Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w80 1/9 s. 35-39
  • Teselli Edici Cevabı Olan Bir Bilmece

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Teselli Edici Cevabı Olan Bir Bilmece
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1980 (İnceleme Serisi 52-59)
  • Benzer Malzeme
  • Kimler Diriltilecek?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2005
  • Ölüler Diyarı Nedir?
    Kutsal Kitap Aslında Ne Öğretiyor?
  • Tedirgin misiniz?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1980 (İnceleme Serisi 52-59)
  • Yehova’nın Bereketi Zengin Eder
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1986 (Dinsel Seri 61-72)
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1980 (İnceleme Serisi 52-59)
w80 1/9 s. 35-39

Teselli Edici Cevabı Olan Bir Bilmece

İNSAN tarihinin başlangıcından beri, birçok insan kanunsuz kişilerin rahat yaşamını gördükçe hayrete düşmüştür. Çok defa prensipsiz kişiler, büyük otorite taşıyan mevkiler elde ettikten sonra fakir ve hakir olanları sömürüp, onlara zulmederler. Acaba bizler ahlakları bozuk kişilerden korkmalı mıyız? Bu soru “Korah oğulları”ndan olan bir Levilinin yazdığı 49’uncu Mezmurda cevabı verilen bilmecenin bir temel noktasıdır.

Açılış ifadesi şöyledir: “Ey bütün kavmlar, bunu dinleyin dünyada oturanlar, hepiniz, halk oğulları da beyzadeler de zengin ve fakir birlikte kulak verin.” (Mezm. 49:1, 2) Bu sözlerle Mezmur yazarı hayatta alçak düzeyde bulunan “halk oğulları”nı ve yüksek düzeyde yaşayan “beyzadeler”i, herkesi dikkat etmeye çağırıyor. Evet, herkes, “zengin” de, “fakir”de, burada anlatılanlardan faydalanabilir.

Mezmur yazarı şöyle devam ediyor: “Ağzım hikmet söyleyecek; ve yüreğimin düşüncesi anlayış olacaktır. Mesele kulak vereyim; ve remzimi çenkle anlatayım.” (Mezm. 49:3, 4) Mezmur yazarının ifade etmek üzere olduğu şey, Tanrı’nın ruhunun rehberliği altındaki derin düşünceden kaynaklanıyor. Bu sadece insan hikmeti değildir, çünkü Mezmur yazarı kendisinin de “mesele” yani Tanrısal kaynaklı bir ifadeye “kulak vereyim” diyor. İlham edilmiş bu ifadeyi aldığında, kendisi bilmecesini veya şaşırtıcı problemini, çenk veya harp eşliğinde sunacaktı.

Bunun üzerine şu şaşırtıcı soru geliyor: “Beni kovalıyanların fesadı şer günlerinde beni sarınca, niçin korkayım?” (Mezm. 49:5) Evet, zulmederek kovalayan, kendisini Tanrı’nın verdiği haklardan mahrum etmeye çalışan bu adamlar yüzünden onun başına sıkıntılı günler geldiği zaman kendisi dehşete kapılmalı mıydı? Daha sonraki ayetlerin belirttiği gibi, bu “kovalıyanlar” zengin kişilerdi. Bu kişiler mevkilerini diğerlerinin zararına haksız kazanç sağlamak üzere kullanabildikleri zaman, ne panik içinde korkuya kapılmalı ne de kendi çıkarlarını arayan insanların sahip olabildikleri refaha gıpta etmeliyiz. Onların bütün varlıkları maddi zenginlikleriydir. Himaye ve emniyet altında bulunmak için Yaratıca’ya bakmaktansa onlar, sahip oldukları şeylerle övünüp, istikrarsız maddi zenginliklere güvenirler. Mezmur yazarı devamen neden onlardan korkmamak ve bu gibi kişilerin hiçbirine gıpta ile bakmamak gerektiğini bize açıkça belirtir. Onlar ne ebediyen yaşayacaklar, ne de onların zenginlikleri kalıcı olacaktır. Şöyle okuyoruz:

“Zenginliklerine güvenenlerden, ve servetlerinin çokluğu ile övünenlerden hiç biri, kardeşini fidye ile kurtaramaz, Allaha kefaretini veremez (Çünkü canlarının fidyesi pahalıdır, ve ondan ebediyen vazgeçmeli), ta ki, o artık daima yaşasın, ve çürümeyi görmesin. Halbuki onu görecektir; hikmetli adamlar ölür; ahmaklar ve budalalar da yok olur, ve mallarını başkalarına bırakırlar.”—Mezm. 49:6-10.

Mezmur yazarının belirttiği gibi, zenginliğin bir kardeşi ölümden kurtarmak yönünden değeri yoktur. Dünyanın bütün zenginliği bir araya gelse, bir tek insan için dahi, yeterli değerde bir fidye bedelini oluşturamaz. Ölümü durdurmak olanaksızdır. İnsanlara gelince böyle bir fidye bedeline güçleri yetmez. Hiç kimse, bir insanın ölüm çukuruna gitmesini engelleyen ve hayatının devam etmesini mümkün kılan bedeli ödeyemez. Akıllı, aptal ve mantıklı, mantıksız herkes ölmeye mahkûmdur. Hayatı süresince ne kadar çok mal biriktirmiş olursa olsun ancak başkalarının faydalanması için onu geride bırakır.

Muhakkak ki zengin sömürücüler bunun başka türlü olmasını isterler. En azından onlar, gelecek olan nesiller için, anılmalarını canlı tutmak isterler. Bunda başarılı olabilirler mi? Mezmur yazarının cevabına dikkat edelim: “İçlerindeki düşünce şudur; evleri ebediyen ve meskenleri nesilden nesle kalacaktır; topraklarını kendi adları ile çağırırlar. Fakat itibarda olan [türabi, YD] insan daim değil; helâk olan hayvanlara benzer. Ahmakların yolu budur; kendilerinden sonra gelenler ise, onların sözlerinden zevk alırlar. . . . Sürü gibi ölüler diyarına sürülecekler; ölüm onları güdecektir; ve sabah olunca doğrular onlara hâkim olacaklar; onların güzelliğine mesken olmasın diye, ölüler diyarı [Şeol, YD] onu tüketecek.”—Mezm. 49:11-14.

Mezmur yazarının söylediklerinin üzerinde düşün. Varlıklarını hileli yollardan elde etmiş zenginler içlerinden sahip oldukları mallarının nesilden nesle geçip sayısız yıllar boyunca kalacağını ümit ederler. Sahibi oldukları toprakları kendi isimleriyle adlandırdıkları için kendi anılmalarını ebedileştirebileceklerini düşünürler. Halbuki kendileri sadece yeryüzünde yaşayan topraktan alınmış kişiler olduklarını göremezler. Zenginlikleriyle saygınlık kazanmış olmalarına rağmen, kendi çıkarlarının peşinde koşanlar dünya üzerinde sonsuza kadar yaşayamazlar. İsimlerini canlı tutmak üzere yaptıkları bütün girişimler başarısızlığa mahkûmdur. Onlar günün birinde yok olan mantıksız hayvanlardan farklı değillerdir.

Kanunsuz kişiler, varlıklarına rağmen, yiyecek için veya zarar verdikleri için öldürülen hayvanlardan farklı şekilde ölmezler. Hayat tarzları Yaratıcıyı ebedi Tanrı’yı inkâr ettiği için hayatlarında kendilerini idraksiz hayvanlardan daha üstün hale getiren hiçbir şeye sahip değillerdir. Bundan dolayı isimlerini ebedileştirebileceklerini hayal etmeleri, aptalca bir şey olur. Kendi çıkarlarının peşinde koşanların “sözleri” veya felsefelerini benimseyenler onlar gibi aptaldırlar ve hayatları aynı şerefsiz ölümle sonuçlanacaktır. Onlar ölüm tarafından güdülerek veya götürülerek ölüler diyarına veya Şeola ineceklerdir.

Öte yandan Yehova’ya bel bağlayanlar için ne denebilir? Tanrı’nın bu sadık hizmetçileri “sabah olunca” galip geleceklerdir. Istırap ve zulümden kurtulduktan sonra gelecek olan günün başlangıcında bu gerçekleşecektir.

O zaman adil kişiler Tanrısal lütfa sahipken, kötüler servet ve kudretten faydalanmış olmalarına rağmen toprakta çürüyeceklerdir. Böylece “ölüler diyarı onları tüketecek.” Saray gibi görkemli bir eve sahip olmak yerine Şeol’un derinliklerinde çürüyeceklerdir.

Krallık varislerinin mütebakisi ve “büyük kalabalık” olan “doğrular”, Har–magedon savaşında sağ kalacaklar ve vaat edilen kurtuluşu tadacaklar oysa kanunsuz olanlar helak edilmiş olacaklardır. Mesih’in bin yıllık hükümdarlığı boyunca Şeol’da bulunan bütün ölüler diriltileceklerdir.

Kanunsuz adamlarınkiyle kendi nasibini karşılaştıran Levili Mezmur yazarı şöyle devam eder:

“Fakat Allah ölüler diyarı [Şeol’u, YD] elinden canımı kurtaracaktır; çünkü beni kabul edecektir. Bir adam zengin olursa, evinin izzeti artarsa, korkma, çünkü ölümünde hiç bir şeyi beraber götürmez; izzeti onun ardınca inmez. Gerçi yaşarken canını bereketlemiş ise de (ve canını hoş tutunca, seni överler), ataları nesline gidecektir, onlar ki, ebediyen ışık görmiyecekler. İtibarda türabi (YD) olan ve anlamıyan insan, helâk olan hayvanlara benzer.”—Mezm. 49:15-20.

Mezmur yazarı gibi, bizler de yerinde olarak Tanrısal iradeyi hayatlarımızın merkezi haline getiririz. Tanrısına tam güvenen bu Levili, Yehova’nın kendisini Şeol’dan kurtaracağından emin olabilirdi. Böylece Şeol tarafından değil, ancak kurtarıcısı Yehova tarafından kabul edilecekti. Yehova Tanrımız olduğu sürece, ne kötü bir adamdan korkmaya ne de ona gıpta etmeye bir nedenimiz var. Onun serveti çoğalabilir, evinin ve sahip olduğu diğer şeylerin cazibesi artabilir. Ömrü boyunca temin edebildiği serveti ve mevkii nedeniyle kendi kendini tebrik edebilir. Aynı zamanda kendini maddi yönden bu hale getirdiğinden dolayı insanlar kendisini övmüş ve kendisine hürmet etmiş olabilirler.

Buna rağmen, sonunda, kendi atalarının elde etmiş olduğundan daha fazlasını kazanamaz, ölür. Böylece aydınlık değil, sadece karanlık bir dünyaya sahip olur. Bu şeyler sisteminde kedisine ne kadar çok hürmet edildiğine bakmaksızın ruhi şeyleri takdir etmeyen ve anlamayan ve Yaratıcı’ya hayatında yer vermeyen âdemoğlu idraktan yoksun olan hayvana benzer. Böyece çıkarlarının peşinde koşuna zengin adam hayvan gibi yaşar ve yok olur.

Kötünün zulmünden korkmama konusundaki şaşırtıcı problemin cevabı, hayatımızda ilk planda gelmeye devam etmesi gereken şeyi görmemize muhakkak yardım edecektir. Maddi nitelikte olan hiçbir şey kalıcı değildir. Sonsuz bir geleceğe sahip olmak istiyorsak, ölüleri bile diriltebilen ebedi Tanrı’ya güvenmeliyiz.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş