Yeni Doğan Memlekette Kraliyet Milletinin Doğumu
“Memleket bir günde doğar mı? bir millet birden doğar mı? çünkü Sion, ağrısı tutunca hemen oğullarını doğurdu.”—İş. 66:8
1. “Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçileri” 26 Temmuz 1931’de Columbus, Ohio’da yaptıkları kongrede hangi kararı aldılar? Bu örneği takip edenler dünya çapında ne yaptılar?
YARIM yüzyıl kadar bir süre önce, yani 1931 yılının 26 Temmuz pazar günü öğleden sonra, bir ismi savunan bir topluluk dünya sahnesine çıktı. A.B.D. Ohio Columbus’da o unutulmaz günde umumi bir kongre yapmak üzere toplanan Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçilerinden binlerce kişi, Mukaddes Kitaba dayanan “Yehova’nın Şahitleri” ismiyle adlandırılmak üzere oybirliğiyle bir karar aldılar. (İş. 43:10-12) Kısa bir zamanda Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin dünya çapındaki tüm cemaatleri bu örneği takip ederek bu eşsiz ismi resmen kabul etti. Bu yeni isim, aynı inancı paylaşanlar için bugüne kadar halâ geçerli kaldı!
2. (a) Mukaddes Kitaba dayanan bu ismi taşıyanlar o zamandan beri neye katlanıyorlar? (b) Onlar, İşaya 66:5’de güveni pekiştiren hangi sözleri buluyorlar?
2 Yüce Tanrı’nın şahitleri, üzerlerine aldıkları bu onurlu isim nedeniyle, dünyanın hatta kendilerini İsa Mesih’in şakirdi sayan kişilerin din kardeşleri olduğunu iddia eden Hıristiyan âleminin üyelerinin bile nefretine hedef oldular. Bu dinsel nefret, birçoklarının ölümüyle sonuçlanan şiddetli zulme varacak kadar ileri gitti. Bu ismi taşıyan ve ona onur verecek şekilde yaşayanlara cesaret vermek amacıyla, Mukaddes Kitabın en göze çarpan peygamberliklerini yazan birinin kaleme aldığı şu güveni pekiştiren sözleri, 2500 yıldan uzun bir süre bizim için korundu: “Yehova’nın (YD) sözünden titreyenler, onun sözünü dinleyin: Sizden nefret eden, ismimden ötürü sizi kovan kardeşleriniz: Yehova (YD) izzet bulsun da sevincinizi görelim! derler; fakat utandırılacak olan kendileridir.”—İş. 66:5.
3. Yehova’nın Şahitleri Tanrı’nın Sözünden titrediklerini nasıl gösterirler? Tanrı’nın Sözünün dinleyicilerinden başka, ne olmalıdırlar?
3 Bugün Yehova’nın Şahitleri, Tanrı’nın “sözünden titreyen” kimselerdir. Onlar, Tanrı’nın yazılı Sözüne ters düşen bir davranışta bulunmaktan korkarlar; bu nedenle, ilham edilmiş Mukaddes Yazıları sürekli olarak tetkik ederler; Rableri ve Kurtarıcıları olan İsa Mesih’in Tanrı’sının ve Babasının Mukaddes Kitabın Müellifi olduğunu kabul ederler. İbranice Mukaddes Yazıların otuz dokuz kitabını ve Yunanca Mukaddes Yazıların yirmi yedi kitabını Yehova’nın Sözü olarak kabul ederler. Onlar, bu sözün hem dinleyicileri, hem de işleyicileri olmalıdırlar.
4. (a) Hıristiyan âleminin, kardeşlerinden nefret edip onları afaroz etmesinin asıl nedeni nedir? (b) Böyle davranmasının saiki olarak neyi gösterirler?
4 Acaba İsa Mesih’in kardeşleri olduklarını iddia eden Hıristiyan aleminin üyelerinin, Yehova’nın Şahitlerinden nefret etmesinin asıl nedeni nedir? Acaba Hıristiyan âlemi, neden onları Hıristiyan olarak kabul edilenlerin arasında saymıyor? Neden onlarla hiçbir ortak yanı olmadığını belirterek, herhangi bir ilgisi olmasını istemiyor? “ismimden ötürü” diyen Yehova, bunun cevabını bizzat veriyor! Nefret edip onları afaroz edenler, “Yehova (YD) izzet bulsun” diye haykırarak bu şekilde davranmalarının en büyük nedenini gururla belirtirler. Ya da, Mukaddes Kitabın içinde Tanrı’nın ismi bulunmayan tercümelerini kullanarak “RAB izzet bulsun” diye haykırırlar. Oysa RAB Tanrı, onların Kendi Şahitlerinden nefret etmelerini ve onlardan uzaklaşmalarını Kendisine izzet verilen bir davranış olarak saymaz.
5. (a) Yehova herhangi bir şekilde ortaya çıkıp, zuhur edince, kimler sevinecekler? (b) Diğerlerinin utandırılması, kendileri için ne anlama gelecektir?
5 Yehova, bazı kimseleri tasvip ettiğini, diğerlerini ise etmediğini göstermek üzere harekete geçince durum kimleri sevindirecek? Utandırılanlar kimlerdir? Yehova, ismine gerçekten saygı gösterdiklerinden dolayı nefret edilip afaroz edilenlere: “Uğrunuza sevinçle zuhur edecek (YD); fakat utandırılacak olan kendileridir” diyor. Bu söz nefrete ve afaroz etme duygusuna kapılanların başına dehşetli bir sıkıntı geleceği anlamına gelir. Onların geçmişte başlarından geçen sıkıntı, bu ‘sonun vaktinde’ Yehova’nın Şahitlerinden nefret edip onları afaroz edenlerin pek yakında uğrayacağı büyük sıkıntının bir benzeridir. (Dan. 12:1) Peygamber İşaya, buna değinip devamen şunları söyledi: “Şehirden bir gürültü; mabetten bir ses; düşmanlarına karşılığını ödiyen Yehova’nın (YD) sesi.”—İş. 66:6.
6. “Gürültü” hangi şehirden geliyordu? Gürültünün nedeni neydi?
6 ‘Gürültünün’ geldiği ismi açıklanmayan şehir, tabii ki Yeruşalim idi; çünkü Yehova’ya tapınmak için kurulan mabet orada bulunuyordu. Burada anlatılmak istenen şudur: Yehova, kendisine tapınılan mabedi denetlemek için mabede geliyor ve içindeki tapınma şeklini beğenmiyor. Bu tapınma, yüzeysel ve ikiyüzlü bir tapınmadır. Bu durum O’nun kutsal ismine leke getirmektedir. Yehova’nın bu durumu tasvip etmediği, dünya fatihi Babillilerin istilasının yol açtığı ‘gürültüden’ anlaşılmaktadır. Yehova, mabedini aşağılayan, ikiyüzlü şekilde tapınanlara, yani düşmanlarına “karşılığını ödemek” üzere Babillileri bir vasıta olarak kullanıyor. Bu şekilde tapınanlar, O’nun “sözünden titreyenlerden” düşmanca nefret ettiklerinden ve onları, Tanrı’nın “isminden ötürü” afaroz ettikleri için Yehova’nın düşmanlarıdırlar.—İş. 66:2, 5.
7. İşaya’nın peygamberliği ne zaman yerine geldi? Yeremya’nın başına neler geldi ve Yehova’nın sözünün gerçekleştiğini kimler gördü?
7 Böylece, bir sonraki yüzyılda, yani peygamber Yeremya’nın, Hezekiel’in ve Daniel’in günlerinde, Yehova, ahdini bozan İsraillilere ‘karşılıklarını ödemek’ üzere Babil ordusunu alet olarak kullandı. MÖ 607’de Yeruşalim’de hikmetli kral Süleyman tarafından inşa edilmiş olan mabet bile esirgenmeksizin şehrin tümü harap edilirken, büyük bir “gürütü” koptu! Hayatta kalan Yahudiler, Babil’e sürgüne götürüldü. Geride bırakılan küçük bir Yahudi azılığı ise, peygamber Yeremya’yı da beraberlerinde sürükleyip Mısır’a kaçtı. Böylece, diyarın tamamıyla ıssız kalacağını önceden bildiren Tanrı’nın sözleri yerine geldi. Ayrıca bir zamanlar, bir milletin yaşadığı o bölge, semavi kralları olan Yehova Tanrı’nın yönetiminde bulunan canlı bir milletin anavatanı olmaktan da çıktı. “Yehova’nın sözünden titreyen” sadık Yahudiler, O’nun sözünün gerçekleştiğini gözleriyle gördüler.
8, 9. (a) Çağdaş antitipik Yeruşalim kimi sembolize eder? (b) İsa’nın peygamberliğine göre onun başına ne gelecektir? Neden?
8 M. Ö. 607’de meydana gelen olaylardan daha da kötü olan feci olaylar, bugün Yehova’nın Sözünden titreyen Şahitlerinden nefret eden ve kaçanların başına da gelecektir. Yeremya’nın, Hezekiel’in, Daniel’in günlerinde meydana gelen acıklı olaylar, “misal olarak onlara vaki oluyordu; ve devirlerin sonuna yetişmiş olan bizlere nasihat olmak için yazıldı.” (I. Kor. 10:11) O zaman “şehirden”, yani Hıristiyan âlemini temsil eden Tanrı indinde mahkûm edilen antitipik Yeruşalim’den “bir gürültü” gelecektir. Eski İsraillilerin iddia ettiği gibi, “Hıristiyan âlemi” de, Tanrı ile bir ahit içinde olduğunu iddia etmektedir. İçinde bulunduğunu iddia ettiği ahit, İsa Mesih’in meyancılığını yaptığı ‘yeni ahittir.’ (İbr. 8:7-9) Fakat iddia ettiği şekilde Tanrı ile bu ahde uygun yaşamamaktadır. Bu nedenle, eski Yeruşalim’in başına gelen olaylarla önceden belirtilen “büyük sıkıntı” Hıristiyan âleminin de başına gelecektir. İsa bunu şu sözlerle önceden belirtmişti:
9 “O zaman büyük sıkıntı olacaktır ki, dünyanın başlangıcından şimdiye kadar olmamıştır, ve hiç olmayacaktır. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç bir adam [beden YD] kurtulmazdı; fakat seçilmiş olanlar uğrunda o günler kısaltılacaktır.”—Mat. 24:21,22; Mar. 13:19, 20,
10. Bu sıkıntı Hıristiyan âleminden başka kimin de başına gelecektir? Kimler hayatta kalacak olan “bedenler”dir?
10 Eşi görülmemiş bu büyük sıkıntı yakında olacaktır. Bu sıkıntı, ‘seçilmiş olanların’ Tanrısından, yani Yehova’dan gelecektir. O, sıkıntı sadece antitipik Yeruşalim olan Hıristiyan âleminin değil, Hıristyan âleminin iyi dostlarının, yani şeyler sisteminin tümünün de başına gelecektir. (Yak. 4:4) Bugün, Yehova’nın Sözünden titreyen, “vakfolmuş ve vaftiz edilmiş Hıristiyanlar” hayatta kalacak olan bu “beden” veya insanlardır.
Önlenemeyen Ve Hızlandırılan Bir Doğum
11. (a) İnsanların doğumu hangi süreden sonra gerçekleşir? Yeniden inşa edilen Yeruşalim’in olayında da buna benzer bir durum meydana gelecek miydi? (b) Kimin emriyle o yerde başka bir Yeruşalim kurulacaktı? (c) İşaya, eski Yeruşalim’in ne kadar süre tamamıyla ıssız kalacağını önceden bildirdi mi?
11 Şimdi, insanı heyecanla coşturan İşaya’nın peygamberliğine geri dönelim. İşaya ilham altında, gerçekleşecek olan iç karartıcı bu olayları bildirdikten sonra, şimdi bize sevinç verecek olan kurtuluşla ilgili olayları da önceden bildiriyor. Evli eşler, çocuklarının doğumunu büyük istekle ve ümitle beklerler. Doğum, çocuğun tam olarak gelişebilmesi için Tanrı’nın koyduğu süreden sonra gerçekleşir. Fakat bu konuda, doğum sürecinin Büyük Yaratıcısı, yaptığı düzenlemeye göre, alışılmamış bir doğumu peygamberi İşaya vasıtasıyla önceden bildirmişti. İşaya bozuk durumda bulunan Yeruşalim şehrinin harap edileceğini ve böylece Sion Dağı üzerine kurulmuş olan bu şehrin haritadan silineceğini. bildirmişti, Fakat Babil İmparatorluğunu devirmek için Yehova’nın hizmetçi olarak kullandığı Persli fatihin, yani Büyük Koreş’in emriyle, aynı Sion Dağı üzerinde başka bir şehir kurulacaktı. (İş. 44:28; 45:1) Ancak İşaya, eski Yeruşalim şehrinin ne kadar süre haritadan silinmiş ‘çocuksuz’ veya vatandaşsız durumda kalacağını önceden bildirmedi. İşaya Sion Dağının ve onunla ilişkisi olan memleketin tamamıyla ne kadar süre ıssız kalacağını da önceden bildirmedi.
12. Eski dünya haritasında nasıl yeni bir memleket doğdu? Bu ülke kimin anavatanı olacaktı?
12 Büyük Koreş’in günlerinde, başka bir Yeruşalim kuruldu ve kendisine tahsis edilen yerde yaşayan birçok ‘oğulların’, yani vatandaşlarının ve tebalarının anası oldu. Acaba bu, bir zamanlar “millet” olmayan bir kavmin anavatanı olan bir “memleket”in eski dünya haritasında bir anda ortaya çıkması mı demekti? Yehova Tanrı bu soruyu peygamberane şekilde Evet! diye cevaplandırdı.
13, 14. (a) Sürgünden sonra gelen ilk Yubil yılında Yahudi esirler memleketlerine geri dönecek miydi? (b) Yeruşalim esirlerin olağanüstü çabaları sayesinde mi tekrar ‘oğullarının’ anası oldu? İşaya 66:7, 8’de bu konuda hangi peygamberlik vardır?
13 Öyleyse bu olay, ne zaman ve nasıl olacak sorusu ortaya çıktı. Yehova, peygamberi Yeremya vasıtasıyla, bir zaman kendi ‘milletinin’ yaşadığı o memleketin elli yıllık Yubil süresinden yirmi yıl fazla, yani yetmiş yıl ıssız kalacağını önceden bildirdi. Böylece M. Ö. 573’de alışılan Yubil yılı geldiği zaman, eski anavatanda Yubil kutlanamadı. O zaman “oğulları” veya “çocukları” olan vatandaşlarının meydana getirebilecekleri bir Yeruşalim veya Sion oluşturulmadı. Hayatta kalan Yahudi sürgünlerin ilk kafilesi eski anavatanlarına ancak M. Ö. 537’de dönebildi. Bu dönüş olayı, Babil’deki Yahudi sürgünlerin olağanüstü ve yorucu çabaları sonucunda gerçekleşmedi. Bu olay, peygamberane vaadini gerçekleştiren Tanrı sayesinde gerçekleşti. Ne kadar olanak dışı görünürse görünsün, sürgünden dönen bir ‘millet’, Yehova Tanrı’nın bu “millet” için saklamış olduğu memlekette meydana gelecekti. Yehova, M. Ö. 607”deki milli felaketten ileriye bakıp, İşaya’yı şunları söylemeye sevk ettiği zaman bu olaya değinmişti:
14 “[Başka bir Yeruşalim] Ağrı çekmeden önce doğurdu; ağrısı gelmeden önce bir erkek çocuk doğurdu. Kim böyle bir şey işitti? kim böyle şeyler gördü? Memleket bir günde doğar mı? bir millet birden doğar mı? çünkü Sion, ağrısı tutunca hemen oğullarını doğurdu.”—İş. 66:7, 8.
15. Bu doğum, Vahiy 12:1-17’de tarif edilen doğumla karşılaştırılınca ne denilebilir?
15 Bu olağanüstü doğum, Mukaddes Yazıların son kitabında tarif edilen erkek çocuğun doğumunun tam zıttıdır. Vahiy 12:1-17’de şunları okuyoruz: “Ve gökte büyük bir alâmet, güneşle giyinmiş, ve ayakları altında ay, ve başı üzerinde on iki yıldızdan tacı olan bir kadın göründü; ve gebe idi; ve doğurmak için eziyette olup ağrı çekerek bağırıyordu. Ve gökte başka bir alâmet göründü; ve işte, yedi başı, ve on boynuzu, ve başları üzerinde yedi tacı olan büyük kızıl bir ejder vardı. Ve onun kuyruğu gökün yıldızlarının üçte birini sürüklüyordu, ve onları yeryüzüne attı; ve ejder doğurmak üzere olan kadının önünde, doğurduğu zaman onun çocuğunu yutmak için duruyordu. Ve bir oğul, bütün milletleri demir çomakla güdecek bir erkek çocuk, doğurdu [meydana getirdi, Authorized Version]; ve onun çocuğu Allahın yanına ve onun tahtının yanına alınıp götürüldü. . . . . Ve ejder kadına karşı gazaplandı, ve onun zürriyetinden baki kalarak Allahın emirlerini tutup kendilerinde İsanın şehadeti olanlarla cenketmeye gitti.”
16. “Alâmet” veya “kadın” ve oğlu ‘erkek çocuk’ kimdir? veya ne olmalıdır?
16 Yeryüzündeki hiçbir kadının ayakları altında ay ve başı üzerinde on iki yıldızdan taç olamayacağına göre, yukarda tarif edilen “alâmet”, yani “kadın” sembolik bir kadın olmalıdır. Çocuğu Tanrı tarafından kabul edilip tanındığına göre, kadının hamile kalmasını sağlayan Tanrı’dır. Bu nedenle kadın, Tanrı ile evlilik ilişkisi içindedir. Bunları göz önünde tutarsak, gökteki kadın, Tanrı’nın semavi ruhi yaratıklarından oluşan kadına benzer teşkilatını sebolize etmelidir. Bu yaratıklar arasında Tanrı’nın yegane tevlit edilmiş Oğlu olan İsa Mesih en yüksek mevkide bulunuyor. Kadının oğlu olan “erkek çocuk” da sembolik bir anlam taşımaktadır. Bu erkek çocuk, Tanrı’nın tahtının yanına götürüldüğüne göre, Tanrı’nın krallığını sembolize eder. Böylece, krallığın sadece soyut, yani teorik bir kavram olmaması için, orada diri, yani yaşayan biri “kral” olarak hizmet etmelidir. Bu diri ve gerçek olan kimse, Yehova Tanrı’nın krallık için kendisiyle ahit kestiği kimsedir.
17. Tanrı’nın yegâne tevlit edilmiş Oğlu, Babasının sağındaki taht üzerinde oturma hakkını nasıl almıştı?
17 Evet, bu kimse, Tanrı’nın yegâne tevlit edilmiş Oğlu olan İsa Mesih’tir. İsa, Beytlehem’de insan olarak mucizevi şekilde doğduğundan ve İsrail kralı Davud’un soyundan geldiğinden, krallığın doğal varisi oldu. (İş. 9:6, 7; Luka 22:29, 30; Mat. 1:17-25) Bu nedenle gökteki ‘kadından’ söz edilirken haklı olarak onun çocuğunun “erkek” olduğu kuvvetle belirtildi; çünkü krallık mevkii Davud’un kraliyet soyundan gelen bir erkeğe verilecekti.
18. Sembolik erkek çocuğun doğumuyla ilgili ayrıntılarla, American Standart Version’da belirtilen İşaya 66:7, 8’deki ayrıntıların bir karşılaştırılması ne gösteriyor?
18 Gökteki ‘kadının, erkek çocuğunun’ doğumuyla ilgili bu ayrıntılar, İşaya’nın peygamberlik ettiği doğumunkinden özellikle hamilelik ve doğum sancıları bakımından farklıdır. Şu halde İşaya 6:7’de sözü geçen ‘erkek çocuğun’, Vahiy 12:5’de sözü geçen ‘erkek çocuktan’ peygamberane olarak farklı bir duruma atfettiği sonucuna varmak için önemli nedenler bulunmaktadır. İşaya’nın peygamberliğindeki “erkek çocuk” ile “memlekette” doğan “millet” kastedilmektedir. Ayrıca M. Ö. 537’de Yeruşalim’e geri dönen İsrailliler için, krallık veya hükümdarlık belli bir özellik taşımıyordu. O zaman, Davud’un soyundan gelen bir kral tekrar tahta oturtulmamıştı. Yahudiye, Perslerin bir ili idi. Onlar, mabedin tekrar inşa edilmesi ve Yeruşalim’de hakiki tapınmanın yeniden başlaması için buyruk çıkaran Kral Koreş’in yönetimi altındaydı. Ne var ki bu onarım, birdenbire, beklenmedik bir zamanda oldu. American Standart Version’a göre, İşaya 66:7, 8 ayetlerinde şunları okuyoruz: “Doğum sancıları çekmeden önce doğurdu. ağrısı gelmeden önce bir erkek çocuk doğurdu. Kim böyle bir şey işitti? kim böyle şeyler gördü? bir millet birden doğar mı? çünkü Sion, doğum sancısı tutar tutmaz çocuklarını doğurdu.”
19. (a) Sürgünden dönen İsrail milletinin doğumu kimin gözünde hızlandırılmış görünüyordu? Hangi nedenle? (b) Atalarının memleketinde nasıl yepyeni bir nesil yaşamağa başladı? O memleket hangi bakımdan yeni doğan bir memleketti?
19 Peygamberliğe uygun olarak, sürgünden dönen İsrail milletinin doğumu, deyim yerindeyse, hızlandırıldı. Bu doğum, M. Ö. 537’deki dünyayı şaşırtarak aniden geldi. Putperest dünya, uzun zamandan beri ölü olan İsrail milletinin, Tanrı’nın onlara verdiği memlekette yeniden canlanacağını asla beklemiyordu. Gerçekten yeni bir milleti doğuran yeni bir Sion ortaya çıkmıştı. İsraillilerin Babil’e çeşitli zamanlarda sürgüne götürülmüş olduklarını hatırlayalım. Mukaddes Kitap kaydı, M. Ö. 617’deki ilk esir olma olayında 10.000 kişinin, daha sonra ise, yüzlerce kişinin sürgüne götürüldüğünü göstermektedir. (II. Kır. 24:14; Yer. 52:28-30) Oysa, M. Ö. 537’de putperest diyardan serbest bırakılan ve atalarının memleketine geri dönüp yerleşenler arasında, birçok köle ve profesyonel ilahiciden başka 42.360 erkek de bulunuyordu. İsraillilerin arasında Kral Süleyman’ın Yeruşalim’de inşa ettirmiş olduğu mabedi önce görmüş olan bazı yaşlı adamlar da vardı. (Ezra 2:64, 65; 3:12) Böylece yeni bir mabet inşa etmek amacıyla memlekette yaşamaya başlayanlar, büyük ölçüde yeni bir nesildi. Yeni doğan memlekette, yeni bir Sion yükseliyordu. Sion, sürgünden dönen yeni milletin anası olmuştu. Bu millet, Perslerin yeni ili olan Yahudiyeye yerleşiyordu.
20. Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin savaş sonrası 1919 yılındaki durumlarında nasıl bir doğum vuku buldu?
20 Acaba M. Ö. 537’de ihya edilen İsraillilerin bir “millet” olarak “doğum”unun çağdaş bir karşılığı var mı? Evet, var; çünkü 1914-1918 yıllarında cereyan eden Birinci Dünya Savaşının sonrasında Daha Büyük Koreş olarak tahta oturtulan Kral İsa Mesih’in yönetimi altında ruhi bir “millet” doğdu! Bu nasıl oldu? Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin yayınevi olan Watch Tower Bible and Tract Society’nin New– York, Brooklyn’deki merkez bürosu, savaş sırasında kapatıldı ve Pittsburg, Pennsylvania’da daha küçük bir yere taşındı. Onun son çıkan yayınları, Kanada ve Amerika Birleşik Devletlerinde yasaklandı. Cemiyetin başkanı, sekreteri ve merkez kadrosunun diğer altı üyesi 1918 yılında uzun süre hapis cezasına çarptırıldı. Düşmanların niyeti Mezmur 83:4’de şöyle belirtilmişti: “Gelin, onları yok edelim, millet olmasınlar. İsrailin adı artık anılmasın, dediler.” Fakat 1919 yılının ilkbaharında Hıristiyan âlemine şok geçirten bir kurtuluş oldu! Aynı yıl, zulüm görmüş olan Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçileri Cedar Point, Ohio’da savaştan sonra ilk kongrelerini yaptılar. Kongreye katılanlara, Watch Tower mecmuasının yanısıra yayımlanmağa başlanan The Golden Age (Şimdiki ismiyle Uyanın!) adlı yeni mecmua sunuldu.
21. Böylece Milletlerin Zamanlarının bitmesinden beş yıl sonra ne doğdu? Bu yeni milletin üyeleri hangi sıfatla hizmet etmeliydi? O doğum nasıl yeni bir ‘memlekette’ vuku buldu?
21 Böylece 1914’te ‘Milletlerin Zamanlarının’ bitmesinden ve Daha Büyük Koreş olan İsa Mesih’in elinde bulunan Tanrı’nın Krallığnın kurulmasından beş yıl sonra, yeni ruhi bir “millet” doğdu. Bu yeni ‘milletin’ üyeleri, gökte doğmuş olan Tanrı’nın krallığının elçileri ve O’nun isminin şahitleri olarak hizmet etmeliydi. Şimdi onun görünür teşkilatının ayaklar altında çiğnenme süresi, yani Milletlerin Zamanları bitmiş olduğundan, Tanrı, o “milleti”, “meşru hakkı olan memlekete”, “yerdeki faaliyet diyarına”, yani “sembolik memleketine” yerleştirdi.—Luka 21:24,
22. Yehova, bir ‘milletin’ Babası durumunda olmak açısından hangi soruları sordu? Bu sorulara cevap olarak tipi ve çağdaş antitipi için neler yaptı?
22 Her Şeye Kadir Olan Yehova Tanrı, bu şahane doğumu sağladı ve hiçbir şeyin onu engellememesini kararlaştırdı. İşaya 66:9’da şunları söyledi: “Ben doğum yerine getiririm de doğurmağa kuvvet vermez miyim? Yehova (YD) diyor; doğurmağa kuvvet veririm de, rahmi kapatır mıyım? Allah diyor.” Tanrı, M. Ö. 537’de kavmini Babil’den kurtarıp Yeruşalim’in inşa edilmesini ve çocukları olan Yahudi sakinlerle dolup taşmasını sağlamakla, meydan okuyan yukarda sözü geçen sorulara cevap vermişti. Tanrı antitipik Yeruşalim, yani semavi teşkilatını verimli kılıp onun yeryüzünde ruhi bir “millet” meydana getirmesini sağlamakla da, yine aynı sorulara antitipik ve çağdaş bir cevap vermiş oldu. Bu iş, Daha Büyük Koreş olan ve tahta yeni geçirilen gökteki kralın yönetimi altında oldu. Bu milletin doğumu, savaşın bitiminden sonra 1919 yılında gerçekleşti. Bu doğum, bir kavmi, yani Sion’un “oğulları”nı meydana getirdi. Bu oğullar, Tanrı’nın kurulan krallığının yararlarına tamamen bağlı kaldılar ve bu dünyanın siyasal hükümetlerine karşı, tarafsızlıklarını sıkıca korudular. Her şeye Kadir Tanrı, maksadının 1914’ten günlerimize kadar aksamadan yerine getirilmesini engelleyen hiçbir şeye müsaade etmedi.
İŞAYA’NIN 66:5-7 Ayetlerini Tetkik Ettikten Sonra Şu Sorulara Cevap Verebilecek misin?
AYET 5: “Kardeşler”, hakiki tapıcılardan nasıl nefret edip onları afaroz ettiler? Bu “kardeşler” nasıl utandırıldılar?
AYET 6: Eski “şehirden” bir gürültü nasıl geldi ve neden?
AYET 7: ‘Kadının’ “ağrı çekmeden” meydana getirdiği “erkek çocuk” neyi temsil eder? Eski zamanda bu peygamberlik nasıl ve ne zaman yerine geldi?