Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • Kaderin Hayatınızı Yönettiğine İnanıyor musunuz?
    Gözcü Kulesi—1990 | 1 Kasım
    • Kaderin Hayatınızı Yönettiğine İnanıyor musunuz?

      EYLÜL 1988’de bir felaket patlak verdi. Ganj ve Brahmaputra ırmaklarının geniş deltasındaki azgın sular 9 metre yükseldi ve Bangladeş’in dörtte üçünü tamamen kapladı. Binlerce kişi boğuldu ve yaklaşık 37 milyon insan evsiz kaldı. Toplam 60.000 kilometre uzunluğundaki yollar da yok oldu.

      Bu tür seller, Bangladeş’i tekrar ve tekrar sular altında bıraktığından, bir gazete, bu ülkeyi “Kötü Talih Deltası” olarak adlandırdı. Bu tanım, birçok kişinin, böyle korkunç felaketlerin nedenini nasıl açıkladığını yansıtır: Talih veya kader.

      Bununla birlikte bazı kişilerin, kaderin hayatımızı yönetmediğini düşünmelerine rağmen, kaderci görüş, aslında tüm dünyada çok yaygındır. Birçok kişi neden kadere inanmaktadır ve kadercilik acaba nedir?

      Dinin Rolü

      “Kader” kelimesi, “konuşulmuş şey” anlamındaki, Latince fatum kelimesinden gelmektedir.a Kadere inananlar, olayların önceden belirlendiğine ve insanların bunu değiştirmeye güçleri olmadığına inanırlar. Bu görüş, değişik dinler tarafından çok yaygınlaştırılıp, milyonlarca imanlı kişinin düşünüş tarzını şekillendirmiştir. Dünyanın üç büyük dinine bir bakış, Hintlilerin mabetleri, Müslümanların camileri ve Hıristiyan aleminin kilise binalarının birbirinden farklı olmaları gibi kaderci görüşün de birbirinden oldukça farklı şekilleri olduğunu gösterir.

      900 milyon Müslüman, kaderin (kısmet) Tanrısal irade tarafından kararlaştırıldığına inanır.b Kuran’ı Kerîm şunları söyler: “Yeryüzüne . . . . gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce O, Kitab’da bulunmasın.” “Hiç bir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez, o, belli bir vakte bağlanmıştır.”—57. Sure (Hadid Suresi) 22. ayet; 3. Sure (Al-i İmrân) 145. ayet.

      Kaderin başka bir şekli olan ve olayların nedenleriyle sonuçlarını gösteren Karma kanunu da, 700 milyona yakın Hindu’nun hayatını etkilemektedir. Bu kanuna göre, bir Hindu’nun şimdiki hayatında karşılaştığı olayların, daha önce göç ettiği bedenindeyken yaptığı işlere göre tayin edildiğine inanılır. Eski bir Hindu eseri olan Garuda Purana şunları söyler: “Kişinin bir önceki var oluşunda yapmış olduğu işler, bir sonraki bedeninin ne tür olacağını, ona sıkıntı verecek fiziksel ve ruhsal hastalıkların çeşidini belirler . . . . Hayatta insanın başına, kaderinde ne yazıldı ise, o gelir.”

      Hıristiyan âleminin yaklaşık 1,7 milyar üyesi için ne denilebilir? Şüphesiz Hıristiyan âleminden bazıları, kaderin yerini Tanrı’nın, kaderciliğin yerini de, ilahi takdirin aldığını iddia edecekler. Ancak, Encyclopœdia of Religion and Ethics şunu kabul eder: “Hıristiyanlığın, kader inancından . . . . tamamen uzak olduğu söylenemez.” Bazı mezhepler, hâlâ insanın ancak “bir tahta parçası, bir kaya, balçıktan bir hamur veya bir tuz direği kadar özgür olduğunu” söyleyen 16. yüzyılın reformcusu Martin Luther’in inancını yansıtırlar.

      Yazı Tura Oyunları ve Astroloji

      Böyle katı görüşler, Hıristiyan âleminin temel inançlarında artık kullanılmamakla birlikte, bir teolog, üyelerinin büyük çoğunluğunun, kadere “dini olmayan bir şekil” vererek kabul ettiklerini söylüyor. Kaderin, bazı durumlarda herkese gülebilen bu şekline şans adını verirler. Bazı insanların, şansı veya talihi kendilerinden yana çevirmek için arasıra yazı turaya başvurduklarını belki biliyorsunuz. Bunun, sadece basit bir alışkanlıktan öteye gitmediğini söylemelerine rağmen, bunu yapmaya devam ediyorlar ve bazen gerçekten işe yaradığına da inanıyorlar. Örneğin, The New York Times, geçenlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan bir adamın piyango biletleri satın aldıktan sonra, tura tarafında duran bir peni (madeni para) bulduğunu bildirdi. Daha sonra bu kişi şöyle dedi: “Tura tarafında duran bir peni bulduğum her sefer, mutlaka mutlu bir olayla karşılaştım.” Bu durumda, o, 25,7 milyon dolar kazandı. Daha sonra, onun şansa veya kadere olan inancının azalacağını düşünebilir misiniz?

      Bazıları, yazı mı tura mı diye paraları havaya fırlatma fikrine gülerler. Ancak onlardan bazılarının, kaderin başka bir türüne, yani geleceklerinin yıldızların hareketleriyle önceden kararlaştırıldığına inandığı da bir gerçektir. Sadece Kuzey Amerika’da 1.200 kadar gazetenin astrolojiye ayrılmış yazı sütunu vardır. Bir anket, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gençlerin yüzde 55’inin astrolojinin doğruluğuna inandığını gösterdi.

      Evet Kısmet, Karma, Tanrı, şans veya yıldızlara bağlı olsun, kader, hem bugün, hem de yüzyıllardan beri çok yaygın bir inanıştır. Örneğin, yandaki listede adı geçen tarihi kişilerden sadece birinin kaderci görüşe inanmadığını biliyor musunuz? Acaba hangisi? Ve onun kaderle ilgili görüşü sizi nasıl etkileyebilir?

  • Kader Hayatınızı Yönetiyor mu?
    Gözcü Kulesi—1990 | 1 Kasım
    • Kader Hayatınızı Yönetiyor mu?

      YUKARIDAKİ listede, kaderci görüşe inanmayan tek kişi İsa Mesih’tir. Onun görüşü neydi?

      İlk yüzyılda, İsa’nın hayatıyla ilgili olayları anlatan (Mukaddes Yazıların) Matta, Markos, Luka ve Yuhanna kitapları, onun, kişinin kendi geleceğini, yani hayatında olacakları etkileyebileceğine inandığını gösterir.

      Örneğin, İsa, Tanrı’nın “kendisinden diliyenlere . . . . iyi şeyler verdiğini” ve “sona kadar dayananın kurtulacağını” söyler. Benzer şekilde Yeruşalim’in sakinleri, hayatlarını kurtaracak olan uyarıları görmezlikten geldiklerinde, İsa, onların davranışlarının sonucunu kadere yüklemedi. Fakat şöyle dedi: “Siz istemediniz.”—Matta 7:7-11; 23:37, 38; 24:13.

      İsa’nın bakış açısını, Yeruşalim’deki ölümle sonuçlanan bir kazayla ilgili sözlerinden anlayabiliriz. Şunları söyledi: “Siloamdaki kulenin üzerlerine yıkılıp öldürdüğü bu on sekiz kişiyi, Yeruşalimde oturan adamların hepsinden fazla suçlu mu sanıyorsunuz? Size: Hayır, derim.” (Luka 13:4, 5) İsa’nın, bu 18 kişinin ölümünü kadere yüklemediğine ve diğerlerinden daha kötü oldukları için öldüğünü söylemediğine de dikkat edelim. Daha ziyade İsa, o günlerde yaşayan ve kaderciliği insanın hür iradesiyle bir tutmaya çalışan Ferisilerden farklı olarak, bir insanın kendi geleceğini etkileyebileceğini öğretti.

      Benzer şekilde, İsa’nın resulleri de, herkesin kurtuluşa erişebileceğini öğrettiler. Resul Pavlus şöyle yazdı: “Kurtuluş için seni hikmetli kılmağa muktedir olan mukaddes yazıları da . . . . bilirsin.” Resul Petrus da şunları söyledi: “Yeni doğmuş çocuklar gibi, ruhani (söze ait olan) hilesiz (katıksız) sütü özleyin, ta ki kurtuluş için onunla büyüyesiniz.” (II. Timoteos 3:15; I. Petrus 2:2, 3; Resullerin İşleri 10:34, 35 ve 17:26, 27’ye de bakın.) Hastings’in Encyclopœdia of Religion and Ethics’i Justinius, Origen ve İrenus gibi ikinci ve üçüncü yüzyıl yazarlarının, ‛kayıtsız şartsız değiştirilemez ilahi iradeyle ilgili bir şey bilmediklerini ve hür iradeyi öğrettiklerini’ belirtir.

      Ancak, çevrelerindeki Yahudiler de dahil olmak üzere, birçok kişinin kaderciliğin değişik şekillerine inanmasına rağmen, İsa ve ilk yüzyıldaki takipçileri, neden insanın kaderinin önceden kararlaştırılmış olduğuna inanmadı? Bunun bir nedeni, bu fikrin, beraberinde birçok sorun getirmesidir. Bunlardan ikisini şöyle sayabiliriz: Kaderci görüş, Yehova Tanrı’nın niteliklerine ters düşer ve ispat edilen gerçekler tarafından yalanlanır. Bundan başka, bu görüş, hem şimdiki, hem de gelecekteki hayatınızı tehlikeye sokabilir. Bunun nasıl olduğunu, daha derin bir araştırmayla anlayabiliriz.

      Kaderci Görüşün Sonuçları ve Tanrı’nın Nitelikleri

      Atina’da MÖ üçüncü yüzyılda, Citium’lu filozof Zenon, öğrencilerine “kaderin kararını, sır olan en iyi yol olarak kabul etmelerini” öğretti. Bununla birlikte bir gün, Zenon, kölesinin hırsızlıktan suçlu olduğunu öğrendiğinde, öğrettiği felsefenin sonuçlarıyla yüz yüze geldi. Nasıl? Hırsızı dövdüğünde, köle onun sözleriyle karşılık verdi: “Fakat, benim hırsızlık yapacağım, kaderimde zaten tayin edilmişti.”

      Zenon’un kölesi, durumu doğru değerlendirmişti. Bir insanın hayatının nasıl olacağının önceden kararlaştırıldığına inanıp, sonra da hırsız olduğu için bu insanı suçlamak, bir portakal tohumunu, portakal ağacı meydana getirdiği için suçlamaya benzer. Buna göre, hem insan, hem de tohum, kendileri için hazırlanan programa göre gelişti. Böyle bir muhakeme neyle sonuçlanabilir?

      Eğer suçlular, ancak kendi kaderlerini yerine getiriyorlarsa, o halde onların kaderini önceden kararlaştıran kişi, onların hareketlerinden sorumludur. Bu kişi kim olabilir? Kadercilere göre bizzat Tanrı’dır. Bu muhakeme tarzını daha da ileri götürürsek, o halde Tanrı, insanlar tarafından işlenen bütün kötülüğün, şiddetin ve zulmün Tek Nedeni’dir. Bunu kabul edebilir misiniz?

      Nederlands Theologisch Tijdschrift (Hollanda’da çıkan bir Teoloji Dergisi) böyle kaderci bir görüşün bir Hıristiyanın, “Tanrı konusunda asla benimseyemeyeceği bir görüş olduğunu” belirtir. Neden? Çünkü bu görüş, Mukaddes Kitap yazarlarının ilham altında tasvir ettikleri Tanrı ile çelişkiye düşmektedir. Örneğin, Mezmurlar kitabından alınan şu sözlere lütfen dikkat edelim: “Sen kötülükten hoşlanan Allah değilsin.” “Zorbalığı sevenden canı tiksinir.” “Canlarını hileden ve zorbalıktan [Tanrı’nın tayin edilmiş Mesihi Kralı] kurtarır.” (Mezmur 5:4; 11:5; 72:14) Açıkça anlaşıldığı gibi, kaderci sonuçla Tanrı’nın nitelikleri, birbirine tamamen zıttır.

      Kadercilik ve Gerçekler

      Fakat doğal afetler için ne denilebilir? Onların olması, önceden kararlaştırılmış olup, önlenmesi imkansız mıdır?

      Gerçekler ne göstermektedir? Hollanda’da çıkan NRC Handelsblad gazetesinin açıkladığı, doğal afetlerin nedenini araştıran bir incelemenin sonuçlarına dikkat edelim. Şunları okuyoruz: “Bugüne kadar depremler, seller, toprak kaymaları ve fırtınalar, her zaman olağan doğa olayları olarak kabul edilirdi. Böyle olmakla birlikte, daha dikkatli bir araştırma, insanın doğaya büyük ölçüde müdahelesinin, çevrenin bu tür afetlere karşı, kendi kendini koruma yeteneğini ciddi şekilde etkilediğini gösteriyor. Sonuç olarak, doğal afetler öncekilere oranla daha çok can almaktadır.”—İtalikler tarafımızdan.

