Depremler—Onlara Sebebiyet Veren Tanrı mı?
“Bastığın katı toprak, ayağının altında sanki reçel gibi olur. İleriye doğru üç veya dört adım attığında, ayağının altından hızla çekilen bir halının üzerindeymişsin gibi ansızın geriye doğru çekilirsin. Yere düşersin ve kalkmakta zorluk çekersin, çünkü her yöne doğru itilir gibisin. Ağaçların tepeleri yere değecek şekilde sallanır—ilk olarak ağaç bir yana, sonra da öbür yana sallanır—bazı ağaçlar ikiye bölünür. Sokağa kaçmak için gayret edersin, fakat sokak, önünde sanki kıvrılan bir yılan gibi hareket eder. Yerde, her tarafta çatlakların açıldığını ve tekrar kapandığını görürsün. Dehşete düşersin. O anda emin olan hiçbir yer bulamazsın. Bu ‘dünyanın sonudur!’ diye düşünürsün.” (Bunlar 1964’de Alaska’daki depremde sağ kalan bayan Sarah Burn Plunkett’in sözleridir.)
BİR depremin sarsıntılarını hiç hissettiniz mi? Eğer hissetmediyseniz bile, depremler hayatınızı etkilemektedir. Acaba nasıl? En azından iki yönden. İlk olarak depremler, yaşadığınız yöreye bakmaksızın, altınızdaki yerin devamlı hareket halinde olduğunu gösterir. İkinci ve daha önemli olarak da, çağdaş depremler, bu dünya çapındaki ‘şeyler sisteminin sonunun’ bir belirtisidir. Ünlü bir peygamberlik bu konuda şöyle demektedir: “Büyük zelzeleler . . . . olacaktır”. (Luka 21:9-11; Matta 24:3-8) Mukaddes Kitap, harfi depremlerin, Tanrı’nın gökteki Krallığının kötülüğü sona erdireceği ve yerde barış dolu bir cennet kuracağı zamanı işaretleyen “alâmet”in bir kısmı olacağını önceden bildirmişti. (Mezmur 37:10, 11; Matta 6:10) Bu durum, bazı kişilerin şunu sormalarına neden olacaktır: Acaba bu depremlerin sorumlusu Tanrı mıdır?
MUKADDES KİTABIN YAZILDIĞI ZAMANLARDAKİ DEPREMLER
Acaba tüm depremlere sebebiyet veren Tanrı mıdır? Kısaca—Hayır! diyebiliriz. Tıpkı rüzgâr ve yağmur gibi, depremler de yeri doğal sürecinin gereğidir. Çok eskiden beri yer böyle sarsıntılarla dalgalanmaktaydı. Her 30 saniyede yeryüzünde ortalama olarak bir deprem olmaktadır.
Ancak belirli birkaç durumda bazı depremler, Yehova Tanrı tarafından başlatılmıştı. Acaba neden? Bu depremler, belirli bir amaca hizmet ettiler ve rastgele her şeyi değil, kesin hedefleri yok etmek için kullanıldılar. Bazı örnekleri ele alalım:
Yirmi dört yüzyıl önce, Tanrı’nın kestiği bir ahdin tanıtılışı sırasında, İsrail kavmi Sina Dağının eteğinde toplanmıştı; o zaman “bütün dağ çok titredi.” Yehova, eşsiz kudretinin bir göstergesi olarak, ahdinin ciddiyetini vurgulamak için böyle bir depremi kullandı. Dağın titremesi, İsrailliler için bir hatırlatıcı olarak da hizmet etmişti. Böylece onlar, verdikleri sözleri kolayca unutmayacaklardı, çünkü Yehova bir depremle beraber bazı heybetli olayları bu önemli anlaşmayla bağlamıştı.—Çıkış 19:7-19.
Kısa bir zaman sonra başka bir deprem meydana geldi. Datan, Abiram ve Korah’ın ev halkından bir grup, Yehova’nın tayin ettiği lidere karşı isyan etmişti. Yeterli nasihat verildiği halde bu öğüte önem vermedikleri belli olduktan sonra, kavminden bu isyankâr grubu atmak için, Yehova yine bir depremi kullandı. “Onların altındaki yer yarıldı; ve yer ağzını açtı, ve onları, ve evlerinin halkını, ve Korah’ın bütün adamlarını ve bütün mallarını yuttu.”—Sayılar 16:31, 32
Fakat Tanrı, çağdaş depremlere sebebiyet vermemektedir. O halde, Mukaddes Kitap, “son” ile ilgili alametin bir kısmı olarak, neden depremleri konu ediyor? Acaba gerçekten “şeyler sisteminin sona erişinde” (YD) mi yaşıyoruz?