Dünyaya Bakış
Emzirme Kiloyu Kontrol Ediyor mu?
Araştırmacılar emzirmenin başka bir yararını daha bulduklarını söylüyorlar: Bebeğin yaşamının sonraki kısmında aşırı kilolu olmasını önleyebiliyor. Alman haber dergisi Focus’a göre Münih Üniversitesi’ndeki bir araştırma ekibi beş altı yaşlarındaki 9.357 çocuğun kilosunu ve her birinin bebekken nasıl beslendiğini saptadı. Sonuçlar üç ila beş ay boyunca emzirilen çocukların okula başlayınca aşırı kilolu olma olasılıklarının hiç emzirilmeyenlere göre yüzde 35 daha az olduğunu gösterdi. Gerçekte, bebek ne kadar uzun emzirilirse aşırı kilo olasılığı o kadar azalıyor. Bir araştırmacı bu yararlı etkiyi anne sütündeki metabolizmaya yardımcı bileşenlere bağlıyor.
Pahalıya Mal Olan Yardımseverlik
Kriz dönemlerinde milyonlarca insan bağışlanmış ilaçlardan yararlanır. Ancak, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından geçenlerde yapılan bir araştırma, bağışlanan ilaçların özelliklerinin çok kere yeterince belirtilmediğini ve son kullanma tarihlerinin geçmek üzere olduğunu ortaya koydu. WHO görevlisi Dr. Jonathan Quick’e göre, iyi niyetlerle gönderilen birçok ilaç “sağlık konusunda en acil gerçek ihtiyaçları karşılayamıyor; ayrıca ülkeye sokulduktan sonra zaten yüklü olan dağıtım sistemlerini tıkıyor, yok edilmeleri de zorluk yaratıyor.” Bosna’ya bağışlanan ilaçların yarısından fazlası kullanıma elverişli değildi. Bu tür ilaçları yok etmek için Ermenistan’a ve Bosna-Hersek’in Mostar kentine özel yakma makineleri gönderilmesi gerekti. 1000 ton ilacın herhangi bir yerde uygun şekilde yok edilmesi için Hırvatistan’dan yapılan nakliyenin maliyeti tahminen iki ila dört milyon dolardır.
Yem Olarak Kullanılan Sesler
Çoğu bitki tozlaşmayı sağlayan canlıları renk ve kokularıyla kendilerine çekerken, Alman dergisi Das Tier’in bildirdiğine göre, Mucuna holtoni adlı tropikal bitki aynı işi ses yansımasıyla başarıyor. Bu sarmaşık, yarasalar tarafından ziyaret edilir; yarasalar ses üstü sinyaller göndererek bulundukları çevrenin görüntüsünü oluşturabilirler. Erlangen Üniversitesindeki bilim adamları bitkinin balözünün ses üstü sinyalleri doğrudan yarasalara geri yansıtarak “akustik kedigözü” gibi işlev gördüklerini ortaya çıkardı. Dergi, “bitki bu yolla yarasaların çiçeklerin yerini bulmasını kolaylaştırıyor” diyor.
Mantar Tehdit Ediyor
Londra’da yayımlanan The Times’a göre “mantar toplamanın gelenek olduğu Doğu Avrupa ve kuzey İtalya’da her yıl önemli sayıda ölüm ve zehirlenme vakaları görülüyor.” Yabani mantarlı yemekler rağbet görmeye başladığından, uzmanlar Britanya’nın kırsal alanlarında yetişen 250 kadar zehirli türden herhangi birini yeme tehlikesine karşı uyarıyorlar. Zehirli çayırmantarının ve yalancı kuzugöbeğinin yenilmesi büyük ihtimalle ölümle sonuçlanır. Mantar toplayanların tehlikeden korunmak için profesyonel arayıcıların liderliğindeki gruplara katılmalarının gereği önemle vurgulanıyor. İngiliz Mantarbilim Derneği’nin kıdemli bir üyesi şöyle uyarıyor: “Bir [mantarın] zararlı mı zararsız mı olduğunu söylemek için basit kurallar yoktur; bu yüzden yanınızda bir uzman olmaksızın kendi başınıza mantar toplamak akılsızlık olur.”
AIDS’in Ekonomik Sonuçları
AIDS halk sağlığı açısından bir trajedi olmakla kalmıyor, Le Monde’un bildirdiğine göre Afrika’da hızla bir ekonomik felakete de dönüşüyor. HIV pozitif durumdaki yaklaşık 23 milyon kişi ve her yıl virüsten ölen 2 milyon kişiyle “AIDS salgını yakında Afrika’da kalkınmanın getirdiği tüm yararları silip süpürecek.” Afrika şirketleri bu hastalığın sonucu olarak uzun süre işe gelemeyen ya da ölen çalışanlarının sayısındaki artışın sonuçlarıyla uğraşıyor. Bir ulusal demiryolu şirketi, personelinin yüzde 10’undan fazlasını kaybetti. Bir başka büyük firmada 11.500 çalışandan 3.400’ü HIV pozitif. Çiftçiler AIDS’e yenik düştükçe tarım sektörü gücünü yitiriyor. Ek olarak, ailelerin çocuklarını okula gönderecek parayı ve zamanı bulamamaları, aynı zamanda yüzlerce öğretmenin AIDS’ten ölmesi eğitim düzeyini düşürüyor ve okuma yazma bilmeyenlerin sayısını artırıyor.
Astronomların Sessizlik Dileği
International Herald Tribune’un bildirdiğine göre, ilk galaksilerin ve yıldızların doğuşunu anlatan sinyalleri dinleyen radyoastronomlar “çağdaş uygarlığın aygıtçılığı” yüzünden giderek daha çok düş kırıklığına uğruyorlar. Televizyon istasyonları, radyo vericileri, haberleşme uyduları ve cep telefonları bilim adamlarının duymaya çalıştığı, uzaydan gelen fon seslerini boğuyor. Astronomlar, araştırmalarını sürdürebilmek için “her türlü radyo mesajının yasaklandığı” sessiz bir yer istiyorlar. Orada “bugün kullanılan aletlerden 100 kat daha güçlü” olacak, yüzlerce kilometreye yayılan bir dizi çanak anten kurmayı öneriyorlar. Bilim adamları toplanan bilginin zamanın, uzayın ve maddenin kökenleriyle ilgili soruların yanıtlanmasına yardımcı olacağı umudundalar.
México Kentindeki Kuş Nüfusunda Patlama
México Kentindeki kuş nüfusu denetimsiz şekilde çoğalıyor. Reforma gazetesinde bildirildiğine göre, metropol bölgesinde şu sırada yaklaşık 1.335.000 kumru yaşıyor. Anıtlar ve heykeller kuşların en rağbet ettiği konaklama yerleridir. Kuş denetim uzmanlarının bildirdiğine göre, “başkente uyum sağlayan kuşlar günlük yolculuklarını üç evreye ayırıyorlar.” “Geceleyecek bir yer seçiyorlar; yiyecek aramak için başka ve vakit geçirmek için başka bir yer seçiyorlar; ancak her bir yere pislikleriyle işaret bırakıyorlar.” Aynı zamanda alerjilerden bakteri, mantar ve virüs kökenli enfeksiyonlara dek çeşitli hastalıklara yol açıyorlar. Şehir Kumrularının Huzurlu Yerleşimini ve Ekolojik Korunmasını Sağlama Uluslararası Derneği “halka açık yerlerdeki kuşları beslemeyi yasaklayacak bir yasa hazırlanmasını önerdi.” Ancak “denetim amaçlı bir önlem olarak kuşları öldüren kişilerin cezalandırılmasını da” önerdi.
“Öldüresiye Kucaklama”
The Australian’ın bildirdiğine göre, “dünyanın en eski ve en büyük ağaçlarından biri öldüresiye kucaklanıyor.” Yeni Zelanda’da Auckland’ın kuzeyinde bulunan kauri ağacı her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilir; bu turistlerin el ele tutuşarak ağacın iri gövdesini kucaklaması âdet olmuştur; bu arada köklerine basarak zarar verirler. Gazete, “ağacın boyu 50 metreden fazla, yine de dünyanın en uzun ağaçlarından biri değil” diyor. “Ancak, kerestesinin hacmi açısından en büyüklerden biri.” “Ormanın en yaşlı adamı” olarak bilinen ağaç, resmi kayıtlara göre 2.000 yıllık, ancak gerçek yaşının bunun iki katı olduğuna inanılıyor. Tüm bu yıllar boyunca doğal felaketlere, haşerelere, kesilme tehlikesine karşın ayakta kaldıktan sonra şimdi öldüresiye kucaklanıyor. Bir çevre koruma görevlisi şöyle diyor: “Muhtemelen ölüyor; fakat bu ölüm süreci tersine çevrilebilir mi, çevrilemez mi, bilmiyoruz.”
Avrupa Boz Ayısının Soyu Tükeniyor mu?
Dünya Doğayı Koruma Fonu’na (World Wide Fund for Nature–WWF) göre Batı Avrupa’daki boz ayılar tehlikede. Sayıları azaldı ve yalnızca altı farklı yerde az sayıda kaldılar. Londra’da yayımlanan The Daily Telegraph’a göre “bu boz ayı toplulukları içinde en çok zarar görebilecek olanlar Fransa, İspanya ve İtalya’dakilerdir; çevre korumacılar onların sayılarının başka yerlerden getirilecek ayılarla desteklenmemesi durumunda ortadan kaybolma olasılıklarının büyük olduğu uyarısında bulunuyorlar.” Gazete şunları ekliyor: “İtalya’da güney Alplerde yalnızca dört ayı var.” Yunanistan’da, büyükbaş hayvanların ve kovanların telef olmasına öfkelenen çiftçiler ve arıcılar tarafından yapılan kaçak avlanma ciddi bir sorundur. Buna tezat olarak, Doğu Avrupa’nın bazı kesimlerinde ayı nüfusunun iyi durumda olduğu bildiriliyor. Romanya’da alınan sıkı koruma önlemleri ve bölgeye yeni ayılar getirme programları ayı topluluklarının gelişmesini ve sayıca artmasını sağladı. Ayıların korunduğu Rusya’da 36.000 kadar ayı var. WWF’nin Avrupa Etçilleri Kampanyası’ndan Callum Rankine’e göre, “Avrupa’nın son ayılarını korumak için acilen harekete geçmek çok önemlidir.” “Derhal müdahale edilmezse bu ayıların soyu tükenecek.”
Çocukların Ne Kadar Suya İhtiyacı Var?
Bir ile dört yaşları arasındaki çocuklar genellikle gereğinden az su içiyor. Bu gerçek Almanya’nın Dortmund kentinde Çocuk Beslenmesi Araştırma Enstitüsü tarafından yürütülen bir çalışmada ortaya çıktı ve Test adlı tüketici dergisinde haber olarak yer aldı. Bir ile dört yaşları arasındaki çocuklar su kaybına karşı özellikle duyarlılar ve yiyeceklerle aldıklarının dışında günde neredeyse bir litre sıvı içmeleri gerekiyor. Ortalama olarak bunun üçte bir kadar azını içiyorlar ve bu her zaman kendi seçimleri sonucu olmuyor. Araştırmacılar her 5 durumdan birinde çocuğun içme isteğinin ana-baba tarafından geri çevrildiğini ortaya çıkardı. En iyi içecek nedir? Test dergisine göre güvenli olduğu sürece sade su idealdir.
Kıpır Kıpır mısınız?
Kanada’da çıkan Globe and Mail gazetesine göre genel nüfusun yaklaşık yüzde 15’inde tikler görülüyor. Araştırmacılar bazılarının “saçlarını bükerek, ayaklarını vurarak, bacaklarını titreterek, tırnaklarını yiyerek ve benzer” davranışlarda bulunarak sürekli kıpırdadıklarını belirtiyor. İnsanlar neden kıpırdayıp dururlar? Toronto Bağımlılık ve Akıl Sağlığı Merkezinde psikiyatr olan Peggy Richter, bu tür kalıplaşmış hareketlerin bir rahatlama duygusu yarattığına inanıyor. Öte yandan, klinik psikoloğu Paul Kelly, yerinde duramamanın gerginlikten kaynaklandığını ve otomatik olarak başlayıp sizi stresli bir durumdan çıkaran bilinçsiz bir tepki olduğunu söylüyor. Uzmanlara göre, “yerine koyma tedavisiyle, yani, kıpırdadığınızı fark ettiğinizde dikkatinizi başka bir nesne üzerinde yoğunlaştırarak bu alışkanlığa müdahele etmeyi ve ona er geç son vermeyi öğrenebilirsiniz.”
Hastaneniz Ne Kadar Güvenli?
The Irish Times’ın bildirdiğine göre “hastaların bir İrlanda hastanesinde enfeksiyon kapma olasılıkları 10’da 1’den fazla.” Buna hastane enfeksiyonu deniyor (HAI-hospital acquired infection); ekstra tedaviyi ve hastanede daha uzun süre kalmayı gerektiriyor. Ayrıca, tek bir HAI vakası hasta başına 2.200 dolara mal olabiliyor ve kan dolaşımındaki bir enfeksiyonsa hastanede ortalama olarak fazladan 11 gün kalmayı gerektiriyor. Özellikle kaygı uyandıran konu, “geniş bir antibiyotik yelpazesine giderek daha çok direnç kazanan” “süpermikrop” enfeksiyonlarıdır. HAI’ya en duyarlı olanlar “yaşlılar, küçükler, hastanede uzun süre yatanlar, [ve] temelde kronik bronşit ya da kalp gibi kronik sorunları olanlardır.”
Kola Bağımlılığı mı?
Mexican Assosiation of Studies for Consumer Defense’ın (Meksikalı Tüketicileri Savunma Çalışmaları Derneği) bildirdiğine göre Meksikalılar yılda ortalama 160 litre kola içiyor. Her yıl, kolalı içkilere en temel on gıda maddesinin tümüne harcanandan fazla para harcanıyor. Bazıları, bu meşrubatların aşırı tüketiminin Meksika’da kötü beslenmenin başlıca nedenlerinden biri olduğunu söylüyor. Kolanın içindeki maddelerden bazıları kalsiyum ve demirin emilimini engelliyor. Kola tüketimiyle bağlantılı olduğu düşünülen sorunlar arasında böbrek taşları olasılığının artması, diş çürükleri, şişmanlık, yüksek tansiyonun yanı sıra uykusuzluk, mide ülseri ve huzursuzluk olduğu düşünülüyor. Consumer’s Guide Magazine “eskiden ‘mısırcıydık’” diyor, “şimdiyse ‘kolacı’ bir toplum olduğumuzu söyleyebiliriz.”
Cehennem Hakkında Değişen Görüş
Katolik Kilisesi yüzyıllardır cehennemi kötü insanların canlarının sonsuz işkence çektiği bir yer olarak öğretti. Ancak, göründüğü kadarıyla bu değişti. L’Osservatore Romano’nun haberine göre, Papa II. John Paul cehennemin ‘dışarıdan, Tanrı tarafından konulan bir ceza olmadığını, insanların yaşam biçimlerinin doğal sonucu olduğunu’ söyledi. Papa “cehennem bir yer olmayıp kendilerini tüm sevincin ve yaşamın kaynağı olan Tanrı’dan kendi istekleriyle ve kesin olarak ayıranların durumunu ifade eder” dedi. Böylece, “ebedi lanetin” Tanrı’nın işi olmadığını, daha ziyade “kendini [Tanrı’nın] sevgisinin dışında bırakan yaratıkların kendileri” olduğunu ekledi.
Uzun Bir Gece
“Görkemli karanlık.” Norveçli kutup kâşifi Fridtjof Nansen “Mörketid” denen, kuzey Norveç’te güneşin hiç doğmadığı zamanı böyle tanımladı. İki ay boyunca yalnızca öğle vakti birkaç saat grimsi bir alacakaranlık kızıllığı görülür. Fakat herkes bu karanlık dönemden hoşlanmaz. Ibbenbürener Volkszeitung gazetesine göre kutup dairesi içinde yaşayan Norveçlilerin yüzde 21,2’si kış depresyonu geçiriyor. Bunun nedeni beyinde üretilen bir hormon olan melatonin eksikliği olabilir. Tek çaresi ışıktır. Oysa karanlık bazılarına çekici geliyor. Giderek daha çok turist titreşen kutup ışıklarının, ay ışığında parlayan karın ve dağınık köylerin sıcak ışıklarının cazibesine kapılıyor.