Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w87 1/8 s. 30-32
  • İlginç Sorulara Cevaplar

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • İlginç Sorulara Cevaplar
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1987 (Dinsel Seri 73-84)
  • Benzer Malzeme
  • Okuyucuların Soruları
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2005
  • Okuyucuların Soruları
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (İnceleme)—2016
  • Yolsuzluğa Karşı Ruhun Kılıcıyla Savaşmak
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2000
  • İsa’nın Takipçilerinin Kanuna Gösterdikleri İtaat
    Hayata Sevk Eden Hakikat
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1987 (Dinsel Seri 73-84)
w87 1/8 s. 30-32

İlginç Sorulara Cevaplar

◼ İsa’nın bir takipçisi, hizmet karşılığında bir “bahşiş” veya “hediye” vermeyi, (Mukaddes Kitapta mahkum edilen) rüşvet vermekten nasıl ayırt edebilir?

Alışkanlıkların bölgelere göre değiştiğini kabul etmeliyiz. Bazı ülkelerde kabul edilen yöntemler, başka ülkelerde uygunsuz veya çirkin sayılabilir. Örneğin, bir ülkede, insanlar yüksek mevkiideki bir görevlinin önünde başlarını eğebilirler. Oysa bu hareket başka bir ülkede putperestlik olabilir. Benzer şekilde bir memlekette yaygın olan “bahşiş” alışkanlığı başka bir memlekette tiksindirici veya gayrimeşru sayılabilir. Böyle farklılıkları göz önüne alırken, İsa’nın tüm takipçileri Tanrı’nın rüşvete karşı geçerli öğüdünü uygulamalıdırlar.

Rüşvet nedir ve Mukaddes Kitap bu konuda ne der? The World Book Encyclopedia bunu şöyle açıklar: “Rüşvet, bir görevliye değerli bir şeyi vermek veya teklif etmek demektir, şöyle ki, o da karşılık olarak onu verene yarar sağlamak üzere görevini veya kanunu ihlal etsin.” Dolayısıyla vereceği kararı etkilemek ve adaleti saptırmak için bir yargıca para (veya hediye) vermek, rüşvet vermek demektir. Kanunun uygulanmasının önüne geçmek için para vermek, örneğin bir inşaatı veya arabayı denetleyenden bir eksikliği görmezlikten gelmesini istemek, rüşvet demektir.

Rüşveti mahkum eden Tanrı, İsrailli yargıçlara şöyle dedi: “Hakkı saptırmıyacaksın; şahıslara itibar etmiyeceksin; ve rüşvet almıyacaksın; çünkü rüşvet hikmetlilerin gözlerini kör eder, ve doğruların sözlerini döndürür.” (Tesniye 16:19; Süleymanın Meselleri 17:23; İşaya 1:23; 5:23; I. Samuel 8:3-5 ile karşılaştır.) Yehova bizzat bu standartı koyar ve uygular, çünkü “indinde haksızlık, yahut hatır saymak, yahut rüşvet almak yoktur.” (II. Tarihler 19:7; Tesniye 10:17) Tanrı’nın tasvibini kazanmak isteyen hizmetçileri de rüşvet almak veya vermek istemezler.—Resullerin İşleri 24:26.

Tüm dünyada rüşvet mahkum edilmiş ve karşı kanunlar konulmuşsa da, birçok insan, yukarıdaki soruyla yansıtılan sorunla karşılaşırlar. Ülkelerinde ikinci derecede görevli olanların, işlerini uygun şekilde yapmalarını sağlamak için, onlara “bahşiş” veya “hediye” verilmesi gerektiğini bilirler. Örneğin The Wall Street Journal gazetesi, enflasyonu yüksek olan bir ülke hakkında şöyle yazdı: “Hükümet memurları geçinmek için gereken parayı elde etmek üzere, önemi az olan yolsuzluklarda bulunuyorlar. Bir devlet kurumunun müdürü: ‘Herhangi bir dilekçeyi almaları için onlara para vermen gerek’ diyor. Bazen gümrük memurları, milletlerarası havalimanında uçaklarını kaçırmak istemeyen şaşkın yabancı turistlerden pasaportlarına damga vurma karşılığında 20 dolar ister.”

Yakın tarihli U.S. News and World Report dergisi, dünya çapında yaygın olan bürokratik gecikmeler ve sonucunda verilen rüşvetler hakkında bir yorum yaptı. Örneğin şöyle dedi: “Bu günlerde bir Hintlinin çocuğunu okula yazdırması, hastaneye kabul edilmesi, hatta tren rezervasyonu yaptırması için görevli kimseye el altından para vermesi gerekir.” Bu konuda şu örnekler de var:

—Bir iş adamının işine başlaması için önce ruhsat alması gerekir. İş adamı hükümet dairesine resmi ücreti öder, ama bir “hediye” vermediği takdirde, kağıtlarının çekmecede kalacağını bilir. Başkalarının önüne geçmek istemeden, normal “bahşiş”i verir; karşılığında dilekçesi uygunlukla ele alınır.

—Belirli bir ülkedeki insanlar, trafik memurlarının düşük bir maaş aldığını ve bunu “yiyecek içecek gibi şeyler için hediyeler”le artırmalarının beklendiğini bilirler. Memurlardan biri bir sürücüyü durdurur, kanunu ciğnediğinden dolayı para cezası ödemesi gerektiğini söyler. Sürücü, kanunu çiğnemediğini söyleyerek itiraz eder. Memur, olay mahkemeye intikal ederse sürücünün aynı zamanda memura karşı gelmekle suçlanacağını da söyleyerek onu uyarır. Bu nedenle birçokları sadece “para cezasını” öder, ve buna resmi olmayan vergi gözüyle bakarlar. Başkaları ise, bunu reddederler ve sonuçlarına katlanmayı göze alırlar.

—Bir belediyeden çöpleri toplaması beklenir. Ama ev sahibinin çöpçüye “hediye” vermesi normaldir. Vermeyenin çöpleri “unutulur” ve sağlıksız durumlar yarattığı için de para cezasına çarptırılabilir.

Böyle sorunlar, yetki sahibi birçok insanın hükümet mevkiilerini haksız kazanç için kullandığını göstermektedir. (Vaiz 8:9) Tanrı’nın hizmetçileri, O’nun adil yeni sistemini özlüyorlar, fakat o zamana kadar şimdiki ortamda başa çıkmaları gereken şeylerin var olduğunu da biliyorlar. (II. Petrus 3:13) Bu da kamu görevlilerinin, işlerini yerine getirmek için hediye bekledikleri yöresel durumlar olduğu demektir. Bu durumun olağan sayıldığı ülkelerde bile Yehova’nın birçok Şahidi kanuni haklarını almak için müfettişlere ve gümrük memurlarına hediye vermeyi reddederler. Böyle duruş aldıkları bilindiğinden, çoğu insanın ancak para vererek elde ettiği aynı muameleyi görürler. (Süleymanın Meselleri 10:9) Bununla birlikte, İsa’nın ardınca giden herkes yöresel duruma göre, Mukaddes Kitapla eğitilen vicdanlarıyla yönlendirilmelidir.

Komşu sevgisi, göz önünde tutulması gereken bir etkendir. (Matta 22:39) Bekleyenleri atlayıp, sıranın başına geçebilmek için iltimas görmek amacıyla bir “hediye” vermek sevgisizlik olur. İsa, bize nasıl davranılmasını istiyorsak öyle davranmamız gerektiğini öğütledi. (Matta 7:12) İsa’nın takipçisi olan bazı kişiler, sıraları geldiği zaman, ülkenin adetine göre işini yaptırmak için bir görevliye “hediye” verebileceklerini düşünebilirler. Tabii, böyle “hediyeler”in verilmesinin alışkanlık olmadığı veya çirkin sayıldığı memleketlerde İsanın bir takipçisi, başkalarını sürçtürmeyecek şekilde hareket eder.—I. Korintoslular 10:31-33.

Başka bir etken de kanunlara itaattir. “Kayserin şeylerini Kaysere, Allahın şeylerini Allaha ödeyin.”a (Markos 12:17; Matta 17:24-27’ye de bak.) Kanunu çiğnememiş olan İsa’nın bir takipçisinin bir hükümet memuruna veya bir görevliye bir “hediye” vermesi beklenilebilir. Ama o, kanunu fiilen ihlal etmişse? Bu durumda nasıl iyi bir vicdanla, görevliye ihlalini görmemesi için rüşvet teklif edebilir? Resul Pavlus, “kötülük yapana gazap için intikamcı” olarak yetkilendirilen üstün otoritelerden korkmamız gerektiğini söyler. (Romalılar 13:3, 4) Pavlus, haksızlık etmişse gereken cezaya çarptırılmaya hazırdı. (Resullerin İşleri 25:10, 11) Böylece İsa’nın bir takipçisi, trafik kuralını ihlal etmişse, bir memurun veya yargıcın belirttiği gibi bir para cezasını ödemek zorunda kalabilir.

Pavlus, aynı zamanda hükümetlerin ‘bize iyilik için hizmet ettiklerini’ söyledi. Bazı görevliler açgözlü olmasına rağmen, hükümetler, kamu için hizmet ederler. Örneğin, güvenlikleri bakımından araba ve inşaatları denetleyen görevliler vardır. Bundan dolayı İsa’nın bir takipçisi, kanunlar çerçevesi içinde hizmetinin ücretini bekleyen bir memura “bahşiş” verebileceğini düşünürse de, bu durum, kanunun ihlalini görmezlikten gelmesi için bir müfettişe verilen rüşvetten çok farklıdır.

Hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar, İsa’nın takipçileri yöresel durumlarda pratik hikmete göre davranmalıdırlar. Tanrı’nın hizmetçileri, ‘Tanrı’nın çadırında konan ve mukaddes dağında oturanların’ rüşvet vermeyip, almamaları gerektiğini hatırlamalıdırlar. (Mezmur 15:1, 5) Hakkı olan hizmeti gördürmek veya haksız davranışlarla karşılaşmamak bakımından görevlilere “hediye” vermeye gelince, İsa’nın bir takipçisi vicdanına göre karar vermeli ve bunun sonuçlarını karşılamaya hazır olmalıdır. Bu kişi kesinlikle vicdanını zedelemeyecek ve Tanrı’nın cemaati üzerine leke getirmeyip başkalarını sürçtürmeyecek bir hareket tarzını izlemelidir.—II. Korintoslular 6:3.

◼ Yahudilerin Babil esaretinden Yeruşalim’e döndükleri zaman katettikleri yol 800 km. mi, yoksa 1.600 km. miydi?

Eski Babil’den Yeruşalim’e kadar direkt uzaklık yaklaşık 800 kilometre idi. Böyle bir yolculuk, büyük çoğunluğu kurak ve içinde çöller de olmak üzere hiç barınak bulunmayan yerlerden geçmek demekti. Uzunluğu yaklaşık iki katı olan başka bir yol, Fırat vadisinden Haran’a kadar ve sonra da Şam’dan Vaat Edilen Diyar’a gidiyordu. İbrahim ailesini Ur’dan Kenân diyarına götürdüğü zaman bu ikinci yolu kullanmıştı.—Tekvin 11:31–12:5.

Mukaddes Kitap, Babil esaretinden Yeruşalim’e dönen Yahudilerin geçtikleri yol hakkında bilgi vermiyor. (Ezra 8:1-32; 7:7-9) Bu nedenle dönüş yolundan söz edilirken, her iki uzunluk geçerli olarak gösterilebilir. Daha önemli bir husus, “Kudsiyet yolu”ndan geçip dönen Yahudilerin, Babil’in inanç ve alışkanlıklarından kurtulmuş olmalarıydı.—İşaya 35:8-10.

◼ Birisi hakiki Hıristiyan imanını terk edip başka bir dine katılırsa, cemaatin bunu nasıl karşılaması uygun olur?

Böyle bir şey ilk yüzyılda bazen olmuştur. Bugün de böyle şeyler olabilir. Böyle bir durumda, cemaat vefakâr üyelerinin ruhi temizliğini korumak amacıyla uygun bir karşılıkta bulunmalıdır.

Bir sözlüğe göre irtidat, birinin “kendi dinini, prensiplerini, siyasal partisini, vb.’ini terk edip ilişkisini kesmesi” demektir. Bir başka sözlük ise, “irtidat .... 1) bir dini terk edip ilişkisini kesmek; 2) o zamana kadar vefayla tutulan bir şeyden vaz geçmek” diyor. Dolayısıyla Yahuda İskariyot İsa’yı ele vermekle Yehova Tanrı’ya tapınmayı terk etmesi bir çeşit irtidattı. Daha sonra, resul Yuhanna ve ilk şakirtlerden bazıları hâlâ hayattayken başkaları da hakiki imanı terk etmekle irtidat etmişlerdi. Yuhanna şöyle yazdı: “Bizden çıktılar, fakat bizden değildiler; çünkü bizden olsalardı, bizimle beraber kalırlardı.”—I. Yuhanna 2:19.

Bugün de böyle bir şey olursa ne yapılmalı? Cemaatin ihtiyarları veya çobanları İsa’nın vaftiz edilmiş bir takipçisinin Yehova’nın kavmiyle artık bir araya gelmediğinin ve anlaşıldığına göre, başka bir dinle ilişki kurmuş olduğuna dair bir haber alabilirler. Kaybolmuş koyunlarla ilgili İsa’nın sözleriyle uyumlu olarak ruhi çobanlar böyle bir kimseye yardım etmekle ilgilenmelidirler. (Matta 18:12-14; I. Yuhanna 5:16 ile karşılaştır.) Ama meseleye bakmak üzere görevlendirilen çobanlar, söz konusu kişinin Yehova’nın kavmiyle buluşmak istemeyip sahte bir dinde kalmaya kararlı olduğunu saptarlarsa, ne yapılmalı?

Çobanlar, sadece o kişinin cemaatle ilişkisini kestiğinden artık Yehova’nın bir Şahidi olmadığını ilan edecekler. O ‘vefayla bağlandığı dini terk etti’; fakat onu resmen müşareketten kesmek için bir adımın atılmasına gerek yoktur. Neden? Çünkü kişi cemaatle ilişkisini zaten kesmiştir. Herhalde eski kardeşlerini de ardından sürüklemek üzere onlarla münasebette bulunmaya çalışmaz. Vefakâr kardeşler de onunla müşareket etmezler, çünkü kişi ‘onlardan çıktı, çünkü onlardan değildi.’ (I. Yuhanna 2:19) İlişkisini keserek ‘bizden çıkan’ böyle bir kişi, sahte dini veya irtidatı savunan mektup veya yayınlar yollamaya başlayabilir. Bunu yaparsa kesinlikle ‘bizden olmadığını’ ortaya koymuş olur.

Bununla birlikte, Mukaddes Yazılar, Tanrı’nın kavmi arasında kalmaya çalışarak orada başkalarını saptırmaya girişenlerin olacağına dair uyarıda da bulunuyor. Resul Pavlus şu öğüdü verir: “Şakirtleri artlarınca çekmek için sapık şeyler söyliyen adamlar kendi aranızdan çıkacaklardır.” (Resullerin İşleri 20:30) Pavlus, Hıristiyanlara ‘aldıkları öğretime karşı gelen, ayrılıklara ve sürçmelere sebep olanlara dikkat etmeleri ve onlardan çekinmeleri uyarısında bulundu.’—Romalılar 16:17, 18.

Böylece bir kimse, İmeneos ve Filitos gibi, hakiki Hıristiyanlar arasında sahte bir öğretmen olmaya kalkışırsa, sürünün çobanlarının koruyucu adımlar atması gerekir. Söz konusu kişi onların sevgi dolu uyarılarını reddederek ‘fırkacılık’ yapmaya devam ederse, ihtiyarların bir heyeti, böyle birini irtidat nedeniyle müşareketten kesebilir veya cemaatten çıkarabilir. (II. Timoteos 2:17; Titus 3:10, 11) Cemaatteki kardeşler Pavlus’un talimatına uyarak ‘ayrılıklara sebep olmaya’ çalışanlardan ferden çekineceklerdir. Yuhanna benzer bir öğütte bulunuyor: “Eğer biri size gelir, bu talimi (öğretimi) getirmezse, kendisini eve kabul etmeyin, ve ona selâm vermeyin.”—II. Yuhanna 10.

[Dipnotlar]

a Cemaat ihtiyarları hırsızlık, cinayet ve ahlaksızlık gibi Tanrısal kanunun ihlalini ele alma yönünden sorumludurlar. Oysa Tanrı, onlardan, bir kimseyi Kayserin yasalarına uyması için icbar etmelerini talep etmez. Bu nedenle Pavlus Roma kanunu altında kaçak olan Onisimus’u Romalı yetkililere teslim etme gereğini duymadı. (Filimon 10, 15) Tabii bir kimse dünyevi kanunları ciddi biçimde çiğnerse veya kanuna riayet etmeyen biri olarak tanınırsa, iyi bir örnek olmaz ve müşareketten bile kesilebilir. (I. Timoteos 3:2, 7, 10) Eğer biri kanunu çiğneyerek bir başkasının ölümüne neden olursa, kan suçu altına girebilir ve cemaatin bunu araştırması gerekli olabilir.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş