Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w90 1/3 s. 3-4
  • Barış—Silahsızlanma Sayesinde mi Gelecek?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Barış—Silahsızlanma Sayesinde mi Gelecek?
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1990 (Dinsel Seri 109-112)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Silahsızlanma Çabaları
  • Masrafları Hesap Etmek
  • Sulh Geçici Bir Ümit midir?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1981 (Dinsel Seri 1-12)
  • İnsanlar Çözüm Arıyor
    Uyanış!—1989 (Bilimsel Seri 29-32)
  • Savaş ve Çatışmaları İnsanlar Bitirebilir mi?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2025
  • Dünya Barışı ile İlgili Rüya Bir Hayal
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1990 (Dinsel Seri 109-112)
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1990 (Dinsel Seri 109-112)
w90 1/3 s. 3-4

Barış—Silahsızlanma Sayesinde mi Gelecek?

“En büyük hata silahsızlanmayı barışla karıştırmaktır.” Bu sözleri Winston Churchill, milletlerin II. Dünya Savaşına girmesinden beş yıl önce söyledi. “Barış varsa, silahsızlanma da olacaktır” diye de ekledi.

Ne büyük bir paradoks! Kim, barış olana kadar silahsızlanmayı göze alacaktır? Oysa, silahlar savaş için depolanırken, gerçek barış olabilir mi? Bu durumun içinden politikacılar hiçbir zaman çıkamadılar.

Winston Churchill, bu beyanı 1934’te, Milletler Cemiyetinin ondan ancak iki yıl önce düzenlediği Silahsızlanma Konferansının kapanışında yaptı. Hazırlık süresi 12 yıl olan bu konferansın amacı, Avrupa’da silahlanmayı önlemekti. Birçok insanın hafızasında I. Dünya Savaşında takriben dokuz milyon askerin öldürülmesi hâlâ canlıdır. Bundan başka milyonlarca asker yaralandı ve sivillerden de muazzam bir kitle savaşa kurban gitti. Buna rağmen hiçbir zaman silahsızlanma olmadı. Acaba neden?

Silahsızlanma Çabaları

Zor kullanarak bir silahsızlanma politikası yürütülebilir, fakat ender olarak etkili olabilir. Örneğin, 1919 Versaille Antlaşması gereğince, Almanya, “milletin askeri donatımının iç güvenliğiyle tutarlı olarak en düşük düzeye indirileceğine dair verilen ve alınan yeterli güvenceler” ile silahsızlandırıldı. A.B.D. başkanı Woodrow Wilson’un önerilerinden birine uygun olan bu şart, daha sonra Milletler Cemiyetinin tüzüğünün 8. maddesine dahil edildi. Oysa Hitler, iktidara geldiği zaman, bu antlaşmayı hiçe saydı.

Acaba Birleşmiş Milletler Teşkilatı, II. Dünya Savaşından sonra silahsızlanma için sağlam bir temel atmakta daha başarılı oldu mu? Hayır, fakat bu başarısızlığı, kararlılıkla harcanan çabaların sonucu değildi. Kitle harabiyetine yönelik nükleer silahlar varken, silahsızlanma çok acil bir meseleydi. The New Encyclopedia Britannica şöyle demektedir: “Önceden savunulan, silahsızlanma yarışının ekonomik açıdan uygunsuz ve kaçınılmaz surette savaşa sevk edeceği düşüncesi yerine, ilerde nükleer silahların büyük miktarda kullanılmasının, bizzat uygarlığı tehdit edeceği düşüncesi getirildi.”

1952’de, o zaman gelişen Doğu-Batı silahlanma yarışını önlemek için 12 uluslu bir Silahsızlanma Komisyonu kuruldu. Ama başarısız kaldı. Zamanla iki büyük kudret, düşmanlıklarını daha fazla kutuplaştırdılar. Şimdiye kadar çeşitli başka anlaşma ve antlaşmalar da yapıldı. Bununla beraber, karşılıklı güvensizlik havası, bütün savaş silahlarının tamamen ortadan kaldırılmasına imkan vermedi. The New Encyclopedia Britannica’ya göre bu, “ütopyacı düşünürlerin savundukları bir şeydir.”

Masrafları Hesap Etmek

Silahsızlanmak mı, yoksa silahsızlanmamak mı—hangi masraf söz konusu? Masraflar daima parayla hesaplanmaz. Silah üretiminde çalışanlar da söz konusudur. Birçok ülkede toplanan vergiler, silah satın almak için kullanılmaktadır. Silah üretimi işsizliği azaltır. Dolayısıyla silahsızlanma işsizliğe yol açabilir. Bu nedenle, savunma bütçelerine büyük pay ayıran ülkeler, tam bir silahsızlanma düşüncesinden ürperiyorlar. Böyle bir düşünce, kendileri için bir ütopyadan çok, bir kâbus olmaktadır.

Oysa, savaş makinesinin çalıştırılmasında rol oynayan büyük miktardaki parayı görmezlikten gelemeyiz. Dünyanın toplam üretiminin değerinin yüzde 10’unun silahlar için harcanmakta olduğu tahmin edilmektedir. Bu, muazzam bir meblağdır. Gerçek rakamlar enflasyona göre değişmekle beraber, günün her dakikasında 1,54 milyon doların tüketildiğini düşünün! Elinizde bu kadar çok para olsaydı, harcamak için özellikle hangi alanları seçerdiniz? Açlığı gidermek mi? Sağlık mı? Çocuk bakımı mı? Çevre onarımı mı? Gerçekte yapılacak çok şey var!

Örnek olarak, bir süre önce S.S.C.B.’nde ilan edilen “tanktan traktöre” programını düşünün. Bazı silah fabrikaları, iki yüz türden “zirai ve sanayi kesimi için gelişmiş makineler” üretmek üzere değiştirilmektedir. Bu tarımsal donatıma neden bu kadar büyük ihtiyaç duyulmaktadır? İngiltere’nin Farming News (Tarım Haberleri) dergisine göre bunun nedeni, “devlet çiftliklerinde yetiştirilen meyve ve sebzelerin sadece üçte birinin tüketicilere ulaşması, kalan kısmının ise, tarlalarda çürümeye bırakılması veya yollarda ya da depolarda mahvolmasıdır.”

Tank yerine traktör üretmek, övgüye değer olmasının yanı sıra, çok olağanüstü bir karar olduğu için manşet olmaktadır. Ayrıca, bunun toplam silah üretimi üzerindeki etkisi çok küçüktür. ‘İnsanların korkudan ve dünyaya gelmekte olan şeyler için beklemekten bayılacakları’ bir dünyada, şu anda silahlar için milyarlarca lira, ruble ve dolar harcanmaya devam etmektedir. İsa’nın önceden bildirdiği bu korku acaba nasıl giderilebilir? Tam bir silahsızlanma, sadece bir rüya mıdır? Değilse, bu durumu meydana getirmek için neler gereklidir?—Luka 21:26.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş