Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • “Makedonya’ya Geç”
    Tanrı’nın Krallığına Tam Anlamıyla Tanıklık Edin
    • 16. BÖLÜM

      “Makedonya’ya Geç”

      Bir görevi kabul etmekten ve zulme sevinçle dayanmaktan kaynaklanan nimetler

      Bu bölüm Elçiler 16:6-40’a dayanmaktadır

      1-3. (a) Pavlus ve arkadaşları kutsal ruhun rehberliğine nasıl tanık oldular? (b) Hangi olayları gözden geçireceğiz?

      BİR grup kadın Makedonya’daki Filipi şehrinden çıktı. Kısa sürede, dar bir yatakta akan Angitis Irmağına vardılar. Her zaman yaptıkları gibi, ırmak kenarında oturup İsrail’in Tanrısına dua ettiler. Yehova onları görüyordu (2. Tar. 16:9; Mezm. 65:2).

      2 Bu arada bir grup erkek Filipi’nin doğusunda, 800 kilometreden daha uzakta Galatya eyaletinin güneyindeki Listra şehrinden ayrılmıştı. Günler sonra batıya, Asya eyaletinin en kalabalık bölgesine giden taş döşeli bir Roma anayoluna ulaştılar. Bu adamlar, yani Pavlus, Silas ve Timoteos, Mesih hakkında bilgi alması gereken daha binlerce kişinin bulunduğu Efesos ve başka şehirlere gitmek için, o yolu izleyerek daha güneye inmek istiyordu. Ancak onlar daha yolculuğa başlayamadan kutsal ruh kayıtta belirtilmeyen bir şekilde onları durdurdu. Asya eyaletinde iyi haberi duyurmalarına izin verilmedi. Çünkü İsa, Tanrı’nın kutsal ruhu aracılığıyla Pavlus ve yanındakilere yol gösterip onların Anadolu’yu boydan boya katetmelerini, Ege Denizini geçmelerini ve ilerleyip o küçük Angitis Irmağının kenarına gelmelerini istiyordu.

      3 Pavlus ve arkadaşlarının Makedonya’ya yaptıkları bu alışılmadık yolculukta İsa’nın onlara rehberlik etme şekli bugün bizler için değerli dersler içerir. O nedenle, Pavlus’un MS yaklaşık 49’da başlayan ikinci vaizlik turunda meydana gelen olaylardan bazılarını gözden geçirelim.

      ‘Tanrı Bizi Çağırttı’ (Elçiler 16:6-15)

      4, 5. (a) Pavlus ve arkadaşları Bitinya’ya yaklaştıklarında ne oldu? (b) Öğrenciler neye karar verdi? Bunun nasıl bir sonucu oldu?

      4 Asya’da iyi haberi duyurmalarına izin verilmeyince, Pavlus ve arkadaşları bu iş için kuzeye, Bitinya eyaletindeki şehirlere yöneldiler. Belki de oraya ulaşmak için pek kalabalık olmayan Frigya ve Galatya bölgelerinin arasındaki patika yollarda günlerce yürüdüler. Fakat Bitinya’ya yaklaştıklarında İsa yine kutsal ruhu kullanarak onları engelledi (Elçi. 16:6, 7). Bu durumda grubun kafası karışmış olmalı. Onlar neyi, nasıl duyuracaklarını biliyorlardı, ama bu işi nerede yapacaklarını bilmiyorlardı. Deyim yerindeyse Asya eyaletinin kapısına kadar gelmişlerdi, fakat içeri girmelerine izin verilmemişti. Sonra Bitinya’ya gelmiş, ama gene engellenmişlerdi. Tüm bunlara rağmen Pavlus açılacak bir kapı bulana dek uğraşmaya kararlıydı. O zaman mantıksız görülebilecek bir karar verdiler. Batıya doğru yol alarak yaklaşık 550 kilometre yürüdüler ve şehirleri ardı ardına geçerek Troas limanına geldiler; oradan Makedonya’ya gemiyle gidebilirlerdi (Elçi. 16:8). Pavlus sanki üçüncü bir kapıya gelmiş oldu. Ve bu kez kapı ardına kadar açıldı.

      5 Pavlus ve yanındakilere Troas’ta katılan İncil yazarı Luka olanları şöyle anlatır: “Geceleyin Pavlus’un önünde bir görüntü belirdi: Ayakta duran Makedonyalı bir adam kendisine, ‘Makedonya’ya geçip bize yardım et’ diye yalvarıyordu. Pavlus bunu gördükten sonra, Makedonya’dakilere iyi haberi bildirmek için Tanrı’nın bizi çağırttığı sonucuna vararak hemen oraya gitmenin yollarını aradık”a (Elçi. 16:9, 10). Sonunda Pavlus iyi haberi nerede duyuracağını öğrenmişti. O, yarı yolda pes etmeyip yolculuğa devam ettiğine çok sevinmiş olmalı. Bu dört adam hemen Makedonya’ya gitmek üzere gemiye bindiler.

      Elçi Pavlus ve Timoteos bir geminin güvertesinde. Mürettebat işlerini yaparken Timoteos Pavlus’a uzaktaki bir şeyi gösteriyor.

      ‘Troas’tan denize açıldık’ (Elçiler 16:11).

      6, 7. (a) Pavlus’un seyahati sırasında olanlardan hangi dersi alabiliriz? (b) Pavlus’un yaşadıkları bize hangi güvenceyi veriyor?

      6 Bu kayıttan hangi dersi alabiliriz? Şuna dikkat edin: Pavlus ancak Asya’ya doğru yola çıktıktan sonra İsa Tanrı’nın ruhu aracılığıyla müdahale etti; Pavlus ancak Bitinya’ya yaklaştıktan sonra İsa onu engelledi ve Pavlus ancak Troas’a ulaştıktan sonra İsa onu Makedonya’ya yönlendirdi. Cemaatin başı olan İsa günümüzde bize de aynı şekilde rehberlik eder (Kol. 1:18). Örneğin, öncü olarak hizmet etmeyi ya da Krallık müjdecilerine ihtiyacın daha fazla olduğu bir sahaya taşınmayı bir süredir düşünüyor olabiliriz. Bununla birlikte, biz ancak hedefimize erişmek üzere kesin adımlar attıktan sonra İsa Tanrı’nın ruhu aracılığıyla bize rehberlik sağlayabilir. Neden? Şu örneği düşünün: Bir sürücü ancak arabası hareket ediyorsa onu sağa veya sola yönlendirebilir. Benzer şekilde İsa da hizmetimizi artırmamız için bize yol gösterir; fakat ancak faal isek, yani bu konuda gerçek bir çaba harcıyorsak bunu yapar.

      7 Peki ya çabalarımız hemen olumlu sonuç vermezse? Tanrı’nın ruhunun bize rehberlik etmediğini düşünüp pes mi etmeliyiz? Hayır. Unutmayın ki Pavlus da hayal kırıklıkları yaşadı. Yine de, açılacak bir kapı bulana kadar araştırmaya devam etti. “Büyük bir faaliyet kapısı” bulmak için sebat gösterdiğimizde benzer şekilde ödüllendirileceğimizden emin olabiliriz (1. Kor. 16:9).

      8. (a) Filipi şehrini anlatın. (b) Pavlus’un ‘bir dua yerinde’ iyi haberi duyurması hangi sevinçli olayla sonuçlandı?

      8 Pavlus ve yanındakiler Makedonya eyaletine vardıktan sonra Filipi’ye gittiler; bu şehrin sakinleri Roma vatandaşı olmakla övünürdü. Orada yaşayan emekli Romalı askerler için Filipi kolonisi küçük bir İtalya, sanki minyatür bir Roma’ydı. Görevli vaizler şehir kapısının dışında, bir derenin kenarında, “dua yeri” olduğunu düşündükleri bir yer buldular.b Sebt günü bu yere gittiler ve Tanrı’ya tapınmak için orada toplanmış birkaç kadın gördüler. Öğrenciler oturup onlarla konuştu. Lidya isimli bir kadın onları dinliyordu ve “Yehova onun yüreğini açmıştı.” Lidya vaizlerden öğrendiklerinden öyle etkilendi ki, ev halkıyla birlikte vaftiz edildi. Sonra Pavlus ile yol arkadaşlarını evinde kalmaları için zorladıc (Elçi. 16:13-15).

      9. Günümüzde birçokları Pavlus’u nasıl örnek aldı? Sonuçta hangi nimetleri tattılar?

      9 Lidya’nın vaftizinin yol açtığı sevinci bir düşünün. Pavlus ‘Makedonya’ya geçme’ davetini kabul ettiğine ne kadar sevinmiş olmalı. Yehova’nın onu ve arkadaşlarını Tanrı’dan korkan kadınların dualarını cevaplamak üzere kullanması herhalde onu çok mutlu etmişti. Günümüzde genç ya da yaşlı, evli ya da bekâr birçok birader ve hemşire de Krallık müjdecilerine ihtiyacın daha çok olduğu sahalara taşınıyor. Onların sıkıntılarla karşılaştığı doğrudur. Fakat bunlar, Lidya gibi Kutsal Kitap hakikatlerini benimseyen kişiler bulduklarında duydukları doyumla karşılaştırıldığında önemsiz kalır. İhtiyacın daha büyük olduğu bir sahaya gidebilmek için yaşamınızda ayarlamalar yapabilir misiniz? Nimetler sizi bekliyor. Bir Orta Amerika ülkesine taşınan, Aaron isminde 20’li yaşlarındaki bir biraderin örneğine bakalım. O, birçoklarının hislerine tercüman olup şunları söylüyor: “Yurt dışında hizmet etmek ruhen gelişmeme ve Yehova’ya daha da yaklaşmama yardım etti. Tarla hizmeti ise harika! Sekiz tetkikim var.”

      İki hemşire caddede genç bir kadına iyi haberi duyuruyor. Genç bir adam ne konuştuklarını anlamak için onlara bakıyor.

      Günümüzde nasıl ‘Makedonya’ya geçebiliriz?’

      “Kalabalık . . . . Onların Üzerine Yürüdü” (Elçiler 16:16-24)

      10. Cinler, Pavlus ile arkadaşları için olayların bir anda tersine dönmesinde nasıl rol oynadı?

      10 Şeytan, cinleriyle birlikte saltanat sürdüğü dünyanın bu bölgesinde iyi haberin kök salmasına mutlaka çok öfkeleniyordu. Dolayısıyla, Pavlus ile arkadaşları için olayların bir anda tersine dönmesinde cinlerin rol oynamasına şaşmamalı. Bir keresinde o dua yerine giderlerken, kehanetlerde bulunarak efendilerine para kazandıran, cinlerin tutsağı olmuş bir hizmetçi kız şöyle bağırarak peşlerine takıldı: “Bu adamlar Yüceler Yücesi Tanrı’nın kullarıdır, size kurtuluş yolunu ilan ediyorlar.” Cin, kızın kehanetleriyle Pavlus’un öğretilerinin aynı kaynaktan geldiği izlenimini yaratmak için ona bu sözleri söyletmiş olabilir. Böylece izleyenlerin dikkatini Mesih’in gerçek takipçilerinden başka yöne çekebilirdi. Fakat Pavlus cini çıkararak kızı susturdu (Elçi. 16:16-18).

      11. Cin kızdan çıkarılınca Pavlus ile Silas’ın başına ne geldi?

      11 Hizmetçi kızın efendileri kolay kazanç kaynaklarının yok olduğunu öğrendiklerinde çok öfkelendiler. Pavlus ile Silas’ı yöneticilerin, yani Roma’yı temsil eden görevlilerin davalara baktığı çarşı meydanına sürüklediler. Adamlar hâkimlerin önyargılarına ve vatanseverlik duygularına hitap ederek bir anlamda şöyle dediler: ‘Bu Yahudiler biz Romalıların kabul edemeyeceği âdetler öğreterek düzeni bozuyorlar.’ Bu sözler hemen sonuç verdi. “Bunun üzerine [çarşı meydanındaki] kalabalık hep birden onların [Pavlus ve Silas’ın] üzerine yürüdü” ve yöneticiler “değnekle dövülmelerini emrettiler.” Ardından Pavlus ile Silas’ı hapishaneye götürdüler. Gardiyan yara bere içindeki bu vaizleri zindanın iç kısmına attı ve ayaklarını tomruğa vurdu (Elçi. 16:19-24). Gardiyan zindanın kapısını kapadığında içerisi öyle karanlıktı ki, Pavlus ile Silas herhalde birbirlerini pek göremiyorlardı. Fakat Yehova onları görüyordu (Mezm. 139:12).

      12. (a) Mesih’in öğrencilerinin zulüm konusunda bakış açısı neydi? Neden? (b) Şeytan ve onun aleti olan kişiler muhalefetin hangi türlerini kullanmaya devam ediyor?

      12 Yıllar önce İsa, takipçilerine “size de zulmedecekler” demişti (Yuhn. 15:20). O nedenle, Pavlus ve yanındakiler Makedonya’ya gittiklerinde muhalefet görmeye hazırlıklıydılar. Zulüm patlak verdiğinde bunu Yehova’nın hoşnutsuzluğunun bir işareti değil, Şeytan’ın öfkesinin bir ifadesi olarak gördüler. Bugün de Şeytan’ın aleti olan kişiler Filipi’dekine benzer yöntemler kullanıyor. Hilekâr muhalifler muhalefeti körükleyerek okulda ve işyerinde bizi yanlış tanıtıyorlar. Bazı ülkelerde dinsel muhalifler bizi mahkemelerde suçlayarak bir anlamda şöyle diyor: ‘Bu Şahitler bizim gibi dinine ve geleneklerine bağlı kişilerin kabul edemeyeceği âdetler öğreterek düzeni bozuyorlar.’ Bazı yerlerde ise iman kardeşlerimiz dövülüyor ve hapse atılıyor. Fakat Yehova onları görüyor (1. Pet. 3:12).

      “Vakit Geçirmeksizin Vaftiz Edildiler” (Elçiler 16:25-34)

      13. Neden gardiyan “Kurtulmak için ne yapmalıyım?” diye sordu?

      13 Pavlus ile Silas’ın o gün yaşadıkları arbededen sonra kendilerine gelebilmek için zamana ihtiyaçları olmalıydı. Bununla birlikte gece yarısı olduğunda ‘dua edip ilahilerle Tanrı’yı yüceltecek’ kadar toparlanmışlardı. Sonra birden bir depremle hapishane sarsıldı. Uykusundan uyanan gardiyan kapıların açık olduğunu gördü ve mahkûmların kaçmış olmasından korktu. Onların kaçmasına izin verdiği için cezalandırılacağını bildiğinden “kılıcını çekip kendini öldürmek istedi.” Fakat Pavlus, “Kendine kıyma, hepimiz buradayız!” diye bağırdı. Perişan durumdaki gardiyan “Efendiler, kurtulmak için ne yapmalıyım?” diye sordu. Onu Pavlus ile Silas değil, sadece İsa kurtarabilirdi. Bu nedenle, “Efendimiz İsa’ya iman et, sen de ev halkın da kurtulursunuz” dediler (Elçi. 16:25-31).

      14. (a) Pavlus ile Silas gardiyana nasıl yardım etti? (b) Pavlus ile Silas zulme sevinçle dayandıkları için nasıl bir ödüle sahip oldular?

      14 Gardiyanın sorusu samimi miydi? Pavlus adamın içtenliğinden şüphelenmedi. Gardiyan başka milletten biriydi ve Kutsal Yazıları bilmiyordu. İsa’nın takipçisi olabilmesi için önce Kutsal Yazılardaki temel hakikatleri öğrenmeli ve kabul etmeliydi. Dolayısıyla Pavlus ile Silas “Yehova’nın sözünü ona” bildirmek üzere zaman ayırdılar. Kutsal Yazıları öğretmeye öyle dalmışlardı ki, aldıkları darbelerin acısını unutmuş olabilirler. Fakat gardiyan sırtlarındaki derin kesikleri fark etti ve yaralarını temizledi. Sonra o ve ev halkı “vakit geçirmeksizin vaftiz edildiler.” Pavlus ve Silas zulme sevinçle dayandıkları için gerçekten büyük bir ödüle sahip olmuşlardı (Elçi. 16:32-34).

      15. (a) Günümüzde birçok Şahit Pavlus ile Silas’ı nasıl örnek aldı? (b) Sahamızda yaşayanların evlerini neden tekrar ziyaret etmeye devam etmeliyiz?

      15 Pavlus ile Silas gibi, günümüzde de birçok Şahit inançları yüzünden hapisteyken iyi haberi duyurdu ve güzel sonuçlar elde etti. Örneğin bir dönem, faaliyetimizin yasak olduğu bir ülkede Şahitlerin yüzde 40’ı Yehova’yla ilgili hakikati hapiste duydu (İşa. 54:17). Gardiyanın ancak deprem olduktan sonra yardım istediğine de dikkat edin. Benzer şekilde günümüzde de önceden Krallık mesajına hiç olumlu karşılık vermeyen bazı kişiler ancak özel yaşamları acı bir olayla sarsıldıktan sonra iyi haberi kabul edebilir. Sahamızda oturanları tekrar tekrar ziyaret ederek onlara yardım etmeye hazır olduğumuzu gösterebiliriz.

      “Bizleri . . . . Şimdi Dışarıya Gizlice mi Atıyorlar?” (Elçiler 16:35-40)

      16. Pavlus ile Silas’ın dövülmelerinden sonraki gün durum nasıl tersine döndü?

      16 Dövülmelerinden sonraki sabah yöneticiler Pavlus ile Silas’ın serbest bırakılmasını emretti. Fakat Pavlus şu karşılığı verdi: “Roma vatandaşı olan bizleri halkın önünde yargılamadan dövüp hapse attılar; şimdi dışarıya gizlice mi atıyorlar? Böyle şey olmaz! Kendileri gelip bizi çıkarsın.” Bu iki adamın Roma vatandaşı olduğunu öğrendiklerinde yöneticiler “korktular”, çünkü onların haklarını çiğnemişlerdi.d Durum tersine dönmüştü. Öğrenciler halkın önünde dövülmüştü, şimdi de yöneticiler halkın önünde onlardan özür dilemeliydi. Pavlus ile Silas’a Filipi’den ayrılmaları için yalvardılar. İki vaiz bunu kabul etti, fakat önce zaman ayırıp sayıları giderek artan yeni öğrencileri teşvik ettiler. Ancak ondan sonra şehirden ayrıldılar.

      17. Yeni öğrenciler Pavlus ile Silas’ın gösterdiği tahammülden hangi önemli dersi aldılar?

      17 Pavlus ve Silas’ın Roma vatandaşları olarak haklarına daha önce saygı gösterilseydi, dayak yemeyebilirlerdi (Elçi. 22:25, 26). Fakat böyle olsaydı, Filipi’deki öğrenciler onların Mesih uğruna acı çekmekten kurtulmak için konumlarını kullandıkları kanısına varabilirdi. Bu, Roma vatandaşı olmayan öğrencilerin imanını nasıl etkilerdi? Roma kanunları onların dayak yemesini engellemeyecekti. Aslında Pavlus ve arkadaşı kendilerine verilen cezaya katlanmakla, yeni iman eden kişilere Mesih’in takipçilerinin zulüm karşısında kararlılıklarını koruyabildiğini göstermiş oldu. Ayrıca Pavlus ve Silas vatandaşlıklarının tanınmasını talep ettikleri için, yöneticiler kanunsuz şekilde davrandıklarını herkesin önünde beyan etmek zorunda kaldılar. Bu da yöneticilerin İsa’nın takipçilerine kötü davranmasını engellemiş ve gelecekteki benzer saldırılara karşı bir ölçüde yasal bir koruma sağlamış olabilir.

      18. (a) Bugün gözetmenler Pavlus’u nasıl örnek alıyorlar? (b) Günümüzde ‘iyi haberin savunulmasını ve hukuken tanınmasını’ nasıl sağlarız?

      18 Günümüzde de gözetmenler örnekleriyle rehberlik sağlıyorlar. Onlar iman kardeşlerinin ne yapmasını bekliyorlarsa, kendileri de aynısını yapmaya hazırdırlar. Pavlus gibi biz de korunma elde etmek için yasal haklarımızı nasıl ve ne zaman kullanacağımızı dikkatle gözden geçiririz. İnancımıza özgü faaliyetleri yerine getirmek üzere yasal koruma elde etmek için gerektiğinde yerel, ulusal, hatta uluslararası mahkemelere başvururuz. Pavlus’un Filipi’de hapiste olduğu dönemden yaklaşık on yıl sonra oradaki cemaate yazdığı gibi, amacımız sosyal reform yapmak değil, ‘iyi haberin savunulması ve hukuken tanınmasıdır’ (Filip. 1:7). Ancak bu davalar nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Pavlus ve arkadaşları gibi biz de, Tanrı’nın ruhunun gitmemizi istediği her yerde ‘iyi haberi bildirmeye’ devam etmeye kararlıyız. (Elçi. 16:10).

      ELÇİLERİN İŞLERİ KİTABININ YAZARI LUKA

      Elçiler kitabının 16. bölümünün 9. ayetine kadar, olaylar sadece üçüncü şahsın ağzından anlatılır. Yani yazar olaylara kendini dahil etmeden başkalarının söylediklerini ve yaptıklarını anlatır. Fakat Elçiler 16:10, 11’de bu üslup değişir. Örneğin 11. ayette yazar “Troas’tan denize açılıp doğruca Semendirek’e geldik” der. Kitabın yazarı Luka işte burada olaylara dahil olur. Fakat Luka’nın ismi Elçilerin İşleri kitabında hiç geçmediğine göre, yazarın o olduğunu nasıl biliyoruz?

      Luka masaya oturmuş bir tomara yazı yazıyor.

      Yanıtı Elçilerin İşleri kitabı ile Luka İncilinin girişlerinde buluruz. İki kitabın girişinde de “Teofilos” isminde birine hitap edilir (Luka 1:1, 3; Elçi. 1:1). Elçilerin İşleri kitabı şu sözlerle başlar: “Ey Teofilos, yazdığım ilk kayıtta, İsa’nın yaptığı ve öğrettiği her şeyi en başından kaleme aldım.” Eski araştırmacılar bu ‘ilk kaydı’, yani incili Luka’nın yazdığı konusunda hemfikir olduklarından, Elçilerin İşleri kitabını da o yazmış olmalıdır.

      Luka hakkında çok şey bilmiyoruz. İsmi Kutsal Kitapta sadece üç kez geçer. Elçi Pavlus onu “sevgili hekim” ve ‘iş arkadaşlarından’ biri olarak adlandırır (Kol. 4:14; Filim. 24). Elçilerin İşleri kitabında Luka’nın olaylara kendini dahil edip “biz” diyerek anlattığı kısımlardan, onun elçi Pavlus’a ilk kez MS yaklaşık 50’de Troas’tan Filipi’ye giderken eşlik ettiği, fakat Pavlus Filipi’den ayrıldığında onunla beraber olmadığı anlaşılır. Bu iki adam MS yaklaşık 56’da Filipi’de yeniden buluştu ve başka yedi kardeşle birlikte Yeruşalim’e yolculuk ettiler. Pavlus orada tutuklandı. İki yıl sonra Luka, Sezariye’den Roma’ya tutuklu olarak giden Pavlus’a eşlik etti (Elçi. 16:10-17, 40; 20:5–21:17; 24:27; 27:1–28:16). Roma’da ikinci kez hapiste olan Pavlus idamının yakın olduğunu anladığında yanında “sadece Luka” vardı (2. Tim. 4:6, 11). Luka’nın iyi haber uğruna uzun yollar katettiği ve sıkıntılar çekmeye hazır olduğu açıktır.

      Luka İsa hakkında yazdığı şeylere tanık olduğunu iddia etmez. Tersine, ‘görgü tanıklarının’ ifadelerine dayanarak ‘olayları derlemeye’ giriştiğini söyler. Dahası ‘başından itibaren tüm olayları titizlikle araştırdığından, bunları mantıklı bir sırayla yazdı’ (Luka 1:1-3). Luka’nın çabalarının sonuçları onun dikkatli bir araştırmacı olduğunu gösterir. Belki de o, bilgi toplamak için Elizabet, İsa’nın annesi Meryem ve başkalarıyla görüştü. Yazdıklarının çoğu sadece onun incilinde görülür (Luka 1:5-80).

      Pavlus Luka’nın hekim olduğunu belirtir. Gerçekten de bir doktorun acı çeken kişilere gösterdiği ilgi Luka’nın yazılarında açıkça görülür. Birkaç örneğe değinmek gerekirse, cinlerin tutsağı olmuş bir adam İsa tarafından iyileştirilirken cinin “zarar vermeden” ondan çıktığını; elçi Petrus’un kaynanasının “yüksek ateşle” yattığını ve İsa’nın yardım ettiği kadının ‘cinin etkisiyle on sekiz yıldan beri rahatsız, iki büklüm olduğunu ve doğrulamadığını’ Luka belirtti (Luka 4:35, 38; 13:11).

      Luka’nın ‘Rabbin işine’ hayatında ilk yeri verdiği açıktı (1. Kor. 15:58). Onun hedefi dünyevi bir kariyer peşinde koşmak veya ünlü olmak değil, başkalarının Yehova’yı tanımasına ve hizmet etmesine yardım etmekti.

      ERGUVANİ KUMAŞLAR SATAN LİDYA

      Lidya Makedonya’nın önemli bir şehri olan Filipi’de yaşıyordu. O aslen, Batı Anadolu’daki Lidya bölgesinde yer alan Tiyatira şehrindendi. Lidya erguvani kumaş ticareti yapmak için Ege Denizi’ni geçip Filipi’ye yerleşmişti. Muhtemelen erguvani renkte çeşitli malların ticaretini yapıyordu, örneğin kilim, duvar halısı, dokuma ve hatta boya satıyordu. Filipi’de bulunan bir yazıt bu şehirde erguvani renkte eşya satan tüccarların bir loncası olduğunu doğrular.

      Lidya bir kumaş gösteriyor.

      Lidya “Tanrı’ya ibadet eden biri” olarak tanıtılır; bu, büyük ihtimalle onun Yahudiliği benimsemiş biri olduğu anlamına gelir (Elçi. 16:14). O Yehova’ya nasıl tapınıldığını kendi memleketinden biliyor olabilirdi. Filipi’nin tersine Tiyatira’da bir havra vardı. Bazıları Lidya isminin “Lidyalı kadın” anlamına gelen bir takma isim olduğuna ve bu ismin ona Filipi’de verildiğine inanıyor. Ancak Lidya’nın bir özel isim olarak da kullanıldığını gösteren belgeler vardır.

      Lidyalılar ve komşuları MÖ dokuzuncu ya da sekizinci yüzyıldan, yani Homeros’un zamanından beri erguvani boya konusundaki ustalıklarıyla ünlüydüler. Gerçekten de Tiyatira’nın suyunun en kalıcı ve en parlak tonların elde edilmesini sağladığı düşünülüyordu.

      Erguvani renkte eşyalar ancak zenginlerin sahip olabileceği lüks ürünlerdi. Erguvani boyanın üretiminde çeşitli ham maddeler kullanılırdı. Ama en kaliteli ve pahalı boya Akdeniz’de yaşayan dikenli salyangozdan elde edilirdi. Bu, has ketenin boyanmasında kullanılırdı. Her yumuşakçadan sadece tek bir damla boya çıkarılabilirdi ve bu değerli sıvıdan yalnızca bir gram elde etmek için yaklaşık 8.000 dikenlisalyangoz işlemden geçirilmeliydi. Dolayısıyla bu renkteki kıyafetler çok pahalıydı.

      Yaptığı iş büyük bir sermaye gerektirdiğinden ve dört kişiyi (Pavlus, Silas, Timoteos ve Luka) ağırlayacak kadar büyük bir eve sahip olduğundan, büyük ihtimalle Lidya başarılı ve zengin bir tüccardı. Onun ‘ev halkından’ söz edilmesi akrabalarıyla yaşadığı anlamına da gelebilir; köleleri ve hizmetçileri olduğunu da ima edebilir (Elçi. 16:15). Ayrıca Pavlus ve Silas’ın şehirden ayrılmadan önce bu konuksever kadının evinde bazı kardeşlerle görüşmesi, o evin Filipi’deki ilk Hıristiyanların ibadet yeri haline geldiği fikrini verir (Elçi. 16:40).

      Pavlus yaklaşık 10 yıl sonra Filipi cemaatine yazdığı mektupta Lidya’dan söz etmez. Dolayısıyla onun hakkında bildiğimiz her şey Elçiler kitabının 16. bölümüyle sınırlıdır.

      a “Elçilerin İşleri Kitabının Yazarı Luka” başlıklı çerçeveye bakın.

      b Belki Filipi’nin askerî açıdan özel bir şehir olmasından ötürü orada bir havraya izin verilmiyordu. Ya da şehirdeki Yahudi erkeklerin sayısı onu bulmadığından orada havra açılamıyordu. Çünkü bir havra açmak için gerekli asgari sayı ondu.

      c “Erguvani Kumaşlar Satan Lidya” başlıklı çerçeveye bakın.

      d Roma kanununa göre bir vatandaşın her zaman yasal bir mahkemenin önüne çıkarılma hakkı vardı ve mahkûm edilmeden halkın önünde asla cezalandırılamazdı.

  • “Kutsal Yazıları Kullanarak Onları İkna Etmeye Çalıştı”
    Tanrı’nın Krallığına Tam Anlamıyla Tanıklık Edin
    • 17. BÖLÜM

      “Kutsal Yazıları Kullanarak Onları İkna Etmeye Çalıştı”

      Etkili öğretimin temeli ve Veriyalıların güzel örneği

      Bu bölüm Elçiler 17:1-15’e dayanmaktadır

      1, 2. Filipi’den Selanik’e yolculuk edenler kimlerdi? Onların aklından neler geçmiş olabilir?

      YETENEKLİ Romalı mühendisler tarafından yapılmış işlek yol, sarp dağların arasından geçiyordu. Yol boyunca eşeklerin anırması, taş döşeli yoldan geçen arabaların tekerleklerinin takırtısı ve her çeşit yolcunun, muhtemelen askerlerin, tüccarların ve zanaatkârların sesleri zaman zaman birbirine karışıyordu. Üç arkadaş, Pavlus, Silas ve Timoteos, bu yolu kullanarak Filipi’den Selanik’e giderken 130 kilometreden fazla yol katettiler. Yolculuk özellikle Pavlus ile Silas için hiç kolay değildi. Onlar Filipi’de değnekle dövülmüşlerdi ve aldıkları yaralar hâlâ geçmemişti (Elçi. 16:22, 23).

      2 Onlar bu uzun yolculuğa nasıl dayandılar? Birbirleriyle yaptıkları sohbetlerin herhalde yardımı oldu. Filipi’deki gardiyan ve ailesinin hakikate gelmesiyle yaşadıkları heyecan verici tecrübe hâlâ zihinlerinde canlıydı. Bu tecrübe, onların Tanrı’nın sözünü duyurmaya devam etme konusunda daha da kararlı olmasına yol açtı. Bununla birlikte, sahil kenti olan Selanik’e yaklaşırken oradaki Yahudilerin kendilerine nasıl davranacağını merak etmiş olabilirler. Acaba Filipi’deki gibi saldırıya uğrayacak, hatta dövülecekler miydi?

      3. Duyuru işi için cesaret toplama konusunda Pavlus’un örneği bugün bize nasıl yararlı olabilir?

      3 Pavlus o sıradaki duygularını daha sonra Selanik’teki İsa’nın takipçilerine yazdığı bir mektupta şöyle dile getirdi: “Bildiğiniz gibi, daha önce Filipi’de eziyet çekip aşağılayıcı bir muamele görmüştük, fakat Tanrı’nın iyi haberini size büyük bir mücadeleyle iletmek için O’nun yardımıyla cesaret topladık” (1. Sel. 2:2). Anlaşılan Pavlus’un Selanik şehrine girip girmeme konusunda endişeleri vardı, özellikle de Filipi’de olanlardan sonra böyle hissetmiş olabilir. Pavlus’u anlayabiliyor musunuz? Sizin de iyi haberi duyurmakta hiç zorlandığınız oluyor mu? Pavlus Yehova’nın kendisine güç vereceğine, ihtiyacı olan cesareti toplamasına yardım edeceğine güveniyordu. Onun örneğini incelemek sizin de aynısını yapmanıza yardım edebilir (1. Kor. 4:16).

      “Kutsal Yazıları Kullanarak . . . . İkna Etmeye Çalıştı” (Elçiler 17:1-3)

      4. Pavlus Selanik’te neden üç haftadan daha uzun süre kalmış olabilir?

      4 Kayıt bize Pavlus’un Selanik’teyken üç Sebt günü havrada iyi haberi duyurduğunu söylüyor. Bu, onun Selanik’te sadece üç hafta kaldığı anlamına mı gelir? Öyle olmayabilir. Pavlus’un şehre geldikten ne kadar zaman sonra havraya ilk kez gittiğini bilmiyoruz. Dahası Pavlus’un mektupları o ve arkadaşlarının Selanik’teyken geçimlerini sağlamak için çalıştıklarını gösterir (1. Sel. 2:9; 2. Sel. 3:7, 8). Ayrıca orada kalırken Filipi’deki kardeşlerden iki kez maddi destek gördü (Filip. 4:16). Bu yüzden Selanik’te üç haftadan daha uzun süre kalmış olabilir.

      5. Pavlus insanlarla konuşurken neye dikkat etti?

      5 Pavlus iyi haberi duyurmak üzere cesaretini toplayıp havrada bulunanlarla konuştu. Her zaman yaptığı gibi “Kutsal Yazıları kullanarak onları ikna etmeye çalıştı. Yazılardan kanıtlar göstererek Mesih’in acı çekmesi, ölüp diriltilmesi gerektiğini açıkladı, ‘İşte size duyurduğum İsa, bu Mesih’tir’ dedi” (Elçi. 17:2, 3). Dikkat ederseniz Pavlus kendisini dinleyenlerin duygularını harekete geçirmeye çalışmadı. Onların mantığına hitap etti. Havrada bulunanların Kutsal Yazıları iyi bildiğini ve ona saygı duyduğunu biliyordu. Fakat onların anlayışı eksikti. Bu nedenle Pavlus, Nasıralı İsa’nın vaat edilen Mesih olduğuna dair Kutsal Yazılardan açıklamalarda bulundu, kanıtlar sundu ve onları ikna etmeye çalıştı.

      6. İsa Kutsal Yazıları kullanarak öğrencilerini nasıl ikna etmeye çalıştı? Bunun sonucu ne oldu?

      6 Pavlus İsa’nın yöntemini örnek aldı. İsa öğretim verirken Kutsal Yazıları temel alırdı. Örneğin hizmeti sırasında takipçilerine, Kutsal Yazılara göre İnsanoğlunun acılar çekmesi, öldürülmesi ve diriltilmesi gerektiğini anlatmıştı (Mat. 16:21). Diriltildikten sonra öğrencilerine göründü. Sadece bu bile onun doğruyu söylediğini gösterecekti. Fakat o daha fazlasını yaptı. Bazı öğrencilerine söyledikleri hakkında şöyle okuyoruz: “Musa’nın ve diğer tüm Peygamberlerin yazılarından başlayarak, onlara bütün Kutsal Yazılarda kendisiyle ilgili yazılanları açıkladı.” Bunun sonucu ne oldu? Öğrenciler heyecanla “Yolda bizimle konuşurken ve Kutsal Yazıları açıklarken yüreğimiz ateş almamış mıydı?” dediler (Luka 24:13, 27, 32).

      7. Öğrettiklerimizin Kutsal Yazılara dayanması neden önemlidir?

      7 Tanrı’nın Sözündeki mesaj güçlüdür (İbr. 4:12). Tıpkı İsa, Pavlus ve diğer elçiler gibi, bugün de İsa’nın takipçileri öğrettikleri şeyleri bu Söze dayandırırlar. Biz de Kutsal Yazıların ne anlama geldiğini açıklıyoruz, ev sahibine Tanrı’nın ne söylediğini göstermek için Kutsal Kitabı açıp öğrettiğimiz şeylerle ilgili kanıtlar sunuyoruz ve ikna etmeye çalışıyoruz. Aslında ilettiğimiz mesaj bize ait değildir. Kutsal Kitabı sık sık kullanarak, insanların duyurduğumuz mesajın kendi fikrimiz değil Tanrı’nın öğretileri olduğunu fark etmesine yardım ediyoruz. Ayrıca bu mesajın tamamen Tanrı’nın Sözüne dayandığını aklımızda tutmalıyız. O’nun Sözü kesinlikle güvenilirdir. Bunu bilmek, iyi haberi Pavlus gibi cesaretle duyurmak üzere size de güven vermiyor mu?

      ‘Bazıları İman Etti’ (Elçiler 17:4-9)

      8-10. (a) Selanik’teki insanlar iyi habere nasıl karşılık verdi? (b) Yahudilerden bazıları Pavlus’u neden kıskandı? (c) Yahudi muhalifler nasıl davrandı?

      8 Pavlus İsa’nın şu sözünün doğruluğuna bizzat tanık olmuştu: “Bir hizmetkâr efendisinden büyük değildir. Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler. Benim sözümü tuttularsa, sizin sözünüzü de tutacaklar” (Yuhn. 15:20). Pavlus Selanik’te tam böyle tepkilerle karşılaşmıştı; bazıları onun sözlerini tutmaya istekliyken başkaları karşı koymuştu. İyi habere olumlu karşılık verenler hakkında Luka şunları yazar: “Onlardan [Yahudilerden] bazıları ve Tanrı’ya ibadet eden Yunanlılardan büyük bir kalabalık iman edip [Hıristiyan olup] Pavlus ile Silas’a katıldı; aralarında bulunan nüfuzlu kadınların sayısı da az değildi” (Elçi. 17:4). Bu yeni öğrenciler Kutsal Yazıları tam olarak anlamalarına yardım edildiği için mutlu olmalıydı.

      9 Bazıları Pavlus’un sözlerine değer verse de, diğerleri ona diş gıcırdattı. Selanik’teki bazı Yahudiler, Pavlus ‘Yunanlılardan büyük bir kalabalığı’ ikna ettiği için kıskançlık duyuyordu. Dinlerini yaymaya kararlı o Yahudiler, Yunanlılara İbranice Kutsal Yazılardaki öğretilerle eğitim vermişti ve o insanları kendilerine ait görüyorlardı. Fakat Pavlus bir anda bu Yunanlıları onlardan çalmış gibi oldu ve üstelik bunu havrada yaptı. Yahudiler öfkeden deliye döndü.

      Pavlus ve Silas öfkeli kalabalıktan kurtulmak için avluya kaçıyor. Bir adam avlu kapısında durmuş, dışarıdaki kalabalıkla konuşuyor.

      “Onları bulup kalabalığın önüne çıkarmak istiyorlardı” (Elçiler 17:5).

      10 Luka sonra olanları şöyle anlatır: “Yahudiler bunu kıskandı; çarşı meydanında dolaşan serserilerden bazı kötü adamları yanlarına alıp bir kalabalık oluşturarak şehirde kargaşa çıkardılar. Yason’un evine saldırdılar, [Pavlus ile Silas’ı] bulup kalabalığın önüne çıkarmak istiyorlardı. Onları bulamayınca Yason’u ve bazı kardeşleri şehir yöneticilerinin önüne sürüklediler, bir yandan da şöyle bağırıyorlardı: ‘Dünyayı altüst eden bu adamlar şimdi de buraya geldiler. Yason da onları evinde ağırladı. Bu adamların hepsi, İsa diye başka bir kral var diyerek Sezar’ın buyruklarına karşı çıkıyorlar’” (Elçi. 17:5-7). Bu ayaktakımının saldırısı Pavlus ile arkadaşlarını nasıl etkileyecekti?

      11. Pavlus ve arkadaşlarına hangi suçlamalarda bulunuldu? Muhaliflerin aklında hangi buyruk olabilirdi? (Dipnota bakın.)

      11 Kışkırtılmış bir kalabalık korkunç şeyler yapabilir. Taşkın bir nehir gibi, çevresine zarar vererek hızla hareket eder; saldırgandır ve kontrol edilemez. Yahudilerin Pavlus ile Silas’tan kurtulmak üzere kullandıkları silah buydu. Yahudiler şehirde “kargaşa” çıkarıp ardından yöneticileri vaizlerin ağır bir suç işlediğine ikna etmeye çalıştılar. Pavlus ile arkadaşları Selanik’te bir kargaşaya yol açmadıkları halde, ilk olarak ‘dünyayı altüst etmekle’ suçlandılar. İkinci suçlama çok daha ciddiydi. Yahudiler bu vaizlerin İsa diye başka bir kralı duyurduğunu, böylece imparatorun buyruklarını çiğnediğini iddia ettiler.a

      12. Selanik’teki Hıristiyanlara yönelik suçlamaların ciddi sonuçlar doğurabileceğini gösteren nedir?

      12 Din adamlarının İsa’ya karşı da benzer bir suçlamada bulunduklarını hatırlarsınız. Onlar Pilatus’a “Bu adam milletimizi saptırıyor, . . . . kendisinin Mesih olduğunu, kral olduğunu söylüyor” dediler (Luka 23:2). Pilatus herhalde imparatorun vatana ihanete göz yumduğunu düşünmesinden korktuğu için İsa’yı ölüme mahkûm etmişti. Aynı şekilde Selanik’teki Hıristiyanlara yapılan suçlamalar da ciddi sonuçlara yol açabilirdi. Bir kaynak şunu belirtiyor: “Onların karşı karşıya oldukları tehlikenin abartıldığını söylemek mümkün değil. Çünkü ‘İmparatorlara ihanet iması bile çoğunlukla suçlanan kişinin ölümüyle sonuçlanırdı.’” Bu nefret dolu saldırı başarılı olacak mıydı?

      13, 14. (a) Kışkırtılan kalabalığın saldırısı neden başarılı olmadı? (b) Pavlus Mesih’in öğüdüne nasıl uygun davrandı? Onu nasıl örnek alabiliriz?

      13 Kışkırtılmış kalabalık Selanik’teki duyuru işini durduramadı. Peki neden? Bunun bir nedeni Pavlus ile Silas’ı bulamamalarıydı. Dahası şehir yöneticileri anlaşılan onlara yöneltilen suçlamaları haklı bulmadılar. “Yüklüce bir kefalet” istedikten sonra, daha önce önlerine getirilmiş Yason ile diğer kardeşleri serbest bıraktılar (Elçi. 17:8, 9). İsa’nın “yılanlar gibi temkinli, güvercinler gibi saf olun” öğüdünü uygulayan Pavlus, ihtiyatlı davranarak tehlikeden uzak durdu; böylece iyi haberi başka yerlerde duyurmaya devam edebildi (Mat. 10:16). Açıkça görüldüğü gibi Pavlus’un cesareti onun tedbirsiz biri olduğu anlamına gelmiyordu. Bugün İsa’nın takipçileri onun örneğini nasıl izleyebilir?

      14 Günümüzde Hıristiyan Âleminin din adamları çoğu kez insanları Yehova’nın Şahitlerine karşı kışkırtıyor. Tahrik edici sözler ve ihanet suçlamalarıyla yöneticileri Şahitlerin aleyhinde davranmaları için etkiliyorlar. İlk yüzyıldakiler gibi, günümüzdeki muhalifler de kıskançlık yüzünden böyle davranıyor. Durum ne olursa olsun, İsa’nın gerçek takipçileri sorunlara davetiye çıkarmaz. Böyle kızgın ve mantıksız insanlarla sürtüşmekten mümkün olduğunca kaçınırız, huzurlu bir ortamda işimize devam etmeye çalışırız ve belki daha sonra, olaylar durulduğunda aynı yerde tekrar şahitlik ederiz.

      SEZARLAR VE ELÇİLERİN İŞLERİ KİTABI

      Elçilerin İşleri kitabında ve aslında Yunanca Kutsal Yazıların tümünde kayıtlı olaylar Roma İmparatorluğunun sınırları içinde geçer. O dönemde en üstün dünyevi otorite her zaman Roma imparatoruydu. Selanik’teki Yahudiler ‘Sezar’ın buyruklarından’ söz ederken imparatoru kastediyorlardı (Elçi. 17:7). Elçiler kitabındaki olayların geçtiği dönemde dört imparator saltanat sürdü: Tiberius, Gaius, I. Kladius ve Neron.

      • Tiberius (MS 14-37): İsa’nın tüm hizmeti ve Hıristiyan cemaatinin ilk yılları sırasında imparator oydu. İsa’nın yargılanması sırasında Yahudiler Pilatus’a “Bu adamı serbest bırakırsan, Sezar’ın dostu değilsin. . . . . Bizim Sezar’dan başka kralımız yok” derken Tiberius’tan söz ediyorlardı (Yuhn. 19:12, 15).

      • Gaius (MS 37-41): Caligula olarak da bilinir, Yunanca Kutsal Yazılarda adı geçmez.

      • I. Klaudius (MS 41-54): Elçilerin İşleri kitabında adı iki kez geçer. İsa’nın takipçisi peygamber Agabos’un bildirdiği ve MS yaklaşık 46’da meydana gelen ‘büyük kıtlık’, “tüm yeryüzünde . . . . Klaudius döneminde yaşandı.” Ayrıca MS 49’da ya da 50’nin başında “Klaudius tüm Yahudilerin Roma’dan çıkmasını emretmişti.” Akuila ile Priskilla bu buyruk nedeniyle Korintos’a taşındı ve orada elçi Pavlus’la tanıştı (Elçi. 11:28; 18:1, 2).

      • Neron (MS 54-68): Pavlus’un davasını arz ettiği Sezar oydu (Elçi. 25:11). Bu imparatorun daha sonra MS 64 dolaylarında Roma’nın büyük kısmını mahveden yangın yüzünden Hıristiyanları suçladığı söylenir. Bundan kısa süre sonra, MS yaklaşık 65’te elçi Pavlus Roma’da ikinci kez hapsedildi ve idam edildi.

      Onlar “Daha Açık Fikirliydi” (Elçiler 17:10-15)

      15. Veriyalılar iyi habere nasıl karşılık verdi?

      15 Kardeşler Pavlus ile Silas’ı güvende olmaları için yaklaşık 65 kilometre uzaktaki Veriya’ya gönderdiler. Şehre varınca Pavlus havraya gidip orada toplanmış olanlarla konuştu. Dinlemeye hazır kişiler bulmak ne büyük bir mutluluktu! Luka’nın yazdıklarına göre Veriya’daki Yahudiler “Selanik’tekilerden daha açık fikirliydi; kendilerine anlatılanların doğruluğunu her gün Kutsal Yazılardan dikkatle araştırarak sözü büyük istekle kabul ettiler” (Elçi. 17:10, 11). Bu sözler hakikati benimsemiş Selanikliler hakkında olumsuz bir izlenim mi uyandırıyor? Hayır. Pavlus daha sonra onlara şöyle yazdı: “Şunun için de Tanrı’ya hep şükrediyoruz: Bizden işittiğiniz sözü, insanların değil Tanrı’nın sözü olarak kabul ettiniz; gerçekten de öyledir. Üstelik bu sözün iman eden sizlerde etkili olduğu görülüyor” (1. Sel. 2:13). Peki Veriya’daki o Yahudileri bu kadar açık fikirli yapan neydi?

      16. Veriyalılardan “açık fikirli” olarak söz edilmesi neden uygundur?

      16 Veriyalılar yeni bir şey duymuşlardı. Fakat ne acımasızca eleştiren, şüpheci kişilerdi ne de saf insanlardı. Öncelikle Pavlus’u dikkatle dinlediler. Sonra Pavlus’un kendilerine açıkladığı Kutsal Yazılara bakarak öğrendikleri şeylerin doğruluğundan emin oldular. Üstelik Tanrı’nın Sözünü sadece Sebt günü değil, her gün gayretle araştırıyorlardı. Bunu “büyük istekle” yaparak, yeni öğrendikleri hakikatin ışığında kendilerini Kutsal Yazıların ne söylediğini öğrenmeye adadılar. Sonra değişiklikler yapacak kadar alçakgönüllü olduklarını gösterdiler, çünkü “onlardan birçoğu iman etti” (Elçi. 17:12). Luka’nın bu insanlardan “açık fikirli” olarak söz etmesi hiç şaşırtıcı değil.

      17. Veriyalıların örneği neden övgüye değerdir? Hakikate geldikten çok sonra bile onları örnek almaya nasıl devam edebiliriz?

      17 Veriyalılar, iyi habere verdikleri karşılığın, ruhi konularda açık fikirli olma konusunda göze çarpar bir örnek olarak Tanrı’nın Sözünde yer alacağını bilmiyorlardı. Onlar Pavlus’un kendilerinden beklediği ve Yehova Tanrı’nın istediği şeyi tam olarak yaptılar. Benzer şekilde biz de insanları aynı şeyi yapmaya, yani imanlarının tamamen Tanrı’nın Sözüne dayanması için Kutsal Kitabı dikkatle incelemeye teşvik ediyoruz. Acaba iman ettikten sonra artık açık fikirli olmaya ihtiyacımız yok mu? Tersine, Yehova’dan öğretim almaya istekli olmamız ve O’nun öğretilerini hemen uygulamamız her zamankinden daha önemlidir. Bu şekilde Yehova’nın bizi şekillendirmesine ve isteği doğrultusunda eğitmesine izin veririz (İşa. 64:8). Böylece gökteki Babamızı tam anlamıyla hoşnut etmeye devam ederiz ve O’nun gözündeki değerimizi koruruz.

      18, 19. (a) Pavlus Veriya’dan neden ayrıldı? O nasıl örnek alınmaya değer bir sebat gösterdi? (b) Pavlus bundan sonra nereye ve kimlere gidecekti?

      18 Pavlus Veriya’da uzun süre kalmadı. Şöyle okuyoruz: “Selanikli Yahudiler Tanrı’nın sözünün Pavlus tarafından Veriya’da da duyurulduğunu öğrenince, kalabalıkları kışkırtıp huzursuzluk çıkarmak için oraya geldiler. Bunun üzerine kardeşler Pavlus’u hemen deniz kıyısına yolcu ettiler; Silas ve Timoteos ise orada kaldı. Pavlus’a eşlik edenler onu Atina’ya kadar götürdüler; ondan Silas ve Timoteos’un bir an önce yanına gelmesi talimatını aldıktan sonra oradan ayrıldılar” (Elçi. 17:13-15). İyi haberin o düşmanları çok ısrarcıydılar. Pavlus’u Selanik’ten kovmaları yetmezmiş gibi bir de Veriya’ya gelip orada aynı kargaşayı çıkarmaya çalıştılar; ama başaramadılar. Pavlus sahasının çok büyük olduğunu bildiğinden iyi haberi duyurmak üzere başka bir yere gitti. Bugün biz de duyuru işini durdurmak isteyenlerin çabalarını boşa çıkarmaya aynı şekilde kararlı olalım.

      19 Selanik ve Veriya’daki Yahudilere iyi haberi tam anlamıyla duyuran Pavlus, cesaretle şahitlikte bulunmanın ve insanları Kutsal Yazıları kullanarak ikna etmenin önemi hakkında mutlaka çok şey öğrenmişti. Bunu biz de öğrendik. Fakat şimdi Pavlus farklı bir dinleyici kitlesiyle, Atinalılarla karşı karşıya gelecekti. Acaba Atina’da onu neler bekliyordu? Bunu gelecek bölümde göreceğiz.

      a Bir bilgine göre, o dönemde Sezar’ın buyruklarından biri, “özellikle yönetimdeki imparatorun yerini alacak ya da onu yargılayacak yeni bir kral ya da krallığın geleceğine dair” kehanette bulunmayı yasaklıyordu. Pavlus’un düşmanları onun mesajını çarpıtıp elçinin böyle bir buyruğu çiğnediğini ileri sürmüş olabilirler. “Sezarlar ve Elçilerin İşleri Kitabı” başlıklı çerçeveye bakın.

  • “Kutsal Yazıları Kullanarak Onları İkna Etmeye Çalıştı”
    Tanrı’nın Krallığına Tam Anlamıyla Tanıklık Edin
    • 17. BÖLÜM

      “Kutsal Yazıları Kullanarak Onları İkna Etmeye Çalıştı”

      Etkili öğretimin temeli ve Veriyalıların güzel örneği

      Bu bölüm Elçiler 17:1-15’e dayanmaktadır

      1, 2. Filipi’den Selanik’e yolculuk edenler kimlerdi? Onların aklından neler geçmiş olabilir?

      YETENEKLİ Romalı mühendisler tarafından yapılmış işlek yol, sarp dağların arasından geçiyordu. Yol boyunca eşeklerin anırması, taş döşeli yoldan geçen arabaların tekerleklerinin takırtısı ve her çeşit yolcunun, muhtemelen askerlerin, tüccarların ve zanaatkârların sesleri zaman zaman birbirine karışıyordu. Üç arkadaş, Pavlus, Silas ve Timoteos, bu yolu kullanarak Filipi’den Selanik’e giderken 130 kilometreden fazla yol katettiler. Yolculuk özellikle Pavlus ile Silas için hiç kolay değildi. Onlar Filipi’de değnekle dövülmüşlerdi ve aldıkları yaralar hâlâ geçmemişti (Elçi. 16:22, 23).

      2 Onlar bu uzun yolculuğa nasıl dayandılar? Birbirleriyle yaptıkları sohbetlerin herhalde yardımı oldu. Filipi’deki gardiyan ve ailesinin hakikate gelmesiyle yaşadıkları heyecan verici tecrübe hâlâ zihinlerinde canlıydı. Bu tecrübe, onların Tanrı’nın sözünü duyurmaya devam etme konusunda daha da kararlı olmasına yol açtı. Bununla birlikte, sahil kenti olan Selanik’e yaklaşırken oradaki Yahudilerin kendilerine nasıl davranacağını merak etmiş olabilirler. Acaba Filipi’deki gibi saldırıya uğrayacak, hatta dövülecekler miydi?

      3. Duyuru işi için cesaret toplama konusunda Pavlus’un örneği bugün bize nasıl yararlı olabilir?

      3 Pavlus o sıradaki duygularını daha sonra Selanik’teki İsa’nın takipçilerine yazdığı bir mektupta şöyle dile getirdi: “Bildiğiniz gibi, daha önce Filipi’de eziyet çekip aşağılayıcı bir muamele görmüştük, fakat Tanrı’nın iyi haberini size büyük bir mücadeleyle iletmek için O’nun yardımıyla cesaret topladık” (1. Sel. 2:2). Anlaşılan Pavlus’un Selanik şehrine girip girmeme konusunda endişeleri vardı, özellikle de Filipi’de olanlardan sonra böyle hissetmiş olabilir. Pavlus’u anlayabiliyor musunuz? Sizin de iyi haberi duyurmakta hiç zorlandığınız oluyor mu? Pavlus Yehova’nın kendisine güç vereceğine, ihtiyacı olan cesareti toplamasına yardım edeceğine güveniyordu. Onun örneğini incelemek sizin de aynısını yapmanıza yardım edebilir (1. Kor. 4:16).

      “Kutsal Yazıları Kullanarak . . . . İkna Etmeye Çalıştı” (Elçiler 17:1-3)

      4. Pavlus Selanik’te neden üç haftadan daha uzun süre kalmış olabilir?

      4 Kayıt bize Pavlus’un Selanik’teyken üç Sebt günü havrada iyi haberi duyurduğunu söylüyor. Bu, onun Selanik’te sadece üç hafta kaldığı anlamına mı gelir? Öyle olmayabilir. Pavlus’un şehre geldikten ne kadar zaman sonra havraya ilk kez gittiğini bilmiyoruz. Dahası Pavlus’un mektupları o ve arkadaşlarının Selanik’teyken geçimlerini sağlamak için çalıştıklarını gösterir (1. Sel. 2:9; 2. Sel. 3:7, 8). Ayrıca orada kalırken Filipi’deki kardeşlerden iki kez maddi destek gördü (Filip. 4:16). Bu yüzden Selanik’te üç haftadan daha uzun süre kalmış olabilir.

      5. Pavlus insanlarla konuşurken neye dikkat etti?

      5 Pavlus iyi haberi duyurmak üzere cesaretini toplayıp havrada bulunanlarla konuştu. Her zaman yaptığı gibi “Kutsal Yazıları kullanarak onları ikna etmeye çalıştı. Yazılardan kanıtlar göstererek Mesih’in acı çekmesi, ölüp diriltilmesi gerektiğini açıkladı, ‘İşte size duyurduğum İsa, bu Mesih’tir’ dedi” (Elçi. 17:2, 3). Dikkat ederseniz Pavlus kendisini dinleyenlerin duygularını harekete geçirmeye çalışmadı. Onların mantığına hitap etti. Havrada bulunanların Kutsal Yazıları iyi bildiğini ve ona saygı duyduğunu biliyordu. Fakat onların anlayışı eksikti. Bu nedenle Pavlus, Nasıralı İsa’nın vaat edilen Mesih olduğuna dair Kutsal Yazılardan açıklamalarda bulundu, kanıtlar sundu ve onları ikna etmeye çalıştı.

      6. İsa Kutsal Yazıları kullanarak öğrencilerini nasıl ikna etmeye çalıştı? Bunun sonucu ne oldu?

      6 Pavlus İsa’nın yöntemini örnek aldı. İsa öğretim verirken Kutsal Yazıları temel alırdı. Örneğin hizmeti sırasında takipçilerine, Kutsal Yazılara göre İnsanoğlunun acılar çekmesi, öldürülmesi ve diriltilmesi gerektiğini anlatmıştı (Mat. 16:21). Diriltildikten sonra öğrencilerine göründü. Sadece bu bile onun doğruyu söylediğini gösterecekti. Fakat o daha fazlasını yaptı. Bazı öğrencilerine söyledikleri hakkında şöyle okuyoruz: “Musa’nın ve diğer tüm Peygamberlerin yazılarından başlayarak, onlara bütün Kutsal Yazılarda kendisiyle ilgili yazılanları açıkladı.” Bunun sonucu ne oldu? Öğrenciler heyecanla “Yolda bizimle konuşurken ve Kutsal Yazıları açıklarken yüreğimiz ateş almamış mıydı?” dediler (Luka 24:13, 27, 32).

      7. Öğrettiklerimizin Kutsal Yazılara dayanması neden önemlidir?

      7 Tanrı’nın Sözündeki mesaj güçlüdür (İbr. 4:12). Tıpkı İsa, Pavlus ve diğer elçiler gibi, bugün de İsa’nın takipçileri öğrettikleri şeyleri bu Söze dayandırırlar. Biz de Kutsal Yazıların ne anlama geldiğini açıklıyoruz, ev sahibine Tanrı’nın ne söylediğini göstermek için Kutsal Kitabı açıp öğrettiğimiz şeylerle ilgili kanıtlar sunuyoruz ve ikna etmeye çalışıyoruz. Aslında ilettiğimiz mesaj bize ait değildir. Kutsal Kitabı sık sık kullanarak, insanların duyurduğumuz mesajın kendi fikrimiz değil Tanrı’nın öğretileri olduğunu fark etmesine yardım ediyoruz. Ayrıca bu mesajın tamamen Tanrı’nın Sözüne dayandığını aklımızda tutmalıyız. O’nun Sözü kesinlikle güvenilirdir. Bunu bilmek, iyi haberi Pavlus gibi cesaretle duyurmak üzere size de güven vermiyor mu?

      ‘Bazıları İman Etti’ (Elçiler 17:4-9)

      8-10. (a) Selanik’teki insanlar iyi habere nasıl karşılık verdi? (b) Yahudilerden bazıları Pavlus’u neden kıskandı? (c) Yahudi muhalifler nasıl davrandı?

