği günah, Romalılar 1:28’deki prensiple uyumlu olarak hem kendisinin, hem de çocuklarının başına ne getirdi?

19 Böylece insan, Tanrı’dan bağımsız bir yol seçti. Tanrı, Âdem’in özgür iradesine müdahale etmedi. Fakat Âdem’in bu yanlış seçimi, hem kendini, hem de çocuklarını çeşitli zorluklara ve insanın çözemeyeceği problemlerin içine sürükledi.—Romalılar 1:28.

20. Âdem’in yanlış hareketi, nasıl tüm insanları içine alan bir soru doğurdu?

20 Fakat Âdem ve karısının isyanı, daha fazla şeyleri söz konusu hale getirdi. Tanrı’nın bedeni oğlunun isyanı şu soruyu doğurdu: Tanrı’nın yeryüzündeki ailesinin herhangi bir üyesi, acaba kendi özgür iradesini kullanarak Tanrı’nın hükümdarlığına sadık kalmayı seçip, baskı altında veya itaatsizliğinin sonucu olarak bir şeyler kazanma iğvası karşısında da Tanrı’ya sadık kalacak mıydı? Böylece, yeryüzünde doğacak olan her erkek ve kadının Tanrı’ya karşı bütünlüğü ve sadakati konusunda, Tanrı’nın gerek gökte, gerekse yerdeki tüm yaratıklarının zihinlerinde şüphe doğmuş oldu.

21. Âdem’in günahı, insanın bütünlüğünden çok daha büyük olan hangi davaya yol açtı?

21 Bununla birlikte 2.500 yıl sonra meydana gelen gelişmelerin de gösterdiği gibi, bu sorunun önemi ikinci derecede kaldı, çünkü Tanrı’nın egemenlik veya hükümdarlığının haklılığına karşı meydan okunması daha önemli bir dava idi. Söz konusu davanın varlığını gösteren bir örnek, Eyub isimli adamın hayatı boyunca başına gelenleri konu alan ve bizim yararlanmamız için korunan kayıtta bulunmaktadır.

22. Aslında her insanın bütünlük ve sadakatinin dava konusu yapıldığını Eyub kitabı nasıl gösterir?

22 Eyub kitabı, Tanrı’nın egemenliğinin haklılığına meydan okuyanın, Tanrı’nın gökteki meleklerinden birisi olduğunu açıklar. Yüce Olan’ın huzuruna çıkan bu melek, Tanrı’nın vefakâr hizmetçisi olan Eyub’u küstahça suçlayarak onun Tanrı’ya karşı vefasının veya sadakatinin sadece ve sadece bencilliğe dayandığını öne sürer. Tanrı, ruh olan bu yaratığının Eyub’u büyük bir felâketle denemesine izin verir. Eyub, deneme altında da vefasını kanıtladığı halde, isyankâr melek, hâlâ Eyub’u kötü bir yüreğe sahip olmakla suçlamayı sürdürür. Bunun üzerine Yehova Tanrı ona şöyle der: “Kulum Eyuba iyice (yürekten) baktın mı? çünkü dünyada onun gibisi yok; kâmil (lekesiz) ve doğru adam; Allahtan korkar ve kötülükten çekinir; ve boşuna onu yutayım diye beni kışkırttığın halde, yine kemalini (bütünlüğünü, yani Tanrı’nın önündeki lekesizliğini, sadakatini) sıkı tutmaktadır.” Melek ise, şöyle cevap verir: “Deri yerine deri, evet, insan canı için nesi varsa verir. Fakat şimdi elini uzat da, onun kemiğine ve etine dokun, ve yüzüne karşı sana lânet edecektir.”—Eyub 2:2-5.

23. Eyub, şiddetli ıstıraplar karşısında bile sadakatini bozmamakla nasıl bir sonuca ulaştı?

23 Tanrı, Eyub’un Kendisine sadık kalacağını bildiğinden denenmesine izin verdi. Eyub ise, bir süre acı çekmekle hiçbir kayba uğramadı. Çünkü deneme sonunda Tanrı, onu daha önce sahip olduklarıyla kıyaslanamayacak ölçüde şeylerle ve daha 140 yıllık bir ömürle mükafatlandırdı.—Eyub 42:12-16; ayrıca İbraniler 11:6 ile karşılaştırın.

24. (a) Tanrı’ya karşı isyanı çıkaran ve destekleyen kişi aslında kimdi? (b) Bu sebeple Âdem ve Havva’nın suçsuz olabilmesi için bir özürleri var mıydı?

24 Gökte cereyan eden bu görünmez olayın bize yansıtılan kısa görüşü, Tanrı’nın kötülüğe izin vermesinin arkasındaki gerçek nedeni görmemize yardım eder. Meydan okuyan bu melek, aslında Aden’deki isyanı çıkaran ve İblis Şeytan olarak bilinen melekten başkası değildir. Ne var ki, davayı ilk defa ortaya attığı zaman, Şeytan’ın tarafında yer alan ilk insan çifti, kasten suç işledi; hiç bir özürü yoktu.

25, 26. (a) Tanrı’ya karşı sadakati konusunda Âdem’e saldıran İblis Şeytan olduğuna göre, acaba Tanrı, Âdem’i saldırı karşısında savunmasız bırakarak ona karşı haksızlık mı yapmıştı? (b) Önce Havva’ya saldırmakla işe başlamasından anlaşıldığına göre, Şeytan nasıl düşünmüş olabilirdi?

25 Tanrı, Âdem’e Kendisine sadık kalmak üzere donanması için gerekli olan her türlü öğretim ve fırsatı vermişti; zira Tanrı, savunmasız durumdaki hiçbir hizmetçisinin saldırı ile karşılaşmasına izin vermezdi. (I. Korintoslular 10:13) Buna göre, iradesini kullanmakta tamamen özgür olan Âdem, isteseydi, tam bir duruş alarak sadakat ve vefasını kanıtlayabilirdi. Âdem’in günah işlemesine yol açabilecek, özgür iradesinin dışında hiçbir etken bulunmadığı için, O’nun durumu günümüzdeki nakâmil insanın durumundan farklıydı. Âdem, yüzde yüz kendi iradesiyle ve kasten günah işledi.

26 Ne yazık ki, Tanrı’ya rakip olarak ortaya çıkıp asi bir ruh haline gelen Şeytan, o sırada evrende bir isyan çıkartmak için fırsat kolluyordu. Bu nedenle Şeytan, Âdem ile Havva’yı, Tanrı’nın hükümdarlığına karşı meydan okumakta alet olarak kullanmak istedi. Mukaddes Kitap kaydı, bize, onun önce kadına nasıl saldırdığını açıklar. Şeytan, bir kez Havva’yı yenik düşürdükten sonra Âdem üzerine büyük bir baskı kurabileceği kanısındaydı.

TANRI’YA KARŞI İSYAN

27. İblis’in, Havva ile konuşan yılanı, sadece basit bir oyuncak olarak kullandığını nasıl bilebiliriz?

27 Acaba Şeytan, zihninde sakladığı, Tanrı’nın hükümdarlığına meydan okuma fikrini nasıl yürürlüğe koydu? Mukaddes Kitap kaydı, kır hayvanları arasında aşağı durumda olan bir yaratığın, yani bir yılanın Havva ile konuştuğunu bildirir. Bir hayvanın kendiliğinden konuşamayacağı muhakkaktır. Şu halde yılanı kullanarak konuşan şahsın aslında İblis Şeytan olduğu ortadadır. Bu hilesinde yılanı vasıta olarak kullandığından dolayı Tanrı onu “eski yılan [aldatıcı]” olarak adlandırır. (Vahiy 12:9) İsa, İblis’in “yalanın babası” ve Aden’de başlattığı isyandan beri bir “katil” olduğunu söylediği zaman, O’nun, Tanrı’nın egemenliğine karşı meydan okuyan ilk kişi olduğunu ifade etmek istedi. (Yuhanna 8:44) Bu ilk yalan ve isyan hakkında Mukaddes Kitapta şunlar kayıtlıdır:

28. Tekvin 3:1-5’deki kayda göre: (a) Şeytan’ın Havva’ya yönelttiği soru, aslında sahip olmayı hak ettiği bir şeyi Tanrı’nın kendisinden sakladığı izlenimini nasıl yarattı? (b) Havva, Tanrı’nın ‛iyi ve kötüyü bilme ağacından’ yemekle ilgili yasağından habersiz miydi?

28 “Ve Yehova Allahın yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekârı (ihtiyatlısı) olan yılandı. Ve kadına dedi: Gerçek, Allah: Bahçenin hiç bir ağacından yemiyeceksiniz dedi mi? Ve kadın yılana dedi: Bahçenin ağaçlarının meyvasından yiyebiliriz; fakat bahçenin ortasında olan ağacın meyvası hakkında Allah: Ondan yemeyin, ve ona dokunmayın ki, ölmiyesiniz dedi. Ve yılan kadına dedi: Katiyen ölmezsiniz; çünkü Allah bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız.”—Tekvin 3:1-5.

29, 30. Havva, Şeytan’ın yalanından önce, ‛iyi ve kötüyü bilme ağacının’ meyvesine ne gözle baktı? Yalandan sonra ne gözle baktı?

29 Havva, o zamana kadar, yılanın sözünü ettiği ‛ağaçtan’ yememekle ilgili Tanrı’nın emrine uymuştu. Her türlü yiyeceğe zaten sahipti ve muhtaç durumda değildi. Ağacın meyvesinden yemenin kötü sonuçlar doğuracağını anlamıştı. Bu, meyve zehirli olduğu için değil, meyveden yemek, Tanrı’nın ölüm hükmüne neden olacağından dolayı kötü sonuçlanacaktı. Ormanda zehirli sarmaşık gibi bazı bitkileri ya da meyvesi zehirli olan ve ölüm tehlikesi doğuran bazı ağaçları gören bir kimseye hiç onlara dokunmak, almak ve yemek çekici gelir mi? Hayır, elbette böyle bir çekicilik söz konusu olamaz. Havva için de durum aynıydı. Fakat Şeytan’ın yalanı o ağaca çekicilik kazandırdı. Havva, İblis’in aşağı bir varlık olan yılan vasıtasıyla söylediği sözlere Yaratıcısınınkinden daha çok inanıp değer verdi. Kayıtta şöyle okuyoruz:

30 “Kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvasından aldı, ve yedi.”—Tekvin 3:6.

HAVVA ALDANDI

31. Yılan kendisiyle konuştuğunda, Havva, nasıl düşünmüş olabilir?

31 Yılan kendisiyle beklenmedik şekilde konuştuğu zaman, acaba Havva’nın neden şaşkınlıktan dili tutulmadı? Ve acaba neden korkup kaçmadı? Mukaddes Kitap bunu belirtmiyor. Havva, yılanı ağaçta görmüş ve hareketleri ilgisini çekmiş olabilirdi. Yılanın en ihtiyatlı hayvan olduğunu biliyordu. Böylece yılan onun gözünde çok hikmetli gözükmüş, konuştuğunda ise, sözlerinde özel bir hikmetin varlığını sezmiş olabilirdi.

32, 33. (a) Havva, meyveden yemekle nasıl bir özgürlüğe kavuşacağını düşündü? (b) Havva, kocasından ileri gitmekle aslında özgürlüğünü nasıl kaybetti?