      Bir önceki makalede söz konusu edilen Bangladeş’teki seller bunun açık bir örneğidir. Bilim adamları, şimdi, “Nepal, Kuzey Hindistan ve Bangladeş’te bulunan geniş orman alanlarının yok edilmesinin, son yıllarda Bangladeş’in sular altında kalmasının en önemli nedeni olduğunu” söylüyorlar. (Voice Magazine) Başka bir rapor da, ormanların yok edilmesinin, Bangladeş’teki sel afetlerinin sayısının her 50 yılda birden 4 yılda bire kadar artmasına neden olduğunu belirtiyor. Benzer şekilde, insanın çevreye müdahalesinin, dünyanın başka yerlerinde de kuraklık, orman yangınları ve toprak kaymaları gibi, harap edici sonuçları vardır. Evet, doğal afetlere sırlarla dolu kader değil, genellikle insanların davranışları neden olmakta veya onların etkisini artırmaktadır.

      Bununla birlikte, insanların davranışları, bu olumsuz etkinin tam tersini de yapabilmelidir: felaketleri en aza indirmek. Acaba durum böyle midir? Şu gerçekleri göz önünde bulundurun. UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu) yıllardır, Bangladeş’in iç kısımlarında yaşayan yüzlerce çocuğun kör olduğunu rapor ediyor. Acaba bunun nedeni değiştirilemez bir kaderden mi kaynaklanıyordu? Hiç de değil. UNICEF’in temsilcileri, oradaki anneleri, ailelerini sadece pirinçle değil, aynı zamanda meyve ve sebzeyle de beslemeye ikna ettikten sonra, bu göz hastalığı azalmaya başladı. Şimdi, beslenme alışkanlığındaki bu değişiklik, Bangladeş’teki yüzlerce çocuğu körlükten kurtardı.

      Benzer şekilde, sigara içmeyenler, sigara içenlerden ortalama üç veya dört yıl fazla yaşıyorlar. Arabayla yolculuk ederken emniyet kemeri kullananlar, kullanmayanlara oranla daha az öldürücü kazalarla karşılaşıyorlar. Açıkça anlaşıldığı gibi, yaşamınızı kader değil, ancak bizzat sizin davranışlarınız etkilemektedir.

      Kaderciliğin Öldürücü Sonuçları

      Daha önce belirtildiği gibi kaderci görüş hayatınızı bile kısaltabilir. Nasıl? The Encyclopedia of Religion (Dinler Ansiklopedisi) “kaderciliğin çok korkunç türlerinden örnekleri” incelerken şöyle diyor: “II. Dünya Savaşında, Japon intihar torpidolarının saldırılarının ve Hitler’in ordugâhlarındaki SS (Schutzstaffel) subaylarının intiharlarının, insan hayatından çok daha değerli gibi sanılan kader (Schicksal) inancı nedeniyle olduğunu biliyoruz.” Aynı kaynak, daha yakın zamanda, “İslamiyet için bir tehdit olarak kabul edilen hedeflere, dinden ilham alarak yapılan intihar saldırılarının, Yakın Doğuyla ilgili gazete haberlerinin olağan özelliği haline geldiğini” söylüyor. Böyle haberler, binlerce genç askerin, “eğer ölecekleri alınlarına yazılmadıysa, zarar görmeyeceklerinden” emin bir şekilde savaşa gittiklerini söylüyor.

      Bununla birlikte, saygın İslam bilginleri, düşünmeden yapılan böyle bir davranışa karşı çıkıyorlar. Örneğin, bir halife şöyle dedi: “Ateşin içinde olan biri, kendisini Tanrı’nın iradesine teslim etmelidir, fakat, henüz bu durumda olmayan birinin, kendisini ateşe atmasına gerek yoktur.” Ne yazık ki, birçok asker bu halifenin nasihatine göre davranmadı. Sekiz yıl süren savaş boyunca, İran’ın 400.000 ölü verdiği sanılmaktadır. Bu sayı, II. Dünya Savaşında ölen, Amerika Birleşik Devletleri savaş kurbanlarının sayısından daha fazladır. Açıkçası, kadercilik hayatınızı kısaltabilir, hatta gelecekteki hayatınızı bile tehlikeye sokabilir. Nasıl?

      Kaderci kişi geleceğin de, geçmiş gibi önlenemez ve önceden kararlaştırılmış olduğuna inandığından, kolaylıkla tehlikeli bir karakter özelliği geliştirebilir. Hangi özelliği? The Encyclopedia of Theology buna şöyle cevap veriyor: “Kişi . . . . kaçınılamaz gibi görünen sosyal olayların akışı içinde kendisini aciz, anlamsız ve yerini bir başkasının kolaylıkla doldurabileceği bir birey gibi hisseder. Bu durum, her şeyin anlaşılamaz fakat egemen bir kadere bağlı olduğu fikrine dayanan batıl bir açıklamayla çok iyi bağdaşan bir pasifliğin doğmasına neden olur.

      Pasif olmak, ne bakımdan çok tehlikelidir? Bu, sık sık kişinin yenilgiye götüren bir tutum takınmasına neden olur. Bu, kaderci kişinin inisiyatif kullanmasını engeller ve hatta Tanrı’nın harikulade davetinin tam tersine hareket etmesine neden olur. Tanrı şöyle demektedir: “Ey sizler, her susıyan . . . . sulara gelin. Kulağınızı iğin ve bana gelin, işitin, ve canınız yaşıyacak.” (İşaya 55:1-3) Eğer kadere inanış, kişiyi “gelmekten” ve “işitmekten” alıkoyarsa, bu tutum, onun, yakında yeryüzünde yeniden kurulacak olan Cennet’te “canının yaşaması” fırsatını ebediyen kaybetmesiyle sonuçlanacak. Böylece kişi bunu çok pahalı ödemiş olacaktır!

      O halde, siz ne düşünüyorsunuz? Eğer kaderci fikirlerin insanların düşünüş tarzını şekillendirdiği bir ortamda büyüdüyseniz, bu inancı düşünmeden kabul etmiş olabilirsiniz. Ancak bu makalede tartışılan itirazlar, hem şimdiki, hem de gelecekteki hayatınızın, büyük ölçüde sizin hareketlerinize bağlı olduğunu anlamanıza yardım edebilir.

      Gördüğünüz gibi, nedenler, gerçekler ve her şeyden öte Mukaddes Yazılar, kaderci bir yenilgiye bağlı bir tutumu reddetmeniz gerektiğini gösteriyor. İsa, bizi şöyle teşvik ediyor: “Dar kapıdan içeri girmek için bütün gücünüzle mücadele edin.” (Luka 13:24, The Emphatic Diaglott) Bu, ne anlama gelir? Bir Mukaddes Kitap yorumcusu bunu şöyle açıklıyor: “. . . . [Mücadele edin] ifadesi Yunan oyunlarından alınmıştır. Atletler yarışlarda, zafer elde etmek için uğraşırlar, çok çalışırlar veya bütün güçlerini kullanırlardı.” İsa, hayatımızda, yenilgiyi baştan kabul etmek yerine, zaferi kazanmak için bizi uğraşmaya teşvik ediyor.

      Böylece, kaderden kaynaklanan bir pasifliği üzerinizden atın. Tanrı’nın Sözünün teşvik ettiği hayat koşusuna katılın ve kaderciliğin, sizi yavaşlatmasına izin vermeyin. (I. Korintoslular 9:24-27’ye bakın) İlham altında yapılan şu davete hemen cevap vermekle, adımlarınızı hızlandırın: “Hayatı seç, ta ki, zürriyetinle sen yaşıyasın.” Bu seçimi nasıl yapabilirsiniz? “Allahın Rabbi (Yehova’yı) sevmek, onun sözünü dinlemek ve ona bağlanmak[la].” Böyle yapmak, sizi galibiyete götürecek, çünkü Yehova, “sizin hayatınız ve günlerinizin uzun” olduğunu ispatlayacaktır.—Tesniye 30:19, 20.

Türkçe Yayınlar (1974-2025)
Oturumu Kapat
Oturum Aç
  • Türkçe
  • Paylaş
  • Tercihler
  • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
  • Kullanım Şartları
  • Gizlilik İlkesi
  • Privacy Settings
  • JW.ORG
  • Oturum Aç
Paylaş