Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • ce böl. 16 s. 188-198
  • Tanrı Acılara Neden İzin Verdi?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Tanrı Acılara Neden İzin Verdi?
  • Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Tanrı’nın Hükümdarlığını Kabul Etmenin Gereği
  • Neden Uzun Bir Zaman?
  • Kanıtlanan Nedir?
  • Tanrı’nın Getireceği Çözüm
  • Neden Bu Kadar Çok Acı ve Adaletsizlik Var?
    Yaşamın Amacı Nedir? Bunu Nasıl Öğrenebilirsiniz?
  • Tanrı’nın Acılara İzin Verdiği Süre Yakında Bitiyor
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2001
  • Tanrı Kötülüğe Neden İzin Verdi?
    Yeryüzündeki Cennette Ebediyen Yaşayabilirsiniz
  • Tüm Acılar Yakında Bitecek!
    Tüm Acılar Yakında Bitecek!
Daha Fazla
Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
ce böl. 16 s. 188-198

Bölüm 16

Tanrı Acılara Neden İzin Verdi?

1. Birçok insan, bir Yaratıcı’nın varlığından kuşku duymasını hangi nedene bağlıyor?

İNSANLARIN bir yaratıcının varlığından kuşku duymalarının sık rastlanan nedenlerinden biri, dünyanın her yerinde çekilen acılardır. Zulüm, kan dökme ve sonsuz kötülüklerle geçen yüzyıllar, milyonlarca masum insana büyük acılar yaşatmıştır. Bu nedenle pek çokları şu soruyu sormadan edemiyor: ‘Eğer bir Tanrı varsa, bu gibi şeylere neden izin veriyor?’ Daha önceki bölümlerin gösterdiği gibi, Mukaddes Kitap kaydı yaratılış hakkındaki gerçeklere en iyi şekilde uyduğuna göre, acaba güçlü bir Yaratıcı’nın bu denli acı çekilmesine neden bu kadar uzun süre izin verdiğini anlamamıza da yardım edebilir mi?

2. Mukaddes Kitap, ilk insan çiftinin yerleştirildiği ortam ve koşulları nasıl tanımlıyor?

2 Tekvin kitabının ilk bapları bu sorunun yanıtlanması için bir zemin oluşturur. Bu baplar, acıların olmadığı bir dünyanın yaratılışını anlatır. İlk adam ve kadın, bir cennet ortamına, güzel bir bahçeyi andıran Aden adındaki bir yuvaya yerleştirilmiş, kendilerine zevkli ve uğraş gerektiren bir iş verilmişti. Yeryüzüne ‘bakmaları ve onu korumaları’ istenmişti. Ayrıca, “denizin balıklarına, ve göklerin kuşlarına, ve yer üzerinde hareket eden her canlı” yaratığa gözetim görevi de kendilerine verilmişti.—Tekvin 1:28; 2:15.

3. Âdem ile Havva’nın önüne hangi umut konmuştu?

3 Dahası, ilk insan çifti kusursuz bir beden ve zihinle yaratıldıklarından, hiçbir yönden eksik değillerdi. Bu nedenle, hastalıklar, yaşlılık veya ölüm yüzünden acı çekmeleri için hiçbir neden olmayacaktı. Tam tersine, yeryüzü cennetinde sonu olmayan bir geleceği yaşama umutları vardı.—Tesniye 32:4.

4. Tanrı’nın insanlarla ve bizzat Yer ile ilgili amacı neydi?

4 İlk insan çiftine “semereli olun, ve çoğalın, ve yeryüzünü doldurun” emri de verilmişti. Çocukları olacağından, insan ailesi çoğalacak ve cennetin sınırlarını sonunda tüm Yer’i kaplayacak kadar genişleteceklerdi. Böylece insan ırkı, yaşayan her canlının tam bir sağlığa sahip olduğu cennet yeryüzünde tek bir aile halinde birleşmiş olacaktı.

Tanrı’nın Hükümdarlığını Kabul Etmenin Gereği

5. İnsanlardan neden Tanrı’nın hükümdarlığını kabul etmeleri istenmişti?

5 Ne var ki, bu uyumun sürekliliği için, ilk insan çifti, insan işlerini yönetme hakkının Yaratıcılarına ait olduğunu kabul etmeliydi. Başka sözlerle, Yaratıcı’nın egemenliğini tanımalıydılar. Acaba neden? Her şeyden önce, bu yerinde olduğu için. Herhangi bir şeyin yapıcısı, kuşkusuz yaptığı şeyi bir ölçüde denetimi altında bulundurma hakkına sahiptir. Yüzyıllar boyu, mülkiyet kanunlarının ardında bu ilke yatmıştır. Buna ek olarak, insanlar, Yapıcılarının yönetimini şu yaşamsal gerçekten dolayı da kabul etmeliydiler: Yaratıcılarından bağımsız olarak kendi kendilerini başarıyla yönetme yeteneği ile tasarımlanmamışlardı; tıpkı yemeden, içmeden ve soluk almadan yaşamak üzere tasarımlanmadıkları gibi. Tarih, Mukaddes Kitabın şu sözlerini doğruladı: “İnsanın yolu kendi elinde değildir; adımlarını doğrultmak yürüyen insanın elinde değildir.” (Yeremya 10:23) İnsanlar Yaratıcılarının koyduğu kuralların dışına çıkmadıkları sürece, yaşamları sürekli, başarılı ve mutlu olacaktı.

6, 7. (a) Tanrı insanlara ne tür bir özgürlük verdi? Neden? (b) İlk insan çifti hangi kötü seçimi yaptı?

6 Bundan başka, insanlar özgür irade ile yaratıldılar. Onlar, ne robotlar gibi davranmak üzere, ne de hayvanlar veya böcekler gibi bazı şeyleri sadece içgüdüsel olarak yapma zorunluluğuyla yaratıldı. Ancak tanınan bu özgürlük mutlak değil, göreli olacaktı. Sorumluluk duygusuyla ve herkesin ortak çıkarı doğrultusunda işleyen Tanrısal kanunların sınırları çerçevesinde kullanılmalıydı. Mukaddes Kitabın bu ilkeye nasıl ışık tuttuğuna dikkat edin: “Hür adamlar gibi (olun), ve hürriyetinizi kötülük perdesi gibi . . . . değil, fakat Allahın kulları gibi (kullanın).” (I. Petrus 2:15, 16) İnsan ilişkilerini yönetecek kanunlar olmasaydı, anarşi ve karışıklık olur, herkesin yaşamı bundan olumsuz yönde etkilenirdi.

7 Öyleyse göreli bir özgürlük istenirse de sınırsız özgürlük istenebilecek bir şey değildir. Eğer bir çocuğa sınırsız özgürlük tanırsanız, işlek bir caddede oyun oynamaya veya elini sıcak bir sobaya koymaya kalkışabilir. Yaratıcımızın yönlendirmesini dikkate almaksızın, her konuda kendi kararımızı vermemize olanak tanıyan sınırsız bir özgürlük, her tür soruna yol açabilir. İlk insan çiftinin durumu işte böyleydi. Onlar, özgürlük armağanını kötüye kullanmayı seçtiler. Onlar, bağımsızlıklarını elde etme ve böylece “Allah gibi” olma yönünde yanlış bir karar verdiler. Doğruyu veya yanlışı kendi kendilerine belirleyebileceklerini düşündüler.—Tekvin 3:5.

8. Âdem ile Havva’nın Tanrı’nın yönetiminden çıkmalarının sonucu ne oldu?

8 İlk insan çiftinin Yaratıcılarının yönetiminden çıkması, bir vantilatörün fişinin prizden çıkmasına benzetilebilir. Vantilatör, güç kaynağına bağlı olduğu sürece dönmeye devam eder. Ancak fişi çekildiği zaman yavaşlar ve sonunda tümüyle durur. İşte, Âdem ile Havva, kendilerini “hayatın kaynağı” olan Yaratıcılarından uzaklaştırdıkları zaman tam böyle oldu. (Mezmur 36:9) Onlar bilerek ve isteyerek Yaratıcılarından bağımsız bir yol seçtikleri için, Yaratıcı, onları kendi hallerine bırakarak bu seçimlerinin başlarına tam anlamıyla neler getireceğini öğrenmelerini sağladı. Mukaddes Kitaptaki bir ilke bunu şöyle açıklıyor: “Siz onu [Tanrı’yı] bırakırsanız, sizi bırakır.” (II. Tarihler 15:2) Yaratıcılarının sağladığı yaşam sürdürücü güçten yoksun kalınca, zihin ve bedenleri yavaş yavaş bozulmaya başladı. Zamanla yaşlandılar ve sonunda öldüler.—Tekvin 3:19; 5:5.

9. İlk insan çiftinin yaptığı kötü seçim tüm insanlığı nasıl etkiledi?

