-
Sizce Günah Nedir?Gözcü Kulesi—1993 | 1 Mart
-
-
Sizce Günah Nedir?
YEHOVA’NIN Şahitlerinden biriyle Mukaddes Kitabı inceleyen bir ev hanımı “günahlarımızın bağışlanması için neden sürekli dua etmeliyiz?” diye yakındı. “Bu bana sanki bir suçluymuşum hissini veriyor.” Bu kadın gibi, birçok kişi ağır bir suç işlemedikçe kendi günahlarının farkına varmaz.
Bu, özellikle Yahudi-Hıristiyan dinlerinde öğretilen, insanların günahı miras aldığı görüşünün geleneksel olarak bulunmadığı Doğu’da geçerlidir. (Tekvin 3:1-5, 16-19; Romalılar 5:12) Örneğin Şintoistler günahı, bir rahibin, ucuna bir kağıt veya keten bağlanmış değneğini sallamasıyla kolaylıkla silinebilen kir olarak tanımlar. Bu yöntemde, işlenen suç için tövbe etmek gerekli görülmez. Neden? Kodansha Encyclopedia of Japan şöyle açıklar: “Sadece kötü davranışlar değil, fakat kontrol edilemeyen doğal felaketler de tsumi (günah) olarak adlandırılır.” İnsanların sorumlu olmadığı tsumi, yani doğal afetler, günahlardan arınmak için yapılan törenler sayesinde ortadan kalkan günahlar olarak kabul edildi.
Bu görüş, herhangi bir günahın, [kanunun cezalandıracağı ağır suçlar dışındaki] kasti suçların bile arınma törenleri vasıtasıyla silinebileceği düşüncesine yol açtı. The New York Times gazetesi “Japonya’da Siyasal Temizlenme Törenleri” başlığı altında, böyle bir görüşe değindi ve Japonya’da skandallara karışan devlet adamlarının, seçmenler tarafından tekrar seçildikleri zaman kendilerini “temizlenmiş” olarak kabul ettiklerini anlattı. Bu şekilde gerçek bir düzeltme yapılmadığı gibi, benzer skandallar tekrar başgösterebilir.
Samsara veya yeniden doğuş ve Karma öğretisine inanan Budistlerin farklı bir görüşü var. The New Encyclopœdia Britannica şöyle anlatır: “Karma öğretisine göre iyi davranış, hoşa giden ve mutluluk verici sonuçlar doğurur ve benzer iyi işlere doğru bir eğilim yaratır. Kötü davranışlar ise günahkâr sonuçlar doğurup, tekrarlanan günahkâr hareketlere doğru bir eğilim yaratır.” Başka sözlerle, günahkâr davranışlar kötü meyveler verir. Karma öğretisi yeniden doğuş öğretisiyle yakından ilişkilidir; çünkü bazı Karma’larda bir eylemin, o eylemde bulunulan yaşamdan çok yıllar sonra, gelecekteki başka bir yaşamda meyve verdiği söylenir.
Bu öğreti, ona inananları nasıl etkiler? Karma’ya samimiyetle inanan bir Budist kadın şöyle dedi: “Onunla birlikte doğduğum fakat hakkında hiçbir şey bilmediğim bir şey için acı çekmenin bir anlamı olmadığını düşündüm. Onu benim kaderim olarak kabul etmeliydim. Sutras’ı ezbere söylemek ve iyi bir yaşam sürmek için çok çaba harcamak sorunlarımı çözmedi. Huysuz ve hiç bir şeyden memnun olmayan, her zaman şikayet eden biri oldum.” Kötü davranışın sonuçlarını gösteren Budist öğretisi, bu kadının kendisini değersiz hissetmesine yol açtı.
Başka bir Doğu dini olan Konfüçyonizm, insanın, kendi günahının üstesinden gelebilmesi için farklı bir yol öğretti. Üç büyük Konfüçyonist düşünürden biri olan Ksun-zi’ye göre, insan doğası kötüdür ve bencil olmaya eğilimlidir. O, günahkâr eğilimlere sahip insanlar arasında sosyal düzeni korumak için terbiye, nezaket ve düzen anlamına gelen li’nin önemi üzerinde durdu. Başka bir Konfüçyonist düşünür Meng-zi ise, insan doğasına dair karşıt bir görüş ifade etmekle birlikte toplumsal kötülüklerin varlığını kabul etti ve insan doğasının iyi olduğuna güvenerek, çözüm için insanın kendisini düzeltmesi gerektiğine inandı. Her iki şekilde de, Konfüçyonist düşünürler, dünyada günaha karşı mücadele etmek için öğrenim ve eğitimin önemini öğrettiler. Onların öğretilerinde li’nin gerekliliği hakkında görüş birliği olmakla beraber, günah ve kötülük kavramları çok belirsizdir.—Mezmurlar 14:3; 51:5 ile karşılaştır.
Batı Dünyasında Günah Kavramının Zayıflaması
Batıda, günaha dair görüşler geleneksel olarak çok netti; çoğunluk, günahın var olduğu ve bundan kaçınmak gerektiği konusunda birleşirdi. Bununla beraber, günaha karşı Batının tutumu da değişmektedir. Birçokları, vicdanın sesini insanın kendisini suçlu hissetmesine yol açan, kaçınılması gereken bir şey olarak adlandırarak günah kavramını reddeder. 40 yıldan fazla bir zaman önce, Papa XII. Pius üzülerek şöyle dedi: “Bu yüzyılın günahı, tüm günah kavramlarının kaybolmasıdır.” Haftalık Katolik dergisi Le Pèlerin’de yayımlanan bir araştırmaya göre, çoğu Roma Katolik mezhebinden olduğunu söyleyen Fransa halkının şaşırtıcı bir çoğunluğu [yüzde doksanı] artık günaha inanmıyor.
Gerçekten, Doğuda ve Batıda, çoğu insan şimdi günah kavramıyla rahatsız olmadan gönül rahatlığı içinde yaşıyor gibi görünmektedir. Böyle olmakla birlikte bu, günahın var olmadığı anlamına mı gelir? Hiçbir şekilde zarar görmeden günahı görmezlikten gelebilir miyiz? Günahın hiç olmayacağı bir zaman olacak mı?
-
-
Günahın Olmadığı Bir Dünya—Nasıl?Gözcü Kulesi—1993 | 1 Mart
-
-
Günahın Olmadığı Bir Dünya—Nasıl?
İMDAT çığlıkları, Tokyo şehrinin sakin bir semtinde bir kış sabahının erken saatlerindeki sessizliği bozdu. Beş ila on dakika kadar, yaklaşık on iki kişi, kovalanan ve bu arada sürekli bıçak darbeleri alan gazete dağıtıcısı bir kadının ümitsiz çığlıklarını duydu. Bir tek kişi bile ne olduğunu anlamak üzere ilgilenmedi. Kadın aşırı kan kaybından öldü. Olayı araştıran bir görevli şöyle dedi: “Bu insanlardan biri, çığlıkları duyar duymaz olayı polise bildirseydi, kadının hayatı kurtulmuş olurdu.”
Ölen kadının feryatlarını işitenler, onu duymazlıktan gelmekten başka bir şey yapmamalarına rağmen, haklı olarak suçsuz olduklarını iddia edebilirler mi? Onun çığlıklarını duyan bir adam; “kadının öldürüldüğünü öğrendikten sonra bütün cuma günü vicdanım beni rahatsız etti” dedi. Bu bizim şu soruyu sormamıza yol açıyor: Gerçekten günah nedir?
Günah Nedir?
Günah kavramına dikkati çeken, Tokyo’daki (Japonya) Hosei Üniversitesinden edebiyat eleştirmeni ve emekli profesör Hideo Odagiri, Asahi Shimbun gazetesinde aktarıldığı gibi şöyle dedi: “Bir çocukta bulunan çirkin bencillik, utanç verici kıskançlık, bir insanın arkasından sinsice ihanet etmek gibi günahların farkına vardığım zamanki canlı hatıralarımı silmem mümkün değil. Bu bilinç henüz ilkokulda iken zihnimde yer etti ve hâlâ beni rahatsız eder.” Siz de benzer duyguları yaşadınız mı? Yanlış olduğunu bildiğiniz bir şeyi yaptığınız zaman içinizden bir ses sizi suçluyor mu? Belki ağır bir suç işlenmiş olmasa da, rahatsız edici bir duygu zihninizden kolay kolay silinmez ve yer eder. Bu sizin vicdanınızın çalışmasıdır ve Mukaddes Kitap buna şu sözlerle değinir: “Şeriati (kanunu) olmıyan Milletler, şeriatin işlerini tabiî surette yaptıkları zaman, onların şeriati olmıyarak kendi kendilerine şeriattirler; onların vicdanı birlikte şehadet ederek ve düşünceleri aralarında kendilerini itham ve yahut müdafaa eyliyerek şeriatin işi yüreklerinde yazılı olduğunu gösterirler.” (Romalılar 2:15, 16) Evet, doğal olarak çoğu insan zina, hırsızlık ve yalan söylemek gibi davranışlardan rahatsız olur. Onların vicdanı günahın varlığını kanıtlar.
Bununla birlikte, vicdanın sesi tekrar ve tekrar duymazlıktan gelinirse, artık koruyucu bir rehber olarak çalışmaz. Duyarsız ve bozulmuş bir hale gelir. (Titus 1:15) Kötü olana karşı duyarlılık kaybolur. Aslında, bugün, günah söz konusu olduğunda birçok insanın vicdanı çalışmaz.
Acaba vicdan günahın tek ölçüsü müdür yoksa hangi şeyin günah olup olmadığına dair kesin bir standart gibi kabul edilebilecek başka bir şey var mıdır? 3.000’den fazla yıl önce, Tanrı, seçilmiş kavmine bir kanunlar verdi ve bu Kanun vasıtası ile günah “günah olarak bilindi”. (Romalılar 7:13, New International Version) Daha önce kabul edilir olan bir davranışın bile aslında günah olduğu açıklandı. Tanrı’nın seçilmiş kavmi olan eski İsraillilerin, günahkâr olduğu açıkça meydana çıktı ve bu nedenle, onlar mahkumiyet altında bulundular.
Vicdanımızın bizi uyardığı ve Musa Kanununun özellikle belirtip, sıraladığı bu günahlar nelerdir? Kelimenin Mukaddes Kitapta kullanılışı bakımından, günah, Yaratıcının bakış açısından hedefe erişememek demektir. O’nun kişiliği, standartları, yolları ve iradesi ile uyumlu olmayan herhangi bir şey günahtır. Tanrı, Kendi koyduğu hedefe ulaşamayan bir yaratığının sürekli var olmasına izin veremez. Bu nedenle, ilk yüzyılda yaşayan bir hukukçu, İsa’nın İbrani takipçilerini şöyle uyardı: “Ey kardeşler, dikkat edin; bir suretle sizden birinde hay olan (yaşayan) Allahtan irtidat etmekte imansızlığın (iman eksikliğinin) kötü yüreği bulunmasın.” (İbraniler 3:12) Evet, Yaratıcıya karşı duyulan iman eksikliği büyük bir günah oluşturur. Böylelikle, Mukaddes Kitapta anlatılan günahın kapsamı, normal olarak günah diye kabul edilen şeylerden daha geniştir. Mukaddes Kitap daha ileri giderek şöyle der: “Hepsi günah işlediler, ve Allahın izzetinden mahrum kaldılar.”—Romalılar 3:23.
Günahın Başlangıcı
Bu, insanın günahkâr olarak yaratıldığı anlamına mı gelir? Hayır, insan yaşamını başlatan Yehova Tanrı, ilk insanı mükemmel yarattı. (Tekvin 1:26, 27; Tesniye 32:4) Böyle olmakla birlikte, ilk insan çifti yasaklanan “iyilik ve kötülüğü bilme ağacından” yiyip, Tanrı’nın koymuş olduğu tek yasağa karşı geldiği zaman hedefi kaçırdı. (Tekvin 2:17) Kusursuz yaratılmalarına rağmen, şimdi Babalarına tamamen itaat etme hedefine varmadılar; günahkâr duruma geldiler ve bu nedenle ölüme mahkûm edildiler.
Bu eski olayın bugün günah ile ne ilgisi var? Mukaddes Kitap şöyle açıklar: “Nasıl günah bir adam vasıtası ile, ve ölüm günah vasıtası ile dünyaya girdiyse, böylece ölüm de bütün insanlara geçti; çünkü hepsi günah işlediler.” (Romalılar 5:12) İstisnasız hepimiz kalıtım yoluyla günahkâr olduk; bu nedenle de ölümün mahkûmiyeti altına girdik.—Vaiz 7:20.
İnsanların Günahı Ortadan Kaldırma Çabaları
Âdem, soyuna günahı geçirdi; fakat o ayrıca Tanrı vergisi vicdan yetisini de bizlere geçirdi. Günah, huzursuzluk veren bir duyguya neden olabilir. Daha önce de belirtildiği gibi, insanlar bu tür duyguları yatıştırmak için çeşitli yollar buldular. Ancak, bu yollar gerçekten etkili midir?
Doğu ve Batıda, insanlar, standartlarını değiştirerek veya bizzat günahın varlığını inkâr ederek günahın sonuçlarının üstesinden gelmeye çalıştılar. (I. Timoteos 4:1, 2) İnsanlığın günahkâr durumu ateşi olan bir hastanınkine benzetilebilir. Günah, hastalığın belirtilerini meydana getiren virüse, huzursuz olmuş vicdan da rahatsız edici ateşe benzetilebilir. Termometreyi kırmak, hastanın yüksek ateşi olduğu gerçeğini değiştirmez. Hıristiyan âleminden birçoğunun yaptığı gibi, ahlak standartlarını reddetmek ve kişinin kendi vicdanının işlemesini görmezlikten gelmek de günahı yok etmeye yardımcı olmaz.
Bir kişi ateşini düşürmek için bir buz torbası kullanabilir. Bu da, Şintoistlerin günahlardan arınma törenleri ile vicdan azabını, azaltmaya çalışmalarına benzer. Bir buz torbası ateşi olan kişiyi geçici olarak serinletebilir, fakat ateşin nedenini ortadan kaldırmaz. Yeremya’nın günlerindeki kâhinler ve peygamberler, o zaman yaşayan İsrailliler için aynı iyileştirme yöntemini kullandılar. Onlar, kavmin ruhi ve ahlaksal yaralarını, “her şey iyidir, her şey iyidir” diyerek “üstten” iyi ettiler. (Yeremya 6:14; 8:11, An American Translation) Sadece dinsel uygulamalar vasıtasıyla ve “her şey iyidir” gibi sözleri okuyarak, Tanrı’nın kavmindeki ahlaksal çöküntüyü düzeltemediler ve bugün günahlardan arınma törenleri de insanların ahlaklarını değiştirmez.
Ateş düşürücü ilaçlar kullanarak, hasta kişi ateşini düşürebilir, ancak virüs hâlâ onun vücudundadır. Aynı durum, Konfüçyonistlerin kötülüğün eğitim ile üstesinden gelmek üzere uyguladığı yöntem için de geçerlidir. Yüzeysel olarak insanların kötülükten vazgeçmesine yardım edebilir, fakat li’yi uygulamak günahkâr davranışı sadece bastırır ve kişiyi kötü davranışın temelinde yatan, doğuştan var olan günahkâr eğilimden kurtarmaz.—Tekvin 8:21.
Kişiyi günahkâr eğilimlerden kurtarmak için Nirvana’ya ulaşmayı anlatan Budist öğretisi için ne denebilir? Nirvana’ya erişmenin “bedenden kurtulma” anlamına geldiği söylenir ve bunun, tüm tutku ve arzulardan üstün, tanımlanamaz bir durum olduğu sanılır. Bazıları ise bunun, insanın bir şahıs olarak var oluşunun sona ermesi olduğunu ileri sürerler. Bu, ateşi olan bir hastanın rahata ermesi için ölmesi gerektiğini söylemeye benzemiyor mu? Bundan başka Nirvana’ya ulaşmak çok zor ve hatta imkânsız olarak kabul edilir. Bu öğretinin, vicdanı rahatsız olan bir kişiye yardımı dokunabilir mi?
Günahtan Kurtulma
Hayata ve günahkâr eğilimlere dair insan felsefeleri olsa olsa, ancak kişinin vicdanını yatıştırmaya yarar. Günahkâr durumu ortadan kaldırmazlar. (I. Timoteos 6:20) Bunu kaldırmanın bir yolu var mı? Kutsal Yazılarda, Yakın Doğuda kaleme alınan eski bir kitapta, günahtan özgür kılınmanın anahtarını buluruz. “Suçlarınız kırmız gibi olsa da, kar gibi beyaz olur . . . . Eğer istekli olur ve dinlerseniz, diyarın iyi şeylerini yersiniz.” (İşaya 1:18, 19) Burada, Yehova, kendi seçilmiş kavmi olmasına rağmen bütünlüğünü koruma hedefine ulaşmamış olan İsraillilere hitap ediyordu. Bununla beraber, aynı prensip, bir bütün olarak tüm insan toplumuna uygulanır. Yaratıcı’nın sözlerini dinlemeye istekli olmak, bir kişinin günahlarının temizlenmesinin, sanki su ile yıkanmasının anahtarıdır.
İnsanlığın günahının yıkanmasına dair Tanrı’nın Sözü bize ne söyler? Mukaddes Kitap, bir adamın günahı vasıtasıyla bütün insanlığın günahkâr hale geldiği gibi başka bir adamın Tanrı’ya tam itaati sayesinde, itaatli insanların acınacak durumlarından kurtulacağını söyler. (Romalılar 5:18, 19) Nasıl? “Allah bize olan kendi sevgisini bununla ispat ediyor ki, biz henüz günahkârlar iken, Mesih bizim için öldü.” (Romalılar 5:8) Kusursuz ve günahsız bir adam olarak doğan ve Âdem’in günaha düşmeden önceki haline eşit olan İsa Mesih, insanlığın günahını taşıyabilecek durumdaydı. (İşaya 53:12; Yuhanna 1:14; I. Petrus 2:24) Bir suçluymuş gibi işkence direğinde öldürülmekle İsa, insanlığı günah ve ölüme kölelikten kurtardı. Pavlus, İsa’nın Roma’da bulunan takipçilerine şunları anlattı: “Çünkü biz henüz zayıf iken, muayyen zamanında Mesih fasıklar için öldü. . . . . Günah ölümde saltanat sürdüğü gibi, (hak edilmemiş) inayet de Rabbimiz İsa Mesih vasıtası ile ebedî hayat için salâh (adalet) ile saltanat sürsün.”—Romalılar 5:6, 21.
Mesih’in bütün insanlık için ölmesi ve Âdem’in bozduğu teraziyi dengelemesi “fidye” tedariği diye adlandırılır. (Matta 20:28) Bu, ateşe yol açan virüse karşı etkili olan ilaca benzetilebilir. İsa’nın kurbanlığının fidye değeri insanlığa uygulanarak, insan toplumunun günahtan kaynaklanan hastalıklı durumu—bizzat ölüm de dahil—iyileştirilebilir. Bu tedavi süreci Kutsal Yazıların son kitabında sembolik şekilde şöyle tasvir edilmiştir: “Irmağın iki tarafında on iki çeşit meyva hasıl eden, ve her ay meyvasını veren hayat ağacı (ağaçları) vardı; ve ağacın yaprakları milletlerin şifası içindi.” (Vahiy 22:2) Tümünün de yaprakları insanların şifa bulmasına yarayan, bu hayat ağaçlarının arasından akan sembolik hayat suyu ırmağını düşünün! Tanrı tarafından ilham edilen bu semboller, İsa’nın fidye kurbanlığı esasıyla, Tanrı’nın insanlığı kâmilliğe ulaştırmak için sağladığı tedariği temsil eder.
Vahiy kitabının peygamberane görüntüleri yakında gerçek olacak! (Vahiy 22:6, 7) Sonra, İsa’nın fidye kurbanlığının değerinin insanlığa tam uygulanışıyla bütün âdil yürekli kişiler kâmil olacak ve ‘fesat kulluğundan Tanrı’nın çocuklarının görkemli özgürlüğüne azat edilecektir.’ (Romalılar 8:21) Mukaddes Kitap peygamberliklerinin gerçekleşmesi bu muhteşem özgürlüğün yakın olduğunu gösterir. (Vahiy 6:1-8) Yakında, Tanrı yerküreyi kötülükten temizleyecek ve insanlar cennet yeryüzünde ebedi hayattan zevk alacaklar. (Yuhannna 3:16) İşte o zaman günahsız bir dünya olacaktır!
-