Ağacın Hediyeleri
NUH’UN gemisinin, bir klarnetin, Kopernik’in küresinin ve okumakta olduğunuz bu yayının ortak yönleri nedir? Hepsinin kaynağı aynıdır: Ağaçlar. İnsanın faaliyetinde ağacın rol oynamış ve oynamakta olmadığı çok az alan vardır. İster bir ormanda bulunsun, isterse biçilmiş olsun, ağaç, canlıların dünyasına ve özellikle insanlara birçok hediye sunar.
YAŞAYAN AĞAÇ
Ağaç, ormanda çok güzel ve görkemli bir görünüme sahiptir. Huş ağacının gümüş rengindeki yapraklarının hafifçe kımıldamasından veya çınar ağacının yapraklarının sonbaharda renk değiştirmesinden kim etkilenmez? Kim, eski ve pis bir şehirde oturduktan sonra, ciğerlerini ormanın temiz havasıyla doldurmaktan hoşlanmaz? Ağaçlar, aynı zamanda, birçok kuş, kemirgen ve başka hayvanlara yuva sağlar. Sadece tek ağacın bile, gece olunca binlerce kuşu barındırabileceğini biliyor muydunuz? Bazı ağaçlar, tırmanıp oburca yapraklarını yiyen keçiler için bile bir yuva teşkil etmektedir.
İnsan, yaşayan ağaçtan mantar, kauçuk hammaddesi, şurup, reçine, terebentin, tanen ve boya çıkarır. Yaşayan ağacın insanlığa sunduğu diğer hediyeler arasında kauçuk, izolasyon gereçleri şeker, sabun, cila, boya, parfüm, merhem, kozmetik, ilaç ve hatta şifalı çaylar da vardır.
Ağaçlar, başka önemli bir rolü de üstlenirler. Yapraklarıyla atmosferden (insana zararlı) karbondioksiti emip, karbonu tutarak, hayat veren oksijeni salıverir. Böylece atmosferi, hayvanların ve insanların nefes alabilecekleri bir ortamda tutarlar. Ağaçlar, aynı zamanda toprağın suyunu tutarak ve koruyarak erozyonu önlerler. Dolayısıyla ağaçlarda önemli miktarda su bulunur ve bu da, ormanların kuraklıklardan daha az etkilenmesine yol açar. Üstelik ağaçlar, nemlerini daha nazik bitkilerle de paylaşırlar. Kuzey Afrika’da olduğu gibi yarı çöl olan bölgelerde, büyük ağaçların oluşturdukları verimli yerlerde küçük sebze bahçeleri gelişebilmektedir.
KESİLEN AĞAÇ
Bir ağaç kesildiğinde, üç kullanım yolu söz konusu olur: yakıt olarak (yakılacak odun; mangal kömürü veya metanol olarak); ağacın en geniş kullanımı olan kâğıt hamuru olarak; yapı malzemesi olarak (ya kendi tabii halinde ya da kontrplak veya sunta olarak). Kışların sert geçtiği Kuzey Amerika ve İskandinavya’da tahta iyi bir izolasyon malzemesi olarak paha biçilmez bir yapı gerecidir. Bu ülkelerde, birçok evin önü taş veya tuğlayla kaplanmış olsa bile, ev tamamen ahşap olarak yapılmaktadır.
Bir ağaç iyi şartlarda ve zamanında kesilmiş olursa, tahtası son derece uzun ömürlü olur. Yirmi yıl kadar önce, Fransa’daki La Pallice limanında bazı çalışmalar yapılırken, 2.000 yıllık tahta temel kazıklar bulundu. Süleyman’ın mabedinin iç duvarlarının kaplandığı erz ve ahit sandığının yapımında kullanılan akasya gibi bazı ağaçların tahtaları çok dayanıklı olabilirler. (Çıkış 25:10; I. Kırallar 6:14-16) Avrupa’nın birçok şehrinde, ortaçağdan kalma ahşap evler hâlâ mevcuttur. Bu yapılardan bazıları, modern şehirlerin gelişmelerinde yerlerinden sökülüp, başka yerlere yeniden monte edilmiştir.
Geçen yüzyıla kadar, bütün gemiler tahtadan yapılmaktaydı. Kısa bir süre önce bir Fransız radyo programında ticari taşımacılıkta halen kullanılmakta olan az sayıdaki ahşap teknelerden birinin kaptanıyla bir röportaj yapıldı. Gemisinin yaşı sorulunca, fikrini şu şekilde açıkladı: “Bir çelik gemi 25 yaşına gelince, hurda yığını halini alır, oysa ahşap bir gemi hâlâ yepyenidir.”
Marangozlar, tahtanın nasıl daha dayanıklı olabileceğini biliyorlardı. Örneğin, bazı kaynaklara göre, gemi yapan marangozlar geminin ahşap kısımlarını on yıllık bir süre için limanın çamuruna gömüp, sonra çıkararak gemiyi inşa ediyorlardı. Bu işlemin, gemiyi böcek ve kurtlardan kurtardığı ve tahtayı koruduğu sanılıyordu. Aynı zamanda, yaş tahtanın, kurutulmadan önce uzun süre su içinde bırakıldığında daha uzun ömürlü olduğu öğrenildi. Doyma noktasına kadar tuzlu suyun içinde tutulan tahta eğrilmez. Günlerimizde insanlar, artık tahtayı korumak için geleneksel metotları kullanmamakta fazla aceleci olmuşlardır.
Tren vagonları hemen hemen bir yüzyıl boyunca tahtadan yapılmışlardı. Elli yıllık olduklarında modaları geçmiş olabilirdi ancak hâlâ çok iyi durumdaydılar. Ağaç, 1920 yıllarına kadar, otomobil sanayiinde geniş çapta hem karoserde, hem de iç kısımlarda kullanılıyordu. Bugün ise, birçok otomobil meraklısı, sanatkârların işlerini övünçle yaptıkları o zamana, sıla hasretiyle bakmaktadırlar. Günlerimizde üretilen otomobillerin kaç tanesi yirmi yıl kullanıldıktan sonra bile eksiksiz olarak bir müzede teşhir edilebilir?
Meşe gibi bazı ağaç türleri, aynı kütlede yumuşak çelik ve alüminyumdan iki kat daha sağlamdır. Bu, ağacın geçmişte neden havacılıkta bile geniş çapta kullanıldığını açıklar. Reçineli ağaç, mekanik ve elektronik alanlarda da birçok kullanım sahası bulur.
Ağacın rakipsiz olduğu bir alan daha vardır: Mobilya. Modern dekoratörler, çelik, cam ve plastik gibi birçok yeni maddeleri kullanmaya başladılar. Ancak bir odaya sıcak bir görünüm vermekte ağacın hâlâ rakibi yoktur. Belki de, ağaç kaplamanın en başarılı rakiplerinden formikanın bile, çoğunlukla ağaç deseninde yapılmasının nedeni budur.
Ağaç, tat alma duyumuzu bile etkiler. Julius Cesar ve lejyonları Galya’yı (bugünkü Fransa) işgal ettikleri zaman, çok güzel şaraplar buldular. Bunun nedeni, Galyalıların, diğer Akdeniz uluslarının aksine, şaraplarını tahta fıçılarda saklamalarıydı. Tahta fıçılar, üretimden gelen keskin alkolü, güzel bir içkiye dönüştürür. Tahta fıçılarda eskitilen şarabın alkolü, içindeki istenmeyen aseton ve eteri kaybeder ve taneni emer.
Müzik dalında da, ağacın ses özellikleri eşsizdir. Kaliteli bir müzik aletinin yapımında ağacın türünün ve kalitesinin seçimi çok önemlidir. Fakat ağaç, müzik aletleri yapımında kullanılırken kötü işçiliği affetmez. Keman üretiminde seri imalat yapılması denenmiştir, ancak sonuçlar olumsuz olmuştur. Güzel ses verebilen bir aletin yapımında, sanatkârın tecrübesinin ve gösterdiği sevginin yerini hiçbir şey alamaz.
Ağaç, hemen hemen her şey için kullanılmıştır. Arabalar ondan yapılmıştır; yollar onunla döşenmiştir. Disiplin vermek için ağaçtan sopa ve orkestraları yönetmek için ise, yine ağaç çubuk kullanılmıştır. Ahşaptan su kemerleri inşa edilmiş ve yatağı ve milleri tahtadan olmak üzere saatler bile yapılmıştır. Dünyanın en tanınmış resmi olan Mona Lisa bir tahta levha üzerinde yapılmıştır. Dr. René Lannec, ilk stetoskopu tahtadan yapmıştır.
SON BİR HİZMET
Ahşap mobilya, alet ve diğer şeyler eskiyip yakıldıkları zaman bile, o ağaç bize hâlâ bazı hizmetler sunar. Yanmış tahtanın küllerinde bol potasyum bulunur ve sabun ve gübre yapımında kullanılabilir. Ağacın dumanındaki kurum için ne denilebilir? Kurum, sadece rahatsızlık veren ve işe yaramaz bir şey değil midir? Hiç de değil, ağacın bu son ürünü bile karayosunlarını yok eden çok kaliteli bir gübredir.
Böylece ağaç, hem ormanda iken, hem de kesildikten sonra insanlara çok hediyeler verir. İnsanın, öldürmek amacıyla savaş gemileri ve silahlar yapmak için de ağaçları kullandığı gerçi doğrudur. Ama, ağaçtan yapılan silahların modası artık geçmiştir. Bu da çok uygundur! Görkemli bir ağacın, insanı yok edeceği yerde, insana hizmet etmesi daha iyidir. Yehova, ağacı yarattığı zaman ne muazzam bir nimet vermiş oldu! Mezmur yazarının (ihtimal ağaçtan yapılmış telli bir müzik aletinin eşliğinde) söylediği gibi: “Meyvalı ağaçlar ve bütün erz ağaçları; . . . . Yehova’nın ismine hamt etsinler.”—Mezmur 148:9, 13.