      8 Pavlus İsa’nın şu sözünün doğruluğuna bizzat tanık olmuştu: “Bir hizmetkâr efendisinden büyük değildir. Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler. Benim sözümü tuttularsa, sizin sözünüzü de tutacaklar” (Yuhn. 15:20). Pavlus Selanik’te tam böyle tepkilerle karşılaşmıştı; bazıları onun sözlerini tutmaya istekliyken başkaları karşı koymuştu. İyi habere olumlu karşılık verenler hakkında Luka şunları yazar: “Onlardan [Yahudilerden] bazıları ve Tanrı’ya ibadet eden Yunanlılardan büyük bir kalabalık iman edip [Hıristiyan olup] Pavlus ile Silas’a katıldı; aralarında bulunan nüfuzlu kadınların sayısı da az değildi” (Elçi. 17:4). Bu yeni öğrenciler Kutsal Yazıları tam olarak anlamalarına yardım edildiği için mutlu olmalıydı.

      9 Bazıları Pavlus’un sözlerine değer verse de, diğerleri ona diş gıcırdattı. Selanik’teki bazı Yahudiler, Pavlus ‘Yunanlılardan büyük bir kalabalığı’ ikna ettiği için kıskançlık duyuyordu. Dinlerini yaymaya kararlı o Yahudiler, Yunanlılara İbranice Kutsal Yazılardaki öğretilerle eğitim vermişti ve o insanları kendilerine ait görüyorlardı. Fakat Pavlus bir anda bu Yunanlıları onlardan çalmış gibi oldu ve üstelik bunu havrada yaptı. Yahudiler öfkeden deliye döndü.

      Pavlus ve Silas öfkeli kalabalıktan kurtulmak için avluya kaçıyor. Bir adam avlu kapısında durmuş, dışarıdaki kalabalıkla konuşuyor.

      “Onları bulup kalabalığın önüne çıkarmak istiyorlardı” (Elçiler 17:5).

      10 Luka sonra olanları şöyle anlatır: “Yahudiler bunu kıskandı; çarşı meydanında dolaşan serserilerden bazı kötü adamları yanlarına alıp bir kalabalık oluşturarak şehirde kargaşa çıkardılar. Yason’un evine saldırdılar, [Pavlus ile Silas’ı] bulup kalabalığın önüne çıkarmak istiyorlardı. Onları bulamayınca Yason’u ve bazı kardeşleri şehir yöneticilerinin önüne sürüklediler, bir yandan da şöyle bağırıyorlardı: ‘Dünyayı altüst eden bu adamlar şimdi de buraya geldiler. Yason da onları evinde ağırladı. Bu adamların hepsi, İsa diye başka bir kral var diyerek Sezar’ın buyruklarına karşı çıkıyorlar’” (Elçi. 17:5-7). Bu ayaktakımının saldırısı Pavlus ile arkadaşlarını nasıl etkileyecekti?

      11. Pavlus ve arkadaşlarına hangi suçlamalarda bulunuldu? Muhaliflerin aklında hangi buyruk olabilirdi? (Dipnota bakın.)

      11 Kışkırtılmış bir kalabalık korkunç şeyler yapabilir. Taşkın bir nehir gibi, çevresine zarar vererek hızla hareket eder; saldırgandır ve kontrol edilemez. Yahudilerin Pavlus ile Silas’tan kurtulmak üzere kullandıkları silah buydu. Yahudiler şehirde “kargaşa” çıkarıp ardından yöneticileri vaizlerin ağır bir suç işlediğine ikna etmeye çalıştılar. Pavlus ile arkadaşları Selanik’te bir kargaşaya yol açmadıkları halde, ilk olarak ‘dünyayı altüst etmekle’ suçlandılar. İkinci suçlama çok daha ciddiydi. Yahudiler bu vaizlerin İsa diye başka bir kralı duyurduğunu, böylece imparatorun buyruklarını çiğnediğini iddia ettiler.a

      12. Selanik’teki Hıristiyanlara yönelik suçlamaların ciddi sonuçlar doğurabileceğini gösteren nedir?

      12 Din adamlarının İsa’ya karşı da benzer bir suçlamada bulunduklarını hatırlarsınız. Onlar Pilatus’a “Bu adam milletimizi saptırıyor, . . . . kendisinin Mesih olduğunu, kral olduğunu söylüyor” dediler (Luka 23:2). Pilatus herhalde imparatorun vatana ihanete göz yumduğunu düşünmesinden korktuğu için İsa’yı ölüme mahkûm etmişti. Aynı şekilde Selanik’teki Hıristiyanlara yapılan suçlamalar da ciddi sonuçlara yol açabilirdi. Bir kaynak şunu belirtiyor: “Onların karşı karşıya oldukları tehlikenin abartıldığını söylemek mümkün değil. Çünkü ‘İmparatorlara ihanet iması bile çoğunlukla suçlanan kişinin ölümüyle sonuçlanırdı.’” Bu nefret dolu saldırı başarılı olacak mıydı?

      13, 14. (a) Kışkırtılan kalabalığın saldırısı neden başarılı olmadı? (b) Pavlus Mesih’in öğüdüne nasıl uygun davrandı? Onu nasıl örnek alabiliriz?

      13 Kışkırtılmış kalabalık Selanik’teki duyuru işini durduramadı. Peki neden? Bunun bir nedeni Pavlus ile Silas’ı bulamamalarıydı. Dahası şehir yöneticileri anlaşılan onlara yöneltilen suçlamaları haklı bulmadılar. “Yüklüce bir kefalet” istedikten sonra, daha önce önlerine getirilmiş Yason ile diğer kardeşleri serbest bıraktılar (Elçi. 17:8, 9). İsa’nın “yılanlar gibi temkinli, güvercinler gibi saf olun” öğüdünü uygulayan Pavlus, ihtiyatlı davranarak tehlikeden uzak durdu; böylece iyi haberi başka yerlerde duyurmaya devam edebildi (Mat. 10:16). Açıkça görüldüğü gibi Pavlus’un cesareti onun tedbirsiz biri olduğu anlamına gelmiyordu. Bugün İsa’nın takipçileri onun örneğini nasıl izleyebilir?

      14 Günümüzde Hıristiyan Âleminin din adamları çoğu kez insanları Yehova’nın Şahitlerine karşı kışkırtıyor. Tahrik edici sözler ve ihanet suçlamalarıyla yöneticileri Şahitlerin aleyhinde davranmaları için etkiliyorlar. İlk yüzyıldakiler gibi, günümüzdeki muhalifler de kıskançlık yüzünden böyle davranıyor. Durum ne olursa olsun, İsa’nın gerçek takipçileri sorunlara davetiye çıkarmaz. Böyle kızgın ve mantıksız insanlarla sürtüşmekten mümkün olduğunca kaçınırız, huzurlu bir ortamda işimize devam etmeye çalışırız ve belki daha sonra, olaylar durulduğunda aynı yerde tekrar şahitlik ederiz.

      SEZARLAR VE ELÇİLERİN İŞLERİ KİTABI

      Elçilerin İşleri kitabında ve aslında Yunanca Kutsal Yazıların tümünde kayıtlı olaylar Roma İmparatorluğunun sınırları içinde geçer. O dönemde en üstün dünyevi otorite her zaman Roma imparatoruydu. Selanik’teki Yahudiler ‘Sezar’ın buyruklarından’ söz ederken imparatoru kastediyorlardı (Elçi. 17:7). Elçiler kitabındaki olayların geçtiği dönemde dört imparator saltanat sürdü: Tiberius, Gaius, I. Kladius ve Neron.

      • Tiberius (MS 14-37): İsa’nın tüm hizmeti ve Hıristiyan cemaatinin ilk yılları sırasında imparator oydu. İsa’nın yargılanması sırasında Yahudiler Pilatus’a “Bu adamı serbest bırakırsan, Sezar’ın dostu değilsin. . . . . Bizim Sezar’dan başka kralımız yok” derken Tiberius’tan söz ediyorlardı (Yuhn. 19:12, 15).

      • Gaius (MS 37-41): Caligula olarak da bilinir, Yunanca Kutsal Yazılarda adı geçmez.

      • I. Klaudius (MS 41-54): Elçilerin İşleri kitabında adı iki kez geçer. İsa’nın takipçisi peygamber Agabos’un bildirdiği ve MS yaklaşık 46’da meydana gelen ‘büyük kıtlık’, “tüm yeryüzünde . . . . Klaudius döneminde yaşandı.” Ayrıca MS 49’da ya da 50’nin başında “Klaudius tüm Yahudilerin Roma’dan çıkmasını emretmişti.” Akuila ile Priskilla bu buyruk nedeniyle Korintos’a taşındı ve orada elçi Pavlus’la tanıştı (Elçi. 11:28; 18:1, 2).

      • Neron (MS 54-68): Pavlus’un davasını arz ettiği Sezar oydu (Elçi. 25:11). Bu imparatorun daha sonra MS 64 dolaylarında Roma’nın büyük kısmını mahveden yangın yüzünden Hıristiyanları suçladığı söylenir. Bundan kısa süre sonra, MS yaklaşık 65’te elçi Pavlus Roma’da ikinci kez hapsedildi ve idam edildi.

      Onlar “Daha Açık Fikirliydi” (Elçiler 17:10-15)

      15. Veriyalılar iyi habere nasıl karşılık verdi?

      15 Kardeşler Pavlus ile Silas’ı güvende olmaları için yaklaşık 65 kilometre uzaktaki Veriya’ya gönderdiler. Şehre varınca Pavlus havraya gidip orada toplanmış olanlarla konuştu. Dinlemeye hazır kişiler bulmak ne büyük bir mutluluktu! Luka’nın yazdıklarına göre Veriya’daki Yahudiler “Selanik’tekilerden daha açık fikirliydi; kendilerine anlatılanların doğruluğunu her gün Kutsal Yazılardan dikkatle araştırarak sözü büyük istekle kabul ettiler” (Elçi. 17:10, 11). Bu sözler hakikati benimsemiş Selanikliler hakkında olumsuz bir izlenim mi uyandırıyor? Hayır. Pavlus daha sonra onlara şöyle yazdı: “Şunun için de Tanrı’ya hep şükrediyoruz: Bizden işittiğiniz sözü, insanların değil Tanrı’nın sözü olarak kabul ettiniz; gerçekten de öyledir. Üstelik bu sözün iman eden sizlerde etkili olduğu görülüyor” (1. Sel. 2:13). Peki Veriya’daki o Yahudileri bu kadar açık fikirli yapan neydi?

      16. Veriyalılardan “açık fikirli” olarak söz edilmesi neden uygundur?

      16 Veriyalılar yeni bir şey duymuşlardı. Fakat ne acımasızca eleştiren, şüpheci kişilerdi ne de saf insanlardı. Öncelikle Pavlus’u dikkatle dinlediler. Sonra Pavlus’un kendilerine açıkladığı Kutsal Yazılara bakarak öğrendikleri şeylerin doğruluğundan emin oldular. Üstelik Tanrı’nın Sözünü sadece Sebt günü değil, her gün gayretle araştırıyorlardı. Bunu “büyük istekle” yaparak, yeni öğrendikleri hakikatin ışığında kendilerini Kutsal Yazıların ne söylediğini öğrenmeye adadılar. Sonra değişiklikler yapacak kadar alçakgönüllü olduklarını gösterdiler, çünkü “onlardan birçoğu iman etti” (Elçi. 17:12). Luka’nın bu insanlardan “açık fikirli” olarak söz etmesi hiç şaşırtıcı değil.

      17. Veriyalıların örneği neden övgüye değerdir? Hakikate geldikten çok sonra bile onları örnek almaya nasıl devam edebiliriz?

      17 Veriyalılar, iyi habere verdikleri karşılığın, ruhi konularda açık fikirli olma konusunda göze çarpar bir örnek olarak Tanrı’nın Sözünde yer alacağını bilmiyorlardı. Onlar Pavlus’un kendilerinden beklediği ve Yehova Tanrı’nın istediği şeyi tam olarak yaptılar. Benzer şekilde biz de insanları aynı şeyi yapmaya, yani imanlarının tamamen Tanrı’nın Sözüne dayanması için Kutsal Kitabı dikkatle incelemeye teşvik ediyoruz. Acaba iman ettikten sonra artık açık fikirli olmaya ihtiyacımız yok mu? Tersine, Yehova’dan öğretim almaya istekli olmamız ve O’nun öğretilerini hemen uygulamamız her zamankinden daha önemlidir. Bu şekilde Yehova’nın bizi şekillendirmesine ve isteği doğrultusunda eğitmesine izin veririz (İşa. 64:8). Böylece gökteki Babamızı tam anlamıyla hoşnut etmeye devam ederiz ve O’nun gözündeki değerimizi koruruz.

      18, 19. (a) Pavlus Veriya’dan neden ayrıldı? O nasıl örnek alınmaya değer bir sebat gösterdi? (b) Pavlus bundan sonra nereye ve kimlere gidecekti?

      18 Pavlus Veriya’da uzun süre kalmadı. Şöyle okuyoruz: “Selanikli Yahudiler Tanrı’nın sözünün Pavlus tarafından Veriya’da da duyurulduğunu öğrenince, kalabalıkları kışkırtıp huzursuzluk çıkarmak için oraya geldiler. Bunun üzerine kardeşler Pavlus’u hemen deniz kıyısına yolcu ettiler; Silas ve Timoteos ise orada kaldı. Pavlus’a eşlik edenler onu Atina’ya kadar götürdüler; ondan Silas ve Timoteos’un bir an önce yanına gelmesi talimatını aldıktan sonra oradan ayrıldılar” (Elçi. 17:13-15). İyi haberin o düşmanları çok ısrarcıydılar. Pavlus’u Selanik’ten kovmaları yetmezmiş gibi bir de Veriya’ya gelip orada aynı kargaşayı çıkarmaya çalıştılar; ama başaramadılar. Pavlus sahasının çok büyük olduğunu bildiğinden iyi haberi duyurmak üzere başka bir yere gitti. Bugün biz de duyuru işini durdurmak isteyenlerin çabalarını boşa çıkarmaya aynı şekilde kararlı olalım.

      19 Selanik ve Veriya’daki Yahudilere iyi haberi tam anlamıyla duyuran Pavlus, cesaretle şahitlikte bulunmanın ve insanları Kutsal Yazıları kullanarak ikna etmenin önemi hakkında mutlaka çok şey öğrenmişti. Bunu biz de öğrendik. Fakat şimdi Pavlus farklı bir dinleyici kitlesiyle, Atinalılarla karşı karşıya gelecekti. Acaba Atina’da onu neler bekliyordu? Bunu gelecek bölümde göreceğiz.

      a Bir bilgine göre, o dönemde Sezar’ın buyruklarından biri, “özellikle yönetimdeki imparatorun yerini alacak ya da onu yargılayacak yeni bir kral ya da krallığın geleceğine dair” kehanette bulunmayı yasaklıyordu. Pavlus’un düşmanları onun mesajını çarpıtıp elçinin böyle bir buyruğu çiğnediğini ileri sürmüş olabilirler. “Sezarlar ve Elçilerin İşleri Kitabı” başlıklı çerçeveye bakın.

  • “Tanrı’yı Arayabilir, O’nu . . . . . Gerçekten Bulabilirlerdi” (Elçiler 17: 27)
    Tanrı’nın Krallığına Tam Anlamıyla Tanıklık Edin
    • 18. BÖLÜM

      “Tanrı’yı Arayabilir, O’nu . . . . Gerçekten Bulabilirlerdi”

      Pavlus ortak bir zemin oluşturur ve sunuşunu dinleyicilerine uyarlar

      Bu bölüm Elçiler 17:16-34’e dayanmaktadır

      1-3. (a) Elçi Pavlus’un Atina’da neden canı çok sıkıldı? (b) Pavlus’un bıraktığı örneği inceleyerek neler öğrenebiliriz?

      PAVLUS’UN canı çok sıkılmıştı. O bir zamanlar Sokrates, Platon ve Aristoteles’in ders verdiği bir eğitim merkezi olan Atina’daydı. Atinalılar çok dindardı. Pavlus nereye baksa, tapınaklarda, meydanlarda ve caddelerde çok sayıda put görüyordu, çünkü Atinalılar birçok tanrıya tapınıyordu. Pavlus gerçek Tanrı Yehova’nın putperestlik hakkındaki görüşünü biliyordu (Çık. 20:4, 5). Bu sadık elçi de Yehova’yla aynı görüşteydi; putlardan iğreniyordu.

      2 Pavlus’un çarşı meydanına, yani agoraya girdiğinde gördükleri özellikle çok şaşırtıcıydı. Tanrı Hermes’in erkeklik organına dikkat çeken heykellerden birçoğu ana girişin yanındaki kuzeybatı köşesinde dizilmişti. Çarşı meydanı tapınma yerleriyle doluydu. Böyle son derece putperest bir ortamda bu gayretli elçi iyi haberi nasıl duyuracaktı? Duygularını denetim altında tutup dinleyicileriyle ortak bir nokta bulacak mıydı? Herhangi bir kişinin Tanrı’yı aramasına ve gerçekten bulmasına yardım edebilecek miydi?

      3 Pavlus’un eğitimli Atinalılara neler söylediği Elçiler 17:22-31’de kayıtlıdır. Bu sözleri nezaket, ayırt edici olma, güzel ve etkili konuşma konusunda mükemmel bir örnektir. Pavlus’un bıraktığı örneği inceleyerek nasıl ortak zemin bulacağımız ve bizi dinleyenlerin mantık yürütmesine nasıl yardım edeceğimiz konusunda çok şey öğrenebiliriz.

      “Çarşı Meydanında” Öğretti (Elçiler 17:16-21)

      4, 5. Pavlus Atina’da nerede iyi haberi duyurdu? Onu nasıl zor bir dinleyici kitlesi bekliyordu?

      4 Pavlus Atinalıları MS yaklaşık 50’de, ikinci vaizlik gezisi sırasında ziyaret etti.a O, Silas ile Timoteos’un Veriya’dan dönmesini beklerken her zaman yaptığı gibi “havrada Yahudilerle . . . . konuşup onları ikna etmeye çalışıyordu.” Ayrıca Yahudi olmayan Atinalılara ulaşabileceği bir saha olan ‘çarşı meydanına’ gitti (Elçi. 17:17). Akropolis’in kuzeybatısında bulunan Atina Agorası yaklaşık 5 hektarlık bir alanı kaplıyordu. Çarşı meydanı sadece alışveriş yapılan bir yer değil, aynı zamanda şehrin meydanıydı. Bir kaynak, oranın “şehrin ekonomi, siyaset ve kültür merkezi” olduğuna dikkat çeker. Atinalılar orada bir araya gelip entelektüel tartışmalar yapmaktan zevk alırlardı.

      ATİNA: ESKİ DÜNYANIN KÜLTÜR BAŞKENTİ

      Atina Akropolis’i, şehrin tarihinin kaydedilmeye başlandığı MÖ 7. yüzyıldan uzun zaman önce bile korunaklı, güçlü bir kaleydi. Attika bölgesinin en önemli şehri haline gelen Atina, dağlar ve denizle çevrili 2.500 kilometre karelik bir alana hâkimdi. Anlaşılan Atina ismi şehrin koruyucu tanrıçası Athena’yla bağlantılıdır.

      MÖ 6. yüzyılda Solon adındaki Atinalı bir kanun koyucu şehrin sosyal, siyasi, hukuki ve ekonomik yapısında reform yaptı. Yoksulların yaşam standardını yükseltti ve demokratik bir yönetim şekli için temel attı. Fakat nüfusun büyük kısmının kölelerden oluştuğu bu şehirde demokrasi sadece özgür olanlar içindi.

      MÖ 5. yüzyılda Yunanlıların Perslere karşı kazandığı zaferlerin ardından Atina küçük bir imparatorluğun başkenti oldu. Bu imparatorluğun deniz ticareti batıda İtalya ile Sicilya’dan doğuda Kıbrıs ile Suriye’ye dek uzanıyordu. En görkemli olduğu dönemde sanat, tiyatro, felsefe, söz sanatı ve bilimde üstün olan Atina eski dünyanın kültür başkentiydi. Birçok kamu binası ve tapınak şehri süslüyordu. Parthenon ile 12 metre yükseklikteki altın ve fildişi Athena heykelinin bulunduğu heybetli Akropolis tepesi şehrin siluetinin en göze çarpar kısmıydı.

      Atina önce Spartalılar, sonra Makedonyalılar ve son olarak da şehri yağmalayan Romalılar tarafından fethedildi. Yine de elçi Pavlus’un zamanında Atina şanlı geçmişinden ötürü hâlâ özel bir konumdaydı. Gerçekten de şehir hiçbir Roma eyaletine dahil olmamıştı; ona kendi vatandaşları için kanun çıkarma yetkisi verilmişti ve Roma vergilerinden muaftı. En görkemli günleri geride kalsa da Atina, zenginlerin oğullarını eğitim için gönderdikleri bir üniversite şehri olarak kaldı.

      5 Pavlus çarşı meydanında zor bir dinleyici kitlesiyle karşı karşıyaydı. Onu dinleyenler arasında birbirine rakip iki felsefe ekolünün üyeleri olan Epikurosçular ve Stoacılar da vardı.b Epikurosçular yaşamın tesadüfen var olduğuna inanıyordu. Onların yaşamla ilgili görüşü şöyle özetlenebilirdi: “Tanrı’dan korkmaya gerek yoktur. Ölümde acı yoktur. İyiye erişilebilir, kötüye tahammül edilebilir.” Stoacılar akıl ve mantık üzerinde dururlardı ve Tanrı’nın bir kişiliği olduğuna inanmazlardı. Hem Epikurosçular hem de Stoacılar Mesih’in öğrencilerinin öğrettiği dirilmeyi kabul etmezdi. Açıkça görüldüğü gibi bu iki grubun felsefi görüşleri Pavlus’un duyurduğu gerçek Hıristiyanlığın üstün hakikatleriyle bağdaşmıyordu.

      6, 7. Bazı Yunanlı entelektüeller Pavlus’un öğrettiklerine nasıl tepki gösterdiler? Bugün biz hangi benzer tepkiyle karşılaşabiliriz?

      6 Yunanlı entelektüeller Pavlus’un öğrettiklerine nasıl tepki verdiler? Bazıları onu “ukala” olarak adlandırdı. “Ukala” için kullandıkları Yunanca sözcük “tohum toplayıcı” anlamına gelir (Elçi. 17:18). Bu terim hakkında bir bilgin şöyle diyor: “Bu sözcük başlangıçta etrafta tohum toplayan küçük kuşlar için kullanılırdı, ardından çarşı meydanında yiyecek artıklarını ve diğer ufak tefek şeyleri toplayan insanlar için kullanılmaya başlandı. Fakat daha sonra, bölük pörçük bilgiler toplayan insanları, özellikle de bunları yarım yamalak anlayan kişileri tanımlamak için mecazi anlamda kullanılmaya başlandı.” O eğitimli adamlar bir anlamda Pavlus’un başkalarından duyduğunu satan bir cahil olduğunu söylüyordu. Fakat göreceğimiz gibi bu şekilde aşağılanmak Pavlus’un gözünü korkutmadı.

      7 Durum bugün de farklı değildir. Yehova’nın Şahitleri olarak Kutsal Kitaba dayalı inançlarımız yüzünden biz de sık sık aşağılanıyoruz. Örneğin bazı eğitmenler evrimin bir gerçek olduğunu öğretiyor ve eğer akıllı biriyseniz bunu kabul etmek zorunda olduğunuz konusunda ısrar ediyorlar. Aslında onlar evrime inanmayı reddedenleri cahil olarak damgalıyor. Dolayısıyla, Kutsal Kitabın ne dediğini gösterdiğimiz ve doğadaki tasarımın kanıtlarına işaret ettiğimiz için, bizi oradan buradan topladığı bilgilerle ukalalık eden kişiler olarak görüyorlar. Fakat gözümüzü korkutamazlar. Biz kendimizden emin şekilde konuşarak yeryüzündeki yaşamın zekâ sahibi bir Tasarımcı olan Yehova Tanrı’nın eseri olduğuna dair inancımızı savunuruz (Vah. 4:11).

      8. (a) Pavlus’un mesajını duyanlardan bazıları hangi tepkiyi gösterdi? (b) Pavlus’un Areopagos’a götürülmesinin anlamı ne olabilirdi? (142. sayfadaki dipnota bakın.)

      8 Pavlus’un çarşı meydanındaki duyurusunu işiten başkaları ise farklı bir tepki gösterdi. Onlar Pavlus hakkında “galiba yabancı tanrıların habercisi” diye düşündüler (Elçi. 17:18). Acaba Pavlus Atinalılara gerçekten yeni tanrılar mı tanıtacaktı? Bu ciddi bir meseleydi, çünkü yüzyıllar önce Sokrates’in mahkemeye çıkarılıp ölüme mahkûm edilmesine yol açan suçlamalardan birine benziyordu. Dolayısıyla Pavlus’un Areopagos’a getirilmesi ve ondan Atinalılara yabancı gelen öğretileri açıklamasının istenmesi hiç şaşırtıcı değildi.c Peki Pavlus Kutsal Yazılara yabancı olan bu kişilerin önünde mesajını nasıl savunacaktı?

      EPİKUROSÇULAR VE STOACILAR

      Epikurosçular ve Stoacılar iki farklı felsefe ekolünü takip ediyorlardı. İki grup da dirilmeye inanmıyordu.

      Epikurosçular tanrıların varlığına inanıyordu, fakat tanrıların insanlarla ilgilenmediğini ve onları ne ödüllendireceğini ne de cezalandıracağını düşünüyorlardı. Dolayısıyla onlara göre dualar da kurbanlar da boşunaydı. Epikurosçular yaşamdaki en üstün iyinin haz olduğuna inanıyorlardı. Onların düşünce tarzları ve davranışları ahlaksal ilkelerden yoksundu. Bununla birlikte aşırılığa kaçmayı engellediği için, ölçülü olmak teşvik edilirdi. Onlara göre bilgi edinmenin amacı, sadece insanı dinsel korkulardan ve batıl inançlardan kurtarmaktı.

      Diğer yandan Stoacılar her şeyin kişiliği olmayan bir tanrının parçası olduğuna ve insan canının böyle bir kaynaktan çıktığına inanıyordu. Bazı Stoacılara göre can sonunda evrenle birlikte yok olacaktı. Diğerleri de canın eninde sonunda bu tanrı tarafından geri alınacağına inanıyordu. Stoacı filozoflara göre mutluluk doğaya uygun yaşayarak elde edilirdi.

      “Ey Atinalılar” (Elçiler 17:22, 23)

      9-11. (a) Pavlus dinleyicileriyle nasıl ortak bir zemin oluşturmaya çalıştı? (b) Hizmetimizde Pavlus’u nasıl örnek alabiliriz?

      9 Hatırlarsanız gördüğü tüm o putperestlik yüzünden Pavlus’un canı çok sıkılmıştı. Ancak o, kendini kaybedip put tapınmasını sert şekilde yermektense soğukkanlılığını korudu. Büyük bir nezaketle, kendisini dinleyenlerle arasında ortak bir zemin oluşturarak onları kazanmaya çalıştı. Sözlerine şöyle başladı: “Ey Atinalılar, sizin başkalarına göre tanrılara her bakımdan daha bağlı insanlar olduğunuzu görüyorum” (Elçi. 17:22). Pavlus bir anlamda ‘Görüyorum ki çok dindarsınız’ diyordu. O akıllıca davranarak, dinsel konulara eğilimli oldukları için onları övdü. Pavlus sahte inançların kör ettiği insanlardan bazılarının hakikati öğrenmek isteyebileceğini biliyordu. Ne de olsa o bir zamanlar kendisinin de ‘bilgisiz ve imansızca hareket ettiğinin’ farkındaydı (1. Tim. 1:13).

      10 Pavlus böylece ortak bir zemin oluşturduktan sonra, Atinalıların dindarlığının kanıtı olarak gördüğü bir şeyden bahsetti. Bu, “Bilinmeyen Tanrı’ya” adanmış bir sunaktı. Bir kaynağa göre “tapınmalarında herhangi bir tanrıyı ihmal edip gücendirme korkusu yüzünden ‘bilinmeyen tanrılara’ sunaklar adamak Yunanlıların ve başka milletlerin âdetiydi.” Atinalılar böyle bir sunakla, tanımadıkları bir Tanrı’nın varlığını kabul etmiş oluyorlardı. Pavlus bu sunaktan yola çıkarak konuyu iyi habere getirdi. Şu açıklamayı yaptı: “İşte tanımadan bağlılık duyduğunuz bu Tanrı’yı ben size duyuruyorum” (Elçi. 17:23). Pavlus nazik şekilde konuşmuş olsa da yürüttüğü mantık etkiliydi. Bazılarının onu suçladığı gibi yeni ya da yabancı bir tanrıyı duyurmuyordu. O, tanımadıkları Tanrı’yı, gerçek Tanrı’yı tanıtıyordu.

      11 Hizmetimizde Pavlus’u nasıl örnek alabiliriz? Eğer iyi gözlemciler olursak, bir kişinin dindar olduğuna dair kanıtları görebiliriz. Örneğin üzerinde, evinde ya da bahçesinde bulunan dinsel nesneleri fark edebiliriz. Şöyle diyebiliriz: “Görüyorum ki dindar birisiniz. Ben de dinsel konulara meraklı biriyle konuşmak istiyordum.” Kişinin dinsel inançlarını nezaketle dinleyerek ortak bir zemin oluşturabiliriz. İnançları nedeniyle insanlara karşı önyargılı olmak istemiyoruz. İman kardeşlerimizden birçoğu bir zamanlar sahte dinsel inanışları samimiyetle benimsemiş kişilerdi.

      A teenage boy speaking to his teacher and classmates in science class.

      Dinleyicilerinizle ortak bir zemin oluşturmaya çalışın

      Tanrı “Hiçbirimizden Uzak Değildir” (Elçiler 17:24-28)

      12. Pavlus sunuşunu dinleyicilerine nasıl uyarladı?

      12 Pavlus bir ortak zemin oluşturmuştu. Peki bunu şahitlik ederken koruyabilecek miydi? Kendisini dinleyenlerin Yunan felsefesi eğitimi aldığını ve Kutsal Yazılara yabancı olduğunu bildiğinden, birkaç yöntemle sunuşunda uyarlamalar yaptı. Birinci olarak, Kutsal Kitap öğretilerini sunarken Tanrı’nın Sözünden doğrudan alıntı yapmadı. İkinci olarak, kendisini dinleyicileriyle bir tuttu. Örneğin, zaman zaman ‘biz’ diye konuştu. Üçüncü olarak, öğrettiği bazı şeylerin onların yazılarında da yer aldığını göstermek için Yunan edebiyatından alıntılar yaptı. Şimdi Pavlus’un etkili konuşmasını inceleyelim. Acaba o, Atinalıların tanımadığı Tanrı hakkında hangi önemli hakikatleri açıkladı?

      13. Pavlus evrenin var oluşu hakkında ne açıkladı? Onun sözlerinin anlamı neydi?

      13 Evreni yaratan Tanrı’dır. Pavlus şöyle dedi: “Dünyayı ve üzerindeki her şeyi yaratan Tanrı, göğün ve yerin Rabbi olduğundan, insan eliyle yapılmış tapınaklarda oturmaz”d (Elçi. 17:24). Evren tesadüfen meydana gelmedi. Her şeyi gerçek Tanrı yarattı (Mezm. 146:6). Athena ya da diğer tanrılar tüm görkemlerini kendileri için yapılan tapınaklara, kutsal yerlere ve sunaklara borçludur. Oysa göklerin ve yerin Ulu Rabbi insan eliyle yapılmış tapınaklara sığmaz (1. Kral. 8:27). Pavlus’un sözlerinin anlamı çok açıktı: Gerçek Tanrı insan eliyle yapılmış tapınaklarda bulunan insan eseri ilahların tümünden daha yücedir (İşa. 40:18-26).

      14. Pavlus Tanrı’nın insanlara ihtiyacı olmadığını nasıl gösterdi?

      14 Tanrı’nın insanlara ihtiyacı yoktur. Putperestler tapındıkları nesnelere abartılı giysiler giydirir, pahalı hediyeler yağdırır ya da yiyecek ve içecek getirirdi. Çünkü tanrılarının bunlara ihtiyacı olduğunu düşünürlerdi. Bununla birlikte Pavlus’u dinleyenlerden bazı Yunanlı filozoflar, bir tanrının insanlardan gelecek hiçbir şeye ihtiyacı olmadığına inanıyor olabilirdi. Eğer durum böyleyse onlar Pavlus’un Tanrı hakkında söylediği ‘sanki bir şeye ihtiyacı varmış gibi O’na insan eliyle hizmet edilmez’ sözlerine katılmış olabilirler. Gerçekten de insanlar Yaratıcıya hiçbir maddi şey veremez. Tersine O insanlara ihtiyaçları olan şeyleri verir. Örneğin onlara güneş, yağmur ve verimli toprak da dahil “hayat, nefes ve her şeyi” sağlar (Elçi. 17:25; Başl. 2:7). Dolayısıyla tüm bunları veren Tanrı’nın bunları Kendisinden alan insanlara ihtiyacı yoktur.

      15. Pavlus Atinalıların başka milletlerden üstün olduklarına dair inançlarını nasıl ele aldı? Ondan hangi önemli dersi alabiliriz?

      15 İnsanı yaratan Tanrı’dır. Atinalılar Yunanlı olmayan kişilerden üstün olduklarına inanıyorlardı. Fakat insanın milliyeti ya da ırkıyla gurur duyması Kutsal Kitaptaki hakikate aykırıdır (Tekr. 10:17). Pavlus bu hassas konuyu nezaketle ve ustalıkla ele aldı. Pavlus’un Tanrı hakkında “insanlığın tüm milletlerini tek bir adamdan yarattı” demesi dinleyicilerini herhalde düşündürmüştü (Elçi. 17:26). O, insanlığın atası Âdem’le ilgili Başlangıç kitabındaki kayıttan söz ediyordu (Başl. 1:26-28). Tüm insanlar tek bir atadan geldiğine göre, hiçbir ırk ya da milliyet diğerinden üstün değildir. Pavlus’u dinleyenler bu noktayı gözden kaçırmış olamazdı. Ondan önemli bir ders alıyoruz. Şahitlik işimizde nazik ve makul olmayı istemekle birlikte, insanların daha kolay kabul etmesi için Kutsal Kitaptaki hakikati sulandırmak istemiyoruz.

      16. Yaratıcının insanlarla ilgili amacı nedir?

      16 Tanrı insanların Kendisine yakın olmasını amaçladı. Pavlus’un dinleyicileri arasındaki filozoflar, insanın var olmasının nedeni üzerinde uzun uzun tartışmış olsalar da buna tatmin edici bir yanıt bulamamışlardı. Fakat Pavlus, Yaratıcının insanlarla ilgili amacını şu sözlerle açıkça ortaya koydu: “Tanrı’yı arayabilir, O’nu el yordamıyla da olsa arayıp gerçekten bulabilirlerdi. Aslında O hiçbirimizden uzak değildir” (Elçi. 17:27). Atinalıların tanımadıkları Tanrı, aslında tanınması mümkün olmayan bir Tanrı değildi. Tersine O, Kendisini bulmayı ve tanımayı gerçekten isteyenlerden uzak değildir (Mezm. 145:18). Dikkat ettiyseniz Pavlus “hiçbirimizden” diyerek Tanrı’yı ‘el yordamıyla arayıp bulması’ gereken kişilerin arasına kendini de dahil etti.

      17, 18. İnsanlar neden kendilerini Tanrı’ya yakın hissetmelidir? Pavlus’un dinleyicilerine hitap tarzından neler öğrenebiliriz?

      17 İnsanlar kendilerini Tanrı’ya yakın hissetmeliler. Pavlus O’nun sayesinde ‘yaşadığımızı, hareket ettiğimizi ve var olduğumuzu’ söyledi. Bazı uzmanlara göre Pavlus “Atina dinsel geleneğinde önemli bir isim” olan, MÖ altıncı yüzyılda yaşamış Giritli şair Epimenides’in sözlerine atıfta bulunuyordu. Pavlus insanların kendilerini Tanrı’ya yakın hissetmelerinin gereğiyle ilgili başka bir neden daha verdi: “Bazı şairlerinizin de söylediği gibi, ‘Biz de O’nun çocuklarıyız’” (Elçi. 17:28). İnsanlar Tanrı’yla aralarında bir yakınlık hissetmeliler, çünkü tüm insanların soyu Tanrı’nın yarattığı tek bir kişiye dayanır. Pavlus dinleyicilerinin ilgisini çekmek için hikmetle davranarak onların muhtemelen saygı duyduğu Yunanca eserlerden doğrudan alıntı yaptı.e Pavlus gibi, biz de bazen dünyevi tarih, ansiklopediler ve kabul gören diğer kaynaklardan sınırlı ölçüde alıntı yapabiliriz. Örneğin, saygı duyulan bir kaynaktan yapılan uygun bir alıntı, Şahit olmayan birini sahte dinin belirli uygulamalarının ya da kutlamalarının kaynağı konusunda ikna edebilir.

      18 Pavlus bu noktaya kadar konuşmasında Tanrı’yla ilgili temel hakikatleri açıklamış ve sözlerini dinleyicilerine ustaca uyarlamıştı. Elçi, Atinalı dinleyicilerinin bu önemli bilgiler doğrultusunda ne yapmalarını istiyordu? Vakit geçirmeden konuşmasının devamında bunu onlara söyledi.

      “Her Yerde Herkesin Tövbe Etmesi” Gerekir (Elçiler 17:29-31)

      19, 20. (a) Pavlus insan eliyle yapılmış ilahlara tapınmanın akılsızca olduğunu nasıl nezaketle ortaya koydu? (b) Pavlus’un dinleyicileri ne yapmalıydı?

      19 Pavlus dinleyicilerini harekete geçmeleri için teşvik etmeye hazırdı. O Yunan edebiyatından yaptığı alıntıya tekrar değinerek şunu söyledi: “Tanrı’nın çocukları olduğumuza göre, o İlahi Varlığın, insan aklı ve ustalığıyla biçimlendirilmiş altına, gümüşe ya da taşa benzediğini sanmamalıyız” (Elçi. 17:29). Gerçekten de, insanlar Tanrı’nın eseriyse, Tanrı nasıl insan eseri ilahların biçiminde olabilir? Pavlus’un nezaketle mantık yürütmesi insan eliyle yapılmış ilahlara tapınmanın akılsızca olduğunu açıkça ortaya koydu (Mezm. 115:4-8; İşa. 44:9-20). Pavlus kendini de katıp “sanmamalıyız” demekle, sözlerinin dinleyicilerinde yarattığı rahatsızlığı herhalde hafifletmiş oldu.

      20 Pavlus şu sözlerle yapılması gerekenleri açıkladı: “Gerçi Tanrı bir zamanlar böyle bir bilgisizliğe [O’nun putlara tapan insanlardan hoşnut olabileceği düşüncesine] göz yummuştur, ancak şimdi her yerde herkesin tövbe etmesi gerektiğini insanlara bildiriyor” (Elçi. 17:30). Pavlus’un dinleyicilerinden bazıları bu tövbe çağrısını işitince çok şaşırmış olabilir. Fakat bu güçlü sözler onların yaşamlarını Tanrı’ya borçlu olduğunu ve bu nedenle O’na hesap vereceklerini açıkça gösteriyordu. Onlar Tanrı’yı aramalı, O’nun hakkındaki hakikati öğrenmeli ve yaşamlarını bu hakikatle uyumlu hale getirmeliydiler. Atinalılar için bu, putlara tapmanın bir günah olduğunu fark etmeleri ve yollarından dönmeleri gerektiği anlamına geliyordu.

      21, 22. Pavlus konuşmasını hangi etkili sözlerle sonlandırdı? Onun sözleri bugün bizim için hangi anlama gelir?

      21 Pavlus konuşmasını şu etkili sözlerle bitirdi: “Tanrı bir gün saptadı ve o gün, Kendi atadığı adam aracılığıyla dünyayı adaletle yargılamayı amaçladı; o adamı ölüyken diriltmekle tüm insanlara bir güvence verdi” (Elçi. 17:31). Hüküm Günü yaklaşıyordu. Gerçek Tanrı’yı arayıp bulmak için ne kadar ciddi bir neden! Pavlus atanan Hâkimin ismini vermedi. Bunun yerine o Hâkim hakkında çok şaşırtıcı bir şey söyledi: O bir insan olarak yaşamış, ölmüş ve Tanrı tarafından diriltilmişti.

      22 Bu heyecan verici sonuç bugün bizim için de çok anlamlıdır. Tanrı’nın atadığı Hâkimin diriltilen İsa Mesih olduğunu biliyoruz (Yuhn. 5:22). Ayrıca Hüküm Gününün bin yıl süreceğini ve hızla yaklaştığını da biliyoruz (Vah. 20:4, 6). Hüküm Gününden korkmuyoruz, çünkü bunun sadık olduklarına hükmedilenlere tarif edilemez nimetler getireceğini anlıyoruz. Mucizelerin en büyüğü olan İsa Mesih’in dirilişi, görkemli bir gelecekle ilgili ümidimizin gerçekleşeceğinin garantisidir.

      “Bazıları . . . . İman Ettiler” (Elçiler 17:32-34)

      23. Pavlus’un konuşmasına ne tür tepkiler geldi?

      23 Pavlus’un konuşmasına çok çeşitli tepkiler geldi. Dirilmeyle ilgili sözleri duyduklarında bazıları “alay etmeye başladı.” Diğerleri nazik davrandı, ancak net bir cevap vermeyip “Seni bu konuda başka zaman da dinleriz” dediler (Elçi. 17:32). Fakat az sayıda kişi olumlu karşılık verdi: “Bazıları onunla beraber gittiler ve iman ettiler; bunlar arasında Damaris adlı bir kadın ile Areopagos mahkemesi yargıçlarından Dionisios da vardı” (Elçi. 17:34). Biz de hizmetimizde benzer tepkilerle karşılaşıyoruz. Bazıları nazik ama kayıtsızca davranırken başkaları bizimle alay edebiliyor. Bununla birlikte bazı kişiler Krallık mesajını kabul edip iman ettiğinde seviniyoruz.

      24. Pavlus’un Areopagos’ta yaptığı konuşmadan neler öğrenebiliriz?

      24 Pavlus’un konuşması üzerinde düşündüğümüzde, hem konuyu mantıklı şekilde geliştirip ikna edici kanıtlar gösterme hem de sunuşumuzu dinleyicilerimize uyarlama konusunda çok şey öğrenebiliriz. Ayrıca sahte dinsel inançların kör ettiği kişilere karşı sabırlı ve nazik olmanın gereği konusunda da çok şey öğrenebiliriz. Şu önemli dersi de alabiliriz: Dinleyicilerimizi yatıştırmak için Kutsal Kitaptaki hakikatlerden kesinlikle taviz vermemeliyiz; fakat elçi Pavlus’un bıraktığı örneği inceleyerek tarla hizmetinde daha etkili öğretmenler olabiliriz. Gözetmenler de cemaatte daha nitelikli öğretmenler haline gelebilir. Böylece insanların ‘Tanrı’yı arayıp O’nu gerçekten bulmasına’ yardım etmek üzere donanmış oluruz (Elçi. 17:27).

      a “Atina: Eski Dünyanın Kültür Başkenti” başlıklı çerçeveye bakın.

      b “Epikurosçular ve Stoacılar” başlıklı çerçeve bakın.

      c Akropolis’in kuzeybatısında bulunan Areopagos, Atina’nın yüksek mahkemesinin geleneksel toplantı yeriydi. “Areopagos” ifadesi ya o mahkemeye ya da o tepeye atfedebilir. Bu nedenle Pavlus’un o tepeye veya yakınına mı, yoksa mahkemenin belki başka bir yerdeki toplantısına, örneğin Agoraya mı götürüldüğü konusunda uzmanlar arasında görüş farklılıkları vardır.

      d “Dünya” olarak tercüme edilen Yunanca kosmos sözcüğünü Yunanlılar maddi evren için kullanırlardı. Yunanlı dinleyicileriyle ortak zemini korumaya çalışan Pavlus da kosmos’u muhtemelen bu anlamda kullandı.

      e Pavlus Stoacı şair Aratos’un astronomi üzerine şiiri Phainomena’dan alıntı yaptı. Aynı sözler, Stoacı yazar Kleanthes’in Zeus için yazdığı ilahinin de dahil olduğu diğer Yunanca yazılarda da bulunur.

  • “Konuşmaya Devam Et, Susma”
    Tanrı’nın Krallığına Tam Anlamıyla Tanıklık Edin
    • 19. BÖLÜM

      “Konuşmaya Devam Et, Susma”

      Pavlus geçimini sağlamakla uğraşsa da hizmetine öncelik verir

      Bu bölüm Elçiler 18:1-22’ye dayanmaktadır

      1-3. Elçi Pavlus Korintos’a neden geldi? Ne tür zorluklarla karşılaştı?

      MİLLATTAN SONRA 50 yılının ikinci yarısıydı. Elçi Pavlus Yunanlı, Romalı ve Yahudilerden oluşan büyük bir nüfusa sahip, zengin bir ticaret merkezi olan Korintos’taydı.a Pavlus buraya ticaret yapmaya ya da iş bulmaya değil, çok daha önemli bir nedenle, Tanrı’nın Krallığına tanıklık etmek için gelmişti. Yine de kalacak bir yere ihtiyacı vardı ve maddi açıdan kimseye yük olmamaya kararlıydı. Hiç kimsenin kendisi hakkında Tanrı’nın Sözünden gelir elde ettiği izlenimine kapılmasını istemiyordu. Peki ne yapacaktı?

      2 Pavlus çadırcılık işini biliyordu. Çadır yapmak kolay değildi, ama o geçimini kendisi sağlamak istiyordu. Bu kalabalık ve yoğun şehirde iş bulabilecek miydi? Uygun bir yerde kalabilecek miydi? Tüm bu güçlüklere rağmen o, asıl işi olan duyuru işini unutmadı.

      3 Sonuçta Pavlus Korintos’ta bir süre kaldı ve hizmeti çok iyi sonuçlar verdi. Onun Korintos’taki faaliyetinden neler öğrenebiliriz? Bu, sahamızda Tanrı’nın Krallığına tanıklık etmemize nasıl yardım edebilir?

      KORİNTOS: İKİ DENİZE HÂKİM KENT

      Eski Korintos şehri, Yunanistan anakarası ile güneydeki Peloponnesos (Mora) yarımadasının arasındaki kara şeridinde, yani kıstakta bulunuyordu. Kıstağın en dar noktası yaklaşık 6 kilometre enindeydi; dolayısıyla şehrin iki limanı vardı. Korintos Körfezindeki Lekhaion Limanı batıya, yani İtalya, Sicilya ve İspanya’ya giden gemilere hizmet veriyordu. Saron Körfezindeki Kenhrea Limanı da Ege bölgesi, Anadolu, Suriye ve Mısır’dan gelen ya da oralara giden gemilere hizmet veriyordu.

      Peloponnesos yarımadasının güney ucundaki burunlar rüzgârlı ve gemiler için tehlikeli olduğundan, denizciler genellikle Korintos’un iki limanından birine demirlemeyi, yüklerini karadan taşımayı ve diğer limanda tekrar gemiye yüklemeyi tercih ederlerdi. Hatta hafif gemiler, kıstaktaki taş döşeli yolun derin yarıkları boyunca uzanan tahta platform üzerinden çekilerek bir denizden diğerine götürülebilirdi. Şehir, konumu nedeniyle doğu-batı yönündeki deniz ticaretine, ayrıca kuzey-güney yönündeki kara ticaretine hâkimdi. Bu yoğun ticaret Korintos’a sadece zenginlik değil, birçok limanda yaygın olan ahlaksızlığı da beraberinde getirmişti.

      Elçi Pavlus’un zamanında Korintos, Roma’nın Ahaya eyaletinin başkenti ve önemli bir yönetim merkeziydi. İmparator tapınmasında kullanılan bir tapınak, bir havra ile çok sayıda Yunan ve Mısır tanrısına adanmış tapınakların varlığı şehirdeki inanç çeşitliliğini doğrular (Elçi. 18:4).

      Yakınlarda bulunan İsthmia’da her iki yılda bir düzenlenen atletizm yarışmaları, Olimpiyat Oyunlarından sonra önem açısından ikinci sıradaydı. Elçi Pavlus MS 51’deki oyunlar sırasında Korintos’ta bulunmuş olmalı. Bu nedenle, bir Kutsal Kitap sözlüğü şunu belirtiyor: “Onun atletizm betimlemesini ilk kez Korintoslulara yazdığı bir mektupta kullanmış olması pek rastlantı olamaz” (1. Kor. 9:24-27).

      “Meslekleri Çadırcılıktı” (Elçiler 18:1-4)

      4, 5. (a) Pavlus Korintos’ta nerede kaldı? Hangi işi yaptı? (b) Pavlus çadırcılık mesleğini nasıl öğrenmiş olabilir?

      4 Pavlus Korintos’a vardıktan bir süre sonra konuksever bir çiftle tanıştı: bir Yahudi olan Akuila ile karısı Priskilla (Priska). İmparator Klaudius “tüm Yahudilerin Roma’dan çıkmasını” emrettiği için bu çift Korintos’a yerleşmişti (Elçi. 18:1, 2). Akuila ile Priskilla Pavlus’u sadece evlerine kabul etmekle kalmadı, ona birlikte çalışmayı da teklif ettiler. Şöyle okuyoruz: “[Pavlus] onlarla aynı meslekten olduğundan, evlerinde kaldı ve birlikte çalıştılar; meslekleri çadırcılıktı” (Elçi. 18:3). Pavlus Korintos’taki hizmeti boyunca bu yardımsever çiftin evinde kaldı. Bu elçi, sonradan kutsal metinler dizisinin bir kısmı olan mektuplardan bazısını onlarla kalırken yazmış olabilir.b

      5 “Gamaliel’in dizinin dibinde” öğrenim görmüş biri olan Pavlus’un mesleğinin çadırcılık olduğu nasıl söylenebilirdi? (Elçi. 22:3). Anlaşılan birinci yüzyıldaki Yahudiler, çocukları ek eğitim almış olsa da onlara bir meslek öğretiyor ve bunun ailenin saygınlığına gölge düşüreceğini düşünmüyordu. Pavlus muhtemelen bu mesleği gençliğinde öğrenmişti. Çünkü memleketi, Kilikya eyaletinin Tarsus şehriydi; o bölge çadır yapımında kullanılan ve cilicium diye bilinen bir kumaşla ünlüydü. Çadırcılıkla uğraşan biri neler yapardı? Ya çadır bezini dokur ya da o kaba ve sert kumaşı biçip sonra da dikerdi. Bunların her ikisi de zor işlerdi.

      6, 7. (a) Pavlus’un çadırcılık hakkındaki görüşü neydi? Akuila ile Priskilla’nın da onun gibi düşündüğünü gösteren nedir? (b) Günümüzdeki İsa’nın takipçileri Pavlus, Akuila ve Priskilla’yı nasıl örnek alırlar?

      6 Pavlus çadırcılığı asıl işi olarak görmedi. O sadece kendi geçimini sağlamak ve iyi haberi “karşılıksız olarak” bildirebilmek için bu işi yaptı (2. Kor. 11:7). Acaba Akuila ile Priskilla’nın meslekleri hakkındaki görüşleri neydi? İsa’nın takipçileri olarak herhalde onlar da bu konuda Pavlus gibi düşünüyorlardı. Gerçekten de, Pavlus MS 52’de Korintos’tan ayrıldığında, bu çift de eşyalarını toplayıp onunla birlikte Efesos’a gitti. Oradaki evleri yerel cemaatin ibadet yeri olarak kullanıldı (1. Kor. 16:19). Sonra Roma’ya geri döndüler ve tekrar Efesos’a gittiler. Bu gayretli çift Krallıkla ilgili uğraşları hayatlarında ön plana koydu ve başkalarına hizmet etmek üzere özveride bulundu. Bu sayede, ‘milletlerin tüm cemaatlerinin’ takdirini kazandılar (Rom. 16:3-5; 2. Tim. 4:19).

      7 Günümüzdeki İsa’nın takipçileri de Pavlus, Akuila ve Priskilla’yı örnek alırlar. Bu gayretli vaizler başkalarına “yük olmamak için” çok çalışırlar (1. Sel. 2:9). Tamgün hizmet eden birçok Krallık müjdecisinin asıl işlerini, yani Tanrısal hizmeti yerine getirirken, geçimlerini sağlamak için yarım günlük ya da mevsimlik bir işte çalışmaları övgüye değerdir. Akuila ile Priskilla gibi Yehova’ya hizmet eden birçok konuksever kardeş evlerini çevre gözetmenlerine açar. ‘Konukseverliği bırakmayan’ bu kişiler böyle davranmanın ne kadar teşvik edici ve yapıcı olduğunu biliyorlar (Rom. 12:13).

      İLHAMLA YAZILMIŞ TEŞVİK EDİCİ MEKTUPLAR

      Elçi Pavlus MS yaklaşık 50-52 yıllarında Korintos’ta kaldığı 18 ay içinde, sonradan Yunanca Kutsal Yazıların bir kısmı olan en az iki mektup yazdı: Selaniklilere Birinci ve İkinci Mektup. Galatyalılara mektubunu da ya bu dönemde ya da bundan kısa süre sonra yazdı.

      Birinci Selanikliler mektubu Pavlus’un Tanrı ilhamı yazılarının ilkidir. Pavlus Selanik’e MS yaklaşık 50 yılında, ikinci vaizlik turu sırasında gitti. Orada kurulan cemaat kısa süre sonra muhalefetle mücadele etmek zorunda kalmıştı. O muhalefet yüzünden Pavlus ile Silas şehri terk etmeye mecbur olmuştu (Elçi. 17:1-10, 13). Yeni kurulan cemaat hakkında kaygı çeken Pavlus iki kez oraya gitme girişiminde bulunduysa da, ‘Şeytan yolunu kesti.’ O nedenle Pavlus kardeşleri teselli etmek ve güçlendirmek için Timoteos’u gönderdi. Büyük ihtimalle MS 50 yılının sonlarına doğru Timoteos Korintos’ta Pavlus’la buluştu ve Selanik cemaati hakkında güzel bir rapor getirdi. Pavlus bu mektubu o zaman kaleme aldı (1. Sel. 2:17–3:7).

      İkinci Selanikliler mektubu muhtemelen ilk mektuptan kısa süre sonra, MS 51’de yazılmış olabilir. Her iki mektupta Pavlus’la birlikte Timoteos ve Silvanus’un (Elçilerin İşleri kitabında Silas olarak adlandırılır) da selamları yer alır; ancak bu Korintos ziyaretinden sonra onların bir araya geldiğini gösteren bir kayıt bulunmaz (Elçi. 18:5, 18; 1. Sel. 1:1; 2. Sel. 1:1). Pavlus bu ikinci mektubu neden yazdı? Anlaşılan o, cemaat hakkında daha fazla bilgi almıştı; belki de bu haberleri ona ilk mektubu götüren kişi getirmişti. Bu haberlerden dolayı Pavlus hem kardeşleri sevgileri ve tahammülleri için övmek istedi, hem de Selanik’teki bazı kişilerin Efendimizin hazır bulunuşunun yakın olduğu yönündeki düşüncesini düzeltme gereği duydu (2. Sel. 1:3–2:2).

      Pavlus’un Galatyalılara mektubu onları daha önce en az iki kez ziyaret ettiğini düşündürüyor. O, MS 47-48’de Barnabas’la birlikte Roma’nın Galatya eyaletinde bulunan Pisidya Antakyası, Konya, Listra ve Derbe’ye gitmişti. MS 49’da aynı bölgeye Silas’la geldi (Elçi. 13:1–14:23; 16:1-6). Bu mektubu kaleme almasının sebebi, ziyaretinin hemen ardından oraya gelen Yahudilik taraftarlarının sünnetin ve Musa Kanunundaki talepleri yerine getirmenin İsa’nın takipçileri için gerekli olduğunu öğretmeleriydi. Şüphesiz Pavlus bu yanlış öğretiyi duyar duymaz Galatyalılara mektup yazdı. Mektubu Korintos’tan yazmış olabileceği gibi, Antakya’ya giderken Efesos’ta verdiği kısa bir mola sırasında ya da Antakya’ya vardığında da yazmış olabilir (Elçi. 18:18-23).

      ‘Korintoslulardan Birçok Kişi İman Etti’ (Elçiler 18:5-8)

      8, 9. Pavlus Yahudilerden gelen muhalefet karşısında ne yaptı? Daha sonra iyi haberi duyurmak için nereye gitti?

      8 Silas ile Timoteos, kardeşlerin cömertçe yaptığı yardımları Makedonya’dan getirdiklerinde, Pavlus’un, çadırcılık işini kutsal hizmetini yerine getirmek üzere bir araç olarak gördüğü açıkça belli oldu (2. Kor. 11:9). Pavlus derhal “sözü duyurmak üzere yoğun bir şekilde çalışmaya başladı” (Elçi. 18:5). Ancak Yahudilere yoğun şekilde şahitlikte bulunması büyük bir muhalefetle sonuçlandı. Pavlus giysisini silkip kendisine muhalefet eden Yahudilere şöyle dedi: “Kanınızdan siz sorumlu olun. Ben temizim. Artık diğer milletlerden insanlara gideceğim.” O bu sözlerle, Mesih’le ilgili yaşam kurtaran mesajı reddetmelerinin sorumluluğunun artık kendisine ait olmadığını gösterdi (Elçi. 18:6; Hez. 3:18, 19).

      9 Pavlus şimdi nerede iyi haberi duyuracaktı? Havraya bitişik bir evde oturan ve muhtemelen Yahudiliği benimsemiş biri olan Titius Yustus adlı bir adam evinin kapılarını ona açtı. Böylece Pavlus havradan ayrılıp Yustus’un evine gitti (Elçi. 18:7). O, Korintos’ta bulunduğu sırada Akuila ile Priskilla’nın evinde kalırken, Yustus’un evi de duyuru faaliyetini yerine getirdiği merkez haline geldi.

      10. Pavlus’un iyi haberi sadece diğer milletlerden insanlara duyurma kararında katı olmadığını gösteren nedir?

      10 Pavlus’un bundan sonra diğer milletlerden insanlara gideceğini belirtmesi, onun Yahudi olan ya da Yahudiliği benimsemiş hiç kimseyle, hatta mesajına olumlu karşılık verenlerle bile ilgilenmeyeceği anlamına mı geliyordu? Böyle olduğu söylenemez. Örneğin “Havra yöneticisi Krispos ile tüm ev halkı Efendimize iman etti.” Açıkça anlaşıldığı gibi havraya giden birkaç kişi de Krispos’a katılmıştı. Çünkü Kutsal Kitap “Korintoslulardan sözü duyan birçok kişi de iman edip vaftiz ediliyordu” der (Elçi. 18:8). Böylece Titius Yustus’un evi Korintos’ta yeni oluşan Hıristiyan cemaatinin toplandığı yer oldu. Eğer Elçilerin İşleri kaydı Luka’nın tipik üslubuyla, yani tarihsel sıralamaya göre yazıldıysa, o Yahudiler ya da Yahudiliği benimsemiş kişiler Pavlus giysisini silktikten sonra iman etmiş olmalılar. Bu olay elçinin esnekliği konusunda çok şey anlatır.

      11. Bugün Yehova’nın Şahitleri Hıristiyan Âlemindeki kişilere ulaşmaya çalışırken Pavlus’u nasıl örnek alırlar?

      11 Bugün birçok ülkede Hıristiyan Âleminin kiliseleri köklü bir geçmişe sahiptir ve mensupları üzerinde güçlü etkileri vardır. Dünyanın bazı yerlerinde Hıristiyan Âleminin misyonerleri çok sayıda insanı Hıristiyan yaptılar. Hıristiyan olduğunu iddia eden insanlar, tıpkı birinci yüzyılda Korintos’ta bulunan Yahudiler gibi, çoğu kez geleneklerine bağlıdırlar. Fakat Yehova’nın Şahitleri olarak biz Pavlus gibi davranıp böyle insanlara ulaşmaya gayret ediyoruz ve Kutsal Yazılar hakkındaki bilgileri ne olursa olsun anlayışlarını artırmaya çalışıyoruz. Onlardan muhalefet görsek ya da onların din adamları bize zulmetse de ümidimizi kaybetmiyoruz. ‘Tanrı için gayretli’ olan, ama bunu ‘tam bilgiye göre yapmayanlar’ arasında arayıp bulmamız gereken pek çok yumuşak başlı kişi olabilir (Rom. 10:2).

      “Bu Şehirde Bana Ait Daha Birçok Kişi Var” (Elçiler 18:9-17)

      12. Pavlus’a bir görüntüde hangi güvence verildi?

      12 Bir gece İsa, Pavlus’a bir görüntüde şunları söyledi: “Korkma, konuşmaya devam et, susma, çünkü ben seninle beraberim. Kimse sana saldırıp zarar veremeyecek, çünkü bu şehirde bana ait daha birçok kişi var” (Elçi. 18:9, 10). Gerçekten çok teşvik edici bir görüntüydü. Pavlus’un Korintos’taki hizmetine devam edip etmeme konusunda o ana kadar bir şüphesi olduysa bile, bu sözlerden sonra şüphesi ortadan kalkmış olmalı. Efendimiz, Pavlus’a zarar görmekten korunacağına ve o şehirde birçok değerli kişinin bulunduğuna dair bizzat güvence verdi. Pavlus bunun üzerine ne yaptı? Şunları okuyoruz: “Pavlus bir buçuk yıl orada kalıp insanlara Tanrı’nın sözünü öğretti” (Elçi. 18:11).

      13. Pavlus yargı kürsüsüne yaklaşırken hangi olayı hatırlamış olabilir? Neden aynı şey onun başına gelmeyecekti?

      13 Pavlus Korintos’ta yaklaşık bir yıl geçirdikten sonra Efendimizin desteğini gösteren başka kanıtlar da gördü. “Yahudiler hep birden Pavlus’a karşı harekete geçtiler ve onu yargı kürsüsünün önüne götürdüler” (Elçi. 18:12). Bu yargı kürsüsüne bema denirdi. Bazılarına göre bu, süslü oymalarla dolu mavi ve beyaz mermerden yapılmış bir kürsüydü ve Korintos’taki çarşı meydanının merkezine yakın bir yerde bulunuyordu. Yargı kürsüsünün önündeki açık alan büyük bir kalabalığın toplanabileceği kadar genişti. Arkeolojik bulgular yargı kürsüsünün havradan, dolayısıyla da Yustus’un evinden sadece birkaç adım uzakta olduğunu düşündürüyor. Pavlus yargı kürsüsüne yaklaşırken, “ilk Hıristiyan şehit” olarak da bilinen İstefanos’un taşlanmasını hatırlamış olabilir. O zamanlar Saul olarak tanınan Pavlus “onun öldürülmesini onaylamıştı” (Elçi. 8:1). Acaba şimdi Pavlus’un başına da benzer bir şey mi gelecekti? Hayır, çünkü ona “Kimse sana . . . . zarar veremeyecek” diye vaat edilmişti (Elçi. 18:10).

      Gallio Pavlus’u suçlayanların karşısında Pavlus’un davasını düşürüyor. Romalı askerler öfkeden deliye dönen kalabalığı durdurmaya çalışıyor.

      “Böylece Yahudileri yargı kürsüsü önünden kovdu” (Elçiler 18:16).

      14, 15. (a) Yahudiler Pavlus’a karşı hangi suçlamada bulundular? Gallio davayı neden düşürdü? (b) Sostenis’in başına neler geldi? O daha sonra nasıl bir seçim yapmış olabilir?

      14 Pavlus yargı kürsüsünün önüne götürüldüğünde ne oldu? O makamdaki kişi Ahaya genel valisi (prokonsül) Gallio’ydu. Kendisi Romalı filozof Seneca’nın ağabeyiydi. Yahudiler Pavlus’u şöyle suçladılar: “Bu adam insanları kandırıp kanuna aykırı bir ibadet şekline yöneltiyor” (Elçi. 18:13). Aslında onlar Pavlus’un yasalara aykırı olarak insanların dinini değiştirdiğini ima ediyorlardı. Bununla birlikte Gallio, Pavlus’un hiçbir “haksızlık” yapmadığını ve hiç “adi bir suç” işlemediğini fark etti (Elçi. 18:14). Yahudilerin anlaşmazlıklarına karışmaya hiç niyeti olmayan Gallio, Pavlus kendini savunmak için tek bir söz bile söylemeden davayı düşürdü. Pavlus’u suçlayanlar öfkeden deliye dönmüştü. Öfkelerini Sostenis’ten çıkardılar; herhalde o, Krispos’un yerine havra yöneticisi olmuştu. Sostenis’i “yakaladılar ve yargı kürsüsünün önünde dövdüler” (Elçi. 18:17).

      15 Gallio kalabalığın Sostenis’i dövmesine neden engel olmadı? Belki de o, Sostenis’in Pavlus’a saldıran bu öfkeli kalabalığın elebaşısı olduğunu ve başına gelenleri hak ettiğini düşünmüştü. Durum ne olursa olsun, muhtemelen bu olay iyi bir sonuç doğurdu. Pavlus birkaç yıl sonra Korintos cemaatine yazdığı ilk mektupta Sostenis isimli birinden kardeş olarak söz etti (1. Kor. 1:1, 2). Acaba o, Korintos’ta dövülen Sostenis miydi? Eğer böyleyse, yaşadığı o acı deneyim Sostenis’in İsa’nın takipçisi olmasına yardım etmiş olabilir.

      16. Efendimizin “Konuşmaya devam et, susma, çünkü ben seninle beraberim” sözlerinin hizmetimize nasıl bir etkisi var?

      16 Hatırlarsanız Yahudiler Pavlus’un duyurduğu mesajı reddettikten sonra Efendimiz İsa ona şu güvenceyi vermişti: “Korkma, konuşmaya devam et, susma, çünkü ben seninle beraberim” (Elçi. 18:9, 10). Bu sözleri, özellikle insanlar duyurduğumuz mesajı reddettiğinde hatırlamalıyız. Yehova’nın yürekleri okuduğunu ve dürüst kişileri Kendine çektiğini asla unutmayın (1. Sam. 16:7; Yuhn. 6:44). Hizmette yoğun şekilde çalışmamız için ne güzel bir teşvik! Her yıl yüz binlerce kişi, yani her gün yüzlerce kişi vaftiz ediliyor. İsa “Bütün milletlerden insanları öğrencim olarak yetiştirin” emrine uyan kişilere şu güvenceyi veriyor: “Ben bu ortamın sonuna kadar, her zaman sizin yanınızda olacağım” (Mat. 28:19, 20).

      “Yehova İsterse” (Elçiler 18:18-22)

      17, 18. Pavlus Efesos’a gemiyle giderken ne düşünmüş olabilir?

      17 Gallio’nun Pavlus’u suçlayanlara karşı tutumunun, Korintos’ta yeni kurulan cemaat için huzurlu bir dönemin başlamasına yol açıp açmadığını bilmiyoruz. Fakat Pavlus Korintoslu kardeşleriyle vedalaşmadan önce orada “bir süre daha” kaldı. O, MS 52’nin baharında, Korintos’un 11 kilometre doğusunda bulunan Kenhrea limanından Suriye’ye gemiyle gitmeyi planlıyordu. Ancak “bir adakta bulunmuş olduğundan” Kenhrea limanından ayrılmadan önce ‘saçını kestirdi’c (Elçi. 18:18). Sonra Akuila ile Priskilla’yı da yanına alarak Ege Denizi’ni geçip Efesos’a gitmek üzere gemiye bindi.

      18 Pavlus Kenhrea’dan gemiyle ayrılırken Korintos’ta geçirdiği günleri düşünmüş olabilir. Oradan güzel anılarla ve çok mutlu bir şekilde ayrılıyordu. 18 aylık hizmeti güzel sonuçlar doğurmuştu. Korintos’ta ilk cemaat kurulmuş ve Yustus’un evi cemaatin ibadet yeri olmuştu. Orada iman edenler arasında Yustus, Krispos ile ev halkı ve başka birçokları vardı. Pavlus bu yeni öğrencileri çok seviyordu; çünkü onların İsa’nın takipçisi olmasına bizzat yardım etmişti. Daha sonra o cemaate yazdığında, onlardan yüreğine yazılmış tavsiye mektubu olarak söz etti. Biz de hakikati benimsemesine yardım etme ayrıcalığını tattığımız kişilere karşı aynı yakınlığı hissederiz. Bu canlı ‘tavsiye mektuplarını’ görmek gerçekten büyük mutluluk verir (2. Kor. 3:1-3).

      19, 20. Pavlus Efesos’a varır varmaz ne yaptı? Ruhi hedeflere ulaşma konusunda ondan ne öğreniyoruz?

      19 Pavlus Efesos’a varır varmaz hemen hizmete koyuldu. “Havraya gidip Yahudileri ikna etmeye çalıştı” (Elçi. 18:19). Bu sefer Efesos’ta kısa bir süre kaldı. Orada daha uzun süre kalmasını rica ettilerse de, “o kabul etmedi.” Vedalaşırken Efesoslulara “Yehova isterse tekrar gelirim” dedi (Elçi. 18:20, 21). Pavlus kuşkusuz Efesos’ta iyi haberi duyacak daha çok kişi olduğunun farkındaydı. Elçi oraya tekrar gelmeyi istiyordu; fakat bu konuyu Yehova’nın ellerine bıraktı. Bu bizim de aklımızda tutmamız gereken güzel bir örnek değil mi? Ruhi hedeflere ulaşmaya çalışırken ilk adımı bizim atmamız gerekir. Bununla birlikte her zaman Yehova’nın rehberliğine güvenmeli ve O’nun isteğiyle uyumlu hareket etmeye çalışmalıyız (Yak. 4:15).

      20 Akuila ile Priskilla’yı Efesos’ta bırakan Pavlus gemiyle Sezariye’ye geldi. Sonra anlaşılan Yeruşalim’e “gitti” ve oradaki cemaati ziyaret etti (Elçi. 18:22, dipnot). Ardından faaliyetine başladığı yer olan Antakya’ya döndü. İkinci vaizlik gezisi başarıyla sonuçlanmıştı. Acaba son vaizlik gezisinde onu neler bekliyordu?

      PAVLUS’UN ADAĞI

      Elçiler 18:18, Pavlus’un ‘bir adakta bulunmuş olduğundan Kenhrea’da saçını kestirdiğini’ söyler. Bu ne tür bir adaktı?

      Genelde adak, kişinin bir şey yapmak, sunmak veya belirli şartları yerine getirmek üzere kendi isteğiyle Tanrı’ya verdiği ciddi bir sözdür. Bazıları Pavlus’un kendini Nezir olarak adadığını ve adağını yerine getirdikten sonra saçlarını kestirdiğini düşünüyor. Ancak dikkat edilirse, Kutsal Yazılara göre bir Nezir Yehova’ya özel hizmet sunduğu dönemin sonunda “Toplanma Çadırının girişinde” saçını tıraş ettirmeliydi. Görüldüğü gibi, böyle bir talep Kenhrea’da değil, sadece Yeruşalim’de yerine getirilebilirdi (Say. 6:5, 18).

      Elçilerin İşlerindeki kayıt Pavlus’un bu adakta ne zaman bulunduğu konusunda bir şey söylemez. Onun İsa’nın takipçisi olmadan önce bu adakta bulunmuş olması da mümkündür. Kayıt Pavlus’un Yehova’dan özel bir dilekte bulunup bulunmadığını da belirtmez. Bir kaynağa göre, Pavlus’un saçını kestirmesi, “onun Korintos’taki hizmetini tamamlayabilmesi için Yehova’nın sağladığı korumaya duyduğu minnettarlığın bir ifadesi” olabilirdi.

      a “Korintos: İki Denize Hâkim Kent” başlıklı çerçeveye bakın.

      b “İlhamla Yazılmış Teşvik Edici Mektuplar” başlıklı çerçeveye bakın.

      c “Pavlus’un Adağı” başlıklı çerçeveye bakın.

  • “Konuşmaya Devam Et, Susma”
    Tanrı’nın Krallığına Tam Anlamıyla Tanıklık Edin
    • 19. BÖLÜM

      “Konuşmaya Devam Et, Susma”

      Pavlus geçimini sağlamakla uğraşsa da hizmetine öncelik verir

      Bu bölüm Elçiler 18:1-22’ye dayanmaktadır

      1-3. Elçi Pavlus Korintos’a neden geldi? Ne tür zorluklarla karşılaştı?

      MİLLATTAN SONRA 50 yılının ikinci yarısıydı. Elçi Pavlus Yunanlı, Romalı ve Yahudilerden oluşan büyük bir nüfusa sahip, zengin bir ticaret merkezi olan Korintos’taydı.a Pavlus buraya ticaret yapmaya ya da iş bulmaya değil, çok daha önemli bir nedenle, Tanrı’nın Krallığına tanıklık etmek için gelmişti. Yine de kalacak bir yere ihtiyacı vardı ve maddi açıdan kimseye yük olmamaya kararlıydı. Hiç kimsenin kendisi hakkında Tanrı’nın Sözünden gelir elde ettiği izlenimine kapılmasını istemiyordu. Peki ne yapacaktı?

      2 Pavlus çadırcılık işini biliyordu. Çadır yapmak kolay değildi, ama o geçimini kendisi sağlamak istiyordu. Bu kalabalık ve yoğun şehirde iş bulabilecek miydi? Uygun bir yerde kalabilecek miydi? Tüm bu güçlüklere rağmen o, asıl işi olan duyuru işini unutmadı.

      3 Sonuçta Pavlus Korintos’ta bir süre kaldı ve hizmeti çok iyi sonuçlar verdi. Onun Korintos’taki faaliyetinden neler öğrenebiliriz? Bu, sahamızda Tanrı’nın Krallığına tanıklık etmemize nasıl yardım edebilir?

      KORİNTOS: İKİ DENİZE HÂKİM KENT

      Eski Korintos şehri, Yunanistan anakarası ile güneydeki Peloponnesos (Mora) yarımadasının arasındaki kara şeridinde, yani kıstakta bulunuyordu. Kıstağın en dar noktası yaklaşık 6 kilometre enindeydi; dolayısıyla şehrin iki limanı vardı. Korintos Körfezindeki Lekhaion Limanı batıya, yani İtalya, Sicilya ve İspanya’ya giden gemilere hizmet veriyordu. Saron Körfezindeki Kenhrea Limanı da Ege bölgesi, Anadolu, Suriye ve Mısır’dan gelen ya da oralara giden gemilere hizmet veriyordu.

      Peloponnesos yarımadasının güney ucundaki burunlar rüzgârlı ve gemiler için tehlikeli olduğundan, denizciler genellikle Korintos’un iki limanından birine demirlemeyi, yüklerini karadan taşımayı ve diğer limanda tekrar gemiye yüklemeyi tercih ederlerdi. Hatta hafif gemiler, kıstaktaki taş döşeli yolun derin yarıkları boyunca uzanan tahta platform üzerinden çekilerek bir denizden diğerine götürülebilirdi. Şehir, konumu nedeniyle doğu-batı yönündeki deniz ticaretine, ayrıca kuzey-güney yönündeki kara ticaretine hâkimdi. Bu yoğun ticaret Korintos’a sadece zenginlik değil, birçok limanda yaygın olan ahlaksızlığı da beraberinde getirmişti.

      Elçi Pavlus’un zamanında Korintos, Roma’nın Ahaya eyaletinin başkenti ve önemli bir yönetim merkeziydi. İmparator tapınmasında kullanılan bir tapınak, bir havra ile çok sayıda Yunan ve Mısır tanrısına adanmış tapınakların varlığı şehirdeki inanç çeşitliliğini doğrular (Elçi. 18:4).

      Yakınlarda bulunan İsthmia’da her iki yılda bir düzenlenen atletizm yarışmaları, Olimpiyat Oyunlarından sonra önem açısından ikinci sıradaydı. Elçi Pavlus MS 51’deki oyunlar sırasında Korintos’ta bulunmuş olmalı. Bu nedenle, bir Kutsal Kitap sözlüğü şunu belirtiyor: “Onun atletizm betimlemesini ilk kez Korintoslulara yazdığı bir mektupta kullanmış olması pek rastlantı olamaz” (1. Kor. 9:24-27).

      “Meslekleri Çadırcılıktı” (Elçiler 18:1-4)

      4, 5. (a) Pavlus Korintos’ta nerede kaldı? Hangi işi yaptı? (b) Pavlus çadırcılık mesleğini nasıl öğrenmiş olabilir?

      4 Pavlus Korintos’a vardıktan bir süre sonra konuksever bir çiftle tanıştı: bir Yahudi olan Akuila ile karısı Priskilla (Priska). İmparator Klaudius “tüm Yahudilerin Roma’dan çıkmasını” emrettiği için bu çift Korintos’a yerleşmişti (Elçi. 18:1, 2). Akuila ile Priskilla Pavlus’u sadece evlerine kabul etmekle kalmadı, ona birlikte çalışmayı da teklif ettiler. Şöyle okuyoruz: “[Pavlus] onlarla aynı meslekten olduğundan, evlerinde kaldı ve birlikte çalıştılar; meslekleri çadırcılıktı” (Elçi. 18:3). Pavlus Korintos’taki hizmeti boyunca bu yardımsever çiftin evinde kaldı. Bu elçi, sonradan kutsal metinler dizisinin bir kısmı olan mektuplardan bazısını onlarla kalırken yazmış olabilir.b

      5 “Gamaliel’in dizinin dibinde” öğrenim görmüş biri olan Pavlus’un mesleğinin çadırcılık olduğu nasıl söylenebilirdi? (Elçi. 22:3). Anlaşılan birinci yüzyıldaki Yahudiler, çocukları ek eğitim almış olsa da onlara bir meslek öğretiyor ve bunun ailenin saygınlığına gölge düşüreceğini düşünmüyordu. Pavlus muhtemelen bu mesleği gençliğinde öğrenmişti. Çünkü memleketi, Kilikya eyaletinin Tarsus şehriydi; o bölge çadır yapımında kullanılan ve cilicium diye bilinen bir kumaşla ünlüydü. Çadırcılıkla uğraşan biri neler yapardı? Ya çadır bezini dokur ya da o kaba ve sert kumaşı biçip sonra da dikerdi. Bunların her ikisi de zor işlerdi.

      6, 7. (a) Pavlus’un çadırcılık hakkındaki görüşü neydi? Akuila ile Priskilla’nın da onun gibi düşündüğünü gösteren nedir? (b) Günümüzdeki İsa’nın takipçileri Pavlus, Akuila ve Priskilla’yı nasıl örnek alırlar?

      6 Pavlus çadırcılığı asıl işi olarak görmedi. O sadece kendi geçimini sağlamak ve iyi haberi “karşılıksız olarak” bildirebilmek için bu işi yaptı (2. Kor. 11:7). Acaba Akuila ile Priskilla’nın meslekleri hakkındaki görüşleri neydi? İsa’nın takipçileri olarak herhalde onlar da bu konuda Pavlus gibi düşünüyorlardı. Gerçekten de, Pavlus MS 52’de Korintos’tan ayrıldığında, bu çift de eşyalarını toplayıp onunla birlikte Efesos’a gitti. Oradaki evleri yerel cemaatin ibadet yeri olarak kullanıldı (1. Kor. 16:19). Sonra Roma’ya geri döndüler ve tekrar Efesos’a gittiler. Bu gayretli çift Krallıkla ilgili uğraşları hayatlarında ön plana koydu ve başkalarına hizmet etmek üzere özveride bulundu. Bu sayede, ‘milletlerin tüm cemaatlerinin’ takdirini kazandılar (Rom. 16:3-5; 2. Tim. 4:19).

      7 Günümüzdeki İsa’nın takipçileri de Pavlus, Akuila ve Priskilla’yı örnek alırlar. Bu gayretli vaizler başkalarına “yük olmamak için” çok çalışırlar (1. Sel. 2:9). Tamgün hizmet eden birçok Krallık müjdecisinin asıl işlerini, yani Tanrısal hizmeti yerine getirirken, geçimlerini sağlamak için yarım günlük ya da mevsimlik bir işte çalışmaları övgüye değerdir. Akuila ile Priskilla gibi Yehova’ya hizmet eden birçok konuksever kardeş evlerini çevre gözetmenlerine açar. ‘Konukseverliği bırakmayan’ bu kişiler böyle davranmanın ne kadar teşvik edici ve yapıcı olduğunu biliyorlar (Rom. 12:13).

      İLHAMLA YAZILMIŞ TEŞVİK EDİCİ MEKTUPLAR

      Elçi Pavlus MS yaklaşık 50-52 yıllarında Korintos’ta kaldığı 18 ay içinde, sonradan Yunanca Kutsal Yazıların bir kısmı olan en az iki mektup yazdı: Selaniklilere Birinci ve İkinci Mektup. Galatyalılara mektubunu da ya bu dönemde ya da bundan kısa süre sonra yazdı.

      Birinci Selanikliler mektubu Pavlus’un Tanrı ilhamı yazılarının ilkidir. Pavlus Selanik’e MS yaklaşık 50 yılında, ikinci vaizlik turu sırasında gitti. Orada kurulan cemaat kısa süre sonra muhalefetle mücadele etmek zorunda kalmıştı. O muhalefet yüzünden Pavlus ile Silas şehri terk etmeye mecbur olmuştu (Elçi. 17:1-10, 13). Yeni kurulan cemaat hakkında kaygı çeken Pavlus iki kez oraya gitme girişiminde bulunduysa da, ‘Şeytan yolunu kesti.’ O nedenle Pavlus kardeşleri teselli etmek ve güçlendirmek için Timoteos’u gönderdi. Büyük ihtimalle MS 50 yılının sonlarına doğru Timoteos Korintos’ta Pavlus’la buluştu ve Selanik cemaati hakkında güzel bir rapor getirdi. Pavlus bu mektubu o zaman kaleme aldı (1. Sel. 2:17–3:7).

      İkinci Selanikliler mektubu muhtemelen ilk mektuptan kısa süre sonra, MS 51’de yazılmış olabilir. Her iki mektupta Pavlus’la birlikte Timoteos ve Silvanus’un (Elçilerin İşleri kitabında Silas olarak adlandırılır) da selamları yer alır; ancak bu Korintos ziyaretinden sonra onların bir araya geldiğini gösteren bir kayıt bulunmaz (Elçi. 18:5, 18; 1. Sel. 1:1; 2. Sel. 1:1). Pavlus bu ikinci mektubu neden yazdı? Anlaşılan o, cemaat hakkında daha fazla bilgi almıştı; belki de bu haberleri ona ilk mektubu götüren kişi getirmişti. Bu haberlerden dolayı Pavlus hem kardeşleri sevgileri ve tahammülleri için övmek istedi, hem de Selanik’teki bazı kişilerin Efendimizin hazır bulunuşunun yakın olduğu yönündeki düşüncesini düzeltme gereği duydu (2. Sel. 1:3–2:2).

      Pavlus’un Galatyalılara mektubu onları daha önce en az iki kez ziyaret ettiğini düşündürüyor. O, MS 47-48’de Barnabas’la birlikte Roma’nın Galatya eyaletinde bulunan Pisidya Antakyası, Konya, Listra ve Derbe’ye gitmişti. MS 49’da aynı bölgeye Silas’la geldi (Elçi. 13:1–14:23; 16:1-6). Bu mektubu kaleme almasının sebebi, ziyaretinin hemen ardından oraya gelen Yahudilik taraftarlarının sünnetin ve Musa Kanunundaki talepleri yerine getirmenin İsa’nın takipçileri için gerekli olduğunu öğretmeleriydi. Şüphesiz Pavlus bu yanlış öğretiyi duyar duymaz Galatyalılara mektup yazdı. Mektubu Korintos’tan yazmış olabileceği gibi, Antakya’ya giderken Efesos’ta verdiği kısa bir mola sırasında ya da Antakya’ya vardığında da yazmış olabilir (Elçi. 18:18-23).

      ‘Korintoslulardan Birçok Kişi İman Etti’ (Elçiler 18:5-8)

      8, 9. Pavlus Yahudilerden gelen muhalefet karşısında ne yaptı? Daha sonra iyi haberi duyurmak için nereye gitti?

      8 Silas ile Timoteos, kardeşlerin cömertçe yaptığı yardımları Makedonya’dan getirdiklerinde, Pavlus’un, çadırcılık işini kutsal hizmetini yerine getirmek üzere bir araç olarak gördüğü açıkça belli oldu (2. Kor. 11:9). Pavlus derhal “sözü duyurmak üzere yoğun bir şekilde çalışmaya başladı” (Elçi. 18:5). Ancak Yahudilere yoğun şekilde şahitlikte bulunması büyük bir muhalefetle sonuçlandı. Pavlus giysisini silkip kendisine muhalefet eden Yahudilere şöyle dedi: “Kanınızdan siz sorumlu olun. Ben temizim. Artık diğer milletlerden insanlara gideceğim.” O bu sözlerle, Mesih’le ilgili yaşam kurtaran mesajı reddetmelerinin sorumluluğunun artık kendisine ait olmadığını gösterdi (Elçi. 18:6; Hez. 3:18, 19).

      9 Pavlus şimdi nerede iyi haberi duyuracaktı? Havraya bitişik bir evde oturan ve muhtemelen Yahudiliği benimsemiş biri olan Titius Yustus adlı bir adam evinin kapılarını ona açtı. Böylece Pavlus havradan ayrılıp Yustus’un evine gitti (Elçi. 18:7). O, Korintos’ta bulunduğu sırada Akuila ile Priskilla’nın evinde kalırken, Yustus’un evi de duyuru faaliyetini yerine getirdiği merkez haline geldi.

      10. Pavlus’un iyi haberi sadece diğer milletlerden insanlara duyurma kararında katı olmadığını gösteren nedir?

      10 Pavlus’un bundan sonra diğer milletlerden insanlara gideceğini belirtmesi, onun Yahudi olan ya da Yahudiliği benimsemiş hiç kimseyle, hatta mesajına olumlu karşılık verenlerle bile ilgilenmeyeceği anlamına mı geliyordu? Böyle olduğu söylenemez. Örneğin “Havra yöneticisi Krispos ile tüm ev halkı Efendimize iman etti.” Açıkça anlaşıldığı gibi havraya giden birkaç kişi de Krispos’a katılmıştı. Çünkü Kutsal Kitap “Korintoslulardan sözü duyan birçok kişi de iman edip vaftiz ediliyordu” der (Elçi. 18:8). Böylece Titius Yustus’un evi Korintos’ta yeni oluşan Hıristiyan cemaatinin toplandığı yer oldu. Eğer Elçilerin İşleri kaydı Luka’nın tipik üslubuyla, yani tarihsel sıralamaya göre yazıldıysa, o Yahudiler ya da Yahudiliği benimsemiş kişiler Pavlus giysisini silktikten sonra iman etmiş olmalılar. Bu olay elçinin esnekliği konusunda çok şey anlatır.

      11. Bugün Yehova’nın Şahitleri Hıristiyan Âlemindeki kişilere ulaşmaya çalışırken Pavlus’u nasıl örnek alırlar?

      11 Bugün birçok ülkede Hıristiyan Âleminin kiliseleri köklü bir geçmişe sahiptir ve mensupları üzerinde güçlü etkileri vardır. Dünyanın bazı yerlerinde Hıristiyan Âleminin misyonerleri çok sayıda insanı Hıristiyan yaptılar. Hıristiyan olduğunu iddia eden insanlar, tıpkı birinci yüzyılda Korintos’ta bulunan Yahudiler gibi, çoğu kez geleneklerine bağlıdırlar. Fakat Yehova’nın Şahitleri olarak biz Pavlus gibi davranıp böyle insanlara ulaşmaya gayret ediyoruz ve Kutsal Yazılar hakkındaki bilgileri ne olursa olsun anlayışlarını artırmaya çalışıyoruz. Onlardan muhalefet görsek ya da onların din adamları bize zulmetse de ümidimizi kaybetmiyoruz. ‘Tanrı için gayretli’ olan, ama bunu ‘tam bilgiye göre yapmayanlar’ arasında arayıp bulmamız gereken pek çok yumuşak başlı kişi olabilir (Rom. 10:2).

      “Bu Şehirde Bana Ait Daha Birçok Kişi Var” (Elçiler 18:9-17)

      12. Pavlus’a bir görüntüde hangi güvence verildi?

      12 Bir gece İsa, Pavlus’a bir görüntüde şunları söyledi: “Korkma, konuşmaya devam et, susma, çünkü ben seninle beraberim. Kimse sana saldırıp zarar veremeyecek, çünkü bu şehirde bana ait daha birçok kişi var” (Elçi. 18:9, 10). Gerçekten çok teşvik edici bir görüntüydü. Pavlus’un Korintos’taki hizmetine devam edip etmeme konusunda o ana kadar bir şüphesi olduysa bile, bu sözlerden sonra şüphesi ortadan kalkmış olmalı. Efendimiz, Pavlus’a zarar görmekten korunacağına ve o şehirde birçok değerli kişinin bulunduğuna dair bizzat güvence verdi. Pavlus bunun üzerine ne yaptı? Şunları okuyoruz: “Pavlus bir buçuk yıl orada kalıp insanlara Tanrı’nın sözünü öğretti” (Elçi. 18:11).

      13. Pavlus yargı kürsüsüne yaklaşırken hangi olayı hatırlamış olabilir? Neden aynı şey onun başına gelmeyecekti?

      13 Pavlus Korintos’ta yaklaşık bir yıl geçirdikten sonra Efendimizin desteğini gösteren başka kanıtlar da gördü. “Yahudiler hep birden Pavlus’a karşı harekete geçtiler ve onu yargı kürsüsünün önüne götürdüler” (Elçi. 18:12). Bu yargı kürsüsüne bema denirdi. Bazılarına göre bu, süslü oymalarla dolu mavi ve beyaz mermerden yapılmış bir kürsüydü ve Korintos’taki çarşı meydanının merkezine yakın bir yerde bulunuyordu. Yargı kürsüsünün önündeki açık alan büyük bir kalabalığın toplanabileceği kadar genişti. Arkeolojik bulgular yargı kürsüsünün havradan, dolayısıyla da Yustus’un evinden sadece birkaç adım uzakta olduğunu düşündürüyor. Pavlus yargı kürsüsüne yaklaşırken, “ilk Hıristiyan şehit” olarak da bilinen İstefanos’un taşlanmasını hatırlamış olabilir. O zamanlar Saul olarak tanınan Pavlus “onun öldürülmesini onaylamıştı” (Elçi. 8:1). Acaba şimdi Pavlus’un başına da benzer bir şey mi gelecekti? Hayır, çünkü ona “Kimse sana . . . . zarar veremeyecek” diye vaat edilmişti (Elçi. 18:10).

      Gallio Pavlus’u suçlayanların karşısında Pavlus’un davasını düşürüyor. Romalı askerler öfkeden deliye dönen kalabalığı durdurmaya çalışıyor.

      “Böylece Yahudileri yargı kürsüsü önünden kovdu” (Elçiler 18:16).

      14, 15. (a) Yahudiler Pavlus’a karşı hangi suçlamada bulundular? Gallio davayı neden düşürdü? (b) Sostenis’in başına neler geldi? O daha sonra nasıl bir seçim yapmış olabilir?

      14 Pavlus yargı kürsüsünün önüne götürüldüğünde ne oldu? O makamdaki kişi Ahaya genel valisi (prokonsül) Gallio’ydu. Kendisi Romalı filozof Seneca’nın ağabeyiydi. Yahudiler Pavlus’u şöyle suçladılar: “Bu adam insanları kandırıp kanuna aykırı bir ibadet şekline yöneltiyor” (Elçi. 18:13). Aslında onlar Pavlus’un yasalara aykırı olarak insanların dinini değiştirdiğini ima ediyorlardı. Bununla birlikte Gallio, Pavlus’un hiçbir “haksızlık” yapmadığını ve hiç “adi bir suç” işlemediğini fark etti (Elçi. 18:14). Yahudilerin anlaşmazlıklarına karışmaya hiç niyeti olmayan Gallio, Pavlus kendini savunmak için tek bir söz bile söylemeden davayı düşürdü. Pavlus’u suçlayanlar öfkeden deliye dönmüştü. Öfkelerini Sostenis’ten çıkardılar; herhalde o, Krispos’un yerine havra yöneticisi olmuştu. Sostenis’i “yakaladılar ve yargı kürsüsünün önünde dövdüler” (Elçi. 18:17).

      15 Gallio kalabalığın Sostenis’i dövmesine neden engel olmadı? Belki de o, Sostenis’in Pavlus’a saldıran bu öfkeli kalabalığın elebaşısı olduğunu ve başına gelenleri hak ettiğini düşünmüştü. Durum ne olursa olsun, muhtemelen bu olay iyi bir sonuç doğurdu. Pavlus birkaç yıl sonra Korintos cemaatine yazdığı ilk mektupta Sostenis isimli birinden kardeş olarak söz etti (1. Kor. 1:1, 2). Acaba o, Korintos’ta dövülen Sostenis miydi? Eğer böyleyse, yaşadığı o acı deneyim Sostenis’in İsa’nın takipçisi olmasına yardım etmiş olabilir.

      16. Efendimizin “Konuşmaya devam et, susma, çünkü ben seninle beraberim” sözlerinin hizmetimize nasıl bir etkisi var?

      16 Hatırlarsanız Yahudiler Pavlus’un duyurduğu mesajı reddettikten sonra Efendimiz İsa ona şu güvenceyi vermişti: “Korkma, konuşmaya devam et, susma, çünkü ben seninle beraberim” (Elçi. 18:9, 10). Bu sözleri, özellikle insanlar duyurduğumuz mesajı reddettiğinde hatırlamalıyız. Yehova’nın yürekleri okuduğunu ve dürüst kişileri Kendine çektiğini asla unutmayın (1. Sam. 16:7; Yuhn. 6:44). Hizmette yoğun şekilde çalışmamız için ne güzel bir teşvik! Her yıl yüz binlerce kişi, yani her gün yüzlerce kişi vaftiz ediliyor. İsa “Bütün milletlerden insanları öğrencim olarak yetiştirin” emrine uyan kişilere şu güvenceyi veriyor: “Ben bu ortamın sonuna kadar, her zaman sizin yanınızda olacağım” (Mat. 28:19, 20).

      “Yehova İsterse” (Elçiler 18:18-22)

      17, 18. Pavlus Efesos’a gemiyle giderken ne düşünmüş olabilir?

      17 Gallio’nun Pavlus’u suçlayanlara karşı tutumunun, Korintos’ta yeni kurulan cemaat için huzurlu bir dönemin başlamasına yol açıp açmadığını bilmiyoruz. Fakat Pavlus Korintoslu kardeşleriyle vedalaşmadan önce orada “bir süre daha” kaldı. O, MS 52’nin baharında, Korintos’un 11 kilometre doğusunda bulunan Kenhrea limanından Suriye’ye gemiyle gitmeyi planlıyordu. Ancak “bir adakta bulunmuş olduğundan” Kenhrea limanından ayrılmadan önce ‘saçını kestirdi’c (Elçi. 18:18). Sonra Akuila ile Priskilla’yı da yanına alarak Ege Denizi’ni geçip Efesos’a gitmek üzere gemiye bindi.

      18 Pavlus Kenhrea’dan gemiyle ayrılırken Korintos’ta geçirdiği günleri düşünmüş olabilir. Oradan güzel anılarla ve çok mutlu bir şekilde ayrılıyordu. 18 aylık hizmeti güzel sonuçlar doğurmuştu. Korintos’ta ilk cemaat kurulmuş ve Yustus’un evi cemaatin ibadet yeri olmuştu. Orada iman edenler arasında Yustus, Krispos ile ev halkı ve başka birçokları vardı. Pavlus bu yeni öğrencileri çok seviyordu; çünkü onların İsa’nın takipçisi olmasına bizzat yardım etmişti. Daha sonra o cemaate yazdığında, onlardan yüreğine yazılmış tavsiye mektubu olarak söz etti. Biz de hakikati benimsemesine yardım etme ayrıcalığını tattığımız kişilere karşı aynı yakınlığı hissederiz. Bu canlı ‘tavsiye mektuplarını’ görmek gerçekten büyük mutluluk verir (2. Kor. 3:1-3).

      19, 20. Pavlus Efesos’a varır varmaz ne yaptı? Ruhi hedeflere ulaşma konusunda ondan ne öğreniyoruz?

      19 Pavlus Efesos’a varır varmaz hemen hizmete koyuldu. “Havraya gidip Yahudileri ikna etmeye çalıştı” (Elçi. 18:19). Bu sefer Efesos’ta kısa bir süre kaldı. Orada daha uzun süre kalmasını rica ettilerse de, “o kabul etmedi.” Vedalaşırken Efesoslulara “Yehova isterse tekrar gelirim” dedi (Elçi. 18:20, 21). Pavlus kuşkusuz Efesos’ta iyi haberi duyacak daha çok kişi olduğunun farkındaydı. Elçi oraya tekrar gelmeyi istiyordu; fakat bu konuyu Yehova’nın ellerine bıraktı. Bu bizim de aklımızda tutmamız gereken güzel bir örnek değil mi? Ruhi hedeflere ulaşmaya çalışırken ilk adımı bizim atmamız gerekir. Bununla birlikte her zaman Yehova’nın rehberliğine güvenmeli ve O’nun isteğiyle uyumlu hareket etmeye çalışmalıyız (Yak. 4:15).

      20 Akuila ile Priskilla’yı Efesos’ta bırakan Pavlus gemiyle Sezariye’ye geldi. Sonra anlaşılan Yeruşalim’e “gitti” ve oradaki cemaati ziyaret etti (Elçi. 18:22, dipnot). Ardından faaliyetine başladığı yer olan Antakya’ya döndü. İkinci vaizlik gezisi başarıyla sonuçlanmıştı. Acaba son vaizlik gezisinde onu neler bekliyordu?

      PAVLUS’UN ADAĞI

      Elçiler 18:18, Pavlus’un ‘bir adakta bulunmuş olduğundan Kenhrea’da saçını kestirdiğini’ söyler. Bu ne tür bir adaktı?

      Genelde adak, kişinin bir şey yapmak, sunmak veya belirli şartları yerine getirmek üzere kendi isteğiyle Tanrı’ya verdiği ciddi bir sözdür. Bazıları Pavlus’un kendini Nezir olarak adadığını ve adağını yerine getirdikten sonra saçlarını kestirdiğini düşünüyor. Ancak dikkat edilirse, Kutsal Yazılara göre bir Nezir Yehova’ya özel hizmet sunduğu dönemin sonunda “Toplanma Çadırının girişinde” saçını tıraş ettirmeliydi. Görüldüğü gibi, böyle bir talep Kenhrea’da değil, sadece Yeruşalim’de yerine getirilebilirdi (Say. 6:5, 18).

      Elçilerin İşlerindeki kayıt Pavlus’un bu adakta ne zaman bulunduğu konusunda bir şey söylemez. Onun İsa’nın takipçisi olmadan önce bu adakta bulunmuş olması da mümkündür. Kayıt Pavlus’un Yehova’dan özel bir dilekte bulunup bulunmadığını da belirtmez. Bir kaynağa göre, Pavlus’un saçını kestirmesi, “onun Korintos’taki hizmetini tamamlayabilmesi için Yehova’nın sağladığı korumaya duyduğu minnettarlığın bir ifadesi” olabilirdi.

      a “Korintos: İki Denize Hâkim Kent” başlıklı çerçeveye bakın.

      b “İlhamla Yazılmış Teşvik Edici Mektuplar” başlıklı çerçeveye bakın.

      c “Pavlus’un Adağı” başlıklı çerçeveye bakın.

Türkçe Yayınlar (1974-2026)
Oturumu Kapat
Oturum Aç
  • Türkçe
  • Paylaş
  • Tercihler
  • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
  • Kullanım Şartları
  • Gizlilik İlkesi
  • Privacy Settings
  • JW.ORG
  • Oturum Aç
Paylaş