Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • 1914 Dünyayı Sarsan Yıl
    Gözcü Kulesi—1992 | 1 Ağustos
    • 1914 Dünyayı Sarsan Yıl

      “1914-18 yılları arasındaki Büyük Savaş, o dönemi bizim dönemimizden ayıran, harap olmuş bir toprak şeridi gibi durmaktadır. Bu savaş, birçok insanın yaşamına son vererek . . . , inançları yok ederek, fikirleri değiştirerek ve hayal kırıklığının getirdiği iyileşmez yaralar bırakarak, iki çağ arasında fiziksel olduğu kadar psikolojik bir uçurum da yarattı.” The Proud Tower—A Portrait of the World Before the War 1890-1914 kitabından, Barbara Tuchman tarafından.

      “O zaman—neredeyse—tarihe karışmıştır, ama tümüyle değil, çünkü bu önemli yirminci yüzyılın başında genç olan binlerce insan bugün hâlâ yaşamaktadır.” 1914 adlı kitaptan, Lyn MacDonald tarafından, 1987 basımı.

      1914 YILIYLA neden ilgilenelim? Belki siz, ‘beni geçmiş değil, gelecek ilgilendirir’ diyebilirsiniz. Küresel kirlilik, aile yaşamının çöküşü, suçluluğun artması, akıl hastalıkları ve işsizlik gibi sorunlarla insanlığın geleceği karanlık gibi görünebilir. Bununla birlikte 1914 yılının önemini inceleyen birçok kişi, daha iyi bir geleceğe dair sağlam bir ümit bulmuştur.

      Yehova’nın Şahitleri’nin yayımladığı The Watchtower dergisi, onlarca yıldan beri, insan toplumunun, 1914 yılında “ağrıların başlangıcı” diye adlandırılan olayları gördüğünü bildirmiştir. Bu ifade, İsa Mesih’in, şimdiki kötü sistemin sonundan önce gelecek olaylarla ilgili büyük peygamberliğinin bir kısmını oluşturur.—Matta 24:7, 8.

      Bugün insanlığın küçük bir yüzdesi 1914 yılındaki dramatik olayları hâlâ hatırlayabilir. Acaba bu yaşlı nesil, Tanrı yeryüzünü yok edilmekten kurtarmadan önce tükenecek mi? Mukaddes Kitap peygamberliği buna ‘hayır’ der. İsa şöyle vaat etti: “Bütün bu şeyleri görünce, bilin ki o yakındır, kapılardadır. Doğrusu size derim: Bütün bu şeyler oluncıya kadar, bu nesil (katiyen) geçmiyecektir.”—Matta 24:33, 34.

      1914 yılının neden böyle tarihsel önem taşıdığını anlamak için, 1914 yılının ortasına kadar hüküm süren dünya durumunu düşünün. O yılın öncesinde, Rusya’da Çar Nikola, Almanya’da Kayser Wilhelm ve Avusturya-Macaristan’da İmparator Franz Josef gibi hükümdarlar büyük kudrete sahipti. Bu hükümdarlardan her biri dört milyondan fazla askeri harekete geçirip savaşa gönderebilirdi. Ancak onların ataları, büyük tek bir “Hıristiyan milleti”nin farklı kısımlarını yönetmek için Tanrı’nın kendilerine yetki verdiğini söyleyerek, Kutsal İttifak olarak adlandırılan bir antlaşma imzalamıştı.

      The Encyclopœdia Britannica’ya göre, bu belge “19. yüzyıl boyunca Avrupa diplomasisinin izlediği yolu güçlü şekilde etkiledi.” Bu antlaşma, demokratik hareketlere karşı koymak ve kralların Tanrısal hakkı denilen ilkeyi savunmak için kullanıldı. Kayser Wilhelm, Çar Nikola’ya şunları yazdı: “Hıristiyan krallar olarak, Gök’ün bize verdiği bir tek kutsal görevimiz var, o da [kralların Tanrısal hakkı] ilkesini savunmaktır.” Bu, Avrupa’daki kralların Tanrı’nın Gökteki Krallığıyla herhangi bir ilgisi olduğu anlamına mı gelir? (I. Korintoslular 4:8 ile karşılaştırın.) Acaba bu kralları destekleyen kiliseler için ne denilebilir? Onlar acaba gerçek Hıristiyan inancına sahip miydi? 1914’ü izleyen yıllarda bu soruların cevabı açıkça belli oldu.

      Aniden, Ağustos Ayında

      İngiliz devlet adamı Winston Churchill, “1914 yılının ilkbahar ve yazında, Avrupa’da ender rastlanan bir sakinlik dikkati çekti,” diye yazdı. İnsanlar, genel olarak geleceğe iyimserlikle bakıyordu. Louis Snyder, World War I (I. Dünya Savaşı) isimli kitabında şöyle dedi: “1914 dünyası ümit ve vaatlerle doluydu.”

      Gerçi, uzun yıllardan beri Almanya ile İngiltere arasında güçlü bir rekabet vardı. Bununla birlikte durum, tarihçi G. P. Gooch’ın, Under Six Reigns adlı kitabında anlattığı gibiydi: “Avrupa’da, 1914’te bir savaş çıkma olasılığı 1911, 1912 veya 1913 yıllarına göre daha azdı. ... İki ülke arasındaki ilişkiler, uzun yıllar boyunca olduğundan çok daha iyi idi.” İngiltere’nin 1914 yılındaki bakanlar kurulunun bir üyesi olan Winston Churchill şöyle dedi: “Almanya bizim gibi barış için kararlı görünüyordu.”

      Böyle olmakla birlikte, 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun veliahtının Saraybosna’da öldürülmesiyle ufukta kara bulutlar belirdi. Bir ay sonra, İmparator Franz Josef, Sırbistan’a karşı savaş ilan etti ve ordularına Sırp Krallığını istila etme emrini verdi. Bu arada, 3 Ağustos 1914 gecesinde Kayser Wilhelm’in emriyle, büyük bir Alman ordusu aniden Belçika’yı istila etti ve savaşarak Fransa’ya doğru ilerledi. Ertesi gün İngiltere, Almanya’ya savaş ilan etti. Çar Nikola’ya gelince, o da, büyük Rus ordusunun Almanya ve Avusturya-Macaristan ile savaşmak üzere harekete geçmesini emretti. Kutsal İttifak, Avrupa’nın krallarını, kıtayı bir kan gölüne çevirmekten alıkoyamadı. Ancak büyük sarsıntılar daha sonra gelecekti.

      Noel’e Kadar Bitmiş Olacak Mı?

      Savaşın patlak vermesi, insanların iyimserliğini azaltmadı. Birçoğu savaşın daha iyi bir dünya meydana getireceğine inandı ve Avrupa’nın her yanından büyük kalabalıklar onu desteklemek için bir araya geldi. The Struggle for Mastery in Europe—1848-1918 (Avrupa’da Hâkimiyet Mücadelesi—1848-1918) adlı kitabında A. J. P. Taylor şöyle yazdı: “1914 yılında, askeri alanın dışında, hiç kimse savaşın getireceği tehlikelere önem vermedi . . . . Hiç kimse sosyal bir felâket olacağını beklemedi.” Aksine birçok kişi, savaşın birkaç ay içinde sona ereceğini tahmin etti.

      Ancak Avrupalılar 1914’ün Noel’ini kutlamadan çok önce, güneyde İsviçre’den, kuzeyde Belçika sahiline kadar, 700 km’den fazla uzanan bir siper hattı boyunca kanlı ve çözümsüz bir durum oluşmuştu. Bu hat, Batı Cephesi olarak adlandırılmıştı ve Alman yazar Herbert Sulzbach, 1914 yılının son gününde hatıra defterine yazdığı şu sözlerle buna değindi: “Bu korkunç savaş hiç durmadan devam ediyor ve her ne kadar bazı kişiler, savaşın başında, bunun birkaç hafta içinde sona ereceğini düşündüyse de, ufukta bir son görünmüyor.” Bu arada, Avrupa’nın diğer kısımlarında Rusya, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Sırbistan orduları arasında kanlı çarpışmalar sürmekteydi. Savaş, kısa sürede Avrupa’nın dışına da yayıldı ve okyanuslara, Afrika, Orta Doğu ve Pasifik’teki adalara kadar ulaştı.

      Dört yıl sonra, Avrupa harap olmuştu. Almanya, Rusya ve Avusturya-Macaristan ordularının her birinin asker kaybı, bir ila iki milyon arasında idi. 1917 Bolşevik ihtilalinde, Rusya’nın monarşisi bile ortadan kalktı. Bu, Avrupa kralları ve onları destekleyen din adamları için ne büyük bir şok oldu! Çağdaş tarihçiler hâlâ şaşkınlıklarını ifade ederler. Royal Sunset (Kraliyetin Batışı) adlı kitabında Gordon Brook-Shepherd bununla ilgili şunu sormaktadır: “Çoğunlukla kan bağı veya evlilikle birbiriyle akraba olup, tümü de krallığın korunması için ant içen hükümdarlar, kendilerinden birçoğunun yaşamına son veren, tüm hayatta kalanları da güçsüz bırakan bir katliama nasıl girdiler?”

      Fransa Cumhuriyeti de bir milyondan fazla askerini kaybetti; krallığı zaten savaştan çok önce zayıflayan İngiltere İmparatorluğu ise, 900.000’den fazla kayıp verdi. Toplam 9 milyondan fazla asker öldü ve 21 milyondan fazla asker yaralandı. The World Book Encylopedia sivil kayıplar hakkında şöyle der: “Sivil halktan kaç kişinin hastalık, açlık ve savaşın getirdiği diğer nedenlerden dolayı öldüğünü hiç kimse bilmiyor. Bazı tarihçiler, yaşamını yitiren sivillerin sayısının, savaşta ölen askerlerinkiyle aynı olduğunu kabul etmektedir.” Bundan başka, 1918 İspanyol gribi ise, dünya çapında 21 milyon kişinin hayatına son verdi.

      Köklü Değişiklik

      Dünya, o zamanki ismiyle Büyük Savaş’tan sonra asla aynı dünya olmadı. Hıristiyan âleminin birçok kilisesi coşkuyla savaşa katıldığı için, savaştan sonra hayal kırıklığına uğrayan birçok kişi, Tanrıtanımazlığı tercih ederek dine sırt çevirdi. Diğerleri maddi zenginlik ve zevk peşinde koşmaya başladı. Profesör Modris Eksteins’in Rites of Spring adlı kitabında belirttiği gibi, 1920’li yıllarda “göze çarpan boyutlarda hazcılık ve özseverlik görüldü.”

      Profesör Eksteins şöyle anlatıyor: “Savaş, ahlak standartlarına da saldırdı.” Dinsel, askeri ve siyasal liderler tarafından, her iki cephede çarpışan kişilere, insanları toplu halde öldürmenin ahlaken iyi olduğu öğretildi. Profesör Eksteins, bu tutumun, “Yahudi-Hıristiyan töresinde kökleri bulunduğu öne sürülen bir ahlaksal düzene indirilen en kötü darbe olduğunu” kabul etmektedir. Ayrıca şunları ekler: “Batı Cephesinde, genelevler, kısa sürede askeri kampların düzenli bir eklentisi oldu. Yurt içinde de ahlak ‘harama uçkur çözdü.’ Fuhuş dikkat çekecek şekilde arttı.”

      Gerçekte 1914 yılı büyük değişikliklere yol açtı. Daha iyi bir dünya getirmedi ve savaş, birçok kişinin ümit ettiği gibi “bütün savaşları sona erdiren savaş” olmadı. Aksine, tarihçi Barbara Tuchman’ın söylediği gibi, “1914’e kadar beselenen hayaller ve hevesler, büyük bir hayal kırıklığı denizinde yavaş yavaş yok oldu.”

      Oysa, 1914 faciasını yaşayan bazı kişiler, o yıl gelişen olaylar karşısında sarsılmadı. Aslında onlar, savaş patlak vermeden önce “korkunç bir sıkıntı vaktini” bekliyordu. Acaba bunlar kimdi? Diğer insanların bilmediği hangi şeyi biliyorlardı?

  • 1914 Nesli Neden Önem Taşır?
    Gözcü Kulesi—1992 | 1 Ağustos
    • 1914 Nesli Neden Önem Taşır?

      “Okuyucularımız, birkaç yıldan beri bu Çağın korkunç bir sıkıntı vaktiyle kapanacağını ve bunun, 1914 Ekim ayından uzun süre geçmeden, aniden ve şiddetle patlak vermesini beklediğimizi bilirler.”—The Watch Tower and Herald of Christ’s Presence, 15 Mayıs 1911 tarihli sayısından.

      1879 YILINDAN bu yana, o zaman The Watch Tower and Herald of Christ’s Presence diye tanınan (şimdi The Watchtower Announcing Jehovah’s Kingdom olarak bilinen) dergi, 1914 yılının, Mukaddes Kitap peygamberliğinde işaretlenmiş bir yıl olduğuna sık sık dikkat çekti. O yıl yaklaştıkça, okuyuculara “korkunç bir sıkıntı vakti”nin beklenebileceği hatırlatıldı.

      Bu bilgiyi, Mukaddes Kitapta geçen “yedi vakit” ve “Milletlerin zamanları” gibi peygamberliklerin anlayışına dayandıran İsa’nın takipçileri, bunu her yerde yayımladı. Bu dönemin,—Yeruşalim’de bulunan eski Davudi Krallığın yıkılmasıyla başlayıp Ekim 1914’te sona eren—2.520 yıllık bir süre olduğunu anladılar.—Daniel 4:16, 17; Luka 21:24.

      2 Ekim 1914’te The Watch Tower Bible and Tract Society’nin o zamanki başkanı Charles Taze Russell cesaretle şunu ilan etti: “Milletlerin Zamanı sona erdi; kralları günlerini doldurdu.” Bu sözler ne kadar doğru çıktı! Ekim 1914’te, insan gözünün görmediği gökte dünyayı sarsacak kadar önemli bir olay gerçekleşti. “Davudun tahtının” daimi Varisi İsa Mesih, tüm insanlık üzerinde Krallığına başladı.—Luka 1:32, 33; Vahiy 11:15.

      Belki şöyle sorabilirsiniz: “Eğer Mesih 1914 yılında hüküm sürmeye başladıysa, yeryüzünde durumlar neden daha kötüye gitti?” Çünkü insanların görünmez göklerdeki düşmanı Şeytan hâlâ hayattaydı. Şeytan, 1914’e kadar görünmez göğe çıkabiliyordu. Bu durum, 1914 yılında Tanrı’nın Gökteki Krallığının kurulmasıyla değişti. “Gökte cenk oldu.” (Vahiy 12:7) Şeytan ve cinleri yenilgiye uğrayıp yeryüzüne atıldı, bu da insan toplumu için felakete yol açtı. Mukaddes Kitap önceden şöyle bildirdi: “Vay yere ve denize, çünkü İblis vaktinin az olduğunu bilerek büyük gazapla size indi.”—Vahiy 12:12.

      Miladi tarihin ilk yüzyılında İsa, yeryüzünün yeni Kralı olarak görünmez huzurunun görünür bir alametle belli olacağını söyledi. İsa’ya şöyle soruldu: “Senin huzurunun ve şeyler sisteminin sona erişinin alameti ne olacak?” İsa hangi cevabı verdi? “Millet millete karşı, ülke ülkeye karşı kalkacaktır; yer yer kıtlıklar, zelzeleler olacak. Ve bütün bu şeyler ağrıların başlangıcıdır.”—Matta 24:3, 7, 8.

      Buna uygun olarak, normal gıda maddelerinin üretimi dört yıl boyunca kesintiye uğradığından, 1914 yılında patlak veren savaş beraberinde korkunç kıtlıklar getirdi. “Yer yer zelzeleler” için ne denilebilir? 1914’ü izleyen on yıl boyunca, en azından on harap edici deprem 350.000’den çok insanı öldürdü. (Köşeye bak.) 1914 nesli, gerçekte, ‘ağrıların başlangıcını’ yaşadı. O zamandan bu yana, böyle ağrılar, yani doğal afetler, açlıklar ve çok sayıda savaş devamlı olarak insanları etkilemektedir.

      Bununla birlikte, 1914 yılında Tanrı’nın Krallığının gökte kurulduğu haberi iyi bir haberdir, çünkü bu Gökteki Krallık yeryüzünü harap olmaktan kurtaracak. Nasıl? Tüm sahte ve ikiyüzlü dinleri, yolsuz hükümetleri ve Şeytan’ın kötü etkisini ortadan kaldırarak. (Daniel 2:44; Romalılar 16:20; Vahiy 11:18; 18:4-8, 24) Bundan başka ‘adaletin duracağı’ yeni bir dünyayı getirecek.

      I. Dünya Savaşından hemen sonra, şimdi Yehova’nın Şahitleri olarak tanınan ciddi Mukaddes Kitap Tetkikçileri, İsa’nın Kral olarak huzurunun alametinin başka bir yönüyle ilgili sahip oldukları imtiyazı anlamaya başladı. İsa Mesih önceden şöyle bildirdi: “Krallığın bu iyi haberi, bütün milletlere bir şahadet maksadıyla bütün meskûn yerde vaaz edilecektir; ve son o zaman gelecektir.”—Matta 24:14.

      1919’da az kişiyle bu işe başlayan Yehova’nın Şahitleri, “bu iyi haberi” hiç durmadan vaaz etmeye devam ettiler. Bunun sonucunda, 200’den fazla ülkeden, milyonlarca insan Tanrı’nın Gökteki Krallığının tebaaları olarak bir araya getirildi. Onları büyük bereketler beklemektedir! Gökteki Krallık savaş, açlık, ağır suçlar ve zulmü ortadan kaldıracak. Hastalık ve ölümü bile yenecektir!—Mezmur 46:9; 72:7, 12-14, 16; Süleymanın Meselleri 2:21, 22; Vahiy 21:3, 4.

      1914 nesli geçmeden önce, Gökteki Krallığı vaaz etme işi amacına ulaşmış olacaktır. Daha sonra ne olacağını İsa önceden şöyle bildirdi: “O zaman büyük sıkıntı olacaktır ki, dünyanın başlangıcından şimdiye kadar olmamıştır, ve hiç olmıyacaktır. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç bir adam kurtulmazdı; fakat seçilmiş olanlar uğrunda o günler kısaltılacaktır.”—Matta 24:21, 22.

      1914 öncesi neslinin düştüğü aynı hataya siz düşmeyin. Durumlar her zaman şimdi olduğu gibi devam etmeyecek. Şaşkınlık veren korkunç değişiklikler önümüzdedir. Ancak hikmetli şekilde hareket edenleri harikulade nimetler beklemektedir.

      O halde, geçmişte yaşayan peygamberin şu sözlerini dinleyin: “Dünyanın bütün alçak gönüllüleri, RABBİ (Yehova’yı) arayın; salâhı (adaleti) arayın, alçak gönüllülüğü arayın; RABBİN (Yehova’nın) öfkesi gününde belki (ihtimal) örtülürsünüz.” (Tsefanya 2:3) Bu öğüdü nasıl uygulayabiliriz? Bunu izleyen makaleler bu sorunun yanıtlanmasına yardım edecek.

Türkçe Yayınlar (1974-2025)
Oturumu Kapat
Oturum Aç
  • Türkçe
  • Paylaş
  • Tercihler
  • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
  • Kullanım Şartları
  • Gizlilik İlkesi
  • Privacy Settings
  • JW.ORG
  • Oturum Aç
Paylaş