9 Âdem ile Havva Yaratıcılarından bağımsız olmayı seçtikleri zaman, kusursuz durumlarını yitirdiler. O sırada henüz çocukları olmamıştı. Ama sonra çocukları olduğunda, onlar da ana-babalarının taşımaya başladığı yeni özellikle dünyaya geldiler: kusurluluk. Bundan dolayı ilk insan çifti bir bakıma bozuk bir kalıp gibi oldu. Onlardan çıkan her şey onlar gibi bozuk oldu. Bu nedenle, hepimiz kusurlu doğuyor, yaşlılık, hastalık ve ölüm gibi yetersizlikleri miras alıyoruz. Bu kusurluluk, Yaratıcı ve O’nun kanunlarından kopmuş olma durumuyla birleşince, insanın akılsızlıkları bir sel gibi boşandı. Böylece, insanlık tarihi acı, keder, hastalık ve ölümle dolup taştı.—Mezmur 51:5; Romalılar 5:12.

10. (a) Ruhlar ülkesi nasıl bir isyana tanık oldu? (b) Böyle bir şey nasıl olabildi?

10 Acaba bu, kötülüğün tümüyle insanlardan kaynaklandığı anlamına mı gelir? Hayır, başka şeyler de söz konusu. İnsanlardan önce başka zekâ sahibi varlıklar yaratılmıştı. Tanrı, göklerde sayısız ruhi varlık yaratmıştı. (Eyub 38:4, 7) Onlar da özgür iradeye sahiptiler ve Yaratıcılarının yönetimini kabul edip etmeme seçenekleri vardı. Bu ruhlardan biri bağımsız olma arzusu üzerinde durmayı seçti. Bu hırsı giderek öylesine alevlendi ki, Tanrı’nın otoritesine meydan okuma noktasına kadar vardı. Âdem’in karısı Havva’ya, Tanrı’nın kanunlarını çiğneseler bile ‘kesinlikle ölmeyeceklerine’ ilişkin güvence verdi. (Tekvin 3:4; Yakub 1:13-15) Onun ifadeleri, sürekli ve mutlu bir yaşam için Yaratıcılarına gereksinimleri olmadığını ima ediyordu. Aslında, Tanrı’nın kanununu çiğnemelerinin kendilerinin iyiliğine olacağını ve Tanrı gibi olmalarını sağlayacağını söyledi. Böylece Tanrı’nın kanunlarının geçerliliğine ilişkin kuşkusunu ortaya koydu ve Tanrı’nın onları yönetme şekli konusunda şüphe uyandırdı. Böyle yapmakla aslında Yaratıcılarının yönetme hakkı konusunda kuşku uyandırmış oldu. Söylediği yalanlardan dolayı ona, “karşı koyan” anlamına gelen Şeytan ve “iftiracı” anlamına gelen İblis adı verildi. İnsanlık Şeytan’ın bu tutumundan, geçen 6.000 yıl boyunca etkilendi; bunun sonucunda yeryüzüne “yönet ya da yık” politikası egemen oldu.—Luka 4:2-8; I. Yuhanna 5:19; Vahiy 12:9.

11. Tanrı, isyancıları neden başlangıçta yok etmedi?

11 Fakat acaba Tanrı, insan olsun ruh olsun kanunlarını çiğneyen bu kişileri neden başlangıçta hemen yok etmedi? Çünkü zekâ sahibi tüm yaratıkların gözleri önünde çok kapsamlı davalar ortaya çıkmıştı. Bu davalardan biri, yanıt bekleyen şuna benzer soruları içeriyordu: Acaba Tanrı’nın egemenliğinden bağımsız olmak kalıcı yararlar getirebilir mi? Tanrı’nın insanı yönetmesi mi, yoksa insanın kendi kendini yönetmesi mi insanlık için daha iyidir? Acaba insanlar, Yaratıcılarından bağımsız olarak bu dünyayı başarıyla yönetebilirler mi? Kısacası, insanların gerçekten Tanrı’nın rehberliğine gereksinimleri var mı? Bu soruların yanıtlanabilmesi için gereken tek şey zamandı.

Neden Uzun Bir Zaman?

12. Tanrı başlangıçta müdahale etmiş olsaydı neyle suçlanabilirdi?

12 Bununla birlikte, Tanrı bu davaları çözmeden önce neden yaklaşık 6.000 yıl kadar uzun bir zamanın geçmesini bekledi? Bu davalar çok uzun zaman önce tatmin edici şekilde çözülemez miydi? Eğer Tanrı uzun zaman önce müdahale etmiş olsaydı, herkese barış ve refah getirecek elverişli bir yönetim şeklini ve gerekli teknolojiyi geliştirme fırsatını insanlara tanımamakla suçlanabilirdi. Tanrı, ortaya atılmış olan davaların çözümünün zaman alacağını Kendi hikmeti sayesinde önceden biliyordu ve bu zamanı tanıdı.

13, 14. Tanrı’dan bağımsız olmanın sonuçları nelerdir?

13 Yüzyıllar boyunca her tür yönetim şekli, her tür toplumsal sistem ve ekonomik model denendi. Bunlara ek olarak insanlar atomdan yararlanmak ve Ay’a yolculuk yapmak gibi pek çok teknolojik ilerlemeye yetecek zamana da sahip oldular. Ama sonuç ne oldu? Bütün bunlar insanlığın tümü için gerçek bir nimet niteliğinde bir dünya meydana getirdi mi?

14 Ne yazık ki hayır. İnsanların denediği hiçbir şey, herkese gerçek barış ve mutluluk getirmedi. Bunca zaman geçtiği halde koşullar her zamankinden daha güvensiz durumdadır. Suçlar, savaşlar, aile yapısındaki çöküntü, yoksulluk ve açlık ülkeden ülkeye yayılarak zarar veriyor. İnsanlık, kendi varlığını bile tehlikeye soktu. Muazzam tahrip gücüne sahip nükleer füzeler insan ırkının tümünü, hiç değilse büyük bir kısmını yeryüzünden silebilir. Böylece, binlerce yıllık çabaya, insanların yüzyıllar boyunca elde ettiği deneyim birikimine ve teknolojik ilerlemelerde yeni doruklara erişilmesine rağmen, insanlık hâlâ en temel sorunlarıyla boğuşuyor.

15. İnsanın isyanı Yer’i nasıl etkiledi?

15 Yer de bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. İnsanların açgözlülüğü ve ihmali yüzünden koruyucu ormanların yok olmasıyla bazı alanlar tamamen çölleşmiştir. Kimyasal maddeler ve diğer atıklar toprağı, denizi ve havayı kirletti. Mukaddes Kitapta 2.000 yıl önce yapılan, yeryüzündeki yaşam koşullarıyla ilgili şu tarif bugün her zamankinden de çok geçerlidir: ‘Bütün yaratılış şimdiye kadar hep birlikte inleyip ağrı çekmiştir.’—Romalılar 8:22.

Kanıtlanan Nedir?

16, 17. Bu kadar uzun bir sürenin geçmesi, neyin kanıtlanmasını sağladı?

16 Bu kadar uzun süre boyunca gelişen olaylar acaba hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın neyi kanıtladı? İnsanın Yaratıcısından bağımsız olan her tür yönetimin yetersiz kaldığını. Bu olaylar, insanın Yaratıcısı olmaksızın dünyanın başarıyla idare edilmesinin olanaksız olduğunu en açık şekilde belgeledi. Tarih, insanın kendi kendini yönetmekle ilgili çabaları konusunda açıksözlü bir değerlendirme yapan Mukaddes Kitabın şu sözlerini doğrulamaya devam ediyor: “Bir adamın diğer adam üzerine hâkimiyeti kendi zararınadır.”—Vaiz 8:9.

17 Yaratıcısının koyduğu kanunlarla idare edilen evrenin düzen ve şaşmazlığıyla karşılaştırılırsa, insan çabalarının ne büyük felaketlere yol açtığı görülebilir. Açıkçası, insanların, işlerini başarıyla yönetebilmek için benzer bir rehberliğe gereksinimleri vardır, çünkü Tanrı’nın yönetimini reddetmek felaketle sonuçlanmıştır. Böylece, Tanrı’nın yönlendirmesine, hava, su ve yiyecek kadar gereksinmemiz olduğu, tüm zamanlar için geçerli olacak biçimde görülmüş oldu.—Matta 4:4.

18. Meselelerin çözüme kavuşması için zaman tanınmış olması, gelecek için nasıl kalıcı bir emsal oluşmasını sağladı?

18 Bundan başka, Tanrı, insan yönetimi ile ilgili davaların çözümü için yeterince zaman tanımakla, gelecek için kalıcı bir emsal oluşturmuş oldu. Bu durum, bir yüksek mahkeme tarafından verilen bağlayıcı nitelikteki nihai karara benzetilebilir. Dava tüm zamanlar için çözüme kavuşmuştur: Tanrı’dan bağımsız olan insan yönetimi yeryüzünde özlemle beklenen koşulları getiremez. Böylece gelecekte bir gün, özgür iradeye sahip herhangi biri Tanrı’nın yönetme şekline meydan okursa, iddiasını kanıtlaması için binlerce yıllık ek bir süre daha tanınması gerekmeyecektir. Kanıtlanması gereken her şey, Tanrı’nın tanıdığı yaklaşık 6.000 yıllık bu süre içinde zaten kanıtlandı. Bu nedenle, sonsuzluk süresince hiçbir isyancının yeryüzündeki barış ve mutluluk dolu yaşamı bozmasına ya da evrenin herhangi bir yerinde Tanrı’nın egemenliğine müdahale etmesine asla izin verilmeyecek. Mukaddes Kitabın kesin olarak ifade ettiği gibi: “İkinci defa sıkıntı ayaklanmıyacak.”—Nahum 1:9.

Tanrı’nın Getireceği Çözüm

19. Kötülük sorununa son vermek üzere Tanrı’nın getireceği çözüm nedir?

19 Böylece, Tanrı’nın yaratmış olduğu bir dünyada acıların neden var olduğu konusuna Mukaddes Kitap akla uygun bir açıklama getirmektedir. Mukaddes Kitap ayrıca Tanrı’nın, acılara neden olanları ortadan kaldırmak üzere her şeye yeten gücüyle çok yakında harekete geçeceğini açıkça gösteriyor. Süleymanın Meselleri 2:21, 22 şöyle der: “Memlekette doğru adamlar oturacaklar, ve kâmiller orada kalacaklardır. Fakat kötü adamlar memleketten atılacaklar, ve hainler ondan söküleceklerdir.” Evet, Tanrı, “yeri harap edenleri harap” edecek. (Vahiy 11:18) Bunun bir kısmı olarak, sonunda İblis Şeytan da ortadan kaldırılacak. (Romalılar 16:20) Tanrı, yarattığı güzelim yeryüzünü kötülerin bozmasına daha fazla izin vermeyecek. Kanunlarını tutmayanların kökü kazınacak. Yalnızca Tanrı’nın iradesini yerine getirenler hayatta bırakılacak. (I. Yuhanna 2:15-17) Yabani otlarla kaplı bir arazide çiçek bahçesi oluşturmaya çalışır mıydınız? Ya da tavuklarla tilkileri aynı kümese koymayı düşünür müydünüz? Benzer şekilde, Tanrı da adil insanlar için yeryüzünde Cenneti yeniden kurduğunda güzellik düşmanlarını başıboş bırakmayacak.

20. Geçmişte çekilen acılar nasıl silinecek?

20 Yüzyıllar boyu süren ıstıraplar kurbanlarına çok acı verdiyse de, aynı zamanda iyi bir amaca da hizmet etmiş oldu. Bu durum, tıpkı ciddi bir sağlık sorununa son vermek amacıyla çocuğunuzun ağrılı bir ameliyat geçirmesine izin vermenize benzetilebilir. Böyle bir ameliyatın uzun süreli yararları, çekilebilecek geçici acılardan çok daha fazladır. Üstelik Tanrı’nın Yer ve üzerinde yaşayan insanlar için amaçladığı gelecek, geçmişin acılarını belleklerden silecek: “Önceki şeyler anılmıyacak, ve fikre gelmiyecek.” (İşaya 65:17) Böylelikle, Tanrı’nın yönetimi tüm yeryüzünde hüküm sürerken, insanların geçmişte çekmiş olduğu bütün acılar, yaşayanların zihinlerinden sonuçta silinecek. O zaman yaşanacak sevinçler, geçmişteki kötü anıların hiçbirine yer bırakmayacak, çünkü Tanrı “gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek; ve artık ölüm olmıyacak; ve artık matem ve ağlayış ve acı da olmıyacak; çünkü evelki şeyler geçti . . . . Ve tahtta oturan dedi: İşte, her şeyi yeni yapıyorum.”—Vahiy 21:4, 5.

21. Ölülere bile hangi fırsat tanınacak?

21 İsa Mesih, gelmekte olan Yeni Dünya’ya, “yenilenme” veya “yeniden yaratma” olarak değindi. (Matta 19:28) Acıların ve ölümün geçmişteki kurbanları, Tanrı’nın kendileriyle ilgilendiğini o zaman anlayacaklar, çünkü bu yeni çağ, mezarda bulunan ölülerin fiziksel anlamda yeniden yaratılışına da tanık olacak. İsa, “kabirlerde olanların hepsi . . . . çıkacaklardır” derken onların yeryüzünde yeniden yaratılacaklarını kastetmişti. (Yuhanna 5:28, 29) Böylece, Tanrı’nın adil hükümdarlığına tabi olup, İsa’nın kendi sözleriyle ifade ettiği gibi “cennette” sonsuza dek yaşama ayrıcalığını kazanma fırsatı ölülere de tanınacaktır.—Luka 23:43.

22. Hayvanlar dünyası hangi koşullara yeniden kavuşacak?

22 Hayvanlar dünyası bile barış içinde olacak. Mukaddes Kitap “kurtla kuzu birlikte otlıyacaklar, ve aslan sığır gibi saman yiyecek” ve hatta “onları küçük bir çocuk güdecek” diyor. Tanrı’nın Yeni Dünyasında hayvanlar hem birbirlerine hem de insanlara gerçekten “zarar vermiyecekler ve helâk etmiyecekler.”—İşaya 11:6-9; 65:25.

23. Tanrı’nın yarattığı her şey hangi duruma gelecek?

23 Böylece, Romalılar 8:21’in ifade ettiği gibi, her yönüyle, ‘yaratılış kendisi de çürümeye kölelikten kurtarılıp Tanrı’nın çocuklarının izzetli özgürlüğüne kavuşacaktır.’ Zamanla yeryüzü, hastalık, acı ve ölümden kurtulmuş kusursuz insanlarla dolu bir cennet olacaktır. Tüm acılar sonsuza dek geçmişe gömülecek. Tanrı’nın yeryüzünde yaratmış olduğu şeyler her yönden Kendi amacıyla eksiksiz bir uyum içine girdiği zaman, sahibi olduğu evreni binlerce yıldan beri kirleten çirkin leke de böylece ortadan kalkmış olacak.

24. Mukaddes Kitap hakkında hangi soru akla gelebilir?

24 Tanrı’nın acı çekilmesine neden izin verdiğini ve sorunu çözmek için neler yapacağını Mukaddes Kitap işte bu şekilde açıklıyor. Ama, her şeye rağmen bazılarının aklına şöyle bir soru gelebilir: ‘Mukaddes Kitabın söylediklerine gerçekten güvenip güvenemeyeceğimi nereden bileyim?’

[Sayfa 188’deki pasaj]

Pek çokları şu soruyu soruyor: ‘Eğer bir Tanrı varsa, bu gibi şeylere neden izin veriyor?’

[Sayfa 190’daki pasaj]

İnsanlar, Yaratıcılarından bağımsız şekilde kendi kendilerini başarıyla yönetme yeteneğiyle yaratılmadı

[Sayfa 190’daki pasaj]

Özgürlük mutlak değil, göreli olacaktı

[Sayfa 192’deki pasaj]

Yanlış bir şey üzerinde uzun uzadıya düşünmek, bir kimsenin o yanlışı yapmasına yol açabilir

[Sayfa 193’teki pasaj]

Ortaya atılmış davaların tam olarak çözülmesi zaman gerektiriyordu

[Sayfa 194’teki pasaj]

‘Bütün yaratılış şimdiye kadar hep birlikte inleyip ağrı çekmiştir’

[Sayfa 196’daki pasaj]

Tanrı, yarattığı güzelim yeryüzünü kötülerin bozmasına daha fazla izin vermeyecek

[Sayfa 198’deki pasaj]

Her yönüyle ‘yaratılış kendisi de çürümeye kölelikten kurtarılacak’

[Sayfa 189’daki resim]

İlk insan çifti, cennet yeryüzünde sonsuza dek yaşama umuduna sahipti

[Sayfa 191’deki resimler]

Tıpkı bir vantilatörün güç kaynağı ile bağlantısı kesildiğinde yavaşlayıp durduğu gibi, Âdem ile Havva, yaşamlarının kaynağı olan Yaratıcı ile bağlantılarını kestikleri zaman yaşlanıp öldüler

[Sayfa 194’teki resimler]

Bunca yüzyıl sonra dünyada koşullar her zamankinden daha korkutucudur

[Sayfa 195’teki resim]

Tanrı, davaların çözümü için yeterince zaman tanımakla, bir yüksek mahkemenin bağlayıcı nitelikteki nihai kararı gibi, gelecek için bir emsal oluşturmuş oldu

[Sayfa 197’deki resim]

Tanrı’nın Yeni Dünyasında yaşanacak sevinçler, insanlara geçmişte çektikleri bütün acıları unutturacak

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş