İsa’nın Tüm Hakiki Takipçileri İncil Vaizleri Olmalıdırlar
“İncil vaizi işini yap.”—II. TİMOTEOS 4:5.
1. Birinci yüzyılda incil vaizleri tarafından vaaz edilmiş olan iyi haber neydi?
BİR incil vaizi olmak bugün hangi anlamı taşıyor? Sen böyle biri misin? “İncil vaizi” terimi, “iyi haberin bir vaizi” anlamına gelen Yunanca euaggelistes’ sözcüğünden türetilmiştir. Hıristiyan cemaatinin M.S. 33’te kurulmasından beri, İsa’nın takipçilerinin vaaz ettikleri iyi haber, Tanrı’nın kurtuluş aracına dikkat çekip, İsa Mesih’in, insanlık üzerinde Gökteki Krallık yönetimini başlatmak üzere sonraki bir vakitte döneceğini içermiştir.—Matta 25:31, 32; II. Timoteos 4:1; İbraniler 10:12, 13.
2. (a) İyi haberin içeriği günümüzde nasıl zenginleştirildi? (b) Bugün İsa’nın tüm hakiki takipçilerinin hangi yükümlülüğü vardır?
2 M.S. 1914’ten bu yana, İsa’nın, dönüşü ve görünmez huzuru hakkında verdiği alametin yerine gelmekte olduğunu gösteren kanıtlar çoğalmaya başlamıştır. (Matta 24:3-13, 33) Bir kez daha, iyi haber “Tanrı’nın Krallığı yakındır” ifadesini içerebilirdi. (Luka 21:7, 31; Markos 1:14, 15) Gerçekten, İsa’nın Matta 24:14’te kayıtlı olan peygamberliğinin büyük çaptaki gerçekleşmesinin vakti gelmiş bulunuyordu: “Krallığın bu iyi haberi, bütün milletlere bir şahadet maksadıyla bütün meskûn yerde vaaz edilecektir; ve son o zaman gelecektir.” Bu nedenle, şimdi iyi haberi ilan etmek, Tanrı’nın gökte kurulmuş olan Krallığını ve onun yakında itaatli insanlığa getireceği nimetleri gayretli bir şekilde bildirmeyi kapsar. İsa’nın tüm takipçileri bu işi yerine getirme ve ‘şakirt etme’ emri altındadır.—Matta 28:19, 20; Vahiy 22:17.
3. (a) “İncil vaizi” teriminin hangi ek anlamı vardır? (b) Bu hangi soruları ortaya çıkarıyor?
3 İyi haberi genel olarak vaaz etmeye ek olarak, Mukaddes Kitap “incil vaizi” terimini çalışılmamış bölgelerde iyi haberi vaaz etmek üzere kendi sahalarını terk edenlerle ilgili olarak özel bir anlamda kullanır. Birinci yüzyılda, Filipus, Pavlus, Barnabas, Silas ve Timoteos gibi, birçok dolgun vakitli incil vaizi vardı. (Resullerin İşleri 21:8; Efesoslular 4:13) Fakat 1914’ten beri özel bir anlam taşıyan zamanımız hakkında ne söylenebilir? Acaba Yehova’nın kavmi bugün hem yöresel sahada incil vaizleri hem de yabancı sahalarda dolgun vakitli vaizler olarak hizmet etmeye hazır olduğunu gösterdi mi?
1919’dan Sonraki İlerleme
4, 5. 1914 yılından kısa zaman sonra, iyi haberi vaaz etme işiyle ilgili beklentiler nasıldı?
4 Birinci Dünya Savaşının sona erdiği 1918 yılında Tanrı’nın hizmetçileri irtidat edenlerden ve de Hıristiyan âleminin dini liderleri ile onların siyasi müttefiklerinden giderek artan bir muhalefet gördüler. Aslında, Teşkilatın Birleşik Devletlerdeki ileri gelen temsilcileri sahte suçlamalarla Haziran 1918’de 20 yıl hapis cezasına çarptırıldıklarında, İsa’nın gerçek takipçilerinin, iyi haberi vaaz etme işi hemen hemen durdurulmuştu. Acaba Tanrı’nın düşmanları, iyi haberi vaaz etme işine son vermekte başarılı oldular mı?
5 Beklenmedik bir şekilde, Mart 1919’da Teşkilatın temsilcileri serbest bırakıldılar ve sonra hapsedilmelerine neden olan sahte suçlamalardan temize çıkarıldılar. Yeniden özgürlüğe kavuşan İsa’nın bu meshedilmiş takipçileri, Tanrı’nın Krallığında hemvarisler olarak semavi ödüllerini almak üzere göğe gitmeden önce yapılması gereken çok iş olduğunun farkına vardılar.—Romalılar 8:17; II. Timoteos 2:12; 4:18.
6. İyi haberi vaaz etme işi 1919 ila 1939 yılları arasında nasıl gelişti?
6 O zaman, 1919 yılında iyi haberi yayma işine katıldıklarını rapor edenlerin sayısı 4.000’den azdı. Bunu takip eden iki onyıl içinde, birtakım erkekler, incil vaizleri olarak hizmet etmek üzere kendilerini takdim ettiler ve bazıları Afrika, Asya ve Avrupa’nın farklı ülkelerine gönderildiler. Gökteki Krallığın 20 yıl vaaz edilmesinden sonra, 1939 yılında, Yehova’nın Şahitlerinin sayısı 73.000’in üstüne çıktı. Yoğun zulüm karşısında başarılan bu olağanüstü artış, Hıristiyan cemaatinin başlangıç yıllarındaki durumuna benziyordu.—Resullerin İşleri 6:7; 8:4, 14-17; 11:19-21.
7. İsa’nın takipçilerinin iyi haberi vaaz etme işiyle ilgili olarak M.S. 47 ve 1939 yıllarında hangi benzer durum vardı?
7 Bununla beraber, Yehova’nın Şahitlerinin çoğu, İngilizce konuşan Protestan ülkelerde oturuyordu. Aslında Gökteki Krallığın 73.000 müjdecisinin yüzde 75’ten fazlası Avustralya, Britanya, Kanada, Yeni Zelanda ve Birleşik Devletler’de oturuyordu. Yaklaşık M.S. 47’de olduğu gibi, incil vaizlerini, yeryüzünün daha az çalışılmış ülkelerine önem vermeye teşvik etme ihtiyacı duyuldu.
8. Gilead Okulu 1992 yılına dek neler başardı?
8 Savaş zamanındaki kısıtlama ve zulümler, Yehova’nın kudretli mukaddes ruhunu, hizmetçilerini daha büyük bir genişleme için hazırlık yapmak üzere harekete geçirmekten alıkoyamazdı. İkinci Dünya Savaşının ateşli bir zirveye ulaştığı 1943 yılında, Yehova’nın teşkilatı, iyi haberi daha geniş ölçüde yaymak amacıyla Gilead Okulu’nu kurdu. Bu okul, Mart 1992’ye kadar 171 farklı ülkeye dolgun vakitle çalışan 6.517 vaiz gönderdi. Ayrıca Teşkilatın dış ülkelerdeki şubelerine bakmak üzere erkekler yetiştirildi. 1992 yılına kadar 97 Şube Heyeti koordinatöründen 75’i Gilead Okulunda eğitim gördü.
9. Hangi eğitim programları, iyi haberi vaaz etme ve şakirt etme işinin gelişmesinde rol oynadı?
9 Gilead Okulunun yanı sıra başka eğitim programları da, iyi haberi vaaz etme işini genişletmek ve daha iyi duruma getirmek üzere Yehova’nın kavmini donattı. Örneğin, Konuşma Yeteneğini Geliştirme Programı Yehova’nın Şahitlerinin dünya çapındaki cemaatlerinde uygulanmaktadır. Haftalık Tanrısal Hizmet İbadetiyle birlikte bu düzenleme Gökteki Krallığın milyonlarca müjdecisini aleni hizmette etkili olmak üzere yetiştirdi. Ayrıca, büyüyen cemaatlere daha fazla özen gösterebilmeleri amacıyla ihtiyar ve hizmet-yardımcılarına değerli eğitim sağlayan Gökteki Krallık Hizmeti Kursu vardır. Öncülük Hizmeti Kursu, vaaz etme faaliyetlerinde daha etkili olmaları için dolgun vakitle çalışan birçok incil vaizine yardım etti. Daha yakın zamanda, bekâr hizmet-yardımcısı ve ihtiyarların çağdaş Timoteoslar olmalarına yardım etmek üzere, birçok ülkede Vaizlik Eğitim Kursu uygulanmaya başlanmıştır.
10. Tanrı’nın teşkilatı tarafından sağlanan mükemmel eğitimin sonucu neydi? (Çerçeve içindeki bilgileri de dahil et.)
10 Tüm bu eğitimin sonucu acaba ne oldu? 1991 yılında, Yehova’nın Şahitleri, 212 ülkede faal olan Gökteki Krallık müjdecilerinin sayısında dört milyonu aşan bir zirveye erişti. Bununla beraber, 1939 yılındaki durumun tersine onların yüzde 70’inden fazlası Katolik, Ortodoks, Hıristiyan olmayan ya da İngilizce konuşulmayan başka ülkelerde yaşamaktadır.—“1939’dan Sonraki Genişleme” çerçevesine bak.
Neden Başarılı
11. Pavlus, bir vaiz olarak elde ettiği başarının şerefini kime verdi?
11 Yehova’nın Şahitleri bu genişlemeyle ilgili şerefi kendilerine almazlar. Bunun yerine, işlerini, Korintoslulara yazdığı mektupta şunu açıklayan resul Pavlus gibi yaparlar: “İmdi Apollos nedir? ve Pavlus nedir? Her birine Rabbin verdiğine göre, vasıtaları ile iman ettiğiniz hizmetçilerdir. Ben diktim, Apollos suladı; fakat Allah büyüttü; böylece ne diken, ne de sulıyan bir şey değildir, fakat büyüten Allah. Çünkü Allahın iş arkadaşlarıyız; Allahın ziraati, Allahın binasısınız.”—I. Korintoslular 3:5-7, 9.
12. (a) İyi haberin başarılı bir şekilde vaaz edilmesinde Tanrı’nın Sözü nasıl rol oynuyor? (b) Kim cemaatin Başı olarak tayin edildi ve onun reisliğine tabi olduğumuzu göstermenin önemli bir yolu nedir?
12 Yehova’nın Şahitlerinin yaşadıkları bu hayret verici artış olayının Tanrı’nın bereketine bağlı olduğuna şüphe yoktur. Bu, Tanrı’nın işidir. Bu gerçeği anladıklarından Tanrı’nın Sözünü devamlı tetkik etmek üzere gösterdikleri çabayı sürdürürler. Vaaz etme faaliyetlerinde öğrettikleri her şeyi Mukaddes Kitaba dayandırırlar. (I. Korintoslular 4:6; II. Timoteos 3:16) İyi haberi vaaz etmekteki başarılarının başka bir anahtarı, Tanrı’nın, cemaatin Başı olarak tayin etmiş olduğu Zatı, Rab İsa Mesih’i tam olarak kabul etmeleridir. (Efesoslular 5:23) İlk yüzyıldaki Hıristiyanlar, İsa’nın resuller olarak atadığı kimselerle işbirliği yaparak bunu gösterdiler. Yeruşalim’deki cemaatin diğer ihtiyarlarıyla birlikte, bu resuller, ilk yüzyıldaki yönetim kurulunu oluşturdular. Davaları halletmek ve iyi haberin vaaz edilmesi işini yönlendirmek üzere Rab İsa Mesih, gökten, olgun takipçilerinden oluşan bu grubu kullandı. Pavlus’un bu Tanrısal düzenlemeyle gayretli bir şekilde işbirliği yapması, ziyaret etmiş olduğu cemaatlerde artışlarla sonuçlandı. (Resullerin İşleri 16:4, 5; Galatyalılar 2:9) Benzer şekilde bugün, İsa’nın takipçisi olan incil vaizleri, Tanrı’nın Sözüne sıkıca bağlı kalıp Yönetim Kurulundan gelen talimatlara uyarak onunla gayretli bir biçimde işbirliği yapmakla hizmetlerinde başarılı olacaklarından emin olabilirler.—Titus 1:9; İbraniler 13:17.
Diğerlerini Üstün Görmek
13, 14. (a) Filipililer 2:1-4’te kaydedildiği gibi, resul Pavlus hangi öğüdü verdi? (b) İyi haberi vaaz etme işine katılırken, bu öğüdü hatırlamak neden önemlidir?
13 Resul Pavlus hakikati arayanlara gerçek sevgi gösterdi ve ne kendini başkalarından üstün gördü, ne de ırkçı bir tutum ortaya koydu. Böylece, iman kardeşlerine “her biri diğerini kendinden üstün say”sın öğüdünü verebilirdi.—Filipililer 2:1-4.
14 Benzer şekilde bugün, İsa’nın hakiki takipçisi olan incil vaizleri, farklı ırk ve özgeçmişten gelen kimselerle ilişkilerinde üstün olma duygusuna dayalı bir tutuma sahip değildir. Dolgun vakitli bir vaiz olarak çalışmak üzere Afrika’ya tayin edilen Amerikalı bir Şahit şöyle diyor: “Onlardan üstün olmadığımızı iyi biliyorum. Belki daha çok paramız var ve genel anlamda daha fazla eğitim görmüşüz, fakat onlar [oranın yerlileri], bizimkileri gölgede bırakan niteliklere sahipler.”
15. Yabancı ülkelerde çalışmak üzere tayin edilmiş olanlar, şakirt olması muhtemel kişilere nasıl gerçek saygı gösterebilirler?
15 İyi haberi paylaştığımız insanlara karşı gerçek bir saygı gösterirsek, Mukaddes Kitabın mesajını kabul etmelerini kesinlikle kolaylaştırmış olacağız. Dolgun vakitli bir incil vaizinin, onlara yardım etmek üzere tayin edilmiş olduğu insanlar arasında oturmaktan mutluluk duyduğunu göstermesi de büyük bir yardımdır. Son 38 yılını Afrika’da geçiren başarılı bir vaiz şunu açıklıyor: “Yüreğimin derinliklerinde burasının benim evim ve tayin edildiğim cemaatte bulunanların da birader ve hemşirelerim olduğunu hissediyorum. Tatilde Kanada’ya döndüğümde, kendimi gerçekten evimde hissetmiyorum. Kanada’da bulunduğum zaman tatilimin son haftası yaklaşırken, geri dönmeyi çok arzu ediyorum. Her defasında da aynı duygular beni sarıyor. Mukaddes Kitap tetkiklerime ve biraderler ile hemşirelerime, geri dönmekten ne kadar mutlu olduğumu söylüyorum, onlar da, kendileriyle beraber olmayı istememi çok takdir ediyorlar.”—I. Selânikliler 2:8.
16, 17. (a) Hizmetlerinde daha etkili olabilmek amacıyla dolgun vakitli vaizler ve yöresel incil vaizleri yeteneklerini deneyen hangi engeli aşmaya istekli oldular? (b) Dolgun vakitli vaiz olan bir hemşire, yöresel dili konuştuğundan hangi tecrübeyi yaşadı?
16 Bazıları, yöresel sahalarında yabancı dil konuşan birçoklarının oturduğunu fark ettiklerinde, onların dilini öğrenmek üzere çaba harcadı ve bununla diğerlerini kendilerinden üstün gördüklerini gösterdi. Dolgun vakitli bir vaizin gözlemine göre, “Afrika’nın güney kesiminde, özgeçmişleri Afrikalı ve Avrupalı olan insanlar arasında bazen güvensizlik duygusu vardır. Fakat onların yöresel dilini konuşmamız, bu duyguyu hemen ortadan kaldırıyor.” İyi haberi paylaştığımız insanların yöresel dilini konuşmak, yüreklerine erişmekte büyük bir yardımdır. Bu, çok çalışmayı ve alçakgönüllülükle sebat göstermeyi talep eder. Bir Asya ülkesinde hizmet eden dolgun vakitli bir vaiz şunu açıklıyor: “Yeni bir dil konuşurken, sürekli olarak hata yapmak ve bu yüzden insanların sana gülmesi, bir deneme oluşturabilir. Vazgeçmek daha kolay yol gibi gözükebilir.” Bununla beraber, Tanrı ve komşu sevgisi bu vaizin sebat etmesine yardım etti.—Markos 12:30, 31.
17 Anlaşıldığı gibi, insanlar, bir yabancı onlarla kendi dillerinde konuşarak iyi haberi paylaşmaya çalıştığı zaman, çok sevinirler. Bazen bu, beklenmedik bereketlerle sonuçlanır. Dolgun vakitli bir incil vaizi olan Amerikalı bir hemşire, bir Afrika ülkesi olan Lesotho’da duvar halısı üreten dükkânında çalışan bir kadınla Sotho dilinde konuşuyordu. O sırada Afrika’nın başka bir ülkesinden gelen bir devlet bakanına binalar gezdiriliyordu ve bu bakan onların konuşmasına kulak misafiri oldu. Hemşireye yaklaşıp onu içtenlikle övdü; bunun üzerine hemşire bakanla onun dilinde konuşmaya başladı. Bakan, “Svahili dilini de bildiğinize göre, neden benim ülkeme gelip bizim halkımız arasında çalışmıyorsunuz?” diye sordu. Bu hemşire nezaketle şu yanıtı verdi: “Bu çok iyi olurdu. Fakat ben Yehova’nın Şahitlerinden biriyim ve şu anda bizim işimiz ülkenizde yasak edilmiş durumdadır.” Bakan şu yanıtı verdi: “Lütfen, hepimizin işinize karşı olduğumuzu düşünmeyin. Çoğumuz Yehova’nın Şahitlerinin lehindeyiz. Belki bir gün özgür bir şekilde halkımız arasında öğretebileceksiniz.” Bir süre sonra, o ülkede Yehova’nın Şahitlerine tapınma özgürlüğünün verildiğini işitmek, bu vaizi çok heyecanlandırdı.
Haklardan Vazgeçmeye Hazır Olmak
18, 19. (a) Pavlus hangi önemli yolda Efendisi, İsa Mesih’i örnek almaya gayret etti? (b) İyi haberi paylaştığımız kimselerin sürçmelerine yol açmaktan sakınmanın önemini gösteren bir tecrübe anlat (paragraftakini veya kendi tecrübeni.)
18 Resul Pavlus, “ben Mesihe uyduğum gibi, siz de bana uyun” diye yazdığında, başkalarını sürçtürmekten sakınma ihtiyacını müzakere ediyordu. Şunları söyledi: “Gerek yer, gerek içer, ve her ne yaparsanız, her şeyi Allahın izzeti için yapın. Gerek Yahudilere, gerek Yunanlılara ve gerek Allahın kilisesine tökez olmayın; nasıl ki ben de kendi menfaatimi değil, kurtulsunlar diye bir çoklarının menfaatini arıyarak, her şeyde cümleyi hoşnut ediyorum.”—I. Korintoslular 10:31-33; 11:1.
19 Vaaz ettikleri kimselerin yararı için fedakârlıklar yapmaya hazır olan, Pavlus’a benzeyen incil vaizleri, nimetler biçerler. Örneğin, bir Afrika ülkesinde, dolgun vakitli bir vaiz çift, evlilik yıldönümlerini kutlamak üzere bir otele yemek yemeye gitti. Alkollü içkilerin ölçülü kullanımı Mukaddes Kitapça yasaklanmadığından ilk önce yemeğin yanında şarap ısmarlamak istediler. (Mezmur 104:15) Fakat sonra, bunun yerli halk için bir tökez oluşturabileceğini düşünerek bunu yapmaktan vazgeçtiler. Koca şunları anlattı: “Bir süre sonra, söz konusu otelin aşçıbaşısına rastladık ve onunla bir Mukaddes Kitap tetkikine başladık. Epey zaman sonra kendisi bize şunları söyledi: ‘Otele yemek yemeye geldiğiniz zamanı hatırlıyor musunuz? Hepimiz mutfak kapısının arkasında sizi gözlüyorduk. Biliyor musunuz, kilise vaizleri bize içki içmenin yanlış olduğunu öğrettiler. Oysa, otele geldikleri zaman açıkça şarap ısmarlıyorlar. Bu nedenle biz, alkollü bir içki ısmarladığınız takdirde, bize vaaz etmeye geldiğiniz zaman sizi dinlememeye karar vermiştik.’” Bugün, o aşçıbaşı ve otelde çalışan diğer bazı kişiler vaftiz edilmiş Şahitlerdir.
Hâlâ Yapılacak Çok İş Var
20. Gayretli incil vaizleri olarak tahammül etmemiz neden hayatidir ve birçokları hangi imtiyaza sıkıca sarılıyor?
20 Bu kötü sistemin sonu hızla yaklaşırken, birçokları hâlâ iyi haberi işitmeyi arzuluyor ve İsa’nın her takipçisinin sadık bir incil vaizi olarak tahammül etmesi her zamankinden daha acildir. (Matta 24:13) Acaba sen, Filipus, Pavlus, Barnabas, Silas ve Timoteos gibi, özel bir anlamda bir incil vaizi durumuna gelerek bu işteki payını genişletebilir misin? Birçokları öncülerin saffına geçerek benzer bir iş yapıyor ve ihtiyacın daha büyük olduğu yerlerde hizmet etmeye hazırdırlar.
21. Yehova’nın kavmine hangi yönden “büyük ve faaliyet dolu kapı açıldı?”
21 Yehova’nın Şahitlerinin faaliyetinin eskiden kısıtlanmış olduğu Afrika, Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinde, iyi haberi vaaz etmek üzere, yakın geçmişte geniş sahalar açıldı. Resul Pavlus’un durumunda olduğu gibi, Yehova’nın kavmine bir “büyük ve faaliyet dolu kapı açıldı.” (I. Korintoslular 16:9) Örneğin son zamanlarda Afrika ülkesi olan Mozambik’e gelen vaizler, Mukaddes Kitap tetkiki isteyenlerin çokluğu nedeniyle, onların hepsiyle tetkik etmekte güçlük çekiyorlar. O ülkede Yehova’nın Şahitlerinin faaliyetinin 11 Şubat 1991’den itibaren yasal olarak tanınmış olmasından ne kadar mutlu olabiliriz!
22. Yöresel sahamız iyi çalışılmış olsun veya olmasın, hepimiz ne yapmaya kararlı olmalıyız?
22 Her zaman tapınma özgürlüğüne sahip olduğumuz ülkelerde de, kardeşlerimiz sürekli görülen artışlardan dolayı sevinmektedirler. Evet, nerede yaşarsak yaşayalım, hâlâ ‘Rabbin işinde yapılacak çok şey vardır.’ (I. Korintoslular 15:58) Durum böyleyken, her birimiz ‘incil vaizi işini yapıp hizmetimizi tam olarak yerine getirirken,’ kalan vakti hikmetle kullanalım.—II. Timoteos 4:5; Efesoslular 5:15, 16.
Açıklayabilir Misin?
◻ Bir incil vaizi kimdir?
◻ İyi haberin içeriği 1914’ten sonra nasıl zenginleştirildi?
◻ İyi haberi vaaz etme işi 1919’dan beri nasıl gelişti?
◻ Hangi kilit etkenler iyi haberi vaaz etme işindeki başarıya katkıda bulundu?
[Sayfa 26’daki çerçeve]
1939’dan Sonraki Genişleme
Gilead okulunda eğitim görmüş incil vaizlerinin gönderildiği üç kıtadan örnekler ele alalım. 1939 yılında, Batı Afrika’da rapor veren sadece 636 müjdeci vardı. 1991 yılında, Batı Afrika’nın 12 ülkesinde bu sayı 200.000’in üstüne çıktı. Dolgun vakitli vaizler Güney Amerika ülkelerinde de olağanüstü artışlara katkıda bulundular. Brezilya bunlardan biridir; orada 1939’da Gökteki Krallığın 114 müjdecisi varken, Nisan 1992’de bu sayı 335.039’a yükseldi. İncil vaizleri Asya ülkelerine gittikten sonra buna benzer bir gelişme oldu. Japonya’da bulunan az sayıdaki Yehova’nın Şahidi, II. Dünya Savaşı esnasında şiddetle zulüm gördü ve faaliyetleri durduruldu. Sonra, 1949’da, işi yeniden organize etmek üzere 13 incil vaizi oraya geldi. O hizmet yılında, bütün Japonya’da 10’dan az yerli müjdeci tarla hizmetini rapor etti, oysa Nisan 1992’de müjdecilerin toplam sayısı 167.370’e ulaştı.
[Sayfa 28’deki çerçeve]
Hıristiyan Âlemi Ve Dil Sorunu
Hıristiyan âleminin bazı vaizleri yabancı bir dil öğrenmek üzere ciddi gayret sarf ettiler, fakat birçoğu yerli halkın kendi konuştukları Avrupa dillerini konuşmasını beklediler. Geoffrey Moorhouse The Missionaries adlı kitabında bu hususta şunu açıklıyor:
“Esas problem, yöresel bir dili öğrenmenin, çoğunlukla, sadece Mukaddes Yazıları tercüme etmekte bir araç olarak görülmesiydi. Bununla karşılaştırıldığında iki insan arasında derin bir anlayış sağlayan tek şeyi, yani bir yabancı vaizin bir yerliyle kendi dilinde akıcılıkla konuşabilmesini sağlamak üzere, hem kişiler, hem de bu kişileri çalıştıran cemiyetler tarafından pek az çaba harcanmıştır. Her vaiz yüzeysel olarak sadece birkaç yerli sözcük öğrendi . . . . Bunun dışında iletişim, genel olarak korkunç ve aptalca bir üslupla sözde Pidgin-İngilizcesiyle yapıldı ve bu, Afrikalı yerlinin, İngilizce konuşan misafirin ölçülerine uyması gerektiğini kesin olarak ima etme amacını taşıyordu. Daha da kötüsü, bunun ırksal üstünlüğün ek bir belirtisi olmasıydı.”
1922’de Londra’da bulunan School of Oriental and African Studies, (Doğu ve Afrika İnceleme Okulu) dil problemi üzerine bir rapor yayımladı. Bu raporda şunlar söylendi: “Görüşümüze göre vaizlerin yöresel dillerde eriştikleri ortalama beceri düzeyi . . . . esef duyulacak ve hatta tehlikeli derecede düşüktür.”
Yehova’nın Şahitlerinin teşkilatının gönderdiği incil vaizleri yöresel dili öğrenmeyi her zaman zorunlu gördüler ve bu, vaizlik alanında elde ettikleri başarının nedenini açıklamaya yardım eder.