Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w92 1/5 s. 3-4
  • Tufan Unutulamayan Bir Olay

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Tufan Unutulamayan Bir Olay
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1992
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Mukaddes Kitabın Tufan Kaydı
  • Gemiyi Aramak
  • Nuh’un Gemisi Bulundu mu?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2009
  • Büyük Tufan
    Mukaddes Kitap Öyküleri
  • Tufanda Hayatta Kalan Sekiz Kişi
    Kutsal Kitaptan Değerli Dersler
  • Nuh’un Gemisi ve Gemi Mühendisliği
    Uyanış!—2007
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1992
w92 1/5 s. 3-4

Tufan Unutulamayan Bir Olay

YAKLAŞIK 4.300 yıl önce, çok yoğun ve yıkıcı bir yağmur yeryüzünü suya boğdu. Bir tek dev hareketle, yaşayan hemen hemen her şey silinip süpürüldü. Olay öylesine büyüktü ki, insanlık üzerinde silinmez bir etki bıraktı ve bu öyküyü her nesil bir sonraki nesle anlattı.

Ondan yaklaşık 850 yıl sonra İbrani yazar Musa, yeryüzü çapındaki Tufan olayını kaleme aldı. Mukaddes Yazıların Tekvin kitabında korunan ve canlı bir tarzda anlatılan ayrıntıları 6.’dan 8.’ye kadar olan baplarda okuyabiliriz.

Mukaddes Kitabın Tufan Kaydı

Bir görgü tanığından geldiği belli olan bu ayrıntılar Tekvin’de şöyle aktarılıyor: “Nuhun ömrünün altı yüzüncü senesinde, ikinci ayda, ayın on yedinci gününde, o günde büyük enginin bütün kaynakları yarıldılar, ve göklerin pencereleri açıldılar. Ve yer üzerinde kırk gün tufan oldu, ve sular çoğalıp gemiyi kaldırdılar, ve yerden kalktı. Ve yer üzerinde sular pek çok yükseldiler, ve bütün gökler altında olan bütün yüksek dağlar örtüldüler.”—Tekvin 7:11, 17, 19.

Tufanın yaşayan varlıklar üzerindeki etkisi hakkında Mukaddes Kitap şöyle yazıyor: “Yer üzerinde hareket eden bütün beden sahipleri, gerek kuşlar, gerek sığırlar, ve hayvanlar, ve yer üzerinde her sürünen, ve her adam öldü.” Fakat Nuh ve diğer yedi kişi, her hayvanın, gökte uçan ve yer üzerinde sürünenlerin örnekleriyle beraber hayatta kaldılar. (Tekvin 7:21, 23) Onların hepsi de, aşağı yukarı 133 metre uzunlukta, 22 metre genişlikte ve 13 metre yükseklikte, su üzerinde yüzen büyük bir geminin içinde korundu. Gemiden sadece su geçirmez olması ve suyun üzerinde yüzmesi beklendiği için, onun ne yuvarlak bir altı, ne sivri bir başı, ne hareket etmesini sağlayan bir kuvvet kaynağı, ne de bir dümeni vardı. Nuh’un gemisi sadece dikdörtgen şeklinde, sandığa benzeyen bir tekne idi.

Tufanın başlamasından beş ay sonra gemi, bugün Türkiye’nin doğu kısmında bulunan Ağrı Dağı üzerinde durdu. Nuh ve ailesi Tufanın başlangıcından bir yıl sonra, gemiden kuru toprağa çıkarak normal günlük yaşamına yeniden başladı. (Tekvin 8:14-19) Zamanla, insanlık, Fırat Nehri yakınlarında Babil şehriyle kötü şöhretli kulesini inşa edebilecek kadar çoğaldı. Tanrı, insanlığın dilini karıştırınca insanlar oradan yeryüzünün dört bir yanına gitgide dağıldılar. (Tekvin 11:1-9) Fakat gemiye ne oldu?

Gemiyi Aramak

On dokuzuncu yüzyıldan beri Ağrı dağlarında birçok defa bu gemiyi bulmak için çalışmalar yapıldı. Bu dağların göze çarpan iki zirvesi vardır, bir tanesi 5.165 ve diğeri 3.914 metre yüksekliktedir. Yüksek olanı devamlı karla kaplıdır. Tufanın ardından gelen iklim değişiklikleri yüzünden, gemi çok geçmeden karla kaplanmış olmalıydı. Bazı araştırmacılar, geminin hâlâ orada, bir buzulun derinliklerinde gömülü bulunduğuna kesinlikle inanıyorlar. Buzların zaman zaman gemiyi kısmen ortaya çıkaracak derecede eridiğini iddia ediyorlar.

In Search of Noah’s Ark (Nuh’un Gemisi Arayışı İçinde) kitabında, Ağrı dağına tırmandığını ve bir kez 1902’de, bir kez de 1904’te gemiyi gördüğünü iddia eden Ermeni asıllı George Hagopian’ın sözleri iktibas ediliyor. Birinci seyahatinde geminin üzerine tırmandığını söylüyor. “Ayakta durup, tüm gemiye bir göz attım. Çok uzundu. Yüksekliği 12 metre kadardı.” Sonraki ziyareti sırasında yaptığı gözlemler hakkında şöyle dedi: “Gerçek anlamda kavisler görmedim. O şimdiye kadar gördüğüm gemilere hiç benzemiyordu. Daha çok alt kısmı düz olan bir duba gibiydi.”

1952 ile 1969 yılları arasında Fernand Navarra, Nuh’un gemisi ile ilgili kanıtları bulmak için dört kez girişimde bulundu. Ağrı Dağına yaptığı üçüncü ziyarette bir buzuldaki bir çatlağın dibine kadar gittiğinde buza saplanmış bir siyah tahta parçası buldu. Navarra, “çok uzun olmalıydı” dedi ve şöyle ekledi: “Belki hâlâ geminin iskeletinin başka taraflarına bağlıydı. Tahtanın ancak damarından keserek aşağı yukarı 1,5 metre uzunlukta bir parça koparabildim.”

Tahtayı inceleyen birkaç uzmandan biri olan Profesör Richard Bliss şöyle dedi: “Navarra tahta parçası bir yapı kirişidir ve zift emdirilmiştir. Zıvana geçmeleri ve tapa delikleri vardır. Kesinlikle kare biçiminde elle kesilmiştir.” Tahtanın yaşı dört veya beş bin yıl olarak tahmin edildi.

Ağrı Dağında gemiyi bulmak üzere yapılan çalışmalara rağmen onun bir tufan felaketinden sağ geçmek için kullanıldığının asıl kesin kanıtı Mukaddes Yazıların Tekvin kitabında bu olayı anlatan yazılı kayıtta bulunuyor. Bütün yeryüzündeki eski toplumlarda çok sayıda tufan efsanesinin bulunması, bu kaydı doğruluyor. Sonraki makalede bunların tanıklığını ele alalım.

[Sayfa 4, 5’teki resim]

Geminin yük taşıma kapasitesi, her biri yaklaşık 25 kapalı vagondan oluşan 10 yük trenininkine eşitti!

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş