Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w96 1/12 s. 4-8
  • Yıkıntıların Ortasında Yardım Sağlamak

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Yıkıntıların Ortasında Yardım Sağlamak
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1996
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Accra—“Küçük Çapta Bir Nuh Tufanı”
  • San Angelo—“Sanki Dünyanın Sonu Gelmişti”
  • Kobe—“Ahşap, Sıva ve İnsan Bedenlerinden Oluşan Enkaz”
  • Kesin Kurtuluş Yakındır!
  • Japonya’daki Beklenmedik Afet—İnsanlar Nasıl Başa Çıktı?
    Uyanış!—1995
  • Hizmetimizin Bir Yönü Olan Yardım Çalışmaları
    Tanrı’nın Krallığı Hüküm Sürüyor!
  • Doğal Felaket Ansızın Geldiğinde
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1996
  • 2023 Yılındaki Afet Yardım Çalışmaları – “Yehova’nın Sevgisini Bizzat Tattık”
    Bağışlarınız Nasıl Kullanılıyor?
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1996
w96 1/12 s. 4-8

Yıkıntıların Ortasında Yardım Sağlamak

FELAKETİN ardından yardım sağlamak için insanların gösterdiği çabalar kuşkusuz övgüye değer. Birçok yardım programı evlerin yeniden inşa edilmesine, ailelerin biraraya gelmesine ve hepsinden önemlisi hayatların kurtarılmasına katkıda bulunuyor.

Felaket ansızın geldiğinde Yehova’nın Şahitleri dünyadaki yardım programlarının sağladığı her olanaktan yararlanır ve bunun için minnettarlık duyarlar. Aynı zamanda, ‘bilhassa iman ehli için iyilik etmek’ onların Kutsal Yazılara dayalı bir yükümlülükleridir. (Galatyalılar 6:10) Evet, Şahitler aralarında akrabalık varmış gibi hissediyorlar; birbirlerini aynı “ailenin” bireyleri olarak görüyorlar. Bu nedenle birbirlerinden kardeş anlamında ‘birader’ ve kız kardeş anlamında ‘hemşire’ diye söz ediyorlar.—Markos 3:31-35; Filimon 1, 2 ile karşılaştırın.

Bu nedenle bir felaket bir yöreyi etkilediğinde, Yehova’nın Şahitlerinin ihtiyarları, cemaatlerinde olan herkesin tek tek nerede olduğunu ve ihtiyaçlarını öğrenmek üzere tam bir çaba gösterir ve gerekli yardım için düzenlemeler yaparlar. Accra’da (Gana), San Angelo’da (ABD) ve Kobe’de (Japonya) bunun nasıl gerçekten olduğunu görelim.

Accra—“Küçük Çapta Bir Nuh Tufanı”

Akşam yaklaşık saat 11’de yağmur başladı ve saatlerce dinmeden bardaktan boşanırcasına yağdı. Accra’daki Yehova’nın Şahitlerinden biri olan John Twumasi, “o kadar şiddetli yağıyordu ki ailece uyuyamadık” dedi. Daily Graphic gazetesi bunu “küçük çapta bir Nuh Tufanı” olarak adlandırdı. John şöyle devam ediyor: “Bazı değerli eşyalarımızı yukarı kata çıkarmaya çalıştık, fakat merdivene çıkmak için kapıyı açar açmaz sel suları eve doldu.”

Yetkililer bölgenin boşaltılması için uyarıda bulundu; bununla birlikte birçokları, suyla dolu bile olsa boş bir evin yağmacıları davet edeceğinden korkarak tereddüt ettiler. Bazıları istese de evlerini terk edemiyordu. Paulina adlı bir kız şunları söyledi: “Annem ve ben kapıyı bile açamıyorduk. Su yükselmeye devam ediyordu, bu nedenle tahta fıçıların üstüne çıkıp çatıdaki kirişlere tutunduk. Sonunda, sabah saat beş sularında komşularımız bizi kurtardı.”

Yehova’nın Şahitleri mümkün olan en kısa zamanda işe koyuldular. İsa’nın bir takipçisi olan Beatrice şunları anlatıyor: “Cemaatteki ihtiyarlar bizi arıyordu ve bizi, yanına sığındığımız bir Şahit kardeşimizin evinde buldular. Selden sadece üç gün sonra ihtiyarlar ve cemaatin gençleri yanımıza gelip evimizin içindeki ve dışındaki çamuru kazıyarak çıkardılar. Teşkilat bize deterjan, dezenfektan, boya, şilte, battaniye, kumaş ve çocuk elbiseleri sağladı. Kardeşler bize birkaç günlük yiyecek gönderdi. Çok etkilendim!”

Yukarıda değinilen John Twumasi şunları bildiriyor: “Teşkilatımızın bize tüm binayı temizlemeye yetecek kadar deterjan ve dezenfektan gönderdiğini diğer kiracılara söyledim. Yaklaşık 40 kiracı temizliğe yardım etti. Komşularıma bir miktar deterjan verdim; içlerinde yöredeki kilisenin papazı da vardı. Birlikte çalıştığım kişiler Yehova’nın Şahitlerinin sadece kendilerinden olanlara sevgi gösterdiği şeklinde yanlış bir düşünceye sahiptiler.”

Kardeşler kendilerine sunulan sevgi dolu yardımı çok takdir ettiler. Birader Twumasi sözlerine şöyle son veriyor: “Sel baskınında kaybettiğim şeylerin parasal değeri yardım maddelerininkinden daha büyüktü; yine de Teşkilatın sağladığı bu etkileyici yardım nedeniyle, ailem ve ben, kaybettiklerimizden çok daha değerli şeyler elde ettiğimizi hissediyoruz.”

San Angelo—“Sanki Dünyanın Sonu Gelmişti”

San Angelo’yu 28 Mayıs 1995’te harabeye çeviren kasırga ağaçları kökünden söktü, elektrik direklerini kırdı ve elektrik yüklü telleri yolların ortasına fırlattı. Saatte 160 kilometre hızla esen rüzgâr kamu binalarına zarar verdi. 20.000’den fazla evde elektrik kesildi. Ardından dolu yağdı. Ulusal Meteoroloji Servisi, dolunun önce “golf topu” sonra “beyzbol topu” en sonunda ise “greyfurt büyüklüğünde” olduğunu bildirdi. Düşen dolunun çıkardığı ses kulağı sağır edecek şiddetteydi. Orada oturan biri şöyle dedi: “Sanki dünyanın sonu gelmişti.”

Fırtına sonrası etrafta ürkütücü bir sessizlik vardı. İnsanlar, ardı ardına aldığı darbelerle iyice hırpalanan evlerinden yavaş yavaş çıkıp hasarı gözden geçiriyorlardı. Hâlâ ayakta duran ağaçlar yapraksız kalmıştı. Yıkılmamış olan evler ise derileri soyulmuş gibi görünüyordu. Bazı yerlerde dolu, yüksekliği bir metreye varan yığınlar şeklinde toprağı kaplamıştı. Binlerce evin ve arabanın camı fırtınada tuzla buz olmuştu; öyle ki, cam kırıkları şimdi toprağı kaplayan doluyla birlikte parıldıyordu. Bir kadın şöyle dedi: “Eve vardığımda, garaj yolunda arabamın içinde oturup ağladım. Zarar o kadar büyüktü ki kendimi tutamadım.”

Yardım programları ve hastaneler hızla maddi yardım, yapı malzemesi, tıbbi bakım ve danışma hizmetleri sağladılar. Bizzat kendileri fırtınanın kurbanı olmuş birçok insanın, başkalarına yardım etmek üzere ellerinden geleni yapmaları övgüye değerdi.

Aynı zamanda Yehova’nın Şahitlerinin cemaatleri de harekete geçti. San Angelo’da bir ihtiyar olan Aubrey Conner şunları bildirdi: “Fırtına diner dinmez telefonla birbirimizin durumunu öğrenmeye çalıştık. Birbirimizle ve Şahit olmayan komşularımızla yardımlaşarak pencereleri tahtalarla kapadık, çatılara plastik koyduk ve evleri mümkün olduğu kadar rüzgâr ve yağmur geçirmez hale getirmeye çalıştık. Sonra cemaatte evi zarar gören herkesle ilgili kayıt tuttuk. Yaklaşık yüz kadar evin onarıma ihtiyacı vardı ve yardım kuruluşlarının sağladığı malzeme yeterli değildi. Bu nedenle ek malzeme satın aldık ve işi yapmak üzere teşkilatlandık. Her hafta sonu 250 kişi olmak üzere yaklaşık 1.000 Şahit yardım için gönüllü oldu. Onlar 740 kilometre kadar uzaktan geldiler. Çoğu kez 40 dereceyi bulan sıcakta hepsi de yorulmadan çalıştı. Hatta 70 yaşında yaşlı bir hemşire de biri hariç her hafta sonu bizimle birlikte çalıştı; o hafta sonunda ise kendi evi onarılıyordu. Evet, o hafta sonu kendi evinin çatısında onarıma yardım ediyordu!

Çok defa olup biteni izleyenlerden, ‘Diğer dinler de kendi üyeleri için böyle yapsalar ne olur?’ gibi ifadeler duyduk. Komşularımız, (hemşireler de dahil) 10 ila 12 kişiden oluşan gönüllü bir grubun, cuma sabahı erkenden bir Şahit kardeşlerinin evine gelip ücretsiz olarak çatıyı bütünüyle onarmaya, hatta yeniden yapmaya hazır olduğunu gördüklerinde çok etkilendiler. Çoğu durumda iş bir hafta sonu içinde tamamlandı. Zaman zaman, dışarıdan bir müteahhit bir çatının onarımıyla uğraşırken, bizim ekibimiz yandaki eve geliyordu. Onlar, çatıyı onarmayı bitirmeden, biz eskisini atıp çatıyı yeniden yapmış, avluyu bile temizlemiş oluyorduk. Bazen sırf bizi izlemek için işlerini bırakıyorlardı!”

Birader Conner sözlerini şöyle bitiriyor: “Hepimiz birlikte yaşadıklarımızı özleyeceğiz. Kardeş sevgisini daha önce hiç olmamış biçimde tattık ve birbirimizi farklı bir açıdan tanımaya başladık. Bunun, birbirlerine istekle yardım eden kardeşlerle birlikte, Tanrı’nın yeni dünyasında yaşayacaklarımızın yalnızca bir örneği olduğunu hissediyoruz.”—II. Petrus 3:13.

Kobe—“Ahşap, Sıva ve İnsan Bedenlerinden Oluşan Enkaz”

Kobe’de oturanların iyice hazırlıklı olduğu düşünülüyordu. Gerçekten, her Eylül’ün 1’ini Felaket Önleme Günü olarak tutuyorlar. Öğrenciler deprem alıştırmaları, askerler helikopterle kurtarma tatbikatları yapıyorlar; itfaiye ise, deprem etkisi yapan aygıtlarını getiriyor; bu aygıtta gönüllüler sallantı ve titreşimleri gerçek bir depremi andıran oda büyüklüğünde bir kutuya girip hayatta kalma becerilerini geliştiriyorlar. Fakat 17 Ocak 1995’te gerçek deprem olduğunda bütün hazırlıkların boşuna olduğu görüldü. On binlerce evin damı çöktü; deprem etkisi yapan aygıtların içinde böyle bir şey hiç olmuyordu. Trenler devrildi; otoyollar parçalanıp dağıldı; gaz ve su taşıyan ana borular patladı; evler sanki kartondan yapılmış gibi çöktü. Time dergisi bu sahneyi “ahşap, sıva ve insan bedenlerinden oluşan enkaz” olarak tarif etti.

Ardından yangınlar çıktı. Düş kırıklığı içindeki itfaiyeciler kilometrelerce tıkanmış trafikte sıkışıp kalmışken evler yanıyordu. Yangına yetişenler ise, çoğu kez kentin zarar görmüş su sisteminden su alamadılar. Bir yetkili şunları söyledi: “İlk gün tam bir panik yaşandı. Hayatta hiçbir zaman kendimi bu kadar güçsüz hissetmemiştim; bu yanan evlerin birçok insana mezar olduğunu ve bu konuda yapabileceğim hiçbir şey olmadığını biliyordum.”

Sonuçta 5.000 kadar kişi ölmüş ve yaklaşık 50.000 bina enkaz haline gelmişti. Kobe’de, ihtiyaç olan yiyeceğin sadece üçte biri vardı. Su elde etmek amacıyla bazıları patlayan su borularının altından çıkardıkları kirli sıvıdan yararlanmaya çalıştılar. Evsiz kalan birçokları sığınaklara kaçtılar; bu sığınaklardan bazılarında yiyecek kısıtlı olduğundan kişi başına günde bir avuç pirinç veriliyordu. Çok geçmeden hoşnutsuzluk yayıldı. Bir adam, “Yetkililer hiçbir şey yapmadı, onlara güvenmeye devam edersek açlıktan öleceğiz” diye yakındı.

Yehova’nın Şahitlerinin Kobe ve yakınlardaki cemaatleri hemen düzenlemeler yaptı. Onların çalışmasını yakından gören bir helikopter pilotu şunları söyledi: “Depremin olduğu gün felaket bölgesine gidip orada bir hafta kaldım. Bir sığınağa geldiğimde her şey karmakarışıktı. Herhangi bir yardım yapılmamıştı. O yere koşarak gelip işleri tek tek yapanlar sadece Yehova’nın Şahitleriydi.”

Gerçekten yapılacak çok iş vardı. On İbadet Salonu kullanılamaz hale gelmişti ve 430’dan fazla Şahit evsiz kalmıştı. Ayrıca, Şahitlerin oturduğu 1.206 evin onarılması gerekiyordu. Bundan başka, felakette ölen 15 Şahidin ailesinin teselliye şiddetle ihtiyacı vardı.

Ülkenin her yanından 1.000 kadar Şahit, onarım işine yardım etmek amacıyla gönüllü olarak vakitlerini verdiler. Bir birader şunları söyledi: “Mukaddes Kitabı inceleyen henüz vaftiz edilmemiş olanların evlerinde çalıştığımızda, her zaman bize, ‘Bütün bunlar için ne kadar ödememiz gerekiyor?’ diye sordular. Onarım işinin cemaatler tarafından karşılandığını söylediğimizde ise, bize teşekkür ederek ‘İncelediğimiz şeyler şimdi gerçek oldu!’ dediler.”

Birçokları, Şahitlerin felaket karşısında çabuk ve mükemmel şekilde hareket etmelerinden etkilendiler. Az önce değinilen pilot şunları söyledi: “Çok etkilendim. Birbirinizi ‘birader’ ve ‘hemşire’ diye çağırıyorsunuz. Birbirinize nasıl yardım ettiğinizi gördüm; sizler gerçek bir ailesiniz.”

Bizzat Şahitler de depremden değerli dersler aldılar. Bir hemşire şunu kabul etti: “Her zaman bir teşkilat büyüdükçe kişisel ilgi göstermenin daha zor olacağını düşünürdüm.” Fakat gördüğü şefkatli ilgi görüşünü değiştirdi ve şöyle dedi: “Şimdi biliyorum ki, Yehova bize sadece bir teşkilat olarak değil, bireyler olarak da özen gösteriyor.” Bununla birlikte, felaketlerden kesin kurtuluş önümüzdedir.

Kesin Kurtuluş Yakındır!

Yehova’nın Şahitleri, artık insan yaşamının ve geçim kaynaklarının felaketlerle ansızın sona ermeyeceği bir zamanı özlemle bekliyorlar. Tanrı’nın yeni dünyasında, insana yeryüzü çevresiyle işbirliği yapması öğretilecek. İnsanlar bencil alışkanlıklarını bir kenara bıraktıkça doğal felaketler karşısındaki savunmasızlıkları azalacak.

Ayrıca, doğal kuvvetlerin Yaratıcısı olan Yehova Tanrı, insan ailesinin ve yerdeki yaratılışın bir daha asla doğa kuvvetleri tarafından tehdit edilmemesi için gerekeni yapacak. Yeryüzü o zaman gerçek anlamda bir cennet olacak. (İşaya 65:17, 21, 23; Luka 23:43) Vahiy 21:4’teki peygamberlik görkemli şekilde gerçekleşecek: “Gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek; ve artık ölüm olmıyacak; ve artık matem ve ağlayış ve acı da olmıyacak; çünkü evelki şeyler geçtiler.”

[Sayfa 5’teki resim]

Beatrice Jones (solda), kendisinin ve diğerlerinin sel sularının içinden geçmek için nasıl el ele tutuşarak bir zincir oluşturduklarını gösteriyor

[Sayfa 6’daki resim]

Kasırgadan sonra yapılan yardım işi

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş