Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 6/82 s. 10-11
  • Evrimin Devrimi

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Evrimin Devrimi
  • Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
  • Benzer Malzeme
  • Evrim Üzerindeki Görüş Ayrılıkları—Neden?
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Fosil Kaydı Neler Söylüyor?
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Tüm Canlılar Ortak Bir Atadan mı Türedi?
    Yaşamın Kökeni Hakkında Beş Önemli Soru
  • Evrim Gerçek Mi?
    Uyanış!—2006
Daha Fazla
Uyanış!—1982 (Bilimsel Seri 1-4)
g 6/82 s. 10-11

Evrimin Devrimi

ARANIYOR: DARWİN YERİNE BİR BAŞKASI

YENİ CEVAPLAR BULMAYA UĞRAŞILMAKTADIR

EVRİM kuramı, «son 50 yıl içinde, en geniş çaptaki ve en derin anlamdaki devrimini görmektedir.» İki yıl önce Ekim ayında Şikago’da yapılan bir toplantı sırasında sunulan bir raporda bu sözler söylendi. Evrim konusunda uzman olan takriben 150 kişi «Makro evrim» görüşüyle ilgili dört günlük bir konferans yaptılar.

American Association for the Advancement of Science birliğinin Science adlı resmi dergisi durumu şöyle açıkladı: «Kişilik çatışmaları ve akademik çıkışlar hissedilir bir gerilim yarattı . . . . toplantı zaman zaman düzensiz, hatta acı tartışmalarla dolu bir hava içinde devam etti.» Hayal kırıklığına uğramış birçok bilgin «sunulan raporların büyük bir kısmının özelliği, çok tanım ve iddia, fakat az veridi» diye yakındı. Aslında, veriler yerine iddialarda bulunmak, evrimcilerin çoktandır uyguladıkları bir taktik değil midir?

Darwin, hayatın yavaş yavaş evrimden geçerek, tek hücreli organizmanın küçük değişikliklere uğrayıp insan dahil olmak üzere yeryüzündeki tüm hayat şekillerine dönüştüğünü iddia etti. Bulunan fosiller, bu geçişleri göstermeliydi. Oysa bunu göstermediğini kendisi de kabul etti. Darwin 120 yıl önce bulunan fosillerin eksik olduğunu söyledi. Zamanla boşlukları dolduracak daha fazla fosillerin bulunacağını sandı.

New York’taki Amerikan Doğa Tarih Müzesi için çalışan paleontolog Niles Eldridge, «geçen 120 yıl boyunca aradığımız örnek yoktur» dedi. Eldridge, yeni türlerin yavaş gelişen değişikliklerden değil, ani evrim patlamalarından meydana geldiğine inanmaktadır. Darwin’in, evrim kuramı için gerekli olan çok sayıdaki geçiş şekilleri hiçbir zaman mevcut olmamıştır; böylece aradaki boşlukları dolduracak fosiller de hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktır.

Harvard Üniversitesinden Stephen Jay Gould, Eldridge ile hemfikirdir. Gould, Şikago’da yapılan toplantıda şöyle dedi: «Bulunan fosiller fazla bir şeyi ortaya çıkartmıyor, ancak görülen sıçramalar, var olan boşlukların değil, evrimdeki değişikliklerin sıçramalı tarzda meydana gelişinin sonucudur.» Paleontolog Everett Olson: «Veriler kaynağı olarak bulunan fosillere karamsarlıkla bakıyorum» dedi. Darwin’in yavaş değişiklikler kuramının eski başsavunucularından Francisco Ayala da şunu ekledi: «Artık paleontologların söylediklerine dayanarak küçük değişikliklerin olmadığı kanısına vardım.»

Science dergisi, mevcut ihtilafı şöyle özetledi: «Şikago’da yapılan konferansın asıl sorunu mikro—evrimin [türlerin içinde meydana gelen küçük değişiklikler] ardında yatan mekanizmalara dayanarak mikro—evrim [türlerin sınırlarından yapılan büyük sıçramalar] olaylarının açıklanabilip açıklanamayacağı şeklindeydi. . . . . . buna verilebilen cevap açıkça Hayırdır.»

Evrim üzerindeki bu düzeltilmiş görüşe «punctueted equilibrium» [sıçramalı denge] denir, yani bulunan fosiller arasındaki belirli bir tür, milyonlarca yıl ortadadır, sonra aniden kaybolur ve yeni bir tür de ani olarak ortaya çıkar. Bu ise, aslında yeni bir öneri değildir. Richard Goldschimidt bunu 1930’larda öne sürüp «ümit veren canavarlar» varsayımı diye adlandırılmış ve bu yüzden çok yerilmişti. Tabii «sıçramalı denge» çok daha etkileyici bir tanımdır.

Adı geçen bu kuram, evrimciler için bir tür nimettir, çünkü geçiş şekillerini gösterme gereğini ortadan kaldırır. Evrimcilerin ileri sürdüklerine göre, değişiklikler fosiller arasında yer alamayacak kadar çabuk oluşur; oysa onlar, oluştuklarını görmediğimiz kadar çabuk meydana gelmezler. Öte yandan bu kuram aynı zamanda onları zor bir durumda bırakıyor. Yaratılış taraftarları doğada var olan ve bir planlayıcıyı gerektiren karmaşık planlara işaret ettikleri zaman, evrimciler, planlayıcı olarak doğal ayıklanmayı öne sürmüşlerdir. Şimdi ise, doğal ayıklanmanın rolü çürütülmüş ve yerine şans görüşü getirilmiştir. Yaratılış taraftarları, çoktan beri evrimcilerin şansa dayanması gerektiği görüşünü savunmuşlardır.

Adı geçen Gould, doğal ayıklanmanın öneminin şansın lehine azaldığını kabul ederek: «Jenetik değişikliklerin büyük miktarları, doğal ayıklanmaya uğramayıp belirli sahalardaki organizmalara rasgele yayılabilir» dedi.

Jeoloji müzesi müdürü David Raup, Şikago’da çıkan Field Museum of Natural History Bulletin dergisinin Ocak 1979 tarihli sayısında «Darwin ile Paleontoloji Arasındaki Çatışma» konulu bir makale yazdı. Kendisi, bulunan fosillerin değişiklikler gösterdiğini, ancak bunların doğal ayıklanmanın en akla yatkın bir sonucu olmadığını söyledi. «Bu, doğal olmaktadır, fakat iyi örneklere hayret verici derecede ender rastlanmaktadır . . . . zamanımızda doğal ayıklanmanın yerini tutabilecek başka bir seçenek, sadece şansın etkileriyle ilgili olabilir. Böylece hem talihlilerin, hem de en uygun olanların artakalması hakkında konuşmaktayız» dedi. «Memelilerin, dinozorlardan daha iyi değil, sadece daha talihli olduğunu» düşünerek makalesine Darwin’den bahisle şöyle son verdi: «Onun kaçırdığı etken basit şans idi!»

Şans, evrime yön veren baş role gelirken, planlamayla ilgili bizi düşündüren şu soru hatıra gelmektedir: Her yerde görülen karmaşık ve hayret verici planlar nasıl şans eseri olabilir? Darwin, gözün planına hayran kaldığını söyledi. Üstelik böyle planlarla ilgili mucizelerin rastlantı sonucu bir tek defa oluşması da yetmez, bunlar birbiriyle bağlantılı olmayan türlerde de tekrar ve tekrar meydana gelmelidirler.

Örneğin, ahtopot insana akraba değildir, ama onun gözü, insanınkine şaşırtıcı biçimde benzemektedir. Aralarında bağlantı bulunmayan balıklarla yılanbalıklarının elektrik akımı verme donatımı vardır. Aralarında bağ olmayan böcek, solucan, bakteri ve balıkların soğuk ışık veren aydınlatma organları vardır. Birbirlerinin yakını olmayan sülüklerin ve sivrisineklerin, kurbanlarının kanının pıhtılaşmasını önleyen salgıları vardır. Akraba olamayan kirpi ve oklu kirpi ile karıncayiyenlerin bağımsız şekilde gelişmiş dikenleri olduğu söylenir. Aralarında hiç akrabalık bulunmayan yunusbalığı ile yarasaların sonar sistemleri vardır. Birbirleriyle bağlantıları olmayan balık ve böceklerin hem havada, hem de suyun altında görmek için çift odaklı gözleri vardır. Birbirine yakın olmayan birçok hayvanın, örneğin, kabukluların, balıkların, yılanbalıklarının, böceklerin ve memelilerin göç etmek için şaşırtıcı yetenekleri bulunmaktadır.

Bütün bunlardan öte, evrimciler, sıcakkanlı hayvanların, soğukkanlı sürüngenlerden üç safhada geliştiğine, renkli görüşün üç safhada bağımsız şekilde geliştiğine ve birbirine akraba olmayan balık, böcek, pterodaktil, kuş ve memelilerde kanat ve uçuş yeteneğinin beş safhada geliştiğine inanmamızı isterler.

Acaba şans, bu başarıları tekrar edebilir mi? Olasılık matematiği buna Hayır! diye haykırır. Evrimin devrim kuramı, bulunan fosillerin seyrindeki boşluklar sayesinde yaşamına devam etmiş olabilir. Ama şansa, oynamak üzere asla yeterli olamayacağı bir rol verildi.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş