Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • ce böl. 17 s. 199-215
  • Mukaddes Kitaba Güvenebilir misiniz?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Mukaddes Kitaba Güvenebilir misiniz?
  • Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Mukaddes Kitap ve Bilim
  • Mukaddes Kitap ve Sağlık
  • Mukaddes Kitap ve Tarih
  • Dürüstlük ve Uyum
  • Üstün Hikmetin Eşsiz Bir Kaynağı
    Yaşamın Amacı Nedir? Bunu Nasıl Öğrenebilirsiniz?
  • Mukaddes Kitap Gerçekten Tanrı’dan Mı Geliyor?
    Yeryüzündeki Cennette Ebediyen Yaşayabilirsiniz
  • Mukaddes Kitabın Kaynağı Gerçekten Tanrı mıdır?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1983 (Dinsel Seri 25-36)
  • Mukaddes Kitaba Neden Güvenebilirsiniz?
    Mukaddes Kitaba Güvenebilirsiniz
Daha Fazla
Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
ce böl. 17 s. 199-215

Bölüm 17

Mukaddes Kitaba Güvenebilir misiniz?

1. (a) Mukaddes Kitabın kendi iddiasına karşın, pek çok kişi Mukaddes Kitaba ne gözle bakıyor? (b) Hangi soru doğuyor?

BİRÇOK insan Mukaddes Kitabı, geçmiş çağların bilge insanları tarafından yazılmış bir kitap olarak görür. Profesör Gerald A. Larue şunu ileri sürdü: “Mukaddes Kitapta ifadeleri geçen yazarların görüşleri, kendi zamanlarında geçerli olan birtakım görüş, inanç ve kavramları yansıtmakta olup, o zamanki bilgi dağarcığı ile sınırlıdır.”1 Buna karşın Mukaddes Kitap, Tanrı tarafından ilham edilmiş bir kitap olduğunu iddia eder. (II. Timoteos 3:16) Eğer bu doğruysa, Mukaddes Kitabın, çeşitli kısımlarının yazıldığı zamanlarda yaygın olan yanlış inanışlardan etkilenmemiş olması kuşkusuz beklenir. Acaba Mukaddes Kitap, günümüzdeki bilgi birikiminin ışığında yapılacak bir sınavdan başarıyla çıkabilir mi?

2. Elde edilen yeni bilgiler, insanların bilimsel konularda yazdıklarını çoğunlukla nasıl etkiler?

2 Bu soruyu ele alırken, bilginin gelişmesiyle birlikte, insanların yeni bilgi ve bulgulara uyum sağlamak için görüşlerini sık sık düzeltmek zorunda kaldığını akılda tutmakta yarar var. Scientific Monthly dergisi bir keresinde şu görüşe yer verdi: “Bazı durumlarda beş yıl gibi [yakın] bir zaman önce yazılmış makalelerin bile, yazılmış oldukları bilimsel alanlardaki en son görüşü temsil ettiklerini ummak, fazlaca iyimserlik olur.”2 Buna karşın Mukaddes Kitap 1.600 yıllık bir sürede yazılıp derlenmiş ve yaklaşık 2.000 yıl önce tamamlanmıştır. Acaba onun doğruluğu konusunda bugün ne denebilir?

Mukaddes Kitap ve Bilim

3. Eski insanlar, Yer’in üzerinde durduğu destek ile ilgili hangi görüşe sahipti, oysa Mukaddes Kitabın görüşü nedir?

3 Mukaddes Kitabın yazıldığı sıralarda, Yer’in uzay boşluğunda nasıl durduğu konusunda bazı tahminler yürütülüyordu. Örneğin bazıları, Yer’in büyük bir deniz kaplumbağasının sırtındaki dört filin üzerinde durduğuna inanıyorlardı. Mukaddes Kitap ise, yazıldığı devirde var olan hayalci ve bilimdışı görüşleri yansıtmayıp yalın bir dille şunu belirtti: “[Tanrı] boşluğun üzerine şimali yayar, ve hiçliğin üzerine dünyayı asar.” (Eyub 26:7) Evet, 3.000 yılı aşkın bir zaman öncesinden, Mukaddes Kitap, Yer’in görünür bir destek üzerinde durmadığını doğru şekilde kaydetti; bu, zamanımızda anlaşılan kütleçekimi ve hareket kanunlarıyla uyumlu bir gerçektir. Bir din bilgini görüşünü şöyle dile getirdi: “Bu gerçeği Eyub’un nasıl bildiği, Kutsal Yazıların ilham edilmiş olduğunu inkâr edenlerin kolay kolay yanıtlayamadığı bir sorudur.”3

4, 5. (a) İnsanlar bir zamanlar Yer’in şekli hakkında neye inanıyorlardı; bu, hangi şeyden korkmalarına neden oluyordu? (b) Mukaddes Kitap Yer’in şekli hakkında ne söylüyor?

4 Yer’in şekli hakkında The Encyclopedia Americana şöyle diyor: “Bilindiği kadarıyla Yer ile ilgili insanın zihninde oluşan ilk görüntü, evrenin merkezinde bulunan dümdüz, katı bir platform olduğuydu. . . . . Küre şeklindeki bir Yer ile ilgili kavram, Rönesans’a kadar geniş çapta kabul edilmedi.”4 Hatta eskiden bazı gemiciler dümdüz olduğu düşünülen Yer’in kenarından aşağı düşmekten korkarlardı! Fakat, daha sonra bulunan pusula ve diğer yenilikler okyanuslara açılmayı mümkün kıldı. Başka bir ansiklopedinin açıkladığı gibi bu “keşif seyahatleri çoğu insanın o zamana kadar inandığı gibi dünyanın düz değil, yuvarlak olduğunu açığa çıkardı.”5

5 Oysa, bu tür keşif gezilerinden çok uzun zaman, yani yaklaşık 2.700 yıl önce Mukaddes Kitap şöyle demişti: “Dünya dairesi üzerinde oturan odur, ve onun içinde oturanlar çekirgeler gibidir.” (İşaya 40:22) “Daire” olarak çevrilen İbranice sözcük hug, Davidson’un Analytical Hebrew And Chaldee Lexicon sözlüğünün de gösterdiği gibi, “küre” anlamına da gelmektedir. Bu nedenle diğer çeviriler “Yer küresi” (Douay Version) ve “yuvarlak Yer” (Moffatt) ifadelerini kullanmaktadır. Demek ki Mukaddes Kitap, yazıldığı dönemde yaygın olan ve Yer’in düz bir zemin olduğunu savunan yanlış inanışın etkisi altında kalmamış, doğruyu söylemiştir.

6. Mukaddes Kitap, eski zamanlarda genellikle anlaşılamayan hangi harika çevrimi anlatıyor?

6 İnsanlar uzun zamandır, ırmakların denizlere ve okyanuslara aktığını ama bunların bir türlü derinleşmediğini fark ettiler. Yer’in küre şeklinde olduğu anlaşılana kadar, bazıları bunun nedenini, eşit miktarda suyun Yer’in kenarlarından boşluğa dökülmesine bağladı. Güneş’in, her saniye deniz yüzeyinden milyarlarca litre suyu buhar şeklinde göklere “pompaladığı” sonradan anlaşıldı. Bu şekilde oluşan bulutlar rüzgârlarla sürüklenip kara parçaları üzerinde yol alarak yağmur veya kar şeklinde yeryüzüne düşerler. Su, ırmaklara dökülüp tekrar denizlere doğru akar. Suyun bu harika çevrimi eski zamanlarda genel olarak bilinmediği halde, Mukaddes Kitap bunu şöyle dile getiriyor: “Bütün ırmaklar denizin içine akıyor, fakat deniz dolmuyor; ırmaklar aktıkları yere, yine oraya akmaktalar.”—Vaiz 1:7.

7, 8. (a) Mukaddes Kitabın, evrenin başlangıcı hakkında söylediklerinin doğruluğu nasıl kanıtlandı? (b) Bu yeni bilgi karşısında bazı gökbilimciler nasıl bir tavır takındılar? Neden?

7 Evrenin başlangıcı hakkında Mukaddes Kitap şöyle der: “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı.” (Tekvin 1:1) Fakat birçok bilim adamı bunun bilimsellikten uzak olduğunu, evrenin başlangıcı olmadığını iddia etti. Oysa, son zamanlarda elde edilen yeni bilgilere dikkat çeken gökbilimci Robert Jastrow şunu yazıyor: “Tuhaf gelişmelerin özündeki gerçek şu ki, Evren bir anlamda bir başlangıca sahiptir; yani zamanın belli bir kesitinde başlamıştır.” Jastrow burada, 9. Bölüm’de değinildiği gibi, günümüzde geniş ölçüde kabul gören büyük patlama kuramını kastediyor. Jastrow, sözlerine şunları ekliyor: “Gökbilimsel kanıtların, insanı Mukaddes Kitabın dünyanın başlangıcı hakkındaki görüşüne nasıl götürdüğünü şimdi görebiliyoruz. Ayrıntılarda bazı farklılıklar varsa da, gökbilimsel kayıtlarla Mukaddes Kitabın Tekvin kaydındaki ana unsurlar aynıdır.”6

8 Acaba bu gibi bulgulara karşı nasıl bir tepki gösterildi? “Gökbilimcilerin huzursuzluk içinde olmaları ilginçtir,” diyor Jastrow ve ekliyor: “Onların tepkisi, bizzat bilimin keşfettiği kanıtlarla mesleğimizde geçerli olan temel inançlar çeliştiğinde, sözüm ona çok nesnel olan bilimsel düşünüşün gösterdiği tepkiye ilginç bir örnektir. Sonuçta bilim adamının davranışı, inançlarımız yeni kanıtlarla çeliştiğinde herhangi birimizin gösterdiği tepkiden farklı değildir: sinirleniriz, çelişki yokmuş gibi davranırız ya da anlamsız sözlerle çelişkiyi örtbas etmeye çalışırız.”7 Fakat şu gerçek açıktır: “Bilimin ortaya çıkardığı kanıtlar” bilim adamlarının evrenin başlangıcı hakkında eskiden beri inandıklarıyla çelişiyorsa da, Mukaddes Kitapta binlerce yıl önce yazılmış olanları doğrulamaktadır.

9, 10. (a) Mukaddes Kitap büyük bir tufan hakkında ne der? (b) Mukaddes Kitabın söylediklerini şimdi hangi kanıtlar doğruluyor?

9 Mukaddes Kitaba göre, Nuh’un günlerinde, büyük bir tufan yeryüzündeki en yüksek dağları örterek Nuh’un inşa etmiş olduğu dev geminin dışında bulunan tüm yaşamı yok etti. (Tekvin 7:1-24) Çoğu kişi bu kayıtla alay etmiştir. Oysa, yüksek dağlarda deniz hayvanlarının kabukları bulundu. Yakın geçmişte ortaya çıkarılan ve muazzam boyutlarda bir tufan olduğunu gösteren bir başka kanıt da, donmuş çamurlu yığınlar içinde bulunan çok sayıdaki hayvan fosil ve leşleridir. The Saturday Evening Post gazetesi şunları kaydetti: “Bu hayvanların pek çoğu son derece tazeydi, bedenleri tamdı ve zarar görmemişti; ya hâlâ ayakta ya da en azından diz çökmüş durumda duruyorlardı. . . . . Bu, önceki düşüncemize göre gerçekten şaşırtıcı bir manzaradır. Aşırı soğuk ortamlarda yaşamak için tasarlanmayan son derece büyük, besili hayvan sürüleri güneşli otlaklarda sakin sakin otlanıyorlar . . . . Birdenbire hepsi, en ufak bir şiddet belirtisi olmadan, hatta ağızlarındaki son lokmayı bile yutamadan ölüyor ve öylesine hızla donuyorlar ki, bedenlerinin her hücresi kusursuz biçimde korunuyor.”8

10 Bu durum, büyük Tufan’da olanlarla uyum içindedir. Mukaddes Kitap bu olayı şu sözlerle anlatır: “Büyük enginin bütün kaynakları yarıldılar, ve göklerin pencereleri açıldılar.” Gökten düşen sular “yer üzerinde pek çok yükseldiler” ve kuşku yok ki kutup bölgelerinde dondurucu rüzgârları da beraberlerinde getirdiler. (Tekvin 1:6-8; 7:11, 19) Bu bölgelerdeki ısı değişikliği çok ani ve aşırı olsa gerek. Çeşitli yaşam türleri böylece donmuş çamurların içine hapsolup korundu. Sibirya’da kazı yapanların bulup çıkardığı mamut bunlardan biri olabilir. Yanda resmi görülen bu mamutun ağzında ve midesinde hâlâ yeşil otlar vardı, hatta buzu çözüldüğünde eti yenecek derecede taze idi.

11. Artan bilgi sayesinde, Mukaddes Kitaptaki hangi şey de doğrulandı? Bu, bazı bilim adamlarını bile hangi sonuca götürdü?

11 Mukaddes Kitap ne kadar yakından incelenirse, onun dikkate değer doğruluğu o derece hayret uyandırır. Bu kitabın 36 ve 37. sayfalarında ele alındığı gibi, Mukaddes Kitap, yaratılışın evrelerini bilimin bugün kabul ettiği sıra ile vermektedir; eğer Mukaddes Kitap sırf insan zekâsının ürünü olsaydı, bu gerçeğe bir açıklama getirmek zor olurdu. Bu, Mukaddes Kitapta bulunan ve artan bilgi sayesinde doğrulanan pek çok ayrıntıdan sadece biridir. Gelmiş geçmiş en büyük bilim adamlarından biri olan Isaac Newton haklı olarak şöyle demişti: “Hiçbir bilim dalı, Mukaddes Kitabın dininden daha iyi kanıtlanmış değildir.”9

Mukaddes Kitap ve Sağlık

12. Bir hekim, bugün yaygın olan sağlık konusundaki batıl itikatlarla Mukaddes Kitabın açıklamalarını nasıl karşılaştırdı?

12 Yüzyıllar boyunca sağlıkla ilgili konularda insanlar büyük bir bilgisizlik içindeydi. O kadar ki, bir hekim gözlemlerini şöyle ifade etti: “Çoğu insanın hâlâ birçok batıl itikatı var: Cepte taşınan at kestanesinin romatizmayı önleyeceği; kara kurbağasını ellemenin siğil yapacağı; boyna kırmızı flanel takmanın boğaz ağrılarını geçireceği” ve benzeri şeyler. Ama sözlerine şunları da ekledi: “Mukaddes Kitapta böyle ifadeler bulunmuyor. Sadece bu bile dikkate değer.”10

13. Eski Mısırlılar, ne tür tehlikeli tıbbi tedavi yöntemlerini salık veriyorlardı?

13 Geçmişte kullanılan tehlikeli tıbbi tedavi yöntemleri Mukaddes Kitabın söyledikleriyle karşılaştırıldığında da ortaya ilginç bir sonuç çıkar. Örneğin, eski Mısırlılara ait bir tıp dokümanı olan Ebers papirüsü, çeşitli durumların tedavisinde dışkı kullanılmasını öngörüyor. Kabuğu düştükten sonra yara kalan yerlere, taze süt ile karıştırılmış insan dışkısının yara lapası olarak sürülmesini tavsiye ediyor. Ayrıca, kıymık çıkarma yöntemi olarak şunları öneriyor: “Solucan kanı, pişir ve yağa kat; köstebek, öldür, pişir ve yağın içinde beklet; eşek dışkısı, taze sütle karıştır. Söz konusu yere tatbik et.”11 Bu tür tedaviler, bugünkü bilgilere göre ciddi enfeksiyonlara yol açabilir.

14. Mukaddes Kitap, dışkının ortadan kaldırılması konusunda ne der? Bu nasıl bir korunma olmuştur?

14 Acaba Mukaddes Kitap insan dışkısı hakkında ne der? Şunları emreder: “Dışarıda oturduğun zaman, [kazıcı bir aletle] kazacaksın, ve dönüp senden çıkanı örteceksin.” (Tesniye 23:13) Demek ki, dışkının tıbbi tedavide kullanımını salık vermek bir yana, Mukaddes Kitap lağımın tehlike yaratmayacak şekilde gömülmesini emretmektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyıla kadar, dışkının sineklerin ulaşabileceği şekilde açıkta bırakılmasının tehlikeleri genelde bilinmiyordu. Bu, ciddi hastalıkların sinekler yoluyla yayılmasına ve pek çok insanın ölmesine yol açtı. Oysa bütün bu zaman boyunca bunun basit çözümü Mukaddes Kitapta kayıtlı bulunuyordu ve İsrailliler tarafından 3.000 yılı aşkın bir zaman önce uygulanıyordu.

15. Eğer Mukaddes Kitabın ölülere dokunmakla ilgili öğüdü tutulsaydı, pek çok ölüme yol açan hangi tıbbi uygulamadan kaçınılmış olacaktı?

15 Geçtiğimiz yüzyıl boyunca tıp personeli otopsi odasında ölülere dokunduktan sonra, doğrudan doğum odasına geçerek ellerini bile yıkamadan muayeneler yapıyordu. Böylece ölülerden yayılan enfeksiyonlar pek çok insanın ölümüne yol açtı. El yıkamanın yararı kanıtlandığında bile tıp çevresindeki birçok kişi bu tür hijyenik önlemlere karşı direndi. Kuşkusuz onlar bilmeden Mukaddes Kitabın hikmetini reddetmiş oldular, çünkü Yehova’nın İsraillilere vermiş olduğu kanun, ölüye dokunan birinin murdar olacağını ve hem kendisini hem de giysilerini yıkaması gerektiğini söyler.—Sayılar 19:11-22.

16. Sünnetin sekizinci gün yapılmasının emredilmesiyle, insan bilgisini aşan hikmet nasıl gösterildi?

16 İbrahim ile kestiği ahdin bir işareti olarak, Yehova Tanrı şöyle dedi: “Sekiz günlük her erkek çocuk nesillerinizce sünnet olunacaktır.” Daha sonra bu istem İsrail milletine de yinelendi. (Tekvin 17:12; Levililer 12:2, 3) Sünnetin neden sekizinci gün yapılması gerektiği açıklanmamıştı, ama bunu şimdi anlayabiliyoruz. Tıbbi araştırmaların sonucuna göre, kanın pıhtılaşmasını sağlayan K vitamini ancak o zaman yeterli bir düzeye ulaşmış oluyor. Pıhtılaşmada rol oynayan temel elementlerden biri olan protrombin, öyle görünüyor ki, sekizinci günde bir çocuğun yaşamındaki diğer zamanlara göre daha yüksek düzeye çıkıyor. Bu kanıtlara dayanarak Dr. S. I. McMillen şu sonuca vardı: “Sünnet için en mükemmel gün, sekizinci gündür.”12 Acaba bu sadece bir rastlantı olabilir mi? Hiç de değil. Bu, bilgi sahibi bir Tanrı tarafından iletilen bilgidir.

17. Bilimin, Mukaddes Kitabı doğrulayan başka bir buluşu nedir?

17 Modern bilimin buluşlarından biri de zihni tutum ve duyguların insan sağlığı üzerindeki etki derecesidir. Bir ansiklopedi şu açıklamayı yapıyor: “Organların ve organ sistemlerinin fizyolojik işlevlerinin kişinin zihinsel durumu ile yakından bağlantılı olduğu ve bu şekilde etkilenen bir organda doku değişikliklerinin bile oluşabileceği 1940’tan beri giderek daha çok kesinlik kazanmıştır.”13 Oysa Mukaddes Kitap, zihinsel tutum ile bedensel sağlık arasındaki bu yakın ilişkiye zamanımızdan çok önce değinmiştir. Örneğin şöyle der: “Rahat yürek bedenin hayatıdır; fakat kıskançlık kemiklerin çürüklüğüdür.”—Süleymanın Meselleri 14:30; 17:22.

18. Mukaddes Kitap insanları zararlı duygulardan uzaklaşmaya yönlendirip, sevgi göstermenin gereğini nasıl vurguluyor?

18 Mukaddes Kitap bu nedenle kişiyi zararlı duygu ve zihinsel tutumlardan uzak durmaya teşvik eder. ‘Çekişme ve kıskançlıkla değil’ “iyi hal ile hareket edelim” tembihinde bulunur. Ayrıca şu öğüdü verir: “Her kötülükle beraber her acılık, ve öfke, ve gazap, ve bağırış, ve küfür sizden kaldırılsın; ve birbirinize lûtufkâr ve şefkatli olun.” (Romalılar 13:13; Efesoslular 4:31, 32) Mukaddes Kitap özellikle sevgiyi önerir. “Bunların hepsinin üzerine . . . . sevgiyi giyinin” der. Sevginin en büyük savunucusu olan İsa, öğrencilerine şöyle dedi: “Size birbirinizi seviniz diye, yeni bir emir veriyorum; sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi seviniz.” Dağdaki Vaazında, İsa, “düşmanlarınızı sevin” bile demiştir. (Koloseliler 3:12-15; Yuhanna 13:34; Matta 5:44) Birçok kimse bu sözle alay edebilir, hatta bunu bir zayıflık olarak adlandırabilir, ama onlar bu tutumlarının bedelini sonuçta öderler. Bilim, zihinsel pek çok hastalığın ve başka sorunların ardındaki önemli bir etkenin sevgi noksanlığı olduğunu öğrendi.

19. Modern bilim sevginin hangi yönünü keşfetti?

19 İngiltere’de yayımlanan tıp dergisi Lancet bir sayısında şu açıklamaya yer verdi: “Bilimin zihinsel alanda yaptığı en önemli buluş, zihni koruma ve iyileştirme özelliğine sahip olan sevginin gücüyle ilgilidir.”14 Benzer şekilde stres konusunda ünlü bir uzman olan Dr. Hans Selye şöyle dedi: “Ülsere, yüksek tansiyona ve kalp hastalıklarına yakalanacak olan, nefret edilen kişi ya da sinir bozucu patron değildir. Nefret edenin bizzat kendisi ya da kendisinin sinir bozucu kişi tarafından etkilenmesine meydan veren kişidir. ‘Komşunu sev’ öğüdü, şimdiye kadar verilmiş tıbbi öğütlerin en hikmetlilerinden biridir.”15

20. Bir doktor, Mesih’in Dağdaki Vaazında verdiği öğretilerle psikiyatrik öğütleri nasıl kıyasladı?

20 Gerçekten de, Mukaddes Kitabın hikmeti çağımızdaki buluşlardan çok daha ileridir. Dr. James T. Fisher’in bir keresinde ifade ettiği gibi: “Zihin sağlığı üzerine en yeterlik sahibi psikologlar ve psikiyatristlerce yazılmış en güvenilir makaleleri toplayıp birleştirseniz, bunu eleyip laf kalabalığı yaratan fazlalıkları çıkarsanız, etini alıp kemiğini bıraksanız ve sonra bu katkısız ve saf bilimsel bilgi parçacıklarını yaşayan şairlerin en yeteneklisine az ve öz bir anlatımla ifade ettirseniz, Dağdaki Vaaz’ın ancak hantal ve noksan bir özetine sahip olabilirsiniz.”16

Mukaddes Kitap ve Tarih

21. Yüz yıl kadar önce, eleştirmenlerin Mukaddes Kitabın tarihi değeri konusundaki düşünceleri neydi?

21 Darwin evrimle ilgili kuramını yayımladıktan sonra, Mukaddes Kitabın tarihsel kaydı geniş çapta saldırıya uğradı. Arkeolog Leonard Woolley şunları açıklıyor: “19. yüzyılın sonlarına doğru, Eski Ahit’in ilk kitaplarında anlatılan hemen her şeyin tarihsel zeminini reddetmeye hazır, aşırı eleştirici bir ekol doğdu.”17 Hatta bazı eleştirmenler, Süleyman’ın zamanına kadar veya ondan sonraki zamanlarda yazının pek yaygın olarak benimsenmediğini, bu nedenle de Mukaddes Kitabın ilk öykülerinin doğruluğuna güvenilemeyeceğini, bunların olaylar olduktan ancak yüzyıllar sonra kaleme alındığını bile iddia ettiler. Bu kuramın temsilcilerinden biri, 1892’de şunları söyledi: “Musa’dan önceki dönemle ilgili öykülerin zamanı, bunların söylence özelliği taşıdığının yeterli kanıtıdır. Çünkü bu dönem, yazı ile ilgili hiçbir şeyin henüz bilinmediği bir dönemdi.”18

22. İlk insanların yazı yazma yetenekleri hakkında neler öğrenildi?

22 Oysa son zamanlarda, Musa’nın zamanından çok önceleri yazının yaygın şekilde kullanıldığını gösteren pek çok arkeolojik kanıt toplandı. Arkeolog William Foxwell Albright bu konuda şu açıklamayı yaptı: “Kenan diyarında ve komşu bölgelerde Ataerkil Dönemden itibaren alfabetik İbrani yazısının kullanıldığını ve harf karakterlerinin hızla değişikliğe uğramasının yazının yaygın şekilde kullanıldığının bir kanıtı olduğunu vurgulamamız gerekir.”19 Önde gelen bir başka tarihçi ve kazıcı, şu gözlemde bulundu: “Musa’nın yazı yazmayı bilip bilmediğiyle ilgili bir sorunun ortaya atılmış olması şimdi artık bize çok saçma geliyor.”20

23. Kral Sargon hakkında ne keşfedildi? Bu, hangi görüşlerin gözden geçirilmesiyle sonuçlandı?

23 Mukaddes Kitabın tarihsel kaydının doğruluğu, yeni bilgilerin açığa çıkarılmasıyla defalarca kanıtlanmıştır. Örneğin Asur kralı Sargon’un (II. Sargon ya da Şarrukin) adı, uzun yıllar boyunca sadece Mukaddes Kitabın İşaya 20:1’deki kaydında geçiyordu. Aslında geçen yüzyılın başlarında, eleştirmenler, Mukaddes Kitabın ondan söz etmesinin tarihsel bir değeri olmadığını öne sürdüler. Fakat daha sonra arkeolojik kazılar sonucunda Sargon’un Horsâbad’daki muhteşem sarayının harabeleri, ayrıca Sargon’un hükümdarlığını anlatan pek çok yazıt ortaya çıktı. Bunun sonucunda Sargon, Asur kralları arasında hakkında en çok bilgi sahibi olunan kral oldu. Yahudi tarihçi Moşe Pearlman bunun üzerine şöyle yazdı: “Eski Ahit’in tarihsel kısımlarının gerçekliğinden bile şüphe eden kuşkucular aniden görüşlerini düzeltmeye koyuldular.”21

24. Samiriye’nin fethini anlatan Sargon’un Asur kaydı ile Mukaddes Kitap kaydı ne ölçüde benzeşiyor?

24 Sargon’un yazıtlarından bir tanesi, daha önce sadece Mukaddes Kitapta geçtiği için bilinen bir olayı anlatıyor. Yazıt şöyle diyor: “Ben Samiriyeyi kuşattım ve fethettim ve şehrin 27.290 sakinini ganimet olarak sürdüm.”22 Aynı olayı anlatan Mukaddes Kitap kaydı ise II. Kırallar 17:6’da şöyle der: “Hoşeanın dokuzuncu yılında Aşur kralı Samiriyeyi aldı, ve İsraili Aşura sürdü.” Bu iki kaydın çarpıcı benzerliği ile ilgili gözlemini Pearlman şöyle dile getirdi: “İşte, zafer kazanan ve yenilen taraflara ait iki kayıt; biri diğerinin neredeyse aynadaki sureti gibi.”23

25. Mukaddes Kitap ile dindışı kayıtların her yönden birbirini tutmasını neden beklememeliyiz?

25 Öyleyse acaba Mukaddes Kitap ile dindışı kayıtların her ayrıntıda birbirini tutması beklenmeli mi? Hayır, çünkü Pearlman şunları söylüyor: “Her iki taraftan gelen bu tür özdeş ‘savaş kayıtlarına’ rastlamak, eski zamanların Ortadoğusunda pek olağan değildi (zaman zaman günümüzde de olduğu gibi). Böyle bir durum, savaşan ülkelerden biri İsrail ve diğeri onun komşularından biri olduğunda ve sadece İsrail yenilgiye uğradığında oldu. İsrail zafer kazandığında, düşmanlarının tarihlerinde hiçbir yenilgi kaydına rastlanmaz.”24 (İtalikler tarafımızdan) Şu halde, Sargon’un oğlu Sanherib (Sinahheriba) yönetiminde İsrail’e karşı girişilen bir dizi askeri harekâtla ilgili kayıtlarda atlanmış önemli bir bölüm bulunmasına şaşmamalı. Acaba bu hangisidir?

26. İsrail’e yaptığı askeri sefer ile ilgili Sanherib’in kaydıyla Mukaddes Kitap kaydı karşılaştırıldığında ne görülüyor?

26 Kral Sanherib’in İsrail’e yaptığı seferden bazı sahneler gösteren, Sanherib’in sarayına ait duvar kabartmaları bulundu. Bu seferi betimleyen yazıtlar da bulundu. Bunlardan biri olan kilden yapılmış prizma üzerinde şunlar kayıtlıydı: “Yahudi Hizkiya’ya gelince, o benim boyunduruğum altına girmedi, ben de onun kuvvetli şehirlerinden 46’sını kuşattım . . . . Onu da kafesteki bir kuş gibi Yeruşalim’deki kraliyet sarayına hapsettim. . . . . Onun ülkesini küçülttüm ama yine de haracı ve efendi(si olarak) bana (vermesi gereken) katrû armağanlarını artırdım.”25 Görülüyor ki, Sanherib’in kaydı, Asur’un zafer kazandığı durumlarda Mukaddes Kitap ile uyum içinde. Fakat, beklendiği gibi, Yeruşalim’i fethetmekteki başarısızlığını ve bir gecede tam 185.000 askeri öldürüldüğü için memleketine dönmek zorunda kaldığını yazmaktan kaçınmış.—II. Kırallar 18:13–19:36; İşaya 36:1–37:37.

27. Sanherib’in öldürülmesiyle ilgili Mukaddes Kitap kaydı, aynı konuyu anlatan eski dindışı kayıtlarla karşılaştırıldığında hangi sonuç ortaya çıkıyor?

27 Şimdi de Sanherib’in öldürülmesi olayı ile, yakınlarda ortaya çıkarılan bir gerçeği karşılaştıralım. Mukaddes Kitap, Sanherib’in, Adrammelek ve Şaretser adlı iki oğlu tarafından öldürüldüğünü söyler. (II. Kırallar 19:36, 37) Oysa gerek Babil kralı Nabonidus’a atfedilen kayıt, gerekse de Babil kâhinlerinden Berossos’un MÖ üçüncü yüzyıla ait kaydı cinayetten sorumlu olan tek bir oğlun adına değinir. Acaba bunlardan hangisi doğruydu? Yakın zamanda parçalar halinde ortaya çıkarılan ve Sanherib’den sonra yerine geçen oğlu Esar-haddon’un yazıtlarını içeren prizma tablet üzerine yorumunu bildiren tarihçi Philip Biberfeld şunları söylüyor: “Bir tek Mukaddes Kitabın kaydı doğru çıktı. Mukaddes Kitabın kaydı, en küçük ayrıntılarına varana kadar Esar-haddon’un yazıtı tarafından doğrulandı ve böylece Babil-Asur tarihinde yer alan bu olayla ilgili Mukaddes Kitap kaydının, bizzat Babil kaynaklarından daha doğru ve güvenilir olduğu ortaya çıktı. Bu, Mukaddes Kitabın geleneksel içeriği ile uyuşmayan çağdaş kaynakların değerlendirilmesi konusunda bile dikkate alınması gereken son derece önemli bir gerçektir.”26

28. Belşatsar hakkında söyledikleri, Mukaddes Kitabın doğruluğunun kanıtlanmasına nasıl katkıda bulundu?

28 Bir zamanlar, bilinen tüm eski kaynaklar Belşatsar (Belşazar) konusunda da Mukaddes Kitap kaydından farklıydı. Mukaddes Kitap, Babil düştüğünde, Belşatsar’ın kral olarak hüküm sürmekte olduğunu söyler. (Daniel 5:1-31) Oysa dindışı kayıtlarda Belşatsar’ın adı geçmediği gibi, Babil’in düşüşü sırasında Nabonidus’un (Nabunaid) hüküm sürdüğü söylenir. Bu nedenle eleştirmenler, Belşatsar diye birinin var olmadığını öne sürdüler. Oysa daha geçenlerde Belşatsar’ı kral Nabonidus’un bir oğlu olarak tanıtan ve aynı zamanda naip olarak Babil’de hüküm sürdüğünü söyleyen eski kayıtlar bulundu. Böylelikle Mukaddes Kitapta yazılanlara göre, Belşatsar’ın Daniel’e ‘ülke içinde üçüncü hükümdarlığı’ önermesi daha iyi anlaşılıyor, çünkü Belşatsar babasından sonra gelen ikinci hükümdardı. (Daniel 5:16, 29) Bu nedenle Yale Üniversitesi profesörlerinden R. P. Dougherty, Kutsal Yazıların Daniel kitabı ile diğer eski kayıtlar arasında şu karşılaştırmayı yaptı: “Kutsal Yazılar kaydının mükemmel olduğu söylenebilir; çünkü Mukaddes Kitap Belşazar ismine yer veriyor, onun hükümdarlık yetkisine değiniyor ve krallığında ikili bir hükümdarlığın varlığını kabul ediyor.”27

29. Mukaddes Kitabın Pontius Pilatus hakkında söyledikleri neyin bulunmasıyla doğrulandı?

29 Mukaddes Kitapta adı geçen bir kişinin tarihsel gerçekliğini doğrulayan bir başka bulgu örneğini de, 1979 yılında İsrail’de Kayseriye keşif seferinde görev alan Michael J. Howard veriyor: “1.900 yıl boyunca Pilatus sadece İncil’in sayfalarında ve silik anısıyla Romalı ve Yahudi tarihçilerin belleklerinde yer aldı. Yaşamı hakkında yok denecek kadar az şey biliniyordu. Hatta bazıları onun hiç yaşamadığını bile söylediler. Fakat 1961 yılında, bir İtalyan arkeoloji keşif ekibi Kayseriye’de Romalılardan kalma antik bir tiyatronun kalıntıları üzerinde araştırma yaparken, işçilerden biri, merdivenlerden birinde basamak olarak kullanılmış bir taşı ters çevirdiğinde, altından yarı silik Latince bir yazı çıktı: ‘Caesariensibus Tiberium Pontius Pilatus Praefectus Iudaeae.’ (Kayseriye Tiberium Halkına Yahuda Valisi Pontius Pilatus) Bu, Pilatus’un varlığı hakkındaki şüphelere öldürücü bir darbe indirdi. . . . . Mesih’in çarmıha gerilmesini emreden adamın yaşamı ile ilgili ilk defa çağdaş bir epigrafik kanıt bulunmuş oldu.”28—Yuhanna 19:13-16; Resullerin İşleri 4:27.

30. Develerin kullanılışı ile ilgili olarak, Mukaddes Kitap kaydını doğrulayan hangi şey bulunmuştur?

30 Çağdaş bulgular, eski zamanlara ait Mukaddes Kitap kayıtlarındaki küçük ayrıntıları bile doğrular niteliktedir. Örneğin, 1964 yılında Werner Keller Mukaddes Kitabı yalanlayarak, develerin ilk zamanlarda henüz evcilleşmemiş olduğunu söyledi; bu nedenle “Rebeka’yı ilk defa kendi memleketi olan Nahor’un şehrinde gördüğümüz sahne, dekor değişikliği ile elde edilmiş olmalı. Rebeka’nın, kuyu başında suladığı ve müstakbel kaynatası İbrahim’e ait olan ‘develer’ aslında eşekti,”29 demektedir. (Tekvin 24:10) Bununla birlikte, İsrail’in askeri lideri ve aynı zamanda bir arkeolog olan Moşe Dayan 1978 yılında, eski zamanlarda develerin “nakliye amacıyla kullanıldığını” gösteren kanıtlara işaret ederek Mukaddes Kitabın bu kaydının doğru olduğunu söyledi. Dayan, “MÖ onsekizinci yüzyıla ait olan ve Fenike’de Byblos’ta bulunan bir kabartmada, çökmüş bir devenin resmedildiğini” söyledi. “Yakın zamanda Mezopotamya’da bulunan ve ataerkil döneme ait olan silindir mühürlerin üzerinde deve süren insan kabartmaları bulunduğunu”30 da sözlerine ekledi.

31. Mukaddes Kitabın tarihsel doğruluğunu gösteren başka hangi kanıtlar var?

31 Mukaddes Kitabın tarihsel doğruluğunu ortaya koyan kanıtlar, karşı konulamaz şekilde artmaktadır. Mısır’ın Kızıldeniz’deki feci yenilgisi veya buna benzer diğer yenilgileriyle ilgili dindışı tarihsel kayıtlara rastlanmadığı gerçi doğrudur, fakat buna şaşmamak gerekir; çünkü hükümdarların kendi yenilgilerini kayda aldıklarına pek rastlanmaz. Bununla birlikte, Mısır’da Karnak tapınağının duvarlarında, Mısır Firavunu Şişak’ın (Şeşonk), Süleyman’ın oğlu Rehoboam’ın hükümdarlığı sırasında Yahuda’ya yaptığı başarılı istiladan söz eden bir kayıt bulundu. Mukaddes Kitap bu olaydan I. Kırallar 14:25, 26’da söz eder. Bundan başka, Moabi Taşı olarak adlandırılan bir taş üzerinde, Moab kralı Meşa’nın İsrail’e karşı ayaklanmasını anlatan bir kayıt bulundu. Bu olay, Mukaddes Kitabın II. Kırallar 3:4-27 ayetlerinde de kayıtlıdır.

32. Bugün müzeleri ziyaret edenler, Mukaddes Kitap kayıtlarını doğrulayan hangi şeyleri görebilirler?

32 Müzeleri ziyaret edenler, pek çok müzede, Mukaddes Kitap’taki kayıtları doğrulayan duvar kabartmaları, yazıtlar ve heykeller bulabilir. Hizkiya, Manasse, Omri, Ahab, Pekah, Menahem ve Hoşea gibi Yahuda ve İsrail kralları, Asur hükümdarlarına ait çiviyazılarında da geçmektedir. Kara Dikilitaş üzerinde Kral Yehu veya onun bir elçisi, Kral Şalmaneser’e haraç öderken resmediliyor. Perslere ait Şuşan (Susa) sarayı, Mukaddes Kitap kaydında geçen Mordekay ve Ester adlı kişilerin bildiği şekliyle orada yeniden dekore edilerek ziyarete açıldı. Roma imparatorluğunun ilk Sezarları olarak Mukaddes Kitap kayıtlarında sözü edilen Avgustus, Tiberius ve Klavdius’un heykelleri bugün müzelerde görülebilir. (Luka 2:1; 3:1; Resullerin İşleri 11:28; 18:2) Ayrıca, üzerinde Sezar Tiberius’un sureti olan bir gümüş dinar bulundu; bu, vergi konusunu tartışırken İsa’nın Ferisilerden istediği madeni paranın bir benzeriydi.—Matta 22:19-21.

33. İsrail diyarı ve onun özellikleri Mukaddes Kitabın doğruluğu konusunda nasıl kanıt oluşturuyor?

33 Mukaddes Kitabın içeriğini iyi bilen biri, İsrail’i günümüzde ziyaret edecek olursa, Mukaddes Kitabın İsrail diyarını ve onun özelliklerini ne büyük bir doğrulukla anlattığını görerek mutlaka etkilenecektir. Sina Yarımadasında bir zamanlar yürütülen jeolojik bir araştırmanın ekip başı olan Dr. Ze’ev Shremer, bir keresinde şöyle bir açıklama yaptı: “Bizim kendimize göre haritalarımız ve jeodezik arazi planlarımız var elbette, ancak Mukaddes Kitap ile haritalar birbirini tutmadığı zaman Mukaddes Kitabı yeğliyoruz.”31 Mukaddes Kitabın kayda aldığı tarihi, bir kimsenin kişisel olarak nasıl sınayabileceğini göstermek için şu örneği ele alalım: Bugün bir kimse Kudüs’e gittiği zaman, bundan 2.700 yıl önce sert kayaların içi oyularak yapılmış yaklaşık 533 metre uzunluğundaki bir tünelin içinde yürüyebilir. Bu tünel, şehir surlarının dışındaki gözlerden uzak Gihon kaynağının suyunu, şehrin içindeki Şiloam Havuzuna taşıyarak şehrin su gereksinimini karşılamak amacıyla açılmıştı. Mukaddes Kitap, kral Hizkiya’nın, Asur kralı Sanherib’den gelecek bir kuşatmanın beklentisi içinde olduğundan, şehre su sağlamak üzere bu tüneli nasıl açtırdığını anlatır.—II. Kırallar 20:20; II. Tarihler 32:30.

34. Bazı saygın bilginler, Mukaddes Kitabın doğruluğu hakkında ne diyorlar?

34 Ele alınanlar, Mukaddes Kitabın doğruluğuna yeterince değer vermemenin neden hikmetsiz bir hareket tarzı olduğunu gösteren sadece birkaç örnektir. Daha çok, ama pek çok örnek bulunabilir. Mukaddes Kitabın güvenilirliği konusundaki şüpheler, onun söylediklerine veya sağlam kanıtlara değil, çok defa yanlış bilgilere ya da bilgisizliğe dayanır. British Museum’un eski müdürü Frederic Kenyon şunları yazdı: “Arkeoloji henüz son sözünü söylemiş değil; ama şimdiye kadar elde edilmiş sonuçlar bile Mukaddes Kitaba olan inancın vereceği fikri doğrular, bilginin artması Mukaddes Kitabı yalnızca kazançlı çıkarır.”32 Ayrıca, tanınmış arkeolog Nelson Glueck şunları söyledi: “Şimdiye kadar arkeolojik buluşların Mukaddes Kitabın hiçbir sözünü çürütmediği kesin olarak söylenebilir. Bu zamana kadar elde edilen sayısız arkeolojik bulgu, Mukaddes Kitaptaki tarihsel anlatımları ya kabataslak ama net bir şekilde ya da tüm ayrıntılarıyla doğrulamıştır.”33

Dürüstlük ve Uyum

35, 36. (a) Çeşitli Mukaddes Kitap yazarları, ne tür kişisel suçlarını kabul ettiler? (b) Mukaddes Kitap yazarlarının dürüstlüğü, Mukaddes Kitabın Tanrı’dan geldiği yolundaki iddiaların doğruluğuna neden ağırlık kazandırıyor?

35 Mukaddes Kitabın Tanrı’dan geldiğini gösteren bir başka kanıt da yazarlarının dürüstlüğüdür. Hata ya da başarısızlıkları, hele hele yazı ile itiraf etmek insanın doğasına aykırıdır. Tarihteki yazarların çoğu sadece başarılarını ve erdemlerini kayda aldılar. Oysa Musa, Yehova’ya karşı nasıl ‘görevden kaçar’ şekilde davrandığını, bu nedenle İsrail kavmini Vaat Edilen Diyar’a sokma ayrıcalığından nasıl yoksun bırakıldığını açıkça yazdı. (Tesniye 32:50-52; Sayılar 20:1-13) Yunus, kendi inatçılığını açıkça anlattı. (Yunus 1:1-3; 4:1) Pavlus, önceki suçlarını kabul etti. (Resullerin İşleri 22:19, 20; Titus 3:3) Bundan başka, İsa’nın resullerinden biri olan Matta, resullerin zaman zaman çok az iman gösterdiğini, birbirlerinden üstün olma arayışında olduklarını, hatta İsa tutuklandığı zaman onu terk ettiklerini bile kayda aldı.—Matta 17:18-20; 18:1-6; 20:20-28; 26:56

36 Mukaddes Kitap yazarları herhangi bir şeyi değiştirecek olsalardı, kendileriyle ilgili olumsuz bilgileri değiştirmeleri daha akla yakın olmaz mıydı? Kendi hata ve kusurlarını doğrulukla ortaya döktüklerine göre, başka konularda asılsız iddialarda bulunduklarını düşünmek mantıklı olabilir mi? Öyleyse, Mukaddes Kitap yazarlarının dürüstlüğü, yazılarını Tanrı’nın rehberliği altında yazdıkları iddialarının doğruluğuna ağırlık kazandırmaktadır.—II. Timoteos 3:16.

37. Mukaddes Kitabın içindeki uyum, neden onun Tanrı tarafından ilham edildiğini gösteren çok güçlü bir kanıttır?

37 Mukaddes Kitabın Tanrısal Kaynaklı olduğunu gösteren başka bir nokta da, tek bir ana tema etrafında gelişen konuların iç uyumudur. Kutsal Yazıların 66 küçük kitabının 16 yüzyıl boyunca 40 kadar yazar tarafından yazıldığı basitçe söylenebilir. Ama bu gerçeğin ne denli çarpıcı bir olağanüstülük barındırdığını bir düşünün! Bir kitap düşünelim ki, yazılmasına Roma İmparatorluğu zamanında başlanmış, monarşi dönemleri boyunca yazım işi devam etmiş ve çağımızdaki cumhuriyetlere kadar gelinmiş; yine düşünelim ki yazarları, askerler, krallar, kâhinler, balıkçılar ve hatta aralarında bir çoban ve bir tıp doktoru da olan farklı farklı insanlardan oluşmuş. Acaba bu kitabın her bölümünün aynı temayı titizlikle izlemesini bekleyebilir miydiniz? Ne var ki Mukaddes Kitap böyle bir süre boyunca, çok çeşitli siyasi rejimler altında, yukarıda sayılan çeşitli sınıflardan insanlar tarafından yazılmıştır ve her şeye rağmen baştan sona uyum içindedir. Verdiği temel mesaj, baştan sona aynı öz noktaya dayanmaktadır. Sadece bu bile, Mukaddes Kitabın “insanlar Ruhülkudüs tarafından sevkolunarak Allahtan söylediler” iddiasının doğruluğuna ağırlık kazandırmıyor mu?—II. Petrus 1:20, 21.

38. Bir kimsenin Mukaddes Kitaba güvenmesi neyi gerektirir?

38 Siz Mukaddes Kitaba güvenebilir misiniz? Mukaddes Kitabın gerçekten ne söylediğini inceler ve başkalarının onun söyledikleri konusundaki iddialarını fazla düşünmeden kabul etmezseniz, Mukaddes Kitaba güvenmek için geçerli nedenler bulacaksınız. Bununla birlikte, Mukaddes Kitabın gerçekten Tanrı tarafından ilham edildiğini gösteren çok daha güçlü kanıtlar var ki, bunlar da gelecek bölümde ele alınacak.

[Sayfa 202’deki pasaj]

‘Gökbilimsel kayıtlarla Mukaddes Kitabın Tekvin kaydı aynıdır’

[Sayfa 204’teki pasaj]

Mukaddes Kitap boş inançlara dayalı ifadelerden belirgin biçimde uzaktır

[Sayfa 206’daki pasaj]

Mukaddes Kitap, zihinsel tutum ile bedensel sağlık arasındaki yakın ilişkiye zamanımızdan çok önce değinmiştir

[Sayfa 215’teki pasaj]

Özellikle yazılması söz konusu olduğunda, hata ya da eksiklikleri kabul etmek insan doğasına aykırıdır

[Sayfa 215’teki pasaj]

Mukaddes Kitap başından sonuna uyum içindedir

[Sayfa 201’deki şema]

Eski dönemlerde genelde bilinmeyen suyun çevrimi Mukaddes Kitapta anlatılmıştı

[Sayfa 200’deki resim]

Eskiden bazıları yerin bir destek üzerinde durduğuna inanırdı

[Sayfa 203’teki resim]

Sibirya’da çıkarılan donmuş mamut. Binlerce yıl sonra bu mamutun ağzında ve midesinde hâlâ yeşil otlar vardı, hatta buzu çözüldüğünde eti yenecek derecede taze idi

[Sayfa 205’teki resim]

Geçtiğimiz yüzyılda doktorlar, ölülere dokunduktan sonra her zaman ellerini yıkamazdı ve bu başka ölümlere neden olurdu

MORG

DOĞUM ODASI

[Sayfa 207’deki resim]

Mukaddes Kitabın, sevginin gereğini vurgulaması güvenilir tıbbi öğütlerle uyum içindedir

[Sayfa 209’daki resim]

Uzun zaman boyunca Mukaddes Kitap kaydından başka yerde adı geçmeyen Kral Sargon’un kireçtaşından yapılmış kabartması

[Sayfa 210’daki resimler]

Kral Sanherib’in Nineve’deki sarayından kalma bu duvar kabartması, onu Yahuda şehri Lakiş’ten ganimet alırken gösteriyor

Kral Sanhherib’e ait olan bu kilden prizma, kralın İsrail’e düzenlediği seferi anlatıyor

[Sayfa 211’deki resimler]

Sanherib’in oğlu Esar-Haddon’un bu zafer anıtı II. Kırallar 19:37’de geçen şu sözleri destekler: “Ve yerine oğlu Esar-haddon kıral oldu”

Kayseriye’de bulunan bu yazıt, Pontius Pilatus’un Yahudiye valisi olduğunu doğrular

[Sayfa 212’deki resimler]

Bu duvar kabartması Şişak’ın Yahuda’ya karşı kazandığı zaferi anlatan Mukaddes Kitap kaydını doğrular

Moabi Taşında, Mukaddes Kitapta da anlatılan, Moab kralı Meşa’nın İsrail’e karşı isyanı kayıtlıdır

[Sayfa 213’teki resimler]

Kral Yehu ya da bir elçi, Kral III. Şalmaneser’e haraç ödüyor

İsa Mesih doğduğu sırada Sezar olan Avgustus’un mermer büstü

Sezar Tiberius’un yazısının bulunduğu ve Mesih’in istediğine benzer bir gümüş dinar

[Sayfa 214’teki resim]

Asur kuşatması sırasında Yeruşalim’in su gereksinimini karşılamak için Kral Hizkiyanın açtırdığı tünelin içi

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş