Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w98 1/10 s. 24-27
  • Altından Daha İyi Bir Şey Buldum

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Altından Daha İyi Bir Şey Buldum
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1998
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Amerika’da Kayboluyorum
  • Kardeşlerime Kavuştum
  • Bir Aile ve Cenaze
  • Hakikati Öğreniyorum
  • Doğum Yerimi Buluyorum
  • Hakikati İlk Plana Koyduk
  • Yaratıcımızı Hatırlamaya Gençliğimizde Başladık
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2000
  • Sekiz Çocuğumu Yehova’nın Yolunda Yetiştirmek Zor, Ama Sevinç Vericiydi
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2006
  • İyilikleri Karşılığında Yehova’ya Ne Verebilirim?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2009
  • Gözleri ve Yüreği Ödül Üzerinde Tutmak
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1996
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1998
w98 1/10 s. 24-27

Altından Daha İyi Bir Şey Buldum

CHARLES MYLTON TARAFINDAN ANLATILMIŞTIR

Bir gün babam şöyle dedi: “Charlie’yi paranın ağaçlardan toplandığı Amerika’ya gönderelim. Biraz toplayıp bize yollayabilir!”

GERÇEKTEN DE, bizim orada insanlar Amerika’nın yollarının altınla kaplı olduğunu düşünüyordu. O günlerde doğu Avrupa’da yaşam son derece zordu. Ana-babamın küçük bir çiftliği vardı; orada birkaç inek ve tavuk yetiştiriyorlardı. Ne elektriğimiz ne de su tesisatımız vardı. Fakat o zamanlar civardaki hiç kimse bu olanaklara sahip değildi.

Yaklaşık 106 yıl önce, 1 Ocak 1893’te Hoszowczyk adlı bir köyde doğdum. Köyümüz o zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun bir kısmı olan Galiçya eyaletindeydi. Bugün Hoszowczyk doğu Polonya’da, Slovakya ile Ukrayna yakınındadır. Orada kışlar sert geçer, kar kalınlığı da fazla olurdu. Yedi yaşlarındayken yaklaşık yarım kilometre yürüyerek dereye gider, su almak için bir baltayla buzda delik açardım. Suyu eve getirirdim, annem onu yemek pişirmekte ve temizlik yapmakta kullanırdı. Annem çamaşırları derede yıkardı; büyük buz parçalarını çamaşır tahtası olarak kullanırdı.

Hoszowczyk’te hiç okul yoktu, fakat ben Lehçe, Rusça, Slovakça ve Ukrayna dilini konuşmayı öğrendim. Rum Ortodoks olarak yetiştirildik; çocukken kilise ayinlerinde papaza yardım ederdim. Fakat daha küçük yaşlarda bile, bize cuma günleri et yemememizi söyleyip kendileri yiyen papazların davranışları yüzünden rahatsızlık duyardım.

Dostlarımızdan bazıları, çalışmak için gittikleri Amerika Birleşik Devletlerinden evlerini yenilemeye ve tarım makineleri almaya yetecek parayla dönmüşlerdi. İşte babamın, tekrar gitmeyi planlayan bazı komşularımızla birlikte beni Amerika’ya göndermekten söz etmesine neden olan buydu. 1907 yılıydı; 14 yaşındaydım.

Amerika’da Kayboluyorum

Kısa süre sonra kendimi bir gemide buldum; Atlas Okyanusunu geçmemiz iki hafta sürdü. O zamanlar 20 dolarınız olması gerekiyordu, yoksa geri gönderilirdiniz. Yirmi dolar değerinde bir gümüş param vardı, böylece Amerika’nın giriş kapısı olan Ellis Adasından (New York) geçen milyonlarca kişiden biri oldum. Tabii para ağaçlardan toplanmıyordu, yollar da altınla kaplı değildi. Aslına bakılırsa yolların birçoğuna taş bile döşenmemişti!

Johnstown’a (Pennsylvania) giden bir trene bindik. Birlikte geldiğim adamlar orada daha önce bulunmuştu ve kalabileceğim bir pansiyon biliyorlardı. Daha sonra benden sadece 25 kilometre uzakta olduğunu öğrendiğim Jerome’da (Pennsylvania) yaşayan ablamı bulmayı düşünüyordum. Fakat ben bu yerin ismini Jerome değil Yarom diye telaffuz ediyordum, çünkü ana dilimde “J,” “Y” gibi söylenir. Kimse Yarom’u duymamıştı; böylece artık yabancı bir ülkedeydim, hemen hemen hiç İngilizce konuşamıyordum ve fazla param da yoktu.

Her sabah güne iş aramakla başlıyordum. İş bulma bürosunda, dışarılara uzayan kuyruktaki insanlardan sadece ikisi veya üçü işe alınırdı. Sonra pansiyona döner, yardımcı el kitaplarıyla İngilizce çalışırdım. Bazen geçici işler bulurdum, bu arada aylar geçmişti ve param tükenmek üzereydi.

Kardeşlerime Kavuştum

Bir gün tren istasyonunun yanında, barı olan bir otelin önünden geçiyordum. Yiyecekler gerçekten çok güzel kokuyordu! Beş sent karşılığında büyük bir bardak bira alana, yanında sandviç, sosis ve diğer yiyecekler bedava veriliyordu. Yaşım tutmamasına rağmen, barmen bana acıyarak bira sattı.

Aldıklarımı yerken, birkaç adam içeri girerek, “Çabuk biranı iç! Jerome’a giden tren geliyor,” dedi.

“Yarom mu demek istiyorsunuz?” diye sordum.

“Hayır, Jerome,” dediler. Nihayet ablamın oturduğu yeri öğrenmiştim. Barda ablamdan sadece üç ev uzakta oturan bir adamla da tanıştım! Böylece bir bilet aldım ve sonunda ablamı buldum.

Ablam ve kocası kömür madeni işçileri için bir pansiyon işletiyorlardı ve onların yanında yaşamaya başladım. Bana bir iş buldular; işim sürekli olarak suyu madenin dışına atan pompayı gözlemekti. Pompa her durduğunda teknisyen çağıracaktım. Günde 15 sent alıyordum. Ondan sonra demiryolunda, ardından bir tuğla fabrikasında çalıştım; sigorta temsilciliği bile yaptım. Daha sonra ağabeyim Steve’in yaşadığı Pittsburgh’a gittim. Orada çelik fabrikalarında çalıştık. Hiçbir zaman eve gönderecek kadar para kazanamadım.

Bir Aile ve Cenaze

Bir gün işe giderken, çalıştığı evin önünde duran genç bir hizmetçi kız dikkatimi çekti. Kendi kendime ‘gerçekten hoş kız’ diye düşündüm. Üç hafta sonra, 1917’de Helen ve ben evlendik. Sonraki on yılda altı çocuğumuz oldu, onlardan biri henüz bebekken öldü.

Pittsburgh Demiryolları tarafından 1918’de vatman olarak işe alındım. Tramvay garajının yanında, kahve içilebilen bir kafeterya vardı. Buranın sahibi olan iki Yunanlı, müşteriye Mukaddes Kitaptan vaaz edebildikleri sürece, bir şey ısmarlamasa bile aldırmıyor gibi görünüyorlardı. Onlara “Bana bütün dünyanın yanlış ve yalnızca ikinizin mi doğru olduğunu söylemeye çalışıyorsunuz?” derdim.

“İşte, Mukaddes Kitabı aç ve gör!” derlerdi. Fakat o zamanlar beni ikna etmeyi başaramadılar.

Ne yazık ki, 1928’de sevgili Helen hastalandı. Daha iyi bakılmaları için çocukları Jerome’daki ablamın ve eniştemin yanına götürdüm. Bu arada onlar bir çiftlik almışlardı. Çocukları sık sık ziyaret edip, yiyecek masraflarını ödemek için her ay para veriyordum. Ayrıca giysi de gönderiyordum. Ne yazık ki Helen’in durumu kötüleşti ve 27 Ağustos 1930’da öldü.

Kendimi yalnız ve yıkılmış hissettim. Cenaze düzenlemeleri için papaza gittiğimde bana, “Artık bu kilisenin mensubu değilsin. Bir yılı aşkın bir süredir aidatlarını ödemiyorsun,” dedi.

Karımın uzun zamandan beri hasta olduğunu ve Jerome’daki kiliseye bağışlamaları için çocuklarıma ek para verdiğimi açıkladım. Yine de, papazın cenaze törenini yapmayı kabul etmesinden önce, geçmiş aidatlarımı ödemek için 50 dolar borç almak zorunda kaldım. Ayrıca papaz, Helen’e son görevlerini yerine getirmek üzere dostların ve ailenin toplanıp baldızımın evinde yapmayı planladığı tören için de ek olarak 15 dolar istedi. On beş doları bulamadım, fakat papaz maaş aldığım gün parayı ödemem şartıyla töreni yapmayı kabul etti.

Maaşı aldığımda, çocuklara okul için giysi ve ayakkabı almam gerektiğinden parayı kullanmak zorunda kaldım. İki hafta kadar sonra, papaz kullandığım tramvaya bindi. “Bana hâlâ 15 dolar borçlusun,” dedi. Sonra durağında inerken, “şefine gideceğim ve parayı maaşından kestireceğim,” diye tehdit etti.

İş gününün sonunda şefime giderek olanları anlattım. Kendisi bir Katolik olduğu halde şöyle dedi: “Eğer o papaz buraya gelirse, ona söyleyecek bir çift sözüm var!” Bu cevap beni düşündürdü: ‘Papazlar sadece paramızın peşindeler, fakat hiçbir zaman Mukaddes Kitap hakkında bir şey öğretmiyorlar.’

Hakikati Öğreniyorum

O iki Yunanlının işlettiği kafeteryaya tekrar gittiğimde, papazla ilgili bu olayı konuştuk. Sonuç olarak, Mukaddes Kitap Tetkikçileriyle (Yehova’nın Şahitleri o zaman böyle adlandırılıyordu) tetkike başladım. Bütün gece sabaha kadar Mukaddes Kitabı ve ona dayalı yayınları okudum. Helen’in, papazın söylediğinin aksine arafta acı çekmediğini, ölüm uykusunda olduğunu öğrendim. (Eyub 14:13, 14; Yuhanna 11:11-14) Gerçekten de, altından daha iyi bir şey bulmuştum; bu, hakikatti!

Birkaç hafta sonra, Pittsburgh’daki Garden Theatre’da Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin toplantısına ilk kez katıldığımda elimi kaldırarak, “Bu akşam Mukaddes Kitap hakkında, kilisede yıllar boyunca öğrendiğimden daha çok şey öğrendim,” dedim. Daha sonra, ertesi gün yapılacak vaaz etme işine kimlerin katılmak istediği sorulduğunda, elim tekrar havadaydı.

Sonra, 4 Ekim 1931 tarihinde, Yehova’ya olan vakfımı suyla vaftiz edilerek simgeledim. Bu arada, bir ev kiralayabildim ve çocukları yanıma getirdim; onlara ve eve bakması için bir bayan tuttum. Aile sorumluluklarıma rağmen, Ocak 1932’den Haziran 1933’e kadar özel bir hizmete katıldım; bu, her ay başkalarıyla Mukaddes Kitap hakkında 50 ila 60 saat konuşmayı gerektiren bir hizmetti.

O sıralarda, işe gidip gelirken sanki her zaman benim kullandığım tramvaya binen genç, hoş bir kadın dikkatimi çekmeye başladı. Dikiz aynasında bakışlarımızı yakalardık. Mary ile işte böyle tanıştık. Bir süre çıktık ve Ağustos 1936’da evlendik.

İşimde kıdemli olduğum için, 1949’da öncülük diye adlandırılan dolgun vakitli hizmette bulunmamı mümkün kılacak bir vardiya seçebildim. En küçük kızım Jean 1945’te öncülüğe başlamıştı, böylece birlikte öncülük yaptık. Daha sonra Jean, Brooklyn’de (New York) Yehova’nın Şahitlerinin merkez büroları olan Beytel’de hizmet eden Sam Friend’le tanıştı. 1952’de evlendiler. Pittsburgh’da öncülük yapmaya devam ettim ve birçok Mukaddes Kitap tetkikim oldu; bir ara her hafta 14 aileyle tetkik idare ettim. 1958’de vatmanlık işimden emekli oldum. Ondan sonra öncülük yapmak kolaylaştı, çünkü artık günde sekiz saat dünyevi işte çalışmak zorunda değildim.

Mary 1983 yılında hastalandı. Onun bakımıyla uğraştım; o da yaklaşık 50 yıl boyunca bana çok iyi bakmıştı. Sonunda 14 Eylül 1986’da öldü.

Doğum Yerimi Buluyorum

Jean ve Sam beni 1989’da Polonya’daki kongrelere götürdüler. Ayrıca büyüdüğüm yeri de ziyaret ettik. Ruslar bu bölgelerin yönetimini ele geçirdiğinde, kasabaların isimlerini değiştirmiş ve halkı başka ülkelere göndermişlerdi. Ağabeylerimden biri İstanbul’a, ablam da Rusya’ya gönderilmişti; köyümün adı sorduğumuz kişilere tanıdık gelmiyordu.

Sonra uzaktaki dağlar bana tanıdık gelmeye başladı. Yaklaştıkça, diğer belli başlı yerleri de tanır gibi olmaya başladım—tepe, yolağzı, kilise, ırmak üzerindeki köprü gibi. Birdenbire, “Hoszowczyk” yazan bir levha görünce çok şaşırdık! Son zamanlarda Komünistler etkilerini kaybettiklerinden köylerin önceki isimleri tekrar konulmuştu.

Evimiz artık yerinde yoktu, fakat dışarıda yemek pişirdiğimiz fırın kısmen toprağa gömülü şekilde duruyordu. Sonra onlara bir ağacı göstererek “Şu ağaca bakın. Onu Amerika’ya gitmeden önce dikmiştim. Görüyor musunuz, ne kadar büyümüş!” dedim. Daha sonra mezarlıklara gittik, aile üyelerinin isimlerini aradık fakat hiçbirini bulamadık.

Hakikati İlk Plana Koyduk

Jean’in kocası 1993’te öldüğünde, bana bakmak için Beytel’i bırakmasını isteyip istemediğimi sordu. Ona, bunun yapabileceği en kötü şey olduğunu söyledim ve hâlâ da aynı görüşteyim. Yüz iki yaşına kadar kendi başıma yaşadım, fakat sonra bir bakımevine taşınmam gerekti. Pittsburgh’daki Bellevue Cemaatinde hâlâ bir ihtiyarım; kardeşler gelip beni pazar günleri ibadete götürüyorlar. Vaaz etme faaliyetim oldukça kısıtlı olmasına rağmen, yaşlı öncüler listesinde bulunmaya devam ediyorum.

Yıllar boyunca, teşkilat tarafından nazırları eğitmek üzere düzenlenmiş özel kurslara katılma sevincini tattım. Geçen Aralık, cemaat ihtiyarları için hazırlanmış Hizmet Kursunun bazı oturumlarına katıldım. Bu yıl 11 Nisan’da Jean, beni Mesih’in ölümünün Anılmasına götürdü; bu kutlamaya katılmaya değer veriyorum ve 1931’den beri her yıl katılıyorum.

Benimle Mukaddes Kitabı inceleyenlerin bazıları şimdi ihtiyar olarak hizmet ediyorlar; başkaları Güney Amerika’da dolgun vakitli vaizdir, bazılarıysa çocuklarıyla Tanrı’ya hizmet eden büyükanne ve büyükbabalardır. Çocuklarımın üçü—Mary Jane, John ve Jean—ve onların çocuklarının ve torunlarının birçoğu birlikte sadakatle Yehova Tanrı’ya hizmet ediyorlar. Diğer kızımın, torunlarımın ve torunlarımın çocuklarının geri kalanının da bir gün bunu yapması için dua ediyorum.

Şimdi 105 yaşımdayım ve hâlâ herkesi Mukaddes Kitabı incelemeye ve öğrendikleri hakkında başkalarıyla konuşmaya teşvik ediyorum. Evet, Yehova’ya yakın kalırsanız, asla düş kırıklığına uğramayacağınızdan eminim. O zaman, yok olabilen altından daha iyi bir şeye siz de sahip olabilirsiniz; bu, Hayat Verenimiz olan Yehova Tanrı’yla değerli bir ilişkiye sahip olmamızı mümkün kılan hakikattir.

[Sayfa 25’teki resim]

Tramvay kullanırken

[Sayfa 26’daki resim]

Şimdi yaşadığım bakımevi

[Sayfa 27’deki resim]

1989’da bulduğumuz yol levhası

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş