Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • “Rabde Canla Başla Çalışan Kadınlar”
    Gözcü Kulesi—1991 | 1 Eylül
    • Mesih İle Hüküm Sürenler

      20. İsa’nın takipçileri olan birçok kadına hangi büyük imtiyaz verilmiştir, başka koyunlar neden bu hususta mutlu olabilirler?

      20 Mukaddes Yazılardan açıkça bellidir ki, bir kimsenin ırkı ve cinsiyeti konusunda “Allah indinde şahsa itibar yoktur.” (Romalılar 2:10, 11; Galatyalılar 3:28) Yehova, Gökteki Krallık hükümetinde oğlu ile beraber olacak olanları seçerken de tarafsız olduğunu göstermiştir. (Yuhanna 6:44) Başka koyunların büyük kalabalığı, İsa’nın annesi Meryem, Mecdelli Meryem, Priskilla, Trifena, Trifosa ve ilk Hıristiyan cemaatinde bulunan daha başka birçok kadının şimdi Gökteki Krallıkta Mesih ile beraber hüküm sürdükleri ve kadınların duygu ve tecrübeleri hususundaki anlayışlarıyla o hükümeti zenginleştirdikleri için ne kadar minnettar olabilirler! Yehova tarafından alınan ne denli sevgi dolu bir tedbir ve ne muazzam bir hikmet!—Romalılar 11:33-36.

      21. “Rabde canla başla çalışan kadınlar”a karşı bugün hangi duygulara sahibiz?

      21 Resul Pavlus’un “o kadınlar benimle . . . . incilde cehdettiler” derken dile getirdiği sevgi ve takdir duygularına bugün bizler de katılabiliriz. (Filipililer 4:3) Erkek veya kadın olsun, Yehova’nın tüm Şahitleri, ‘iyi haberi müjdeleyen kadınların büyük ordusu,’ evet, ‘Rabde canla başla çalışan kadınlar’ ile yan yana hizmet etmeyi bir sevinç ve imtiyaz sayarlar.—Mezmur 68:11; Romalılar 16:12.

      Tekrarlama İçin Sorular

      ◻ İsa, Yahudi dinsel liderlerin kadınlarla ilgili önyargılarına katılmadığını nasıl gösterdi?

      ◻ Tanrı’dan korkar kadınlar İsa’ya nasıl hizmet ettiler ve onlardan bazıları hangi büyük imtiyazı aldı?

      ◻ Cemaat ibadetlerinde hazır bulunan kadınlarla ilgili olarak Pavlus hangi öğüdü verdi?

      ◻ Hemşirelerden oluşan hangi gruplar bizim özel sevgi ve desteğimize layıktır ve niçin?

      ◻ ‘Rabde canla başla çalışan kadınlar’ın hepsine karşı hangi tutuma sahip olmalıyız?

  • Üçüncü Milenyum Ümidinizi Gerçekleştirecek mi?
    Gözcü Kulesi—1991 | 1 Eylül
    • Üçüncü Milenyum Ümidinizi Gerçekleştirecek mi?

      SANİYELERİN geriye sayımı başladı. Fransa’nın Paris şehrindeki Beaubourg Kültür Merkezinde bulunan elektronik bir saat kalan saniyeleri göstermektedir. Bu saat, 1999 yılının 31 Aralık gününün, gece yarısına kadar aynı hızla geriye saymayı sürdürecektir. O zaman, Miladi tarihimizde sadece bir defa vuku bulan bir şey olacak: Yeni bir milenyum, üçüncü milenyum.

      Almanya’nın Berlin kentinde bir sosyal araştırmacı olan Bernward Joerges “2000 yılının, insanlık tarihinde en çok beklenen olay” olduğunu söylüyor. Acaba neden böyle bir bekleyiş var? Her şeyden önce 2000 yılı zaman akışında sadece yeni bir tarihtir. Ayrıca bu tarih, batı takvimini kullananlar tarafından işaretlenmiştir. Milâdi tarihimizin 2000 yılı, İslâm takvimine göre 1420 İslâm yılına, Yahudi takvimine göre de 5760 A.M. tarihine rastlar.

      Fakat Profesör Joerges günlük bir İsveç gazetesi olan Dagens Nyheter ile yaptığı söyleşide şunları açıklar: “Sözde Mesih’in doğumuyla başladığı sanılan Gregoryan takvimimiz, emperyalizm ve sömürgecilik sayesinde dünyanın büyük bir kısmında kabul edildi.” Böylece 2000 yılı insanlığın büyük bir bölümü için, işaretlenen bir devre olacak. Profesör Joerges şunları ekler: “İnsanlar kendi kişisel biyografileri kadar dünyayı etkileyen olayları da bu tarihe bağlayacaklardır.”

      Bununla beraber birçok kişi bunu sadece işaretlenen bir zaman olarak düşünmez. Joerges şunları iddia eder: “Bu yıla bir anlam vererek büyük proje ve programlarla kutlayıp ‘işaretleme’ çabaları, her sosyal düzey ve yaşam alanında zaten sürmektedir.” Devamen “bütün dünyada büyük girişimciler, proje tasarımcıları ve ‘teşhir ustaları’ hayal güçleriyle büyük olaylar icat etmekte ve hazırlamaktadırlar” diye ekler. Önceden tahmin yürüten bazı kişiler de, “geçmiş yüzyıldan söz eden kitapların istilâsından boğulacağımızı, bu milenyum dönemecinin tüm gazetelerde çalkanacağını, bir Batı Almanya TV istasyonunun 24 saat boyunca güneşin doğuşunu dünyanın etrafına yayınlamaya şimdiden hazırlanmakta olduğunu” söylüyorlar.

      Gazetelerin, 1999 yılında doğan son bebek ve 2000 yılında doğan ilk bebek hakkında heyecan yaratmaya çalışacakları da muhakkaktır. Gazeteciler, 19. yüzyılda doğmuş ve hâlâ hayatta olan birkaç kişinin yerini araştırıp, onlara üç yüzyıl ve iki milenyumda yaşamış olmaktan ne hissettiklerini sormak için sabırsızlanacaklardır! Hatta bazı kişiler, bütün bu milenyum reklâmının bir tür ortak histeri oluşturacağını bile düşünürler. Korkunç bir kehanete göre bu Yeni Yıl Şöleninde, saat gece yarısını vurduğu zaman birçok kişi intihar edecek.

      Böyle açık aşırılıklara rağmen, olayın çekicilik uyandıracağı anlaşılıyor. Çağımızın bezgin dünyasında birçok kişi, yeni milenyuma bir ümit ışığı, daha iyi bir geleceğe açılan bir kapı olarak bakmaktadır. Bazıları bilim ve teknolojiden, robotların bizi sıkıcı işlerden kurtaracağı, suyun kontrol altında füzyon yoluyla yakıt haline dönüştürüleceği, daha iyi yiyeceğimiz ve daha çok yaşayacağımız, daha az çalışacağımız ve evde daha çok kalacağımız bir gelecek meydana getirmesini beklerler. Onlar üç boyutlu televizyon, görüntülü telefon, renkli faks makineleri ve anında tercüme eden telefonlarla bir gelecek düşlerler. Zenginliklerinden yararlanmak için Ay, Mars veya diğer gezegenleri araştırmayı hayal ederler.

      Fakat herkes böyle iyimser değildir. Bazı araştırmacılar, yeni milenyuma, dünya nüfusunun kontrolsüz artışı ile çevrenin bozulacağı bir döneme yer vereceği gözüyle bakarlar. Hava kirliliği, yeryüzünün atmosferini, aşırı ısınmış bir limonluğa döndürecek. Buzullar eriyecek ve denizler taşacak, yerleşim bölgelerini seller basarak milyonlarca dönüm ekilmiş araziyi çöle döndürecek. Onlar, dünya ekonomisinin çöküşünü, toplumları ve hükümetleri sarsacak olan siyasal bir istikrarsızlığı, ağır suçları ve hepsinden kötüsü tüm insan hayatını yok edecek bir nükleer katliamı önceden görürler.

      Bununla birlikte yaklaşan yeni milenyuma gelince, tahmin yürütenlerin kurguları kapsamlı, fakat kesin değildir. Geleceğin doğru olarak bildirilmesi önceden bilinmeyen pek çok etkeni kapsamaktadır. Kehanette bulunan bir profesyonel, bunu satranç oyununa şöyle benzetir: “Bir taşı oynamadan önce mümkün olduğu kadar ondan sonraki hamleleri düşünürüm. Fakat rakibim taşını oynadıktan sonra her şeyi yeni baştan düşünürüm.”

      2000 yılında tam olarak neler olacağını ancak zaman gösterecek. Bununla beraber bu, geleceğinizin belirsiz olduğu demek değildir. Mukaddes Kitap on yıldan az bir süre sonra başlayacak olan milenyumdan çok daha anlamlı bir milenyuma yaklaştığımıza dair bol bol deliller verir. Bu yaklaşan Milenyum her insanın beklentilerinin çok ötesine geçer! Acaba neleri kapsayacak? Sizi sonraki makaleyi dikkatle incelemeye ve Mukaddes Kitabın neler söylediğini öğrenmeye davet ediyoruz.

  • Yaklaşan Fevkalade Bir Milenyum
    Gözcü Kulesi—1991 | 1 Eylül
    • Yaklaşan Fevkalade Bir Milenyum

      “Ve tahtlar gördüm; ve üzerlerine oturdular ve onlara hükmetmek için ruhsat verildi; ve İsa’nın şehadeti sebebile ve Allahın sözü sebebile başı kesilmiş olanların canlarını, ve canavara ve suretine secde kılmamış, ve kendilerinin alnı ve eli üzerine damgayı almamış olanları gördüm; ve dirildiler, ve Mesih ile beraber bin yıl saltanat sürdüler.” “Ve [Tanrı] gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek; ve artık ölüm olmıyacak; ve artık matem ve ağlayış ve acı da olmıyacak; çünkü evelki şeyler geçtiler, dedi.”—Vahiy 20:4; 21:4.

      BÖYLECE Mukaddes Kitap, yaklaşmakta olan fevkalade bir milenyumu—İsa Mesih’in ve gökteki birleşik krallar grubunun Bin Yıllık Hükümdarlığını—önceden bildirir. Belki de bu peygamberliği sadece bir hayal, bir serap olarak kenara atmaya eğilimlisiniz. Bununla beraber bu Milenyuma, gerçekleşecek bir olay olarak bakmamız için, pek çok nedenler vardır!

      Her şeyden önce Mukaddes Kitabın bir tetkiki, size insanlık tarihinin geçmişteki altı milenyumunu dikkate değer, güvenilir biçimde açıklayacaktır. Bundan başka, Mukaddes Kitap, bir peygamberlik kitabıdır ve onun önceden bildirdiklerinin büyük bir kısmı, tüm ayrıntılarıyla zaten gerçekleşmiştir.a Durum böyle iken, Mesih’in hükümdarlığının yaklaşan Milenyumunu önceden bildiren Mukaddes Kitap, neden güvenilir olmasın? Bununla beraber, bu zaman devresi hakkında Mukaddes Kitabın bize neler söylediğini merak edebilirsiniz. O, hangi amaca hizmet edecek? Ve sizi kişisel olarak ilgilendiren bir soru şudur: Milenyum hayatınızı nasıl etkileyecek?

      Kaybedilen Miras

      Mukaddes Kitap, Mesih’in, Bin Yıllık Hükümdarlığı sırasında “çocuklarına” en değerli mirası vereceğini gösterir. Fakat acaba bu miras nedir? Ve hangi çocuklar içindir? Bir miras, bir kişinin ölümünde kendi zürriyetine bıraktığı şeyler olarak tarif edilebilir. Atamız Âdem, Tanrı’ya itaatsizliği kanıtlandığı zaman, kendisi ve tüm zürriyeti—bütün insan ırkı—için bir cennet yeryüzünde ebedi hayat hakkını kaybetti. Böylece Âdem, miras olarak soyuna günah, ölüm ve yoksulluğu bıraktı.—Tekvin 3:1-19; Romalılar 5:12.

      İsa, tüm insanlık için Âdem’in kaybettirdiği mirası geri almak üzere insan olarak yeryüzüne geldi. Bunu, insanlık uğruna gönüllü olarak hayatını vermekle ve Yehova Tanrı’ya sadakatini kanıtlayarak yaptı. (Yuhanna 3:16) İsa, kâmil, günahsız bir hayat yaşayarak, yeryüzü Cennetinde—tam Âdem’in kaybettiği şeyi—yani ebedi hayat hakkını kazandı. Bununla beraber İsa, bu hakkı, hiçbir zaman kullanmadı; öldüğünde ve gökteki hayat için diriltildiğinde de onu kaybetmedi. Bu nedenle onu, “çocuklarına” değerli bir miras olarak bırakmak üzere kullanabilirdi.—Romalılar 5:18, 19.

      Mirasçılar—Mesih’in “Çocukları”

      İsa, İşaya 9:6’da peygamberlik niteliğinde, “Ebediyet Babası” olarak adlandırılır. O, [İsa] fidye ile satın alınan veya evlatlığa kabul edilen bu kişilere bir miras bırakan biri konumunda olduğundan fidye ile satın alınmış insanlık dünyasının Ebediyet Babası olur. (Matta 20:28; Mezmur 37:18, 29 ayetlerine de bak.) Bu husus onun şu vaadinde açıkça belirtilir: “Ey sizler, Babamın mubarekleri, gelin, dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan melekûtu (krallığı) miras alın.” Ayrıca şunları da söyledi: “Ne mutlu halim (yumuşak huylu) olanlara; çünkü onlar yeri miras alacaklar.”—Matta 5:5; 25:34.

      Bununla birlikte, yakışır bir miras olması için, yeryüzü köklü bir değişime uğramalı—kâmil duruma getirilmelidir! Tanrı’nın tüm yaratıkları arasında kâmil bir barış ve uyumun hüküm sürdüğü bir dünya olmalıdır. (İşaya 11:6-9) Ölüm de içinde olmak üzere, insan nâkamilliğinin bütün izleri silinmelidir. (I. Korintoslular 15:25, 26) Bu, fidye ile satın alınan insanlığın bir kısmı olan ölülerin de diriltilmesi anlamına gelir. Ancak bu şekilde Mesih’in mirasçıları olma fırsatına sahip olabilirler.—Yuhanna 5:28, 29.

      Böylece Mesih’in Bin Yıllık Hükümdarlığı, insanlığın tedricen “fesat kulluğundan . . . . azat edilece[ği]” ve kâmilliğe erişeceği mutlu bir devre olacaktır. (Romalılar 8:21) İlginç olarak dünyevi kaynaklar bile bunu Milenyumun amacı olarak kabul ederler. Webster’s Ninth New Collegiate Dictionary (1985 baskısı) “milenyum”u, büyük bir mutluluk devresi veya insan kâmilliği” olarak tanımlar.

      Süleyman’ın Hükümdarlığından Üstün

      Bu mükemmel Milenyum, eski İsrail’de Kral Süleyman’ın barışsever ve bolluk içindeki 40 yıllık hükümdarlığına benzetilebilir. (I. Kırallar 4:24, 25, 29) Şeba Kraliçesi, Kral Süleyman’ı ziyaret ettiği zaman şöyle dedi: “Senin işlerin için ve hikmetin için memleketimde işitmiş olduğum söz doğru imiş. Ve gelip gözlerim onu görünciye kadar o sözlere inanmamıştım; ve işte, bana yarısı bile bildirilmemiş; senin hikmetin ve mutlu halin kulağıma gelen haberden üstündür. Adamların ne mutlu, bu kulların ne mutlu, daima senin önünde duruyorlar, ve hikmetini işitiyorlar.”—I. Kırallar 10:6-8.

      Eğer yeryüzündeki Kral Süleyman’ın 40 yıllık hükümdarlığındaki barış, bolluk ve hikmet, Şeba kraliçesinin beklediğinden üstün, evet, iki katından daha çoksa, o halde gökteki daha büyük Kral Süleyman, yani İsa Mesih’in Bin Yıllık Hükümdarlığı, insanın hayal ettiğinden muhakkak çok daha üstün olacaktır! İsa’nın bizzat kendisi için söylediği gibi O, [İsa] “Süleymandan daha büyük”tür. (Matta 12:42) Yeryüzünde hayal edebileceğiniz son derece sağlıklı, bolluk içinde, adil ve mutlu durumları gözünüzde canlandırmaya çalışın; Mesih’in Milenyumunun hazırladığı şeylerin bir kısmını bile kavramaya muktedir olamayacaksınız.

      Üçüncü Milenyuma Mı Rastlayacak?

      1914 yılından beri vuku bulan dünya olayları, “şeyler sisteminin sonu”nda yaşadığımızı gösterir. Bundan başka İsa, önceden bildirilen bu olayları gören neslin, “bütün bu şeyler oluncaya kadar . . . . geçmiyece”ğini de söyledi. Acaba bu, Mesih’in Bin Yıllık Hükümdarlığının üçüncü milenyuma rastlayacağı anlamına mı gelir?—Matta 24:3-21, 34.

      İsa, şakirtlerini spekülasyon yapmamaları için uyardı. Şöyle dedi: “Babanın kendi hâkimiyeti altına koyduğu zamanları yahut anları bilmek size ait değildir.” (Resullerin İşleri 1:7) İsa, bu şeylerin vuku bulacağı zamanla ilgili tam “gün ve saati” sadece Babası, Yehova Tanrı’nın bildiğini söyledi. (Matta 24:36) Böylece Mukaddes Kitap, dünyanın sonu olarak 1999 yılının Yılbaşı şöleninin gece yarısı vuruşunu işaretleyen akımları ve şimdi sayısı giderek artan kıyamet peygamberlerini desteklemez.

      Bununla beraber şimdiki dünya olayları, bu karanlık kötü şeyler sisteminin zamanının “hayli ilerlediğini” ve Mesih’in Milenyumunun “yaklaştığını” açıkça gösterir. (Romalılar 13:12) Gelecek gün ve saat hakkında tahminlerde bulunmaktansa, sağ kalmak için şimdi Tanrı’nın talepleri hakkında acilen bilgi almaya çalışılmalıdır. (Yuhanna 17:3) Bu şekilde, İsa’nın, “ey sizler, Babamın mubarekleri, gelin dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan melekûtu (krallığı) miras alın” diyeceği kişiler arasında nasıl bulunabileceğinizi öğrenebilirsiniz. (Matta 25:34) Yehova’nın Şahitleri, fevkalade Milenyunun gelişinin nimetlerinden sevinç duyacak olan kişiler arasında bulunmanız için size yardım edebilecek yeterlikte ve buna isteklidirler.

      [Dipnot]

      a Kule Kitapları tarafından yayımlanan Mukaddes Kitap—İnsanın Mı Yoksa Tanrı’nın Mı Sözü? adlı kitaba bakın.

  • Okuyucuların Soruları
    Gözcü Kulesi—1991 | 1 Eylül
    • Okuyucuların Soruları

      ◼ Yehova’nın Şahitleri immünoglobülin veya albümin gibi kanın bir kısmından yapılmış enjeksiyonları kabul ederler mi?

      Bazıları kabul eder. Bunu, kandan alınmış küçük bir kısım veya bileşenden yapılan bir ilacı kabul etmenin Kutsal Yazılarda açıkça yasaklanmadığına inanarak yaparlar.

      Yaratıcımız ilk olarak bütün insanlık üzerine kan almaktan çekinme zorunluğunu koydu: “Hareket eden her hayvan size yiyecek olacaktır, . . . . Fakat eti onun canı olan kanı ile yemiyeceksiniz.” (Tekvin 9:3, 4) Kan kutsaldı, dolayısıyla yalnız kurban sunulmasında kullanılabilirdi. Öyle kullanılmadığı zaman yere dökülmeliydi.—Levililer 17:13, 14; Tesniye 12:15, 16.

      Bu sadece Yahudiler için verilmiş geçici bir yasak değildi. Kandan çekinme zorunluğu İsa’nın takipçilerine hitaben tekrarlandı. (Resullerin İşleri 21:25) Roma imparatorluğunda onların etrafında yaşayan insanlar kanla hazırlanan yiyecekleri yedikleri için Tanrı’nın kanunu çok defa çiğnendi. Bu kanun “tıbbi” nedenlerle de çiğnendi; Tertullian, sara hastalığını iyileştirebildiğini düşündükleri için bazı erkeklerin kan içtiklerini yazdı. ‘Arenada öldürülen suçluların kanını açgözlü bir susamışlıkla içtiler.’ Buna şunları ekledi: “Yemeklerinde hayvan kanı bile kullanmayan Hıristiyanlar önünde iğrenç âdetleriniz için utanın.” Kanla yapılmış yiyecekleri yemek başkaları için ne kadar olağan olursa olsun, bugün Yehova’nın Şahitleri Tanrı’nın kanununu bozmamakta aynı derecede kararlıdırlar. 1940’larda kan nakilleri yaygın bir biçimde yapılmaya başlandı ve doktorlar bunda ısrar etseler bile, Şahitler Tanrı’ya itaatli olmanın kan naklinden de kaçınmayı gerektirdiğini anladılar.

      İlk başta, kan nakillerinin çoğu tam kandan oluşmaktaydı. Daha sonra, araştırmacılar kanı asıl bileşenlerine ayırmaya başladılar, çünkü doktorlar belirli bir hastanın kanın tüm önemli kısımlarına ihtiyacı olmayabildiği sonucuna vardılar. Sadece bir bileşenin verilmesi, hasta için daha az riskli olurdu. Doktorlar da mevcut kanı daha geniş bir alanda kullanabilirlerdi.

      İnsan kanı, koyu renkli hücresel maddelere ve sarımsı bir sıvıya (plazma veya serum) ayrılabilir. Hücresel kısmı (hacmin yüzde 45’i) genellikle akyuvar, alyuvar ve

Türkçe Yayınlar (1974-2025)
Oturumu Kapat
Oturum Aç
  • Türkçe
  • Paylaş
  • Tercihler
  • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
  • Kullanım Şartları
  • Gizlilik İlkesi
  • Privacy Settings
  • JW.ORG
  • Oturum Aç
Paylaş