Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w94 15/11 s. 27-30
  • Petrus’un Mezarı Vatikan’da mı?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Petrus’un Mezarı Vatikan’da mı?
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Arkeolojik Bir Gizem
  • Bulgular Hakkındaki Yorumlar
  • ‘Güvenilir Olmayan Bir Anane’
  • Petrus Roma’da Mı Öldü?
  • Petrus İlk Papa mıydı?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2015
  • Papa “Aziz Petrus’un Ardılı” mıdır?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2011
  • Değerli İmanımızı Sıkı Tutalım!
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1997
  • Efendisinden Bağışlamayı Öğrendi
    İmanlarını Örnek Alın
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
w94 15/11 s. 27-30

Petrus’un Mezarı Vatikan’da mı?

“RESULLERİN PRENSİNİN mezarı bulundu.” Papa XII. Pius’un böbürlenerek sunduğu bu bildiri Vatikan radyosundan yayımlandı. 1950 yılının sonuydu ve San Pietro Bazilikası’nın altında yapılan karmaşık bir dizi kazı çalışması yeni tamamlanmıştı. Bazılarına göre bu arkeolojik araştırmanın sonuçları, Petrus’un gerçekten Vatikan’da gömüldüğünü kanıtladı. Bununla birlikte, herkes aynı görüşte değildi.

Katolikler açısından Vatikan’daki San Pietro Kilisesinin özel bir anlamı vardır. Katoliklerin bir rehber kitabı, “Roma’ya yapılan haccın asıl amacı, Petrus’un halefini görmek ve onun hayır duasını almaktır” diyor, “çünkü Petrus Roma’ya gelmişti ve orada gömülmüştü.” Fakat Petrus gerçekten Roma’da mı gömüldü? Onun mezarı Vatikan’da mı? Kemikleri bulundu mu?

Arkeolojik Bir Gizem

1940’ta başlayan ve yaklaşık on yıl süren kazılar birçok tartışmaya konu olmuştur. Papa tarafından görevlendirilen arkeologlar ne buldu? Öncelikle, çok sayıda mezarı kapsayan bir putperest mezarlığı bulundu. Bu mezarların arasında, papanın bugünkü altarının altında bir edikula buldular; bu edikula, heykel veya sureti barındırmak üzere tasarlanmış, kırmızı sıvayla kaplı bir duvara niş şeklinde yerleştirilmiş ve etrafında iki kenar duvar bulunan bir anıttı. Nihayet, oldukça gizemli olarak, iki kenar duvarın birinde bulunduğu söylenen bazı insan kalıntıları da ortaya çıktı.

Yorumların başladığı nokta budur. Bir grup Katolik bilgine göre bulgular, Neron’un yönetimi altında, belki de MS 64’teki zulüm sırasında Petrus’un Roma’da oturduğu ve şehit edildiği ile ilgili ananeyi doğrular. Hatta, kalıntıların resulün cesedi olduğu ve bunun bir tercümeye göre “Petrus buradadır” diyen bir yazıyla belirlenebileceği söylenmiştir. Öyle görünüyor ki, Papa VI. Paulus, 1968’de “St. Petrus’un bütün bağlılığımıza ve hürmetimize layık olan naaşından bazı kalıntıların” bulunuşunu bildirirken bu varsayımı destekliyordu.

Bununla birlikte, yorumların yanı sıra karşıt görüşler de vardı. Vatikan kazılarında yer almış bir Cizvit olan Katolik arkeolog Antonio Ferrua, konu hakkında bildiği her şeyin ‘yayımlanmasına izin verilmediğini’ birden fazla kez belirtti; anlaşılan bu bilgiler Petrus’un cesedinin teşhis edildiği iddiasını yalanlayacaktı. Ayrıca, Katolik Kardinal Poupard tarafından düzenlenen ve 1991’de yayımlanan Roma ile ilgili bir rehber kitap şunları söyledi: “Kırmızı Duvarın temelleri altında bulunan insan kemikleri üzerinde yapılan bilimsel inceleme, resul Petrus ile en ufak bir bağlantı ortaya koyuyor gibi görünmedi.” Oldukça garip şekilde, (1991’in devamında çıkan) bundan sonraki baskıda bu cümle yok oldu ve “Bir Kesinlik: Petrus St. Pietro’da” başlığını taşıyan yeni bir bölüm eklendi.

Bulgular Hakkındaki Yorumlar

Bulguların yoruma açık olduğu ve farklı kişiler için farklı şeyler ifade ettiği ortadadır. Hakikaten, en yetkili Katolik tarihçiler şunu kabul eder: “Petrus’un gerçekten Roma’da şehit edilip edilmediği ve onun gömüldüğü yerle ilgili tarihsel sorunlar tartışmaya açıktır.” Bulgular neyi gösteriyor?

Katolik ananesini ayakta tutmak isteyenlere göre bu edikula, üçüncü yüzyılın başında yaşamış bir papaz olan Gaius’un değindiği “anıttır.” Dördüncü yüzyılda yaşamış bir kilise tarihçisi olan Kayseriyeli Eusebios’a göre, Gaius, ‘Petrus’un anıtını Vatikan Tepesinin üzerinde gösterebileceğini’ söyledi. Ananeyi destekleyenler resulün oraya, “Gaius’un anıtı” olarak bilinen yapının altına gömüldüğünü iddia eder. Oysa diğerleri, ilk Hıristiyanların ölülerinin gömülmesine aşırı önem vermediğini ve Petrus orada öldürülmüş olsa bile bedeninin tekrar bulunmasının hiç umulmadık bir şey olacağını vurgulayarak, kazıların sonucunu oldukça farklı şekilde yorumlarlar. (Sayfa 29’daki çerçeveye bakın.)

“Gaius’un anıtının” (eğer bulunan buysa) bir mezar olduğu görüşüne katılmayanlar da var. Bu anıtın ikinci yüzyılın sonlarına doğru Petrus’un şerefine dikildiğini ve daha sonra “bir mezar-anıt olarak kabul edildiğini” savunurlar. Bununla birlikte, teolog Oscar Cullman’a göre “Vatikan kazıları Petrus’un mezarını hiçbir şekilde belirlememiştir.”

Kemikler hakkında ne denebilir? Şu kabul edilmelidir ki, kemiklerin gerçekten nereden geldiği hâlâ bir muammadır. Şimdi Vatikan Tepesi olan yerde birinci yüzyılda bir pagan nekropolisi bulunduğundan, bu bölgeye birçok insan cesedi gömülmüştür ve bunlardan birçoğu daha önceden bulunmuştur. Ceset kalıntılarının bulunduğu yeri resulün mezarı olarak belirlediği söylenen (tahminen dördüncü yüzyıla ait) bazı kısımları eksik olan yazıt, olsa olsa, “Petrus’un kemiklerinin varsayılan varlığına” değinebilir. Bunun yanında, birçok yazıtbilim uzmanı bu yazıtın “Petrus burada değildir” anlamına bile gelebileceği görüşündedir.

‘Güvenilir Olmayan Bir Anane’

Tarihçi D. W. O’Connor şöyle diyor: “Eski ve daha güvenilir olan kaynaklar [Petrus’un] şehit edildiği yerden söz etmez, fakat sonraki ve daha az güvenilir kaynaklar arasında, bunun Vatikan bölgesi olduğuna dair gerçek bir fikir birliği vardır.” Bu nedenle, Petrus’un mezarıyla ilgili Vatikan’da yapılan araştırmalar güvenilir olmayan ananelere dayanır. O’Connor şunları belirtiyor: “Ceset kalıntılarına büyük önem verilmeye başlandığında, . . . . Hıristiyanlar, Petrus’un [anıtının] onun mezarının tam yerini gerçekten gösterdiğine inanmaya başladı.”

Bu ananeler, ceset kalıntılarına Mukaddes Kitaba uygun olmayan şekilde hürmet gösterilmesiyle aynı dönem içinde belirdi. Üçüncü ve dördüncü yüzyıldan beri, çeşitli kilise merkezleri “ruhani” üstünlük kazanma çabasıyla ve kendi otoritelerini genişletmek üzere—maddi çıkarlar da düşünülerek—doğru veya yanlış olsun, ceset kalıntılarıyla ilgilendi. Böylece, Petrus’un cesedinin mucizevi güçlere sahip olduğuna ikna olan keşişler, onun olduğu tahmin edilen mezarı ziyarete gittiler. Altıncı yüzyılın sonunda, iman edenler, “mezarın” üzerine ağırlığı dikkatlice ölçülmüş kumaş parçaları atardı. O çağa ait bir kayıt şöyle dedi: “Olağanüstü şekilde, eğer yalvaran kişinin imanı güçlüyse, kumaş mezardan geri alındığında ilahi bir özellik kazanmış olacak ve daha önce olduğundan daha ağır gelecektir.” Bu, o zamanki safdillik derecesini ortaya koyar.

Yüzyıllar boyunca, bunun gibi masallar ve hiçbir temeli olmayan ananeler Vatikan Bazilikası’nın prestijinin artmasına oldukça katkıda bulunmuştur. Bununla birlikte, bu fikirlere karşı çıkan sesler de yükseldi. 12. ve 13. yüzyıllarda, Valdocular bu aşırılıkları kınadı ve Mukaddes Kitabı kullanarak Petrus’un hiçbir zaman Roma’da bulunmadığını açıkladı. Yüzyıllar sonra, Protestan Reformunun öncüleri benzer şeyleri savundu. 18. yüzyılda, ünlü filozoflar bu ananeyi hem tarihsel açıdan hem de Mukaddes Kitap açısından dayanaksız gördüler. Aynı görüş açısı bu güne kadar, Katolik bilginlerin yanında, yeterlik sahibi başka bilginler tarafından da paylaşılmıştır.

Petrus Roma’da Mı Öldü?

Galileli alçakgönüllü bir balıkçı olan Petrus, İsa’nın takipçilerinin birinci yüzyıldaki cemaatinde bulunan ihtiyarlardan üstün olma düşüncesini kesinlikle taşımıyordu. Aksine, kendini “onlar gibi ihtiyar” olarak tanımlamıştı. (I. Petrus 5:1-6) Vatikan Bazilikası’na giden herkes tarafından görülebileceği gibi, Petrus’un mezarı olduğu düşünülen yeri çevreleyen ihtişamla Petrus’un alçakgönüllü yapısı bir zıtlık oluşturur.

Katolik Kilisesi, diğer Hıristiyan mezheplerinden üstün olduğunu ileri sürmek amacıyla, Petrus’un bir süre Roma’da oturduğunu belirten ‘yeni ve daha az güvenilir’ ananeyi onaylama yolunu seçti. Buna rağmen, diğer eski ananelerin onun gömüldüğü yerin Vatikan’da değil, Roma’nın bir başka yerinde olduğunu kabul etmesi gariptir. Oysa, neden Petrus hakkındaki bilgilerin dolaysız olarak bulunduğu tek kaynak olan Mukaddes Kitapta kaydedilmiş gerçeklere bağlanmayalım? Tanrı’nın Sözünden açıkça anlaşıldığı gibi, Petrus, İsa’nın takipçilerinin Yeruşalim’de bulunan yönetim kurulundan aldığı yönlendirmelere itaat ederek hizmetini, o zamanki dünyanın, Babil’i de içine alan doğu bölgesinde sürdürdü.—Galatyalılar 2:1-9; I. Petrus 5:13; Resullerin İşleri 8:14 ile karşılaştırın.

Resul Pavlus, MS yaklaşık 60-61 yıllarında, İsa’nın takipçilerinin Roma’daki cemaatine yazarken cemaatin 30 kadar üyesine selam gönderdi ve Petrus’tan söz etmedi bile. (Romalılar 1:1, 7; 16:3-23) Daha sonra, MS 60 ile 65 yılları arasında, Pavlus Roma’dan altı mektup yazdı, fakat Petrus’tan hiç söz etmedi; bu, Petrus’un orada olmadığına dair güçlü bir dolaylı kanıttır.a (II. Timoteos 1:15-17; 4:11 ile karşılaştırın.) Pavlus’un Roma’daki faaliyeti, Resullerin İşleri kitabının sonunda anlatılır; fakat yine Petrus ile ilgili hiçbir ima yoktur. (Resullerin İşleri 28:16, 30, 31) Sonuç olarak, Mukaddes Kitaptaki kanıtların bütün önyargılardan uzak ve tarafsız şekilde incelenmesi, bizi ancak şu sonuca götürür: Petrus Roma’da vaaz etmemiştir.

Papanın “üstünlüğü,” güvenilir olmayan ananelere ve ayetlerin saptırılmış şekilde uygulanmasına dayanır. Hıristiyanlığın temeli Petrus değil, İsa’dır. Pavlus şöyle der: ‘Mesih cemaatin başıdır.’ (Efesoslular 2:20-22; 5:23) Yehova’nın, bütün imanlı kişileri bereketlemek ve kurtarmak üzere gönderdiği kişi İsa Mesih’ti.—Yuhanna 3:16; Resullerin İşleri 4:12; Romalılar 15:29; ayrıca I. Petrus 2:4-8’e bakın.

Öyleyse, Petrus’un mezarı olduğuna içtenlikle inandıkları yere onun ‘halefini görmek’ üzere gidenlerin hepsi, ya ‘güvenilir olmayan ananeleri’ kabul etmek ya da Tanrı’nın güvenilir Sözüne inanmak gibi bir seçim yapmak sorunuyla karşı karşıya kalırlar. İsa’nın takipçileri, tapınmalarının Tanrı’nın gözünde kabul edilir durumda olmasını istediklerinden, ‘imanı Tamamlayan İsa’ya’ ve izlememiz için onun bize bıraktığı kâmil örneğe dikkatle bakarlar.—İbraniler 12:1; I. Petrus 2:21.

[Dipnotlar]

a Pavlus, MS yaklaşık 5660-61 yıllarında, Efesoslulara, Filipililere, Koloselilere, Filimon’a ve İbranilere mektup yazdı; MS yaklaşık 65’te Timoteos’a ikinci mektubunu yazdı.

[Sayfa 29’daki çerçeve]

“Kazılar, Edikula’nın altındaki bir mezarla ilgili kesin olan hiçbir ipucu açığa çıkarmamıştır; ayrıca İsa’nın takipçilerinin o zamanki topluluğunun, St. Petrus’un bedenini, infazcıların elinden gömmek üzere alabildiğine dair de hiçbir kesinlik olamaz. Olayların doğal seyrine bakıldığında, yabancı birinin (peregrinus) ve kanuna göre sıradan bir suçlunun bedeni, büyük olasılıkla Tiber’e atılmış olmalıydı. . . . . Üstelik bu erken çağlarda bedensel kalıntıların saklanmasına gösterilen ilgi daha sonraki, yani dünyanın sonunun yakın olduğuna duyulan inanç azaldığı zamanki ve şehitlere tapınma kendini göstermeye başladığındaki kadar yoğun değildi. Bu nedenle, aslında St. Petrus’un bedeninin gömülmek üzere tekrar ele geçirilmemiş olma olasılığı bir gerçektir.”—Jocelyn Toynbee ve John Ward Perkins’in The Shrine of St. Peter and the Vatican Excavations adlı eseri.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş