Hakiki Hıristiyanlık Bağnaz Kişiler Oluşturur mu?
HIRİSTİYAN ALEMİNDE tarih boyunca bağnazlık eksik değildi. Örneğin, farklı bir dinsel görüşü olanlara karşı hiç hoşgörü gösterilmediği veya siyasal protestolar için kendilerini yakanlar bile vardı. Katolik Kilisesi kâfir olarak nitelediği insanların elinden Yeruşalim’i kurtarmak için, ilk haçlı seferinin düzenlenmesine önayak olmuştu. Önce sefer Rhein bölgesindeki (Almanya) Yahudilere uygulanan vahşet eylemleri, dizginsiz üç ayaktakımı tarafından başlatılmıtı. Daha sonra Haçlı ordusu, Yeruşalim’i alınca, bu sözde Hıristiyan askerler, sokakları kan nehirlerine dönüştürdüler.
H.G. Wells, Kısa Dünya Tarihi (Türkçe 1962 baskısı s. 173) adlı kitabında bu ilk Haçlı seferi hakkında şunları yazar: “Şehirde korkunç bir boğazlanma cereyan etti. Sokaklarda akan kanlar atlıların üstüne sıçrıyordu. 15 Haziran günü gece olurken haçlılar İsa’nın kabrine ulaşarak orayı ele geçirdiler, üstleri başları kan içinde, yorgunluktan bitkin bir halde ve sevinçlerinden ağlayarak diz çöküp Allah’a hamdettiler.”
Daha sonra Papa III. Innocentis’in çağrısı üzerine yapılan bir Haçlı seferinde, Roma’nın öğretilerine ve papazların savurganlığına itiraz eden barışçı Albigensler ve Waldocular kılıçtan geçirildiler. Onlara karşı gösterilen bağnazlık hakkında Wells şunları yazdı: “Fransa’nın güneyinde Waldo (Petrus Waldus), iman ve yaşayış hususunda İsa peygamberin sadeliğine dönülmesini vaaz edince Papa III. Innocentis, Waldo’nun taraftarlarına karşı cihat ilan ederek onların ateşle yakılmak, kılıçtan geçirilme ve ırzlarına geçilmek gibi en feci şekillerde öldürülüp yok edilmelerine izin çıkardı.” (Kısa Dünya Tarihi, s. 177) Gerçekten bu haçlı seferinin zalim ve menfur davranışlarıyla ilgili kaydı okumak Hıristiyanların putperestler tarafından şehit edilmelerine dair herhangi bir kaydı okumaktan daha korkunçtur.
Hıristiyan âleminin tarihi, bağnaz kişilerin kayıtlarıyla doludur ve onlar, genellikle en korkunç şiddet hareketlerinde bulundular. Böylece bağnazlığın iyi meyve vermediği sonucuna varabiliriz. Funk and Wagnalls New Standard Dictionary of the English Language (İngilizce Yeni Standart Sözlük, 1929 baskısı) bağnazlığı şöyle açıklar: “Aşırı veya cinnet getiren hararet.” Ve devamen bunu şu sözlerle tasvir eder: “Tarihin hiçbir devresinde zalim davranış, dizginsizlik ve bağnazlık Haçlı Seferlerindeki kadar görülmemiştir.”
Webster’s Third International Dictionary (Webster’in Üçüncü Uluslararası Sözlüğünün) 1961 baskısında “bağnaz” sözcüğünün ilginc bir açiklaması var. Şöyle okuyoruz: “Bağnaz Latince’de, bir tanrının etkisinde 1. Sanki bir cin tarafından tutulmuş; geniş anlamda: delirmiş, çılgın; 2. aşırı hararetin hâkimiyeti altında veya onun nitelikleriyle tanınan: mantıksız, özellikle dinsel konularda aşırı coşkulu”. Bu açıklamalara göre düşünürsek, İsa’nın gerçek takipçilerinin bağnaz kişiler oldukları söylenebilir mi?
MEYVELERİNDEN TANINMAK
Bir ağacın meyvesi onu tanıttığı gibi, insanların yaptıkları işler de kendilerini tanıtır. Bu açıklamayı Hıristiyanlığın bizzat kurucusu olan İsa Mesih yaptı. Şöyle dedi: “İyi ağaç kötü meyva veremez; çürük ağaç da iyi meyva veremez . . . Öyle ise, onları meyvalarından tanıyacaksınız.”—Matta 7:18, 20.
İsa’nın kurduğu hakiki Hıristiyanlık, iyi bir ağaca benzetilir; bu nedenle o, bağnazlarınki gibi kötü meyveler veremezdi. İsa, kendilerine ve başkalarına fiziksel zarar vermeleri için takipçilerini asla teşvik etmedi. Tam tersine bir defasında en büyük iki emirden birini iktibas ederek şöyle dedi: “Komşunu kendin gibi seveceksin.” (Matta 22:39) Takipçileri, düşmanlarına karşı nazik davranmalıydılar. İsa şöyle dedi: “Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik edin, size lanet edenlere hayırdua edin, ve size hakaret edenler için dua edin.”—Luka 6:27, 28.
İsa’nın hakiki takipçileri, birçok farklı milletten insanlar arasında ateş ve kılıçla değil, Tanrı’nın Sözüyle ve barışçı yollarla insanları ikna etmeye çalışarak dolaştılar. Onlar, Hıristiyan vaftizini reddedenleri kılıçtan geçiren, işkence eden ve ırzlarına geçen bir askeri orduyla birlikte yabancı ülkelere gitmediler. Bunun yerine İsa’nın barışçı örneğini takip edip, herkese Tanrı’nın gökteki Krallığını ilan ettiler ve onları Mukaddes Yazılardan kendilerine sunulan bilgileri muhakeme etmeye teşvik ettiler. İşlerinin oluşturduğu meyvelere “sevgi, sevinç, barış, tahammül, lütuf, iyilik, sadakat, hilim, zaptı nefs” gibi Tanrı’nın ruhunun meyveleri dahildi.—Galatyalılar 5:22, 23.
Günlerimizde de durum aynıdır. İsa’nın gerçek takipçileri hâlâ iyi meyveler oluşturuyor. İsa’nın yaklaşık 1900 yıl önce diktiği ağaç, yani hakiki Hıristiyan teşkilatı iyi bir teşkilattı ve hâlâ da iyi durumdadır. Bu nedenle bağnazlığın kötü, hoşgörüsüz, şiddet meyvelerini oluşturamaz. O halde bağnazlık Hıristiyan âleminde neden bu kadar yaygındır?
Resul Pavlus sahte Hıristiyanların ortaya çıkacağı bir zamanın geleceğinden söz etti. Onlar, Hıristiyan ismini taşımakla birlikte, gereği gibi yaşamayacak ve iyi meyveler oluşturmayacaklardı. Efesos’taki ihtiyarlara şunları söyledi: “Biliyorum ki, ben gittikten sonra sürüyü esirgemeyen azgın kurtlar aranıza girecektir; ve şakirtleri artlarınca çekmek için sapık şeyler söyliyen adamlar kendi aranızdan çıkacaklardır.” (Resullerin İşleri 20:29, 30) Bu irtidat edenlerden, Hıristiyanlık ismiyle bir şeyler öğreten ve birbiriyle çelişen yüzlerce kilise doğdu. Onlar aslında “sapık şeyler”, Tanrı’nın Sözündeki hakikat yerine insanlara özgü fikirlerdir. Bağnazlığın bu kötü meyvelerinin sorumlusu bu sahte Hıristiyanlardır.
HIRİSTİYAN GAYRETİ BAĞNAZLIK MIDIR?
Bağnazlığın bir tür gayret olduğu doğrudur. Fakat o, aşırı veya cinnet geçirten bir gayret, “mantıksız” bir gayrettir. Oysa hakiki Hıristiyanlığın bu tutumla bir ilgisi yoktur.
Mukaddes Kitap, İsa’nın gerçek takipçilerine ısrarla mantıklı davranmalarını tembih eder. Örneğin Filipililer 4:5’te şöyle okuyoruz: “Tatlılığınız (makul oluşunuz) bütün insanlara malum olsun.” Ayrıca, İsa’nın takipçilerine “kimseye küfretmemeyi, kavgacı olmamağı, bütün insanlara tam hilim göstererek mülayim (makul) olmağı onlara ihtar et” der.—Titus 3:2.
Yehova’nın Şahitleri Tanrı’nın gökteki Krallığı hakkında konuşmak üzere insanları evlerinde ziyaret ettiklerinden dolayı Hıristiyan olduğunu iddia eden büyük çoğunluktan farklıdırlar. Yehova’nın Şahitlerini Tanrı’nın hizmetindeki gayretleri yüzünden bağnaz olarak adlandırmaya neden yoktur. Bu, bizzat İsa’nın yerine getirdiği ve kendisini takip edenlere de emrettiği, bu işe karşı gösterdikleri mantıklı bir gayrettir. (Matta 24:14; 28:19, 20) Gökteki Krallığı vaaz etme işine mümkün olduğu kadar çok vakit harcamak için kişisel faaliyetlerini kısıtlayan kişi bağnaz değildir. Bu, aslında, işin acillikle yapılması için, kalan az vakitte Tanrı’nın Sözünün hayat veren hakikatleri hakkında insanların öğrenmelerine yardımcı olmak üzere duyulan takdiri gösterir. Bu davranış mantıklı ve yararlıdır.
Bu faaliyet, başkalarına zarar veren bağnaz bir iş olmak yerine, Tanrı ve Sözüne karşı iman oluşturur. Ümitsiz olanlara ümit verir; dinsel batıl itikat ve cahillikten özgürlüğe kavuşturur, birçok ahlaksız ve şiddet kullanan kişiyi ahlaken temiz ve barışsever kişiler olarak Tanrı’nın hizmetçisi haline getirir. Bu iyi meyveler, iyi bir dinsel toplumun faaliyetini belirler.
Yehova’nın Şahitleri, 200’ü aşkın ülkede Tanrı’nın gökteki Krallığına vefayla bağlılıklarını koruyorlar. Onların Yüce Egemen Yehova Tanrı’ya karşı gösterdikleri vefa, herhalde bağnazlık olarak nitelendirilemez. En Üstün Otorite O’dur ve O’nunkilerle insan hükümetlerinin kanunları arasında bir çakışma olduğu zaman, Tanrı’nın gerçek bir hizmetçisi, O’na itaat etme yükümlülüğünü duyar. İnsan hükümetleri altında dahi bazen yöresel kanunlar, devletin kanunlarıyla çeliştiklerinden, iptal edilmektedir. Tanrı’nın hakiki bir hizmetçisi, çelişen iki kanuna aynı anda itaat edemeyeceğinden, resullerin yaptıklarını yaparlar. Onlar, ”insanlardan ziyade Allaha itaat etmek gerektir” demişlerdi. (Resullerin İşleri 5:29) Bu tutum mantıklıdır.
Yehova’nın Şahitleri, Tanrı’nın Sözleriyle çelişen dinsel veya başka tür kutlamalarla ilgili de aynı mantıklı hareket tarzını takip ederler. İnsanların çoğunluğunun hareketlerine katılmamak, bağnazlık değildir. Dinsel konularda vicdanları nedeniyle farklı olmaları, Şahitleri, günlerindeki popüler kutlamalara katılmayan ilk Hıristiyanlarla aynı sınıfa koymaktadır. Yehova’nın Şahitleri bu tür kutlamalara katılmamalarının nedenini her zaman Mukaddes Yazılardan gösterirler.—I. Petrus 3:15.
Doktorların coğu arasında yaygın bir uygulama olan kan naklini reddettiklerinden, bazıları, Şahitleri bağnazlar sınıfına koyabilir. Fakat bu da Tanrı’nın kanunlarına itaat etme meselesidir. İsa Mesih’in hakiki takipçilerine: “Kandan . . . . çekinin diye emredilmiştir.—Resullerin İşleri 15:28, 29.
Bir kişi, şu anda yaygın olan tıbbi bir tedavi yöntemini uygulamayı reddettiği için bağnaz sayılabilir mi? Yehova’nın Şahidi olmayan bazı insanlar, AIDS veya başka hastalıklara yakalanmamak için kan naklini reddetmektedirler. O halde Şahitlerin, vicdanlarını zedelemeyen bir tıbbi tedavi yöntemini tercih etmeleri, mantıksızlık mıdır?
Bütün bunlardan hangi sonuca varmamız gerekir? Şuna: Yehova’nın Şahitleri, çoğunluktan farklı olup, Tanrı’ya itaat etmekte ısrar ettikleri için bağnaz olarak nitelenemezler. Her ne kadar Tanrı için gayretleri varsa da, onların “aşırı veya cinnet geçirten” sanki cine tutulmuş gibi bir gayretleri yoktur; onlar “delirmiş” veya “çılgın” gibi de görünmezler. Onlar hiçbir zaman dinsel gayretleri yüzünden şiddet kullanarak kendilerine veya başkalarına zarar vermezler. Tam tersine, Mukaddes Kitabın, Tanrı’nın hakiki hizmetçileri için söylediği gibi, ‘bütün insanlarla barış içindedirler.’—Romalılar 12:18.
O halde İsa Mesih’in birinci yüzyılda kurduğu Hıristiyan cemaati, bir ağaç olarak günlerimizde de iyi meyveler vermeye devam etmektedir. Bu nedenle, hakiki Hıristiyanlığın bağnaz kişiler oluşturması olanaksızdır.