Yehova’nın Muzaffer Teşkilatına İman
“Ancak Yehova’dan (YD) korkun, ve hakikatle, bütün yüreğinizle ona kulluk edin; çünkü bakın, sizin için ne büyük işler yaptı.”—I. Sam. 12:24.
1. (a)Tanrı’nın yeryüzündeki görünür teşkilatı MÖ. 1513’te nasıl meydana geldi? (b) O, neden teokratik şekilde adlandırıldı?
TANRI’NIN yeryüzündeki görünür teşkilatı, MÖ 1513 yılında İbrani kavminin on iki sıptının teokratik bir hükümetle yönetilen bir millet olarak teşkilatlandırılmasıyla ortaya çıktı. Bu hükümetin teşkili için demokratik şekilde oy verilmedi. Hükümet hakkında bu kavmi eski Mısır’daki öldürücü kölelikten Kurtaran Kişi karar verdi. Hükümeti kuran da, O idi. Bu Kişi, Tanrı idi ve o hükümette en üstün yetki O’nun elindeydi. Bu nedenle, bu hükümet şekli teokrasi diye adlandırılır, hükümdarına da Teokrat denilir! Haklı olarak tebaasının tümüne, Tanrıları olarak Kendi hükümetlerini Yönetene tapınmalarının emredilmesi yerindeydi, çünkü bu emir, İsrail milletine Arabistan’daki Sina dağında beyan edilen On Emrin ilk ikisine uygun şekilde verildi.
2. Bu millet neden yeryüzünde o zamana kadar benzeri bulunmayan bir teşkilatı teşkil etti?
2 Kırk yıl sonra, Teokratik Hükümdarları, İsrail milletini Vaat Edilen Diyar’a getirdiği zaman, üzerlerindeki teokratik hükümet hüküm sürmeye devam ediyordu. Başkâhin daima Tanrı’yı temsil ediyordu. Aynı zamanda, kritik devirlerde görünmez Teokrat’ın hükümet temsilcileri olarak hizmet etmek üzere hâkimler çıkarılmıştı. Bu millet, böylece görünür teokratik bir teşkilat idi. Bütün dünyada onun gibisi yoktu!
3, 4. (a) İsrail teşkilatı, üzerinde bir krallık kurulmasına rağmen, neden teokratik olmaya devam etti? (b) Samuel, teokratik teşkilatın devam ettiğine nasıl tanıklık etti?
3 Bu tipik teokrasi, etrafındaki putperest hükümetlerin onu yok etmek için tekrar ve tekrar girişimlerde bulunmalarına rağmen, muzaffer olmağa devam etti. MÖ 1117 yılında, İsrail milleti üzerinde görünür, beşeri krallar görevlendirildikten sonra bile devam etti. Bu nasıl mümkün oldu? Çünkü beşeri krallar, sadece, semavi Teokrat olan gerçek Hükümdar’ın görünür temsilcisi olarak hareket ediyorlardı. Kavmi, demokratik davranışlarda bulunmasına rağmen Semavi Teokrat, haklı hükümdarlığından vazgeçmedi. Demokratik bir seçim yapılmadı, çünkü Tanrı, hakkını kullanarak bir zamanlar kendi mirası olarak kurtardığı milletin üzerinde görünür kralı bizzat tayin etti. O zaman İsrail’de hâkim olan Samuel’in söylediği şu sözler bunu doğrulamaktadır:
4 “Yehova (YD) kavmını kendi büyük isminden ötürü bırakmıyacaktır, çünkü Yehova (YD) sizi kendine kavm etmeğe razı oldu. . . . Ancak Yehova’dan (YD) korkun, ve hakikatle, bütün yüreğinizle ona kulluk edin; çünkü bakın, sizin için ne büyük işler yaptı. Fakat kötülük etmekte devam ederseniz, hem siz, hem de [beşeri] kıralınız yok olacaksınız.”—I. Sam. 12:22-25.
5, 6. (a) Samuel’in sözleri, bugün hakiki Hıristiyanlar için neden çok teşvik edicidir? (b) Yehova’nın teşkilatlandırılmış kavmini terk etmesine sebebiyet vermemek için İsrail’de uyarıcı hangi iki örneğimiz var? (c) Mezmur yazarı, teokratik bir teşkilatın yeniden ortaya çıkmasını isteyen sürgün edilmiş mütebakinin duygularını nasıl dile getirdi?
5 Bu, bugün Yehova’nın “kendine kavm etmeğe razı oldu”ğu kişiler için ne kadar teşvik edici bir düşüncedir! Eğer O’na hakikatle ve bütün yüreğimizle hizmet etmeğe devam edersek, bizi hiçbir zaman bırakmayacaktır. Bununla ilgili uyarıcı bir örneğimiz var. Kim? Kendilerinin seçmiş odukları krallarının yönetimi altında, bile bile kötülük yapmağa devam eden İsrail’in on sıptı. Yehova, onları ve görünür krallarını terk etmişti. Bu, onlar için milletçe felaketle sonuçlandı. Onlar dünya kudreti Asur’un ülkesine esir olarak götürüldüler ve on sıptlık krallıkları bir daha kurtarılmadı. Benzer şekilde, İsrail’in iki sıptlı diğer krallığının başına da felaket geldi. Bu krallığın başkenti Yeruşalim idi. Orada, Davud’un kraliyet ailesinden gelen krallar, “Yehova’nın tahtı” olarak adlandırılan tahtta oturdular. (I. Tar. 29:23 YD) Yeruşalim, MÖ. 607’de Dünya Kudreti Babil tarafından harap edildikten sonra, onlar da Babil’e götürüldüler. Tanrı’nın onlara verdiği vatan, Yahudiye diyarı, Büyük Teokrat Yehova’nın emrettiği gibi yetmiş yıl virane kaldı. Görünür teokratik teşkilat varlıktan silinmiş gibi görünüyordu. Fakat böyle teokratik bir teşkilatın yeniden ortaya çıkması için özlem duyan sadık bir mütebaki vardı. Mezmur yazarı duygularını şöyle dile getirdi:
6 “Fakat sen, ya Yehova (YD) ebediyen tahtında oturursun; ve anılman devirden devre sürer. Sen kalkacaksın, ve Siona merhamet edeceksin; çünkü ona acımak zamanıdır, evet, muayyen vakit geldi. Çünkü kulların onun taşlarından zevk alıyor, ve onun tozuna acıyorlar. Milletler de Yehova’nın (YD) isminden ve bütün yerin kıralları senin izzetinden korkacaklar. Çünkü Yehova (YD) Sionu bina etti; izzetiyle göründü; yoksulun duasına baktı, ve onların duasını hor görmedi.”—Mezm. 102:12-17.
7. (a) Yehova, tövbekâr mütebakinin teokratik teşkilata karşı duygularını hor görmediğini nasıl gösterdi? (b) Putperest milletler hüküm sürmelerine rağmen, diyarına iade edilmiş mütebaki üzerindeki Yehova’nın teokratik teşkilatı kendini nasıl gösterdi? (c) Bundan ne görülüyordu?
7 Eğer tövbe edenler, bir bakıma Sion’un “taşları”ndan zevk alıyor ve onun “tozuna” acıyorlarsa, bu, muhakkak ki Yehova’nın teşkilatına karşı bir takdir ifade eder. Yehova, Babil’deki tövbekâr sürgünlerin gösterdiği takdiri görmezlikten gelmedi. Onları, Yeruşalim’in, yani Sion’un, 70 yıl virane kalmasının sonunda kurtarışla mükâfatlandırdı. Teokratik tapınmayı pak bir şekilde yeniden yerine getirmeleri için onları kendi vatanlarına iade etti. Yehova, yeniden inşa edilen Yeruşalim’de görünür bir temsilcisi olmadığı halde, Teokratik kralları olmağa devam ediyordu, çünkü Kendi seçilmiş ve meshedilmiş kâhinleri yeniden inşa edilen mabette teokratik hizmetlerini tekrar yerine getirmeğe başlamışlardı. Yehova’nın emrettiği gibi, putperest dünya kudretlerinin onlara hâkim olmaları bu hizmeti engelleyemiyordu. Bu tanzim, Yehova’nın teokratik hükümetinin, seçilmiş kavmi üzerinde bir zaman için, hüküm sürdüğünü ifade etmişti. Bundan Tanrı’nın onları terk etmediği görülüyordu.
8. (a) Teokratik teşkilatın başlıca savunucusu kimdi? Nasıl? (b) Yerdeki teokratik teşkilat nasıl ebedi bir yenilgiye uğramış gibi göründü?
8 Teokratik teşkilatı sevenler, “Davudun zürriyeti”nin, yani önceden bildirilen Mesih’in gelmesiyle bu teşkilatın görkemli bir şekilde belirmesini bekliyorlardı. (Rom. 1:3) Teokratik Hükümdar Yehova, bu Mesih’i, İsa’nın şahsında göndermişti. Bütün evrende teokratik teşkilatı Mesih’ten daha çok seven yoktu. Bu nedenle, ihya edilen İsrail diyarında “göklerin krallığı”nı, “Tanrı’nın krallığı”nı (YD) baştan başa va’zetti. (Mat. 5:17; Mar. 1:14, 15) İsa Mesih, teokratik teşkilata sarsılmaz bağlılığı yüzünden M. S. 33 yılının Fısıh günü bir şehit olarak öldürülmüştü. Onun ölümüyle, İncil’i veya Tanrı’nın krallığının iyi haberini sadakatle va’zeden ses susturulmuş oldu. Üç gün kadar bir süre boyunca, teokratik teşkilat sanki ebedi yenilgiye uğratılmış gibi görünüyordu. İşte! Baş temsicisi insafsızca öldürülmüştü ve hâlâ ölü durumda idi.
TEOKRASİ İÇİN EBEDİ ZAFER
9. Yehova’nın teokratik teşkilatına nasıl zafer kazandırıldı? bu zafer ilk olarak kimlere bildirildi?
9 Fakat teokratik hükümetin Büyük Teşkilatçısı asla mağlup edilemezdi. Gökteki görünmez teokratik teşkilatı Yehova’ya vefakâr kalıyor ve O’nun, Kendi hakkını teyit etmek üzere yapacağı hareketi bekliyordu. Yehova, beklenen bu hareketini, Oğlunun Yeruşalim’deki kurban niteliğindeki ölümünün üçüncü gününde yaptı. Bu, teokratik teşkilatına zafer getiren bir hareketti. Yehova, en büyük mucizesini yaparak teokratik teşkilatının başlıca savunucusu olan vefakâr Oğlu İsa Mesih’i diriltti. Göğün mukaddes sarayları Yehova ile birlikte sevindiler. O aynı günde, yeryüzünde teokratik teşkilatı sevenler de, Oğlu kendisini ölülerden dirilten olarak onlara gösterdiği zaman, Büyük Teokrat’ın zaferiyle sevinç duymuşlardı.
10. (a) O zamana kadar olan en büyük dinsel devrim nasıl meydana geldi? (b) Görünür yeni teokratik teşkilat hangi olayla ortaya çıktı?
10 Dinsel alanda şimdi en büyük devrimin meydana gelme zamanı idi. İsrail milleti, bencil çıkarlarını arayan dinsel liderlerin etkisinde kalarak teokratik teşkilatı reddetmişti. Yehova, ondan sonra tamamıyla haklı olarak, bu saptırılmış olan milleti, görünür teokratik teşkilatı olmaktan reddetmiş ve Yahudi dinsel sistemine veya idaresine son vermişti. Fakat tüm imanlarını İsa’ya bağlayıp, onu “Davudun zürriyeti”, Mesih olarak takip etmiş olan İsrailli fertlerden oluşan küçük mütebakiyi terk etmemişti. Onları yeni görünür bir teokratik teşkilata nakletmişti. Bu, Mesih’in ölüm üzerindeki zaferinin ellinci günü olan Pentikost gününde olmuştu. Yehova, diriltilen Oğlunu, Yeruşalim’de bekleyen şakirtler üzerine mukaddes ruhunu dökmek için kullanmıştı. Yoel 2:28, 29’da vaat edilen mukaddes ruhun bu dökülüşü, Pentikost bayramını kutlayan İsrail milletinin değil, beklemekte olan İsa’nın şakirtlerinin üzerinde gerçekleşti. Bu da, muazzam dinsel devrimin bir şahadetiydi. Bu olayla görünür yeni teokratik teşkilat ortaya çıkıyordu.
11. (a) Yehova’nın yeni teokratik teşkilatı nasıl muzaffer şekilde ilerlemeye devam etti? (b) Yehova bu şekilde neyi tasdik etti?
11 Bu olaydan otuz yedi yıl sonra, Yeruşalim’in Romalılar tarafından harap edilmesi ve Yahudi kâhinliğinin Yehova’nın kutsal hizmetinden ebediyen çıkarılması, dinsel devrime resmi bir mühür basmış oldu. Bu olaylar, Yehova’nın yerdeki teokratik Yahudi teşkilatını reddetmiş ve kavmiyle ilgili yeni bir dinsel sistem veya idareyi (Efes. 1:10, YD) başlatmış olduğunu tasdik etti. Yeni teokratik teşkilat, Roma İmparatorluğunun onu yok etmek için hunharca yaptığı bütün çabalara ve zulümlere rağmen muzaffer şekilde ilerlemeğe devam ediyordu!
12. Watch Tower’ın 1 Aralık 1894 tarihli sayısı, Hıristiyan çağı boyunca incili va’zetmek için ilk yüzyıldaki Hıristiyan cemaatinin teşkilatlandırılmasından nasıl bahsetti?
12 İsa Mesih ve resullerin günlerindeki Yahudi teşkilatından Hıristiyan teşkilatına doğru yapılan bu değişiklikle ilgili olarak 1 Aralık 1894 tarihli Watch Tower, 384. sayfasının 2. paragrafında resullerin günlerinde Yahudi imanlıları hasat etme konusunda şunları söyledi: “Yeni İncil çağının kilisesinin teşkilatlandırılması, eski Yahudi çağının hasat işinin bir kısmı olmadığı gibi günlerimizdeki incil çağının hasat etme veya biçme işi de şimdi yaklaşmakta olan yeni Milenyum çağının işinden ayrı ve farklıdır.”
13. (a) Ruhi İsrail ne zaman, hangi ahit altına getirildi? (b) Şakirtlerin teokratik tutumu, Yeruşalim’deki Sanhedrin mahkemesi önünde bulunan resullerin sözleriyle nasıl gösterildi?
13 “Kilise”nin veya cemaatin ruhla meshedilen bir kavim olarak teşkilatlandırılması, Hıristiyan çağının veya idaresinin başladığı Pentikost’tan itibaren ilerliyordu. O, ruhi İsrail olarak Tanrı ile yeni bir ahit altına getirildi. Mesih’in şakirtlerinden oluşan o cemaatin teokratik tutumu, İsa’nın kanından suçlu olan Yeruşalim’deki dinsel mahkeme bu cemaatin üyelerinden diriltilen Tanrı’nın Oğlu hakkındaki şahadetlerini durdurmalarını talep ettiğinde, onların bu mahkemeye verdikleri cevapla belli oldu. Resuller cesaretle: “Sizi Allahtan ziyade dinlemek Allah gözünde doğru mudur? Siz hükmedin; çünkü biz gördüğümüz ve işittiğimiz şeyleri söylememek elimizde değildir.” “İnsanlardan ziyade Allaha itaat etmek gerektir. Sizin ağaca [direğe YD] asarak öldürdüğünüz İsa’yı atalarımızın Allahı dirilltti (YD). Allah onu kendi sağ eliyle Reis ve Kurtarıcı olarak yükseltti, ta ki, İsraile tövbe ve günahların bağışlanmasını versin. Biz bu şeylerin şahitleriyiz; ve ona itaat edenlere Allahın verdiği mukaddes ruh (YD) da şahittir” demişlerdi.—Res. İşl. 4:19, 20; 5:29-32.
14. (a) İlk yüzyıldaki Hıristiyanlar, dünyayı yenen bir imana sahip olduklarını nasıl gösterdiler? Hangi sonuçla? (b) Uyarılar verilmesine rağmen cemaat içinde ne başgösterdi? Bu nedenle teokratik teşkilat ebediyen ortadan kayboldu mu?
14 İlk yüzyıldaki Hıristiyanlar, dünyayı yenen imanlarıyla ayırt ediliyorlardı. Onlar, Hıristiyanlar veya Mesih’in taraftarları olarak ıstırap çekmekten utanç duymuyorlardı, zira izzet ruhu, evet Tanrı’nın ruhu onların üzerlerindeydi. (I. Pet. 4:14; Res. İşl. 11:26) Sadakatla yaptıkları şahadet işi ve yeni yeni şakirtlerin vaftiz edilmelerinin sonucu, çok geniş olan Roma İmparatorluğunun hem içinde, hem dışında cemaatler meydana geldi. Çok geniş bir sahaya yayılmış olmalarına rağmen, onların hepsi Büyük Teokrat’a tapınan, İsa Mesih’in yönetimi altındaki tek bir görünür teşkilatı teşkil ediyorlardı. Daha sonraları, İsa Mesih ve Mukaddes Kitabı ilham altında yazan şakirtlerinin uyarısına rağmen, irtidat, yani dinsel isyan baş gösterdi. Hakiki teokratik teşkilat ortadan kalkmış gibi görünüyordu. Neden? Çünkü önceden bildirilen “kanunsuzluk adamı” (YD), “helâk oğlu”, sanki tanrıymış gibi, irtidat etmiş dinsel teşkilat olarak ortaya çıktı. Kendisi, hakiki Teokrat Yehova dahil olmak üzere başka hiçbir tanrıyı tanımıyordu. (II. Sel. 2:3-12; Mat. 13:24-43) Bu irtidat, kendini tanrılaştıran bu “kanunsuzluk adamı”nın hâkimiyetinden kurtulmak üzere reform yapmağa çalışan samimi kişilerin çabalarına rağmen 15 yüzyıldan fazla hüküm sürdü. Acaba teokratik teşkilat şimdi ebedi bir yok edilmeyle mi karşılaşacaktı? Tanrı’nın Sözüne göre, bu asla olmayacaktı!
ÇAĞDAŞ TEOKRATİK TEŞKİLAT
15. (a) On dokuzuncu yüzyılda Hıristiyan âleminde dinsel alanda hangi durum mevcut idi? (b) Yehova’nın desteğine güvenildiğini söyleyen mecmua neden 1879 yılının Temmuz ayında yayımlanmaya başladı?
15 Bu “kanunsuzluk adamı” sınıfı, on dokuzuncu yüzyılın ortasına doğru Hıristiyan aleminde birçok dinsel teşkilat kurmuştur. Bu mezhepler, kendilerine farklı farklı isimler vermişlerdir. Hıristiyan alemindeki dinsel karışıklık şaşırtıcı bir hale gelmişti. O zamanlar dengeli Hıristiyan düşünüşünü ve sağlıklı bir anlayış kazanmak çabasıyla Mukaddes Kitabı içtenlikle inceleyen küçük bir cemaat, kendisini, Hıristiyan âleminin bütün dinsel teşkilatlarından ayırmıştı. Onlar, mezhepçi iman ikrarlarına sırt çevirip, resullerin sahip olduğu imana erişmek üzere, hergün Mukaddes Yazıları araştıran birinci yüzyıldaki Verialıların örneğini takip ettiler. (Res. İşl. 17:10, 11) Tamamıyla vafolmuş olan bu cemaat, İsa Mesih’in fidye kurbanını ve onun Tanrı’nın krallığında vaat edilen resmi “huzuru”nu savunmak üzere canla başla çalıştı. M. S. 1879’un Temmuz ayında, Yehova’nın desteğine güvenildiğini beyan eden bir mecmuanın yayımlanmasına başlanıldı.
16. (a) Yehova’nın görünür teşkilatı O’na layık olmağa hangi şeyden uzak olmakla ciddiyetle çalıştı? (b) Watch Tower’ın Şubat 1884 tarihli sayısı, Hıristiyan âleminin mezheplerine mensup olmayan cemaatin, hangi teşkilata ait olduğunu ileri sürdü?
16 Söz konusu cemaat, Yehova’nın görünür teşkilatı ve O’nun aleti olmağa layık olmak üzere ciddiyetle çalıştı. Bu nedenle, hem Hıristiyan âleminin mezhepçi teşkilatlarından herhangi biriyle, hem de bu dünyanın siyasal kuruluşlarıyla işbirliği yapmaktan uzak durdu. Bu Hıristiyan cemaati, bu konudaki görüşünü belirtmek üzere resmi mecmuası olan Watch Tower’ın Şubat 1884 sayısında şunları söyledi:
Bütün memleketteki yeni okuyucular bize devamlı olarak: Kendinizi hangi isimle adlandırıyorsunuz? “Asli Baptisler” misiniz? “Misyoner Baptisler” misiniz? “Üniversalist” misiniz? (nihayette her canın ilahi affa mazhar olacağına inananlar) “Adventistler” misiniz? “Asli Metodistler” misiniz? vs. vs. diye soruyorlar. Birkaç defa durumumuzu açıklamağa çalıştık ve şimdi bunu birkaç sözle tekrar açıklamak istiyoruz.
Biz yeryüzündeki HİÇBİR teşkilata ait değiliz; bu nedenle, bütün mezhepleri sıra ile saysanız dahi, biz bunların her birine tek tek ve tüm olarak Hayır diye cevap verirdik. Biz sadece “göklerde kaydedilmiş” —o semavi teşkilata bağlıyız. (İbr. 12:23; Luka 10:20) Şimdi yaşayan bütün azizler veya bu çağ boyunca yaşamış olanların hepsi BİZİM KİLİSE TEŞKİLATIMIZA aittirler: Bütün bunlar, hepsi BİR TEK kilisedir ve Rabbin tanıdığı BAŞKA HİÇBİR KİLİSE YOKTUR. Bu nedenle bu azizler birliğine azıcık da olsa karışan yerdeki herhangi bir teşkilat, Mukaddes Yazıların öğrettiklerine aykırı düşüp, Rabbin “BİR olsunlar” diyen iradesine karşı gelmiş olur. (Yuh. 17:11)
17. (a) Milletlerin Zamanlarının 1914’te sona ermesinden hemen sonra Büyük Babil, Tanrı’nın hakiki hizmetçilerinin dünyevi olmayan teşkilatına karşı nasıl harekete geçti? (b) Büyük Babil’in, o zaman hakiki teokratik teşkilatı susturamadığını hangi durum gösteriyor?
17 M.S. 1914’te Milletlerin Zamanlarının sonunun yaklaşması, Mesih’i takip edenlerin vakfolmuş bu cemaatinin, dünyevi teşkilatlara ve Hıristiyan âlemine herhangi bir şekilde karışmaktan uzak durmasını daha acil duruma getirdi. ‘Büyük Babilden çıkın’ çağrısı acilen uyulması gereken bir çağrı idi. (Vah. 18:4) Beklenildiği gibi, Milletlerin Zamanlarının sonu I. Dünya Savaşıyla işaretlenerek tam vaktinde geldi. (Luka 21:24) Bu sırada Büyük Babil için bir fırsat doğdu. O, Hıristiyan âlemi ve “kanunsuzluk adamı” sınıfını alet olarak kullanıp, Tanrı’nın hakiki hizmetçilerinin dünyevi olmayan teşkilatını esarete ve kötülüğe götürmeyi başardı. Böylece, Tanrı’nın, Mesih’in yönetimi altında kurulmuş olan krallığının iyi haberini va’zeden sesler, hemen hemen bir fısıltı haline gelecek kadar kısıldı. Krallığı va’zeden teşkilatın sonu gelmiş gibi görünüyordu. Fakat acaba gerçekten böyle olmuş muydu? Büyük Babil kalıcı bir zafer kazanmış mıydı? Hakiki teokratik teşkilatın yeniden tesis edileceğine dair ümit, ebediyen ve kesinlikle kalkmış mıydı? Bu sorulara bugün bütün dünyada teokratik şekilde düşünen iki milyonu aşkın Hıristiyan 190’dan fazla dilde HAYIR! diye cevap verecektir. Onların bu cevabı yerindedir, çünkü eğer görünür teokratik teşkilat ihya edilip ona herhangi bir zamankinden daha çok güç ve kuvvet verilmemiş olsaydı, onlar, Yehova Tanrı ile şimdiki ilişkilerinde bulunamazlardı.
18. (a) Ruhi İsraillilerin yeniden teşkilatlandırılmış mütebakisi Büyük Babil’in köleliğinden kurtulmasının hangi özel amacı olduğunu fark etti? (b) Onlar, 1931’de teşkilatça hangi ismi benimsediler? Neden?
18 M.S. 1919’da, savaş sonrası Hıristiyan âlemi, Milletler Cemiyetini, Tanrı’nın Krallığının yeryüzündeki siyasal ifadesi olarak savunurken, ruhi İsrail’in yeniden teşkilatlandırılmış olan mütebakisi, Tanrı’nın krallığının yerine konulan insan yapısı bu kuruluşu kabul etmeyi reddetmişti. Onlar, gerçek bir şeyin, yani Tanrı’nın, Mesih’inin yönetimindeki yeni doğmuş semavi krallığın lehinde olduklarını gösterdiler. Büyük Babil’den kurtulmalarının yegâne amacı olarak sadece tahta yeni geçirilen İsa Mesih’in şahitleri değil, İşaya 43:10, 12’de belirtilen anlamda Yehova’nın Şahitleri olmaları gerektiği giderek artan bir şekilde bilinçlerine yerleşmiş oldu. MS. 1931’de Vindication adlı bir kitap yayımlandı. Bu kitapta, Tanrı’nın, kendi kulları dahil olmak üzere tüm kavimler ve milletler “Yehova olduğumu bilecekler” (YD) sözünün 60 defadan fazla geçtiği Hezekiel’in peygamberliği üzerinde açıklamalarda bulunuldu. Bu yeni yayınla uyumlu ve çok yerinde olarak bu teşkilat yeni ismini candan kabul etti. İşaya 43:10 onlara bir isim sağlamıştı. Bu isim, “Yehova’nın Şahitleri” idi.
19. (a) Onlar, yeryüzündeki teşkilatlarında hangi yönetim şeklini istediler? Böylece her şeyi hangi yapıya oturtmaya başladılar? (b) Bütün gök ve yer önünde var olan davanın ne olduğunu fark etmeye başladılar? Ne zaman?
19 Hakiki Tanrı’nın, bu vefakâr davranışlarını takdir edip onları mübarekleyeceğine inanmamız gerekmez mi? Gerçekten O’nun şahitleri olmak suretiyle bu isme yakışır şekilde yaşadıklarına göre, Yehova, başka bir şey yapabilir miydi? Şahadet etme işini yerine getirmekle teşkilatları için istedikleri yönetim, Tanrı’nın yönetimiydi, yani Teokrasi idi. Onlar, The Watchtower mecmuasının 1 ve 15 Haziran 1938 sayılarında yayımlanan “Teşkilat” konusundaki iki makalede bunun lehinde olduklarını açıkça beyan etmişlerdi. Onlar, Hıristiyan cemaatinde her şeyi teokratik bir yapıya oturtarak uygulama safhasına koymuşlardı. Daha sonra II. Dünya Savaşının ortasında Yehova’nın Şahitlerinin, o yıla kadar yaptıkları en büyük kongrelerden birinde, bütün evrende en büyük davanın Yehova’nın evrensel hâkimiyetinin hakkının teyit edilmesi olduğu ilan edilmişti.
20. (a) Onları, II. Dünya Savaşı esnasındaki en büyük zulümlere tahammül etmeye sevkeden neydi? Onların bunda zafer kazanması neyle sonuçlandı? (b) Bu zafere iştirak etmek için ne gerekliydi? Kimler buna sahip olduklarını gösterdiler?
20 Yehova’nın evrensel egemenliğinin hakkının teyit edilmesinde İsa Mesih’e katılmak arzusu, Yehova’nın Şahitlerinin hayatlarında, onları harekete sevk eden çok güçlü bir kuvvet haline gelmişti. Bu, onları II. Dünya Savaşı sırasında, herhangi bir zaman karşılaştıkları en feci zulümlere tahammül etmeleri için kuvvetlendirdi. Böylece Yehova’nın görünür teşkilatı, Yehova’nın hakkının teyit edilmesinde gene zafer kazandı. Vakfolmuş, vaftiz edilmiş kimselerin bu zaferi paylaşmaları için gerekli olan neydi? Yehova’nın teokratik teşkilatına iman. Acaba ruhi İsraillilerin mütebakisi ve onun teokratik arkadaşları, yani Mesih’in “başka koyunları”nın “büyük kalabalık”ı böyle muzaffer iman gösterdiler mi? Evet!
21. İkinci Dünya Savaşından bu yana geçen 35 yıl boyunca Yehova’nın Şahitleri, Yehova’nın teokratik teşkilatına imanlarını neden muhafaza ettiler?
21 Yehova’nın görünür teşkilatının varlığını tehdit eden o ikinci topyekûn savaşın sonundan beri denemelerle dolu 35 yıl geçmiştir. Fakat Tanrı’ya candan bağlı şahitler, Yehova’nın teşkilatına olan imanlarını sarsılmaz şekilde muhafaza ettiler. Onlar, Kadirimutlak Tanrı’nın Kendi ismi ve krallığıyla ilgili tüm Hıristiyan tarihindeki en büyük şahadeti vermek üzere yeryüzündeki bütün teşkilatlardan hangisini kullandığını artık gayet iyi biliyorlar.—Mat. 24:14.
22, 23. (a) Tüm insanlık tarihindeki en büyük dinsel devrim hangisi olacak? (b) Yehova’nın, sadık kavmini terk etmeyeceğine imanımızı göstererek ne yapacağız? Bunun mükâfaatı ne olacak?
22 Bugün Yehova’nın Şahitleri, insan tarihindeki en büyük dinsel devrimin cereyan edeceği istikballe artık karşı karşıya bulunuyorlar. Evet, resullerin günlerinde MS. 33 yılındaki altüst etme işinden çok daha şaşırtıcı bir devrim! İblis’in dinsel zulüm için kullandığı vasıta, yani Hıristiyan âlemi, Yehova Tanrı ve İsa Mesih tarafından tamamıyla reddedilmiş olarak yok edilecekti. İş bununla bitmeyecek, Hıristiyan âleminin dinsel annesi Büyük Babil, yani sahte dinin dünya imparatorluğunun tümü de yok edilecektir. Yehova zulmedilen şahitlerini seçip tasvip ettiğini bütün gök ve yer önünde açıkça göstererek onları yükseltecektir. Daha önceleri Büyük Babil’i şımartmış olan siyasal güçler, Yehova’nın bu haklı çıkartılan şahitleriyle boş yere mücadele edecekler. Onlar, teokrasiye karşı yapacakları savaşı kaybedecekler!
23 O halde bugün durumumuz nasıl olmalı? Dünyada gittikçe artan güçlükler yüzünden Yehova’nın görünür teşkilatına karşı imanımızı kaybetmemiz için herhangi bir neden var mı? Yehova’nın, sadık şahitlerini asla terk etmeyeceğine inananlar, bu soruya “kesinlikle hayır!” diye cevap vereceklerdir. Böyle bir iman göstererek ona sımsıkı bağlı kalıp onunla yavaşlamaksızın birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Sarsılmaz imanımız, zafer ve hayat tacıyla mükâfatlandırılacaktır!