32 Nasıl olursa olsun, yasak meyveden yediği zaman ölmeyeceğine dair yılanın ağzından çıkan yalan, Havva’yı inandırdı. Havva, ölmek bir yana, meyveden yediğinde bazı özel yetenekler kazanacağına, Tanrı gibi olarak kendi yolunu çizmekte özgür ve bağımsız hareket edebileceğine inandı. O zaman, hiç kimseye bağlı veya tabi olmayacaktı. Böylece, Tanrı’nın emrini kendisine iletmiş olan kocasına tabi olmaktan vazgeçtiği de muhakkaktı. Kocasından da ileri giderek ona danışmadan meyveyi aldı.

33 Resul Pavlus, İsa’yı takip eden zevcelerin tabiiyeti üzerinde, işte bu nedenle vurguyla durdu. Mutlak bir özgürlüğe kavuşacağını sanan Havva’nın, tam tersine kendisini belaların en büyüğünün içine attığını belirtti. Havva, kendi yetkisini aşan bir şey yapmaya çalışmıştı. Pavlus, devamen şöyle dedi: “Âdem aldanmadı, fakat kadın (tamamen) aldanarak suça düştü.”—I. Timoteos 2:11-14.

ÂDEM’İN İMAN NOKSANLIĞI

34, 35. (a) Âdem aldanmamış olduğu halde, neden isyana katıldı? (b) Havva’nın işlediği günahın yol açtığı sorun, Âdem için, Aden bahçesine bakmakla ilgili günlük sorunlardan neden daha büyüktü? Âdem, nasıl bir iman zayıflığı gösterdi?

34 Âdem aldanmadığına göre, onu karısının isyanına katılmaya iten şey neydi? O, karısı Havva’ya olan arzusunun Tanrı ile olan ilişkisinden daha baskın çıkmasına izin verdi. Bundan dolayı, karısını gördüğünde meyveyi ondan aldı ve yedi.—Tekvin 3:6.

35 Mukaddes Kitap, Âdem ve Havva arasında geçen konuşmayı kaydetmiyor. Ancak Âdem’in o an çok ciddi bir problemin içine düştüğü bellidir. Âdem, daha önce hayvanların üzerinde hakimiyet kurmak ya da bahçeye bakmakla ilgili konularda belki çözmesi gereken sorunlarla karşılaşmış olabilirdi. Fakat Havva ile ilgili olan durum, yüreğini sızlatarak doğrudan doğruya onun vefasını denedi. Âdem şöyle düşünmüş olabilirdi: ‛Tam mutlu bir hayat sürdürürken, nasıl olur da böyle ani ve şok edici bir şey başıma gelebilir? Tanrı böyle bir şeye nasıl izin verir?’ Böylece Âdem’in Tanrı’ya karşı beslediği iman denendi. Tanrı’ya karşı daha büyük bir sevgi göstermesi gerekirdi. Tanrı’nın ona destek olacağına iman etmeliydi.—Mezmur 34:15.

36, 37. (a) Âdem, iman noksanlığının yanı sıra, kendini haklı gördüğünü nasıl açığa vurdu? (b) Oysa kendi isyanından tamamen kim sorumluydu?

36 Âdem vefakâr davranmış olsaydı, Tanrı, muhakkak onun problemiyle ilgilenecek; sorunu, Âdem’in mutluluğu ile sonuçlanacak şekilde çözecekti. (Mezmur 22:4, 5 ile karşılaştır.) Ancak Âdem gerekli imanı göstermedi. Üstelik şu sözlerle kendisini suçsuz çıkarmaya çalıştı: “Yanıma verdiğin kadın o ağaçtan bana verdi, ve yedim.”—Tekvin 3:12.

37 Âdem, kendini suçsuz gösteren cevabıyla kadını suçluyordu. Fakat aslında bundan tamamen Âdem sorumluydu ve üstelik, ailesinin başı olduğu için Tanrı’nın doğrudan doğruya temas kurduğu şahıs o idi. Asıl kınanmayı hak eden kendisiydi. Aslında Âdem, Yakup 1:13-15’de ifade edilen uygun olmayan düşünce ve davranış tarzını benimsedi:

38. Yakup 1:13-15, Âdem ve Havva’nın günah işlemelerine yolaçan işlemi nasıl açıklıyor?

38 “Tecrübe olunduğu zaman, kimse: Allah tarafından tecrübe olunuyorum, demesin; çünkü Allah kötü şeylerle tecrübe olunamaz, kendisi de kimseyi tecrübe etmez; fakat herkes kendi arzusu tarafından sürüklenerek ve aldanarak tecrübe olunur. Sonra arzu gebe kalarak günah doğurur; ve günah kâmil olunca, ölüm hasıl eder.”

TÜM İNSANLIK ZARAR GÖRDÜ

39. (a) Âdem günah işlediği “günde” hangi anlamda öldü? (Tekvin 2:17) (b) Âdem’in ruhen ölmesi, kendi bedenini ve çocuklarını nasıl etkiledi?

39 Âdem böylece günahkâr oldu. Orijinal İbranice metinde “günah” için kullanılan sözcüğün anlamına göre, Âdem ‛hedefe ulaşamadı’. Artık kâmil standartları karşılayamaz duruma geldi. O gün ruhen öldüğü gibi, bedenen de ölmeye başladı. Âdem, artık kendisini bedenen de etkileyen bir eksikliğe, yani ahlaksal bir zayıflığa sahipti, zira “ölümün dikeni (ölüm oluşturan iğne) günahtır.” (I. Korintoslular 15:56) Âdem’in ruhen bozulması, zihinsel işlevinin dengesini bozdu; bu ise, bedensel dengesinin ve bedeninin gitgide bozulmasında etken oldu. Âdem’in ölümü kaçınılmazdı. (Tekvin 3:19) Dolgun ölçüdeki ahlaksal veya bedensel gücü çocuklarına geçiremezdi, çünkü artık onlara sahip değildi. Sonuç olarak “hepsi günah işlediler, ve” Âdem’in bir zamanlar kâmilken yansıttığı “Allahın izzetinden mahrum kaldılar.”—Romalılar 3:23.

40. (a) Yehova Tanrı, günah işleyen Âdem’i neden Aden bahçesinden çıkardı? (b) I. Korintoslular 5:11-13 ile uyumlu olarak bugün Tanrı’nın cemaatlerinde buna benzer hangi şey yapılıyor?

40 Âdem, bir günahkâr olarak, artık Yehova Tanrı ile görüşme hakkına sahip değildi. Bundan böyle cennet bahçesinde oturma hakkını da yitirdi. Bunun üzerine Tanrı, anlaşıldığına göre, ilk doğan semavi Oğlu ile konuştu. Yehova, bu Oğlu yaratma işlerinde kullanmıştı. (Koloseliler 1:13, 14, 17) Ona şöyle dedi: “İşte, adam iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden biri gibi oldu; ve şimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın, ve yemesin ve ebediyen yaşamasın diye—böylece RAB Allah onu Aden bahçesinden, kendisinin içinden alındığı toprağı işlemek için çıkardı.” (Tekvin 3:22, 23) Benzer şekilde bugün, Mukaddes Yazılar, tövbe etmeyen kötü veya ahlaksız bir kişinin Tanrı’nın cemaati ile müşareketten kesilmesini veya böyle biriyle karışıp görüşülmemesini emrediyor.—I. Korintoslular 5:11-13.

41. Herkes zayıflığı miras aldığına göre, bir kimse tüm kötü davranışlarının sorumluluğunu buna yükleyebilir mi? (Romalılar 3:23; 5:12)

41 Bütün bunlar, insanlık açısından ne anlam taşıyordu? Tüm insanlar Âdem’in zayıflığını miras aldı. Bununla birlikte, hiç kimse, yapmış olduğu tüm kötü şeylerin sorumluluğunu haklı olarak bu zayıflığa yükleyemez. Aslında herkes, kasten günah işleyebileceği için kişisel bir sorumluluk taşır. Günahkâr eğilimler nesilden nesle gitgide çoğaldığından, günahın olağanüstü kötülüğü, beraberinde getirdiği her türlü acı ve kederle birlikte tarih boyu varlığını hissettirmiştir. Günah, neredeyse, her düşünce ve davranışımıza nüfuz ederek insanlık üzerinde bir kral gibi hüküm sürmüştür; insan toplumunda bencillik müzminleşmiştir.—Romalılar 5:14.

TANRI’NIN MEYDAN OKUMAYA TEPKİSİ

42. (a) Tanrı’nın hükümdarlığının veya egemenliğinin hangi yönlerine meydan okundu? (b) İblis’in bu konuda iddia ettiği veya savunduğu şeyler nelerdi?

42 Ne mutlu ki, Tanrı, hak edilmemiş iyiliği ve sevgisi sayesinde insanlığı ebediyen yok olmak üzere yüzüstü bırakmadı. Diğer yandan, bir de Tanrı’nın içinde bulunduğu durumu lütfen düşünelim: O’nun hükümdarlığını ve egemenliğinin meşruluğu, adilliği ve haklılığı konusunda meydan okundu. İblis’in iddiasına göre, Yehova, sevgi ile hüküm sürmüyordu. İblis, Tanrı’nın zeka sahibi yaratıklarının, Tanrı’nın hükümdarlığını sevip onu diğerlerine tercih ettikleri için değil, başka nedenlerle Tanrı’ya itaat ettiklerini savundu. Tanrı’nın egemenliğinin, Tanrı, kendilerine her iyi şeyi verdiği için O’na itaat eden insanlar tarafından desteklendiğini, başka sözlerle, Tanrı’nın bir tür rüşvet karşılığında hüküm sürebildiğini öne sürdü. (Eyub 1:9-11) Bununla da yetinmeyen İblis, Tanrı’nın, hakları olan şeyleri yaratıklarından esirgediğini ileri sürdü. Sözde esirgenen şeylerden biri, Tanrı’dan ayrı olan tam bir bağımsızlık, insanların istedikleri gibi hareket etme hakkıydı.—Tekvin 3:5.

43. Her Şeye Kadir Olan Tanrı, neden İblis’i hemen oracıkta, o an yok etmeyerek, kötülüğün devamına bir süre için izin verdi?

43 Tanrı, hükümdarlığının adil olduğunu biliyordu. İblisi hemen oracıkta, o an yok edebilirdi. Fakat böyle yapsaydı, ortaya atılan dava çözümlenmiş olmayacaktı. Çünkü Şeytan’ın, Âdem ile Havva tarafından da desteklenen iddiası, sadece Tanrı’nın ismine ve hükümetine iftira niteliği taşımıyordu; aynı zamanda evrendeki her zeka sahibi şahsın adını da gölgeliyordu. Bunun için Tanrı, kral sıfatıyla Kendi ismi uğruna ve o zaman yaşayan ve ileride yaşayacak olan vefakâr kişilerden oluşan tüm ailesi uğruna, kötülüğün sınırlı bir süre boyunca devam etmesine izin verdi.

44. (a) Tanrı, Âdem ile Havva’yı hemen yok etmiş olsaydı, yaşamakta olan bizler bugün nerede olacaktık? (b) Tanrı, henüz doğmamış olan insanlara ne açıdan güveniyordu? O’nun güveni doğru çıktı mı?

44 Tanrı, Âdem ile Havva’yı hemen yok etmiş olsaydı, biz de dahil şimdiye dek yeryüzünde yaşayan insanlardan hiçbiri doğma fırsatına sahip olmayacaktı. Âdem ve Havva kötü yola saptıysa da, Tanrı, onların tüm çocuklarının aynı şekilde hareket etmeyeceğini biliyordu. Onlardan birçoğu, İblis’in üzerlerine getirebileceği her tür deneme karşısında, yine Tanrı’ya hizmet etmeye devam edecekti. Bu nedenle Tanrı, İblis’in yasadışı bir şahıs olarak faaliyetini sürdürmesine ve Âdem ile Havva’nın da çocuklar meydana getirmesine izin verdi. Mukaddes Kitap kaydının da doğruladığı gibi, bu çocuklardan pek çoğu Tanrı’ya sadık kaldı.—İbraniler 11. bap.

45. (a) Tanrı’nın kötülüğe izin vermesi yüzünden, en uzun süre üzüntü çeken kim oldu? (b) Tanrı’nın kötülüğe bir süre için izin vermesinden aslında kim yarar gördü?

45 Şartlar elverişli olmadığı halde, insanlık, sahip olduğu kısa hayattan genellikle mutluluk duymuştur. Aslına bakılırsa, sadece çok az kişi yaşamının nisbeten birkaç yılından fazlasında üzüntü çekmiştir. Böylece, insanların büyük çoğunluğu sıkıntılarına rağmen, doğduğuna pişman olmayıp hayatından memnundur. Bununla birlikte Yehova Tanrı, bu gibi kötü şeylere karşı sabır göstererek, kötülük ve üzüntünün sergilenmesine yaklaşık 6.000 yıldır izin vermektedir. Evrensel ailenin Babası olduğu için, bu durum onu fazlasıyla üzmüştür. (Mezmur 78:40 ile karşılaştır.) Kötülüğe her an son verecek kudreti olduğu halde, Kendi kişisel yararını değil, evrende yaşamakta ve yaşayacak olan zeka sahibi yaratıkların yararını gözeterek bunu yapmamak üzere kendini tutmuştur. (Luka 18:7, 8; Eyub 35:6-8) Fakat dünya tarihi ve Mukaddes Kitap, söz konusu davanın sonuçlanmasının yakın olduğunu göstermektedir.

46. Tanrı’nın hükümdarlığının haklılığı ile ilgili olan davanın tam olarak sonuca bağlanmasına izin verilmiş olması, 6.000 yıla mal olmasına rağmen, ne gibi bir yarar sağlayacaktır?

46 Tanrı’nın bu şekilde hareket etmesinin hukuksal bir nedeni vardı. Örneğin, herhangi bir dava memleketteki en yüksek yargı organına sevk edilerek, orada enine boyuna yapılan tartışmalar sonucu kesin bir karara bağlandığında, Yüksek Kurul’un verdiği bu karar, daha sonra aynı sorun hakkında açılacak tüm davalarda emsal karar olarak kullanılır. Benzer şekilde, göklerdeki Yüce Mahkeme tarafından sonuca bağlanacak olan bu evrensel davada verilecek karar, emsal bir karar olarak kalacaktır. Kötülük ve beraberinde getirdiği acıların bir daha evrenin huzurunu bozmasına izin verilmeyecektir. Daniel 7:9, 10 ayetleri, Yehova’nın Mahkemesinden bir görünüm vermektedir.

47. Tanrı, kendi evrensel egemenliğinin haklılığı ile ilgili davayı çözmekle birlikte başka neyi de sağladı?

47 Tanrı, bu nedenle Kendi evrensel egemenlik davasının çözümü için kötülük ve üzüntüye izin verdi. Ayrıca bu davayı çözerken, insanlığı, içinde bulunduğu üzüntülü durumdan kurtarmak için de girişimlerde bulundu. Bu sayede, günahın insanlık üzerinde bir kral gibi hüküm sürerek neden olduğu tüm zararlar silinecektir. Tanrı’nın nasıl bir önlem aldığı, 6. Bölümde ele alınacak ilginç bir konudur.

[Sayfa 51’deki resim]

Tanrı’dan gelen öğretim sayesinde Âdem, hayvanların üzerinde nasıl hüküm sürebileceğini öğrendi

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş