Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • nwt Vahiy 1:1-22:21
  • Vahiy

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Vahiy
  • Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Vahiy

YUHANNA’YA VAHİY

1 İsa Mesih’ten gelen vahiy.* Tanrı bu vahyi+ ona, yakında gerçekleşmesi kesin olan şeyleri kullarına göstersin+ diye verdi. O da meleğini göndererek, hizmetkârı Yuhanna’ya+ bunu simgelerle iletti. 2 Yuhanna da Tanrı’dan gelen ve İsa Mesih’in aktardığı sözler hakkında, evet gördüğü her şey hakkında tanıklık etti. 3 Geleceği bildiren bu sözleri* sesli olarak okuyana, dinleyene ve uygulayana ne mutlu,+ çünkü belirlenmiş zaman yakındır.

4 Yuhanna’dan Asya* eyaletindeki yedi cemaate:*+

Şimdi, geçmişte ve gelecekte, hep var olan Tanrı’nın;+ O’nun tahtı önündeki yedi ruhun;+ 5 ayrıca ölüyken diriltilen ilk kişi+ ve yeryüzündeki kralların hükümdarı+ olan Sadık Şahit+ İsa Mesih’in lütfu* ve barışı üzerinizden eksik olmasın.

Bizi seven+ ve kendi kanıyla günahlarımızdan* kurtaran,+ 6 bizden bir krallık oluşturan,+ Tanrısı ve Babası için bizi kâhinler* yapan+ İsa Mesih sonsuza kadar ihtişama ve kudrete sahip olsun. Amin.

7 İşte! Bulutlarla geliyor.+ Her göz onu görecek, bedenini delenler de görecek. Yeryüzünün bütün kabileleri ondan ötürü keder içinde dövünecek.+ Evet, bu kesinlikle olacak. Amin.

8 Yehova* Tanrı şöyle diyor: “Şimdi, geçmişte ve gelecekte, hep var olan, Her Şeye Gücü Yeten,+ Alfa ve Omega* Benim.”+

9 İsa’nın yolunda sizinle birlikte+ sıkıntıya,+ krallığa+ ve tahammüle+ ortak olan ben, kardeşiniz Yuhanna, insanlara Tanrı’yı anlattığım ve İsa hakkında şahitlik ettiğim için Patmos Adası’ndaydım. 10 Ruhun* etkisiyle kendimi Efendimizin* gününde buldum ve arkamda borazan sesine benzer güçlü bir ses duydum. 11 Şöyle diyordu: “Gördüklerini yedi cemaate iletmek için bir tomara* yaz ve Efes,+ İzmir,+ Bergama,+ Tiyatira,+ Sardes,+ Filadelfya+ ve Laodikya’daki+ cemaatlere gönder.”

12 Benimle konuşanın kim olduğunu görmek için dönüp baktığımda yedi altın şamdan gördüm+ 13 ve şamdanların ortasında insanoğluna benzer biri duruyordu;+ ayaklarına kadar inen bir giysisi ve göğsünün etrafında altın bir kuşak vardı. 14 Başındaki saçlar yün gibi, kar gibi bembeyazdı. Gözleri alev alev yanan bir ateşti.+ 15 Ayakları, fırında kor gibi parlayan saf bakıra benziyordu+ ve sesi coşkun suların sesi gibiydi. 16 Sağ elinde yedi yıldız vardı,+ ağzından iki tarafı keskin uzun bir kılıç+ çıkıyordu ve yüzü ışıl ışıl parlayan güneş gibiydi.+ 17 Onu görünce, ayaklarının önüne ölü gibi yığıldım.

Sağ elini üzerime koydu ve şöyle dedi: “Korkma. Birinci+ ve Sonuncu+ benim, 18 yaşayan benim,+ ölmüştüm+ ama şimdi yaşıyorum ve sonsuza kadar yaşayacağım.+ Ölümün ve mezarın* anahtarları bende.+ 19 Sen gördüklerini, şimdi olanları ve bunlardan sonra olacakları yaz. 20 Sağ elimde gördüğün yedi yıldızın ve yedi altın şamdanın kutsal* sırrına gelince, yedi yıldız yedi cemaatin melekleridir ve yedi şamdan yedi cemaattir.”+

2 “Efes’teki+ cemaatin meleğine+ yaz, sağ elinde yedi yıldızı tutan ve yedi altın şamdanın arasında+ yürüyen şunları söylüyor: 2 ‘Senin işlerini, emeğini, tahammülünü, kötülere dayanamadığını ve elçi olmadığı halde elçiyim diyenleri sınayıp+ yalanlarını ortaya çıkardığını biliyorum. 3 Evet, tahammül ediyorsun, benim ismim uğrunda sıkıntılara dayandın+ ve yılmadın.+ 4 Fakat seninle ilgili bir şikâyetim var: İlk baştaki sevgini bıraktın.

5 Bu yüzden, bu duruma düşmeden önceki halini hatırlayıp tövbe* et+ ve ilk baştaki işlerini yap. Tövbe etmezsen+ yanına gelirim ve şamdanını+ yerinden kaldırırım. 6 Yine de iyi bir yönün var, Nikolaos tarikatının+ yaptıklarından sen de benim gibi nefret ediyorsun. 7 Kutsal ruhun cemaatlere ne dediğini kulağı olan dinlesin:+ Zafer kazanana,+ Tanrı’nın cennetindeki hayat ağacından yeme ayrıcalığı bağışlayacağım.’+

8 İzmir’deki cemaatin meleğine yaz, ölmüş ve yeniden hayata dönmüş olan+ İlk ve Son+ şunları söylüyor: 9 ‘Çektiğin sıkıntının ve yoksulluğun farkındayım (ama zenginsin).+ Yahudi olduklarını söyleyen, fakat aslında Şeytan’ın havrası*+ olan kişilerden duyduğun hakaretlerin de farkındayım. 10 Yakında başına gelecek sıkıntılardan korkma.+ Tam olarak sınanabilmeniz için İblis* sizden bazılarını hapse atmaya devam edecek ve on gün sıkıntı çekeceksiniz. Sonunda ölüm bile olsa sadık kal, ben de sana hayat tacını vereceğim.+ 11 Kutsal ruhun cemaatlere ne dediğini kulağı olan dinlesin:+ Zafer kazanan,+ ikinci ölümü hiç tatmayacak.’+

12 Bergama’daki cemaatin meleğine yaz, iki tarafı keskin ve uzun bir kılıcı+ olan şunları söylüyor: 13 ‘Senin nerede oturduğunu biliyorum; Şeytan’ın tahtının bulunduğu yerde oturuyorsun, yine de bana* bağlı kalıyorsun.+ Ayrıca Şeytan’ın oturduğu yerde, yanı başınızda öldürülen+ sadık şahidim+ Antipas’ın zamanında bile bana olan imanını inkâr etmedin.+

14 Fakat seninle ilgili bazı şikâyetlerim var. Aranızda Balam’ın öğretisine+ bağlı olanlar var. O, Balak’a+ gidip putlara kurban edilen şeylerden yemeleri ve cinsel ahlaksızlık*+ yapmaları için İsrailoğullarını nasıl yoldan çıkarabileceğini öğretmişti. 15 Aynı şekilde, aranızda Nikolaos tarikatının+ öğretisine bağlı olanlar da var. 16 Bu yüzden tövbe et. Yoksa hemen yanına gelirim ve ağzımdan çıkan kılıçla+ onlara karşı savaşırım.

17 Kutsal ruhun cemaatlere ne dediğini kulağı olan dinlesin:+ Zafer kazanana+ saklı mandan*+ vereceğim ve ona beyaz bir çakıl taşı vereceğim. Bu çakıl taşının üzerinde, onu alandan başka kimsenin bilmediği yeni bir isim yazılıdır.’

18 Tiyatira’daki+ cemaatin meleğine yaz, gözleri alev alev yanan+ ve ayakları saf bakır gibi olan,+ Tanrı’nın Oğlu* şunları söylüyor: 19 ‘Senin işlerini, sevgini, imanını, hizmetini, tahammülünü ve son işlerinin ilk baştakilerden daha fazla olduğunu biliyorum.

20 Yine de seninle ilgili bir şikâyetim var. Peygamber olduğunu söyleyen o İzebel+ adlı kadına göz yumuyorsun, o da hizmetkârlarıma cinsel ahlaksızlık yapmayı+ ve putlara kurban edilen şeyleri yemeyi öğretip onları saptırıyor. 21 Tövbe etmesi için ona zaman tanıdım, fakat tövbe edip ahlaksızlığını bırakmaya hiç niyeti yok. 22 Yakında onu hasta edip yatağa düşüreceğim; onunla zina yapanlar tövbe etmez ve onun gibi davranmayı bırakmazlarsa, onları da büyük sıkıntıya düşüreceğim. 23 O kadının çocuklarını salgınla öldüreceğim, böylece tüm cemaatler bilecek ki insanın en derin düşüncelerini* ve yüreğini araştıran benim. Her birinize kendi işlerine göre bir karşılık vereceğim.+

24 Fakat Tiyatira’da yaşayan siz diğerleri, İzebel’in öğretisini kabul etmediniz, “Şeytan’ın derin sırları”+ denilen şeyleri öğrenmediniz. Sizlere şöyle diyorum: Üzerinize başka yük koymuyorum. 25 Yeter ki, elinizde olanı ben gelinceye kadar sıkı tutun.+ 26 Zafer kazanana ve söylediklerimi sona kadar yapana milletler üzerinde yetki vereceğim,+ 27 tıpkı Babamdan aldığım yetki gibi. Böylece milletleri demir değnekle güdecek+ ve toprak kaplar gibi paramparça edecek. 28 Ayrıca ona sabah yıldızını+ da vereceğim. 29 Kutsal ruhun cemaatlere ne dediğini kulağı olan dinlesin.’”

3 “Sardes’teki cemaatin meleğine yaz, Tanrı’nın yedi ruhuna+ ve yedi yıldıza+ sahip olan şunları söylüyor: ‘İşlerinin farkındayım, yaşıyor diye nam yapmışsın fakat aslında ölüsün.+ 2 Öyleyse uyan.+ Geriye kalan ama ölmek üzere olan ne* varsa güçlendir. Çünkü görüyorum ki, Tanrımın önünde işlerini tam olarak yerine getirmemişsin. 3 Bu yüzden, neler aldığını unutma ve duyduklarını hep aklında tut. Onlara sıkıca yapış ve tövbe et.+ Uyanmazsan hırsız gibi geleceğim+ ve hangi saatte geleceğimi hiç bilmeyeceksin.+

4 Yine de Sardes’te giysilerini kirletmemiş birkaç kişi var.+ Onlar benimle birlikte beyaz giysiler içinde+ yürüyecekler, çünkü buna layıklar. 5 Evet, zafer kazanana+ beyaz giysiler giydirilecek.+ Onun adını hayat kitabından+ kesinlikle silmeyeceğim, tersine Babamın ve meleklerinin önünde onu tanıdığımı söyleyeceğim.+ 6 Kutsal ruhun cemaatlere ne dediğini kulağı olan dinlesin.’

7 Filadelfya’daki cemaatin meleğine yaz, kutsal olan,+ gerçek olan,+ Davut’un anahtarını+ elinde tutan, açtığı kapatılamayan ve kapadığı açılamayan şunları söylüyor: 8 ‘Senin işlerinin farkındayım. Biliyorum ki, az da olsa gücün var, benim sözümü tuttun ve adımı inkâr etmedin. İşte, senin önünde kimsenin kapatamayacağı bir kapı açıyorum.+ 9 Şeytan’ın havrasından olan ve Yahudi olmadıkları halde+ Yahudiyiz deyip yalan söyleyenlerin gelip senin ayaklarına kapanmasını ve seni sevdiğimi anlamasını sağlayacağım. 10 Tahammülümü+ anlatan sözlere göre yaşadın. Bu yüzden, tüm insanların sınanması için bütün yeryüzünde yaşanacak sınav vaktinde ben de seni esirgeyeceğim.+ 11 Gecikmeden geleceğim.+ Sende olanı sıkı tut ki tacını kimse elinden almasın.+

12 Zafer kazananı Tanrımın mabedinde bir sütun yapacağım, artık oradan dışarı çıkmayacak. Onun üzerine Tanrımın adını,+ Tanrımın şehrinin, yani gökten Tanrımdan gelen Yeni Yeruşalim’in+ adını ve benim yeni adımı yazacağım.+ 13 Kutsal ruhun cemaatlere ne dediğini kulağı olan dinlesin.’

14 Laodikya’daki cemaatin+ meleğine yaz, sadık ve gerçek+ şahit,+ Tanrı’nın yarattıklarının ilki+ olan Amin+ şunları söylüyor: 15 ‘Senin işlerinin farkındayım, ne soğuksun ne de sıcak. Keşke soğuk ya da sıcak olsaydın. 16 Fakat soğuk+ ya da sıcak+ değil, ılık olduğun için seni tükürüp atacağım. 17 “Zenginim,+ servet edindim ve hiçbir şeye ihtiyacım yok” diyorsun; fakat aslında zavallı, acınacak durumda, yoksul, kör ve çıplak olduğunu fark etmiyorsun. 18 Bu yüzden sana şunu tavsiye ediyorum: Benden ateşte arıtılmış altın satın al da zengin ol, beyaz giysiler satın alıp giy de utanç verici çıplaklığın görünmesin,+ gözüne sürmek için göz merhemi+ satın al da gözlerin görsün.+

19 Ben tüm sevdiklerime yanlışlarını gösterir ve onları terbiye ederim.+ Bu yüzden gayretli ol ve tövbe et.+ 20 Bak, eşikte durmuş kapıyı çalıyorum. Biri sesimi duyup kapıyı açarsa evine gireceğim ve onunla karşılıklı oturup akşam yemeği yiyeceğiz. 21 Zafer kazanana+ tahtımda benimle birlikte oturma onuru bağışlayacağım;+ çünkü ben de zafer kazandım+ ve Babamla birlikte O’nun tahtında oturdum. 22 Kutsal ruhun cemaatlere ne dediğini kulağı olan dinlesin.’”

4 Bundan sonra, gökte açık bir kapı gördüm. Duyduğum ilk ses borazan sesine benziyordu, benimle konuşuyor ve şöyle diyordu: “Buraya çık, ileride olması gerekenleri sana göstereceğim.” 2 Sonra, hemen ruhun etkisine girdim ve gökte bir taht gördüm. Tahtta biri oturuyordu.+ 3 Oturanın görünüşü jasper* taşı+ ve sarduan taşı* gibiydi. Tahtı çevreleyen zümrüt görünümünde bir gökkuşağı vardı.+

4 Tahtın etrafında 24 taht vardı ve bu tahtlar üzerinde oturan, beyaz giysiler giymiş 24 ihtiyar*+ gördüm; başlarında altın taçlar bulunuyordu. 5 Tahttan şimşekler çıkıyor,+ sesler ve gök gürültüleri geliyordu.+ Tahtın önünde yedi meşale yanıyordu. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur.+ 6 Tahtın önünde denize benzer+ bir şey de gördüm, cam gibi berrak ve ışıl ışıldı.

Ortada,* tahtın çevresinde dört canlı vardı.+ Önleri ve arkaları gözlerle kaplıydı. 7 Birinci canlı aslana,+ ikincisi genç bir boğaya+ benziyordu; üçüncünün+ insana benzeyen bir yüzü vardı ve dördüncüsü+ uçan bir kartala+ benziyordu. 8 Bu dört canlıdan her birinin altı kanadı vardı, kanatlarının içi ve dışı gözlerle kaplıydı.+ Gece gündüz durmadan şöyle diyorlardı: “Geçmişte, şimdi ve gelecekte, hep var olan,+ Her Şeye Gücü Yeten Yehova* Tanrı kutsaldır, kutsaldır, kutsaldır.”+

9 Bu canlıların, tahtta oturan ve sonsuza dek var olanı yücelttiği, O’na hürmet ve şükran sunduğu her seferinde,+ 10 yirmi dört ihtiyar+ tahtta oturanın önünde yere kapanıp, sonsuza dek var olana tapınıyor ve taçlarını tahtın önüne atıp şöyle diyorlardı: 11 “Yehova Tanrımız ihtişam,+ yücelik+ ve güç+ Sana yakışır,* çünkü her şeyi Sen yarattın,+ her şey Senin isteğinle var oldu ve yaratıldı.”

5 Tahtta oturan+ Tanrı’nın sağ elinde, iki yüzü yazılı, yedi mühürle sıkıca mühürlenmiş bir tomar gördüm. 2 Ayrıca güçlü bir melek gördüm; yüksek sesle, “Mühürleri ve tomarı açmaya layık kim var?” diyordu. 3 Fakat gökte, yeryüzünde ya da yerin altında, tomarı açabilecek ya da içine bakabilecek hiç kimse çıkmadı. 4 Çok ağladım, çünkü tomarı açmaya ya da içine bakmaya layık hiç kimse yoktu. 5 Fakat ihtiyarlardan biri bana şöyle dedi: “Artık ağlama. Bak, Yahuda kabilesinden+ olan Aslan, evet, Davut’un+ kökü+ zafer kazandı,+ dolayısıyla yedi mührü ve tomarı açmaya o layıktır.”

6 Tahtın yanı başında,* dört canlının ve ihtiyarların+ ortasında bir kuzu+ gördüm. Sanki boğazlanmıştı.+ Yedi boynuzu ve yedi gözü vardı. Bu gözler, Tanrı’nın bütün yeryüzüne gönderdiği yedi ruhudur.+ 7 Kuzu hemen yaklaşıp tahtta oturanın+ sağ elinden tomarı aldı. 8 Tomarı alınca, dört canlı ve 24 ihtiyar+ onun önünde yere kapandı. Her birinde bir lir* ve buhurla* dolu altın tas vardı. (Bu buhur kutsal kişilerin* dualarıdır.)+ 9 Yeni bir ilahi söylüyorlardı:+ “Tomarı almaya ve mühürlerini açmaya sen layıksın, çünkü boğazlandın ve her kabileden, dilden, halktan ve milletten insanı,+ kendi kanınla Tanrı için satın aldın.+ 10 Tanrımız için onlardan bir krallık oluşturdun+ ve onları kâhin yaptın;+ yeryüzü üzerinde kral olarak hüküm sürecekler.”+

11 Sonra tahtın, canlıların ve ihtiyarların etrafında birçok melek gördüm ve seslerini duydum. Sayıları binlerce binler, on binlerce on binlerdi.+ 12 Yüksek sesle şöyle diyorlardı: “Yetki, servet, hikmet,* kuvvet, yücelik, ihtişam ve övgü boğazlanmış olan Kuzu’ya+ yakışır.”+

13 Gökte, yerde, yerin altında ve denizlerde bulunan her canlının,+ evet her varlığın şöyle dediğini duydum: “Övgü, yücelik,+ ihtişam ve güç sonsuza dek, tahtta oturan+ Tanrı’nın ve Kuzu’nun+ olsun.”+ 14 Dört canlı “Amin!” diyordu ve ihtiyarlar yere kapanıp Tanrı’ya tapındılar.

6 Sonra baktım, Kuzu+ yedi mühürden ilkini açtığında+ dört canlıdan birinin+ gök gürültüsü gibi bir sesle “Gel!” dediğini duydum. 2 Baktım ki, beyaz bir at+ ve binicisinin elinde bir yay. Ona bir taç verildi+ ve zaferden zafere koşarak, son zaferine doğru ilerledi.+

3 Kuzu ikinci mührü açtığında, ikinci canlının+ “Gel!” dediğini duydum. 4 Derken bir diğeri çıktı. Bu kızıl bir attı. Binicisine, yeryüzündekiler birbirini katletsin diye dünyadan barışı kaldırma yetkisi ve büyük bir kılıç verildi.+

5 Kuzu üçüncü mührü açtığında,+ üçüncü canlının+ “Gel!” dediğini duydum. Baktım ki, bir siyah at ve binicisinin elinde bir terazi. 6 O anda bir ses duydum, sanki dört canlının arasından geliyordu. Şöyle diyordu: “Bir ölçek* buğday bir dinara*+ ve üç ölçek arpa bir dinara. Zeytinyağını ve şarabı ziyan etmeyin.”+

7 Kuzu dördüncü mührü açtığında, dördüncü canlının+ “Gel!” dediğini duydum. 8 Baktım, soluk renkli bir at, binicisinin adı da Ölüm. Mezar* da hemen arkasından geliyordu. İnsanları kılıçla, yiyecek sıkıntısıyla,+ salgın hastalıkla ve vahşi hayvanlarla öldürmeleri için onlara dünyanın dörtte biri üzerinde yetki verildi.+

9 Kuzu beşinci mührü açtığında, sunağın+ dibinde Tanrı’nın sözüne bağlılıklarından ve yaptıkları şahitlik işinden+ ötürü katledilmiş olanların kanlarını*+ gördüm. 10 Haykırarak şöyle diyorlardı: “Kutsal ve gerçek+ olan Ulu Rabbimiz, yeryüzünde oturanları ne zaman yargılayacak ve kanımızın öcünü alacaksın?”+ 11 Onların her birine beyaz bir giysi verildi+ ve kendileri gibi öldürülecek olan+ hizmetkâr arkadaşlarının, kardeşlerinin sayısı tamamlanana kadar biraz daha beklemeleri söylendi.

12 Kuzu altıncı mührü açtığında, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş, siyah bir örtü* gibi kapkara oldu ve ay sanki kana bulandı.+ 13 Gökteki yıldızlar, şiddetli rüzgârın salladığı incir ağacından dökülen ham incirler gibi yeryüzüne düştü. 14 Gök bir tomar gibi dürülüp ortadan kaldırıldı,+ bütün dağlar ve adalar yerlerini terk edip gitti.+ 15 O zaman dünyanın kralları, yüksek mevkide olanlar, komutanlar, zenginler, güçlüler, bütün köleler ve özgürler mağaralara ve dağlardaki kayalıklara gizlendi.+ 16 Dağlara ve kayalıklara şöyle diyorlardı: “Üzerimize düşün+ de bizi tahtta oturan Tanrı’nın+ gözlerinden ve Kuzu’nun+ gazabından gizleyin. 17 Onların büyük gazap günü geldi.+ Buna kim dayanabilir?”+

7 Bundan sonra, dünyanın dört bir köşesinde duran dört melek gördüm. Yer üzerine, deniz üzerine ve hiçbir ağaç üzerine rüzgâr esmesin diye yerin dört rüzgârını sıkıca tutuyorlardı. 2 Güneşin doğduğu yerden* yükselen başka bir melek gördüm; yaşayan Tanrı’nın mührünü taşıyordu. Bu melek yere ve denize zarar verme yetkisi alan dört meleğe yüksek sesle şöyle dedi: 3 “Biz, Tanrımızın kullarını alınlarından mühürlemeyi+ bitirene kadar yere, denize ve ağaçlara zarar vermeyin.”+

4 İsrailoğullarının bütün kabileleri arasından+ mühürlenmiş olanların sayısını duydum, 144.000’di.+

5 Yahuda kabilesinden 12.000 kişi mühürlenmişti,

Ruben kabilesinden 12.000,

Gad kabilesinden 12.000,

6 Aşer kabilesinden 12.000,

Naftali kabilesinden 12.000,

Manasse+ kabilesinden 12.000,

7 Şimeon kabilesinden 12.000,

Levi kabilesinden 12.000,

İssakar kabilesinden 12.000,

8 Zebulun kabilesinden 12.000,

Yusuf kabilesinden 12.000,

Benyamin kabilesinden 12.000 kişi mühürlenmişti.

9 Bundan sonra baktım ve her milletten, her kabileden, her halktan ve her dilden,+ kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık gördüm. Ellerinde hurma dallarıyla,+ beyaz giysiler içinde,+ tahtın ve Kuzu’nun önünde duruyorlardı. 10 Şöyle haykırıyorlardı: “Kurtuluşu tahtta oturan+ Tanrımıza ve Kuzu’ya borçluyuz!”+

11 Bütün melekler tahtın, ihtiyarların+ ve dört canlının etrafında duruyordu. Tahtın önünde yere kapanıp Tanrı’ya tapınıyorlardı. 12 “Amin! Övgü, ihtişam, hikmet, şükran, yücelik, yetki ve kuvvet sonsuza dek Tanrımızın olsun.+ Amin” diyorlardı.

13 Sonra ihtiyarlardan biri bana şöyle dedi: “Beyaz giysiler+ giymiş olan bu kişiler kim? Nereden geldiler?” 14 Hemen “Efendim, bunu sen bilirsin” diye karşılık verdim. Bana şöyle dedi: “Bu kişiler büyük sıkıntıdan+ çıkıp gelenlerdir. Giysilerini Kuzu’nun kanında yıkayarak ağarttılar.+ 15 Bu nedenle Tanrı’nın tahtının önündeler ve mabedinde O’na gece gündüz kutsal hizmet sunuyorlar. Tahtta oturan,+ çadırını üzerlerine gerip onları koruyacak.+ 16 Artık acıkmayacaklar ve susamayacaklar, güneş ya da kavurucu sıcak onları yakmayacak.+ 17 Çünkü tahtın yanında* olan Kuzu+ onlara çobanlık* edecek+ ve onları hayat suyunun pınarlarına götürecek.+ Ve Tanrı gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek.”+

8 Kuzu yedinci mührü+ açtığında,+ gökte yarım saat kadar sessizlik oldu. 2 Tanrı’nın önünde duran yedi melek gördüm,+ onlara yedi borazan verildi.

3 Elinde altından buhur kabı olan başka bir melek gelip sunağın+ yanında durdu. Ona bol bol buhur+ verildi; kutsal kişilerin dualarına eşlik etmesi için buhuru tahtın önündeki altın sunak+ üzerinde sunacaktı. 4 Meleğin sunduğu buhurun dumanı, kutsal kişilerin dualarıyla birlikte Tanrı’nın huzuruna yükseldi.+ 5 Fakat melek hemen sunaktan biraz ateş alıp buhur kabını doldurdu ve yeryüzüne savurdu. Gök gürültüleri ve sesler duyuldu, şimşekler çaktı,+ deprem oldu. 6 Ellerinde yedi borazan olan yedi melek,+ borazanları çalmaya hazırlandı.

7 Birincisi borazanını çaldı. Yeryüzüne+ kanla karışık dolu ve ateş yağdı. Yeryüzünün üçte biri, ağaçların üçte biri ve bütün yeşil bitkiler yandı.+

8 İkinci melek borazanını çaldı. Alev alev yanan, dağa benzer kocaman bir şey fırlatılıp denize+ atıldı. Denizin üçte biri kana dönüştü.+ 9 Denizde yaşayan canlıların üçte biri öldü+ ve gemilerin üçte biri parçalandı.

10 Üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten meşale gibi yanan büyük bir yıldız düştü. Irmakların üçte birinin ve su pınarlarının üzerine düştü.+ 11 Bu yıldızın adı Pelinotu’dur.* Suların üçte biri pelinotuna döndü, sular acılaştı+ ve birçok insan sular yüzünden öldü.

12 Dördüncü melek borazanını çaldı. Güneşin+ üçte biri, ayın üçte biri ve yıldızların üçte biri darbe aldı ki, hepsinin üçte biri kararsın,+ gündüzün de gecenin de üçte biri aydınlanmasın.

13 Sonra baktım, göğün ortasında uçan bir kartalın yüksek sesle şunları söylediğini duydum: “Kalan üç meleğin çalacağı borazanların+ seslerinden ötürü, vay haline yeryüzünde yaşayanların, vay haline onların, vay haline!”+

9 Beşinci melek borazanını çaldı.+ Gökten yeryüzüne düşmüş bir yıldız gördüm, dipsiz derinliklere*+ açılan kuyunun anahtarı o yıldıza verilmişti. 2 Kuyuyu açtı ve oradan bir duman yükseldi, devasa bir fırından çıkan duman gibiydi. Bu duman yüzünden güneş de gökyüzü de karardı.+ 3 Dumanın içinden çekirgeler çıktı ve yeryüzüne dağıldılar.+ Yeryüzündeki akreplerin sahip olduğu yetki onlara da verildi. 4 Çekirgelere yeryüzündeki hiçbir bitkiye, yeşilliğe ya da ağaca zarar vermemeleri, sadece alınlarında Tanrı’nın mührü bulunmayan insanlara zarar vermeleri söylendi.+

5 Çekirgelere, o kişileri öldürmeleri için değil, beş ay eziyet etmeleri için yetki verildi. Verdikleri acı akrep sokunca duyulan acı gibiydi.+ 6 O günlerde insanlar ölümü arayacak, fakat asla bulamayacaklar. Ölmek isteyecekler, fakat ölüm onlardan hep kaçacak.

7 Bu çekirgelerin görünüşü savaşa hazırlanmış atlara benziyordu.+ Başları üzerinde sanki altın taçlar vardı ve yüzleri insan yüzü gibiydi. 8 Kadın saçı gibi saçları, aslan dişi gibi dişleri vardı.+ 9 Demir zırh gibi zırhları vardı. Kanatlarının sesi savaşa koşan atlı arabaların çıkardığı sese benziyordu.+ 10 Akrep gibi iğneli kuyrukları da vardı. Kuyruklarında insanlara beş ay acı çektirme yetkisi vardı.+ 11 Başlarında bir kral bulunuyordu. O, dipsiz derinliklerin meleğiydi.+ Onun adı İbranice Abaddon,* Yunanca Apolyon’dur.*

12 Bir “vay” geçti. Ama bunlardan sonra iki “vay”+ daha geliyor.

13 Altıncı melek+ borazanını çaldı.+ Tanrı’nın huzurundaki altın sunağın+ boynuzlarından* gelen bir ses duydum. 14 Bu ses, elinde borazan olan altıncı meleğe şöyle diyordu: “Büyük Fırat Irmağı’nda bağlı olan dört meleği çöz.”+ 15 O yıl, o ay, o gün ve o saat için hazırlanmış olan dört melek insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü.

16 Atlı orduların sayısını duydum, 200 milyondu.* 17 Bu görüntüdeki atlar ve binicileri şöyle görünüyordu: Ateş kırmızısı, koyu mavi ve kükürt sarısı zırhları vardı; atların başı aslan+ başı gibiydi; ağızlarından ateş, duman ve kükürt çıkıyordu. 18 Bu üç belayla, yani onların ağzından çıkan ateş, duman ve kükürtle insanların üçte biri öldü. 19 Atların yetkisi ağızlarında ve kuyruklarındaydı, kuyrukları yılana benziyordu ve başları vardı, insanlara bunlarla zarar veriyorlardı.

20 Fakat bu belalarla öldürülmemiş olanlar, elleriyle yaptıkları şeyleri bırakıp tövbe etmediler. Altın, gümüş, bakır, taş ve ağaçtan yapılmış, göremeyen, duyamayan, yürüyemeyen putlara+ ve cinlere tapınmayı bırakmadılar. 21 İşledikleri cinayetlerden, ruhçulukla* uğraşmaktan, cinsel ahlaksızlıklarından ve hırsızlıklarından vazgeçip tövbe etmediler.

10 Gökten inen başka güçlü bir melek gördüm; bir buluta sarınmıştı ve başının üzerinde gökkuşağı vardı. Yüzü güneş gibi+ ve bacakları* ateşten sütunlar gibiydi. 2 Elinde, açılmış küçük bir tomar vardı. Sağ ayağını deniz üzerine, sol ayağını da kara üzerine koydu. 3 Aslan kükremesi gibi yüksek bir sesle haykırdı.+ O haykırınca yedi gök gürültüsünün+ de sesi duyuldu.

4 Yedi gök gürültüsü konuştuğunda, tam söylediklerini yazacaktım ki gökten gelen bir sesin şöyle dediğini duydum:+ “Yedi gök gürültüsünün söylediklerini mühürle, onları yazma.” 5 Deniz ve kara üzerinde durduğunu gördüğüm melek sağ elini göklere kaldırdı; 6 göğü ve içindekileri, yeri ve üzerindekileri, denizi ve içindekileri yaratanın,+ sonsuza dek var olanın+ adıyla şöyle yemin etti: “Artık süre uzatılmayacak. 7 Yedinci melek+ borazanını çalmak üzereyken,+ o günlerde, Tanrı’nın Kendi peygamber kullarına+ iyi haber olarak bildirdiği kutsal sır+ gerçekten son bulacak.”

8 Gökten gelen o ses+ benimle yine konuştu ve şöyle dedi: “Git, deniz ve kara üzerinde duran meleğin elindeki açılmış tomarı al.”+ 9 Meleğe gidip o küçük tomarı bana vermesini söyledim. Bana şöyle dedi: “Bunu al ve ye.+ Ağzında bal gibi tatlı olacak, fakat karnında acılaşacak.” 10 Meleğin elinden tomarı alıp yedim.+ Ağzımda bal gibi tatlı oldu,+ fakat yiyip bitirdikten sonra karnımda acılaştı. 11 Şu sözleri duydum: “Tanrı’nın halklar, milletler, diller ve krallar hakkındaki sözlerini yine bildirmelisin.”

11 Bana ölçü değneğine benzeyen bir kamış+ verildi ve şöyle dendi: “Kalk, mabedin kutsal mekânını, sunağı ve orada ibadet edenleri ölç. 2 Fakat mabedin kutsal mekânını çevreleyen avluyu bırak, onu ölçme, çünkü o milletlere verildi. Onlar kutsal şehri+ 42 ay ayakları altında çiğneyecek.+ 3 Ben iki şahidimi göndereceğim, 1.260 gün çul giymiş olarak Tanrı’nın sözlerini bildirecekler.” 4 Onlar iki zeytin ağacı+ ve iki şamdanla+ simgeleniyor ve yeryüzünün Rabbinin huzurunda duruyorlar.+

5 Onlara zarar vermek isteyen olursa, ağızlarından çıkan ateş düşmanlarını yok eder. Kim onlara zarar vermeye kalkışırsa bu şekilde öldürülecek. 6 Onlar, peygamberlikleri süresince hiç yağmur yağmasın diye+ gökleri kapatma yetkisine sahiptir.+ Ayrıca suları kana döndürme+ ve istediklerinde her tür belayı yeryüzüne gönderme yetkileri de var.

7 Şahitlik işini bitirdiklerinde, dipsiz derinliklerden çıkan canavar onlarla savaşacak ve onları yenip öldürecek.+ 8 Onların cesetleri, mecazi anlamda Sodom ve Mısır diye adlandırılan büyük şehrin anayolunda, Efendilerinin de direğe* gerildiği yerde olacak. 9 Farklı halklardan, kabilelerden, dillerden ve milletlerden insanlar üç buçuk gün+ onların cesetlerini seyredecek ve mezara konulmasına izin vermeyecekler. 10 Yeryüzünde yaşayanlar onların durumuna sevinecek, bunu kutlayacak ve birbirlerine armağanlar gönderecekler, çünkü bu iki peygamber yeryüzünde yaşayanlara eziyet etmişti.

11 Üç buçuk gün sonra, Tanrı’dan gelen yaşam kuvveti onların içine girdi+ ve ayağa kalktılar. Onları görenler dehşete kapıldı. 12 İki peygamber gökten gelen güçlü bir sesin kendilerine “Buraya çıkın!” dediğini duydu. Bulut içinde göğe çıktılar ve düşmanları onları gördü.* 13 O saatte büyük bir deprem oldu, şehrin onda biri yıkıldı. Depremde 7.000 kişi öldü, geriye kalanlar da korkup göklerdeki Tanrı’yı yücelttiler.

14 İkinci “vay”+ geçti. Bak, üçüncü “vay” hızla geliyor.

15 Yedinci melek borazanını çaldı.+ Gökte güçlü sesler duyuldu. Şöyle diyorlardı: “Dünya krallığı Rabbimizin+ ve O’nun Mesihinin*+ oldu. O, sonsuza dek kral olarak hüküm sürecek.”+

16 Tanrı’nın huzurunda tahtlarında oturan 24 ihtiyar+ yere kapanıp Tanrı’ya tapındı. 17 Şöyle dediler: “Hem şimdi+ hem de geçmişte var olan, Her Şeye Gücü Yeten Yehova* Tanrı, Sana şükrederiz, çünkü büyük gücünü kuşanıp kral olarak hüküm sürmeye başladın.+ 18 Fakat milletler öfkelendi, Sen de gazabını ortaya döktün. Ölülerin yargılanması, peygamber kullarına,+ kutsal kişilere ve Senin isminden korkan büyük küçük herkese ödüllerinin verilmesi+ ve yeryüzünü mahvedenlerin+ mahvedilmesi için belirlenen zaman geldi.”

19 Tanrı’nın gökteki mabedinin kutsal mekânı açıldı ve O’nun Ahit Sandığı göründü.+ Ardından şimşekler çaktı, sesler, gök gürültüleri duyuldu, deprem ve büyük bir dolu fırtınası oldu.

12 Gökte muhteşem bir simge göründü: Ayaklarının altında ay ve başında 12 yıldızlı bir taç olan, güneşe sarınmış bir kadın.+ 2 Kadın hamileydi ve doğum sancılarıyla, acı içinde feryat ediyordu.

3 Sonra gökte başka bir simge göründü: Yedi başlı, on boynuzlu ve başları üzerinde yedi tacı olan, büyük bir kızıl ejder!+ 4 Kuyruğuyla gökteki yıldızların+ üçte birini sürükledi ve onları yeryüzüne savurdu.+ Ejder, doğurmak üzere olan kadının+ önünde bekliyordu; amacı kadının doğuracağı çocuğu yutmaktı.

5 Kadın, bütün milletleri demir değnekle güdecek+ bir erkek çocuk doğurdu.+ Çocuk hemen oradan alınıp Tanrı’nın tahtının önüne götürüldü. 6 Kadın da çöle kaçtı. Tanrı kadına orada bir yer hazırlamıştı, onu 1.260 gün besleyeceklerdi.+

7 Ve gökte bir savaş çıktı. Mikael*+ ve melekleri ejdere karşı savaştı. Ejder de kendi melekleriyle birlikte onlara karşı savaştı. 8 Fakat yenildiler,* artık gökte onlara yer yoktu. 9 Böylece, bütün dünyayı saptıran+ eski yılan,+ İblis+ ve Şeytan+ denilen büyük ejder+ aşağıya atıldı. Evet, o yeryüzüne atıldı+ ve melekleri de onunla birlikte atıldılar. 10 Ardından gökte güçlü bir ses duydum:

“Tanrımızın kurtarma+ gücü, kudreti, krallığı*+ ve Mesihinin yetkisi işte şimdi apaçık görülüyor. Çünkü kardeşlerimizi suçlayan, onlara Tanrımızın önünde gece gündüz iftira eden+ aşağı atıldı! 11 Onlar Kuzu’nun kanı sayesinde+ ve yaptıkları şahitlikle+ onu yendiler,+ ölümle yüz yüzeyken bile kendi canlarına değer vermediler.+ 12 Bu nedenle, siz gökler ve orada oturanlar sevinin! Fakat yer ve deniz,+ vay halinize! Çünkü zamanının az olduğunu+ bilen İblis, büyük öfkeyle üzerinize indi.”

13 Ejder yeryüzüne atıldığını görünce,+ erkek çocuğu doğuran kadına zulmetti.+ 14 Bunun üzerine, çöldeki yerine uçabilsin diye kadına iki büyük kartal kanadı+ verildi. Orada yılandan+ uzakta, bir vakit, iki vakit* ve yarım vakit*+ beslenecekti.

15 Yılan kadını suda boğmak için, ağzını açıp onun arkasından bir ırmak gibi su fışkırttı. 16 Fakat yer kadına yardıma geldi ve ağzını açıp ejderin ağzından fışkıran ırmağı yuttu. 17 Bunun üzerine ejder kadına daha da öfkelendi. Onun soyundan+ artakalanlarla, yani Tanrı’nın emirlerine uyan ve İsa hakkında şahitlik+ etme görevi alanlarla savaşmaya gitti.

13 Ve ejder deniz kıyısındaki kumlar üzerinde durdu.

O sırada bir canavarın denizden+ çıktığını gördüm.+ Yedi başı, on boynuzu ve boynuzları üzerinde on tacı vardı, fakat başları üzerinde küfür* dolu isimler yazılıydı. 2 Gördüğüm canavar leopara benziyordu. Fakat ayakları ayı ayakları gibi, ağzı aslan ağzı gibiydi. Bu canavara gücünü, tahtını ve büyük yetkisini+ ejder+ vermişti.

3 Baktım, onun başlarından biri sanki ölümcül bir yara almıştı. Fakat ölümcül yarası iyileşti+ ve bütün dünya hayranlıkla canavarın peşinden gitti. 4 Onlar ejdere tapındılar çünkü canavara yetkiyi o vermişti. Ayrıca, “Canavar gibi kim var, onunla kim savaşabilir?” diyerek canavara da tapındılar. 5 Ona, büyük sözler söyleyen ve küfürler eden bir ağız ve faaliyetini 42 ay sürdürme yetkisi verildi.+ 6 Ağzını açıp Tanrı’ya küfürler savurdu,+ O’nun adına, mekânına ve göklerde oturanlara küfretti.+ 7 Canavarın kutsal kişilerle savaşmasına ve onları yenmesine izin verildi;+ ayrıca ona her kabile, her halk, her dil ve her millet üzerinde yetki verildi. 8 Yeryüzünde yaşayanların hepsi ona tapınacak. Onlardan hiçbirinin ismi, boğazlanmış Kuzu’nun+ hayat kitabına yazılmamıştır,+ insanlığın başlangıcından* beri bu böyledir.

9 Kulağı olan dinlesin.+ 10 Tutsak düşecek olan tutsak düşecek. Kılıçla öldürecek* olan kılıçla öldürülecek.+ İşte bu yüzden kutsal kişilerin+ tahammüle+ ve imana+ ihtiyacı var.

11 Sonra başka bir canavar gördüm, yerden çıkıyordu. Kuzu boynuzuna benzeyen iki boynuzu vardı, fakat ejder+ gibi konuşuyordu. 12 Birinci canavarın+ gözü önünde onun bütün yetkisini kullanıyordu. Yeryüzünü ve orada yaşayanları, ölümcül yarası iyileşen+ birinci canavara tapınmaya zorluyordu. 13 İnsanların gözü önünde büyük mucizeler yapıyor, hatta gökten yeryüzüne ateş yağdırıyordu.

14 O, canavarın gözü önünde yapmasına izin verilen mucizelerle, yeryüzünde yaşayanları saptırıyordu. Bir yandan da onlara, kılıç darbesi alan fakat yeniden canlanan+ canavarın bir heykelini*+ yapmalarını söylüyordu. 15 Ona ayrıca canavarın heykeline hayat nefesi üflemesi için de izin verildi; böylece canavarın heykeli hem konuşabilecek, hem de ona tapınmayı reddeden herkesi öldürtebilecekti.

16 O, küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle herkesi, sağ eline ya da alnına bir işaret almaya zorluyordu.+ 17 Bu işareti alıp canavarın adını+ ya da adını oluşturan sayıyı+ taşıyanlar dışında hiç kimse bir şey alıp satamayacaktı. 18 İşte bu, hikmet gerektirir: Anlayış sahibi olan, canavarın sayısını hesaplasın. Çünkü insana ait bir sayıdır. Onun sayısı 666’dır.+

14 Sonra baktım ve Kuzu’nun+ Sion Dağı* üzerinde durduğunu gördüm.+ 144.000+ kişi de onunla birlikteydi, alınlarında onun ve Babasının adı+ yazılıydı. 2 Gökten, coşkun suların sesine ve güçlü bir gök gürültüsüne benzer bir ses duydum. Duyduğum ses, çaldıkları lire kendi sesleriyle eşlik eden ilahicilerin sesi gibiydi. 3 Onlar tahtın önünde, dört canlının+ ve ihtiyarların+ önünde bir ilahi söylüyorlardı, bu sanki yeni bir ilahiydi.+ Yeryüzünden satın alınmış 144.000 kişiden+ başka hiç kimse bu ilahiyi öğrenemezdi. 4 Bu kişiler kadınlarla ahlaksızlık yaparak kendini kirletmemiş olanlardır; onlar bakir kalmışlardır.+ Kuzu her nereye giderse onun ardından giderler.+ Onlar, Tanrı’ya ve Kuzu’ya sunulmak üzere insanların arasından ilk ürün+ olarak satın alınmıştır.+ 5 Ağızlarından yalan duyulmamıştır. Kusursuzdurlar.+

6 Göğün ortasında uçan başka bir melek gördüm. Onda sonsuz iyi haber vardı; bu haberi yeryüzünde yaşayanlara, her millete, her kabileye, her dile ve her halka duyuruyordu.+ 7 Yüksek sesle şöyle diyordu: “Tanrı’dan korkun ve O’nu yüceltin! Çünkü O’nun yargılama vakti geldi.+ Göğü, yeri, denizi+ ve su pınarlarını yaratana tapının.”

8 Ardından ikinci bir melek geldi ve şöyle dedi: “Düştü! Ahlaksızlıkla dolu ihtiras* şarabını bütün milletlere içiren+ Büyük Babil+ düştü!”+

9 O meleklerin ardından üçüncü bir melek geldi ve yüksek sesle şunları dedi: “Bir kimse canavara ve heykeline tapınırsa+ ve alnına ya da eline bir işaret alırsa,+ 10 Tanrı’nın gazap kâsesine+ dökülen sulandırılmamış öfke şarabından da içecek. Ayrıca kutsal meleklerin ve Kuzu’nun gözü önünde ona ateş ve kükürtle+ eziyet edilecek. 11 Bu kişilerin gördüğü eziyetin* dumanı sonsuza dek tüter.+ Canavara ve heykeline tapınanlar ve onun adının işaretini alanlar+ gece gündüz rahat yüzü görmezler. 12 İşte bu yüzden, Tanrı’nın emirlerine uyan ve İsa’ya imanlarına+ bağlı kalan kutsal kişilerin tahammüle ihtiyacı var.”+

13 Gökten gelen bir sesin şöyle dediğini duydum: “Yaz: Bundan böyle Efendimizin yolunda ölenlere ne mutlu!+ Evet, ruh diyor ki, emek vermeyi bırakıp dinlensinler, çünkü yaptıkları şeyler onlarla birlikte gidiyor.”

14 O sırada baktım ve beyaz bir bulut gördüm. Bulutun üzerinde insanoğluna benzer biri oturuyordu.+ Başında altın bir taç, elinde de keskin bir orak vardı.

15 Mabedin kutsal mekânından bir başka melek çıkarak bulutun üzerinde oturana seslendi: “Orağını uzat ve ekinleri biç, çünkü biçme vakti geldi. Yerin ürünü iyice olgunlaştı.”+ 16 Bulutun üzerinde oturan orağını yer üzerine salladı ve yerin ürünü biçildi.

17 Gökteki mabedin kutsal mekânından bir melek daha çıktı, onun da keskin bir orağı vardı.

18 Başka bir melek de sunaktan çıktı, onun ateş üzerinde yetkisi vardı. Keskin orağı olana seslendi: “Orağını uzat ve yerin asmasının salkımlarını topla, çünkü üzümleri olgunlaştı.”+ 19 Melek orağını yer üzerine savurup yerin asmasını topladı ve Tanrı’nın öfkesiyle çiğnenmesi için büyük üzüm teknesine* attı.+ 20 Üzümler şehrin dışında çiğnendi. Tekneden akan kan, atların dizginlerine dek yükseldi ve 300 kilometre kadar* uzağa yayıldı.

15 Gökte muhteşem ve olağanüstü başka bir simge, ayrıca yedi bela getiren yedi melek+ gördüm. Bunlar son belalardı, çünkü Tanrı’nın öfkesi bunlarla sona eriyordu.+

2 Ateşle karışık, camdan denize*+ benzer bir şey gördüm. Canavara, onun heykeline+ ve adını oluşturan sayıya+ karşı tam bir zafer kazanmış+ olanlar, ellerinde Tanrı’nın verdiği lirlerle, camdan denizin kenarında duruyorlardı. 3 Onlar Tanrı’nın kulu Musa’nın ilahisini+ ve Kuzu’nun+ ilahisini söylüyorlardı:

“Her Şeye Gücü Yeten Yehova* Tanrı,+ Senin işlerin ne olağanüstü, ne muhteşem!+ Ey çağların Kralı,+ yaptıkların her zaman doğru* ve güvenilir.*+ 4 Kim Senden korkmaz ve adını yüceltmez, ey Yehova?+ Çünkü vefalı olan yalnız Sensin! Bütün milletler Senin önüne gelip tapınacak,+ çünkü kararlarının adil olduğu açıkça görüldü.”

5 Bundan sonra baktım, gökteki Şahitlik Çadırı’nın+ kutsal mekânı açıldı.+ 6 Yedi bela getiren yedi melek,+ temiz ve parlak keten giysilerle ve göğüslerinde altın kuşaklarla kutsal mekândan çıktı. 7 Dört canlıdan biri yedi meleğe, sonsuza dek var olan Tanrı’nın öfkesiyle dolu yedi altın tas+ verdi. 8 Tanrı’nın ihtişamı ve gücünden dolayı kutsal mekân dumanla doldu+ ve yedi meleğin getirdiği yedi bela+ sona erinceye kadar oraya kimse giremedi.

16 Kutsal mekândan gelen güçlü bir sesin+ yedi meleğe şöyle dediğini duydum: “Gidin, Tanrı’nın öfkesiyle dolu yedi tası yeryüzüne boşaltın.”+

2 Birinci melek gitti, tasını yeryüzüne boşalttı.+ Canavarın işaretini taşıyan+ ve onun heykeline tapınan+ insanlarda acı veren feci yaralar çıktı.+

3 İkincisi tasını denize boşalttı.+ Deniz bir ölünün kanı gibi oldu+ ve denizdeki+ tüm canlılar öldü.

4 Üçüncüsü tasını ırmaklara ve su pınarlarına boşalttı+ ve sular kana döndü.+ 5 Sular üzerinde yetkisi olan meleğin şunları dediğini duydum: “Şimdi ve geçmişte hep var olan+ vefalı Tanrımız,+ Sen adilsin, çünkü bu hükümleri verdin.+ 6 Onlar kutsal kişilerin ve peygamberlerin kanını döktüler,+ bu yüzden Sen de onlara içmeleri için kan verdin.+ Bunu hak etmişlerdi.”+ 7 Sonra sunağın şöyle dediğini duydum: “Evet, Her Şeye Gücü Yeten+ Yehova* Tanrı, Senin hükümlerin* doğru ve adildir.”+

8 Dördüncüsü tasını güneşe boşalttı+ ve güneşe, insanları ateşle kavurma izni verildi. 9 İnsanlar sıcaktan kavruldu, fakat tövbe edip O’nu yüceltmediler, tersine bu belaları verme yetkisi olan Tanrı’nın ismine küfrettiler.

10 Beşincisi tasını canavarın tahtına boşalttı. Onun krallığı karanlığa gömüldü,+ insanlar acıdan dillerini ısırmaya başladı. 11 Acılarından ve yaralarından ötürü göklerin Tanrısına küfrettiler ve yaptıklarından vazgeçip tövbe etmediler.

12 Altıncısı tasını büyük Fırat Irmağı’na boşalttı.+ Doğudan gelen krallara yol açılsın+ diye ırmağın suyu kurudu.+

13 Sonra ejderin,+ canavarın ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzeyen üç kirli* vahyin* çıktığını gördüm. 14 Bunlar aslında cinlerden gelen vahiylerdir. Bu vahiyler mucizevi işler yapıyor+ ve yeryüzünün bütün krallarına gidip onları Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın+ büyük gününde yapılacak savaş için topluyorlar.+

15 “Hırsız gibi geliyorum.+ Uyanık kalana+ ve giysisini çıkarmayana ne mutlu! O çıplak dolaşmayacak ve insanlar onu utanç verici durumda görmeyecek.”+

16 Bu vahiyler dünyanın krallarını İbranice Armagedon* denilen yere topladı.+

17 Yedincisi tasını havaya boşalttı. Bunun üzerine kutsal mekândaki+ tahttan “İşte oldu!” diye bir ses yükseldi. 18 Şimşekler çaktı, sesler ve gök gürlemeleri duyuldu ve büyük bir deprem oldu; dünya üzerinde insanlar var olduğundan beri+ böylesine geniş çaplı ve şiddetli bir deprem görülmemişti. 19 Büyük şehir+ üç parçaya bölündü ve dünyanın dört bir yanında şehirler yerle bir oldu. Tanrı Büyük Babil’i+ anarak, ona öfkesinin ve gazabının bulunduğu şarap kâsesini verdi.+ 20 Ayrıca bütün adalar gözden kayboldu ve dağlar yok oldu.+ 21 İnsanların üzerine gökten, her biri yaklaşık bir talant* ağırlığında büyük dolu taneleri yağdı.+ İnsanlar dolu belası+ yüzünden Tanrı’ya küfretti, çünkü bu olağanüstü büyük bir belaydı.

17 Yedi tası taşıyan yedi melekten+ biri gelip bana şöyle dedi: “Gel de çok sular üzerinde oturan büyük fahişeye+ verilen hükmü sana göstereyim. 2 Dünyanın kralları onunla fuhuş* yaptı+ ve yeryüzünde yaşayanlar onun fuhuş şarabıyla sarhoş oldular.”+

3 Sonra ruhun etkisiyle beni alıp bir çöle götürdü. Orada bir kadın gördüm. Yedi başı, on boynuzu olan, küfür dolu isimlerle kaplı kızıl bir canavarın üzerine oturmuştu. 4 Kadın, erguvani*+ ve kırmızı giysiler içindeydi. Altın, değerli taşlar ve incilerle süslenmişti.+ Elinde iğrenç şeylerle ve yaptığı ahlaksızlığın pislikleriyle dolu altın bir kâse vardı. 5 Alnının üzerinde gizemli bir isim yazılıydı: “Büyük Babil, fahişelerin+ ve dünyadaki iğrençliklerin anası.”+ 6 Kadının, kutsal kişilerin kanıyla ve İsa’ya şahitlik edenlerin kanıyla+ sarhoş olduğunu gördüm.

Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm. 7 Bu yüzden melek bana şöyle dedi: “Neden şaşırıyorsun? Gel sana kadının+ sırrını ve onu taşıyan yedi başlı on boynuzlu canavarın+ sırrını açıklayayım: 8 Gördüğün o canavar önceden vardı, fakat şimdi yok, ancak dipsiz derinliklerden+ çıkmak üzere ve yok edilecek. Yeryüzünde oturanlar, canavarın bir zamanlar varken şimdi olmadığını ve yine ortaya çıktığını görünce hayrete düşecekler. O kişilerin adları hayat kitabına+ yazılmamıştır, insanlığın başlangıcından* beri bu böyledir.

9 Şunu anlamak için akıl ve hikmet gerekir: Yedi baş,+ kadının üzerinde oturduğu yedi dağdır. 10 Evet, yedi kral vardır: Beşi düştü, biri duruyor, diğeri henüz gelmedi, fakat geldiği zaman kısa bir süre kalmalıdır. 11 Önceden var olup şimdi olmayan+ canavar ise sekizinci kraldır. O, yedi kraldan çıkar ve yok olmaya gider.

12 Gördüğün on boynuz, yönetimleri henüz başlamamış on kraldır. Fakat onlar canavarla birlikte bir saatliğine krallık yetkisi alırlar. 13 Onların düşünceleri aynıdır. Bu nedenle kendi güçlerini ve yetkilerini canavara verirler. 14 Onlar Kuzu’yla+ savaşacak. Fakat Kuzu, efendiler Efendisi ve krallar Kralı+ olduğu için onları yenecek.+ Ayrıca onun yanındaki çağrılmış, seçilmiş ve sadık kişiler de zafer kazanacak.”+

15 Melek bana şöyle dedi: “Fahişenin üzerinde oturduğunu gördüğün sular; halklar, topluluklar, milletler ve dillerdir.+ 16 Gördüğün canavar+ ve on boynuz,+ fahişeden+ nefret edecek, onu çıplak bırakıp perişan edecekler. Etini yiyecekler, onu yakıp kül edecekler.+ 17 Çünkü Tanrı onların yüreğine Kendi düşüncesini gerçekleştirme arzusu koyacak.+ Böylece ortak bir düşünceyle hareket edip Tanrı’nın sözleri gerçekleşene kadar krallıklarını canavara vermek isteyecekler.+ 18 Gördüğün kadın+ dünyanın kralları üzerinde krallığı olan büyük şehirdir.”

18 Bundan sonra, başka bir meleğin büyük bir yetkiyle gökten indiğini gördüm, görkemi yeryüzünü aydınlattı. 2 Melek güçlü bir sesle bağırdı: “Düştü! Büyük Babil düştü!+ Orası cinlerin mekânı, her kirli ruhun* ve iğrenilen her kirli kuşun barındığı bir yer oldu!+ 3 Onun ahlaksızlıkla dolu ihtiras* şarabı bütün milletleri sarhoş etti.+ Dünyanın kralları onunla fuhuş yaptı+ ve dünyanın tüccarları* onun utanmazca sürdüğü lüks yaşamdan dolayı zengin oldu.”

4 Gökten gelen başka bir ses duydum: “Ey halkım, onun günahlarına ortak olmak ve başına gelecek belalardan pay almak istemiyorsanız,+ ondan çıkın.+ 5 Çünkü günahları birikti, göğe kadar erişti+ ve Tanrı onun yaptığı adaletsizlikleri* andı.+ 6 Başkalarına ne yaptıysa aynısını ona yapın.+ Evet, yaptığı her şeyin iki katını ona ödetin.+ İçki hazırladığı kâseye,+ onun için iki kat içki koyun.+ 7 Kendini ne kadar yücelttiyse ve utanmazca lüks bir yaşam sürdüyse, o kadar eziyet çeksin ve yas tutsun. Çünkü içinden hep şöyle diyor: ‘Kraliçe olarak tahtta oturuyorum, dul değilim ve asla yas tutmayacağım.’+ 8 İşte bu yüzden, onu bekleyen belalar; ölüm, yas ve kıtlık bir günde başına gelecek. O yakılıp kül edilecek,+ çünkü ona hüküm veren Yehova* Tanrı güçlüdür.+

9 Onunla fuhuş yapan ve onunla birlikte utanmazca lüks bir yaşam süren dünya kralları, o yanarken çıkan dumanı görünce onun için ağlayacak ve yas tutup dövünecekler. 10 Onun çektiği eziyetten korktukları için uzakta duracaklar ve şöyle diyecekler: ‘Vah vah! Büyük şehir,+ güçlü şehir Babil, sana verilen hüküm bir saatte infaz edildi!’

11 Ayrıca dünyanın tüccarları da onun için ağlayıp yas tutuyor, çünkü artık mallarını alacak kimse yok. 12 Altın, gümüş, değerli taşlar, inciler, has keten, erguvani kumaş, ipek, kırmızı kumaş, kokulu ağaçtan yapılmış her şey, her türlü fildişi eşya, çok değerli ağaçlardan, bakırdan, demirden ve mermerden yapılmış her türlü eşya, 13 ayrıca tarçın, kakule, buhur, güzel kokulu yağ, akgünlük, şarap, zeytinyağı, ince un, buğday, sığır, koyun, at, araba, köle ve insan; bunları satın alacak hiç kimse yok. 14 Evet, canının çektiği nefis meyveler elinden alındı. Bütün leziz ve muhteşem şeyler elinden alınıp yok edildi, bir daha geri verilmeyecek.

15 Bunları satan ve o fahişe sayesinde zenginleşen tüccarlar onun çektiği eziyetten korkup uzakta duracak. Ağlayarak ve yas tutarak 16 şöyle diyecekler: ‘Vah vah! O büyük şehir has keten, erguvani ve kırmızı elbise giymiş; altın takılar, değerli taşlar ve incilerle süslenmişti.+ 17 O muazzam zenginlik nasıl da bir saatte mahvoldu!’

Gemi kaptanlarının, deniz yolcularının, gemicilerin ve geçimini denizden sağlayanların hepsi uzakta durdu. 18 O yanarken çıkan dumana baktılar ve ‘Bu büyük şehir gibisi var mı?’ diye haykırdılar. 19 Başlarına toprak saçtılar, yas tutup ağladılar ve şöyle feryat ettiler: ‘Vah vah! Büyük şehir! Bir saatte mahvoldu!+ Denizde gemisi olan herkes zenginliğini onun servetine borçluydu.’

20 Ey gökler, onun başına gelenlerden dolayı sevinin!+ Kutsal kişiler,+ elçiler, peygamberler, siz de sevinin! Çünkü Tanrı davanızı gördü ve ona hüküm verdi!”+

21 Güçlü bir melek, değirmen taşına benzeyen büyük bir taşı kaldırıp denize atarak şöyle dedi: “Büyük şehir Babil işte böyle, bir anda fırlatılıp atılacak ve bir daha asla ortaya çıkmayacak.+ 22 Artık Babil’de lir çalıp şarkı söyleyenlerin, müzisyenlerin, kavalcıların ve borazancıların sesi duyulmayacak. Artık orada hiçbir zanaat ustası bulunmayacak ve değirmen taşının sesi bir daha işitilmeyecek. 23 Orada bir daha kandil ışığı yanmayacak. Bir daha damat ve gelin sesi duyulmayacak. Böyle olacak, çünkü onun tüccarları dünyanın en nüfuzlu adamlarıydı ve o, ruhçulukla+ bütün milletleri saptırmıştı. 24 Evet, peygamberlerin, kutsal kişilerin+ ve dünyada katledilmiş olan herkesin kanı o şehirde bulundu.”+

19 Bundan sonra, gökte büyük bir kalabalığın sesi gibi güçlü bir ses duydum. Şöyle diyorlardı: “Yah’ı yüceltin!*+ Tanrımız kurtarıcıdır, ihtişam ve kudret O’nundur. 2 Çünkü O’nun hükümleri doğru ve adildir.+ Yaptığı fuhuşla dünyayı yozlaştıran büyük fahişeye verdiği hükmü infaz etti ve kullarının kanının öcünü ondan aldı.”+ 3 Hemen ardından, ikinci kere şöyle dediler: “Yah’ı yüceltin!+ O şehirden çıkan duman sonsuza dek tütecek.”+

4 Ve 24 ihtiyar+ ile dört canlı+ yere kapanıp tahtta oturan Tanrı’ya tapındı ve şöyle dedi: “Amin! Yah’ı yüceltin!”+

5 Ayrıca tahttan bir ses yükseldi: “Tanrımızın bütün kulları,+ O’ndan korkan büyük küçük herkes,+ O’nu yüceltin!”

6 Büyük bir kalabalığın sesi gibi, coşkun suların sesi gibi ve şiddetli gök gürültüleri gibi bir ses duydum. Şöyle diyorlardı: “Yah’ı yüceltin,+ çünkü Her Şeye Gücü Yeten+ Tanrımız Yehova* kral olarak hüküm sürmeye başladı.+ 7 Sevinelim ve sevinçten coşalım, O’nu yüceltelim, çünkü Kuzu’nun düğün vakti geldi ve gelin hazırlandı. 8 Evet, geline parlak, temiz ve has ketenden bir giysi verildi, çünkü has keten kutsal kişilerin doğru işlerini simgeler.”+

9 Melek bana “Yaz!” dedi. “Kuzu’nun düğünündeki akşam yemeğine davet edilenlere ne mutlu!”+ Ayrıca “Bunlar Tanrı’nın sözleridir ve gerçektir” diye ekledi. 10 Bunun üzerine ona tapınmak için ayaklarına kapandım. Fakat bana şöyle dedi: “Sakın! Yapma!+ Tanrı’ya tapın.+ Ben sadece, İsa hakkında şahitlik eden+ kardeşlerinin ve senin hizmet arkadaşınım. Peygamberlik işinin özü* İsa hakkında şahitlik etmektir.”+

11 Göklerin açıldığını gördüm, orada beyaz bir at+ vardı. Binicisinin adı Sadık+ ve Gerçek’ti.+ O adaletle yargılar ve savaşı adildir.+ 12 Gözleri alev alev yanıyordu+ ve başında birçok taç vardı. Onun üzerinde kendisinden başka kimsenin bilmediği bir isim yazılıydı. 13 Giysisinde kan lekesi vardı ve ona “Tanrı’nın Sözü”+ adı verilmişti. 14 Ayrıca gökteki ordular beyaz atlara binmiş onu takip ediyordu. Onlar da beyaz, temiz ve has ketenden giysiler giymişti. 15 Onun ağzından uzun, keskin bir kılıç çıkıyordu.+ Milletleri bununla vuracak ve demir değnekle güdecek.+ Ayrıca, Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın gazap teknesindeki üzümleri çiğneyecek.+ 16 Giysisinde, kalçasının üzerine gelen yerde, ‘Krallar Kralı ve Efendiler Efendisi’+ yazıyordu.

17 Ayrıca güneşte duran bir melek gördüm. Gökte uçan tüm kuşlara bağırarak yüksek sesle şöyle dedi: “Buraya gelin, Tanrı’nın büyük akşam yemeği için toplanın.+ 18 Kralların etini, komutanların etini, güçlü adamların etini,+ atların ve binicilerinin etini,+ özgür olsun köle olsun, büyük olsun küçük olsun herkesin etini yiyin.”

19 Canavarın, dünya krallarının ve ordularının, ata binmiş olanla ve ordusuyla savaşmak üzere toplandıklarını gördüm.+ 20 Canavar yakalandı ve onunla birlikte sahte peygamber+ de yakalandı. O, canavarın önünde yaptığı mucizelerle, canavarın işaretini alanları+ ve heykeline tapınanları+ saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne canlı canlı atıldı.+ 21 Fakat geri kalanlar atın binicisinin ağzından çıkan uzun kılıçla öldürüldü.+ Onların etiyle bütün kuşlar doydu.+

20 Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı+ ve büyük bir zincirle gökten inen bir melek gördüm. 2 Eski yılanı,+ yani İblis+ ve Şeytan+ denilen ejderi+ yakaladı, onu 1.000 yıllığına bağladı. 3 Ve 1.000 yıl sona erinceye kadar milletleri saptıramasın diye onu dipsiz derinliklere+ attı, üzerini kapatıp mühürledi. Bundan sonra onun kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.+

4 Tahtlar gördüm, üzerlerinde oturanlar yargılama yetkisi almıştı. İsa hakkında şahitlik ettikleri ve insanlara Tanrı’yı anlattıkları için öldürülenleri,* canavara ya da heykeline tapınmamış, alınları ve elleri üzerine işaret almamış olanları+ gördüm. Diriltildiler ve Mesih’le birlikte 1.000 yıl kral olarak hüküm sürdüler.+ 5 Bu birinci dirilmedir.+ (Ölülerin geri kalanı+ 1.000 yıl sona erinceye kadar hayata dönmedi.) 6 Birinci dirilmede yeri olan herkes mutlu ve kutsaldır.+ Onların üzerinde ikinci ölümün+ hâkimiyeti yoktur.+ Tanrı’nın ve Mesih’in kâhinleri+ olacaklar ve Mesih’le birlikte 1.000 yıl kral olarak hüküm sürecekler.+

7 Ve 1.000 yıl biter bitmez Şeytan zindanından serbest bırakılacak. 8 Çıkıp yeryüzünün dört bir köşesindeki milletleri, Gog’u ve Magog’u saptıracak, onları savaş için toplayacak. Sayıları denizin kumu gibi olacak. 9 Onlar yeryüzünün her yerine yayılacaklar; kutsal kişilerin konakladığı yeri* ve sevilen şehri kuşatacaklar. Fakat gökten ateş yağacak ve onları yakıp yok edecek.+ 10 Onları saptıran İblis ise, içinde canavarın+ ve sahte peygamberin de bulunduğu ateş ve kükürt gölüne+ atılacak. Sonsuza dek, gece gündüz eziyet çekecekler.*

11 Büyük beyaz bir taht ve üzerinde oturan Tanrı’yı gördüm.+ Yer ve gök O’nun önünden kaçtı,+ onlara yer yoktu. 12 Tahtın önünde duran ölüleri gördüm, küçükler de büyükler de oradaydılar; kitaplar* açıldı. Fakat başka bir kitap daha açıldı, bu hayat kitabıydı.+ Ölüler kitaplarda yazılanlara göre, kendi yaptıklarına bakılarak yargılandılar.+ 13 Deniz kendisinde bulunan ölüleri geri verdi. Ölüm ve mezar* da kendilerinde bulunan ölüleri+ geri verdiler ve ölüler kendi yaptıklarına göre tek tek yargılandı. 14 Ölüm ve mezar* ateş gölüne atıldı.+ Bu ateş gölü+ ikinci ölümü+ simgeler. 15 Ayrıca, adı hayat kitabında yazılı olmayan+ kim varsa ateş gölüne atıldı.+

21 Sonra yeni bir gök ve yeni bir yer+ gördüm. Önceki gök ve önceki yer geçip gitmişti,+ artık deniz+ de yoktu. 2 Ayrıca kutsal şehir Yeni Yeruşalim’i gökten,+ Tanrı’nın yanından inerken gördüm. Damat için süslenmiş bir gelin gibi hazırlanmıştı.+ 3 O sırada tahttan güçlü bir ses duydum: “İşte, Tanrı’nın çadırı insanlarladır. Tanrı onlarla birlikte oturacak. O’nun toplumu olacaklar, Tanrı da onlarla birlikte olacak.+ 4 Ve Tanrı insanların gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek.+ Artık ölüm olmayacak,+ artık matem, feryat ve acı da olmayacak.+ Önceki şeyler geçti.”

5 Tahtta oturan+ “Bak, her şeyi yeni yapıyorum”+ dedi. Şunu da ekledi: “Yaz, çünkü bu sözler güvenilir ve doğrudur.” 6 Sonra şöyle söyledi: “Bu sözler gerçekleşti! Alfa ve Omega,* başlangıç ve son Benim.+ Her susayana hayat pınarından ücretsiz olarak su vereceğim.+ 7 Zafer kazanan bunlara sahip olacak. Ben onun Tanrısı olacağım, o da Benim oğlum olacak. 8 Fakat korkaklara, imansızlara,+ iğrenç pisliklere bulaşanlara, katillere,+ cinsel ahlaksızlık yapanlara,+ ruhçulukla uğraşanlara, putperestlere ve bütün yalancılara+ gelince, onların yeri ateşle ve kükürtle yanan göldür.+ Bu ikinci ölümü simgeler.”+

9 Son yedi belayla+ dolu yedi tası taşıyan yedi melekten biri geldi ve bana şöyle dedi: “Gel, sana Kuzu’nun eşini, gelini göstereyim.”+ 10 Sonra ruhun etkisiyle beni alıp büyük ve yüksek bir dağa götürdü. Gökten, Tanrı’nın yanından inen kutsal şehir Yeruşalim’i gösterdi.+ 11 Şehir Tanrı’nın ihtişamına sahipti.+ Paha biçilmez bir taş gibi parlıyordu; jasper taşı gibi berrak ve ışıl ışıldı.+ 12 Büyük ve yüksek surları, 12 kapısı vardı. Her kapıda bir melek duruyordu ve kapıların üzerine İsrailoğullarının 12 kabilesinin isimleri yazılmıştı. 13 Doğuda üç kapı, kuzeyde üç kapı, güneyde üç kapı ve batıda üç kapı vardı.+ 14 Şehrin surlarının 12 temel taşı vardı ve onların üzerinde Kuzu’nun 12 elçisinin isimleri+ yazılıydı.

15 Benimle konuşan melek, şehri, kapılarını ve surlarını ölçmek için elinde altın bir kamış tutuyordu.+ 16 Şehir kare şeklindeydi, uzunluğu ve genişliği eşitti. Melek şehri kamışla ölçtü, 12.000 stadion* geldi. Uzunluğu, genişliği ve yüksekliği eşitti. 17 Şehrin surlarını da ölçtü. Hem insan ölçüsüne hem de melek ölçüsüne göre 144 arşındı.* 18 Surları jasper taşından+ yapılmıştı. Şehir ise saf altındandı ve cam gibi berraktı. 19 Şehir surlarının temelleri her türlü değerli taşla bezenmişti: Birinci temel taşı jasper, ikincisi safir, üçüncüsü kalsedon, dördüncüsü zümrüt, 20 beşincisi sardoniks, altıncısı sarduan, yedincisi krizolit, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu krizopraz, on birincisi hiyasent* ve on ikincisi ametist. 21 Ayrıca 12 kapı, 12 inciydi. Kapıların her biri bir inciden oluşuyordu. Şehrin anayolu ise saf altındandı ve cam gibi şeffaftı.

22 Şehrin içinde bir mabet görmedim, çünkü onun mabedi Her Şeye Gücü Yeten+ Yehova* Tanrı ve Kuzu’ydu. 23 Şehrin güneş ya da ay ışığına ihtiyacı yoktu, çünkü onu aydınlatan Tanrı’nın ihtişamıydı+ ve meşalesi Kuzu’ydu.+ 24 Milletler bu şehrin ışığında+ yürüyecek ve yerin kralları kendi ihtişamlarını ona getirecekler. 25 Şehrin kapıları gün boyunca kapanmayacak, çünkü zaten orada gece olmayacak.+ 26 Milletlerin ihtişamı ve itibarı oraya getirilecek.+ 27 Fakat kirli olan hiçbir şey ve iğrenç işler yapan ya da başkalarını aldatan hiç kimse bu şehre giremeyecek.+ Sadece Kuzu’nun hayat kitabında adı yazılı olanlar girebilecek.+

22 Melek bana hayat suyu ırmağını+ gösterdi. Cam gibi berraktı. Tanrı’nın ve Kuzu’nun+ tahtından çıkıyor, 2 şehrin anayolunun ortasından aşağı akıyordu. Irmağın iki tarafında her ay meyve veren hayat ağaçları vardı. Yılda 12 kez ürün veriyorlardı. Ağaçların yaprakları da milletlerin şifa bulması içindi.+

3 Tanrı bu şehri lanetlemeyecek. Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtı+ şehirde olacak ve Tanrı’nın kulları O’na kutsal hizmet sunacak. 4 O’nun yüzünü görecekler+ ve alınlarında O’nun adı olacak.+ 5 Artık gece olmayacak.+ Onların kandil ya da güneş ışığına ihtiyacı olmayacak, çünkü üzerlerine Yehova* Tanrı ışık saçacak.+ Sonsuza dek kral olarak hüküm sürecekler.+

6 Bana şöyle dedi: “Bu sözler güvenilir ve doğrudur.+ Evet, peygamberlere vahiyler veren Yehova Tanrı,+ yakında kesinlikle gerçekleşecek şeyleri kullarına göstermek için meleğini gönderdi. 7 Hemen geleceğim.+ Bu kitabın gelecek hakkında bildirdiklerine* uygun yaşayana ne mutlu!”+

8 Evet, ben Yuhanna bu şeyleri duydum ve gördüm. O zaman, bana bunları gösteren meleğe tapınmak için ayaklarına kapandım. 9 Fakat bana şöyle dedi: “Sakın! Yapma! Ben sadece, senin, peygamber kardeşlerinin ve bu kitabın sözlerine itaat edenlerin hizmet arkadaşıyım. Tanrı’ya tapın.”+

10 Ayrıca şunları dedi: “Bu kitaptaki gelecekle ilgili sözleri mühürleme, çünkü belirlenmiş zaman yakındır. 11 Kötü olan kötülüğünü sürdürsün, iğrenç işler yapan iğrenç işlerine devam etsin, fakat doğru kişi doğruluk yolundan ayrılmasın ve kutsal olan kutsallığını korusun.

12 ‘Hemen geleceğim. Herkese işlerine göre vereceğim karşılık hazır.+ 13 Alfa ve Omega,*+ birinci ve sonuncu, başlangıç ve son Benim. 14 Giysilerini yıkayanlara ne mutlu!+ Çünkü bu sayede hayat ağaçlarının meyvelerinden yemeye+ ve şehrin kapılarından+ girmeye hak kazanırlar. 15 İğrenç işler yapanlar,* ruhçulukla uğraşanlar, cinsel ahlaksızlık yapanlar, katiller, putperestler, yalanı seven ve alışkanlık edinenler ise dışarıda kalacak.’+

16 ‘Ben İsa, cemaatlerin yararına olan bu şeyleri size bildirsin diye meleğimi gönderdim. Ben, Davut’un kökü ve soyuyum,+ parlak sabah yıldızıyım.’”+

17 Ruh ve gelin+ “Gel!” demeyi sürdürüyor. Bunu duyan herkes “Gel!” desin ve susayan gelsin.+ Dileyen herkes ücretsiz olarak hayat suyu alsın.+

18 “Bu kitaptaki sözleri duyan herkese şunu bildiriyorum: Birisi bu sözlere bir şey ekleyecek olursa,+ Tanrı da bu kitapta yazılı olan belaları+ onun başına getirecek. 19 Birisi bu kitabın sözlerinden bir şey çıkaracak olursa, Tanrı da onun bu kitapta bahsedilen hayat ağaçlarından yemesine+ ve kutsal şehre+ girmesine izin vermeyecek.

20 Bunları bildiren ‘Evet, hemen geleceğim’+ diyor.”

“Amin! Gel, Efendimiz İsa.”

21 Efendimiz İsa Mesih’in lütfu kutsal kişilerin üzerinden eksik olmasın.

Yunanca apokalypsis. Anlamı, “örtüsünü açmak; ortaya çıkarmak.”

Sözlük kısmındaki “peygamberlik sözü” maddesine bakın.

Anadolu’nun batı kısmında yer alan o zamanki Roma eyaleti kastediliyor.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ek A5’e bakın.

Ya da “A ve Z.” Alfa ve Omega, Yunan alfabesinin birinci ve sonuncu harfleridir.

Sözlük kısmındaki “kutsal ruh” maddesine bakın.

Ya da “Rabbin.” Sözlük kısmındaki “Rab” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “ismime.”

Sözlük kısmındaki “cinsel ahlaksızlık” maddesine bakın.

Sözlük kısmındaki “man” maddesine bakın.

Sözlük kısmındaki “Tanrı’nın Oğlu” maddesine bakın.

Ya da “duygularını.” Orijinal dilde: “böbreklerini.”

Ya da “kim.”

Anlaşılan renkli, saydam ve parlak bir taş kastediliyor.

Ya da “kırmızı renkte değerli bir taş.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Tahtın ortasında.”

Ek A5’e bakın.

Orijinal dilde: “almaya Sen layıksın.”

Ya da “ortasında.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “kutsal kişiler” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

1,08 litrelik bir ölçü birimi. Ek B14’e bakın.

İşçinin bir günlük ücretine denk gelen gümüş Roma parası.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “canlarını.”

Ya da “çul.” Sözlük kısmındaki “çul” maddesine bakın.

Ya da “Doğudan.”

Ya da “ortasında.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “dipsiz derinlikler” maddesine bakın.

Anlamı, “yıkım.”

Anlamı, “yok edici.”

Sözlük kısmındaki “sunağın boynuzları” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “yirmi binlerce on binlerdi.”

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “ayakları.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “onlara bakıyordu.”

Sözlük kısmına bakın.

Ek A5’e bakın.

Anlamı, “Tanrı gibi kim var?”

Alternatif çeviri: “o [ejder] yenildi.”

Sözlük kısmındaki “Tanrı’nın Krallığı” maddesine bakın.

“İki vakit”, orijinal dilde: “vakitler.”

Yani, toplam üç buçuk vakit.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “dünyanın kurulmasından.” Anlaşılan Âdem ve Havva’nın çocuk sahibi olması kastediliyor.

Alternatif çeviri: “öldürülecek.”

Ya da “suretini.”

Sözlük kısmındaki “Sion Dağı” maddesine bakın.

Ya da “öfke.”

Ya da “kısıtlanmasının; hapsedilmesinin.”

Sözlük kısmındaki “üzüm teknesi” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “1.600 stadion.” Ek B14’e bakın.

Ya da “havuza.”

Ek A5’e bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “hakikatle uyumlu.”

Ek A5’e bakın.

Ya da “kanunların.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “sözün.” Orijinal dilde: “ruhun.”

Yunanca Har Magedon; “Megiddo Tepesi” anlamındaki İbranice bir ifadeden gelir.

Bir Yunan talantı 20,4 kg. Ek B14’e bakın.

Sözlük kısmındaki “cinsel ahlaksızlık” maddesine bakın.

Morun bir tonu.

Orijinal dilde: “dünyanın kurulmasından.” Anlaşılan Âdem ve Havva’nın çocuk sahibi olması kastediliyor.

Alternatif çeviri: “nefesin; vahyin.”

Ya da “öfke.”

Ya da “gezgin tüccarları.”

Ya da “suçlarını.”

Ek A5’e bakın.

İbranice halelu-Yah (halleluya). “Yah” Yehova isminin kısaltılmış halidir.

Ek A5’e bakın.

Ya da “amacı.”

Orijinal dilde: “baltayla öldürülenleri.”

Ya da “ordugâhını.”

Ya da “kısıtlanacaklar; hapsedilecekler.” Vahiy 14:11’deki dipnota bakın.

Ya da “tomarlar.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “A ve Z.” Alfa ve Omega, Yunan alfabesinin birinci ve sonuncu harfleridir.

“12.000 stadion” yaklaşık 2.220 km. Ek B14’e bakın.

“144 arşın” yaklaşık 64 m.

Koyu mavi renkte, yarıdeğerli bir taş.

Ek A5’e bakın.

Ek A5’e bakın.

Sözlük kısmındaki “peygamberlik sözü” maddesine bakın.

Ya da “A ve Z.” Alfa ve Omega, Yunan alfabesinin birinci ve sonuncu harfleridir.

Orijinal dilde: “Köpekler.”

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş