Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • Sanki ‘Alevli Bir Fırında’ Denendim
    Gözcü Kulesi—2003 | 1 Şubat
    • [Sayfa 27’deki çerçeve]

      Makrónisos—Bir Dehşet Adası

      Çorak ve ıssız Makrónisos adası, 1947’den 1957’ye kadar geçen on yıl boyunca 100.000’den fazla mahkûma ev sahipliği yaptı. Bu kişilerin arasında İsa’nın takipçilerine özgü tarafsızlıkları nedeniyle oraya gönderilen sadık pek çok Şahit de vardı. Onların sürgüne gönderilmesi için kışkırtıcılık yapanlar, genellikle Şahitleri haksız şekilde Komünist olmakla suçlayan Yunan Ortodoks din adamlarıydı.

      Makrónisos’ta kullanılan “ıslah” yöntemleriyle ilgili olarak Yunan ansiklopedisi Papyros Larousse Britannica şöyle diyor: “Zalim işkence yöntemleri, . . . . uygar bir millet için kabul edilemeyecek hayat koşulları ve gardiyanların mahpusların onurunu ayaklar altına alan davranışları . . . . Yunanistan tarihi için bir yüzkarasıdır.”

      Bazı Şahitlere dinsel inançlarını terk etmedikçe asla serbest bırakılmayacakları söylendi. Yine de, Şahitlerin bütünlüğünü bozamadılar. Dahası, bazı siyasi mahkûmlar Şahitlerle irtibat kurmalarının sonucu Mukaddes Kitap hakikatini kabul ettiler.

      [Sayfa 27’deki resim]

      Makrónisos ceza adasındaki Minos Kokkinakis (sağdan üçüncü) ve ben (soldan dördüncü)

  • Sanki ‘Alevli Bir Fırında’ Denendim
    Gözcü Kulesi—2003 | 1 Şubat
    • Attika (Yunanistan) sahilindeki çorak bir adaya, Makrónisos’a sürgün edileceğimizi öğrendik. Makrónisos’ta işkenceyi ve kölelere yaptırılan ağır işleri akla getiren esir kampları olduğundan, orasıyla ilgili tek bir söz bile, korkuya kapılmak için yeterliydi. Oraya giderken Pire’de durduk. Hâlâ kelepçeli olmamıza rağmen iman kardeşlerimizden bazıları gemiye çıkıp bizi kucakladığında büyük cesaret bulduk.—Resullerin İşleri 28:14, 15.

      Makrónisos’ta yaşam tam bir kâbustu. Askerler, sabahtan akşama kadar mahkûmlara kötü muamele ederdi. Şahit olmayan pek çok mahkûm aklını kaybetti, bazıları öldü ve çok sayıda kişi sakat kaldı. Gece boyunca, işkence görenlerin çığlıklarını ve iniltilerini duyardık. Soğuk gecelerde ince battaniyemin altında titrerdim.

      Her sabah yapılan yoklama sırasında Yehova’nın Şahitleri ismi geçtiğinden, artık kampta bizi iyi tanıyorlardı. Böylece şahitlik etmek için pek çok fırsatımız oldu. Yaşamını Yehova’ya vakfetme aşamasına gelmiş siyasi bir tutukluyu vaftiz etme imtiyazına bile sahip oldum.

      Sürgünde olduğum süre boyunca sevgili karıma yazmayı sürdürdüm. O hiçbir mektubuma cevap vermese de, ben ona şefkatle yazmaktan, rahatlatıcı sözlerle bunun sadece geçici bir durum olduğunu ve yine mutlu olacağımızı söylemekten vazgeçmedim.

      Bu arada, daha fazla kardeş geldikçe sayımız arttı. Ofiste çalışırken kampın komutanı olan albay ile tanıştım. Şahitlere saygısı olduğundan, cesaretimi toplayarak ona Yehova’nın Şahitlerinin Atina’daki bürosundan Mukaddes Kitaba dayanan yayınlar alıp alamayacağımızı sordum. Şöyle söyledi: “Bu mümkün değil, ama neden Atina’daki Şahitler yayınları paketleyip, üstüne benim adımı yazarak göndermiyorlar?” Hayretler içinde kalmıştım! Birkaç gün sonra gelen yeni bir geminin yükünü boşaltırken bir polis, albayı selamladı ve ona şöyle dedi: “Eşyanız geldi efendim.” Albay “Ne eşyası?” diye sordu. O sırada yakınlarındaydım ve sohbeti dinliyordum; albaya şöyle fısıldadım: “Herhalde bu, emrettiğiniz gibi sizin adınıza gönderilen bizim paketimiz.” Yehova’nın bizi ruhi yönden beslediği yollardan biri buydu.

      Beklenmedik Bir Nimet ve Daha Fazla Sıkıntı

      1950 yılının sonunda serbest bırakıldım. Eve dönerken kuvvetsiz, solgun, aşırı derecede zayıftım; ayrıca evde nasıl karşılanacağım konusunda güvensizdim.

Türkçe Yayınlar (1974-2026)
Oturumu Kapat
Oturum Aç
  • Türkçe
  • Paylaş
  • Tercihler
  • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
  • Kullanım Şartları
  • Gizlilik İlkesi
  • Privacy Settings
  • JW.ORG
  • Oturum Aç
Paylaş