Yediklerinize Ne Oluyor?
“AÇIM!” Midemiz bu uyarıyı verdiği zaman, pek azımız buna karşı koyabiliriz.
Buna rağmen yediklerimizin ne olduğunu hiç merak ettiniz mi? (Yani göbeğimizi büyütmekten başka, tabii.) İsa Mesih bir zamanlar, ‘ağza giren herşeyin karına geçip mecraya atıldığını’ söyledi. (Matta 15:17) Oysa bu arada neler olduğu ve bunun neden meydana geldiği, çoğunlukla bilginler için bile gerçek bir sırdır. Böyle olmakla birlikte, insan denen makinenin nasıl “yakıt” aldığı konusunda geçerli sayınlan bazı kuramlara şimdi bir göz atalım.
İNSAN NEDEN ACIKIR
“Yediğini inkâr etmiyor!” deyimi, belki çok sık kullanılır, fakat yerinde bir sözdür. Vücuttaki hücreleriniz, hemen hemen tamamıyla yiyip içtiklerinizden alınan moleküllerden oluşmuştur. Vücudunuz bu hücrelere sürekli olarak yakıt verir, onları üretir, onarır veya yok eder. Böylece yemek yemenizin, karnınızı doyurmaktan daha büyük bir amacı vardır. Bu şekilde vücudunuzun hiç ara verilmeyen inşaat programı için yakıt ve malzeme sağlanır. Daha fazla gıdaya ihtiyacımız olunca, Yaratıcımız tarafından hikmetlice bunu bize bildiren bir alarm işareti içimize yerleştirilmiştir.
Birçok araştırmacı, yemek yeme arzusunu uyandırmakla, midenin değil, beynini hipotalamus adlı bir kısmının büyük bir rol oynadığına inanır. Gerçi açlık çeken bir kimse, Mukaddes Kitabın, “açlığın sancıları”, yani, sert mide kasılmaları diye adlandırdığı acıyı duyabilir. (Yeremyanın Mersiyeleri 5:10, YD) Ama pek çoğumuz bunu hiç hissetmemiştir. Birçoğumuz, alışkanlık veya psikolojik etkenler yüzünden yemeye başlar. Sadece yemeği görmesi veya kokusunu alması, kendisine aç olduğu duygusunu verebilir! Bundan başka beynimiz, vücuttaki kanın glikoz oranını ayarlar ve bu oranda bir düşüş olursa, açlık duygusuna kapılabiliriz. Hatta bazıları, beyinde, vücuttaki yağ düzeyini denetleyen önceden ayarlanmış bir “alarm noktası” olduğunu sanırlar. Yağ düzeyi beynin uygun görmediği kadar düşerse, kimyasal “haberciler” gereken bilgiyi beyne ulaştırırlar. Sonuç olarak açlık hissedilir. Çok şükür ki, beyin, size yeterince yemek yediğinizi de haber verir. Ama bu sistem iyi işlemezse (bazı kişilerde bunun iyi işlemediği fark edilir) biri doyma sınırını çok aşarak yemeye devam edebilir. Bu durum, şişmanlığın birçok nedenlerinden biri olabilir.
AĞIZDAN MİDEYE YOLCULUK
Tanrı’nın, insana “tüm yeryüzü üzerinde olup tohum veren her sebzeyi” yemek için verdiği zamandan beri, insan bu emri tutmaktadır. (Tekvin 1:29) Nuh tufanından sonra insan, yemek listesine başka önemli bir maddeyi, eti de ekledi. (Tekvin 9:3) Et ve sebzeler; protein, yağ ve nişastalar gibi hayati besin maddelerini sağlarlar. Asıl sorun ise, vücudunuzun yalnız küçük gıda moleküllerini emmesidir; oysa protein, yağ ve nişasta molekülleri oldukça büyüktür. Bu nedenle sindirim olayı, bu uzun kimyasal molekül zincirlerini bölerek gereken ölçüye indirir.
Bir yemek lokmasını gördüğünüz, bir yemeğin kokusunu aldığınız, hatta onu düşündüğünüz zaman, vücudunuz kendi kendini hemen sindirim olayına hazırlar. Örneğin, gözünüzün önünde, iki dilim taze kepekli ekmek dilimi arasında tavuğun göğüs etinden hazırlanmış bir sandviç var. Sadece onun görünüşü bile ağzınızı sulandırmaya yeter, değil mi? Mideniz hemen sindirici sıvılar salgılamaya başlar. Şimdi bu tadı hoş olan sandviçi iştahla ısırın; vücudunuz tamamen harekete geçecektir. Ağzınız, gerekli sıcaklığa eriştirmek için yiyeceği ısıtır (veya soğutur). Lokmayı çiğnemek, sadece onun tadını çıkarmanızı mümkün kılmaz, aynı zamanda onu öğüterek, kolayca yutulabilecek bir duruma gelmesini de sağlar. Yiyeceğin hafifçe ıslatılması ve yumuşatılması için tükürük salgılayan bezler yardımcı olur. Tükürükteki enzimler, ekmeği etkileyerek, nişastaları basit şekerlere dönüştürür.
Çiğnediğimiz yemek, ikinci durak olan mideye doğru yolculuk etmelidir. Tavuk ancak midede sindirilebilir. Şimdi ağzınızdakini yutun. Bir refleks hareketiyle nefes borusu kapanarak, yiyecek yemek borusuna geçer. Yutulan lokma o boruda ancak çok kısa bir süre kalır. Birkaç saniye içinde kaslar kasılarak yutulanı mideye doğru götürür. Bir yazarın söylediği gibi, “bu kaslar öylesine kuvvetli bir biçimde çalışırlar ki, kişi baş aşağı dursa bile, yutulan yiyecek mideye doğru gitmeye zorlanır.” Mide ağzındaki tek yöne açılan kapak ise, yiyeceğin mideye geçmesine izin verir, ama mide özsularının yemek borusuna geçmesini önler.
Hoşa gitmeyen kusma olayıyla karşılaşan kişi, midenin bir asit fıçısından başka bir şey olmadığını bilir. Böylece yiyecek, birkaç saat boyunca hidroklorik asit ve enzimler içinde çalkalanır. Midede, tavuk bunlarla işlem görür; sterlize edilir ve polipeptitler olarak adlandırılan protein moleküllerine ayrılır.
Çok üzücüdür ki, bazı kişilerde hidroklorik asit ve mide enzimleri noksanlığı vardır. Bunun sonucu olarak, sindirim olayı ciddi olarak aksar. Bu gibiler, beslenme değeri yüksek olan şeyler yedikleri halde, kötü besleniyormuş gibidirler. Diğer yandan, başkalarının mide asitleri fazla olabilir; onlar mide yansımasından, hatta ülserden yakınabilirler. Kişinin yiyeceğine dikkat etmesi ve midesini genellikle rahatsız eden şeylerden kaçınması iyi olur. Duygularınızın etkisine dikkat edin, onu görmezlikten gelmeyin. Eyub’un zamanında, Elihu, konuşma isteğini bastırdığında, duygusal yönden tedirgin oldu: “İşte, içim (midem, YD) açılmamış şarap gibi: çatlamak üzredir, yeni tulumlar gibi” dedi. (Eyub 32:19) Oysa “rahat yürek”, sahibini gereksiz mide rahatsızlıklarından koruyabilir.—Süleymanın Meselleri 14:30.
EMİLME VE DAĞITMA
Midede birkaç saat kalan yiyecekler, artık kimus denilen sıvı bir bileşim olurlar. Bu sıvı, yavaş yavaş ince bağırsağın ilk kısmı olan duodenuma (oniki parmak bağırsağı) sevk edilir. Sindirim süreci orada devam eder.
Bağırsaktaki enzimlere yardımcı olmak üzere karaciğer sarımtırak alkali bir sıvı olan safra salgısını üretir. Vücudunuz her gün bu tuzlu sıvıdan 500-800 mililitre üretir ve bunu safra kesesinde depolar. Gerekli olduğu zaman, bu kese yağ hücreciklerinden bir emülsiyon yapma işi için yeteri kadar safra suyu salgılar. Bu iş yapıldıktan sonra, enzimler kimyasal harikalar yapma işine başlar! Ama bu parçacıklar acaba nasıl vücudunuzun bir kısmı olurlar?
Emilme yoluyla. İşte sindirilmiş yiyeceğin ince bağırsaktan sonraki durağı olan kalın bağırsağa geçmesi için, aşağı yukarı dört saat gereklidir. Bu arada yiyecek, ince bağırsağın duvarlarında sıralanan ve villi diye adlandırılan milyonlarca parmak biçiminde incecik çıkıntılarla karşılaşır. Yiyecekler, bu bağırsak çıkıntıları tarafından emilir ve lenfa sistemine, ya da kan sistemine sevk edilir. Kan sistemi, sindirilmiş ve emilmiş besini harika bir “fabrika” olan karaciğere taşır. Orada moleküller daha da küçük parçacıklara bölünür. Eğer vücudunuzun hücrelerinin onarılması gerekiyorsa, karaciğer bu hammaddeleri “yedek parça” olan protein ve amino asitleri yapmak için kullanır. Ayrıca hücrelerinize yakıt sağlamak için glikoz da depolayabilir ve daha sonra bunu gönderebilir. Karaciğer aynı zamanda büyük bir depoya benzer. Hücrelerde daha yoğun bir onarım işinin yapılması gerekiyorsa, vücut, sinyal verir ve karaciğer bu talep üzerine, malzemelerinden bazılarını gereken onarım işi için gönderir.
Yiyeceklerin emilmeyen kısmı acaba ne olur? Sular böbreklere gider ve sonunda idrar torbası vasıtasıyla dışarıya atılır. Katı artıklar ise, rektum yoluyla boşaltılmak için kalın bağırsağa veya kolona geçerler. Kolon nispeten dolu olduğu zaman (ki bu, delillere göre, sağlığa yararlı olabilir) daha randımanlı çalıştığı için, birçok doktor, çok lifli besinleri tavsiye eder, (yani düzenli bir boşalmaya yardımcı olan kepek ve benzeri sindirilemez maddeleri içeren besinler gibi.)
“ŞAŞILACAK SURETTE YARATILMIŞIM”
Kısacası gözden geçirilen vücudumuzun sindirim sistemi, Mezmur yazarının şu sözlerini doğrular: “Sana [Yehova’ya] şükreyleyim; çünkü heybetli ve şaşılacak surette yaratılmışım.” (Mezmur 139:14) Ne kadar karmaşık ve harikulade bir şekilde yaratıldık! Tanrı bize sadece gereken maddeleri ve fiziksel imkânları vermekle kalmadı, aynı zamanda hayattan gerekli şekilde yararlanmamız için en uygun yönetimi ve rehberliği de verdi!—Yuhanna 17:3
[Sayfa 26’daki resimler]
Lütfen dikkat edin! Bu, midedir
ve bu, karaciğerdir
ve bu, bağırsak çıkıntılarıdır.