Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • gm böl. 8 s. 98-116
  • Bilim, Mukaddes Kitabın Yanlış Olduğunu Göstermiş Midir?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Bilim, Mukaddes Kitabın Yanlış Olduğunu Göstermiş Midir?
  • Mukaddes Kitap İnsanın Mı Yoksa Tanrı’nın Sözü Mü?
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Gezegenimiz Dünya
  • “Başlangıçta”
  • Sağlık ve Temizlik
  • Mukaddes Kitap Ne Diyor?
  • Evrim ve Yaratılış
  • Kanıtlandı Mı?
  • Yaşamın Kökeni
  • Yaratılış Neden Olmasın?
  • Tufan İçin Ne Diyelim?
  • Tufan Suları
  • Tufan’ın İzleri Var Mı?
  • İnsanlık Unutmadı
  • Evrim Üzerindeki Görüş Ayrılıkları—Neden?
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Evrim Yargılanıyor
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
  • Evrim
    Kutsal Yazılardan Kanıtlar Gösterin
  • Neden Çoğu Kişi Evrimi Kabul Ediyor?
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
Daha Fazla
Mukaddes Kitap İnsanın Mı Yoksa Tanrı’nın Sözü Mü?
gm böl. 8 s. 98-116

Bölüm 8

Bilim, Mukaddes Kitabın Yanlış Olduğunu Göstermiş Midir?

M.S. 1613 yılında İtalyan bilim adamı Galile, “Güneş Lekeleri Üzerine Mektuplar” olarak bilinen bir eser yayımladı. Bu eserde, güneşin yerin etrafında değil, yerin güneşin etrafında döndüğünü gösteren kanıtlar sundu. Bunu yapmakla, sonunda kendisini “ağır kâfirlik zannıyla” Roma Katolik Engizisyonunun önüne çıkartan bir dizi olaya neden oldu. En sonunda, “sözünü geri almak” zorunda bırakıldı. Acaba yerin güneşin etrafında döndüğü fikri, o zaman neden kâfirlik olarak nitelendi? Galile’yi suçlayanların, bu fikrin Mukaddes Kitaba ters düştüğünü iddia etmelerinden.

1. (Giriş de dahil.) (a) Yerin, güneşin etrafında döndüğünü ileri sürdüğünde Galile’nin başına neler geldi? (b) Mukaddes Kitap bilim kitabı değilse de, onu çağdaş bilimle karşılaştırdığımızda ne görürüz?

BUGÜN Mukaddes Kitabın bilimsel olmadığı görüşü çok yaygındır ve bazıları bunu kanıtlamak için Galile’nin başından geçenleri delil olarak gösterir. Acaba bu görüş doğru mudur? Bu soruyu yanıtlarken, Mukaddes Kitabın Tanrı hakkında bilgi içeren bir peygamberlik, tarih, dua, yasa ve öğüt kitabı olduğunu unutmayalım. O, bilim kitabı olduğunu iddia etmez. Bununla birlikte, bilimsel konulara değindiğinde tamamıyla doğru bilgiler verir.

Gezegenimiz Dünya

2. Mukaddes Kitap yerin uzaydaki konumunu nasıl tanımlar?

2 Örneğin Mukaddes Kitabın gezegenimiz hakkında neler söylediğine bir bakalım. Eyub kitabında, “[Tanrı] boşluğun üzerine şimali yayar, ve hiçliğin üzerine dünyayı asar” diye okuyoruz. (Eyub 26:7) Bunu İşaya’nın şu sözleriyle karşılaştırın: “Dünya dairesi üzerinde oturan odur.” (İşaya 40:22) ‛Boşlukta’, ‛hiçliğin üzerine asılı’ yuvarlak bir dünya tanımı hemen aklımıza astronotların çektikleri, uzayda hareket eden yerkürenin fotoğraflarını getiriyor.

3, 4. Yeryüzündeki suyun devridaimi nedir ve Mukaddes Kitap bu konuda ne der?

3 Yeryüzündeki suyun hayret verici devridaimini de düşünün. Compton’s Encyclopedia bu olayı şöyle tanımlar: “Su . . . . okyanusların yüzeyinden atmosfere doğru buharlaşır . . . . Yerin atmosferinde devamlı hareket halindeki hava akımları, nemli havayı karaların içlerine doğru taşır. Hava soğuduğunda buhar yoğunlaşıp su damlacıkları haline dönüşür. Bunlar genelde bulutlar halinde görülür. Çoğu kez bu damlacıklar bir araya gelip yağmur damlalarını oluşturur. Atmosfer fazla soğuksa, yağmur yerine kar taneleri oluşur. Her iki durumda da okyanuslardan yüzlerce, hatta binlerce kilometre uzaklaşan su tekrar yere düşer. Yerde, ya akarsularda toplanır ya da toprak tarafından emilir ve denize yönelen yolculuğuna yeniden başlar.”1

4 Kuru yer üzerindeki yaşama olanak sağlayan bu olağanüstü süreç 3.000 yıl kadar önce Mukaddes Kitapta şu basit ve açık sözlerle tanımlanmıştı: “Bütün ırmaklar denizin içine akıyor, fakat deniz dolmuyor; ırmaklar aktıkları yere, yine oraya akmaktalar.”—Vaiz 1:7.

5. Mezmur yazarının yerin dağlarının tarihi hakkında söyledikleri nasıl dikkati çekecek kadar günceldir?

5 Mukaddes Kitabın dağların tarihi hakkında verdiği bilgiler, belki daha da dikkate değer. Bir jeoloji ders kitabında şunlar kayıtlıdır: “Dağların oluşum ve yok oluş süreci Kambriyen Öncesi zamanlardan bugüne dek süregelmiştir . . . . Dağlar, sadece kuruyan denizlerin dibinde oluşmakla kalmamış, çoğu kez oluşumlarından uzun bir süre sonra tekrar su altında kalıp sonra yeniden su üzerine yükselmişlerdir.”2 Bunları, Mezmur yazarının şu şiirsel sözleriyle karşılaştırın: “Esvap gibi ona [yeryüzüne] engini giydirdin; sular dağların üzerinde durdu. Onlar için kurduğun yere acele kaçtılar; dağlar yükseldiler, vadiler indiler.”—Mezmur 104:6, 8.

“Başlangıçta”

6. Mukaddes Kitabın evrenin doğuşu hakkındaki hangi sözleri bugünkü bilimsel kuramlara uymaktadır?

6 Mukaddes Kitabın ilk ayetinde şunlar kayıtlıdır: “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı.” (Tekvin 1:1) Gözlemler, bilim adamlarını maddi evrenin gerçekten bir başlangıcı olduğu kuramını geliştirmeye sevk etti. Evren her zaman var olmuş değildi. Dinsel konularda bir agnostik olan astronom Robert Jastrow şunları yazdı: “Astronominin ve Mukaddes Kitabın Tekvin kaydının ayrıntıları farklı, fakat esas öğeleri aynıdır; insana götüren olaylar zinciri zamanın belli bir anında bir ışık ve enerji parlamasıyla aniden ve belirgin olarak başlamıştır.”3

7, 8. Birçok bilim adamı, meselede Tanrı’nın rolünü kabul etmiyorsa da, evrenin doğuşu hakkında neyi itiraf etmek zorunda kalıyor?

7 Evrenin bir başlangıcı olduğuna inansalar da, birçok bilim adamının, ‛Tanrı yarattı’ sözünü kabul etmediği gerçi doğrudur. Ne var ki, bazıları artık her şeyin ardındaki bir zekânın varlığını görmezlikten gelmenin zor olduğunu itiraf ediyorlar. Fizik profesörü Freeman Dyson şu yorumda bulunuyor: “Evreni ne denli gözden geçirir ve yapısının ayrıntılarını incelersem, bir bakıma evrenin geleceğimizden haberi olması gerektiğini gösteren kanıtları o denli daha çok buluyorum.”

8 Dyson devamen şu itirafta bulunuyor: “On sekizinci değil, yirminci yüzyılın düşünce ve dil alışkanlığıyla eğitilmiş bir bilim adamı olarak, evrenin yapısının Tanrı’nın varlığını kanıtladığını iddia etmiyorum. Sadece evrenin yapısının, işlevinde zekânın önemli bir rol oynadığı varsayımına uygun olduğunu iddia ediyorum.”4 Onun bu yorumu şüphesiz zamanımızın şüpheci tutumunu açığa vuruyor. Fakat bu şüphecilik bir yana bırakılsa, çağdaş bilimle Mukaddes Kitabın “başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı” sözleri arasında olağanüstü bir uyum olduğu görülebilir.—Tekvin 1:1.

Sağlık ve Temizlik

9. Bulaşıcı cilt hastalıkları konusunda Mukaddes Kitabın yasası nasıl pratik bir hikmet yansıtır? (Eyub 26:3)

9 Şimdi de Mukaddes Kitabın kapsadığı başka bir alanı düşünün: sağlık ve temizlik. Derisinde cüzam şüphesi uyandıran leke bulunan bir İsrailli tecrit edilirdi. “Hastalık kendisinde devam ettiği bütün günlerde murdar olacaktır; murdardır; yalnız başına oturacaktır; meskeni ordugâhın dışarısında olacaktır.” (Levililer 13:46) Hatta hastalık bulaşmış giysiler yakılırdı. (Levililer 13:52) O günlerde bu, hastalığın bulaşmasını önleyen etkili bir yöntemdi.

10. Bazı ülkelerde yaşayanlar, Mukaddes Kitabın temizlik konusunda verdiği öğüdü tutmaktan nasıl yarar göreceklerdi?

10 Önemli diğer bir yasa ise, insan dışkısının ortadan kaldırılmasıyla ilgiliydi; ordugâhın dışında toprağa gömülmeliydi. (Tesniye 23:12, 13) Bu yasa İsraillileri kuşkusuz birçok hastalıklardan koruyordu. Bazı ülkelerde bugün bile insan dışkısının uygun şekilde ortadan kaldırılmaması tehlikeli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bu ülkelerde yaşayanlar, binlerce yıl önce Mukaddes Kitapta yazılan yasayı tutsalardı çok daha sağlıklı olurlardı.

11. Mukaddes Kitabın zihin sağlığı konusunda verdiği hangi öğüdün pratik olduğu görüldü?

11 Mukaddes Kitabın temizlik konusundaki yüksek standardı zihin sağlığını da kapsar. Mukaddes Kitapta bir meselde: “Rahat yürek bedenin hayatıdır; fakat kıskançlık kemiklerin çürüklüğüdür” deniliyor. (Süleymanın Meselleri 14:30) Son yıllardaki tıbbi araştırmalar, zihni tutumumuzun bedensel sağlığımızı gerçekten etkilediğini gösterdi. Örneğin, Johns Hopkins Üniversitesinden Doktor C. B. Thomas, 16 yıl boyunca bini aşkın mezun üzerinde inceleme yapıp onların psikolojik özellikleriyle, hastalıklara karşı savunma zayıflıkları arasında ilişki kurdu. Şunu saptadı: Stres altında daha öfkeli ve daha endişeli davranan mezunlar hastalıklara karşı daha savunmasızdılar.5

Mukaddes Kitap Ne Diyor?

12. Acaba Katolik Kilisesi, Galile’nin yer hakkındaki kuramının kâfirlik olduğu fikrinde neden direndi?

12 Mukaddes Kitap bilimsel alanlarda doğruyu söylüyorsa, acaba neden Katolik Kilisesi, Galile’nin yerin güneşin etrafında döndüğü öğretisinin Kutsal Yazılara aykırı olduğunu söyledi? Kilise otoritelerinin Mukaddes Kitabın belirli ayetleri üzerindeki yorumlarından dolayı.6 Acaba onların yorumları doğru muydu? Onların alıntı yaptıkları iki pasajı okuyup bunu görelim.

13, 14. Katolik Kilisesi Mukaddes Kitaptaki hangi ayetleri yanlış uyguladı? Açıklayın.

13 Pasajlardan birinde: “Güneş doğuyor, ve güneş batıyor, ve yerine, doğduğu yere, koşuyor” deniliyor. (Vaiz 1:5) Kilisenin görüşüne göre, “güneş doğuyor” ve “güneş batıyor” gibi terimler yerin değil, güneşin hareket ettiği anlamına geliyordu. Oysa bugün bile güneşin doğup battığını söylüyoruz ve çoğumuz hareket edenin güneş değil, dünya olduğunu da biliyoruz. Bu terimleri kullandığımızda güneşin, sadece insanın gözleyebileceği, görünüşteki hareketini tanımlıyoruz. Mukaddes Kitap yazarı da aynını yapmıştı.

14 Diğer pasajda ise, “yeri temelleri üzerine kurdu; ebediyen sarsılmıyacaktır” deniliyor. (Mezmur 104:5) Bu ayet de yerin yaratıldıktan sonra hiçbir zaman hareket edemeyeceği anlamında yorumlanmıştı. Oysa aslında bu ayet yerin hareketsizliği değil, kalıcılığı üzerinde durur. Mukaddes Kitaptaki diğer ayetlerin de doğruladığı gibi, yer hiçbir zaman ‛sarsılıp’ var olmaktan silinmeyecek ya da yok edilmeyecektir. (Mezmur 37:29; Vaiz 1:4) Bu ayet de yer ve güneşin göreli hareketiyle ilgili bir şey söylemiyor. Galile’nin zamanında bilimsel özgür düşünce alışverişini engelleyen Mukaddes Kitap değil, Kiliseydi.

Evrim ve Yaratılış

15. Evrim kuramı nedir ve Mukaddes Kitapla nasıl çelişkiye düşer?

15 Bununla birlikte, birçokları çağdaş bilimle Mukaddes Kitabın umutsuzca anlaşmazlığa düştüğü bir alanın olduğunu söyleyeceklerdir. Bilim adamlarının çoğu, bütün canlıların milyonlarca yıl önce ortaya çıkan basit bir yaşam türünden evrimleştiklerini öğreten evrim kuramına inanırlar. Öte yandan Mukaddes Kitap, canlıların her familyasının özel olarak yaratıldığını ve sadece kendi “cinsine göre” çoğaldığını öğretir. İnsanın “yerin toprağından” yaratıldığını söyler. (Tekvin 1:21; 2:7) Acaba bu, Mukaddes Kitapta hemen göze batan bilimsel bir hata mıdır? Karar vermeden önce, bilimin, sunduğu bilgilerden hangisini kesin olarak bildiğine hangisini ise kuramlara dayandırdığına daha yakından bakalım.

16-18. (a) Charles Darwin’in evrime inanmasına yol açan gözlemlerinden biri neydi? (b) Darwin’in Galápagos Adalarında yaptığı gözlemin Mukaddes Kitapla çelişmediğini nasıl açıklayabiliriz?

16 Geçen yüzyılda Charles Darwin evrim kuramını popüler duruma getirdi. Pasifik’teki Galápagos Adalarında bulunurken değişik adalarda bulunan değişik ispinoz türleri karşısında derinden etkilenen Darwin, bunların hepsinin sadece bir ata türden geldiği sonucuna vardı. Kısmen bu gözlemden dolayı, tüm canlıların basit bir ata türden geldikleri kuramını ortaya çıkardı. Daha yüksek yaratıkların daha aşağı düzeydekilerden evrimleşmesinin ardında yatan itici gücün, doğal seçme, yani en uygun olanın hayatta kalması olduğunu ileri sürdü. Evrim sayesinde, örneğin karada yaşayan hayvanların balıklardan, kuşların ise, sürüngenlerden geliştiğini iddia etti.

17 Aslında Darwin’in bu ıssız adalarda yaptığı gözlemler, yaşayan önemli bir türün içinde çeşitliliğin olduğunu kabul eden Mukaddes Kitaba ters düşmüyordu. Örneğin, tüm insan ırkları başlangıçtaki bir tek insan çiftinden gelmiştir. (Tekvin 2:7, 22-24) O halde değişik ispinoz türlerinin de ortak bir ata türden gelmeleri garip değildir. Fakat onlar ispinoz olarak kaldılar. Evrimleşip atmaca ya da kartal haline gelmediler.

18 Köpekbalığından martıya, filden solucana kadar tüm canlıların ortak atası olduğunu ne çeşitli ispinoz türleri ne de Darwin’in gördüğü başka bir şey kanıtlar. Böyle olmakla beraber, birçok bilim adamı evrimin artık bir kuram olarak kalmadığını, gerçek olduğunu ileri sürmektedir. Diğerleri ise, bu kuramın yarattığı sorunları fark ettikleri halde yine de ona inandıklarını söylerler. Böyle davranmak popülerdir. Bununla birlikte evrimin Mukaddes Kitabın yanlışlığını ispatlayacak ölçüde kanıtlanıp kanıtlanmadığını bilmemiz gerekir.

Kanıtlandı Mı?

19. Fosil kaydı evrimi mi, yoksa yaratılışı mı desteklemektedir?

19 Evrim kuramı nasıl sınanabilir? En açık yol, bir türden başka bir türe gerçekten aşamalı bir değişimin olup olmadığını anlamak üzere fosil kaydını incelemektir. Acaba böyle bir değişim olmuş mudur? Bazı bilim adamlarının dürüstçe itiraf ettikleri gibi, hayır. Onlardan biri olan Francis Hitching: “Hayvan familyaları arasındaki zincir halkalarını ararsanız, böyle halkaların olmadığını görürsünüz” diyor.7 Fosil kaydındaki delil yokluğu o denli açıkça görülüyor ki, evrimciler Darwin’in yavaş değişim kuramına başka alternatifler aramak zorunda kaldılar. Gerçek şudur ki, fosil kaydında hayvan türlerinin aniden ortaya çıkışı evrimden çok, özel yaratılışı destekler.

20. Canlı hücrenin kendi benzerlerini üretme tarzı neden evrime izin vermez?

20 Ayrıca, Hitching, canlı yaratıkların başka bir türe evrimleşmektense tam kendi benzerlerini üretmek üzere programlandıklarını da gösterir. Şunları der: “Canlı hücreler hemen hemen mutlak bir doğrulukla kendi kopyalarını yaparlar. Hata oranı, insan yapısı hiçbir makinenin erişemeyeceği kadar küçüktür. Ayrıca onların doğalarında sınırlamalar da vardır. Bitkiler belli bir ölçüye erişirler ve daha fazla büyümezler. Meyve sinekleri, şimdiye kadar denenmiş her koşulda yine meyve sineği olarak kalırlar.”8 Bilim adamlarının onlarca yıldan beri meyve sinekleri üzerinde oluşturdukları mutasyonlar, bu sinekleri başka bir türe evrimleştirmeyi başaramamıştır.

Yaşamın Kökeni

21. Louis Pasteur’un kanıtladığı hangi gerçek, evrimciler için zor bir sorun yaratıyor?

21 Evrimcilerin yanıtlayamadıkları diğer çetin bir soru ise şudur: Yaşamın kökeni nedir? Hepimizin, soyundan geldiği varsayılan ilk basit yaşam türü nasıl oluştu? Yüzyıllar önce bu soruyu yanıtlamak bir problem gibi görünmüyordu. O zamanlar insanların çoğu, sineklerin bozulan etlerden meydana çıkabildiğini ve farelerin eski paçavra yığınlarından kendiliğinden oluşabildiğini sanıyordu. Fakat yüz yılı aşkın bir süre önce Fransız kimyacı Louis Pasteur, yaşamın ancak daha önce var olan başka bir yaşamdan gelebileceğini açıkça kanıtladı.

22, 23. Evrimcilere göre yaşam nasıl başladı, oysa gerçekler ne gösteriyor?

22 Acaba evrimciler yaşamın kaynağını nasıl açıklıyorlar? En çok kabul gören kuramlarına göre, milyonlarca yıl önce bir rastlantı sonucu kimyasal maddelerle enerjinin birleşimiyle yaşam kendiliğinden oluşmuştur. Ya Pasteur’un kanıtladığı temel ilke için ne diyelim? The World Book Encyclopedia şunları belirtiyor: “Pasteur, bugün dünyada var olan kimyasal ve fiziksel koşullar altında yaşamın kendiliğinden oluşamayacağını gösterdi. Ne var ki, trilyonlarca [milyarlarca] yıl önceki yeryüzünde kimyasal ve fiziksel koşullar bugünkünden çok farklıydı”!9

23 Fakat çok farklı koşullar altında bile cansız madde ile en ilkel yaşam türü arasında çok derin bir uçurum vardır. Michael Denton Evolution: A Theory in Crisis (Evrim: Kriz İçinde Olan Bir Kuram) kitabında şunları söylüyor: “Canlı hücre ile bir kristal ya da bir kar tanesi gibi, en yüksek derecede düzenlenmiş, biyolojik olmayan sistem arasında, düşünebilecek en geniş ve kesin uçurum vardır.”10 Cansız maddenin gelişigüzel bir rastlantı sonucu yaşam kazanma olasılığı, olanaksız denilebilecek kadar zayıftır. Mukaddes Kitabın açıkladığı ‛yaşamın yaşamdan geldiği’, yani yaşamın Tanrı tarafından yaratıldığı fikri ise, inandırıcı ölçüde gerçeklere uygundur.

Yaratılış Neden Olmasın?

24. Kuramın doğurduğu problemlere karşın, neden bilim adamlarının çoğu yine de evrime bağlı kalıyorlar?

24 Evrim kuramının doğurduğu problemlere karşın, yaratılış inancı bugün bilimdışı görülüyor, hatta yadırganıyor. Acaba neden? Francis Hitching gibi evrimin zayıf yönlerini dürüstçe gösteren bir otorite bile neden yaratılış fikrini reddediyor?11 Michael Denton, yaratılış kuramları “açıkça doğaüstü nedenlere başvurduklarından”,12 evrimin tüm zayıflıklarıyla birlikte yine de öğretilmeye devam edeceğini söylüyor. Başka sözlerle, yaratılışın bir Yaratıcı’yı gerektirmesi onu kabul edilemez duruma getiriyor. Şüphesiz burada da mucize konusunda karşılaştığımız aynı kısır döngü ile karşılaşıyoruz: Mucizevi olduklarından mucizelerin olması olanaksızdır.

25. Evrimin bilimsel yönden hangi zayıflığı, yaşamın kökenini açıklarken onun yaratılışa karşı geçerli bir alternatif olmadığını gösterir?

25 Üstelik evrim kuramı bilimsel açıdan da kuşku doludur. Michael Denton şunları söylüyor: “[Darwin’in evrim kuramı], aslında tarihsel bir olayın oluş şeklini yeniden kuran bir kuram olduğuna göre, doğruluğunun bilimde alışılageldiği gibi deneylerle ya da doğrudan doğruya gözlemlerle saptanması olanaksızdır . . . . Ayrıca evrim kuramı yaşamın kökeni, aklın kökeni vb. eşi görülmeyen birçok olayı konu eder. Eşi görülmeyen olaylar yinelenemezler ve hiçbir deneysel araştırmaya da konu edilemezler.”13 Gerçek şudur ki, evrim kuramı çok tutulmasına karşın, boşluklarla ve problemlerle doludur. Mukaddes Kitabın yaşamın kökeni hakkındaki kaydını reddetmek için hiçbir iyi neden göstermez. Tekvin’in ilk babı ise, bu ‛yinelenmeyen’, ‛eşi görülmeyen olayların’ nasıl binlerce yıl süren yaratma ‛günlerinde’ meydana geldiklerini tamamıyla akla yakın bir şekilde bildirir.a

Tufan İçin Ne Diyelim?

26, 27. (a) Mukaddes Kitap Tufan hakkında ne der? (b) Tufan sularının bir kısmı nereden gelmiş olmalıydı?

26 Birçokları, Mukaddes Kitap ile çağdaş bilim arasındaki bir çelişki olduğu sanılan başka bir noktayı gösteriyorlar. Tekvin kitabında, binlerce yıl önce insanların kötülüğünün aşırılığı nedeniyle Tanrı’nın onları yok etmeye karar verdiğini okuyoruz. Fakat Tanrı, doğru bir adam olan Nuh’a ağaçtan büyük bir gemi yapması için talimat verir. Sonra insanların üzerine bir tufan getirir. Sadece Nuh ve ailesiyle her türün temsilcileri olan hayvanlar hayatta kalırlar. Tufan ‛bütün gökler altında olan bütün yüksek dağları örtecek’ kadar büyüktür.—Tekvin 7:19.

27 Acaba tüm yeryüzünü kaplayan bunca su nereden geldi? Bu soruyu Mukaddes Kitabın kendisi yanıtlıyor. Yaratma sürecinin erken bir evresinde, atmosfer oluşmaya başladığı sırada “kubbe altında olan sular” ve “kubbe üzerinde olan sular” vardı. (Tekvin 1:7; II. Petrus 3:5) Tufan geldiğinde, Mukaddes Kitap, “göklerin pencereleri açıldılar” der. (Tekvin 7:11) Anlaşıldığı gibi, “kubbe üzerinde olan sular” döküldü ve tufan sularının çoğunu oluşturdu.

28. İsa da içinde olmak üzere Tanrı’nın geçmişte yaşamış hizmetçileri Tufan’ı ne olarak gördüler?

28 Çağdaş ders kitaplarında küresel bir tufandan pek söz edilmez. Bu nedenle şu soruyu sormalıyız: Acaba Tufan sadece bir mit midir, yoksa gerçekten olmuş mudur? Bu soruyu yanıtlamadan önce, daha sonraki dönemlerde Yehova’ya tapınanların, Tufan’ı bir mit olarak görmeyip tarihsel bir olay olarak kabul ettiklerine dikkat etmeliyiz. İşaya, İsa, Pavlus ve Petrus ona gerçekten olmuş bir olay olarak değinen kişiler arasındadırlar. (İşaya 54:9; Matta 24:37-39; İbraniler 11:7; I. Petrus 3:20, 21; II. Petrus 2:5; 3:5-7) Fakat bu küresel Tufan ile ilgili yanıtlanması gereken sorular da vardır.

Tufan Suları

29, 30. Yerdeki su miktarıyla ilgili hangi gerçekler Tufan’ın mümkün olduğunu gösterir?

29 Her şeyden önce, tüm yeryüzünün sular altında kalması çok zorlanmış bir düşünce değil midir? Hayır, değildir. Aslında yeryüzü bir dereceye kadar hâlâ sular altındadır. Yerin yüzde 70’i suyla kaplıdır ve sadece yüzde 30’u kuru topraktır. Üstelik yerin tatlı suyunun yüzde 75’i buzullar ve kutuplardaki buz dağları içinde hapsolmuş durumdadır. O buzların hepsi eriyecek olsa, deniz çok daha yükselir. New York ve Tokyo gibi kentler sular altında kaybolur.

30 Ayrıca The New Encyclopœedia Britannica şunları söylüyor: “Tüm denizlerin ortalama derinliği yaklaşık 3.790 metre olarak hesaplanmıştır. Bu, karaların deniz seviyesinden ortalama yüksekliği olan 840 metreye oranla oldukça büyük bir rakamdır. Denizlerin ortalama derinliği, yüzeyiyle çarpılırsa, okyanusların hacmi deniz seviyesinin üstündeki kara hacminden 11 kat büyük olur.”14 O halde, eğer dağlar yassılaştırılıp derin deniz yatakları doldurularak her şey düzleştirilseydi, tüm yeryüzü binlerce metre derinliğindeki denizle kaplı olurdu.

31. (a) Tufan’ın olmuş olması için, Tufan’dan önce yer ne durumda olmalıydı? (b) Tufan’dan önce dağların daha az yüksek ve denizlerin daha az derin olmalarının mümkün olduğunu gösteren nedir?

31 Tufan olduysa, Tufan’dan önce denizlerin daha sığ ve dağların şimdikinden daha alçak olmaları gerekirdi. Acaba bu mümkün müdür? Bir ders kitabında şöyle deniliyor: “Dünyanın dağlarının şimdi baş döndürücü yüksekliklere ulaştığı yerlerde milyonlarca yıl önce, okyanuslar ve ovalar dümdüz uzanıyorlardı . . . . Kıta katmanlarının hareketi, karaların bir yandan sadece soğuk vb. koşullara dayanıklı hayvanların ve bitkilerin yaşamaya devam edebildiği yüksekliklere çıkmasına, diğer yandan da batıp deniz yüzeyinin çok derinlerinde, gizli bir ihtişam içinde yatmasına neden oldu.”15 Dağlar ve deniz yatakları yükselip battıklarına göre, bir zamanlar dağların bugünkü kadar yüksek ve büyük deniz yataklarının bugünkü kadar derin olmadığı anlaşılır.

32. Tufan sularına ne olmuş olmalı? Açıklayın.

32 Acaba Tufan sularına ne oldu? Deniz yataklarına akmış olmalıdırlar. Nasıl? Bilim adamlarının görüşüne göre, kıtalar çok büyük yer katmanları üzerinde bulunmaktadır. Bu katmanların hareketi, yerin yüzeyinde düzey değişikliklerine yol açabilir. Bugün katman sınırlarındaki bazı yerlerde on bin metreden daha derin büyük sualtı çukurları bulunmaktadır.16 Büyük olasılıkla—belki de Tufan’ın etkisiyle—yer katmanları hareket etmiş, deniz yatakları çökmüş ve karanın üzerindeki suların içine aktığı büyük çukurlar açılmıştır.b

Tufan’ın İzleri Var Mı?

33, 34. (a) Bilim adamları Tufan’ı doğrulayabilen hangi kanıtlara zaten sahiptirler? (b) Bilim adamlarının kanıtları belki yanlış yorumladıklarını söylemek akla yakın mıdır?

33 Büyük bir tufanın meydana gelmiş olabileceğini kabul edersek, acaba neden bilim adamları onun izine rastlamadılar? Belki rastladılar, fakat kanıtları bambaşka şekilde yorumladılar. Örneğin, genelde kabul edilen bilim, buzul çağları boyunca birçok yerde, yer yüzeyinin güçlü buzullar tarafından şekillendirildiğini öğretiyor. Oysa buzulların etkinliğiyle ortaya çıktığı sanılan koşullara bazen suyun hareketi neden olabilir. Öyle ise, büyük olasılıkla Tufan’ı doğrulayan bazı kanıtlar, buzul çağının kanıtları sanılarak yanlış yorumlanıyor.

34 Benzer hatalar yapılmıştır. Bilim adamlarının buzul çağları kuramını geliştirdikleri zamanla ilgili şunları okuyoruz: “Onlar fiziksel koşulların değişmezliği felsefesine uyup, jeolojik tarihin her safhasında buzul çağları olduğuna karar vermişlerdi. Ne var ki, son yıllarda delillerin yeniden dikkatle gözden geçirilmesi sonucunda bu buzul çağlarının birçoğu reddedildi; bir zamanlar buzultaş diye tanıtılan oluşumların, artık çamur akıntıları, denizaltı toprak kaymaları ve bulanık akıntılarla, yani derin okyanusların dibinde, balçık, kum ve çakıl taşıyan bulanık sularla şekillendirilen yataklar olduğu söyleniyor.”18

35, 36. Fosil kaydında ve jeolojide bulunan hangi kanıtlar Tufan ile ilgili olabilir? Açıklayın.

35 Tufan’ı doğrulayan başka bir kanıtın da fosil kaydında bulunduğu anlaşılır. Buna göre, bir zamanlar Avrupa’da uzun azı dişli büyük bir kaplan cinsi sezdirmeden avına yaklaşıyor, bugünkülerden daha büyük atlar Kuzey Amerika’da dolaşıyor ve mamutlar Sibirya’da yiyecek arıyorlardı. Sonra dünyanın her yerinde bu memeli türlerinin nesli tükendi. Aynı zamanda iklim de aniden değişti. Sibirya’da onbinlercec mamut öldü ve çok kısa bir sürede dondu. Charles Darwin’in çağdaşı ünlü Alfred Wallace, böyle çok geniş kapsamlı bir harabiyete dünya çapında olağandışı bir olayın neden olması gerektiğini ileri sürdü.19 Birçokları bu olayın Tufan olduğunu söylediler.

36 Biblical Archaeologist dergisinin bir başyazısında şunlar dendi: “Büyük tufan öyküsünün insan kültüründeki en yaygın geleneklerden biri olduğunu unutmamak gerekir . . . . Bununla birlikte Yakındoğu kaynaklarında bulunan en eski geleneklerin ardında, . . . . binlerce yıl önce bol yağışlı dönemlerin birinde meydana gelen çok büyük çaptaki gerçek bir tufan da olmuş olabilir.”20 Bol yağışlı dönemler, yerin yüzeyinin bugünkünden çok daha ıslak ve tüm dünyadaki tatlı su göllerinin bugünkünden çok daha büyük olduğu zamanlardı. Bir kurama göre, bu ıslaklığa buzul çağlarının sonunda yağan yoğun yağmurlar neden olmuştu. Fakat bazıları yer yüzeyinin aşırı ıslaklığına bir keresinde Tufan’ın neden olduğunu ileri sürerler.

İnsanlık Unutmadı

37, 38. Bir bilim adamı, delillere göre, Tufan’ın olmuş olabileceğini nasıl gösterdi ve onun gerçekten olduğunu biz nereden biliyoruz?

37 Jeoloji profesörü John McCampbell bir zaman önce şunları yazdı: “Mukaddes Kitap felaketleri [Tufan] ile evrimsel koşulların tekdüzeliği arasındaki esaslı farklar, jeolojinin gerçeklere dayanan verileri değil, bu veriler üzerinde yapılan yorumlar hakkındadır. Hangi yorumun tercih edileceği geniş çapta, inceleme yapan bireyin yetişme tarzına ve varsayımlarına bağlı olacaktır.”21

38 Tufan’ın olduğu, insanlığın onu asla unutmamasından bellidir. Dünyanın Alaska ve Okyanusya gibi birbirinden çok uzak her yöresinde Tufan ile ilgili eski öyküler bulunur. Amerika’nın Kolomb öncesi uygarlıklarının olduğu kadar Avustralya’nın asıl yerlilerinin de Tufan ile ilgili öyküleri vardır. Bazı ayrıntıları birbirlerinden farklıysa da, hemen hemen hepsinde, yeryüzünün sular altında kaldığı ve insan yapısı bir gemide sadece birkaç kişinin kurtulduğu temel gerçeği görülür. Onun bu denli yaygın benimsenmesi bir tek şekilde açıklanır: Tufan tarihsel bir olaydır.d

39. Mukaddes Kitabın insanın değil, Tanrı’nın Sözü olduğunu gösteren başka hangi delili de görüyoruz?

39 Öyle ise, Mukaddes Kitap önemli noktalarda çağdaş bilimle uyum içindedir. İkisi arasında çelişkinin olduğu yerlerde, bilim adamlarının sundukları kanıtlar tartışmaya açıktır. İkisinin uyuştuğu yerlerde ise, Mukaddes Kitap çoğu kez o denli doğru bilgi verir ki, bu bilgilerin ancak insanüstü bir kaynaktan gelebildiğine inanmalıyız. Aslında Mukaddes Kitabın kanıtlanmış bilimle uyuşması, onun insanın değil, Tanrı’nın Sözü olduğunu gösteren başka bir delildir.

[Dipnotlar]

a Evrim ve yaratılış konusunda daha fazla ayrıntıyı Mart 1991’de Kule Kitapları tarafından yayımlanan Yerde Yaşam—Evrimle Mi Yaratılışla Mı Başladı? adlı kitapta bulabilirsiniz.

b Planet Earth—Glacier (Yer Gezegeni—Buzullar) kitabı, buz katmanları şeklindeki suların yerin yüzeyine nasıl baskı yaptığına dikkati çekiyor. Örneğin: “Grönland’ın buzları yok olsaydı, ada 600 metre yükselirdi”, diyor. Bu açıdan, ani bir küresel tufan yer kabuğunun bazı kısımlarında harap edici etkiler bırakmış olabilirdi.17

c Bir hesaba göre beş milyon.

d Tufan hakkında daha fazla bilgi için, Insight on the Scriptures’in I. Cilt 327, 328, 609-612 sayfalarına bakın.

[Sayfa 105’teki çerçeve]

“Topraktan”

The World Book Encyclopedia: “Canlı varlıkları oluşturan tüm kimyasal öğeler cansız maddelerde de bulunur” diyor. Başka sözlerle, insan da içinde olmak üzere tüm canlı organizmayı oluşturan temel kimyasal maddeler yerde de bulunur. Bu, Mukaddes Kitabın şu sözleriyle uyum içindedir: “Ve RAB Allah yerin toprağından adamı yaptı.”—Tekvin 2:7.

[Sayfa 107’deki çerçeve]

‛Tanrı’nın Suretinde’

Bazıları, insanla bazı hayvanlar arasındaki fiziksel benzerliğe dikkat çekip onların akraba olduklarını kanıtlamak isterler. Bununla birlikte, insanın zihinsel yeteneğinin herhangi bir hayvanınkinden kat kat üstün olduğunu da kabul etmek zorunda kalırlar. Acaba insan neden planlama ve çevresindeki dünyayı teşkilatlandırma yeteneğine, sevgi niteliğine, yüksek bir zekâya, vicdana ve geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek kavramlarına sahiptir? Evrim bunu yanıtlayamaz. Fakat Mukaddes Kitap yanıtlar, şunu der: “Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allahın suretinde yarattı.” (Tekvin 1:27) İnsan zihinsel ve ahlaksal yetenekleri ve sahip olduğu olanaklar açısından gökteki Babasının benzeridir.

[Sayfa 99’daki resim]

Mukaddes Kitabın, yerin uzayda asılı olduğunu anlatan sözleri, astronotların gördüklerine uygundur

[Sayfa 102’deki resim]

Mukaddes Kitap, yerin güneşin etrafında ya da güneşin yerin etrafında döndüğü konusunda bir şey söylemiyor

[Sayfa 112, 113’teki resim]

Yeryüzü hiçbir dağ ya da çukur kalmayacak şekilde düzleştirilseydi, üzeri derin sularla örtülürdü

[Sayfa 114’teki resim]

Ölümlerinden sonra çok kısa sürede donan mamutlar bulundu

[Sayfa 115’teki resim]

Louis Pasteur yaşamın yalnızca var olan başka bir yaşamdan gelebileceğini kanıtladı

[Sayfa 109’daki çizelge/resim]

(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)

Mukaddes Kitap yerin su devridaimini doğrulukla anlatır

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş