-
Dünya Durumu Gerçekten Düzelecek mi?Gözcü Kulesi—1991 | 1 Kasım
-
-
Dünya Durumu Gerçekten Düzelecek mi?
“Berlin duvarı, Doğu-Batı ilişkileri geliştikçe daha da geçilebilir hale gelebilir. Ancak bu duvarın yıkılması için yılların, hatta nesillerin geçmesi gerekecek. İki Almanya asla tekrar birleşmeyecek.” Bu sözleri, Mart 1989’da ünlü bir Amerikan dergisi yazdı.
Bundan yıllar ve nesiller değil—sadece 250 gün kadar sonra duvar yıkılmaya başladı. Birkaç hafta içinde bu yapının birer hatıraya dönüşen küçük parçaları, dünya çapında binlerce yazı masasının üzerinde süs oldu.
CİDDİ şekilde paslanmış olan Demir Perde, artık dünya çapında sürekli barış ve güvenliğin yakın olduğu ümidini uyandırarak en sonunda yıkıldı. Ortadoğu’daki Körfez Savaşı bile, Doğu ile Batı arasında uzun yıllardan beri devam eden rekabetin bittiği ve yeni bir dünya düzeninin yakın olduğu ümidini sarsmadı.
Yeni Bir Boyut
İkinci Dünya Savaşından bu yana birleşmiş bir Avrupa yaratma çabaları açıkça görüldü. 1951 yılında Batı Avrupa ülkeleri, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu kurdu. Bunu 1957 yılında Avrupa Ortak Pazarı takip etti. 1987 yılında bu uluslararası topluluğa üye olan (şimdi 342 milyon nüfuslu) 12 ülke, 1992 yılında kendi aralarında tam bir ekonomik birlik kurmayı hedef edindi. Hatta tam bir siyasal birliğin oluşması bile şimdi mümkün görülmektedir. Bu, Avrupa’nın geçen yıllarda kanla lekelenmiş tarihinden farklı ve ne kadar ferahlandırıcı bir değişiklik olacak!
Bununla birlikte son siyasal karışıklıklar karşısında, 1992 yılı daha büyük bir önem kazanıyor. Doğu Avrupa’daki eski komünist ülkelerin eninde sonunda birleşmiş bir Avrupa birliğine katılabileceğiyle ilgili spekülasyonlar da arttı.
Tanrısal Destek Mi?
Bazı dinsel gruplar, Hıristiyan tarafsızlığıyla ilgili prensibi önemsemeyerek, dinin onlarca yıl boyunca Doğu Avrupa’da baskı altında tutulmasından dolayı aktif şekilde siyasete karıştı. Bununla ilgili, günlük Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung “Hıristiyanların Doğu Avrupa ülkelerindeki değişiklikleri getirmekteki katkıları tartışma götürmez” demektedir ve “onların oynadığı rol kesinlikle önemsiz görülemez” diye ekler. Gazete şu ayrıntıları verir: “Örneğin, Polonya’da, dinsel sınıf halkla birleşti ve kilise, iktidardaki partiye karşı sert bir muhalefet oluşturdu; eski Doğu Almanya’da kilise, muhalif gruplara ücretsiz yer sağlayıp, kilise binalarını kendi fikirlerini yaymak için kullanmalarına izin verdi; Çekoslovakya’da, Hıristiyanlar ve demokratlar hapiste karşılaştı ve birbirinin değerini takdir eden bu iki grup sonunda güçlerini birleştirmeye karar verdi.” “Kiliselerin Çavuşesku rejimine sadakatle bağlılıklarını gösterdiği” Romanya’da bile, rahip Laszlo Tökes’in tutuklanacağı korkusu, ihtilali başlattı.
Vatikan da bu işe karıştı. Aralık 1989 tarihli Time dergisi şu yorumu yaptı: “Geçen birkaç ay içinde Doğu Avrupa’ya yayılan zincirleme özgürlük hareketlerinin hızlı gelişmesinin nedeni Gorbaçov’un açıklık politikası olmakla birlikte, uzun vadede bu şeref Papa Jean-Paul’e aittir . . . . Papa, 1980’li yıllar boyunca, konuşmalarında, Atlas Okyanusundan Ural Dağlarına kadar Hıristiyan imanı sayesinde oluşacak, birleşmiş bir Avrupa fikrini işledi.” Örneğin, bu nedenle, Nisan 1990’da Çekoslovakya’yı ziyareti sırasında Papa, bu ziyaretinin Doğu ile Batı arasında yeni kapılar açacağını ümit ettiğini dile getirdi. Avrupalı din adamlarından meydana gelen bir meclisin “Hıristiyan temelleri üzerine kurulan birleşmiş bir Avrupa” fikrini gerçekleştirmek için bir tasarı hazırladığını da bildirdi.
Birleşmiş bir Avrupa çerçevesi içinde birleşen bir Almanya, tamamen birleşmiş bir Avrupa’nın, hatta birleşmiş bir dünyanın geleceğinin habercisi olamaz mı? Dinin de bu işe katılması Mukaddes Kitabın vaatlerinin gerçekleşeceğini göstermiyor mu? Hem Doğu hem de Batı blokunda din adamlarının, şimdi siyaset alanında barış ve güvenlik için çalışmaları nedeniyle bunun yakında gerçekleşeceğini ümit edemez miyiz? Cevapları bir sonraki makalede görebiliriz.
-
-
Mukaddes Kitabın Barış ve Güvenlikle İlgili GörüşüGözcü Kulesi—1991 | 1 Kasım
-
-
Mukaddes Kitabın Barış ve Güvenlikle İlgili Görüşü
Birçok kişi, dünya ülkelerini birleştirmenin sonucunda gelecek barış ve güvenliği kurmayı amaçlayan görünüşteki eğilimi çok ciddiye almaktadırlar. Herkes böyle bir değişikliğin daha iyi bir dünya getirmesini ümit eder. Fakat Mukaddes Kitap, gerçeğin görünenden çok farklı olduğunu belirtir.
BARIŞ ve güvenlik konusu, resul Pavlus’un, ilk yüzyılda yaşayan bir cemaatin fertlerine ilham altında yazdığı sözlerden dolayı, İsa’nın takipçilerini özellikle ilgilendirir. Onun sözleri Mukaddes Kitapta I. Selânikliler 5:3’te kayıtlıdır: “Selâmet ve emniyet (barış ve güvenlik) dedikleri zaman, gebe kadına ağrı geldiği gibi, onlara anî helâk gelecektir; ve asla kurtulmıyacaklardır.” Bu sözler önemli sorulara yol açar.
Barış ve Güvenlik—Neyin Belirtisi?
Eğer Pavlus’un yukarıda alıntı yapılan sözlerini, bağlamına dikkat ederek tekrar okursak, “barış ve güvenlik” diyenlerin, İsa’nın ruhen uyanık takipçileri değil, daha ziyade olup biteni tam anlamayan kişiler olduğunu göreceğiz. Onlar tehlikeli bir durumda bulunmakla birlikte, şartların düzeleceğini düşündükleri için bunun farkında değildir. Oysa Pavlus, İsa’nın takipçilerine şöyle dedi: “Ey kardeşler, vakitler ve anlar hakkında size yazılmasına ihtiyacınız yoktur.” (I. Selânikliler 5:1) Evet, biz, Tanrı’nın olaylarla ilgili zaman cetvelinin farkında olmalıyız. Neden? Çünkü Pavlus, “Yehova’nın günü” diye adlandırılan ani harabiyet vaktinin “gece hırsız nasıl gelirse, öyle” geleceğini söyledi.—I. Selânikliler 5:2.
Önceden bildirilen barış ve güvenlik hakkında konuşulması neleri kapsar? Açıkça bu, sadece konuşmadan daha fazla bir şey olmalıdır. İnsanlar savaştıkları kadar uzun bir süreden beri barış hakkında konuşuyor. Pavlus’un sözleri, milletlerin barış ve güvenliği getirmeyi göze çarpan şekilde başarmış gibi görüneceği bir zamana işaret etmelidir. Ancak bu, sadece yüzeysel bir görünüş olacak. Ani harabiyete götüren, görünüşte kalan bir barış ve güvenlik, açıkça gerçek barış ve güvenlik değildir.
İsa da bu ani harabiyet hakkında konuştu. Onu, ‘dünyanın başlangıcından şimdiye kadar olmamış ve hiç olmayacak büyük sıkıntı’ diye adlandırdı. İsa’dan yüzlerce yıl önce, peygamber Daniel de bununla ilgili konuştu ve bu sıkıntıyı “millet olalıdan beri o zamana kadar vaki olmamış bir sıkıntı vakti” olarak tanımladı.—Matta 24:21; Daniel 12:1.
İster büyük sıkıntı, ister sıkıntı vakti diye adlandırılsın, her iki durumda da peygamberliklere göre, bu, Şeytan’ın yeryüzündeki sisteminin bütün izlerini silecek. Peygamberlik edilen barış ve güvenlik hakkında konuşulması bunun Tanrı tarafından tasvip edildiği anlamına gelmeyip, düşünülenin tam tersiyle sonuçlanacak!—Tsefanya 3:8 ile karşılaştırın.
Zamanı Teşhis Edebilen İşaretler
Daha geniş çapta bir dünya birliğine yönelen görünüşteki son değişikliklerle birlikte barış ve güvenlik ümitlerinin canlanması, Pavlus’un peygamberane uyarısının gerçekleşmesi değil midir? Aslında, bu derginin sık sık belirttiği gibi, 1914’ten beri İsa’nın Krallık kudretiyle gökteki huzurunun gerçekleşmesiyle ilgili Mukaddes Kitabın birçok peygamberliğinin yerine geldiğine şahit olduk. (Matta 24 ve 25 bapları; II. Timoteos 3:1-5; Vahiy 6:1-8) İsa, Yehova’nın gününün, bu dönemin başlangıcını gören insan neslinin son üyeleri henüz yaşarken, kötülerin üzerine ani bir harabiyetle geleceğini bildirdi.—Luka 21:29-33.
Resul Pavlus başka bir işaret daha verip, şöyle dedi: “Onlar, barış ve güvenlik hakkında konuşurken, aniden üzerlerine felaket gelecek.” Pavlus’un sözlerini bu şekilde tercüme eden The New English Bible açıkça büyük sıkıntının “onlar . . . . konuşurken” gerçekleşeceğini gösterir. Beklenmedik bir anda gelen hırsız gibi, helak de, insanların çoğunun barış ve güvenliğe ümit bağlayıp, harabiyet beklentisinin en az olduğu bir anda, onları vuracak. Ancak, şimdi var olan barış ve güvenlik ortamının Pavlus’un sözlerinin gerçekleşmesi anlamına gelip gelmediğini veya barış ve güvenlik konuşmalarının daha ne ölçüde gelişeceğini, şu an kesinlikle söyleyemeyiz. Bununla birlikte, bu tür sözlerin şimdi daha önce hiç olmamış şekilde duyulması gerçeği, İsa’nın takipçilerini her zaman uyanık kalmanın gerekliliği hakkında uyarır.
Dünya Kudretleri Arasında ‘Çarpışma’
Peygamber Daniel sıkıntı vaktini anlatırken zamanı saptayabilmek için bir işaret de verdi. Sıkıntı vaktinin, biri “şimal [kuzey] kıralı” diğeri de “cenup [güney] kıralı” olarak adlandırılan iki karşıt kudretin arasında uzun zaman devam eden bir çarpışma veya mücadelenin sonunda meydana geleceğini gösterdi. (Daniel 11:5-43) II. Dünya Savaşının bitiminden beri bu kudretler kapitalist “güney kralı” ve sosyalist “kuzey kralı” ile temsil edilmektedir.
Daniel, geçen 45 yıl boyunca görülen bu iki karşıt kudret arasındaki şiddetli rekabetin, tıpkı iki güreşçinin galibiyet mücadelesi gibi olacağını önceden bildirdi. Son zamanlarda bu mücadele veya çarpışma azalmış gibi görünüyor. Bu nedenle, geçen yıl Mayıs ayında Sovyet Dışişleri Bakanı Soğuk Savaşın bittiğini bildirdi. Time dergisi, Haziran ayında, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki zirve konferansına değinerek, şöyle dedi: “Silahların ve nükleer denemelerin azaltılmasıyla ilgili bazı anlaşmalar, birkaç yıl önce hayret uyandıran gerçekleşmeler gibi göründü. Şimdi ise, bu anlaşmaların hepsi bile çok önemsiz gibi geliyor.”
Bu iki süper güç arasında görülen dostluğun geçici mi yoksa sürekli mi olduğunu zaman gösterecek. Bununla birlikte bir şey bellidir. İsa’nın sözünü ettiği zamanla ilgili süre iyice ilerledi. Dünyada gelişen olaylar, resul Pavlus ve peygamber Daniel’in önceden bildirdiği olaylara yakın olduğumuzu belirtir. Bir dereceye kadar Hıristiyan âleminin kiliselerinin etkisiyle de ortaya çıkan son siyasal gelişmelerin bu dünyanın milletlerini, sürekli barışa değil, tamamen ters yöne götüreceği açıkça bellidir.
-
-
İnsanlığın Getireceğinden Daha Kapsamlı “Barış ve Güvenlik”Gözcü Kulesi—1991 | 1 Kasım
-
-
İnsanlığın Getireceğinden Daha Kapsamlı “Barış ve Güvenlik”
İnsanlar gerçek ve sürekli barışı asla getiremez. Neden? Çünkü her ne kadar kanla lekelenmiş tarihlerinin suçunu kabul etseler de, gerçekte barışı bozanlar insanlar değildir. Barışı bozan asıl kişi insandan daha güçlüdür. O, Mukaddes Kitapta “bütün dünyayı saptıran” kişi olarak tanımlanan İblis Şeytan’dan başkası değildir.—Vahiy 12:9.
MUKADDES Kitap şöyle der: “Bütün dünya [Şeytan olan] şerirdedir (kötü olanın kudreti altındadır).” (I. Yuhanna 5:19) Bu nedenle, gerçek barışa ve sürekli güvenliğe erişmek için Şeytanla birlikte, onun kurduğu ve açıkça yönettiği bu dünya sisteminin de ortadan kalkması gerekir. (İşaya 48:22; Romalılar 16:20 ile karşılaştırın.) İnsanlar bunu yapamaz.
O halde, barış ve güvenlik nasıl gerçekleşecek? Şeytan’dan çok daha güçlü Birinin kudreti sayesinde. Her Şeye Kadir Tanrı, Şeytan’ın insanlığı yönetmesi için bir süre tanıdı. Bu süre bittiğinde Şeytan’ın kontrolü altında olan dünyaya “anî helâk” gelecektir. (I. Selânikliler 5:3-7) Bütün deliller bunun çok yakında gerçekleşeceğini gösteriyor.
Bugün Barış ve Güvenlik!
Bununla birlikte bugün için ne denilebilir? Bugün bile, bir ölçüde gerçek barış ve güvenliği tatmak mümkündür. Nasıl? Birçok dinsel liderin bu dünyanın siyasetine karışarak yapmaya çalıştığı gibi değil, daha ziyade Tanrı’nın emir ve öğütlerini izlemekle.
Bu şekilde barış meydana gelir mi? Evet, gelir. Örneğin, Yehova’nın Şahitleri bunu denedi ve gerçek barıştan ve kısmen güvenlikten de yararlanmanın gerçekten mümkün olduğunu anladı. Onlar, Mukaddes Kitapta açıklanan Tanrı’nın emirlerini izlemekle, ırk, milliyet ve dilleri ne olursa olsun, gerçek barışı tanıyan uluslararası bir teşkilat meydana getirmeyi başardı.—Mezmur 133:1.
Tanrısal kanuna itaat etmekle, sembolik şekilde ‘kılıçlarını saban demirleri yaptılar ve artık cengi öğrenmiyorlar.’ (İşaya 2:2-4) Onlar, Tanrı’nın sevgisiyle kendilerini güvenlikte hissedip, ruhi kardeşlerinin onlarla ilgilendiğine inanır. (Romalılar 8:28, 35-39; Filipililer 4:7) Eğer bunun doğru olup olmadığını merak ediyorsanız, bunu bizzat fark etmeniz için sizi Yehova’nın Şahitlerinin İbadet Salonuna davet ediyoruz.
Dünya Çapında Barış ve Güvenlik
Bununla birlikte bu durum, Mukaddes Kitabın gerçek barış ve güvenlikle ilgili vaadinin asıl gerçekleşmesi değildir. Zaten böyle olamaz! Bu, sadece bütün insanlar Tanrı’nın kanunlarına itaat ettiğinde dünyanın nasıl olacağını gösteren bir örnektir. Yakında böyle bir dünya gerçekten gelecek.
Resul Pavlus şöyle dedi: “[Tanrı’ya hizmet etmeyenler] [en sonunda kendi yöntemlerine göre barış ve güvenliği getirdiklerini düşünerek] Selâmet ve emniyet (barış ve güvenlik) dedikleri zaman, . . . . onlara anî helâk gelecektir.” (I. Selânikliler 5:3) Tanrı, Şeytan’ın insanlığı artık yeterince uzun süredir saptırdığına karar verecek. Sonra da onu, kontrolünde tuttuğu bozulmuş dünya sistemiyle birlikte ortadan kaldırma vakti gelecek. Böylece Daniel’in şu peygamberliği gerçekleşecek: “O kralların günlerinde göklerin Allahı ebediyen harap olmıyacak bir kırallık kuracak, ve onun hâkimiyeti başka bir kavma bırakılmayacak; ancak bu kırallıkların hepsini o parçalıyacak ve bitirecek, ve kendisi ebediyen duracak.”—Daniel 2:44.
Tanrı’nın gerçekleştireceği bu eylem haksızlık olacak mı? Asla. Ani harabiyet, sadece Tanrı’nın hükmüne ve standartlarına göre bunu hak edenlerin üzerine gelecek. Yaratıcının bu meselede adil şekilde karar vereceğine inanıyor musunuz? Şüphesiz, bu meseleyi güvenle onun ellerine bırakabiliriz! O halde onun hüküm işi nasıl sonuçlanacak? Mesel şöyle der: “Memlekette (dünyada) doğru adamlar oturacaklar, ve kâmiller orada kalacaklardır. Fakat kötü adamlar memleketten atılacaklar.” (Süleymanın Meselleri 2:21, 22) Kötülerin yok edilmesine kim üzülecek?
Bir kez barışı bozanlar ortadan kaldırılınca insanlar, Tanrı’nın yararımıza çalışan Gökteki Krallığının yönetimi altında dünya çapında gerçek barış ve güvenlik içinde yaşayacak. “Bütün mukaddes dağımda zarar vermiyecekler ve helâk etmiyecekler; çünkü sular denizi nasıl kaplıyorsa, dünya da RAB (Yehova) bilgisi ile dolu olacak.” (İşaya 11:9) Mukaddes Kitabın bu vaadine inanıyor musunuz? Bu şeylerin yakında gerçekleşeceğine güveniyor musunuz? Eğer şüpheniz varsa, sizi bu meseleyi daha derin şekilde incelemeye teşvik ediyoruz. Aslında Tanrı’nın yöntemi, insanların özlemle beklediği gerçek barış ve güvenlik hedefine erişecek tek yoldur.
-