Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w94 1/1 s. 4-10
  • Doğal Felaketlerden Tanrı mı Sorumludur?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Doğal Felaketlerden Tanrı mı Sorumludur?
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • “Doğal Felaket” Nedir?
  • Kim Sorumludur?
  • Çareler Nelerdir?
  • Tanrı Yakında Harekete Geçecek
  • Kutsal Kitap Doğal Afetler Hakkında Ne Der?
    Kutsal Kitapla İlgili Soruların Cevapları
  • Doğal Afetler Neden Bu Kadar Çok?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2011
  • Doğal Afetler Yaratıcıdan Bir Ceza mı?
    Uyanış!—2012
  • Doğal Felaket Ansızın Geldiğinde
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1996
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
w94 1/1 s. 4-10

Doğal Felaketlerden Tanrı mı Sorumludur?

“TANRIM, bize ne yaptın?”

13 Kasım 1985’te Kolombiya’nın karla kaplı Nevado del Ruiz yanardağı patladığında sağ kalan ve sonra meydana gelen yıkımı gören birinin böyle tepki gösterdiği bildirildi. Bu patlamanın sonucunda, çamurla karışık çığ Armero kentini tamamen örttü ve bir gecede 20.000’den fazla kişinin ölmesine sebep oldu.

Sağ kalan bu kişinin gösterdiği tepkiyi anlamak mümkündür. Korku veren doğal kuvvetler karşısında çaresiz kalan insanlar, eski zamanlardan beri böyle felaketleri Tanrı’ya yüklediler. İlkel insanlar, deniz, gök, yer, dağ, yanardağ ve başka tehlike kaynaklarına hükmettiğine inandıkları tanrılarını yatıştırmak için hediyeler ve hatta insan kurbanları sundular. Bugün bile bazıları, doğal felaketlerin sonuçlarını basit olarak kader veya Tanrı’nın işi olarak görmektedirler.

Dünya çapında bu kadar acıya ve ölüme yol açan bu felaketlerden gerçekten Tanrı mı sorumludur? O suçlanabilir mi? Cevapları bulmak için böyle felaketlerde neler olup bittiğine daha yakından bakmamız gerekir. Aslında, bilinen bazı gerçekleri tekrar incelemeliyiz.

“Doğal Felaket” Nedir?

Bir deprem, Çin’in Tangşan kentini yerle bir edip Çin’in resmi açıklamalarına göre 242.000’den fazla insanı öldürdüğü ya da Andrew Kasırgası Amerika Birleşik Devletlerinin Güney Florida ve Louisiana eyaletlerini etkisi altına alıp milyarlarca dolarlık zarar verdiği zaman, böyle doğal felaketler uluslararası medyada birinci haber olmuştur. Ancak, deprem Tangşan’ın 1.100 kilometre kuzeybatısındaki ıssız Gobi Çölünü sallasaydı ya da Andrew Kasırgası farklı bir yol izleyip, karaya isabet etmeden denizde son bulsaydı, ne olacaktı? Onlar şimdi güçlükle hatırlanacaktı.

Doğal felaketlerden söz ettiğimiz zaman, sadece doğal kuvvetlerin yol açtığı çarpıcı görüntülere değinmediğimiz açıktır. Her yıl, istatistiklere kaydedilmekten öteye geçmeyen, binlerce büyük ve küçük deprem, düzinelerce fırtına, siklon, kasırga ve tayfun, yanardağ patlaması ve diğer şiddetli doğa olayları olmaktadır. Böyle olaylar ancak büyük can ve mal kaybına ve normal yaşam düzeninin bozulmasına neden olursa, felaket haline gelmektedir.

Ancak, meydana gelen hasar ve kaybın her zaman söz konusu doğal kuvvetlerin şiddetiyle orantılı olmadığına dikkat etmek gerekir. Büyük bir felaketin nedeni, her zaman çok güçlü bir doğa kuvveti olmayabilir. Örneğin, 1971 yılında San Fernando (Kaliforniya), Richter ölçeğine göre 6.6 şiddetindeki bir deprem ile sarsıldı ve 65 kişi öldü. Bir yıl sonra Managua’da (Nikaragua) 6.2 şiddetindeki bir depremde 5.000 kişi öldü.

Böylece doğal felaketlerin imha gücündeki artışla ilgili şunu sormamız gerekir. Acaba doğal kuvvetlerin şiddeti mi arttı? Yoksa, insan faktörü de soruna katkıda mı bulunuyor?

Kim Sorumludur?

Mukaddes Kitap, Yehova Tanrı’yı yeryüzünün doğal güçleri de dahil olmak üzere, her şeyin Büyük Yaratıcısı olarak tanıtır. (Tekvin 1:1; Nehemya 9:6; İbraniler 3:4; Vahiy 4:11) Bu, O’nun, rüzgârın her hareketine ya da her şiddetli yağmura neden olduğu anlamına gelmez. Bunun yerine O, yeryüzünü ve onun içinde bulunduğu çevreyi yöneten belirli kanunları harekete geçirdi. Örneğin, Vaiz 1:5-7’de yeryüzünde yaşamayı mümkün kılan üç temel işleyiş—güneşin her gün doğuşu ve batışı, rüzgârın değişmeyen devri ve su devridaimi—hakkında okuyoruz. İnsanlar, ister farkında olsun, ister olmasın, binlerce yıl boyunca bu doğal sistemler ve yeryüzünün iklimi, jeolojisi ve ekolojisi de dahil diğer benzer sistemler işledi. Aslında, Vaiz’in yazarı, yaratılışın değişmezliği ve sonsuzluğu ile insan hayatının geçiciliği arasındaki büyük farka dikkat çekiyordu.

Yehova sadece doğal kuvvetlerin Yaratıcısı değildir, fakat onları kontrol etme kudretine de sahiptir. Mukaddes Kitabın birçok yerinde, Yehova’nın amacına ulaşmak için böyle güçleri nasıl kontrol ettiğini veya yönlendirdiğini anlatan olaylar buluruz. Bunların arasında, Musa’nın günlerinde Kızıldeniz’in ikiye ayrılması ve Yeşu’nun zamanında güneş ve ayın göklerde durdurulması da vardır. (Çıkış 14:21-28; Yeşu 10:12, 13) Tanrı’nın Oğlu ve vaat edilen Maşiah olan İsa Mesih de, Galile Denizindeki fırtınayı yatıştırdığı zaman olduğu gibi, doğal kuvvetler üzerindeki kudretini gösterdi. (Markos 4:37-39) Buna benzer olaylar, hiç şüphesiz Yehova Tanrı ve Oğlu İsa Mesih’in burada, yeryüzünde yaşamı etkileyen her şeyi tamamen kontrol edebildiğini gösterir.—II. Tarihler 20:6; Yeremya 32:17; Matta 19:26.

Durum böyle olduğuna göre, son zamanlardaki doğal felaketlerin sonucu olarak artan zarar ve harabiyetten Tanrı’yı sorumlu tutabilir miyiz? Bu soruyu cevaplamak için öncelikle, doğa kuvvetlerinin son zamanlarda çarpıcı şekilde daha şiddetli, hatta kontrol edilemez hale gelip gelmediği ile ilgili kanıtları incelemeliyiz.

Bu konu hakkında Natural Disasters—Acts of God or Acts of Man? (Doğal Afetler—Tanrı’nın Mı yoksa İnsanın Mı İşleri?) kitabının şu sözlerine dikkat edelim: “Kuraklıklar, seller ve siklonlarla bağlantısı olan iklim mekanizmasının değiştiğine dair kanıtlar yoktur. Ve hiçbir jeolog, depremler, volkanlar ve tsunamilerin (sismik deniz dalgalarının) daha şiddetli hale geldiğini iddia etmiyor.” Benzer şekilde Earthshock adlı kitap şu gözlemde bulunur: “Her kıtadaki kayaçlar, bugün gerçekleşseydi, her biri insanlığa korkunç felaketler getirebilecek olan büyük ve küçük sayısız jeolojik hareketlerin izlerini taşır ve böyle hareketlerin gelecekte tekrar ve tekrar meydana geleceği de bilimsel açıdan kesindir.” Başka sözlerle, yeryüzü ve onun dinamik güçleri çağlar boyunca az çok aynı kaldı. Bu nedenle jeolojik veya başka hareketlerin bazılarında artış olduğunu gösteren birtakım istatistikler doğru olsun ya da olmasın, yeryüzü son zamanlarda kontrol edilemez ölçüde tehlikeli bir duruma gelmedi.

O halde hakkında okuduğumuz doğal felaketlerin sıklığı ve imha gücündeki artışın nedenleri ne olabilir? Eğer doğa kuvvetleri suçlu değilse, bunun suçunun insanlara yüklenebileceği açıktır. Aslında yetkililer, insan faaliyetlerinin, çevremizi doğal felaketlere daha elverişli ve etkilerine daha açık hale getirdiğini kabul etmektedirler. Gelişmekte olan ülkelerde yiyeceğe duyulan ihtiyaç, çiftçileri ellerindeki toprağı daha fazla ekmeye ya da hayati olan ormanları yok ederek tarıma elverişli hale getirmeye zorlamaktadır. Bu, tehlikeli boyutlarda toprak kaybına yol açmaktadır. Nüfus artışı da, tehlikeli alanlarda fakir semtlerin ve gecekondu bölgelerinin gelişigüzel çoğalmasını hızlandırmaktadır. Daha gelişmiş ülkelerde bile, San Andreas Fault’ta (Kaliforniya) yaşayan milyonlarca kişi gibi, insanlar açık uyarılara rağmen hayatlarını tehlikeye attılar. Böyle durumlarda—fırtına, sel ya da deprem gibi—olağandışı bir olay meydana gelirse, bunun yol açtığı felaket gerçekten “doğal” olarak adlandırılabilir mi?

Tipik bir örnek, Sahel’deki (Cezayir, Afrika) kuraklıktır. Normal olarak kuraklığı, yağmurun veya suyun açlık ve ölüme yol açacak ölçüde azlığı olarak düşünürüz. Fakat o bölgedeki büyük açlık ve ölüm sadece su azlığından mı kaynaklanıyor? Nature on the Rampage kitabı şöyle der: “Bilim adamları ve yardım örgütleri tarafından toplanan kanıtlar, bugünkü açlığın, devam eden kuraklıktan çok, toprak ve su kaynaklarının uzun süreden beri kötüye kullanılmasından kaynaklandığını göstermektedir. . . . . Sahel’in çöl haline dönüşmeye devam etmesine büyük ölçüde insan neden olmuştur.” Bir Güney Afrika gazetesi olan “The Natal Witness” şu gözlemde bulunur: “Açlığın nedeni yiyeceğin azlığı değil, yiyecek elde etme zorluğudur. Başka sözlerle sorun fakirliktir.”

Aynı şey büyük hasarla sonuçlanan diğer felaketler için de söylenebilir. İncelemeler, dünyanın daha fakir ülkelerindeki doğal felaketlerin yol açtığı ölüm sayısının, daha zengin ülkelerininkinden orantısız şekilde yüksek olduğunu gösteriyor. Örneğin, bir incelemeye göre, Japonya’da 1960’tan 1981’e kadar 43 kez meydana gelen deprem ve diğer felaketler 2.700 kişinin hayatını aldı, bu, ortalama her felakette 63 kişinin öldüğü demektir. Aynı dönemde, Peru’da 91.000 can alan 31 felaket oldu, bu ise, her felakette 2.900 kişinin hayatını kaybettiği anlamına gelir. Neden bu kadar fark var? Böyle felaketlere doğal kuvvetler neden olmuş olabilir, fakat insanların oluşturduğu—sosyal, ekonomik, siyasal—şartlar, can ve mal kayıplarında ortaya çıkan büyük farkın sorumluluğunu taşımalıdır.

Çareler Nelerdir?

Bilim adamları ve uzmanlar yıllardan beri doğal felaketlerin üstesinden gelmek için yollar aradılar. Depremlerin ve volkanik patlamaların işleyişini anlamak için yeryüzünün derinliklerine varan sondajlar yaptılar. Siklonların ve kasırgaların yolunu izlemek ya da selleri ve kuraklıkları önceden bildirmek üzere uyduların yardımı ile meteorolojik gelişmeleri gözlemlediler. Tüm bu araştırmalardan elde ettikleri bilgi ile doğal kuvvetlerin etkisini azaltabileceklerini ümit ediyorlar.

Böyle çabalara değdi mi? Bu tür pahalı ve yüksek teknoloji kullanılarak yapılan araştırmalar hakkında, doğal çevreyle ilgili gözlemlerde bulunan bir teşkilat şöyle dedi: “Bunlar yerinde. Fakat, bunlar çok para ve çaba harcanmasını gerektirirse—ve kurbanların bulunduğu toplumlar bunları kendi oluşturdukları felaketin şiddetini artıracak tehlikeleri gözardı etmek için mazeret olarak kullanırlarsa—o zaman iyilikten çok zarar verebilir.” Örneğin, Bangladeş deltasının sürekli olarak seller ve deniz baskınları ile tehdit edildiğini bilmek yararlı olsa da, bu bilgi milyonlarca Bangladeşlinin orada yaşamak zorunda kalmasını engellemiyor. Sonuç, yüz binlere ulaşan ölü sayısıyla, tekrarlanan felaketlerdir.

Açıkça, teknik bilgi sadece sınırlı ölçüde yararlı olabilir. İhtiyaç duyulan diğer bir şey, insanları, özellikle tehlikeye açık alanlarda ya da çevreyi harap edecek şekilde yaşamak zorunda bırakan sorunların çözülebilmesidir. Başka sözlerle, doğa kuvvetlerinin yol açtığı zararı hafifletmek için, içinde yaşadığımız sosyal, ekonomik ve siyasal sistemin tamamen yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Böyle bir değişikliği kim gerçekleştirebilir? Sadece, doğal felaketlere neden olan kuvvetleri kontrol edebilen kişi.

Tanrı Yakında Harekete Geçecek

Yehova Tanrı, insanın acınacak durumunu ele alırken, sadece görünürdeki belirtileri ortadan kaldırmak yerine, bunların temel nedenlerine inecek. ‘İnsanın zararına hâkimiyet kuran’ açgözlü ve ezici siyasal, ticari ve dinsel sistemlere son verecek. (Vaiz 8:9) Mukaddes Kitabı bilen bir kişi, onun sayfalarında, Tanrı’nın, yeryüzünü kötülükten ve acılardan temizlemek üzere harekete geçeceği, barış ve adaletin bulunduğu yeryüzü cennetinin yeniden kurulacağı zamanın geleceğine değinen sayısız peygamberliklerin bulunduğunu bilir.—Mezmur 37:9-11, 29; İşaya 13:9; 65:17, 20-25; Yeremya 25:31-33; II. Petrus 3:7; Vahiy 11:18.

Bu, aslında İsa Mesih’in bütün takipçilerine öğrettiği “Melekûtun [Krallığın] gelsin; gökte olduğu gibi yerde de senin iraden olsun” sözlerini içeren duadır. (Matta 6:10) Gökteki Mesihi Krallık, Daniel’in önceden bildirdiği gibi, tüm nakâmil insan yönetimlerini yok edip onun yerine geçecektir: “O kıralların günlerinde göklerin Allahı ebediyen harap olmıyacak bir kırallık kuracak, ve onun hâkimiyeti başka bir kavma bırakılmıyacak; ancak bu kırallıkların hepsini o parçalıyacak ve bitirecek, ve kendisi ebediyen duracak.”—Daniel 2:44.

Tanrı’nın Gökteki Krallığı, milletlerin bugün başaramadığı hangi şeyi gerçekleştirecektir? Mukaddes Kitap, gelecek şeylerle ilgili harika bir öngörü sunar. Bu sayfalarda gösterilen açlık ve fakirlik gibi şartlar yerine ‘yerde, dağlar başında, buğday bolluğu olacak’ ve “kırın ağacı meyvasını verecek, ve yer mahsulünü verecek, ve kendi toprakları üzerinde emniyette olacaklar.” (Mezmur 72:16; Hezekiel 34:27) Doğal çevre hakkında ise Mukaddes Kitap bize şunları söyler: “Çöl ve kurak yer mesrur olacak; ve bozkır sevinecek, ve nergis gibi çiçeklenecek . . . . çünkü çölde sular, ve bozkırda seller fışkıracak. Ve kızgın kum bir havuz; ve susuz toprak su kaynakları olacak.” (İşaya 35:1, 6, 7) Ve savaşlar da hiç olmayacak.—Mezmur 46:9.

Mukaddes Kitap, Yehova Tanrı’nın bütün bunları nasıl gerçekleştireceğini ve artık zarara neden olmamaları için bütün doğal güçlerle nasıl başa çıkacağını söylememektedir. Bununla beraber, O’nun adil idaresi altında yaşayacak herkes için şu kesindir: “Boş yere emek vermiyecekler, ve felâket için doğurmıyacaklar; çünkü kendilerile beraber onlardan çıkanlar RABBİN mubareklerinin zürriyetidir.”—İşaya 65:23.

Yehova’nın Şahitleri, Kule Kitaplarının diğer yayınlarında olduğu gibi, bu derginin sayfalarında da, Tanrı’nın Krallığının 1914 yılında gökte kurulduğunu tekrar tekrar belirttiler. Gökteki bu Krallığın yönetimi altında, yaklaşık 80 yıldan bu yana küresel bir şahadet verildi ve bugün, vaat edilen “yeni gökler ve yeni bir yer”in eşiğindeyiz. İnsanlar, sadece doğal felaketlerin yol açtığı harabiyetten değil, geçen altı bin yıl boyunca insanlığı ezen bütün acı ve ıstıraptan da kurtulacaklar. O zaman gerçekten “evelki şeyler geçtiler” denebilecektir.—II. Petrus 3:13; Vahiy 21:4.

Şimdi için ne demeli? Tanrı, doğal felaketler ya da başka nedenler yüzünden sıkıntıda olanların yararına bir şeyler yaptı mı? Birçok insanın beklediği şekilde olmasa da, bunu elbette yaptı.

[Sayfa 8, 9’daki resimler]

İnsan faaliyetleri, çevremizi doğal felaketlere daha açık duruma getirdi.

[Tanıtım Notları]

Laif/Sipa Press

Chamussy/Sipa Press

Wesley Bocxe/Sipa Press

Jose Nicolas/Sipa Press

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş